Memurların Mali Sorumluluğu ve Memuriyetin Sona Ermesi
Memurların idareye karşı sorumluluklarını özetleyiniz.
Memurların, idareye karşı mali sorumlulukları Devlet Memurları Kanununun 12. maddesine göre aşağıdaki gibi özetlenebilir;
-
Devlet memurları kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizlikleri sonucu yönetime verdikleri zararlardan sorumludur.
-
Memurun yönetime verdiği zarar “rayiç bedel” üzerinden hesap edilir.
-
Zararın ödettirilmesi için genel kurallara göre memura karşı dava açılır.
-
En alt derecedeki memurun brüt aylığının yarısını geçmeyen zarar, memurun kabul etmesi hâlinde disiplin amiri veya disiplin kurulunun kararına göre ilgili memurca ödenir.
İdare memurun maaşından desen kesinti yapabilir mi?Açıklayınız.
Danıştay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, idarenin memurun maaşından resen kesinti yapması mümkün değildir. İdarenin memurdan elde edemediği tazminat istekleri için adliye mahkemesine başvurması ve memura karşı tazminat davası açması gerekir. Adliye mahkemeleri bu gibi hâllerde haksız fiil esaslarını uygulamaktadır. Kamu görevlisinin işlediği haksız fiil nedeniyle zarara uğrayan idare tarafından açılan tazminat davasının adli yargı yerinde görülmesi gerekir. İdare uğradığı zararı resen tahsil edemez. Bu yönde bir uygulama yapılmışsa idari yargı yolu ile resen tahsil işleminin iptali gerekir.
Kişiler, kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zarardan ötürü kime dava açarlar? Açıklayınız.
DMK’ye göre; kişiler, kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan ötürü, bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar. Kurumun genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkı saklıdır (DMK md.13). Devlet Memurları Kanunu’nun getirdiği sistem, hem memuru hem de hizmetten yararlanan üçüncü kişileri koruyan bir anlayış sergilemektedir. Çünkü kişiler, karşılarında ödeme gücü olan idareyi bulmaktadır. Öte yandan, bu sis- temin memur bakımından yararı ise kişilerin dava açma tehdidinden kısmen de olsa uzaklaşmalarını sağlamasıdır. Kamu hizmetinden yararlananlar, za- rarlarını DMK md.13 uyarınca karşılayabilmekte, karşılarında ödeme kabiliyeti bulunan bir muhatap (idareyi) bulabilmektedirler. Kamu hukukuna tabi görevi yerine getiren personel de söz konusu görevi yerine getirirken sürekli tazminat tehdidi altında olmaksızın görevini yerine getirecektir. Sonuçta, kamu hizmetlerinin sürekli ve düzenli görülmesinin engellenmesinin, hizmetin yavaşlamasının önüne geçilmesi mümkün kılınmaktadır.
Kamu personelinin kişisel kusura dayanan davranışlarını açıklayınız.
Kamu personelinin “kişisel kusur”a dayanan davranışları iki kümede toplanabilir. İlki, kamu personelinin “görevinden”, “yetkilerinden”, “hizmet araç ve gereçlerinden”, “resmî sıfatından” kesin bir biçimde ayrılmış olanlardır. Bu nitelikteki davranışlar, kamu personelinin “herhangi bir kimse” olarak kusurlu davranışlarıdır. Örneğin, ailesi ile birlikte tatil günü gezmeye giden polis memurunun, oğlunun topunu patlatan bir kimseyi dövmesi, sağlık memurunun “kendi araç ve gereçleri” ile çalışma saatleri dışında iğne yaparken zarar vermesi olaylarında “herhangi bir kimse” olarak kişisel kusurlu davranış söz konusudur. Bu durumda sorumlu, kamu personelinin kendisidir.
Kamu personelinin ikinci kümede yer alan kişisel kusurlu davranışları ise, “kamu görevinin yerine getirilmesi” kavramı çerçevesinde değerlendirilemeyecek kusurlu ve hukuka aykırı davranışlardır. Gaye ilişkisi yoksa, idareye atıf ve izafesi mümkün olmayan kararları ve fiilleriyle kamu personeli üçüncü şahıslara zarar vermişse, “kişisel kusur” doğar. Kamu görevlisinin yetkisini kullanırken işlediği kusur, özellikle suç düzeyine ulaşmış ise kişisel kusur söz konusu olup bu durum hizmetin yürütülmesi ile bağdaşmaz. Kamu görevlilerinin görevlerini yürütürken düşmanlık, siyasal kin ve rekabet, kişisel ihtiras ya da kişisel menfaat temini gibi nedenlerle zarar verici işlem ya da eylemlerde bulunmaları da kişisel kusur kapsamındadır.
Memurun kişisel sorumluluğunun şartlarını kısaca açıklayınız.
Memurlar, kişisel kusur ile sebebiyet verdikleri zararlardan sorumludur. Devlete ve Kişilere Memurlarca Verilen Zararların Nevi ve Miktarlarının Tespiti, Takibi, Amirlerinin Sorumlulukları, Yapılacak Diğer İşlemler Hakkında Yönetmelik md. 6’ya göre, memurların zararları tazmin mükellefiyetinin doğ- ması için; zararın mevcut olması, zararın doğrudan doğruya memurun fiilinden kaynaklanması, zararın mücbir sebepten hasıl olmaması gerekir.
İdari işlem nedir? Düzenleyici idari işlem ve birel işlemi tanımlayınız.
İdari işlem denilince idarenin tek yanlı iradesiyle hukuki sonuç doğuran işlemler anlaşılır. Bunlar düzenleyici veya birel işlem niteliğinde olabilir. Düzenleyici idari işlemler; genel, soyut, sürekli, objektif nitelikte olup bir defa uygulanmakla tükenmezler. Örneğin tüzük, yönetmelik gibi. Birel idari işlemler ise koşul işlem ve öznel işlem olarak ikiye ayrılır. Koşul işlem; bir hukuki statüye girme, o statü içinde değişikliğe uğrama veya statüden çıkma sonucunu doğuran işlemlerdir. Örneğin, memuriyete atama, emekliye ayırma gibi. Öznel işlemler ise süjeye göre değişen işlemlerdir; her mükelleften geliri ile orantılı vergi alınması gibi.
İdari eylem hakkında bilgi veriniz.
“İdari eylem” deyimi ise dar anlamda idarenin kamu hukuku alanındaki maddi fiil ve hareketlerini anlatır. İdare tarafından girişilen ya da gerçekleştirilen eylemler, çoğu kez alınan bir karar ya da bir işlemin uygulanması yönünde olmakla beraber, bunlardan bağımsız olarak yaratılan bazı durumlarla ilgili salt veya yalın olarak nitelenen idari eylemler de söz konusu olabilmektedir. İdari eylem nedeniyle oluşan zarar idarenin faaliyetleri sırasında gerek iradesi dışında gerçekleşen olaylar gerekse bilerek ve isteyerek yapmış olduğu maddi fiiller, hareketsiz kalması sonucu meydana gelen birtakım fiilî durumlar, hizmetin görülüşü sırasında ve yürütülen idari faaliyetle ilgili olarak idarenin araç ve gereçlerinin işleyişi veya işlemeyişi ya da idarenin personelinin zarar verici davranışı yüzünden doğan zarar şeklinde ifade edilebilmektedir.
Görevin yerine getirilmesi nedeniyle yapılan kusurlu ve hukuka aykırı davranış ile kamusal görevin yürütülmesi sırasında yapılan kusurlu ve hukuka aykırı davranış nasıl ayrılabilir?
Görevin yerine getirilmesi nedeniyle yapılan kusurlu ve hukuka aykırı davranış ile kamusal görevin yürütülmesi sırasında yapılan kusurlu ve hukuka aykırı davranışları ayırmak güçlük yaratmaktadır. Bu ayrım için “gaye ilişkisi” ölçütü ileri sürülmüştür. Kamu personeli, idareye atıf ve izafesi mümkün olmayan kararları ve fiilleriyle üçüncü kişilere zarar vermişse kişisel kusurundan söz edilmelidir. Bu bakımdan kişisel kusur sadece kin, hınç, düşmanlık ve benzeri duyguların etkisi altında gerçekleşen eylemler bakımından değil, görevin gerekli kıldığı özenin gösterilmemesi ve mesleğin gerektirdiği ilkelere uyulmadan yerine getirilmesi durumunda da söz konusu olabilir.
Görev kusuru kavramını açıklayınız.
Görev kusuru, geniş anlamda kişisel kusur olmakla birlikte, aslında hizmet kusuru niteliği taşıyan, ancak hizmet kusurunun anonimliğinden çıkarak, kamu personelinin hizmet içinde veya hizmet dolayısıyla, kendisine verilen ödev, yetki ve araçlardan yararlanarak işlediği, kendisine atıf ve izafe edilebilecek nitelikteki hukuka aykırı davranışları olarak tanımlanabilir. Görev kusurundan kaynaklanan zararlardan idarenin sorumlu olduğu kabul edilmektedir. Görev kusuru, kamu personelinin hizmet ve görevden ayrılamayan kişisel kusurudur. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, polis memurunun görevli olduğu esnada ekip arkadaşı tarafından yanlışlıkla öldürülmesi olayına ilişkin bir kararında, “öldüren polis memurunun kişisel kusuru olmakla birlikte, bu kusur resmi yetki, görev ve olanaklardan yararlanarak gerçekleştiğinden hizmetten ve idareden ayrılamayacak nitelikte olup, görev kusuru teşkil etmektedir.” ifadelerine yer vermiştir.
Kamu görevlisine rücu hakkında anayasal düzenleme var mıdır? Açıklayınız.
Anayasamızın temel hak ve hürriyetlerin korunması başlıklı 40. maddesinin 3. fıkrasında, “Kişinin, resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır”hükmü yer almaktadır. Yine, AY md.129/5’te memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açılabileceği belirtilmiştir.
Memurun kasıt, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idarenin malca uğradığı zararın ilgili tarafından ödenmesinde rayiç bedelin belirlenmesini açıklayınız.
Memurun kasıt, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idarenin malca uğradığı zararın ilgili tarafından rayiç bedel üzerinden ödenmesi esastır. Zararın ödettirilmesinde esas alınacak rayiç bedelin tespitinde, demirbaş defterine alındığı tarihteki değeri de belli edilmek suretiyle kayıtlı bulunan veya demirbaş defterinde kayıtlı olmakla beraber değeri belli olmayan veya teberru yoluyla veya başka suretle Devlete mal edilen mallarda zarar söz konusu ise ait oldukları kurumlarca üç kişiden az olmamak üzere teşkil edecek bir heyet tarafından zarara uğrayan malın rayiç değeri; piyasa araştırması yapılmak, ticaret odaları ile belediyelerden bilgi istenmek suretiyle belirlenir ve ondan sonra zararın miktarı tespit edilir. Zarar gören devlet malı eğer amortismana tabi mallardan ise rayiç bedelden amortisman payı düşülür. Tarihî ve bedii değeri olan her nevi eşya ve mallarda bir zarar söz konusu ise bilirkişilerden oluşan (eski eser uzmanları) bir heyet tarafından önce eserin değeri, ondan sonra husule gelen zararın miktarı tespit edilir. Zarar gören Devlet malı, biryerden gönderilmiş veya getirilmiş ise taşıma masrafları malın rayiç fiyatına ilave edilmek suretiyle malın esas fiyatı belirlenerek ondan sonra zararın miktarı tesbit edilir.
Sorumluluğu ortadan kaldıran hallerden illiyet bağının bulunmamasını açıklayınız.
Nedensellik bağı idare hukukunda sorumluluğun asli bir şartıdır. Bu sebeple diğer tüm şartlar bulunsa bile bu bağın yokluğu hâlinde idarenin de memurun da tazmin sorumluluğundan söz edilemeyecektir. İlliyet bağının tespiti konusunda yaşamın olağan akışı ve genel yaşam tecrübeleri kriterleri esas alınmaktadır. Eğer zarar doğurduğu iddia edilen fiil ya da davranış olmasaydı, o zararın meydana gelmeyeceği kesin bir şekilde söylenebiliyorsa zarar ile söz konusu fiil ya da davranış arasında uygun illiyet bağının mevcut olduğu söylenebilir.
Mücbir sebep ve beklenmeyen hal kavramlarını açıklayınız.
Mücbir Sebep: İdarenin iradesi dışında ortaya çıkan, önceden görülmesi ve önlenmesi mümkün olmayan harici olaylardır.
Beklenmeyen Hâl: Önceden görülmesi ve önlenmesi mümkün olmayan, idarenin faaliyetleri içinde bulunan olaylardır. Bu durumlara örnek olarak idareye ait bir aracın lastiğinin patlaması ya da nedeni belli olmayan bir patlama gösterilebilir.
Sorumluluğu azaltan veya ortadan kaldıran hallerden üçüncü kişinin kusurunu açıklayınız.
Zararı doğuran eylem ya da işlemlerin faillerinin tamamen idarenin dışında olması mümkündür. Üçüncü kişinin kusuru idarenin sorumluluğunu azaltabilir veya tamamen kaldırabilir. Zarar tamamen üçüncü kişinin kusurundan kaynaklanmış ise, gerekli önlemleri alan idarenin kusurlu sorumluluğundan söz edilemez. Buna karşılık zarar, üçüncü kişinin kusurlu davranışı sonucu artmış ise, idare kısmen sorumlu olur. İdarenin kusur sorumluluğu, zarardaki artış oranında azalır.
Mücbir sebep kavramının unsurlarını açıklayınız.
Dışsallık, öngörülmezlik, önlenemezlik mücbir sebep kavramının unsurları arasında yer almaktadır. Dışsallık denilince, zararın tamamen idarenin dışındaki olgulardan kaynaklanması anlaşılır. Öngörülmezlik mücbir sebebe konu olayın önceden tahmin edilememesini ifade eder. Önlenemezlik, olayın karşı konulmaz nitelikte olmasını ifade eder.
Ölüm yardımı ödeneğini açıklayınız.
Memurun ölümü hâlinde sağlığında bildiri ile gösterdiği kimseye, eğer bildiri vermemiş ise eşine ve çocuklarına, bunlar yoksa ana ve babasına, bunlar da yoksa kardeşlerine en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) iki katı tutarında “ölüm yardımı ödeneği” verilir.Ölüm yardımı ödeneği, hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ve ödeme emri aranmaksızın saymanlarca derhal ödenir. Bu yardım borç için haczedilemez.
Olağanüstü durumlarda devlet memurluğundan çekilmeyi açıklayınız.
Olağanüstü hâl, seferberlik ve savaş hâllerinde ya da genel hayata müessir afetlere uğrayan yerlerdeki devlet memurları, çekilme istekleri kabul edilmedikçe veya yerine atanacaklar gelip işe başlamadıkça görevlerini bırakamaz (DMK md.96). Olağanüstü yönetim hallerinde çekilme usulünü düzenleyen DMK md. 96’a aykırı hareket edenler hiçbir surette yeniden Devlet memurluğuna alınamazlar.
Devlet memurluğundan çekilmeden vazgeçme mümkün müdür?
Memurun çekilmeden vazgeçmesi mümkündür. Ancak çekilmeden vazgeçme isteminin idare tarafından kabul edilip edilmemesi hususunda idarenin takdir yetkisi bulunmaktadır. Kabul etmeme işleminde idari işlemin unsurları yönünden bir sakatlık varsa ilgili idari yargıya başvurabilecektir. Danıştay bir kararında “Olayda, davacının 5.5.1998 günlü görevden çekilme isteminin, davacının is- temi doğrultusunda 7.6.1998 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aynı günlü Başkanlık oluru ile uygun bulunduğu ve bu tarih itibari ile görevden çekilmiş sayılma işleminin hukuki sonuç doğuracağı açık olup, bu tarihten sonra 11.5.1998 tarihinde verdiği dilekçe ile yapılan vazgeçme isteğinin önceki işlemleri geçersiz kılmasına hukuken olanak bulunmamaktadır.’’ şeklinde hüküm kurarak çekilme isteminin kabulü ile doğan hukuki sonuçların geri alınamayacağına hükmetmiştir.
Memurluktan çıkarma (ihraç) hakkında bilgi veriniz.
DMK md. 125/E’e göre, devlet memurluğundan çıkarma bir daha Devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmaktır. Disipliner ihraç yoluyla devlet memurluğundan çıkarmayı gerektiren hâller DMK md.125/(E)’de sayılmıştır. Ülkemizde disiplin yaptırımı olarak Devlet memurluğundan çıkarma kararını, amirlerin bu yoldaki isteği üzerine memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kurulu vermektedir (DMK md. 126/2). Kimi durumlarda ise memuriyetten değil, “meslekten çıkarma” disiplin cezasının uygulandığı görülmektedir. Bu durumda o kişinin ilişkisi kesilen meslek bakımından memuriyet görevi sona ermekte, başka bir devlet memurluğunda çalışması ise mümkün olmaktadır.
Memuriyet görevinin bağdaşmazlık sebebi ile sona ermesi hakkında bilgi veriniz.
Bağdaşmazlık nedeni ile memuriyet görevinin sona ermesi için ilgilinin memuriyetle bağdaşmayan görevi kabulü gerekir. Bağımsız da olsa sonuçta milletvekili olma, idarenin ve memurun tarafsızlığı ilkesi ile bağdaşmayan bir statüdür. Bağdaşmazlık sadece DMK bakımından değil, genel olarak Kamu Personel Hukukunda kabul gören bir müessesedir. Örneğin, 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 17.maddesine göre “Milletvekilleri, belediye başkanları, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeleri ile muhtarlar mahalli idareler seçimlerinde adaylıklarını koyabilmek veya aday gösterilebilmek için görevlerinden istifa etmek zorunda değildirler. Milletvekilliği, belediye başkanlığı, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliği ile muhtarlık bir şahıs uhdesinde birleşemez. Bu görevlerin birisinde bulunanlardan bir diğerine seçilenler, seçim sonuçlarının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde tercih haklarını kullanırlar.Bu süre içinde tercih haklarını kullanmayanlar seçildikleri yeni görevi reddetmiş sayılırlar.”