TÜRK MİMARLIK TARİHİNE GİRİŞ
Mimarlık nasıl tanımlanır?
İnsanın yaşadığı fiziksel çevreyi tasarlama ve inşa etme eylemi olarak tanımlanabilecek olan mimarlık insanlık tarihi ile eşzamanlı olarak gelişmiştir. Mimarlık, insanın bireysel ve toplumsal yaşamını sürdürebilmesi için gerekli yapı ve mekânların tarihsel ve kültürel değerlerle ilişkili olarak tasarlanması ve yapılmasını bilim, sanat ve düşünce-inanç alanlarının katkıları ile gerçekleştirirken kendi özerk uygulama ve bilgi alanını da oluşturur.
Mimarlık tarihi bilgi alanının konusu nedir?
Tarih boyunca uygarlığın gelişimi mimari miras aracılığı ile izlenebilmiş ve mimarlık tarihi bilgi alanının konusu olmuştur. İçinde yaşadığımız yapı ve yaşam çevresini anlamanın, geleceğe dair öngörülerde bulunmanın ve kültürel sürekliliği sağlamanın önemli kaynaklarından biri geçmiş mimarlık kültürü bilgisidir. Türkiye’de güncel yapı ve yaşam çevresi faaliyetleri kültürel sürekliliği göz ardı etmeden geleceği inşa etmelidir.
Büyük Selçuklu dönemindeki mimari öğeler hangileridir?
Büyük Selçuklu döneminde Orta Asya iklimi, yerel malzemeleri ve işçiliği ile uyumlu inşa edilen yapılarda avlu, eyvan, tek kubbeli cami ve taç kapı gibi yapı öğeleri mimari karakteri belirlemiştir.
İnsanın en temel ihtiyaçlarından biri olan barınma tarihini anlatınız?
Yerleşik yaşam buluntuları ancak M. Ö. 10.000’li yıllara aittir. İnsanın en temel ihtiyaçlarından biri olan barınma, doğal yaşam koşullarına karşı bireysel ve toplumsal korunmanın etkili araçlarından biri olmuştur. Paleolitik Çağ’da (Eski Taş Çağı) avcılık ve toplayıcılıkla geçinen göçebe kavimlerin barınakları olan mağaralar ve geçici kulübeler kalıcı ve sürekli bir toplumsal yaşamın gelişmesine olanak sağlamamıştır. Tarım Devrimi ile birlikte başlayan tarihsel süreçte Neolitik Çağ (Yeni Taş Çağı) insanı, avcılığın yanında yabani bitki ve hayvanları evcilleştirerek, yiyeceğini üretmeyi, yaptığı seramik kaplarla depolama ve saklamayı öğrenir. Ortaya çıkan bu ilksel teknoloji, zanaat ve toplumsal örgütlenme biçimleri uygarlığın başlangıcına işaret eder. Bu dönemin özellikleri hakkında bilgi veren en önemli arkeolojik yerleşim alanı Konya ovasında yer alan ve geçmişi M.Ö. 9000’li yıllara kadar uzanan Çatalhöyük’tür. 1960-1965 yılları arasında James Mellaart’ın yaptığı ilk arkeolojik kazılarda ortaya çıkan bu yerleşmede güneşte kurutulmuş kerpiçler ve kireç sıvalarla inşa edilen, planları kabaca dikdörtgen, bir kat yüksekliğinde, penceresiz ve birbirine bitişik evler görülmektedir.
Antik Yunan Uygarlığı hakkında bilgi veriniz?
Ege Denizi bölgesinde gelişen Antik Yunan Uygarlığı M.Ö. 8. - 2. Yüzyıllar arasında gelişmiştir. İnsanı yaşamın merkezinde tutan anlayışı ile çok tanrılı inanç sistemine rağmen toplumsal yaşam, felsefe, bilim, sanat, mimarlık ve kent planlama alanlarında önemli gelişmeler sağlanmıştır. Anıtsal yapılar sadece Atina’da M.Ö. 5. Yüzyılda yapılmış olan Parthenon gibi tapınaklarla sınırlı kalmamıştır. Demokratik toplumsal yaşam sivil yaşamı desteklemiş ve buna uygun işlevler için meclis, tiyatro, gymnasium gibi binalar yapılmıştır. Mimari tasarım yetkinleştirilmiş ve Dor, İyon, Korint adlarıyla anılan üsluplar geliştirilmiştir. Antik Yunan Uygarlığı ortak din ve dil birliğine bağlı kentlerden kurulu bir sistem geliştirmiştir. Anadolu’nun batısında Efes ve Milet gibi önemli kentler kurulmuştur.
Roma mimarlığının örnekleri nelerdir?
M.Ö. 8. Yüzyıl’da Roma kentinde başlayan daha sonra bütün Akdeniz bölgesini kapsayan büyük bir imparatorluk, mimarlık alanında çok önemli gelişmeler gerçekleştirmiştir. Mimarlık, üslup ve estetik kaygıların ötesinde strüktür ve program parametrelerinin tasarım ve inşa sürecine katılımı ile daha karmaşık bir uygulama ve bilgi alanı olmaya başlamıştır. Toplumsal yaşamın gerektirdiği programlar yapıların iç mekânının da önemine dikkat çekmiş bu da mimarların mühendislik bilgileri ve yeteneklerinin gelişmesini sağlamıştır. M.Ö. 125’de Roma’da yapılan Pantheon gibi anıtsal tapınakların yanı sıra, halkın kullanımı için yapılan anıtsal hamamlar, arenalar, meydanlar, köprüler ve su kemerleri çok geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Roma mimarlığının örneklerindendir.
Türk Mimarlık Tarihi başlığında anlatılan Türk toplumu nasıl bir toplumdur?
Türk toplumu, bir yanda özgün yaşam ve inanç biçimleri, bir yanda da göç ettikleri topraklarda karşılaştıkları tarihsel ve kültürel yapılar ile yeni sosyal ve kültürel bir yapıya evrilirken esin kaynaklarını reddetmemiş ve özgün ürünler vermeyi de başarmış bir tarihsel, kültürel yapı olarak değerlendirilmelidir.
Türklerin tarih içindeki varlığına ait ilk yazılı kaynaklar hangileridir?
Anadolu’da Türkler gelmeden önce var olan kadim uygarlıkların sanat ve mimarlık ürünleri olduğu gibi Türklerin de henüz Anadolu’ya göç etmeden ve İslamiyet’i kabul etmeden önce ortaya koydukları sanat ürünleri vardı. Türklerin tarih içindeki varlığına ait ilk yazılı kaynaklar M.S. 8. Yüzyılda yazıldıkları düşünülen Orhun Yazıtları’dır ve bilinen ilk Türk devleti olan Göktürkler hakkında bilgi verir.
Türklerin anavatanı olan Orta Asya da yaşanmış olan göçebe kültüründe Kurgan ve Çadır nedir?
Orta Asya’da görülen anıtsal mezar yapılarının en erken tipolojilerinden olan kurgan’lar “…yer altında ahşap kütüklerle inşa edilmiş bir mezar odasının üstüne taş ya da toprak yığılmasıyla oluşturulmuş, alçak ve yayvan tepelerdir”.
Göçebe kültürünün önemli yapısı olan Çadır beraberinde dokuma, halı, kilim ve küçük sanatsal üretimleri de geliştirmiştir. Yurt adı da verilen yuvarlak planlı ve üstünde deliği olan bu çadırların daha sonraki yapı formları üzerinde etkili olduğu konusunda görüşler vardır. Türklerin Anadolu’ya yerleşme süreçlerinde asıl rol oynayan Oğuzların büyük ölçüde göçebe olmalarına rağmen şehir hayatına da önemsedikleri bilinmektedir.
İsfahan Cuma Mescidi kaç yıllarında kim tarafından yaptırılmıştır?
1072-1092 arasında Sultan Melikşah tarafından yaptırılan İsfahan Cuma Mescidi iki katlı revaklı avlusunu saran dört eyvanı ve 15 metre çapındaki mihrap önü kubbesiyle farklılık gösterir. Bu plan şeması daha sonra yapılan camilerde de kullanılmıştır.
Büyük selçuklu döneminde minareler ne gibi özellikler taşır, örnek veriniz?
1135’te yapılan Zevvare Mescid-i Cuması’nda bu dört eyvanlı, mihrap önü kubbeli mekân düzenlemesi ilk kez tek yapıda birlikte kullanılarak Anadolu’da gelişecek olan cami tipolojisini etkilemiştir. Bu dönemde gelişen cami tipolojisinin diğer önemli ögesi zengin tuğla işçiliği ile dikkat çeken silindirik, anıtsal minarelerdir. Buhara kentinde bulunan Kalyan Minare ve Tirmiz’de bulunan Çar Kurgan Minare bu dönemin özelliklerini taşır.
Büyük Selçuklu döneminde Medrese yapıları hakkında bilgi veriniz?
Büyük Selçuklular, devlet memuru yetiştirmek için özgün bir yapı türü olan medreseleri inşa etmişlerdir. İlk medrese yapısı Tuğrul Bey döneminde (1038-63) Nişabur’da yapılmış daha sonra vezir Nizamülmülk (1018-1092) tarafından Bağdat, İsfahan, Belh, Herat, Basra, Musul gibi kentlerde Nizamiye Medreseleri kurulmuştur. Genellikle cami yanına ya da yakınına yerleştirilen medreselerin plan şeması da dört eyvanlı ve avluludur (Altun, 1988).
Kervansaray, kümbet ve türbe nedir?
Önemli ticaret yolları üzerinde bir sığınma ve dinlenme yapısı olan kervansaraylar yapılmıştır.
Kare ya da çokgen gövdeli mezar yapısının, konik bir külah ile örtülen türüne kümbet denir.
Kare ya da çokgen gövdeli mezar yapısının kubbe ile örtülen türüne türbe adı verilmektedir.
Büyük Selçuklu sivil mimarlığında hangi plan şeması görülmüştür?
Büyük Selçuklu sivil mimarlığında cami, medrese ve kervansaray gibi yapı türlerinde de gördüğümüz avlu etrafında yer alan dört eyvanlı standart plan şemasının kullanıldığı görülmektedir. Bu ortak plan şemasının temel mimari elemanları revaklı avlu, eyvan ve taç kapı’dır. İçe kapanık İslami yaşam biçimi ve Orta Asya iklim koşullarının ortak mekânsal sonucu olduğu görülen avlu, yapının işlevsel ve mekânsal kurgusunun merkezini oluşturur. Eyvan, revak, havuz gibi öğelerin aksiyel ve simetrik bir kurguyla düzenlenmesi bu geniş, üstü açık mekânın karakterini belirler. İçe dönük mekânsal düzenlemenin ana öğesi olan eyvan bir yüzü avluya açık odadır. Sıcak ve kurak iklim koşullarında mekânsal konforu zenginleştiren su öğesi olarak kullanılan havuz, ortasında yer aldığı avlunun bütün plan şemasının merkezi olma durumunu da güçlendirir.
Büyük Selçuklu dönemi mimarlığının özelliklerini anlatınız?
İçe dönük mekânsal düzenlemenin kentle ilişki kurma düzlemi olan taç kapılar giriş kapılarının geniş kemerinin yer aldığı bir niş ve dikdörtgen çerçevesinden oluşur. Yapının cephesinden çıkıntı yaparak geometrik ve bitkisel motiflerle bezenerek belirginleşen bu blok, yapının bağımsız bir öğesi gibidir. Büyük Selçuklu mimarisinde esas yapı malzemesi olarak tuğla, bezeme malzemesi olarak da tuğla ve alçı kullanılmaktadır. Kerpiç ya da tuğladan inşa edilen taşıyıcı duvarın ana strüktürel eleman olduğu yapılarda kubbe ve tonoz en çok kullanılan örtü sistemi olurken, tromp, geometrik planlı ana gövde ile dairesel planlı çatı örtüsünün geçiş elemanı olarak kullanılmıştır. Tuğla ile geometrik, alçı ile daha çok bitkisel motifler ve desenler, 12. yüzyıldan itibaren de renkli çini kaplama bu dönemin bezeme özelliklerindendir.
Erken dönem Anadolu-Türk sanatının örnekleri nelerdir?
Diyarbakır, Mardin, Hasankeyf ve Harput civarında kurulan Artuklu Beyliği, Anadolu’da başlayan Türk çağının ilk ve yetkin örneklerini verdiler. Bu dönemde yapılan 1091 tarihli Diyarbakır Ulu Camisi Türklerin Orta Asya’da geliştirdiği plan şeması yerine Şam Emeviye Camisi’nin etkilerini gösterir. Ancak daha sonra yapılan Mardin, Silvan ve Kızıltepe Ulu camilerinde mihrap önü kubbesinin anıtsal boyutlara ulaştığı, hem dış hem de iç mekânda yapının belirgin öğesi olmaya başladığı görülebilir. Medrese tipolojisinin ise genel olarak revaklı, eyvanlı ve açık avlulu Orta Asya kökenlerine bağlı olduğu görülebilir. Sivas, Tokat, Niksar, Amasya, Kayseri ve Malatya bölgesinde yerleşen Danişmenliler tarafından yapılan 1205 tarihli Kayseri Ulu Camii ve Kayseri Kölük Camii’nde mihraba dik sahınların oluşturduğu çok ayaklı plan şemasında mihrap önü kubbesi belirgindir. Bu camilerde Büyük Selçuklu dönemi camilerinde görülen avlu fikrini yaşatan ikinci bir küçük kubbe daha bulunmaktadır (Altun, 1988). Bu özellik daha sonra yapılan diğer camilerde de görülecektir.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin yerleşim alanları hangi tür yapılarla inşa edilmiştir?
Anadolu Selçuklu Devleti’nin yerleşim alanları, İslami kurallara göre biçimlenen sosyal yaşamın gerektirdiği yapılarla imar edilmiştir. Giderleri hükümdar, devlet ve din adamları tarafından karşılanan cami, türbe, medrese, şifahane, tekke, zaviye, arasta, kervansaray, köprü, kale, köşk ve saraylar gibi yapıların inşasında çalışan çok sayıda mimar, taşçı, çinici, nakkaş, hattat ve benzeri sanatçılara din ve etnik köken farklılığı gözetilmeden görev verilmiştir.
Yapımına 12. Yüzyılda başlanan ve 1220’de I. Alaeddin Keykubat tarafından tamamlanan Konya Alaeddin Camisinin plan şeması nasıldır?
Yapımına 12. Yüzyılda başlanan ve 1220’de I. Alaeddin Keykubat tarafından tamamlanan Konya Alaeddin Camisi, Anadolu Selçukluları’nın yaptırdığı ilk cami olup Konya kent merkezindeki bir höyük üzerinde yer alır. Üç ayrı plan şemasına sahip ibadet mekânlarının ve kümbetlerin yan yana eklenmesi ve avlu ile tamamlanmasından oluşur. Çok ayaklı, düz ahşap çatı örtülü, ulu cami tipolojisi ile mihrap önü kubbeli kurgu bir arada kullanılmıştır. Yapının taç kapısında iki renkli, geçmeli taş bezeme kullanılmıştır. Selçuklu ulu camilerinin ibadet kısmında, orta sahın üzerinde sembolik iç avluya referans veren bir ışıklık bulunmadığında bir dış avlusu olduğu bu örnekte görülmektedir.
13. yüzyılda kervansaray yapıları hakkında bilgi veriniz?
- yüzyılda Anadolu’nun önemli bir ticaret yolu olduğu yapılan çok sayıdaki kervansaraydan anlaşılabilir. Ticaret yolları üstünde, kervanların konaklamaları ve ihtiyaçları için kesme taştan, kale gibi yapılan kervansaraylar, han ya da ribat adlarıyla da anılırlar. Aksaray-Kayseri yolu üzerinde bulunan Alay Han (1192), Konya Aksaray yolu üzerinde bulunan Sultan Han (1229) açık avlulu bu yapıların en gelişmiş örneklerindendir. Kervan yolları üzerinde ticaretin sürekliliği için gerekli olan güvenli ulaşım ağı köprülerle güçlendirilmiştir. Selçuklu döneminde anıtsal mezarlar kümbet ve türbe olarak inşa edilmiştir. Konya Alaeddin Camisi içindeki II. Kılıçaslan Kümbeti, Kayseri Çifte Medrese ’de yer alan Gevher Nesibe Kümbeti, Kayseri’de bulunan Döner Kümbet, Eskişehir Seyitgazi’de yer alan Ümmühan Hatun Türbesi bunlardan bazılarıdır. Bu dönemde yapılmış olan sivil mimarlık örnekleri günümüze kadar ulaşmamış ancak yapılan kazı ve araştırmalar sonucunda Beyşehir Gölü kıyısında, 1236’da I. Alaeddin Keykubat tarafından yaptırılan Kubad Abad Sarayı gibi bazı köşk ve saraylar hakkında veri elde edilmiştir. (Altun, 1988).
Erken Dönem Osmanlı mimarlığının başlıca yapı türlerinden biri olan Çok işlevli zaviye yapılarını anlatınız?
Çok işlevli zaviye yapıları Erken Dönem Osmanlı mimarlığının başlıca yapı türlerinden biridir. Zaviyeler, giriş aksı üzerinde, kapalı avlu durumundaki merkezi mekânın, biri mihrap önü kubbesi olmak üzere üç eyvanla çevrelenmesinden oluşan ters T plan şemasına sahiptir. Bu plan Orta Asya’dan Anadolu’ya taşınan dört eyvanlı plan şemasından türemiştir. Ters (T), Çok işlevli, Tabhaneli, Sofalı, İmaret veya Fütüvvet Camisi adlarıyla da bilinirler. Doğu ve batı yönlerinde yer alan kubbeli birimler tabhane, zemini orta mekândan yükseltilmiş mihrap önü kubbesi ise asıl ibadet mekânı olarak kullanılmıştır. Bu türün Osmanlı Devletinin hüküm sürdüğü İznik ve Bursa bölgesinde yapılmış çok sayıdaki örneği günümüze kadar ulaşmıştır.
Yeşil Türbe olarak bilinen Çelebi Sultan Mehmet türbesinin plan şeması nasıldır?
Yeşil Türbe olarak bilinen Çelebi Sultan Mehmet türbesi Sekizgen planlı ve kubbeli türbe Osmanlı döneminde tercih edilecek olan tipolojinin erken örneklerinden biridir. Selçuklu döneminde tercih edilen konik külahlı kümbetler yerine kare ya da çokgen planın kubbeyle örtüldüğü tipik Osmanlı türbeleri yapı tipolojilerinde standartların oluşmaya başladığının ipuçlarından sayılabilir.
Erken önem Osmanlı mimarlığında bilinen ilk cami nerede kaç yılında yapılmıştır? Açıklayınız.
İznik, Bursa ve Edirne bölgesinde ilk örneklerini veren Osmanlı mimarlığında bilinen ilk cami İznik’te 1333’de tamamlanan Hacı Özbek Mescidi’dir. Cami, tek kubbe ile örtülü kare bir plan ve tonozla örtülü, üç bölümlü son cemaat yeri olan bu mescit türünün karakteristik bir örneğidir. Tek kubbeli camilerde kubbe çapları giderek büyüyerek kubbe, sadece bir örtü elemanı olmanın ötesinde yapının mimari kimliğini oluşturan temel öğe olmuştur.