ORTAÇAĞ FELSEFESİ II
I.İzafî mekân yer kaplayan nesneyle ilişkili olup nesnenin varlığıyla var, yokluğuyla yok olur.
II.Herhangi bir cisimle ilişkili olmayan mutlak mekân ezelî ve sonsuz olup işaretle gösterilemez.
III. Ezelî ve pasif ilke konumundaki atomların yahut heyûlânın aynı zamanda hacmi de söz konusu olduğuna göre onun bir mekânda bulunduğunun kabul edilmesi gerekir.
IV.Küp biçiminde istiflenmiş nesneler dağıldıktan sonra işaret edilebilecek bir küp bulunmadığı halde küp kavramının zihinde kalması gibi, mutlak mekân da yalnızca akıl tarafından düşünülebilir.
I. Ahlaklı ve mutlu bir hayat ancak akıl ve irade gücünün rehberliğinde tutkuların (hevâ) üstesinden gelmekle elde edilebilir.
II. Bütün davranışların altında yatan tasarı ve tasavvurların da akıl gücünün ürünüdür.
III. İnsanın fiil ve davranışlarının ahlaki sayılması için onun akıllı olması tek başına yetmez.
IV. Ahlaki erdemlerle donanmanın esas yolu, akıl ve iradenin yerli yerinde kullanılması yani bilgiyle aydınlanmak ve adaleti ilke edinmekten geçer.
I.Ölüm bir yok oluş değil, adaletin gerçekleşeceği bir hayatın başlangıcıdır.
II.Râzî, ahlak anlayışını akıl, irade ve tutku kavramları etrafında şekillendiremekle, bir bakıma ahlakı psikoloji temeli üzerine oturtmuş olmaktadır.
III. Bencillik ve alışkanlıklar, insanın kendi hata ve kusurlarını görüp eleştirmesinin önündeki en büyük engellerdir.
IV.Nefislerin her birinin işlevini yerine getirmesinde ortaya çıkan aşırılık (ifrat) veya eksiklik (tefrit) ahlak açısından olumsuzluk doğurur.
I. İzafî zamanın ölçülebilir ve sınırlı oluşuna karşılık mutlak zaman ölçülemez ve sınırsızdır.
II.Mutlak zaman bir hareket türü yahut hareketin sayısı değildir.
III. Mutlak ve izâfî zaman ayırımını ortaya koyarak, Aristoteles’in hareketin ölçüsü saydığı zaman ile Eflâtun’un ezelîlik ve ölümsüzlük düşüncesini bir arada değerlendirip yorumlamak istemiştir.
IV. Râzî’nin dehr, sermed ve müddet terimleriyle ifade ettiği ezelî saydığı beşinci ilke ezel ve ebedi kuşatan sonsuz-sınırsız zamandır.
I.Tıp ilmine yaptığı önemli katkılar Râzî’ye “Arapların Galeni” ünvanını kazandırmıştır.
II.Deneylerini maymunlar üzerinde gerçekleştiren Râzî, hastaların denek olarak kullanılmasına şiddetle karşı çıkmıştır.
III.Kuyumculuk mesleği dolayısıyla kimyaya ilgi duymaya başlamıştır.
IV.Bireysel ve toplumsal yahut psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını gidererek ahlaklı ve mutlu bir hayatı gerçekleştirmesinde Allah’ın insana verdiği akıl gücü ve adalet duygusunun yeterli olduğunu savunmuştur.