Yaşlılıkta Öz Güven
Yaşlı kişilerde öz güven neden önemlidir?
Yaşlılık dönemi de kişinin birçok gelişim görevini yerine getirmesi gereken bir evredir. Bu evrede bireylerin sağlık ve bedensel yavaşlamayla ilgili sorunlarıyla başa çıkabilmeleri, başkalarına muhtaç olmadan kendi ayakları üzerinde durabilmeleri, kendileri için uygun bir sosyal ortam oluşturabilmeleri, emekliliğe ayak uydurabilmeleri, eş veya akran kaybının yarattığı yas durumuyla başa çıkabilmeleri gibi birçok gelişim görevi bulunmaktadır. Bu gelişim görevlerinin üstesinden gelmek kişinin kendisine güvenmesiyle doğrudan ilişkili olduğu için yaşlı kişiler için de öz güven son derece önemlidir.
Yaşlılık döneminde öz güveni etkileyen faktörler nelerdir?
Yaşlılık döneminde öz güveni etkileyen faktörler genel olarak iki kategoriye ayrılabilir.
Bunlardan birincisi bireyin öz güvenini olumsuz yönde etkileyen çeşitli kayıp durumlarıdır. Yaşlılık dönemi kişilerin fiziksel, psikolojik, duygusal ve sosyal birçok kayıp yaşamalarıyla
karakterize bir özellik göstermektedir. Yaşlılık dönemindeki kayıplar kişinin öz güven
duygusunun zayıflamasına neden olabilmektedir. Çok basit bir anlatımla eski fiziksel
gücü olmayan yaşlı bir kişinin eskisi kadar girişken ve güvenli olamayacağı söylenebilir.
Yaşlılık dönemine gelmiş olan bir kişi eskiden olduğu gibi keskin bir biçimde görememekte,
eskisi kadar hızlı davranamamakta, dolayısıyla da eskiden başarılı bir biçimde gerçekleştirdiği
birçok aktiviteyi eskisi kadar iyi yapamamaktadır. Bu durumdaki bir kişinin
kendine güveninin düşmesi son derece anlaşılırdır. Benzer şekilde eşini kaybetmiş bir yaşlı
yaşamdaki en önemli kişinin desteğini kaybetmiş olduğundan doğal olarak eskisi kadar
öz güvenli olamamaktadırBu faktörler genel olarak öz güveni etkileyen yaşlanmaya bağlı faktörler olarak değerlendirilebilir.
Ancak kayıplara rağmen öz güven eksikliği yönünden bireyler arasında
farklılıklar yaşanmaktadır. Bu farklılıklar bireyin öz yeterliği, benlik saygısı ve kendini
gerçekleştirme düzeyinin düşüklüğü, yetersizlik duygusunun yüksek olması ve gelişimsel
görevlerdeki aksama gibi durumlarla ilişkilidir. Bu faktörler ise öz güveni etkileyen bireysel
faktörler olarak adlandırılabilir.
Öz yeterlik algısı nedir?
Özyeterlik genişanlamıyla kişinin kendi beceri ve yeteneklerine olan güveni olarak tanımlanabilir. Öz yeterlilikalgısı, bireyin gerçek başarıları değil, bir işte istediği sonuca ulaşmak için gerekli
olan becerileri sergileyip sergileyemeyeceği yönündeki algısıdır
Özyeterlik algısını etkileyen faktörler nelerdir?
Bireyin özyeterlik algısının yüksek olmasında önemli faktörlerden birisi kişinin geçmiş
deneyimleridir. Özyeterlik algısının düşük veya yüksek olmasında önemli faktörlerden bir diğeri ise kişinin
kendi dışındaki kişilerin deneyimlerinden yararlanıp yararlanamamasıdır. Özyeterlik algısının önemli belirleyicilerinden birisi de bireyin fizyolojik durumudur
Benlik saygısı nedir?
Benlik saygısı benliğe yapılan olumlu yüklemeler olarak düşünülebilir. Kişinin kendini değerli, anlamlı ve
gerekli görmesi ile ilgilidir. Kişinin benlik saygısı ne denli yüksekse o denli mutlu olacağı
söylenebilir. Benlik saygısı yüksek bir kişi kendini değerli bulur, yaşamını anlamlı bulur,
diğerleri için gerekli olduğunu ve olmaması halinde ilişkide bulunduğu insanların bir yoksunluk
yaşayabileceğini düşünür. Bu durum kişinin kendini herkesin ve her şeyin üstünde
bulduğu anlamına gelmemektedir. Benlik saygısı yüksek olan kişiler aynı zamanda kendi
sınırlılıklarının da farkında olan kişilerdir. Kişinin kendini değerli hissetmesi, çevresi tarafından
koşulsuz bir biçimde kabul edilmesi, koşulsuz bir biçimde saygı görmesi ve sevilmesiyle
de bağlantılıdır.
Yaşlılık döneminde öz güven ve kendini gerçekleştirme arasındaki ilişki nasıldır?
Yaşlılık döneminde kişinin öz güveninin olup olmaması, kendini gerçekleştirme düzeyiyle
yakından ilişkilidir. Kendini gerçekleştirme temel olarak kişinin sahip olduğu ilgileri,
yetenekleri, becerileri, zekâsı ve koşulları çerçevesinde olabilecek en iyi noktaya
gelebilmesi durumudur (Corey, 1996; Murdock, 2012). Diğer bir ifade ile kendini gerçekleştirme
esas itibariyle kişinin yaşam karşısındaki başarısı olarak değerlendirilebilir. Kendini
gerçekleştirme bir süreçtir ve asla son bulmaz. Bu açıdan bakıldığında
kendini gerçekleştirme sürecinin diğer yaşam dönemlerine göre yaşlılıkta en üst düzeye
çıkmış olması beklenebilir. Kendini gerçekleştirmiş bir birey kendinden ve yaptıklarından hoşnuttur. Yaşamı
kendisine doyum verir. İçinde bulunduğu koşullardan ve ilişkilerinden memnundur. Bu
bağlamda kendini gerçekleştirmiş bir yaşlı bu güne kadar geçirmiş olduğu yaşamından
memnundur. Geldiği noktadan şikâyet etmez. Sözgelimi çocukları için yaptıklarından,
işinde yaptıklarından, eşiyle olan ilişkisinden ve hayatın kendisinden memnuniyet duymaktadır.
Halk arasında sıcakkanlı, cana yakın, sevecen pamuk nine veya dede olarak tanımlanan
kişilerin esasen kendini gerçekleştirme noktasında oldukları söylenebilir. Buna
karşın kendini gerçekleştirememiş kişiler hayatlarının hemen her alanında bir şikâyet
üretebilirler. Çocuklarının hayırsızlıklarından, ekonomik durumlarından sürekli şikâyet
ederler. Sürekli bedensel yakınmaları bulunmaktadır.
Yaşlılık dönemi gelişim görevleri nelerdir?
Yaşlılık döneminde kişinin bozulan sağlığına uyum sağlaması, sağlığı için gerekli önlemleri alması, kayıplarına rağmen yaşamını en üst düzeyde geçirmesi yani kişinin öncekinden farklı fiziksel sağlık durumuna uyum sağlaması önemli bir gelişim görevidir. Bir diğer gelişim görevi ise kişinin emeklilik
yaşamına uyum sağlaması, bu süreci çevresine ve kendine olumsuz bir sonuç yaratmadan
geçirebilmesidir. Her yaşlı için olmasa da yaşlılık dönemi eş kaybının yaşanması bakımından riskli bir
dönemdir. Kişinin belki de 40 yıldır evli olduğu, yaşamını paylaştığı, her türlü zorluğu
birlikte atlattığı eşinin ölümünü kabullenme yaşlılık döneminde en zor gelişim görevidir.
Yetersizlik duygusu nedir?
Yetersizlik duygusu insanın bulunduğu noktadan daha iyi bir noktaya gelme çabasının altında yatmaktadır. Diğer bir ifadeyle bireyler yetersiz hissettikleri için daha iyi bir konuma gelmek amacıyla
çaba sarf etmektedirler. Her ne kadar insan olmanın doğal bir sonucu olarak yaşansa
da yetersizlik duygusu bireyin yaşam kalitesinin bozulmasında son derece önemli bir faktör
olarak karşımıza çıkabilmektedir (Adler, 2008; Akdoğan, 2012; Mosak,1989). Özellikle eğer
uzun süreli ve bireyi mutsuz eden bir tarza dönüşmüşse ve bireyi sürekli diğerleriyle yarışır
bir noktaya getirmişse yetersizlik duygusunun bir probleme dönüştüğü söylenebilir. Bu noktada
yetersizlik duygusunun bir komplekse dönüştüğünü söylemek mümkündür. Bireyin
yaşam kalitesini bozucu nitelikteki bu duygu genel olarak kişinin sahip olduğu özelliklerini
diğerleriyle kıyaslaması sonucunda yetersiz bulması anlamına gelmektedir.
Kendini kabul nedir?
Kendini kabul kişinin sahip olduğu tüm özelliklerini olduğu haliyle sindirebilmesi anlamına
gelmektedir. İnsan olarak bir yetersizliğe sahip olmak son derece doğaldır. Örneğin zaaflarımızın olması, zaman zaman hataya düşmemiz, zaman
zaman istemeden de olsa diğerlerini üzebilecek davranışlarda bulunmamız mümkündür.
Aynı şekilde insan olarak diğerlerinden bazı açılardan daha zayıf olmamız, herkes
kadar zeki ve becerikli olamamamız söz konusudur. Çok istediğimiz halde ulaşamadığımız hedeflerimizin olması mümkündür. Tüm bu istenmeyen durumlara karşın herkesin
kendi yaşamında kendi ölçüsünde başarılı olduğunu da söyleyebiliriz. İşte kendini kabul kişinin sahip olduğu tüm özellikler ve koşullarla birlikte kendini bir bütün olarak görebilmesi ve kendi yaşamındaki hiçbir durumu dışarıda tutmaması anlamına gelmektedir. Kendini kabul bir bakıma kendi yaşantılarını
sahiplenmek anlamına da gelmektedir. Kendini kabul kendini gerçekleştirme kavramıyla yakından ilişkilidir.
Doğru iletişimin öğeleri nelerdir?
Doğru iletişim; dinleme, doğru tepki verme, koşulsuz bir biçimde saygı gösterme, karşıdaki kişiyi olduğu
haliyle kabul etme, saydamlık ve empatiyi gerektirir (Voltan-Acar, 2015). Doğru iletişimde acımanın yeri yoktur. Kişiler kendilerine acınmasını değil kendilerinin anlaşılmasını isterler. Bu ise empati yapmayı gerektirir.
Empati nedir?
Empati, kişinin bir başka kişinin yaşadığı duygu ve yaşantılara duyarlılık göstermesi ve
onun gördüğü haliyle olayı görmesi anlamına gelmektedir. Bir kişinin diğerine empati geliştirmesi,
ona saygı duymasını ve o kişiyi olduğu gibi kabul etmesini gerektirir. Karşıdaki
kişi yaşam biçimi, değerleri, kültürü, inancı ne olursa olsun saygıya değerdir ve değiştirmeye
çalışılmamalıdır.
Yaşlılıkta öz güveni artırma yolları nelerdir?
Yaşlılkta özgüveni artırma yolları:
- Doğru iletişim ve etkileşim
- Gelişim görevlerini destekleme
- İlişkileri düzenleme
- Hobiler geliştirme
- Bağımsız yaşama
- Üretken olma
- Aktif olma
Yaşlılıkta öz güveni artırmada gelişim görevlerinin desteklenmesi neden önemlidir?
Yaşlılıkta öz güveni etkileyen en önemli faktörlerden birisi yaşlı kişinin hem içinde bulunduğu
yaşın hem de gençlik dönemlerinin gelişim görevlerini yerine getirip getirmediğidir.
Gençliğinde kendi yeterlikleri doğrultusunda kendi istediği gibi bir hayat sürmüş olan,
eşiyle mutlu bir evlilik yaşamış olan, çocukları, eşi ve çevresindeki diğer kişiler için gereken
her şeyi yapmış ve bunu yapmaktan memnun olan bir yaşlının yaşlılık döneminde de
öz güvenin yüksek olması beklenir. Bir anlamda yaşlılık dönemindeki bir kişinin öz güveni
kendi yaşamıyla gurur duyabilmesiyle ilgilidir. Bu bağlamda gelişim görevlerini yerine
getirmiş olmak bireyin kendini gerçekleştirmiş olmasıyla da bağlantılıdır. Gelişim görevlerini
yeteri kadar yerine getirememiş olan, diğer bir ifadeyle kendini gerçekleştirememiş olan yaşlı kişiler genellikle huzursuz, huysuz, yakınmacı bir tutum içine girebilirler. Geçmiş yaşantıların yarattığı
huzursuzluklarla baş etmek bir yana bireyin hali hazırda da yerine getirmesi gereken gelişim
görevleri bulunmaktadır. bu gelişim görevlerinin desteklenmesi bu bakımdan son derece önemlidir. Örneğin kişinin, kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamak, sağlık sorunlarıyla baş etmesini desteklemek bu bakımdan son derece önemlidir.
Yaşlılıkta öz güveni artırmak için ilişki kalitesi nasıl artırılabilir?
Yaşlılık döneminde sosyal ilişkilerin kalitesi son derece önemlidir.
Yaşlı kişilerle ilişki kuracak kişilerin onlarla sağlıklı ilişki kurmaları bu bakımdan
anlamlıdır. Yaşlı kişiyi dinlemek, onu kabul etmek, onu koşulsuz bir biçimde saygıya değer
bulmak gibi temel bazı ilkeler yaşlı kişinin kendisini daha iyi hissetmesine ve öz güveninin
artmasına yol açacaktır. Bireyin kendi durumuna benzer akranlarıyla etkileşim halinde
olması, onlarla etkinliklerinin olması, paylaşımda bulunması kişinin kendisini daha iyi
hissetmesine yardımcı olacaktır. Ayrıca eğer yaşlı kişi bir kurumda ise aile üyeleriyle iletişim
halinde olması, zaman zaman aile ziyaretlerinde bulunması gerekmektedir.
Yaşam ortamı ne olursa olsun bu dönemde kendi akranları ile sağlıklı ve sürdürülebilir
ilişkiler geliştirmek önemlidir. Kendisi ile aynı koşullarda olan kişilerle birlikte zaman
geçirmek kişinin sosyal destek alması bakımından son derece önemlidir. Bu nedenle yaşlı
kişinin kendisi için uygun bir sosyal ortam oluşturması, kendini bir gruba ait hissetmesi
gerekmektedir.
Yaşlıkta yapılabilecek hobiler nelerdir?
Hobilerin çok geniş bir yelpazesi vardır. Sözlü tarih çalışmaları,
yemek tarifi kitabı yazma, koro çalışmaları, şiir okuma, el becerilerini ve reflekslerini
geliştirecek atölyeler ve hafıza oyunları yaşlı kişiler için birer hobi olarak düşünülebilir.
Kimi yaşlılar için hobi sadece kitap okumak anlamına gelirken kimi yaşlılar için resim
yapmak, kimileri için akvaryum, kimileri için bahçe işleri yapmak anlamına gelmektedir.
Bazı yaşlılar boş zamanlarında kitap yazmaya, bazıları müzik etkinliklerine yönelebilir.
Burada önemli olan kişilerin kendileri için uygun olan hobiyi bulmalarını sağlamaktır.
Bazı hobiler kimi yaşlılar için çok işlevsel olurken bazıları için son derece sıkıcı olabilir.
Bu nedenle sadece boş zamanları doldurmak değil o boş zamanların kişi için eğlenceli ve
verimli geçirilmesi önemlidir.
Yaşlılıkta hobiler geliştirmek neden önemlidir?
Yaşlılık dönemi çoğu insan için aynı zamanda emeklilik yıllarına denk gelmektedir. Bu
bağlamda kişilerin boş zamanlarının oldukça fazla olduğu söylenebilir. Boş zamanlarını işlevsel bir biçimde geçirmeyen kişilerin, kendilerine kendi, sorunlarına ve yalnızlıklarına
yoğunlaşmaları mümkündür. Bu nedenle bu dönemde kişinin kendisini iyi hissedeceği
etkinlikler içinde bulunması hobiler geliştirmesi önemlidir.
Yaşlılıkta bağımsız yaşama nasıldır?
Yaşlılıkta bağımsız bir biçimde
yaşayabilmek tümüyle yalnız
kalarak yaşamak anlamına
gelmez. Bağımsız yaşam süren
kişinin ailesi ve akranlarıyla
ilişkilerinin de olması gerekir.
Bir yaşlının bağımsız yaşayabilmesi hangi özelliklerle ilişkilidir?
Bağımsızlığın yaşlılar için tek boyutlu olarak
düşünülmemesi gerekmektedir. Bir yaşlının bağımsız olarak yaşayabilmesi birçok özellikle
ilişkilidir. Bağımsızlığın önemli göstergeleri kişinin kendi başına bir şeyler yapabilmesi,
kararlar alabilmesi, seçimlerde bulunabilmesi, istediği yere gidip istediği şeyleri yapabilmesidir.
Bu durum yaşlı kişinin her şeyden önce başkalarının desteğine ihtiyaç duymaksızın
kendi kendine yeterli olmasıyla mümkün olmaktadır. Kendi kendine yeterli olmak
ise kişisel olarak hareketliliğini sağlaması ve parasını kontrol edebilmesiyle ilgilidir. Söz
konusu becerileri olan bir yaşlının kendi evinde kendi başına yaşayabilecek güç ve yeteneklere
sahip olması söz konusudur (Rabiee, 2013). Kişilerin özerk olmaları için şüphesiz
tek başına yaşamaları gerekmez. Yaşlı kişi çocuklarının evinde kalarak da özerk bir yaşam
sürebilir. Örneğin çocuklarının yanında kalan bir yaşlı sağlık, giyinme, beslenme gibi ihtiyaçlarını
kendisi karşılayabilir. Özerk davranabilen bir yaşlı ilişkilerini kendisi belirler,
ihtiyaçlarının neler olduğunun farkındadır ve başkalarına yük olmama eğilimindedir, yeri
geldiğinde de yardım isteyebilir.
Yaşlılıkta üretken olma nasıl gerçekleşmektedir?
Yaşlı kişiler toplumsal hayatta oldukça üretken olabilmektedir. Birçok iş kolunun emekli yaşlı insanlar
tarafından yürütüldüğünü unutmamak gerekmektedir. Emeklinin gerek bir hobi gerekse
bir iş ortamında bulunması bu nedenle iki yönlü olarak düşünülmelidir. Bir yandan kişinin
kendini daha iyi hissetmesi sağlanmakta, diğer yandan da kişi üretken davranarak
kendine, ailesine ve topluma yarar sağlamaktadır.
Üretkenlik sadece bir işte çalışmak ve ekonomik gelir getirmekle sınırlı tutulmamalıdır.
Ev ortamında kişinin evinin düzenini sağlaması, torununa bakması, çocuklarına
ve daha genç yaşta olan kişilere deneyimlerini aktarması da üretkenlik olarak düşünülmelidir.
Bu bağlamda toplumsal olarak yaşlı kişilerin sosyal yaşama dâhil edilmeleri son
derece önemlidir. Bazı kişiler çalışma hayatında yaptıkları faaliyetleri emekliliklerinde de
yapmak eğilimindedir. Örneğin işini seven bir emekli hemşire emekli olduğunda da aynı
işi bir başka kurumda yapmak isteyebilir.
Yaşlıların aktif olmaları neden önemlidir?
Yaşlılık dönemi kişinin bedensel ve fiziksel olarak yavaşladığı bir dönem olmasına karşın hareketli ve aktif geçirilmesi gereken bir dönem olarak değerlendirilmektedir. Hatta bireylerin
davranışsal olarak aktif olmaları yaşlılık döneminde ortaya çıkan bazı hastalıklarla başa
çıkmasını da kolaylaştırmaktadır. Tüm bu nedenlerden ötürü yaşlılık
döneminde hobilerin, özerk bir biçimde yaşamanın, üretken olmanın önemi, büyüktür.
Yaşlı kişiler yaşamlarını daha sağlıklı geçirebilmek için aktif kalabilecekleri aktivitelere yönelmelidirler.
Örneğin torunları olan bir kişiyi düşündüğümüzde torunlarının bakımını
desteklemek her ne kadar zor olsa da kişiyi ayakta tutmaya ve aktif olmaya yönelttiği için
özendirilmesi gereken bir durum olarak düşünülebilir.
Sosyal açıdan bakıldığında yaşlılık sadece bireyin kendisini değil aynı zamanda aile
yapısını, yaşam biçimini, barınmayı, toplumsal hareketliliği etkilemekte ve çeşitli sorunları
da beraberinde getirmektedir. Bu nedenle yaşlı kişilerin aktif yaşamın dışında kalmaları
sadece kendilerini değil, içinde bulunduğu sosyal çevre ve ailesini de olumsuz yönde
etkilemektedir. Bu nedenle aktif yaşlanmayı sağlayacak çeşitli toplumsal düzenlemeler
yapılması önemlidir.