aofsorular.com
TDE103U

Alfabe İşaretlerinin Ses Değerleri I: Ünlüler

2. Ünite 20 Soru
S

Ünlü ses nedir?

Ünlü sesler ciğerlerden gelen havanın ağız boşluğundan geçerken ses yolunda bir daralma ve kapanma olmaksızın alt çenenin, dilin ve dudakların
aldığı şekillere göre özellik kazanan seslerdir.

S

Türkçe'nin ünlü sesler bakımından özellikleri nelerdir?

Türkçemiz ünlü varlığı bakımından zengin bir dil olup,
kendisine ahenk bakımından çok çarpıcı bir özellik
kazandıran uyumları bu zengin ünlüleri üzerine
kuruludur. Arapça ve Farsça’nın ünlülerini tanımadan önce dilimizin bu ünlülerini ve özelliklerine
göre sınıflandırılmasını hatırlamak, karşılaştırma
yapabilmek açısından yararlı olacaktır.
Türkçe’nin bütün heceleri bir ünlüyle kurulur.
Bu hece kurucu ünlülerin sayısı 8’dir:
a e ı i o ö u ü

S

Dilimizdeki ünlüleri niteliklerine göre açıklayınız.

1. Dilin geriye çekilmiş ya da ileri sürülmüş
olmasına göre çıkan ünlüler. Bu durum
ünlülerin kalınlık-incelik niteliklerini belirler. Dilin geriye çekilmiş durumunda çıkan
ünlüler kalın, ileri sürülmüş durumunda
çıkan ünlülerse ince ünlülerdir:
kalınlar: a ı o u,
inceler: e i ö ü.
2. Dudakların düz ve yuvarlak durumuna
göre çıkan ünlüler. Bu durum da ünlülerin düzlük-yuvarlaklık niteliklerini belirler. Dudakların düz ve yayvan bulunduğu
durumda çıkan ünlüler düz, yuvarlak ve
büzülmüş durumunda çıkanlarsa yuvarlak
ünlülerdir:
düzler: a e ı i,
yuvarlaklar: o ö u ü.
3. Alt çenenin aşağı düşürülmesi ya da yukarı çekilmesi ile biçimlenen ünlüler. Alt
çenenin aşağı düşürülmesi ile yukarı çekilmesi ağız boşluğunu genişletir ya da daraltır. İşte bu iki duruma göre de ünlüler genişlik-darlık özelliklerini kazanır:
genişler: a e o ö,
darlar: ı i u ü.
İşte ünlülerimizin ses yolundaki bu üç oluşum
biçimi her ünlüye üç ayrı özellik kazandırır, bu
özellikler de kelime içinde hecelerin sıralanmasında
belli düzenleri meydana getirir.

S

Ünlüler bir de nicelik bakımından taşıdıkları
özelliklerine göre çeşitlenir. Nicelik bir ünlünün
duyulurluk süresiyle ilgili bir özelliktir. Buna
göre kısa, ortalama uzunlukta, ya da uzun ünlülerden söz ederiz. Türkçe'deki ünlülerin nicelikleri nasıldır?

Türkçemizin bütün ünlüleri
ortalama uzunlukta ünlülerdir. Ne var ki Osmanlı Türkçesi döneminde alınmış olan yabancı
asıllı kelimelerle birlikte uzun ünlüler de konuşma dilimize girmiştir. Bugün yaşamakta olan
bu ünlülerin uzunluklarının yazıda gösterilip
gösterilmemesi, hangi durumlarda gösterilmesi
gerektiği gibi konular yazımımızın çözüm bekleyen konuları arasındadır. Yakınmalara yol açan
söyleyiş bozuklukları henüz benimsenebilir bir
uzlaşma yolu bulunamamış olan bu meseleden
kaynaklanır.

S

Türkçe’nin sekiz
ünlüsü için eski alfabenin sağladığı imkânlar nelerdir?

Türkçe’nin sekiz
ünlüsü için eski alfabenin sağladığı imkân dört harf
(ا elif, و vav, ە he, ی ye) ile hareke denilen kimi yardımcı işaretlerdi. Bunlar aslında, önce Farslar’ın,
sonra da Türkler’in Arap yazısından almış oldukları imkânlardır. Demek ki Arapça’da da bu işaretler
aynı zamanda ünlüler için kullanılmıştır. İşte aynı
harflerin hem ünlü işareti olarak, hem de ünsüz değerlerini gösteren işaretler olarak kullanılması bir
kelimenin çoğu kez birkaç türlü okunabilmesine
yol açar. Bu durum, kelimenin anlamca bağlamı
göz önüne alınmadığında, yanlış okuma, dolayısıyla da yanlış anlama sonucunu doğurur. Örnek
olarak آل âl Arapça’da “aile, ocak, soy sop; asker;
serap” gibi anlamlara gelir; ama aynı yazılış Türkçe
“kırmızı” ya da “hile” anlamındaki al için ortaktır.
Bunun gibi Arapça بول bevl “işemek” anlamındaki
kelime Türkçe bol, böl, ya da bul gibi de okunabilir.
ميل Arapça’da hem meyl “eğilme, dönme; eğilim”,
hem de mîl “özellikle kadınların sürme çekmek için
kullandıkları uzunca ince metal çubuk” gibi okunabilir. Her ikisi de bu yazılışlarıyla Osmanlı Türkçesi döneminde dilimize girmiştir. Aynı yazılış çok
sonraları Fransızca’dan alınma “bir uzunluk ölçüsü
birimi” anlamındaki mil için de kullanılmıştır. جو
Farsça’da hem cev “arpa”, hem de cû “akarsu, ırmak; arayan, araştıran” gibi okunabilir. Aynı yazılış
Arapça’da cevv şeklinde okunan ve “gök boşluğu”
demek olan kelime için de geçerlidir. Verilen örneklere benzer yüzlerce örnek sıralanabilir; ancak
şu verilenler bile eski alfabeyle yazılmış metinleri
okurken ne derece dikkatli davranmamız gerektiği
konusunda bir fikir vermeye yeter.

S

Dilde bağlam nedir?

Bir kelimenin başka kelimelerle bir arada bulunmasından doğan anlamını belirleyici ilişki ve ortamdır.

S

Arapça ortalama a ünlüsünün özellikleri ve yazılışı nasıldır?

Ortalama a. Harekelerle işaretlenmiş metinlerde üstün (fetha) ile gösterilir. Bu üstün kalın ünsüz harfleri denilen ح ha, خ hı, ص sad, ض dad, ط
tı, ظ zı, ع ayın, غ gayın, ق kaf harflerinden sonra:
a. Türkçe a’dan biraz farklı, kapalıca ve
incelmiş bir a (= á) gibi seslendirilir:
(sabır (sábr صبر ,háber خبر ,hárf حرف
ضربه dárbe , طلب táleb (talep), ظفر záfer, عقل ákl,
;kálem قلم ,gárb غرب
b. Diğer seslerle birlikte ise e’ye çok yakın bir
ses verir:
ترك terk, ثبات sebât (sebat), جلب celb (celp),
درس ders, ذكا zekâ, رفاه refâh (refah), زهر zehr
“çiçek”, سجده secde, شهر şehr (şehir), فرد ferd
(fert), كسره kesre, لوحه levha, مكتوب mektûb
(mektup), نجم necm “yıldız”, وسوسه vesvese,
هيبت heybet, يوم yevm “gün”.
Kalın ünsüz harflerinin hece sonunda yer alması durumunda da hece ünlüsünü gösteren üstün
(fetha), á gibi okunur:
,fárz فرض ,Básra بصره ,áhbâr اخبار ,áhkâm احكام
غلط gálát, مظلوم mázlûm (mazlûm), معلوم má‘lûm
(malûm), مغلوب máğlûb (mağlûp), مقبر mákber.
Türkçe’ye girmiş olan Arapça kelimelerde söz
konusu dokuz harf konuşma dilinde ünlünün söylenişi için yol göstericidir. Konuşma dilinde bu
ünlü Türkçe’nin kendi a’sıdır. Söyleyişçe halklılaştırılmış olan bu ses, Arapça bilen şehirlinin dilinde (İstanbul Türkçesinde) ise yabansı değeriyle
zamanla kimi kelimelerin söylenişine yerleşmiş ve
varlığını bugüne dek sürdüregelmiştir. Bugün bile;
harbe, harfler, sıhhatiniz, dikkatle kelimelerinde görüldüğü gibi, kalın sıradan heceyi izleyen hecelerin
ince sıradan gelmeleri önceki hecedeki bu yabansı
a yüzündendir.
• Kelime başında ا elif ile yazılır. Bu işaret tek
başına bir ünlü değeri taşımaz ve kısa ünlülerin işaretleri olan harekelerin varlığını
göstermek amacıyla kullanılır. Bu durumdaki elife kürsü adı verilir. Kelime başındaki elif, aslında Arapça’ya özgü bir ünsüz
olan ء hemze’nin kürsüsüdür ve bu ikisi birlikte “hemze-elif” ya da “hemzeli elif” diye
anılır; ancak Araplar da bu elifi her zaman
hemzeli yazmazlar. Hareke konulmamış
bir kelimede bu elifin hangi kısa ünlü gibi
okunması gerektiği bilinmez, bu yüzden
metinlerde çoğu zaman kararsızlığa ve yanlış okumalara yol açar.

Kelime başındaki ا elif, konulmamış üstünüyle
birlikte, ancak yukarıda verdiğimiz harflerden önce
a olarak okunur:
aslâ اصال ,(ahlâk (ahlâk اخالق ,ahmak امحق
اضداد azdâd “zıtlar”, اطلس atles, اظهر azher “pek açık, pek
belli”, اعداد a‘dâd “adetler, sayılar”, اغيار ağyâr (ağyar) “yabancılar”, اقلام aklâm “kalemler”.
Türkçe’ye girmiş olan kelimelerde de çoklukla
böyledir; ancak kimi ünsüz seslerde bu kurallı durumun bozulduğu görülür:
اضداد azdâd yerine ezdâd, اطفال atfâl “çocuklar”
yerine etfal, اطراف atrâf yerine etrâf.
• Kelime içinde, hareke için, ünsüz harfin
kendisi kürsü görevindedir. Yazıda
konmayan üstün, harfin sesiyle birlikte a
olarak okunur. Örnekler için yukarıda a
sesinin tanıtımı sırasında verilen örneklere
bakınız.
• Kelime sonunda ە ه he ile yazılır; ancak
bu he klâsik Arapça’da kimi kelimelerin
sonunda yer alan ekleme te’ye dayanır.
Aslında üzerine iki nokta konmuş bir he
(ة (biçiminde yazılan bu te, ünsüz harfin
harekesi olan üstün ile birlikte atun gibi
okunur. Ancak yazıda değiştirilmiş,
noktasız olarak, ە ه biçiminde yazılmış,
bu yazılış söyleyişe de yansıtılarak a gibi
okunur olmuştur:ة fethatün yerine فتحه fetha, مدة maddetün
yerine مده madde gibi.
Türkçe’ye alınan kelimelerde ise bu ە ه he
yalnızca kalın harflerden sonra a olarak okunur:
مليحه Melîha (Meliha), نفخه nefha “üfürme,
üfürük”, خلاصه hulâsa, عارضه ârıza (arıza), ورطه varta “tehlike, uçurum”, لحظه lahza, نفقه nafaka gibi.
Bununla birlikte, birçok kelimede bu ekleme te
Türkler tarafından ünsüz bir ses olarak okunmuş ve
alfabedeki asıl biçimiyle yazılmıştır:
صداقت sadâkat (sadakat), شفاعت şefâat (şefaat),
بلاغت belâgat gibi.

S

Kürsü nedir?

“Üzerine oturulan nesne, dayak, dayanak” anlamındaki bu kelime Arapça’nın hemze denilen ünsüz harfinin üzerine oturtulması
için yazıda kullanılan اelif ve diş denilen küçük
çıkıntıya ( ئ ( verilen addır.

S

Arapça uzun a'nın özellikleri ve yazımını açıklayınız.

Uzun a. Arapça konuşanlar tarafından dar
ve incelmiş, e’ye yakın uzun bir ses gibi söylenir.
Türkçe’de söyleyişçe halklılaştırılmış ve ortalama
açıklığa sahip niteliğiyle söylenmiştir. Bununla
birlikte Kur’an okuma eğitimi alanlar Arapça’daki
sesleri kendi nitelikleriyle çıkarma becerisi kazandıklarından bu sesi de Araplar gibi söyleyebilirler.
İşte eskiden medrese eğitimi sırasında bu beceriyi
kazanmış olanların Türkçe bir metni (şiir ya da düz
yazı) okurken de Arapça kelimelerdeki bu uzun a’yı
e’ye yakın söyledikleri, özellikle XVII. ve XVIII.
yüzyıl Osmanlıcası üzerine yabancılar tarafından
yazılmış gramerlerde belirtilmiştir.
Öte yandan a ünlüsünün uzunluğu edebiyat dilinde özellikle ve özenle korunmuştur. Bu korumayı besleyen, eski şiirde kullanılmış olan aruz vezni
olmuştur. Şehirli okumuşların diline de bulaşmış
olan uzun söyleyişin açık hecelerde tutunup yerleştiği bugün bile birçok kelimede varlığını korumasından kolayca anlaşılabilir:
şikâyet, rivâyet, nâmus, nâme, hâsılat, siyâset gibi.
Kapalı hecelerdeki uzunlukların ise hecenin kapalı kaldığı durumlarda korunduğunu ileri sürmek
oldukça zordur:
deccal, fettan, hisar, kitap, silah, meydan gibi.
Hece ekleşme ile açıldığında, yukarıdaki örnek kelimelerde olduğu gibi, kaybolan uzunluk geri gelmez:
deccalı, fettanı, hisarı, kitabı, silahı, meydanı gibi.
Kimi kelimelerde ise uzunluk yeniden varlık kazanır:
civar, ama: civârı, etraf, ama etrâfa, karar, ama
karâra, misal, ama misâli gibi.
Osmanlı Türkçesi döneminin ortak konuşma
dilinde bu sesin açık hecelerde bile kısalarak söyleyişte büyük ölçüde halklılaştığı söylenebilir:
kabâhat değil kabahat, nebâhat değil nebahat,
cerâhat değil cerahat gibi.
Ağızlardaki halklılaşmış örnekler daha eski ve
halklılaştırmada daha ileri bir seviyeyi yansıtır.
Bunlar işleyen sürecin ortak kullanıma giren ilk
örnekleridirler:
câhillik yerine cahıllık, zâlimlik yerine zalımlık gibi.
Arap yazısında a sesinin uzunluğunu göstermek
için elif harfi kullanılır. Bütün ünsüz harfleri yanındaki ا elif Arapça’da her zaman uzun bir a olarak okunur:
باطل bâtıl (batıl), تاجر tâcir (tacir), جاهل câhil (cahil), حاكم hâkim, خالق hâlık, داهی dâhî (dâhi), ذاتی
zâtî (zatî), راضی râzî (razı), زاويه zâviye (zaviye), ساكن
sâkin (sakin), شاكر şâkir (şakir), صالح Sâlih, قضا kazâ
(kaza), طالع tâli‘ (talih), ظالم zâlim (zalim), عالم âlim,
غافل gâfil (gafil), فاتح fâtih (fatih), كاتب kâtib (kâtip),
لايق lâyık (lâyık), ماجرا mâcerâ (macera), نادر nâdir
(nadir), والی vâlî (vali), ديانت diyânet (diyanet).
Arapça’da ا elif’ten başka, yalnızca kelime sonlarında bulunabilen ikinci bir uzunluk işareti daha
vardır: üstünle okunan bir ünsüz harfin önüne gelen ى ye. Buna kısaltılmış elif denir:ی da‘vâ, معنی ma‘nâ, فتوی fetvâ gibi.
Böyle adlandırılmasının sebebi Arapça’da bu
a’nın kısa sayılmasıdır. Bununla birlikte söyleyişte
bu ses Türkçe a’dan uzundur. Türkçe okuyuşta bu
ى ye’nin ا elif ’ten farkı yoktur.
• Kelime başında آ medli elif ile yazılır. Bu
elife uzatılmış elif denir: آدم âdem, آلت âlet,
آمر âmir “buyurucu” gibi. • Kelime içinde ünsüz harfin önüne konan ا
elif ile gösterilir:
آداب âdâb, آمال âmâl “emeller”, آفاق âfâk
“ufuklar”, كرامت kerâmet, سلامت selâmet gibi.
• Kelime sonunda kalan elifler de uzun
a değerindedir; ancak bunlar çoğu kez
hecenin iç sesidirler ve önlerinde kelimenin
bir ünsüz sesi olan ء hemze yer alır. Türkçe
yazımda bunlar düşürüldüğünden elif
sonda kalmış olmaktadır:
.gibi cefâ جفا - جفاء ,binâ بنا - بناء Arapça’da kelime sonundaki bu ünlü sesi gösteren harf ise, yukarıda a’nın kelime sonundaki
yazılışıyla ilgili açıklamamızda yer alan ە ه he’dir.
İşte aslı yuvarlak te (ة ة (olan bu işaret üstteki örneklerde bulunan ünsüz harflerinin üstünü yerine
geçer ve bu harflerden sonra eklenir. Aynı zamanda
ünsüz harfi olması yüzünden, bu gibi yerlerde kullanıldığında bu işarete biçimce he denmiştir:desîse دسيسه ,hikâye حكايه ,kıble قبله ,harâbe خرابه
قهوه kahve, جائزه câ’ize gibi.
Örneklerin Latin harfli yazılışlarında da görüldüğü gibi, Arapça’nın bu e’ye yakın söylenen a
ünlüsü Türkçe’de söyleyişçe halklılaştırılmış ve söz
konusu ünsüz harflerinin önünde kendi olağan e
sesine dönüştürülmüştür.

S

Arapça ortalama i sesinin özellikleri ve yazımını açıklayınız.

Yazıda bir harfle varlığı belirtilmez, bir ünsüz harf ـِ esre (kesre) denilen harekeyle okunduğunda duyulmuş olur:
,ziyâret زيارت ,diyâr ديار ,ticâret تجارت ,bilâl بلال  كبار kibâr , لسان lisân, مثال misâl, وصال visâl gibi.
• Kelime başında i, esreli okunan bir ا elif’tir. Kimi zaman bu elifin altına ء hemze de konur; o zaman ses değeri taşımaz, yalnızca bir ünsüz harfi olan hemzenin bulunduğu yeri gösteren bir çizgiden başka bir şey değildir. Altında hemze bulunmadığında ise, kelime başında bir ünlü (hareke) bulunduğunu göstermek üzere yazılmış olur ve esre’nin ses değerini yüklenir: .gibi ikrâm اكرام - إكرام
• Kelime içinde harfle gösterilmez, sesin değerini taşıyan hareke esredir ve kelimenin ünsüz harfi bu esrenin kürsüsü yerindedir:
فكر fikr (fikir), كبر kibr (kibir), كبر kiber “büyüklük”, غالب gâlib (galip), معرفت ma‘rifet
(marifet) gibi. Kalın ünsüz harflerinden birinin yer aldığı hecede esre, Türklerce ı okunur: خيانت hıyânet, صراط sırât (sırat) “yol, geçit”, مضر muzırr “zarar verici”, كاظم Kâzım, طب tıbb (tıp), ظل
zıll “gölge”, قطعه kıt‘a (kıta) gibi. Bununla birlikte bu ünsüz harflerinin değerlerinde Türkçe söyleyişte meydana gelen değişmeler,
birlikte bulundukları ünlüleri de etkilemiştir.

S

Arapça uzun i sesinin özellikleri ve yazımını açıklayınız. 

Arapça’da belli bir uzunlukta söylenen bir sestir. Alınan kelimeler yoluyla bu uzunluk Türkçe’ye de geçmiştir. Özellikle edebiyat dilinde özenle korunmuş, bu korumayı eski şiirde kullanılmış olan ölçü (aruz) desteklemiştir. Şehirli okumuşların günlük diline de bulaşmış olan uzun söyleyişin daha çok açık hecelerde tutunduğu ileri sürülebilir. Bugün birçok kelimede yaşamaktadır:
ايجاب îcâb (icap), ايجاد îcâd (icat), فضيلت fazîlet (fazilet), غنيمت ganîmet (ganimet) gibi. Kapalı hecelerdeki uzunlukların ortak söyleyişte başlangıçtan beri varlığını koruyamamış olduğu söylenebilir: اسير esîr değil esir, جميل Cemîl değil Cemil, رذيل rezîl değil rezil, كريم Kerîm değil Kerim, مريض marîz değil mariz, يمين yemîn değil yemin, تأثير te’sîr değil tesir gibi.
Kapalı heceler ekleşme ile açıldığında, a’da olduğu gibi, kaybolan uzunluk bugün çoğu kez geri
gelmez. Yukarıda verilen örneklerin hepsinde böyledir. Kimi kelimelerde ise uzunluğun yeniden canlandığı görülür:
تنقيدنده tenkîdinde, تشكيله teşkîle (ama: teşkilât)
gibi.
Açık orta hecede kısalan bu sesin düştüğü örnekler bile bulunmaktadır: hazîne’nin hazne/hazna oluşu gibi. Bu örneği Farsça âşinâ’nın ağızlarda
aşna (aşna fişne’deki) olması destekler. Düşen ses
her ikisinde de kısa ve vurgusuz bir sestir.
Osmanlı Türkçesi döneminin ortak konuşma
dilinde, bugün olduğu gibi, bu sesin açık hecelerde
bile kısalarak söyleyişte büyük ölçüde halklılaştığı
söylenebilir. Ağızlar halklılaştırmanın en eski örneklerini saklar. Yukarıda da kaydettiğimiz gibi,
bunlar yabancı kelimelerin halklılaşma süreci bakımından en eski örnekler sayılır. Bunların önceleri ortak dilde geniş bir yaşama alanı buldukları
şüphesizdir.
Şunu da belirtelim ki, Osmanlı Türkçesi’nin
gramerini yazmış olan yabancı gramercilerin değerlendirmede en kararsız kaldıkları konu uzun
ünlülerin söylenişteki değerleri olmuştur.
Halk diliyle yazılmış eski metinlerde söyleyişteki değişmeleri izlemek açısından çarpıcı örnekler
bulunmaktadır.
Bu ince ünlünün uzunluğu, yazıda, aynı zamanda bir ünsüz harf olan ی ي ye ile gösterilmiştir.
• Kelime başında اي biçiminde yazılır. Ortalama i’de olduğu gibi, ا elif burada da esreli
hemze’nin yerini tutmaktadır. Bu durumda ی
ye, esre’nin, yani i’nin uzunluğunu gösterir:
îcâd (icat), îfâ (ifa), îrâd (irat) “gelir”, îzâh
(izah) gibi.
• Kelime içinde bir ünsüz harften sonra o
harfin esre’sinin, yani i olan ünlüsünün
uzun okunduğunu göstermek üzere yine ي
ye ile yazılır:
كبير kebîr (kebir), نتيجه netîce (netice), خزينه hazîne
(hazine), دفينه defîne (define), اسير esîr (esir), شريف
Şerîf (Şerif), كريم Kerîm (Kerim) gibi.
• Kelime sonunda da ى ye ile gösterilmiştir:
علمیilmî, ناجی Nâcî (Naci), باقی Bâkî (Baki),
عاصی âsî (asi), فردی ferdî, قاضی kâdî (kadı),
راضی râzî (razı) gibi.
Türkçe söyleyişte sondaki bu uzun ünlü de değişikliklere uğratılmıştır. Kısa söylenmesi için yukarıdaki son iki örnek (kadı, râzı) çarpıcıdır.

S

Arapça ortalama u ünlüsünün özellikleri ve yazılışını açıklayınız.

Ortalama u: Ünsüz harfin ötrülü (zammeli)
okunuşuyla duyulan bir sestir.
• Kelime başında ötrülü hemze değerindeki ا
elif ile yazılır:
افق ufuk, اصول usûl, افول ufûl “görünmez
olma, batma” gibi.
• Kelime içinde harfle belirtilmez, bir ünsüz
harfin ötrülü okunuşuyla duyulan sesten
ibarettir:
,kurbân قربان ,husrân خسران ,huzûr حضور
بعد bu‘d “uzaklık”, قرب kurb “yakınlık”, ظلم
zulm (zulüm) gibi.
• Osmanlı Türkçesi’ne alınmış kelimelerin
sonunda bulunmaz.
Arapça’nın tek yuvarlak ünlüsü olan bu ortalama u, Türkçe’de çeşitlenmiş, dört yuvarlak ünlü
değeriyle söylenir duruma gelmiştir. Bu da yabancı
kelimelerin söyleyişçe halklılaştırılmasından başka
bir şey değildir:
حرمت hurmat yerine hürmet ve hörmet,
خسران husrân yerine hüsrân,
عمر umr yerine ömür,
عمر Umar yerine Ömer,
عثمان Usmân yerine Osmân,
نقطه nukta yerine nokta
لقمه lukma yerine lokma
صحبت suhbat yerine sohbet
عذر uzr yerine özür
تهمت tuhmat yerine töhmet
شهرت şuhrat yerine şöhret
مهلت muhlat yerine mühlet, möhlet gibi.

S

Arapça uzun u ünlüsünün 

Uzun u. Ötrü işaretinin karşıladığı ünlünün
uzun okunduğunun belirtisi olmak üzere yazıda
her zaman و) vav) ile gösterilmiştir.
• Kelime başında او şeklinde yazılır. ا elif, ötrülü hemze yerindedir, و vav ise, u gibi okunan ötrünün uzunluğunu göstermek amacıyla konmuştur: اوال ûlâ “birinci” gibi.
• Kelime içindeki yazılışı açık ve kapalı hecelerde ötrülü okunan ünsüz harf önüne katılan و vav iledir:
ضرورت ,cesûr جسور ,kabûl قبول ,sûret صورت
zarûret, طور Tûr gibi.
• Kelime sonunda bulunmaz; ancak kimi
Arapça kelimelerin sonunda yer alan و 
şeddeli vav, önceki ünsüz harfinin ötrüsü
önünde uzunluk gösteren bir işleyiş yüklenerek Türkçe’de bu gibi kelimelerin son
hecelerinin uzun u gibi okunmasına yol açmıştır:
ّ
عدو aduvv yerine adû “düşman”, ّ
uluvv علو
yerine ulû “yükseklik” gibi.
Türkçe okunuşta ortaya çıkan bu durum bu
kelimelerin metinlerde aldığı Türkçe eklerden açıkça anlaşılmaktadır:
عدويه adû-ya, علوسی ulû-su gibi.

S

Farsça ortalama a ünlüsünün özellikleri ve yazımını açıklayınız.

Ortalama a. Arapça’nın a’sına benzer. Farslar da
bu sesi a ile e arası bir sesle, açık bir e gibi söylerler:
خر hár “eşek”, چرخ çárh “çark”, طشت táşt “geniş
leğen”, خسته hástá (hasta), استر ástár “katır”, در dár
“kapı” gibi.
Türkler Farsça’dan aldıkları kelimelerde bu sesi
çeşitlendirip kalın ve ince ünsüz harflerine göre
kendi a ve e’leri gibi söylemişlerdir:
har, çark, taşt, hasta, ester, der “kapı” gibi.
• Kelime başında bu sese karşılık gelen işaret,
harekeli yazıda َا üstünlü elif, harekesiz yazıda ise yalnızca ا elif’tir:
ابر ebr “bulut”, ابرو ebrû “kaş”, اژدرها ejderhâ,
اخكر ahger “ateşli kül, ince kor”, اخرت ahter
“yıldız”, اسب esb “at”, اشك eşk “göz yaşı” gibi.
• Kelime içinde bir ünsüz harften sonra harfle gösterilmez, ünsüz harf üstünlü okunarak
varlığı belirtilmiş olur:
بخت báht, بخش báhş “pay, kısmet”, چشم çeşm
“göz”, درد derd (dert), رفتار reftâr “yürüyüş,
gidiş”, زرد zerd “sarı”, شب şeb “gece” gibi.
• Kelime sonunda, Arapça ve Türkçe’de olduğu gibi, ە ە he ile yazılır:چرمه ,deste دسته ,“bağlı “beste بسته ,âheste آهسته
çerme “kır at”, تخته tahta, خسته hasta, زرده zerde, كنده gende “kokmuş, pis kokulu” gibi. 

S

Arapça ortalama a’dan gelişmiş bir ünlü olan o'nun özellikleri ve yazımını açıklayınız. 

Ortalama a’dan gelişmiş bir ünlü: o . Farsça’da
yalnız خ) hı) ile başlayan ünlüsü ortalama a’lı kapalı hecelerde, bir de uzun okunmayan bir vav’ın
kalıntısı olarak o ünlüsü bulunmaktadır. Bu gibi
kelimelerde vav, eski Farsça’daki bir tür خ hı’nın
söyleyişteki yuvarlak niteliğini (خو = hv
) belirtmek
için yazıda kullanılmıştır:
خوش hoş (eski söylenişi: hv
aş), خور hor (eski söylenişi: hv
ar) gibi.
Bu gibi kelimelerdeki bu ünlünün Osmanlı
Türkçesi dönemi Türkçe metinlerinde birkaç türlü
yazılmış olduğu görülür:
a. و vav ve ا elif ile: خواب hv
âb “uyku”, خواجه hv
âce
“hoca, önder”, خوان hv
ân “sofra”, خوار hv
âr “aşağı,
zavallı; yiyen, içen”, استخوان ustuhv
ân “kemik”;
b. yalnız و vav ile: خوجه hoca, خون hon, خور hor;
c. yalnız ا elif ile (günlük dille yazılmış, klasik
yazımı aktarmayan metinlerde): خاب hâb,
.üstühân استخان ,hân خان
Bu yazılışlar belli sayıdaki bu kelimelerin Türkçe’deki söyleniş biçimlerini yansıtır ve gerçekleşen
değişmelere işaret eder.

S

Farsça uzun a ünlüsünün özellikleri ve yazımını açıklayınız.

Farsça konuşanlarca a ile o arası uzun
bir sesle söylenir. Osmanlı Türkçesi bu sesi de almamış, kendi a’sına dönüştürmüştür.

• Kelime başında Arapça’daki gibi آ medli elif
ile yazılır:
آب âb, آباد âbâd “bakımlı, bayındır”, آكاه
âgâh (Agah) “bilgili; uyanık”, آواره âvâre
(avare) “başı boş” gibi.

• Kelime içinde bir ünsüz harften sonra ا elif
ile karşılanır:
بار bâr “yük; meyve”, جانان cânân “sevgili”,
پاره pâre “parça”, چاره çâre, دارو dârû “ilaç”,
راست râst “doğru”, زار zâr “inleme, inleyiş”,
ژاله jâle “çiğ, şebnem”, كشاده küşâde “açılmış,
açık”, كار kâr “iş” gibi.
• Kelime sonunda uzunluğu gösteren yine ا ا
elif’tir:
خارا hârâ “kaya, sert taş”, دانا dânâ “okumuş,
bilgili”, كاال kâlâ “kumaş”, واال vâlâ “yüksek,
yüce” gibi.

S

Farsça ortalama i ünlüsünün özellikleri ve yazımını açıklayınız.

Ortalama i. Farslar tarafından i ile e arasında, kapalı bir e (é) gibi söylenir. Bu söyleniş Arapça’dan alınma kelimelere de uygulanmıştır: éhsân (ihsan) gibi.
• Kelime başında harekesiz yazıda yalnızca ا
elif ile yazılır. Bu durumda ا elif, ـِ esre’nin
yerini tutmuş olur:
استاده istâde “kalkmış, ayaklanmış”, اشكنجه
işkence gibi.
• Kelimeiçinde harfle gösterilmez,esreli okunan
ünsüz harfiyle varlığı ortaya çıkarılmış olur:
شكسته şikeste “kırık, kırılmış”, كران girân
“ağır”, چراغ çirâğ “lamba”, خرد hired “akıl”,
كل gil “çamur, balçık”, كرده girde “yuvarlak
çörek, kirde” gibi.
• Kelime sonunda, söyleniş değeriyle ilgili olmak üzere, Farsça’ya özgü bir yazılışı vardır,
ە ه he ile yazılır:
چه çi “ne”, كه ki, نه ni gibi.

S

Farsça uzun i ünlüsünün özellikleri ve yazımını açıklayınız.

Uzun i. Arapça’nın uzun i’sinden farklı değildir; ancak Farsça’nın eski dönemlerinde kapalı, uzunca bir e gibi de söylenmiştir: شري şêr “arslan”, سري sêr “tok; dolu” gibi. Uzun i gibi okunduğunda, uzunluğu gösteren ي ye harfine “belirli ye” (yâ-i ma‘rûfe) adı verilmiş, uzunca e olarak okunduğunda ise aynı ye’ye “belirsiz ye” (yâ-i mechûle) denmiştir. Türkçe’de ê sesine yer verilmemiş, bu gibi kelimeler ya uzun i ile ya da ortalama e ile söylenmiştir. Osmanlı Türkçesi üzerine gramer yazan Batılılar bu duruma değinmişlerdir. 

• Kelime başında, Arapça kelimelerdeki gibi, اي biçimiyle yazılır: în اين ,Îrân ايران “bu”, ايزد Îzid “Tanrı” gibi.
• Kelime içinde bir ünsüz harfinden sonra ي ye ile gösterilir: بريون bîrûn “dış”, ديده dîde “göz; bakış”, ريزه rîze “parça, kırık”, شريين şîrîn “tatlı”, شري şîr “arslan” gibi.
• Kelime sonundaki yazılışı yine ی ye iledir: بسی besî “bolluk”, كيتی gîtî “dünya”, سوری sûrî “kırmızı renkte güzel kokulu bir gül”, نيلی nîlî “mavi renkli” gibi.

S

Farsça ortalama u ünlüsünün özellikleri ve yazımını açıklayınız.

• Kelime başında,
Arapça kelimelerdeki gibi, اي biçimiyle yazılır:
în اين ,Îrân ايران
“bu”, ايزد Îzid
“Tanrı” gibi.
• Kelime içinde bir
ünsüz harfinden
sonra ي ye ile gösterilir:
بريون bîrûn “dış”, ديده dîde “göz; bakış”, ريزه
rîze “parça, kırık”, شريين şîrîn “tatlı”, شري şîr
“arslan” gibi.
• Kelime sonundaki yazılışı yine ی ye iledir:
بسی besî “bolluk”, كيتی gîtî “dünya”, سوری
sûrî “kırmızı renkte güzel kokulu bir gül”,
نيلی nîlî “mavi renkli” gibi

S

Farsça uzun u ünlüsünün özellikleri ve yazımını açıklayınız.

Uzun u. Yazıda uzunluğu و) vav) ile gösterilen
ünlü sestir. Ancak söyleyişte bu ünlünün Farsça’da iki
türü bulunur. Biri Türkçe’deki u’nun uzunudur. Buna
eski gramerlerde “belirli vav” (vâv-ı ma‘rûfe) denirdi:
دور dûr “uzak”, مور mûr “karınca” örneklerinde
olduğu gibi.
Öteki ise uzunca söylenen bir o (=ô)’dur. Buna
da “belirsiz vav” (vâv-ı mechûle) denmekteydi:
زور zôr “güç, kuvvet”, شور şôr “tuzlu” gibi.
Bu kelimeler Osmanlı Türkçesi konuşma dilinde ortalama o gibi söylenmiştir. Edebiyat dilinde ve
özellikle şiirde ise uzunlukların korunduğu görülür.
• Kelime başında او biçimiyle yazılır; و vav,
ا elif üzerindeki yazılmayan ötrü’nün uzunluk değerini karşılar:
اوج ûc “bahis”, اوستاد ûstâd “usta”, اوفتاده
ûftâde “düşkün, düşmüş”, اوماج ûmâc “bir
tür sebze çorbası”.
• Kelime içinde, bir ünsüz harften sonra و vav
ile gösterilir:
مور mûr “karınca”, کوفته kûfte (köfte) “ezilmiş, dövülmüş”, سوخته sûhte (softa) “yanık,
yanmış” gibi.
• Kelime sonunda uzunluk yine و) vav) ile
gösterilir:
بارو bârû “kale duvarı”, دارو dârû “ilaç”, بانو
bânû “hanım sultan, hükümdar eşi, prenses” gibi.