aofsorular.com
FEL206U

KİNDÎ

2. Ünite 20 Soru
S

Kindî-Felsefi Risâleler kitabının bölümleri nelerdir?

Mahmut Kaya on dört risaleyi Türkçeye çevirerek Felsefi Risaleler başlığıyla neşretmiş ; daha sonra bunlara iki risale ve filozofun hikemiyyatını içeren üç kısım daha eklenerek Kindî-Felsefi Risâleler adıyla yeni baskılarını gerçekleştirilmiştir. Bu kitapta yer alan risâlelerin adları şöyledir: İlk Felsefe Üzerine, Tarifler Üzerine, Gerçek ve Mecâzî Etkin Üzerine, Âlemin Sonluluğu Üzerine, Sonsuzluk Üzerine, Allah’ın Birliği ve Âlemin Sonluluğu Üzerine, Oluş ve Bozuluşun Yakın Etkin Sebebi Üzerine, Göklerin Allah’a Secde ve İtaat Edişi Üzerine, Cisimsiz Cevherler Üzerine, Nefis Üzerine, Nefis Üzerine Kısa Birkaç Söz, Uyku ve Rüyanın Mahiyeti Üzerine, Akıl Üzerine, Aristoteles’in Kitaplarının Sayısı Üzerine, Beş Terim Üzerine, Üzüntüyü Yenmenin Çareleri.

S

Kindî'nin İslam toplumundaki önemi nedir?

Ebû Yûsuf Ya’kub b. İshak b. Sabbah el-Kindî, İslam toplumunda kelâm hareketinin yanı sıra bir de felsefe hareketi başlattığı için “ilk İslam filozofu” olarak kabul edilir.

S

Kindî'nin felsefeye bakışı nasıldır?

Kindî, felsefeyi “insan sanatlarının en üstünü ve en değerlisi” olarak görür.

S

Kindî felsefeyle nasıl tanışmıştır?

O, bu disiplini eski Yunan’ın iki büyük filozofu Platon ve Aristoteles’in Arapça’ya tercüme edilen eserleri ile Plotinus’un Enneadlar adlı kitabının IV-VI. bölümlerinin Esulucya adıyla Arapça’ya yapılan çevirisi üzerinden tanımış; kendisi de aynı konuda İlk Felsefe Üzerine (Kitâb fi’l-felsefeti’l-ûlâ) adıyla bir eser kaleme almıştır.

S

Kindî'nin felsefe tanımı nedir?

Kindî, İlk Felsefe Üzerine adlı eserinde “felsefe insanın gücü ölçüsünde varlığın hakikatini bilmesidir” şeklindeki tanımı öne çıkarır. Ona göre filozofun amacı hakikati bilmek ve ona göre davranmaktır.

S

Kindî'nin bilgiye konu olan varlıklar üzerine düşüncesi nedir?

Filozofumuz, felsefe disiplinlerini sınıflandırırken varlık alanlarını dikkate alır. Bilgiye konu olan varlıklar aşağı, orta ve yüksek olmak üzere üçe ayrılır: İnsanın da içinde bulunduğu doğal varlıkları
konu alan fizik aşağıda, matematik ortada, metafizik ise yüksekte bulunmaktadır. Bu yaklaşıma göre orta düzeyde yer alan matematik soyut bir alan olan metafiziği kavramada insan zihni için önemli kolaylıklar sağlar. Bu anlayışın bir yansıması olarak öğretimde matematik, fizik ve metafizik sıralamasını daha verimli bir yol olarak değerlendiren Kindî’nin bu konuda Eflâtun’u izlediği söylenebilir.

S

Kindî'nin kozmik varlıkla ilgili görüşleri nelerdir?

Kozmik varlığı değişen ve değişmeyen şeklinde iki kısma ayıran Kindî’ye göre, fizik (tabî’iyyât) değişen, metafizik (mâba’de’t-tabîiyyât) ise değişmeyen varlıkları araştırır. İnsan bilgisinin tam olması için, bilinenin sebeplerini de içermesi gerektiğine dikkat çeken filozof, teorik planda varlığın ilk sebebini ve
en son gayesini araştıran bir disiplin olarak gördüğü metafiziğe özel önem atfederek, bu disiplini kuşatmayan birinin gerçek bir filozof olamayacağı kanaatindedir

S

Kindî’ye göre "niçin" sorusunun gaye sebebi nedir?

“Niçin” sorusunun varlığın gaye sebebini araştırdığını belirten Kindî’ye göre, varlığın gaye sebebi de sebepler sebebi, gerçek ve mutlak sebep dediği Allah’tır. Bu sorularla ilerleyen bir sorgulama aynı zamanda herhangi bir varlık veya olayın oluş sürecine katılan madde, suret, fâil yahut hareket ettirici (muharrik) ve gaye yahut tamamlayıcı (mütemmim) sebeplerin belirlenmesini de sağlar. Ayrıca maddi
sebebe ilişkin bilgi o şeyin cinsine dair bilgiyi, suretin bilgisi ise o şeyin tür ve faslına ilişkin bilgiyi de içerir.

S

Kindî'ye göre "inniyyet" nedir?

İslam felsefesi terminolojisinde bir şeyin dış dünyadaki nesnel gerçekliğine genellikle “hakikat” (gerçeklik), onun zihindeki tümel kavramına “mahiyet” (nelik), nesnel gerçekliklerin belli niteliklerle birbirinden ayrılmasına “hüviyyet” (o’luk/o olmaklık) denilir. Kindî ise hakikat ile hüviyeti birlikte ifade edecek şekilde “inniyyet” terimini kullanır. Buna göre filozof, duyularla algılanan nesnelere ve şahıslara
ait tikel gerçeklikleri “inniyyet”, varlığın akılla idrak edilen cins ve türlerine ilişkin tümel gerçeklikleri de “mahiyet” terimiyle ifade etmiş olmaktadır. Ona göre mahiyeti olan her şeyin gerçekliği (inniyyet) vardır

S

Kindî’nin "cevher" açıklaması nedir?

Kindî’nin “her gerçekliğin altında yatan gerçeklik” (tînetü külli’t-tîne) olarak da nitelendirdiği cevher, “kendi kendine yeterli olan, arazları (nitelikler) taşıdığı halde kendisi değişmeyen, niteleyen değil nitelenendir”.

S

Kindî’ye göre "madde" nedir?

Meşşâî felsefenin ilk temsilcisi olan Kindî’ye göre varlık ve oluşun ilkesi durumundaki heyulâ (ilk madde) ile suret (form) aynı zamanda güç ve fiili de ifade eder. Salt güç ve imkân halini temsil eden ilk madde, çeşitli formları kabul edecek kıvamda olduğu için edilgin/pasif ilke, her çeşit niteliği kabul edip kendisi nitelik olmadığı için de bir cevherdir. Form ise ister duyu, isterse akılla algılansın bir şeyi
o şey yapan konumundaki etkin/aktif ilke olup o da bir cevherdir. Bu özelliği ile heyulâ-suret düalitesinde suret daha belirgin ve daha kolay anlaşılabilir olması bakımdan heyûlâya göre daha öncelikli konumdadır. Ne var ki varlıkta heyûlâ suretsiz, suret de heyûlâdan bağımsız bulunamaz. Bu ikisinin birleşmesi yani güç halindeki heyûlânın surete bürünmesine ise “madde” denilmektedir.

S

Kindî "alem" i nasıl tanımlar?

Esasen kendi döneminde, âlemin ezelîliğini ileri süren materyalistlere (dehrîler) karşı, Allah’ın onu mutlak irade ve kudretiyle yoktan (‘an leys) yarattığını, aksiyomatik (bedîhî) hipotezlere dayanarak kanıtlamaya çalışır. Bu yaklaşımın temel kabulü, Öklid geometrisinin aksiyomları ışığında “sonsuz bir niceliğin bulunmasının imkânsız olduğu” ilkesidir. Şöyle ki (1) Birbirinden büyük olmayan aynı
cinsten nicelikler eşittir; (2) eşitlerden birinin miktarı artırılınca hem diğer eşitlerinden hem de artırılmadan önceki durumundan daha büyük olur; (3) kendisinden bir miktar eksilen her şeyin geriye kalan kısmı, önceki durumundan daha azdır; (4) nicelik bakımından sonlu/sınırlı olan iki cismin toplamları da sonludur; (5) aynı cinsten olan iki şeyden küçüğü büyüğünü veya onun bir kısmını oluşturur; (6) sonlu olan, sonsuz olamaz.

S

Kindî âlemin öncesiz (ezelî) olamayacağını nasıl açıklar?

Sonsuz olduğu varsayılan bir cisimden belli bir parça alınırsa, geriye kalan kısım sonlu ya da sonsuz olacaktır. (a) Eğer geriye kalan kısım sonlu ise, alınan parça tekrar eklenince ikisinin
birleşimi de sonlu olacaktır (4. aksiyom). Halbuki bu birleşim, sonsuz farz edilen cismin önceki hali olup sonsuz farz edilen cismin sonlu olması durumu ortaya çıkar ki bu bir çelişkidir (6. aksiyom). (b) Geriye kalan kısmın sonsuz olduğu varsayılırsa alınan parça tekrar eklendiğinde ya önceki durumuna eşit ya da ondan daha büyük olacaktır. (ba) Şayet önceki durumuna eşitse, kendisine parça eklenen
niceliğin miktarında hiçbir artma olmadığı yani parça ile bütün arasında bir fark gözetilmediği sonucu ortaya çıkar ki bu bir çelişkidir (2. aksiyom). (bb) Eğer önceki durumundan büyük olduğu kabul edilirse, o zaman da sonsuz olanın sonsuz olandan daha büyük olması gibi bir netice ortaya çıkar ki bu da bir çelişkidir. Demek oluyor ki Kindî’ye göre çelişkiye düşmeksizin bir niceliğin yahut nicelikli bir
şeyin sonsuz/sınırsız olabileceği düşünülemez, hatta varsayılamaz. Âlem bir nicelik olduğuna göre sonsuz/sınırsız değil, aksine sonlu ve sınırlıdır. Sonlu olan bir şeyin kendiliğinden var olması düşünülemeyeceği için, âlemin yaratılmış olduğu ve bir yaratıcısının bulunduğu kabul edilmek durumundadır

S

Kindî'nin  Eflâtun’dan esinlenerek ortaya attığı görüş nedir?

Kindî, Eflâtun’dan esinlenerek “sayı olmasaydı sayılan da olmazdı, dahası çizgi, yüzey, cisim, zaman, hareket; ilimlerden matematik, geometri, astronomi ve müzik de olmazdı” şeklindeki anlayışı benimser. Ne var ki o, “şayet sayılar sonsuz ise sayılanların da sonsuz olması gerekir” sonucunu çıkarmaya uygun olan bu yaklaşımın kendi savunduğu “sonsuz nicelik olamaz” ve “âlem yoktan yaratılmıştır” teziyle çeliş- tiğinin de farkındadır. Filozof, bu çelişki yahut sorunu, varlığın ilkesinin sayı olmadığını
ve sayılar dizisi ile sayılan varlıklar arasında bire bir uyumun (tenâzur) bulunduğunu söyleyerek aşmaya çalışır. Ona göre her sayı “bir”lerin toplamı veya katı olup sonlu ve sınırlıdır; sınırlı olan şeyin katı da sınırlı olacaktır. Şu halde tek tek bütün sayılar bilfiil sonlu/sınırlı olduğu gibi sayılır türden olan her şey de bilfiil sonlu ve sınırlıdır. Öyleyse tümüyle evren sonlu ve sınırlı bir nicelik olup yoktan yaratılmıştır.

S

Kindî'ye göre ilk sayı neden "iki" dir?

Eski Yunan’dan beri kabul edilegelen anlayış doğrultusunda Kindî de “bir”in sayı değil sayıların ilkesi, ilk sayının da “iki” olduğunu savunur ve bu görüşünü temellendirmek üzere “eşitlik” ve “eşitsizlik” ilişkisini gündeme getirir. Filozofa göre birin sayı olduğunu ileri sürmek, onun “en az” veya “en küçük” sayı olduğunu söylemek demektir. Diğer yandan her sayı bir nicelik olup birin sayı olduğu ileri sürüldüğünde onda da eşitlik ve eşitsizlik durumunun bulunduğu kabul edilmiş olacaktır. Buna göre eğer “bir”i oluşturan bir’ler varsa ve bunlardan bazısı ona eşit bazısı eşit değilse, “bir” bölünen bir nicelik olmak durumundadır. Çünkü en küçük bir, en büyük biri veya onun bir kısmını oluşturacaktır ki bu da “bir”in “bölümlü/bölünebilir” olduğu anlamına gelir. Oysa bir, aynı zamanda sayıların ilkesi olması bakımından “bölümsüz”dür. Bu durumda “o bölümlüdür bölümlü değildir” şeklinde çelişkili bir
sonuç ortaya çıkar. Öyleyse “bir”, sayı değildir. Dolayısıyla sayılar sistemi birlerden oluştuğu halde “bir”, sayı değildir. Demek oluyor ki, “bir”e yapısı gereği değil, sadece isim benzerliğinden dolayı sayı denilmektedir. “Bir”, sayı kabul edilmediğine göre ilk ve en küçük sayı “iki” olmaktadır .

S

Kindî'nin “bir” ve “birlik”  ile ilgili düşüncesi nedir?

Bu belirlemeden sonra “bir” (vâhid) ve “birlik” (vahdet) ilişkisini irdeleyen Kindî, varlık alanında bulunup duyu ve akıl idrakine konu olan her şeyin bir ve birlik halinde olduğunu söyler. Bir, süreksiz/kesintili (munfasıl) nicelikleri, birlik ise sürekli/kesintisiz (muttasıl) nicelikleri ifade ettiğinden, aynı şey hakkında “o bir ve birliktir” denilebilir. Bu durum gerek yapay nesneler gerekse doğal varlıklar
için söz konusu olup her şeyde bir ile birlik iç içe ve bir arada bulunmaktadır. Kar- şımızdaki bina yahut ağaç hakkında “o, bir ve birliktir” denildiğinde, o bina veya ağacın sayı olarak bir, onu oluşturan farklı öge ve parçaların toplamı itibariyle birlik olduğu söylenmiş olmaktadır.

S

Kindî’nin nihaî amacı nedir?

Bir ile nitelenen tüm kategori ve tümellerdeki birliğin özsel (zâtî) değil ilineksel (arazî) olduğunu belirten Kindî’nin nihaî amacı hakiki ve zorunlu Bir’in Tanrı olduğu, diğer bütün varlıklardaki birliğin ise O’ndan geldiğini kanıtlamaktır.

S

Kindî'nin "mutlak Bir" açıklaması nedir?

Doğada (tabiat) birliksiz çokluğun ve çokluksuz birliğin olamayacağını uzun analizlerle göstermeye çalışan filozof, birlik ile çokluğun bu iç içeliğinden kaynaklanan düzen ve ahengin rastlantı sonucu gerçekleşemeyeceği kanaatindedir. Ona göre nesnelerin var oluşunun ve varlığını sürdürüşünün ger-
çek sebebi, onların hepsinden daha yüce ve daha üstünolan, varlığı onların hepsinin var oluşundan daha önceye giden bir sebep yahut ilke olabilir ki o, kendisinde asla çokluk bulunmayan mutlak Bir’dir.

S

Kindî’nin "felek " tanımı nedir?

Kindî’nin Tarifler Üzerine adlı terimler sözlüğünde “madde ve sureti olup ezelî olmayan” şeklinde tanımladığı feleğin, cisminin zıddı bulunmadığı için oluş ve bozuluş kanununa tâbi olmadığını, fakat yoktan yaratıldığını söyler.

S

Kindî’nin "nefis" tanımı nedir?

Tarifler Üzerine adlı eserinde, nefsin üç ayrı tanımını verir. Buna göre nefis, (a) canlılık yeteneği bulunan ve organı olan doğal bir cismin tamamlanmış hali; (b) güç halinde canlı olan doğal bir cismin ilk yetkinliği; (c) kendiliğinden hareket eden akli (manevi) bir cevher olup birçok güce sahiptir.