SAĞLIK HİZMETLERİNDE İDARENİN MALİ SORUMLULUĞU
Hizmet kusuru nedir?
Örgüt ya da fonksiyon olarak iyi düşünüp düzenlemediği veya hizmeti gereği gibi ya da hiç yürütemediği yahut da yapması gereken denetim faaliyetini gereği gibi gerçekleştiremediği için idarenin kusurlu olması durumudur.
İdarenin kusurunun gerçek kişilerin kusurundan ne gibi bir farkı vardır?
İdare bir bütün olarak tüzel kişilerden oluştuğu için, idarenin kusuru aslında gerçek kişilerden oluşan organ ve personelinin kusurlarının sonucudur fakat bu kusurları işleyen kamu görevlilerini her olayda belirlemek olanaklı değildir. Belirlenebildiği olaylarda da kamu görevlilerinin kusurlarını kişiselleştirebilmek her zaman doğru ve mümkün olmamaktadır.
Salt kişisel kusur nedir?
Görevle hiçbir ilgisi olmayan faaliyet nedeniyle kamu görevlisinin kişisel sorumluluğunu doğuran kusura ise salt kişisel kusur denir.
Salt kişisel kusura dayanan fiillere ilişkin davalar nerede görülür ve bunlara hangi hukuk uygulanır?
Böyle durumlarda salt kişisel kusur adli mahkemelerde özel hukuk kurallarına göre kamu görevlisinin sorumluluğunu gerektirir.
Hizmet kusuru sayılan haller genel olarak hangi başlık altında toplanır?
İdare hukuku öğretisi ve mahkeme içtihatlarında hizmet kusuru sayılan hâller genel olarak hizmetin kötü işlemesi veya gereği gibi işlememesi, hizmetin geç veya yavaş işlemesi ve hizmetin hiç işlememesi şeklinde belirtilmektedir.
Hizmetin Kötü İşlemesi veya Gereği Gibi İşlememesi halini anlatınız.
Hizmetin kötü işlemesi veya gereği gibi işlememesi ifadesiyle idarenin, kusur teşkil edebilen faaliyet ve hareketleri
kastedilmektedir. Hizmetin kötü işlemesi veya gereği gibi işlememesi nedeniyle ortaya çıkan hizmet
kusuruna örnek gösterilebilecek nitelikte Danıştay 10. Dairesi’nin vermiş olduğu sayısız
karar bulunmaktadır: “…Hastanesinde yapılan göz ameliyatı esnasında anestezi enjeksiyonundan meydana geldiği konusu ihtilafsız olan sol gözün kaybedilmesi olayı karşısında; davalı idarece yürütülmekte olan sağlık hizmetinin işleyişinden ortaya çıkan bu zararın hizmeti kusurlu işleten idarece tazmini gerekir…” (Danıştay 10. Dairesi, Karar Tarihi: 22.11.1999, Esas: 1998/190, Karar: 1999/6198).
Hizmetin geç veya yavaş işlemesine örnek veriniz.
Danıştay 1. Dairesi’nin hizmetin geç işlemesine ilişkin olarak vermiş olduğu ve önemli
tespitlerde bulunduğu bir kararında şu ifadeler yer almaktadır: “Anayasa’nın 125.maddesinin son fıkrasında; idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. İdarenin kamu hizmetinin yürütülmesinden doğan zarardan sorumlu tutulmasını gerektiren kuramlardan birisi hizmet kusurudur. Genel olarak hizmet
kusuru bir kamu hizmetinin kuruluş ve işleyişindeki aksaklık ve bozukluktur. İdarenin
uygunsuz, iyi olmayan bir etkinliği, kusurlu bir davranışı, hizmetin gereği gibi yapılamaması, idarenin yeterli olanaklara sahip olmaması, kullanmak zorunda olduğu yetkiyi kullanmamak ve harekete geçirmemek suretiyle zarara sebebiyet vermesi, kamu hizmetinin işlemesinde olağan sayılmayacak bir gecikme, işin gerektirdiği çabukluğun gösterilmemesi
hâllerinde idarenin hizmeti kusurlu işlettiği kabul edilmelidir. İdarenin, hizmetlerin zamanında görülebilmesi için gerekli araç ve olanakları sağlaması, yeterli önlemleri zamanında alması gerektiği açıktır. …Hizmetin geç ve kötü işlemesi sonucu uyuşmazlık konusu zararların meydana geldiği anlaşılmaktadır…”
Hizmetin hiç işlenmemesi biçiminde ortaya çıkan idarenin hizmet kusurunun şartları nelerdir?
Hizmetin hiç işlememesinden bir başka ifadeyle idari faaliyetin yapılmadığından söz edilebilmesi için ilk başta idarenin bu hizmetin yürütülmesiyle görevli kılınmış olması gerekmektedir. Mevzuat veya idari işlev uyarınca görevli bulunmadığı bir kamu hizmetini gerçekleştirmediğinden dolayı idarenin bu anlamda sorumlu tutulması mümkün değildir. İdârî Yargılama Usûlü Kanunu’na göre (mad.2/2), idari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdârî mahkemeler, yerindelik denetimi yapamayacakları gibi, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak şekilde yargı kararı da veremezler. Ancak, idarenin sahip olduğu takdir yetkisi de sınırsız değildir. İdareye tanınmış olan takdir yetkisi, idarenin keyfi davranabileceği anlamında değerlendirilemez. İdareye tanınan takdir yetkisi bir ayrıcalık da değildir. Aksine takdir yetkisi, hizmetlerin işlemesi için bazı nedenlerle idareye tanınmış olan bir yetkidir. Nitekim Danıştay, idarenin takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılması gerektiğini belirterek, bu şartlara uygun olarak kullanılıp
kullanılmadığı bakımından takdir yetkisini denetlemektedir.
Kişisel kusur nedir?
Genel olarak kişisel kusur, bir kamu görevlisinin, idare fonksiyonunu yapması sırasında ve
kamu hizmetini yürütmesi sebebiyle veya idare fonksiyonu ve yürütmekle görevli olduğu
hizmetle hiç ilgisi olmadan gerçekleştirdiği herhangi bir kusurlu fiilînden, idare tüzel kişiliğinin değil, doğrudan doğruya kamu görevlisinin şahsının sorumlu tutulmasını, kusurlu
fiilîn kamu görevlisinin şahsına bağlanması ve ilgilendirilmesi gerektiğini ifade eden bir
kavramdır.
Hizmet içinde veya hizmetle ilgili kusur nedir?
Hizmet içinde veya hizmetle ilgili olarak kamu görevlisinin, tutum ve davranışının suç teşkil etmesi, açık mevzuat hükmünü kasten uygulamaması ya da kasten yanlış uygulaması yahut hizmeti yürütürken ağır bir kusur işlemesi veya düşmanlık, siyasi hınç gibi kötü niyetle kişilere zarar vermesi ise genel olarak hizmet içinde kişisel kusur sayılmaktadır. Kamu görevlisinin hizmet içinde kişisel kusuru, idarenin sorumluluğunu ortadan kaldıran bir kişisel kusur teşkil etmez. Çünkü kamu görevlisini idare istihdam etmiştir ve idarenin, istihdam ettiği kamu görevlisi üzerindeki gözetim ve denetim görevini yapmaması hizmet kusuru oluşturur (Günday, 2011, s. 376). Ayrıca kamu görevlisinin hizmet içinde kişisel kusuru nedeniyle zarara uğrayan kişinin, kamu görevlisinin mali imkânı olmaması durumunda hakkının zayi olmasını engellemek için de idarenin sorumluluğu ortadan kalkmamaktadır (Giritli- Bilgen-Akgüner, 2006, s.656, ; Özgüldür in Özay, 2002, s. 753). Nitekim Anayasa, hizmet içinde kişisel kusurun var olduğu hâllerde idarenin sorumlu olduğunu düzenlemiştir.
Hizmet kusuru ile kişisel kusurun iç içe olması durumunda ne olur?
Daha önce de belirtildiği gibi hizmet içinde kişisel kusur olarak kabul edilen durumların varlığı idarenin hizmet kusurunu ve dolayısıyla sorumluluğunu ortadan kaldıramaz
(Günday, 2011, s. 376, ; Özgüldür in Özay, 2002, s. 758). Çünkü idare, kişisel kusur işleyen kamu görevlisini kendi seçmiştir. Ayrıca idarenin kamu görevlisi üzerinde denetim
ve gözetim görevi vardır. Nihayet idare, kendi görevlisini eğitmek zorundadır. Dolayısıyla
kamu görevlisinin hizmet içindeki kişisel kusurlu davranışları, idarenin söz konusu görevlerini yeteri kadar yerine getirmediğini gösterir. Bu sebeple kamu görevlisinin hizmet
içindeki kişisel kusuruna rağmen idarenin sorumluluğu söz konusudur.
Hizmet kusuru da bir şekilde aslında, hizmet içinde kamu görevlilerinin işlediği kişisel
kusur gibi, hizmeti yürüten kamu görevlilerinin fiilînden kaynaklanmaktadır. Bu ayırım,
kusurlu faaliyet nedeniyle idarenin ödemek mecburiyetinde kaldığı zarar bedelinin kusura neden olan kamu görevlisine rücu edilip edilmeyeceği bakımından önem teşkil edebilir.
1982 Anayasası’nın 129.maddesinin 5.fıkrasına göre, “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine
rucû edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare
aleyhine açılabilir”. Bu Anayasa kuralında memur ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan söz edildiğine göre, kamu görevlilerinin yetkilerini
kullanmaları esnasındaki kusurlu davranışları nedeniyle verdikleri zararların tazmini için
ancak idare aleyhine dava açılabileceği ve ilgili kamu görevlisi aleyhine dava açılamayacağı sonucuna varmak gerekecektir. Kısaca belirtmek gerekirse, kamu görevlilerinin salt
kişisel kusurları dışında kalan kişisel kusurları bakımından aynı hizmet kusurunda olduğu
gibi, ancak idare aleyhine tazminat davası açılabilecektir. İdare ise, böyle bir dava sonunda
tazminat ödemeye mahkûm edilirse ilgili kamu görevlisine rücu edebilecektir (Günday,
2011, s. 377, ; Giritli-Bilgen-Akgüner, 2006, s. 656). Belirtmek gerekir ki idare, ödediği
zararın tazmini için, kast veya ağır ihmâl gibi hizmet içinde kişisel kusur sayılabilecek durumların varlığı hâlinde faaliyetiyle zarara sebep olan kamu görevlisine rucû etmelidir.
Tehlike (risk) ilkesi nedir?
Tehlike yaratma olasılığı fazla ve teknik yönden karmaşık olan dolayısıyla her zaman sebebi belirlenemeyecek olan zararlara yol açabilecek bir idari faaliyet ya da idareye ait olan bir araç-gereç zarara yol açar ise bu zararın kusur şartı aranmaksızın idarece tazmin edilmesi gerekir. Hatta idare, tehlikenin önlenmesi için her türlü özeni göstermiş olsa dahi, sorumluluktan kurtulamaz. İdare hukukunda tehlike ilkesi şu durumlarda uygulanmaktadır. İdarenin tehlikeli faaliyetleri ve araç-gereçleri: İdarenin yürüttüğü faaliyetlerden veya kullandığı araçlardan bazıları niteliği ya da yapısı gereği belli bir tehlike içerir. Bu gibi faaliyet ya da
araçlar bir zarara yol açar ise idare, kusursuz dahi olsa bu zararı ödemek durumundadır. Mesleki risk: Tehlike ilkesinin meslek kazaları alanında uygulanma biçimidir. Bu ilkeye göre, kamu hizmetinde çalışan bir kişinin görevi nedeniyle bir zarara uğraması hâlinde, bu zarar hizmetin ya da bir başka ifadeyle mesleğin kaçınılmaz bir tehlikesi olarak kabul edilir ve bu sebeple ortaya çıkan zarar, bir kusuru olmasa dahi idarece tazmin edilir.
Fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi nedir?
Fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, idarenin kamu yararı düşüncesi ile giriştiği
bir faaliyet sonucunda belli bazı kişiler zarara uğrar ise, bu zararın, herhangi bir kusuru olmasa dahi, idare tarafından tazmin edilmesi gerekir. Bu ilke, özel çıkar sahiplerinin kamu
yararı sebebiyle yapılan faaliyetten dolayı özel çıkarlarında meydana gelen azalmaların,
bir başka deyişle belirtilen faaliyet nedeniyle yapmak zorunda kaldıkları fedakârlıkların
tazmin edilmek suretiyle denkleştirilmesini amaçlar. Fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin en belirgin uygulama alanı kamulaştırmadır. Ancak yargı içtihatları ile de oldukça
geniş uygulama alanı oluşmuştur.
İdarenin sorumluluğunun kalktığı halleri sıralayınız.
Bazı durumlarda idari davranış ile zarar arasındaki nedensellik ilişkisi, araya giren bir
başka olay nedeniyle zayıflayabilir ya da tamamen ortadan kalkabilir. Böyle durumlar,
idarenin sorumluluğunun tamamen ortadan kalkmasına ya da azalmasına yol açabilir.
İdarenin sorumluluğunun kalkması veya azalmasına sebep olabilecek durumlar genel olarak; zorlayıcı nedenler (mücbir sebepler), beklenmeyen durumlar, zarar görenin kusuru
ve üçüncü kişinin kusuru şeklinde belirtilmektedir.
Memurluktan çıkarma cezasını gerektiren suçlarda, suçun öğrenilmesinden itibaren kaç ay içinde soruşturma başlamalıdır?
Memurluktan çıkarma cezasını gerektiren suçlarda, suçun öğrenilmesinden itibaren altı ay, diğer disiplin suçlarında ise bir ay içinde soruşturmaya başlanılmalıdır. Suçun işlenmesinden itibaren iki yıl içerisinde de disiplin cezası verilmelidir. Aksi hâlde disiplin suçu zaman aşımına uğramaktadır.
Kamu Tedavi Kuruluşu Kavramı hakkında bilgi veriniz.
Kamu tedavi kuruluşları, kişilere sağlık kamu hizmeti sunmak amacıyla kurulmuş olan
ve idari yapılanmanın içinde yer alan teşekküllerdir. Gerçekten, bu çeşit tedavi kuruluşlarının oluşturulmasındaki en temel amaç kişilere bir kamu hizmeti olan sağlık hizmetini
sunmak ve dolayısıyla kamu yararına hizmet etmektir. Kamu tedavi kuruluşlarının, özel
tedavi kuruluşlarından farklı olarak, kazanç ve kâr elde etmek gibi bir gayeleri bulunmamaktadır. Dolayısıyla kamu tedavi kuruluşlarında sunulan sağlık kamu hizmetlerinden
yararlanma nedeniyle alınan bedellerin ücret şeklinde nitelendirilmesi de mümkün değildir. Ancak, kamu yararına hizmet etme, bir tedavi kuruluşunun kamu tedavi kuruluşu
olarak nitelendirilebilmesi için tek başına yeterli sayılamaz. Zira toplum sağlığının korunmasına yaptıkları katkı bakımından özel tedavi kuruluşlarının da bir noktaya kadar
kamu yararına hizmet ettikleri belirtilebilir. Bu sebeple kamu tedavi kuruluşu kavramının
sınırları belirlenirken kamu yararı yanında asıl göz önünde tutulması gereken kriter, tedavi kuruluşunun, örgütleniş ve işleyiş biçimidir. Kamu tedavi kuruluşları, devlet veya diğer
kamu tüzel kişileri tarafından kurulup işletilen sağlık teşekkülleridir. Bunlar, doğrudan
doğruya idari yapılanmanın bir parçasını oluştururlar ve hem kuruluşları, hem de işleyiş
ve kapatılmaları bakımından kamu hukuku kurallarına tabidirler.
Kamu tedavi kuruluşlarının sorumluluğunun şartlarını açıklayınız.
Kamu tedavi kuruluşlarında yapılan tıbbi müdahaleler dolayısıyla idarenin mali olarak sorumlu tutulabilmesi için gerekli olan şartları, genel olarak idarenin mali sorumluluğu için gereken şartlara paralel olarak, hukuka aykırılık, somut olayın özelliklerine göre kusur, zarar ve nedensellik bağı şeklinde incelemek gerekir.
Doktor veya Diğer Sağlık Görevlilerinin İdareyle Birlikte Sorumluluğu nasıl gerçekleşir?
Kamu tedavi kuruluşlarında yapılan tıbbi müdahale, tedavi, bakım ve diğer sağlık hizmetlerinin yol açtığı zararlardan idareyle birlikte kamu görevlisinin de kişisel olarak sorumlu
tutulup tutulmayacağının belirlenmesinde Anayasa’nın 40 ve 129. maddeleri ile Devlet Memurları Kanunu’nun 13.maddesinin değerlendirilmesi gerekir. Anayasa’ya göre, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlar nedeniyle ortaya çıkabilecek zararlar
bakımından idarenin asli ve birinci derecede sorumluluğu kabul edilmiştir. Bu durum hem
kamu tedavi kuruluşunda tedavi hizmetini alan kişi hem de hizmeti sunan kamu görevlisinin yararınadır. Kamu tedavi kuruluşlarında yapılan bir tıbbi müdahale veya diğer sağlık
hizmetleri yüzünden zarar gören kişi, ancak idare aleyhine dava açabilir. Kural olarak kamu
görevlisi aleyhine dava açılamaz. Kamu görevlisinin yürüttüğü faaliyet nedeniyle tedavi hizmeti alan kişiye tazminat ödemek durumunda kalan idare ise bu zararını, faaliyetiyle zarara
neden olan doktor veya diğer sağlık görevlisine rücu etmek suretiyle karşılayabilir.
Kamu görevlisi statüsündeki doktor veya diğer sağlık görevlilerinin görevlerini ifâ ederken ortaya çıkan zararların tazmininde dava kime açılır?
Doğrudan idareye açılır.
Soruşturulan memurun savunma hakkı vardır ve bu hak Anayasa tarafından güvence altına alınmıştır. Savunması alınmadan disiplin cezası verilemez. Savunma yapma süresi ne kadardır?
En az 7 gün olmak zorundadır.