aofsorular.com
TAR206U

Osmanlı Devleti’nin Göç ve İskân Politikaları

8. Ünite 69 Soru
S

Kırım Savaşı’nı müteakip kitlesel göçlerle karşı karşıya kalınınca özgün iskân projeleri planlamak, belirlenen ilkeler çerçevesinde göçmenleri iskân etmek ve sorunlarını gidermek amacıyla hangi teşkilat kurulmuştur?

5 Ocak 1860 tarihinde Muhacirin Komisyonu kuruldu. Kitlesel göçler 1875 yılı itibarıyla sona erince Muhacirin Komisyonu lağvedildi.

S

93 Harbi’nde yine kitlesel boyutta bir göç sorunuyla karşı karşıya kalınınca Şehremanetinin bünyesinde göçmen sorunlarına çözüm bulmak ve iskânla ilgili hangi komisyon oluşturuldu?

İdare-i Umumiye-i Muhacirin Komisyonu oluşturuldu.

S

İstanbul’daki göçmenlerin sağlık sorunlarına çözüm bulmak hangi komisyon sorumluluğu altındaydı?

Muhacirin Umur-ı Sıhhiye Komisyonu’na aitti.

S

Umum Muhacirin Komisyonu vazifeleri nelerdir?

Umum Muhacirin Komisyonunun vazifesi göçmenlerin iskân ve iaşe meseleleri ile ilgili genel kararları almak, göçmenlerin yurtlarına dönmesini sağlamak, Anadolu’ya sevk edilecek olanların iskân mahallerini belirlemekti.

S

Göçmen idaresi göçmenlerin iskân mahallerini belirlemek ve sorunsuz bir şekilde yerleşmesini temin etmek amacıyla taşraya iskân memurları ve müfettişleri gönderdi. Bu memurların başkanlığında hangi komisyon kuruldu?

Vilayet İdare-i Muhacirin Komisyonları kuruldu.

S

Vilayet İdare-i Muhacirin Komisyonlarının sorumlulukları nelerdir?

Komisyonların göçmen çıkarılan iskelelerde ve göçmen sevk edilen sancak ve kazalarda birer şubesi bulunmaktaydı. Vilayet, sancak ve kaza merkezlerindeki komisyon ve şubeleri yardıma muhtaç göçmenlerin yevmiyelerini dağıtmak,iskân işlerini yürütmek, arazi anlaşmazlıklarını çözümlemek, göçmen evlerinin inşaat işlerini yürütmekten sorumluydu.
1890’larda iskân çalışmaları hafifleyince hususî komisyonların dağıtılması yoluna gidilmiştir. Bunun yerine Dahiliye Nezaretinin bünyesinde umum iskan-ı muhacirin müfettişi, baş katip, heyet-i tahkik memuru, heyet-i hesabiye mümeyyizive sevk memurundan oluşan Muhacirin İdaresi ismiyle hususi bir büro oluşturuldu.

S

1897 Osmanlı- Yunan Savaşı nedeniyle Anadolu’ya yeni bir göç dalgası söz konusu olunca hangi komisyon oluşturuldu?

1897 Osmanlı- Yunan Savaşı nedeniyle Anadolu’ya yeni bir göç dalgası söz konusu olunca Muhacirin Komisyon-ı Âlisi ismiyle yeni bir komisyon oluşturuldu. Bu komisyon 1908 yılına kadar faaliyetlerini sürdürdü.

S

Göçmen işlerinden sorumlu daimî bir örgütlenmeye hangi müdüriyet zamanında gidilmiştir?

Dahiliye Nezareti bünyesindeki komisyonlar İskân-ı Aşair ve Muhacirin Müdüriyetine dönüştürüldü. Böylece göçmen işlerinden sorumlu daimî bir örgütlenmeye gidildi.

S

Aşair ve Muhacirin Müdüriyet-i Umumiyesi kaç yılında kurulmuştur?

1916’da Aşair ve Muhacirin Müdüriyet-i Umumiyesi  kurulmuştur.

S

Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti kaç yılında kuruldu?

8 Kasım 1923 tarihli kanun ile Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti kuruldu.

S

Babıâli mültecileri geçici iskân bölgesi ilan ettiği şehir ve kasabalar hangileridir?

Kırım göçmenleri için Varna, İstanbul, Samsun; Kafkas göçmenleri için de Trabzon, Samsun ve İstanbul geçici iskân bölgesi olarak kullanılmıştır. Rumeli’den gelenler için Üsküp, Selanik ve Edirne hemen hemen her dönemde geçici iskân sahasıdır. Başkent İstanbul ise hemen her göç furyasında sığınılan ve geçici iskân sahası ilan edilen bir şehirdir.

S

Göçmenlerin İaşesi 1860’lı yıllarda ne kadardı?

Göçmenlerin İaşesi Babıâli 1860’lı yıllarda zengin fakir ayrımı yapmaksızın 15 yaşından küçük olanlara bir, büyük olanlara ise ikişer kuruş yevmiye vermeyi kararlaştırmıştı.

S

Göçmenlere 1864 yılına kadar yarısı fakir kabul olunup, bulundukları kaza emvalinden ne kadar iaşe verilmekteydi?

Göçmenlere 1864 yılına kadar yarısı fakir kabul olunup, bulundukları kaza emvalinden günlük yarımşar kıyye ekmek aynî veya bedeli nakdî olarak verilmekteydi. Bu yöntemle göçmenlerin iaşe ihtiyaçları karşılanamayınca kaza meclislerince tespit edilecek fakir göçmenlere ekmek dağıtılması kararlaştırıldı. Bu karara göre, 0-10 yaş grubuna 100’er dirhem ve daha büyüklerine yarımşar kıyye ekmek verilecekti. Bu karara rağmen ilk ürünü alan göçmenlere de zaruret halinde yardım edilmekteydi

S

93 Harbi’nde de fakir, güçsüz, işsiz, dul ve yetimlere ne kadar iaşe verilmekteydi?

93 Harbi’nde de fakir, güçsüz, işsiz, dul ve yetimlere tayinat tahsis edilmekteydi. Talimatnameye göre 93 göçmenlerinden yardıma muhtaç olan on yaşından küçüklere yüz dirhem, daha büyüklere yarımşar kıyye ekmek verilecekti. Tayinat bedeli ya aynen veya nakden ödenecekti. Nakden ödenmesi halinde kişi başına 93 Harbi esnasında savaş bitinceye kadar ikişer kuruş tayinat bedeli olarak yevmiye verilmiştir

S

Göçmenlerin iaşelerini ve sair ihtiyaçlarını karşılamak üzere hangi kurum ve kuruluşlar yardım komisyonları kurmuşlardır?

Göçmenlerin iaşelerini ve sair ihtiyaçlarını karşılamak üzere değişik kurum ve kuruluşlar yardım komisyonları kurmuşlardır. 93 göçmenlerinin yararına olmak üzere mebuslar tarafından Muhacirine Muavenet Cemiyeti, İkinci Abdülhamid’in himayesinde İane-i Muhacirin Encümeni, ayanların teşebbüsleri ile Muhacirin İane Komisyonu, İstanbul’daki misyon şeflerinin önayak olmasıyla Milletlerarası Muhacirlere Yardım Komitesi, Baronne Bourdett Coutts tarafından Sermaye-i Şefkat-i Osmaniye ve Stafford Housse Komitesi isimli yardım cemiyetleri kurulmuştur.

S

Yardım toplama ve dağıtma işi Balkan Savaşı esnasında hangi cemiyetler gerçekleştirmiştir?

Yardım toplama ve dağıtma işi Balkan Savaşı esnasında İane-i Muhacirin Komisyonu, Rumeli Muhacirin-i İslamiye Cemiyeti ve Hilal-ı Ahmer Cemiyeti vasıtasıyla gerçekleştirilmiştir. İslam ülkelerinin Hilal-i Ahmer Cemiyetleri de göçmenlere yardım etmişlerdir.

S

1914’ün sonlarına doğru tüketim maddelerindeki fiyat artışını hızlandırdı. 1916 yılının başlarında fiyatlar tedricen yükseliyordu. Savunma için gerekli olan maddeler nasıl satın alınıyordu?

Savunma için gerekli olan maddeler tekâlif-i harbiyye adı altında bedeline borç senedi verilmek suretiyle satın alınıyordu.

S

Resmî kayıtlara istinaden Birinci Dünya Savaşı yıllarında göçmen ve mülteci mevcudu ne kadardı?

Resmî kayıtlara istinaden Birinci Dünya Savaşı yıllarında 1.200.000 göçmen ve mülteci mevcuttu. Bunların %70’e yakın bir kısmı ziraat, ticaret ve muhtelif iş kollarında çalışmak suretiyle geçimlerini bizzat temin ediyorlardı. Muhacirîn İdaresi takriben 400 bin göçmen ve mülteciye yevmiye dağıtıyordu. İdare aynı zamanda toplam sayısı 120 bini bulan aşiret toplulukları ile askerî sebeplerden dolayı iç bölgelere sevk edilen Ermeni ve Rumlardan yaklaşık 150 bin ila 200 bin kişiyi de iaşe ediyordu.

S

Seyahat eden mültecilerden yardıma muhtaç olanlarına ulaşım giderleri nasıl karşılanıyordu?

seyahat eden mültecilerden yardıma muhtaç olanlarına vesait-i nakliye mazbatası veriliyordu. Mülteciler bu mazbatalar ile ulaşım araçlarından ücretsiz olarak faydalanabiliyorlardı. Ulaşım şirketleri mültecilerden topladıkları bu mazbataları mahallî idarelerde paraya tahvil ediyorlardı.

S

1914 ve sonrasında göçmen ve mülteci masrafları nasıl karşılandı?

1914 ve sonrasında göçmen ve mülteci masrafları bütçeden ayrılan tahsisattan, Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin yardımlarından ve yardımsever ahalinin bireysel katkılarından karşılandı. Göçmen sayısının gün geçtikçe artması üzerine yeni kaynaklara müracaat edilmesi kaçınılmaz bir hâl aldı. Bunun üzerine göçmenlerin memleketlerine dönüşlerine kadar yetim ve dul maaşı alanlar hariç memur maaşlarından %1 nispetinde iâne-i ihtiyariye adı altında kesinti yapılması kararlaştırıldı. Bununla birlikte ahalinin yardımına müracaat edebilmek gayesiyle Muhacirîn-i Müslimeye Muavenet Komisyonu isimli bir yardım komisyonu kuruldu. 

S

Muhtaç göçmen ailelerine kış aylarında kömür dağıtılmıştır. Bunun sonuncunda hangi sorunlar oluşmuştur?

Zamanla kömür dağıtımı amele, nakil ve depolama sebebiyle yakacak maliyetini arttırmaktaydı.

S

Göçmenler geçici ve daimî iskân bölgelerinde kalabalık ve sıkışık yaşama, sağlık ve temizlik şartlarına dikkat edilmemesi, vücudun direncini kıran çevre ve iklim değişiklikleri ve yetersiz beslenme gibi nedenlerden dolayı hangi  hastalıklara yakalanmaktaydılar?

Tifo, paratifo, kızıl, kızamık, difteri, çiçek, kolera, veba, sarıhumma ve sıtma gibi bulaşıcı hastalıklara yakalanmaktaydılar.

S

Bulaşıcı hastalıklara karşı kamu sağlığını koruyabilmek için alınan tedbirler neden yeterli olmamıştır?

Vilayetlerin büyüklüğü, yerleşim birimlerinin birbirine uzak ve dağınık oluşu, hasta sayısının çok fazla olması nedeniyle alınan tedbirler yetersiz kalmıştır.

S

Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında Anadolu’da hangi hastalık görülmüştür?

Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında Anadolu’da sıtma şiddetle hüküm sürdü.

S

Kaç yılları arasında  göçmenlerin sağlığını korumak adına göç güzergâhlarında ve iskân mahallerinde muayenehaneler, menzil hastaneleri, sıhhiye istasyonları, muhacirîn tecrithanesi ile göçmen veya mülteci hastaneleri ismi altında sağlık kurumları hizmete girmiştir?

1914- 1918 yılları arasında

S

Millî Mücadele döneminde sağlık hizmetleri nasıl yürütülmüştür?

Millî Mücadele döneminde ise sağlık hizmetleri daha ziyade Hilal-i Ahmer Cemiyeti vasıtasıyla yürütüldü. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, yardım etmek amacıyla göçmenlerin bulunduğu yerlere doktor, hastabakıcı ve memurlardan oluşan yardım heyetleri gönderdi. Yardım heyetleri muhtaç göçmenlere çamaşır ve hasır gibi malzeme dağıtmış, bazılarına nakdî yardımda bulunmuş ve Konya, Nazilli gibi yerlerde açtığı geçici hastane ve dispanserlerde birçok hastayı tedavi etmişti.

S

Mültecilere sağlık merkezlerinde hangi aşılar yapılmıştır?

Mültecilere sağlık merkezlerinde bir taraftan kolera, tifo ve tifüs aşıları yapılırken diğer taraftan kinin dağıtıldı. Ülkede frengi ve İspanyol nezlesi de hayli yaygındı. O kadar ki, bütün zorluklara göğüs gererek göç serüveni döneminde ayakta kalmayı ve ocaklarına dönmeyi başaranların 1/3’ü bu hastalıklara yakalanmış ve hayatlarını kaybetmişlerdir.

S

Göçmen ve mülteci topluluğunda kimler atıl durum da kalmıştır?

Göçmen ve mülteci topluluğu hâli vakti yerinde olanlar, memurlar, çiftçiler, esnaf ve zanaatkârlar ile yetimler ve dul kadınlardan oluşmaktaydı. Malını, nakdini birlikte getirebilenler hali vakti yerinde kabul ediliyordu. Bunlar genellikle şehir ve kasabalarda kiraladıkları meskenlerde ikamet etmekteydiler ve ihtiyaçlarını kendileri karşılıyorlardı. Ancak pek çoğu herhangi bir işle meşgul olmadıklarından kısa sürede ellerindeki sermayeyi tüketerek yardıma muhtaç bir konuma düşüyordu. Memur iken mülteci ve muhacir konuma düşenler de vardı. Mültecilerin sevk ve idareleriyle ilgili heyetler ilk etapta söz konusu göçmen memurlardan seçilecekti. Göçmen muallimler iskân mıntıkalarında bulunan iptidaîlerde çalıştılar. Tüccar, esnaf ve zanaatkâr göçmen ve mülteciler de şehir ve kasabalara yerleştirildiler. Kendilerine mesleklerine uygun işlerde çalışarak geçimlerini temin etmeleri için araç gereç dağıtıldı. Zanaatkârların bir kısmı da yol ve resmî binaların inşaatı gibi kamu işlerinde istihdam edildi. Öyle anlaşılıyor ki, devlet iskân faaliyetini sürdürürken mümkün mertebe mültecilerin mesleklerini dikkate aldı. Bununla birlikte, sahil şeridinden Orta-Anadolu’daki şehir ve kasabalara sevk edilen balıkçı ve kayıkçılar atıl durumda kaldılar.

S

Çiftçilerin elden geldiğince tüketici bir topluluk olmaktan çıkarak en azından kendi ihtiyaçlarını karşılayacak ekonomik bir güce kavuşmaları için çaba sarf edildi. Bu imkânı bulamayan mülteciler geçimlerini nasıl sağladılar?

Hamallık, odunculuk, rençperlik veya yarıcılık yapmak suretiyle ailesinin geçimini temin etmeye çalışıyorlardı.

S

Yetim sayısı özellikle Birinci Dünya Savaşı’nda hat safhaya ulaşmıştı. Bunun üzerine hangi kurum kurulmuştur?

Bunun üzerine, Maarif Nezareti bünyesinde Darüleytam Müdüriyet-i Umumiyyesi kurulmuş ve yurt çapında birçok şubesi açılmıştı.

S

Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı tarihlerde yurt çapında ne kadar yetim çocuk bulunmaktaydı?

100 bin yetim çocuk bulunmaktaydı.

S

Savaşın mevcudunu arttırdığı bir diğer grup dul kadınlar ve kimsesiz kızlardı. Talimatnameye uygun olarak dul kadınların bir kısmı nerde istihdam edildi?

Talimatnameye uygun olarak dul kadınların bir kısmı darülmesaîlerde istihdam edildiler. Mülteci kadınlar buralarda topluca iaşe ediliyor ve yün işlemek, çorap örmek veya bez dokumak gibi çeşitli işlerde çalıştırılıyorlardı. Kunduracılık ve saatçilik yapanlar, hatta dört tekerlekli araba imal edenler bile vardı.

S

İskân kelimesinin karşılığı nedir?

İskân, bir ailenin sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılayacak büyüklükte konut sahibi olmasını temin etmenin yanı sıra yaşamını sürdürecek maddî imkânlara kavuşturulacak bir şekilde ekonomik bir işletme olarak planlanıp uygulanmasıdır.

S

İskân ekonomik ve sosyal açıdan kaç şekilde gerçekleşmektedir?

İskân ekonomik ve sosyal açıdan tarımsal iskân ve şehirsel iskân olmak üzere iki ayrı şekilde gerçekleştirilmektedir. Tarımsal iskân ile yerleştirilecek ailelere, konut, işletme binası ve tarım arazisi verilir. Ayrıca işletme ve donatım kredileri ile desteklenerek aileler üretken hale getirilir. Şehirsel iskânda ise aileye konut, işletme ve donatım kredisi verilir.

S

Daimi iskâna tabi tutulanlar kaç gruba ayrılır?

Daimi iskâna tabi tutulanlar aşiret mensupları ve göçmenler olmak üzere iki grupta toplanabilir.

S

Aşiretlerin iskân politikası başarılı bir şekilde gerçekleştirildiğinde sonuç ne olurdu?

Aşiretleri iskân politikası başarılı bir şekilde gerçekleştirilirse vergi ve asker kaynakları da artacaktı. Bir diğer sebep ise aşiretlerin sosyal yapısına egemen olan feodal yapı kırılacaktı.

S

İskân politikasının hedefi bir taraftan göçmenleri iskân etmek diğer taraftan asayişin temini, vergilerin arttırılması ve usulüne uygun bir şekilde toplanması, orduya alınacak asker sayısının yeterli hale getirilmesiydi. Bu hedefleri yakalayabilmek neler yapılmıştır?

Bu hedefleri yakalayabilmek için de 1840’dan itibaren konar-göçerler Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yerleştirilmeye çalışıldı. Amaç bir taraftan halkın refah ve güvenliğini arttırmak, diğer taraftan da Çukurova, Uzunyayla, Konya ve Dobruca gibi geniş ve verimli alanları şenlendirmekti.

S

1839- 1853 yılları arası kaç bin kişi iskan edilmiştir?

1839- 1853 yılları arası 35- 40 bin kişi iskân edildi. Ancak Kırım Savaşı esnasında Toroslardaki bazı konar - göçer unsurlar asker ve vergi konusunda problem çıkarmışlar, bunun üzerine 1865’de Fırka-i Islahiye teşkil olunarak Maraş ve Elbistan arasındaki aşiretlerin iskân edilmeleri sağlanmıştır

S

Hoca, imam ve zanaatkâr göçmenler ise mesleklerini icra etmek üzere şehir ve kasabalara yerleştirildiler. Zanaatkâr ve esnafa kaç kuruş kredi verildi?

Zanaatkâr ve esnafa 150’şer kuruş kredi verildi.

S

Osmanlı Devleti, göçmenleri sınıra yakın yerlere yerleştirmek suretiyle tampon bölgeler oluşturmaya çalıştı. Bu nedeni nedir?

Doğudan gelen göçmenler Anadolu’nun Rus sınırından başlayarak Basra cihetine kadar uzanan sahada yerleştirilmek suretiyle bölgedeki Müslüman nüfusun arttırılması hedeflendi.

S

19. yüzyılda  Anadolu’daki Türk nüfusun azalmasına sebepleri nelerdir? 

19. yüzyılda kısa aralıklarla uzun savaşların olması sebebiyle Müslümanların askere alınması ve savaşlarda büyük zayiat vermesi, kolera ve tifo gibi hastalıkların yayılması ve kıtlık gibi olaylar Anadolu’daki Türk nüfusun azalmasına sebep olmaktaydı.

S

Konargöçerlerin yerleştirilmesinde ve asayişin temininde kimler baskı aracı olarak kullanıldı?

Göçmenler baskı aracı olarak kullanıldı. Örneğin: Uzun Yayla’da geçitlerin yakınlarında yerleştirilen göçmenler, kendilerine verilen toprakları korumaları üzerine konar-göçerler yer değiştiremez olduklarından yerleşik hayata geçmeye zorlandılar. Konargöçerlerin kullandığı boş ve harap yerlerin şenlendirilmesi ve tarıma açılabilmesi, Urban kabilelerinin yerleştirilmesine örnek teşkil etmesi açısından Trablusgarp’a göçmen sevk edilmesi kararlaştırıldı. Ancak bölgeye gönderilmesi kararlaştırılan Kafkas göçmenleri soğuk iklime alışık olmaları dolayısıyla Bingazi’ye uyum sağlayamayacakları dikkate alınarak orta ve kuzey Anadolu’da yerleştirildiler. Öte yandan, sık sık karışıklıkların yaşandığı yerlere asayişi temin için Rumeli ve Kafkas göçmeni yerleştirilmeye çalışıldı.

S

Selçuklu ve Osmanlı, Anadolu’yu şenlendirirken büyük ve kuvvetli aşiret mensuplarını birbirinden uzak sahalara yerleştirmelerinin nedeni nedir?

Selçuklu ve Osmanlı, Anadolu’yu şenlendirirken büyük ve kuvvetli aşiret mensuplarını birbirinden uzak sahalara yerleştirmek suretiyle feodal yapıyı kırmaya çalıştı.

S

Daimî iskân bölgeleri tespit edilirken nelere dikkat edilmiştir?

Daimî iskân bölgeleri tespit edilirken göçmenlerin iklimine uyum sağlayabilecekleri tarıma elverişli su, mera ve orman bulunan iskân mahallerine gönderilmesi ilke olarak kararlaştırıldı. Hazinece istifade olunmayan çiftlikler ile mütegalibenin gasp ettiği mesken ve arazilerin göçmenlere verilmesi uygun bulundu.

S

1878 sonrası kaç kişi daimi iskân işlemi görmüştür?

1878- 1914 sürecinde kesin iskân işlemi gören göçmen sayısını net olarak ortaya koyan istatistikler mevcut değildir. Bununla birlikte 1878 sonrası en az 667.760; 1913 sonrası ise 297.737 kişi daimi iskân işlemi görmüştür.

S

Göçmenlere arazi kanununda belirtildiği büyüklükte yer verilemeyince ne gibi çözüm getirilmiştir?

Onbeş yıl süreyle satılmamak ve hibe edilmemek şartıyla miri çiftlikler, koruluk alanlar, müzayedesine karar verilen tarım alanları, metruk çiftlikler, ham araziler ve ıslah edilen bataklık ve çorak araziler iskâna ve tarıma açıldı.

S

Tahsis edilen arazi tahsis tarihinden itibaren kaç yıl süreyle bir başkasına intikal ve devredilemeyecekti?

On yıl süreyle bir başkasına intikal ve devredilemeyecekti.

S

İskân faaliyetleri neden aksıyordu?

Göçmenlere tahsis edilen toprakların bir kısmının mütegalibenin elinde olması iskân faaliyetlerini aksatıyordu. Bu gibi yerleri tasarrufunda bulundurmak isteyen mütegalibe yerli ahaliyi göçmenlerin üzerine saldırtmakta ve iskân bölgelerindeki huzur ve asayişin bozulmasına sebep olmaktaydı. Asayişin bozulmasının bir diğer sebebi ise göçmenlere geçimlerini temin edecekleri büyüklükte arazi tahsis edilmemesiydi.

S

Merkezi ve mahalli idareler ile yerli ahalinin aynî yardımları sayesinde meskenler inşa edilmiştir. Bu doğrultuda inşaat için gerekli keresteler yerli ahalinin imkânlarıyla karşılanırken dülger ve mimar ücretleri kim tarafından ödenmiştir?

Dülger ve mimar ücretleri hazinece ödenmiştir. Öte yandan Ziraat Bankası, inşaat malzemelerinin satın alımında kullanılmak üzere faizsiz kredi açmıştır.

S

Arazi ve mesken ihtiyacını karşılayan çiftçi göçmenlerin en kısa zamanda üretici hale gelmeleri gerekmekteydi. Bunun için ne gibi planlamalar yapılmıştır?

İlk yıl yerliler göçmenlere ait tarlaları sürmekle yükümlü kılınabilmekteydiler. Yine tarımsal faaliyette bulunabilmeleri için iki haneye bir çift öküz, hane başına beş ile on kile arasında değişen miktarlarda tohumluk zahire verilmesi planlanmıştır.

S

Göçmenler, ilk etapta on sene aşar ve tekâlif-i örfiyyeden ve 25 sene askerlikten muaf tutuldular. 1864 yılından itibaren göçmen sayısının hızla artması üzerine söz konusu masraflar karşılanamaz oldu. Bunun üzerine ne gibi düzenlemeler yapıldı?

Önceki yönetmelik iptal edilerek muhacirîne muâvenet namı ile vali, mutasarrıf ve kaymakamlara yeni bir talimatname gönderildi. Buna göre, iskân tarihinden itibaren üç sene geçen göçmenlerin ürününden aşar alınarak yeni gelen ve henüz ürün alamayan göçmenlerin ekmek ve tohum ihtiyacının karşılanması plânlandı.

S

Doksanüç Savaşı esnasında zorunlu olarak göç edenler hangi vergi ve hizmetlerden muaf tutuldular?

Doksanüç Savaşı esnasında zorunlu olarak göç edenler yol inşa vergisi, temettuât vergisi, ağnam resmi, aşar ve toprak kirası gibi vergilerden muaf olmuşlardı. Yine savaş esnasında çift çubuğunu ve her şeyini terk edip göçmek zorunda kalanlar askerlik hizmetinden on yıl süreyle muaf tutuldular.

S

Vergi muafiyeti uygulamasının terk edilen coğrafyadan henüz ayrılmayan Müslümanların da göç kararı almalarını tetikleyebiliyordu. Bu duruma nasıl bir politika geliştirilmiştir?

1881’den itibaren gelen göçmenlerin öşür vergisi muafiyet süresi bir yıl ile sınırlandırılmıştır. Ancak 1886 yılında vergi muafiyeti 2 yıla çıkarılırken, kura muafiyeti 6 yıl olarak belirlenmiştir.

S

Göçmenlere yapılan yardımlar, devlete büyük külfetler yüklüyordu. Devlet, bu gibi külfetlerden kurtulmak için nasıl bir düzenlemeye gitmiştir?

1894 yılından sonra Anadolu’ya göç etmek isteyenlerden kendilerine gösterilecek araziye itiraz etmeksizin yerleşeceklerini, yol masrafı, tayinât, iskân sonrası çift hayvanı, tohumluk, mesken inşası talep etmeyeceklerini ve tekâlif-i emiriyyeyi kabul edeceklerini taahhüt eden senet almaya başladı.

S

1877- 1878 döneminde her şeyini terk ederek göç edenler on yıl askerlik hizmetinden muaf tutuldular. 1878 sonrası mal varlıklarını tasfiye ederek gelen göçmenler için muafiyet süresi ne kadardı?

6 yıldı. İstanbul’a yerleşen göçmenler 6 yıl sonra yaşları askerlik çağına denk geliyor ise kuraya dahil ediliyorlardı. Ancak İstanbul’da doğan göçmen çocukları yasal açıdan İstanbullu kabul edildiklerinden yerliler gibi askerlikten tamamen muaf tutulmaktaydılar.

S

1914 sonrası muafiyet süresi Türkiye’ye giriş tarihlerinden başlamak üzere kaç ay ile  sınırlandırıldı?

Üç ay olarak sınırlandırıldı. Üç ay sonrası göçmenler de yerli ahali gibi yaşlarına göre silâhaltına alınacaklar, ihtiyat ve mustahfız yaşında olup bedel vermek isteyenler ise 6 Şubat 1915 tarihli kanun gereği bedel-i nakdî vereceklerdi. Bu uygulamaya göre mültecilere de göçmen işlemi yapılacaktı.

S

Millî Mücadele döneminde Müdafaa-i Milliye Vekâleti asker ihtiyacını karşılamak üzere göçmenleri de kıtaya sevk etmeye karar verdi. Bununla beraber göçmen ve mülteci yükümlülere, ailelerinin ihtiyaçlarını temin edebilmeleri için hangi tarihe kadar süre tanındı?

8 Ağustos 1921 tarihine kadar süre tanındı. Bu tarihten sonra mülteciler istisnasız askere sevk edileceklerdi.

S

Tanzimat dönemi ile birlikte devlet eğitim hizmeti vermekle de yükümlü bir hale gelmişti. Özellikle öksüz ve yetim çocukların  masrafları kim tarafından karşılanıyordu?

Şehremaneti tarafından karşılanmak üzere Darüşşafaka’ya kaydedilmişlerdir. Kamu tarafından koruma altına alınamayan göçmen çocukları ise varlıklı ailelere evlatlık statüsünde verilmeye çalışılmıştı.

S

Yetimlerin istihdam edildiği yerin adı nedir?

Yetimlerin istihdam edildiği bir diğer yer eytamhanelerdi. Buralardaki çocukları bir meslek sahibi yapabilmek adına bir zanaatkârın yanına çırak olarak verilmesi yoluna gidilmekteydi. Eğitim çağındaki göçmen çocuklarının bir kısmı da askerî ve mülkî sanayi mektepleri ve Tophane-i Amire idaresindeki sanayi alayına alınması münasip görüldü.

S

Birinci Dünya Savaşı arifesinde Osmanlı Devleti’nin yüzölçümü 1.710.000 km2, nüfusu ne kadardı?

Nüfusu ise 18.520.016’dır. Bunun 15.044.846’sı Müslüman, 1.729.738’i Rum, 1.161.169’u Ermeni, 187.073’ü Yahudi, 62.468’i Katolik Ermeni, 65.844’ü Protestan, 24.845’i Latin, 54.750’si Süryani’dir.

S

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren göçmenlerin kitlesel boyutta kırsal alana yerleştirilmesi Anadolu kırsalına köy yerleşmelerinin hâkim olması sonucunu doğurmuştu. Hangi köy yerleşme tipleri Anadolu’da ortaya çıkmıştır?

Kırım, Balkan ve Kafkas köy yerleşme tipleri Anadolu’da ortaya çıkmıştır. Bu arada kasaba ve şehirlerin nüfuslarında da artışlar söz konusu olmuştur.

S

Çorak, kıraç, bataklık sahaya yerleştirilen göçmenler  zamanla söz konusu alanları bayındır bir hale getirmişlerdi. Bu ise tarım üretiminin artmasına vesile olmuştur.  Anadolu’nun ekonomik özelliği hayvancılıktan hangi alana dönüşmüştür.?

Netice itibarıyla Anadolu’nun ekonomik özelliği hayvancılıktan ziraate dönüşmüştür. Göçmenler yeni kültür bitkilerini ve yeni metodları tecrübe ederek Anadolu’nun ürün çeşidini ve miktarını arttırdılar. Her şeyden önce Balkanlardan gelen göçmenler yeni teknolojinin kullanılmasına daha yatkın bir durumdaydılar.

S

Birinci Dünya Savaşı’nda Müslüman, Rum ve Ermenilerin güvenlik açısından cephe gerisine çekilmesi tahminen kaç milyon insanın tarlasından, bağından, bahçesinden ayrılmasına, ülke üretiminin en alt seviyeye düşmesine sebebiyet verdi?

3 milyon insanın tarlasından, bağından, bahçesinden ayrılmasına, ülke üretiminin en alt seviyeye düşmesine sebebiyet verdi. Bu ise ülke çapında genel bir kıtlığa yol açtı.

S

Üretimin düşmesi devletin gelir kaynaklarının azalması demekti. Zira bütçe gelirlerinin yüzde kaçı Türk köylüsünden tahsil edilen vergiler oluşturuyordu?

 %25-30’unu Türk köylüsünden tahsil edilen vergiler oluşturuyordu

S

Devlet geçimini temin edemeyen fakir mültecilerin barınma, iaşe, sağlık ve benzeri giderlerini üstlendi. Ayrıca göçmen idaresinin personel harcamaları da vardı. Birinci Dünya Savaşı esnasında tüm bu harcamaların yıllık faturası kaç kuruştu? 

16 milyon kuruşu bulmaktaydı.

S

Gayrimüslimler yer yer göçmen iskânına karşı çıkabilmişlerdir. Bunlar hangileridir?

Özellikle Ermeni Patrikliği yabancı elçilikler nezdinde göçmen iskânına karşı çıkmıştır. Keza Kıbrıs Rumları da adaya göçmen iskân edilmesini istemiyorlardı. Lübnan çevresine göçmen yerleştirilmesine ise Batılı diplomatlar bölgenin asayişi bozulacağı iddiasıyla karşı çıkmaktaydılar.

S

Osmanlı Devleti toplumu hangi fikir etrafında toplamaya çalışmıştır? 

Osmanlılık fikri etrafında toplamaya çalışmıştır.

S

Sosyal ilişki özellikle mültecilerin yaşam tarzında hangi değişikliklere yol açtı? 

Göç sonrası, Kafkasya ve Rumeli’nin mimari tarzı Anadolu’ya, Orta ve Batı Anadolu’nun mimari tarzı da Doğu Anadolu’ya taşındı. Ayrıca ziraî yöntem, kullanılan araç gereç, hayvan yetiştirme usulleri ve bilhassa sütçülükte gözle görülür değişiklikler meydana geldi. İnşaat sektöründe göze çarpan ilk yenilik, her köyde iki, üç tane olmak üzere Orta ve Batı Anadolu’da kullanılan çatının doğuya ithal edilmesiydi. Pencereler çatıdan duvar yüzeyine indi. Evlerin donatılmasında karyola, masa, sandalye kullanıldı. Aslında bu eşyalar, genel savaş öncesi ekonomik durumu iyi olan bir iki ailede bulunurken, göç sonrası yaygınlaştı. Orta halli ve fakir ailelerde süs eşyası olarak telâkki edilen bu eşyalar, misafir geldiği zaman asıl fonksiyonlarına uygun bir şekilde kullanıldılar.

S

Şark mültecilerinin karşılaştığı yenilikler nelerdi?

Şark mültecileri, göç esnasında Yozgat Boğazlıyan’da yetiştirilen ve Sarı Bursa ismiyle meşhur olan buğday ve Ankara tiftik keçisini tanıdılar. Söz konusu buğday tohumu ile Kayseri, Yozgat ve Ankara havalisinden getirilen tiftik keçilerinin Doğu- Anadolu’da yetiştirilmesi tecrübe edilmiş ise de, iklim ve bakımsızlık sebebiyle iyi bir sonuç alınamadı. Öte yandan, muhtelif meyve ağaçları, sebze çeşitleri ve bostan ekimi tecrübe edildi. Tarım alet ve yöntemleri alanında da birçok yenilik kabul edildi. Bu yeniliklerin içinde en önemlisi kağnıların yerini alan dört tekerlekli büyük yük arabalarıdır. Ancak, yollar tam olarak inşa edilemediği için kağnı tamamen terk edilemedi