SAĞLIK İŞLETMELERİNDE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ - Deneme Sınavı - 1

İlliyet bağı, doğru cevaptır.

Hizmet içi eğitimleri planlamak ve uygulamak, doğru cevaptır.

Acil durumlarda rıza dışı tedavide bulunmak, doğru cevaptır.

Ülkemizde sağlık hizmetlerinin devlet eliyle yürütülmesi esastır. Sağlık hizmetlerinin sunulması, yürütülmesi ve denetlenmesi tamamen devletin sorumluluğundadır. Anayasa’nın 56. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi arttırarak, iş birliğini geliştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.” Aynı maddenin 4. fıkrasına göre ise, “Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal yardım kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.” 

Kusursuz sorumluluk; bir kusura bağlı olmaksızın, idari işlem veya eylemlerden doğan zararlardan idarenin sorumlu tutulması durumudur. Kusursuz sorumluluk, bizzat idari faaliyetin veya kullanılan araçların risk taşıması nedeniyle “risk ilkesi” ve idari faaliyetlerin yükünün belli bireyler üzerinde bırakılmaması gerekliliği nedeniyle “fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi”ne dayandırılmaktadır. 

Anayasa’da Devletin, sağlık hizmetlerini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği düzenlenmiştir. Hususi Hastaneler Kanunu ve Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne göre özel hastaneler; şikayet üzerine yapılan inceleme ve soruşturma ile Bakanlıkça Komisyona yaptırılan veya Bakanlık Müfettişleri tarafından yapılan olağan ve olağan dışı denetimler hariç olmak üzere; müdürlük ekipleri tarafından, altı ayda bir rutin olarak denetlenir. Örneğin hastanenin bulunduğu yerin gürültü, hava ve su kirliliğine maruz olmadığı; insan sağlığını olumsuz yönde etkileyecek endüstriyel kuruluşlar ile sağlığa zararlı müesseselerden uzaklığı; hastanenin temizliği; personelin niteliği ve daha bir çok husus bakanlık ve müdürlükler tarafından denetlenmektedir. 

Doğru cevap C'dir. 

İlliyet bağı; sorumluluğun asli şartı, tazminat hukukunun en temel ögelerinden biridir. Bu şart gerçekleşmeden bir kişinin sorumlu olduğu düşünülememektedir. İlliyet bağı, ortaya çıkan zarar ile söz konusu fiil arasında veya olay arasında bir sebep-sonuç ilişkisinin bulunması gerektiğine işaret etmektedir. Hukukta, gerçekleşen zarar ile sorumluluğun bağlandığı olay veya davranış arasındaki sebep-sonuç ilişkisine illiyet bağı adı verilmektedir. Zarar olarak ifade edilen sonuç, buna sebep olan fiilden kaynaklanmalıdır. Sorumluluğun doğabilmesi için hukuka aykırı davranış ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir. 

Dolayısıyla doğru yanıt B'dir. 

I ve II nolu görev ve sorumlulular hastane başhekiminin görev ve sorunmluluklarıdır.

Hekimin sorumluluğunda tıbbi müdahale öncelikli husus olduğundan dolayı cezai bir yaptırım olması için tıbbi uygulamada kusur ve sonuçta zarar ile karşılaşılmış olması gerekir.

Hastayı reddetme ve tedaviyi yarıda bırakma hakkı: Acil durumlar dışında, uğraşıyla ilgili ya da kişisel nedenlerle hekimin hastayı reddedebilmesi yanı sıra hekim-hasta arasında güven ilişkisinin zedelendiği durumlarda da bu hakkın kullanılması savunulmaktadır. Diğer yandan Hekimin tedaviyi reddetmesi konusunda Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 18. maddesinde; “Tabip ve diş tabibi, âcil yardım, resmî veya insani vazifenin ifası hâlleri hariç olmak üzere, mesleki veya şahsi sebeplerle hastaya bakmayı reddedebilir.” hükmü yer almaktadır. Tüm bunlarla birlikte Hekimin; hastasını reddetme hakkı hiçbir şekilde, din, dil, ırk, cinsiyet gibi unsurlara dayalı, ayrımcılık veya nefret sebeplerinden kaynaklanmamalıdır. 

Mesleki beceri ve yeteneğini geliştirme hakkı: Hekimliğin sürekli mesleki eğitim gerektiren bir meslek olması, tıbbi bilginin yenilenme hızı, yeni teknolojilerin klinik uygulamada giderek artan kullanımı bu hakkın temel gerekçesini oluşturmaktadır. Malpraktis (doktorun tıbbi uygulama hatası) yasalarının sağlık gündemindeki ağırlıklı konumu da bu hakkı haklı kılan bir başka gerekçedir. Bu bakımdan mezuniyet sonrasında mesleki bilgi ve becerilerini sürekli yenileyebilecekleri eğitim, seminer, sempozyum vb. için gereken koşulları (yeterli zaman, ulaşılabilir eğitim programı ve ekonomik kaynak) oluşturulmalıdır. 

Doğru cevap B'dir. 

Otopsi; ölünün ölüm sebebini tespit etmek amacıyla baş, göğüs ve karının açılması şeklinde yapılan bir incelemedir. Otopsi, Cumhuriyet savcısının önünde yapılırken müdafinin ya da vekilin istemesi durumunda katılabilecekleri bir süreçtir. Otopsi; adli tıp, patoloji uzmanı ya da başka dallardan bir hekim veya biri pratisyen iki hekim tarafından da yapılabildiği gibi başka hekim olmadığı zaman tek bir hekim tarafından da yapılabilmektedir.