SAYISAL FOTOĞRAFA GİRİŞ

1900’lü yılların ikinci on yılından itibaren ev aletlerinden iş aletlerine, fabrikalardan su motorlarına, trenlerden gemilere, elektrik teknolojisi yeni bir insanlık dönemini başlatmıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında 1950’lerden itibaren ise yarı iletkenlerin geliştirilmesiyle elektronik teknoloji dönemi başlamıştır.

Sesin analog ve sayısal yöntemlerle nasıl kaydedildiğine bakılarak bu iki yöntemin nasıl farklılaştığı anlaşılabilir. Analog yöntemde kaynaktan çıkan ses dalgaları mikrofonun diyaframına çarpar. Diyafram ise kendisine çarpan dalgaların basıncıyla doğru orantılı ve sürekli bir elektrik akımı üretir. Bu akımın belirli bir değer aralığındaki her değeri alabilecek olması “süreklilik” olarak adlandırılır. Bu elektrik akımındaki iniş ve çıkışlar, ses dalgalarının şiddetindeki değişimle aynıdır. Bu durumda ses dalgaları ile mikrofonun ürettiği elektrik akımı arasındaki benzerliği ifade etmek için kullanabileceğimiz “analoji” terimi, analog kavramının da temelinde yatan anlamdır. Analog sistemler veriyi kesintisiz, sürekli bir formda ve olduğu gibi kaydeder.

1024 Byte = 1 Kilo Byte'dir. Buna göre 10240 Byte 10 Kilo Byte etmektedir.

İnsanlık tarihi içinde üç temel resmetme tekniğinden söz edebiliriz: (1) Çizerek, boyayarak ve kazıyarak resmetme tekniği (2) Fotoğrafın (fotografik) resmetme tekniği (3) Elektronik resmetme tekniği

Geleneksel fotoğrafta gümüş kristalleri görüntüyü oluşturan en küçük temel elemanlardır. Bunlara gren denir.

Film görüntüsü elle tutulabilen şeffaf bir yüzey üzerinde ortaya çıkar ve yansıtılabilir yani ışığa tuttuğumuzda gözle görülebilir. Optik ve kimyasal süreçlerle kart üzerine basılabilir. Sayısal sistemin ürettiği görüntü ise algılayıcı üzerinde elle tutulup gözle görülemez, sayısal olarak kaydedilebilir ve ancak bir sayısal sistem yoluyla yeniden üretilebilir. Sayısal fotoğrafların görüntülenmesi, düzenlenmesi ve basılması; bilgisayar yazılımları ve elektronik donanımlar aracılığı ile mümkündür.

Sayısal görüntünün en küçük elemanına piksel (İngilizce: pixel) denir. İngilizcede resim parçası anlamına gelen “picture element” sözcüklerinin kısaltılarak birleştirilmesinden oluşur. Piksel terimi sayısal bir imajı ya da ekrandaki bir görüntüyü oluşturan en küçük birim ya da bir algılayıcı üzerindeki ışığa duyarlı hücreler için kullanılır.

Sayısal bir görüntünün çözünürlüğü inç başına düşen piksel sayısı anlamındaki PPI (pixels per inch) ile tanımlanır.

İnç başına düşen nokta sayısı anlamındaki DPI (dots per inch) terimi aslında nokta vuruşlu yazıcıların çözünürlüğünü tanımlamak için kullanılır ve kâğıt üzerine yapılan baskının çözünürlüğünü ifade eder.

Ton: Negatif ya da pozitif fotoğrafta, karanlık ya da ışıklı alanlardaki ayırt edilebilen belli bir yoğunluk.

RAW formatında algılayıcı üzerine düştükten sonra sayısal hâle getirilen veriler işlenmeden kaydedilir. Yüksek görüntü kalitesine sahiptir ve renk ve ton düzeltmeleri için geniş olanaklar sağlar.

İnsan 250 bin yıl önce ateşi kontrol altına aldı.

İnsan 400 bin yıl önce çakmak taşını, baltayı ve mızrağı buldu, aynı dönemde kemiklerden ve sopalardan çekiç yaptı.

Sanayi Devrimi’nin oluşturduğu gelişme süreci içinde 1800’lü yılların sonuna doğru elektrik üretimi ve elektrik ampulü insan yaşamına girmiştir.

Mekanik, buhar, elektrik ve elektronik teknolojisi dönemleri şeklinde yapılan ayırım, insanın üretim süreci içinde kullandığı teknolojilere göre yapılan bir sınıflandırmadır. Bu teknolojik süreçle birlikte, bir veri ya da bilginin kaydedilmesi, işlenmesi, saklanması aşamalarında kullanılan teknolojileri de dönemlere ayırmak mümkündür. Bu anlamda kaynaktan çıkan bir veri olarak sesin ve ışığın kaydedilmesi, saklanması ve işlenmesi düşünüldüğünde, iki temel dönemden söz edilir. Bunlar; analog dönem ve sayısal (digital) dönemdir.

Analog yöntemde kaynaktan çıkan ses dalgaları mikrofonun diyaframına çarpar. Diyafram ise kendisine çarpan dalgaların basıncıyla doğru orantılı ve sürekli bir elektrik akımı üretir. Bu akımın belirli bir değer aralığındaki her değeri alabilecek olması “süreklilik” olarak adlandırılır.

Sayısal teknoloji, elektronik resmetme tekniği dönemi olan 1950’li yılların sonuna denk düşer.

Fotoğraf ışık yoluyla, yüzey üzerine resmetme tekniğidir.

Grain fotoğrafçılık terminolojisinde film ve fotoğraf baskıları üzerinde görüntüyü oluşturan kristal kaplanmış ışığa duyarlı gümüş partikülleridir. 25, 50 ve 100 ASA özellikli filmler küçük tanelidirler ve keskin görüntü sağlarlar. Karanlık ortamlarda daha iyi sonuç veren 400 ve 800 ASA filmler ise daha iri tanelidirler ve fotoğraf üzerinde göz ile rahatlıkla ayırt edilebilirler. Grain'ler yetersiz aydınlatmalı ortamlarda alınan pozların karanlık bölümlerinde daha rahatsız edici bir hal alır.

Sayısal görüntünün en küçük elemanına piksel (İngilizce: pixel) denir.

Geleneksel fotoğrafçılıkta olduğu gibi sayısal fotoğrafçılıkta da renk denildiğinde, ışık rengi anlaşılır. Resim sanatında ise boya rengi kullanılır (CMYK - Cyan, Magenta, Yellow, Key/Black). İnsan gözünün gördüğü beyaz ışık; kırmızı, yeşil ve mavi renkli ışık dalgalarının birleşmesinden oluşur. RGB renk modeli kırmızı, mavi ve yeşil renklerin birbirine eklenerek diğer renkleri oluşturduğu toplamsal bir renk modelidir. Model, adını üç ana rengin İngilizce’deki karşılığı olan kelimelerin ilk harflerinden (red - green - blue) alır.