OKULÖNCESİ EĞİTİMDE AİLE KATILIMI
Aile kavramının en temel özellikleri nelerdir?
Bu tanımlardaki ortak noktalardan biri, ailenin birden fazla kişiden oluşan bir birliğe işaret etmesidir. Bu birlikte kişiler akrabalık, evlilik veya ortak amaçlar ile birbirine bağlıdır. Diğeri ise ailenin, hem çekirdek hem de geniş aile özellikleri göstermesidir. Bu ortak özellikleri ile aile kavramının ve aileye ilişkin değerlerin; medya, eğitim, kültür ve din gibi kurumlar tarafından yeniden üretildiğine şahit oluruz.
Büyük aile, küçük aile, geçiş ailesi kavramlarını açıklayınız?
Türkiye’de farklı yapılardaki aileler genel olarak büyük aile, küçük aile ve geçiş ailesi şeklinde sınıflandırılmaktadır. Kırsal alanda rastlanan ve akrabalık ilişkilerinin önemli olduğu büyük aile, birden fazla kuşağın bir arada yaşadığı geniş aileler ve eşlerden birinin ya da ikisinin kardeşlerinin ve/veya çocuklarının da sürekli olarak aynı evde yaşadığı birleşik ailelerden oluşur. Küçük aile, kentsel yerleşimi olan; çekirdek aile; parçalanmış aile ve tamamlanmamış aileleri içermektedir. Örneğin, evlenmeden çocuk sahibi olanlar ve tek başına yaşayanlar da tamamlanmamış aile kategorisinde küçük aile sınıfına girmektedir. Geçiş ailesi ise kasaba aileleri ile gecekondu bölgelerinde (kentsel dönüşüm alanları) yaşayan ailelerden oluşmaktadır. Geçiş aileleri, kent kültürünün etkisi altında olup, kır kültürünün yaşam biçimi, değer ve tutumlarını da yaşatan ailelerdir.
Aile katılımı nedir?
Ailelerin farklı özelliklerini dikkate alarak, çocukların gelişimi ve eğitimini destekleyen her konudaki bu konular ailelerin de çeşitli şekillerde desteklenmesini içerir, eğitimcilerin, ailelerle önyargılardan bağımsız, karşılıklı iletişimde bulunması ve okulda, çevrede ve evde yapılabilecek çalışmalarla ilgili aileler, meslektaşlar ve çevre ile işbirliği yapması.
Aile katılımındaki ekolojik sistem yaklaşımında belirtilen sistemler nelerdir?
Ekolojik sistem, çocuğun hem doğrudan etkileşiminin olduğu yakın çevreden hem de çocuk üzerinde etkisi olan ancak çocuğun doğrudan temas etmediği uzak çevreden oluşmaktadır. Çocuğun ekolojik sisteminde her biri farklı ilişkiler, roller ve etkinlikler içeren ve çocuk için farklı etkileri olan beş farklı düzeyde çevresel sistem vardır. Bunlar, mikrosistem, mezosistem, egzosistem, makrosistem ve kronosistemdir. Mikrosistem; çocuğun fiziksel çevresindeki roller, etkileşimler ve etkinlikler örüntüsüne işaret eder. Bu çevre, çocuğun diğerleri ile doğrudan etkileşime girdiği evini, okulunu ve oyun alanlarını içerir. Mikrosistem düzeyinde çocuk; aile, öğretmenler, akranlar, oyun grupları ve okul ya da mahalledeki arkadaşları ile doğrudan etkileşime girer. Mezosistem, çocuğun da içinde olduğu; mikrosistem düzeyindeki birden fazla çevre arasındaki etkileşimleri içerir. Örneğin, ev ve okul arası etkileşim veya okul ve mahalle; mahalle ve ev gibi farklı, fakat çocuğun bir parçası olduğu çevrelerin etkileşimi mezosistem düzeyinde çocuğun gelişimini etkiler. Egzosistem, çocuğun doğrudan içinde olmadığı; ancak çocuğu dolaylı olarak etkileyen çevreye işaret eder. Örneğin, ebeveynlerin işyeri ve iş arkadaşları, uzak akrabalar veya büyük kardeşin gittiği okul çocuğun doğrudan içinde olmadığı ama onu etkileyen ortamlar ve kişilerdir. Makrosistem; mikro, mezo ve egzosistem içindeki rolleri, etkinlikleri ve ilişkileri şekillendiren; çocuğun yaşadığı toplumdaki kültür, değerler, dil ve inanç sistemlerini içerir. Örneğin, eğitim programları çocuğun ekolojik sisteminin bir parçasıdır ve çocuk okula başlayınca onun gelişimini etkiler. Aynı eğitim programı, farklı ülkelerde çocukları farklı etkiler çünkü kültürler ve toplumsal ortam farklıdır. Örneğin, Proje yaklaşımının Türkiye’de ve Amerika’daki uygulamaları çocuklar için bu uygulamaların gelişimsel etkileri makrosistem düzeyinde farklılaşacaktır. Ekolojik sistem, çocuğun hem doğrudan etkileşiminin olduğu yakın çevreden hem de çocuk üzerinde etkisi olan ancak çocuğun doğrudan temas etmediği uzak çevreden oluşmaktadır. Çocuğun ekolojik sisteminde her biri farklı ilişkiler, roller ve etkinlikler içeren ve çocuk için farklı etkileri olan beş farklı düzeyde çevresel sistem vardır. Bunlar, mikrosistem, mezosistem, egzosistem, makrosistem ve kronosistemdir. Mikrosistem; çocuğun fiziksel çevresindeki roller, etkileşimler ve etkinlikler örüntüsüne işaret eder. Bu çevre, çocuğun diğerleri ile doğrudan etkileşime girdiği evini, okulunu ve oyun alanlarını içerir. Mikrosistem düzeyinde çocuk; aile, öğretmenler, akranlar, oyun grupları ve okul ya da mahalledeki arkadaşları ile doğrudan etkileşime girer. Mezosistem, çocuğun da içinde olduğu; mikrosistem düzeyindeki birden fazla çevre arasındaki etkileşimleri içerir. Örneğin, ev ve okul arası etkileşim veya okul ve mahalle; mahalle ve ev gibi farklı, fakat çocuğun bir parçası olduğu çevrelerin etkileşimi mezosistem düzeyinde çocuğun gelişimini etkiler. Egzosistem, çocuğun doğrudan içinde olmadığı; ancak çocuğu dolaylı olarak etkileyen çevreye işaret eder. Örneğin, ebeveynlerin işyeri ve iş arkadaşları, uzak akrabalar veya büyük kardeşin gittiği okul çocuğun doğrudan içinde olmadığı ama onu etkileyen ortamlar ve kişilerdir. Makrosistem; mikro, mezo ve egzosistem içindeki rolleri, etkinlikleri ve ilişkileri şekillendiren; çocuğun yaşadığı toplumdaki kültür, değerler, dil ve inanç sistemlerini içerir. Örneğin, eğitim programları çocuğun ekolojik sisteminin bir parçasıdır ve çocuk okula başlayınca onun gelişimini etkiler. Aynı eğitim programı, farklı ülkelerde çocukları farklı etkiler çünkü kültürler ve toplumsal ortam farklıdır. Örneğin, Proje yaklaşımının Türkiye’de ve Amerika’daki uygulamaları çocuklar için bu uygulamaların gelişimsel etkileri makrosistem düzeyinde farklılaşacaktır. Başka bir örnek olarak, Müslüman bir toplumda yaşayan çocukla Budist bir toplumda yaşayan çocuğun durumu verilebilir. Farklı inanç sistemleri çocuğun gelişimini makrosistem düzeyinde farklı etkileyecektir. Son olarak Kronosistem ise çocuğun gelişimi üzerinde yaşanılan çağın etkisini vurgular. Örneğin, günümüzde çocuğa yüklenen anlam ile bundan yüz yıl önce yüklenen anlam farklıdır. Yani, geçmişte çocuk olmak ile günümüzde çocuk olmak aynı değildir. Teknoloji çağı ile tarım çağı çocukları, farklı zamanların etkileri altında gelişmiş ve eğitilmişlerdir.
Epstein’a göre aile katılımının ögeleri nelerdir?
Epstein’ın ortaklık/paydaşlık modeline göre aile katılımı çalışmaları; ebeveynlikle ilgili çalışmalar, iletişim, gönüllülük, evde öğrenme; karar verme süreçlerine katılım ve çevre ile işbirliğinden oluşmaktadır.
Aile katılımı çalışmaları çalışmanın gerçekleştirildiği ortama göre kaça ayrılmaktadır?
Aile katılım çalışmaları, çalışmanın gerçekleştirildiği ortama göre ikiye ayrılabilir. Bunlar, okul temelli aile katılımı ve ev temelli aile katılımı çalışmalarıdır. Okul ve ev temelli aile katılımı çalışmaları, sınıfta-okul dışında, okul çevresinde ve evde gerçekleşir. Her iki tür çalışmada da eğitimciler, aileyi sistematik olarak eğitim etkinliklerine doğrudan ya da dolaylı biçimlerde dâhil etmeyi hedefler. Okul temelli aile katılımı çalışmaları, ailelerin okul çalışmalarında, kendi çocukları dışındaki diğer çocuklarla ve eğitimcilerle de etkileşimini içerir. Ev temelli aile katılımında ise aileler, kendi çocukları ile etkileşime girer.
Okul temelli aile katılımında aile ile ne gibi çalışmalar yapılabilir?
Okul temelli aile katılımında birçok çalışma, aile ve öğretmenin işbirliğini içerir. Okulda aileler için fiziksel bir alan oluşturulması (örneğin, oyuncak, kitap ve diğer kaynaklar için kütüphane, sosyalleşme ve paylaşım amaçlı bir alan); ailelerin sınıf içi etkinliklerde ve alan gezilerinde gönüllü olarak görev alması; mesleki uzmanlığından okulda faydalanılması; ebeveynlik ve çocuk gelişimi gibi konularda eğitim programları ve çalıştaylar düzenlenmesi; ailelerin çeşitli konularda bilgi alacağı panoların oluşturulması; ailelerin fikirlerini paylaşabilecekleri dilek kutuları hazırlanması, okul temelli yapılabilecek çalışmalara verilebilecek bazı örneklerdir.
Aile katılımında çalışılacak aile grubunun özelliklerini bilmek neden önemlidir?
Eleştirel bir açıdan değerlendirildiğinde, tüm bu tanımlamaların aslında orta sınıf değerlerini ve cinsiyet rollerini pekiştiren bir söylem içerdiği açıktır. Buna benzer pek çok uygulama, eğitimciler ve aileler için aynı anlamları taşımamaktadır. Çünkü her iki tarafın da yaşama bakışı, değerleri ve yaşamlarını etkileyen etkenler, yani bağlamları farklıdır. Örneğin, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, bir Arap köyünde babanın okula gelip kitap okumasını bekleyemezsiniz; aileye gönderdiğiniz Türkçe notlar anlaşılmayabilir. Bu örnekte, bir meslektaşınızla ev ziyareti yapmak daha uygun olacaktır. Sonuç olarak, bağlamı göz ardı ederek, birçok aileyi tipik aile katılım önerileri ile eğitime etkin bir şekilde dâhil edemeyiz. Bu yüzden aile katılımına yönelik yapabileceklerimizi planlarken, çalıştığımız aile grubunu iyi tanımalı ve onlara ulaşabilecek yöntemleri bulmalıyız. Ayrıca, aile katılımını sadece ailenin okula gelerek yaptığı çalışmalar değil; evde ve çevrede çocukları destekleyecek her türden yapabilecekleri çalışmalar şeklinde düşünmeliyiz.
Öğretmenin aile katılımı konusunda kişisel gelişim açısından neler yapması gerekir?
Öğretmenin, aile katılımını farklı ailelerle, etkili bir şekilde gerçekleştirebilmesi için kendini kişisel olarak geliştirmesi; etkili iletişim tekniklerini öğrenmesi, önyargılarını kırması, kendi kültürel değerlerini gözden geçirmesi ve bilgi birikimini sürekli olarak artırması gerekmektedir. Yani, öğretmenin, kişisel ve mesleki gelişimini mezun olduktan sonra da devam ettirmesi gerekir. Bunun için öğretmenin, eğitimle ilgili dergilere abone olması; gazetelerin eğitim sayfalarını takip etmesi; Internet ve TV’den çeşitli şekillerde faydalanması ve kişisel ve mesleki gelişim ile ilgili eğitimlere katılması gereklidir. Kendini kişisel ve mesleki açıdan geliştirmeyen; eksiklerini görmeyen öğretmenin aile katılımı çalışmaları, zorunluluktan yapılan bir iş haline gelecek ve etkisiz kalacaktır. Öğretmenin bilgi birikimi sadece okulöncesi eğitim alanı konusunda bilgi ve becerileri içermez. Okulöncesi eğitim ve ailelerle çalışma konusunda faydalanacağı resmi kurum ve kuruluşları ve bunların güncel çalışmalarını takip etmesi de gereklidir. Örneğin, halk eğitim merkezleri, belediyeler, hastaneler, valilikler, bakanlıklar ve benzeri kurumları öğretmenin araştırması gereklidir. Bu kurumlar ve bunların çalışmaları konusunda bilgi sahibi olmak, öğretmenin gerektiği durumlarda aileleri bu kurumlardan bilgi ve destek almak için yönlendirmesini sağlayacak ve çevre ile ilişkilerini de artıracaktır.
Sevgi pedagojisi nedir?
Sevgi pedagojisi, sadece öğretmenin çocuklarla etkileşiminde başvuracağı teknikleri değil, öğretmenin ve çocukların kendi aralarında ve birbirleri ile olan etkileşimlerini; sınıfın fiziksel ortamını ve eğitim uygulamalarınıda etkileyen bir felsefe sunar. Öğretmen, hem çocuklarla etkileşiminde hem de planlama sürecinde, sevgi pedagojisinin temel ögelerini dikkate alır. Örneğin, çocuklar sınıfta birbirlerine yardım edebilecekleri çalışmalara dâhil edilir; çocuk kitapları ve drama ile fedakârlığı ve empatiyi öğrenirler; sınıf ortamı farklı grup çalışmalarına yer verecek şekilde düzenlenmiştir; sınıfta topluluk ruhunu destekleyen paylaşım zamanları vardır ve öğretmen çocukları etkili bir şekilde dinler. Çocuklar, sınıfta büyük ve küçük grup çalışmaları ve bireysel çalışmalar yapabilirler. Sınıfta, çocukların ve ailelerin fotoğraflarına yer verilir; davranış kuralları çocuklarla beraber kararlaştırılır ve davranışlarda sevginin yukarıda bahsedilen temel ögeleri pekiştirilir. Öğretmen ve çocuklar arasında topluluk ruhunun hâkim olduğu ilişkiler ve duygusal bir bağlılık vardır. Çocuklar, birbirlerinin farklılıkların kabul eder ve buna saygı duyarlar; öğretmen de farklılıklara saygı ve kabul etme konusunda, çocuklara model olur ve rehberlik eder
Aile merkezli okulöncesi eğitim kurumlarının özellikleri nelerdir?
Aile merkezli kurumlarda:
• Aile ve öğretmenler birbirini tanır ve geçmiş birikimlerine saygı duyar
• Çift yönlü bilgi akışı vardır
• Güç ve karar verme paylaşılır
• Farklılıklar kabul edilir ve farklılıklara saygı duyulur
• Destek ağları yaratılmıştır
Aileyi tanımak aile katılımının hangi ilkeleri açısından önemlidir?
Aileleri yakından tanımak aile katılımı çalışmalarında süreklilik, düzenlilik, çeşitlilik ve etkililiği sağlamak için son derece önemlidir. Aile katılımında süreklilik yapılan çalışmaların sadece öğretmenin ihtiyaç duyduğu zamanlarda ailelere başvurması değil; yıl boyunca ailelerle okul içi ve/veya dışında ve evde katılım çalışmalarına devam etmesidir. Düzenlilik; aile katılımının, Milli Eğitim Programında da önerildiği gibi günlük, haftalık, aylık ve yıllık olarak planlanmasını içerir. Çeşitlilik öğretmenin eve not göndermesi, veli toplantısı yapması ve gönüllü olarak ailelerden destek alması dışında, diğer çalışmalarla da aileleri eğitime dâhil ederek ailelerin katılımını farklı şekillerde sağlamasıdır. Öğretmenler ve ailelerin beklentileri birbirinden farklı olabilir. Bu sebeple öğretmen ailelere kendi beklentilerini dikte etmemeli ve kendi değerlerini gözden geçirmelidir. Aile katılımında etkililik ise yapılan çalışmaların aileler, öğretmen ve çocuklar için sağladığı faydalardır. Etkililiği sağlamak için gözlem ve kayıt tutma gibi yollarla bilgi toplanmalı ve bu bilgilere dayalı olarak çocukların; ailelerin ve öğretmenin gelişimi ve değişimi değerlendirilmelidir. Ancak, öğretmen bu değerlendirmeyi zamana yaymalı ve yapılan çalışmaların etkisini hemen görmeyi beklememelidir.
Gelişimsel rehberlik ilkelerine göre öğretmenlerden neler beklenmektedir?
Okulöncesi dönemde gelişimsel rehberlik, yetişkinlerin çocuklara cezalandırma yerine gelişimsel uygulamalarla hatalarından öğrenme fırsatı sağlamalarını ve kendi sorunlarını çözmeyi öğretmelerini içermektedir. Bu bağlamda, Minnesota Küçük Çocukların Okulöncesi dönemde gelişimsel rehberlik, yetişkinlerin çocuklara cezalandırma yerine gelişimsel uygulamalarla hatalarından öğrenme fırsatı sağlamalarını ve kendi sorunlarını çözmeyi öğretmelerini içermektedir. Bu bağlamda, Minnesota Küçük Çocukların Eğitimi Derneği’nin gelişimsel rehberlik ilkeleri, öğretmenlere ve ailelere yol gösterici niteliktedir. Gelişimsel Uygulamalara paralel geliştirilen bu rehberlik ilkelerine göre öğretmen:
• Çocuklara demokratik yaşam becerilerini öğretebilmek için rehberlik eder.
• Sınıfta yaşanan çatışmaları “hatalı davranış” olarak görür ve çatışmaları öğretim fırsatı olarak değerlendirir.
• Çocukların davranışlarının sebeplerini anlamaya çalışır.
• Sınıfta bütün çocukların etkin üyeler olarak kabul edildiğini gösteren bir sınıf iklimi oluşturur.
• Kurumdan kaynaklanan hatalı davranışları engellemek için gelişimsel uygulamalara başvurur.
• Eğitimci olarak bir teknisyen gibi değil profesyonelce işlev görmesi gerektiğini bilir.
Okulöncesi eğitimde aile katılımını zorlaştıran etkenler nelerdir?
Aile katılımını zorlaştıran etkenlerin bazıları öğretmen ve okuldan bazıları da aileden kaynaklanır. Ancak özünde hepsi de birbiri ile ilişkilidir ve zaman zaman bir etken diğerini ortaya çıkarabilir. Örneğin, bir ailenin öğretmenlerle geçmişteki olumsuz yaşantısı; farklı bir öğretmenle ilişkisini olumsuz etkileyebilir ve öğretmende de o aileye karşı önyargılar gelişebilir. Böyle bir durumda sınıflandırma karmaşıklaşacaktır. O halde, aile katılımını zorlaştıran etkenleri genel olarak beş başlık altında inceleyebiliriz. Bunlar; ekonomik, kültürel, sosyal, bireysel ve kurumsal etkenlerdir.
Aile katılımını zorlaştıran etkenleri öğretmen nasıl aşmalıdır?
Öğretmenler, eğitimde aile katılımını zorlaştıran etkenleri “engel” olarak görmeden; bu etkenleri aileleri tanımak için bir çerçeve olarak kullanmalıdır. Bunun için öğretmen, verilen tüm etkenler açısından aileleri değerlendirmeli; ailelerin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal koşulları ve aile üyelerinin bireysel özelliklerini anlamaya çalışmalıdır. Ailelerle ilgili elde edilen bilgilere dayanarak kurum düzeyinde bu ailelerin beklentilerinin ne kadar karşılanabildiği değerlendirilmelidir. Örneğin, okuldaki ailelerin düşük gelirli olması öğretmenin onlara göndereceği, “Çocuğunuzu bu hafta Uzay temasını sergileyen Sazova Bilim ve Sanat Merkezine götürünüz” şeklinde yazılmış bir notu etkisizleştirecektir. Eğer öğretmen ailelerin koşullarını bilirse; ücretsiz gezici müze etkinliklerini araştırarak aileleri bu etkinliğe davet edebilir. Aynı zamanda, okul söz konusu yerdeki özel sergi için indirimli ya da ücretsiz biletler temin ederek bunları ailelere dağıtabilir. Bu örnekten de anlaşıldığı gibi, aileleri farklı yönleri ile tanımak onları eğitime gerçekten dahil eden ve özelliklerine uygun olan çalışmalar yapılmasının önünü açacaktır.