aofsorular.com
MEİ301U

Kitle İletişimi, Kitle Kültürü ve Eleştirel Yaklaşımlar: Gramsci ve ‘Hegemonya’, Frankfurt Okulu, Althusser ve Devletin İdeolojik Aygıtları

3. Ünite 20 Soru
S

Antonio Gramsci devrimin ortaya çıkmasıyla ilgili Karl Marx'dan nasıl ayrılmaktadır?

Gramsci, Marx’ın politika ve kültürü ihmal ettiğini savunur. Marx komünizmin geliştirilmesi için siyasal strateji oluşturmamış ve bunu gereksiz görmüştür. Aynı zamanda, devrimin gerçekleşmesi için, toplumsal hayatın değiştirilmesi, kapitalizmin dönüştürülmesi gibi süreçlerde devletin rolü üzerinde de durmamış ve bunları önemsememiştir. Marx, devrimin kaçınılmaz olduğunu, ekonomik koşullar olgunlaştığında engellenemeyeceğini düşünmüştür. Ona göre yapılması gereken tek şey ekonomik koşulların olgunlaşmasını beklemektir. Gramsci ise, Marksist bir siyasal stratejist ve aktivist olarak başka etkenlerin devrimi etkilediğini görmüştür. Özellikle kültür ve politikanın, devrimin meydana gelişini geciktirebileceğini, geriletebileceğini ve hatta engelleyebileceğini anlamış ve bu engellerin nasıl aşılabileceği üzerine düşünmüştür.

S

Antonio Gramsci devlet kavramını nasıl ele almıştır?

Devlet, Gramsci’ye göre iktidarda gücünü artırmış ve sivil toplumu kuşatmıştır. Bu nedenle kilise, sendikalar gibi bağımsız kuruluşların devletin kontrolüne girdiğini savunan Gramsci, devletin sermaye ve burjuvazinin çıkarlarını temsil ettiğini ve bu çıkarları korumak için sivil alanı da yönettiğini savunmuştur.

S

Antoni Gramsci hegemonya kavramını nasıl tanımlamıştır?

Gramsci’ye göre hegemonya devletin veya yönetici sınıfın sivil toplumu düzenleme yetisidir. Hegemonya, yönetici sınıfın tahakkümünün güç kullanımına değil rıza üretimine bağlı olmasını açıklar. Demokratik sistemlerde ekonomik liderlik yeterli değildir. Aynı zamanda ahlaki ve düşünsel boyutu da bulunan bir hegemonya kurulduğu takdirde iktidar sürdürülebilir.

S

Antonio Gramsci'nin sözünü ettiği "hegemonik blok" kavramı neyi ifade etmektedir?

Hegemonya eşitsizliği güçlendiren ve eleştirel girişimleri engelleyen bir yapıdır ve egemenlerin kitleleri daha etkili bir şekilde yönetmesini sağlar. Organik aydınlar olarak nitelediği papazlar ve gazeteciler gibi toplumsal aktörlerin karmaşık felsefi ve siyasal meseleleri halk diline çevirdiğini belirten Gramsci, bir hegemonik bloktan söz eder. Hegemonik blok toplumdaki egemen güçlerin bloğudur. Bu blokta sanayiciler, aristokratlar, küçük burjuva yer alır. Hegemonik blok sınıfsal konumların üzerini örtmek için milliyetçi ve ortak düşünüşün görünümlerini birleştiren ideoloji yayar.

S

Antonio Gramsci'ye göre kentsel ve kırsal aydınlar arasındaki farklılıklar nelerdir?

Gramsci özellikle kentsel ve kırsal aydınlar arasında farklılıklar bulunduğunu, kentteki aydınların sanayiyle birlikte gelişen ve sanayiden bağımsız özerk girişimleri bulunmayan ve dolayısıyla devrim süreci açısından yararsız bir kesim olduğunu düşünür. Kırsal aydınlar ise kapitalist sistem tarafından henüz dönüştürülmemiş, küçük merkezlerin köylü ve küçük burjuvalarına bağlı, avukatlar, noterler gibi aydınlardır. Kırsalda yer alan papaz, avukat, noter, ilkokul öğretmeni, hekim gibi aydınların, içinde bulundukları küçük yerlerde yaşayan köylüler ve işçiler açısından siyasal ve toplumsal işlevleri vardır. Köylüler genellikle bu aydınların kendilerine göre yüksek olan yaşam standardına özenirler ve çocuklarının da bu tür aydınlar olmaları için uğraşırlar. Bu nedenle köylülerin harekete geçirilmesinde kırsal aydınların işlevinden yararlanılmalıdır.

S

Antonio Gramsci hangi yönüyle Batı Marksizmi’ne önemli bir temel kazandırmıştır?

Gramsci, Marksist kaderciliğe karşı çıkmış, kültürün içeriği yerine işlevi üzerinde durmuş, politik ideolojilerin işleyişine ve toplumdaki etkisine dikkat çekerek, Batı Marksizmi’ne ve takipçilerine önemli bir temel kazandırmıştır.

S

Frankfurt Okulu’nun önde gelen kuramcıları kimlerdir?

Theodor Adorno, Max Horkheimer, Herbert Marcuse, Walter Benjamin ve ikinci kuşak olarak Jürgen Habermas, Frankfurt Okulu’nun önde gelen kuramcıları arasındadır.

S

Frankfurt Okulu üyelerinin kapitalizme olan temel itirazı nedir?

Frankfurt Okulu üyelerinin kapitalizme olan temel itirazı, modern kapitalizmin tıpkı kendi yaşadıkları 1930’ların Almanya’sında olduğu gibi faşizme dönüşebilme ihtimali veya dönüştürülebilme potansiyelidir. Kapitalizm kendini tehlikeye gördüğü zaman faşizme dönüşebilir. Çoğulculuğun işlediği kapitalist sistemler, kültür endüstrileri tarafından yönlendirilebilirler.

S

"Kültür endüstrisi" kavramı neyi ifade etmektedir?

Kültürel ürünlerin, kapitalist sistemlerde ucuz, derinliği olmayan, ideoloji içeren bir yapıda endüstri şeklinde üretilmesini niteler. Kültür endüstrisinin amacı karı azamileştirmektir. Bunu yaparken eleştirel olmayan, halinden memnun tüketicilerden oluşan bir kitle meydana getirir. Böylece kapitalizmin sürekliliği de sağlanmış olur.

S

Frankfurt Okulu üyeleri, 19 yüzyıl burjuva kültürünü nasıl değerlendirmişlerdir?

Frankfurt Okulu üyeleri, 19 yüzyıl burjuva kültürünün muhalif bir kültür olduğunu, var olan toplumsal ilişkilere alternatif bir görüş oluşturduğunu fakat kapitalizmin toplumsal ve kültürel dokusunun bu kültürü yıktığını savunurlar. Burjuva böylece kurulu düzenin bir parçası olmuştur. Sanat değersizleşmiş ve sermayenin kendini üretmesi için bir araç haline gelmiştir. Kültür, kitle iletişim araçları tarafından eleştirellikten uzaklaştırılmış ve daha geniş kitlelere ulaştırılmıştır. Kültür endüstrisi kitlelerin bilincini sömürerek direnmeyi düşünmekten uzaklaştırmıştır.

S

Jürgen Habermas proletarya ve devrim konularında Marx'dan nerede ayrılmıştır?

Habermas’a göre, Marx’ın kapitalizmin egemen ve proletarya sınıflarından oluştuğuna ilişkin görüşü temel alınabilir. Ancak proletaryanın devrim yapmasının mümkün olmadığı gibi, sınıf mücadelesi de kapitalizmin sürekliliğini tehdit edecek ya da toplumu dönüştürebilecek bir güç olabilecek durumda değildir. Sınıf mücadelesi görüşü 19. yüzyılın kapitalizminde geçerliydi. Çünkü o dönemde ekonomik hayat henüz yapılandırılmış değildi. Kapital sahipleri ile işçiler birbirlerinin potansiyel düşmanıydılar. 20. yüzyılda ise teknolojik kapitalizm dönemi başlamıştır. Bu dönemde, kapital sahiplerinin ekonomik hayata hakimiyeti zayıflatılmıştır. Buna karşılık sınıf farklılığından oluşan gerilim standartlaşmıştır. Oysa Marx, devletin ekonomik hayattaki rolünün sınırlı olduğu liberal kapitalizm dönemindeki şartlara göre kuramını oluşturmuştur. 20. yüzyılın kapitalizmi ise örgütlü kapitalizmdir. Liberal kapitalizm ile örgütlü kapitalizm arasındaki temel fark, devletin ekonomiyi düzenlemede daha yaygın rol oynaması ve sınıf ilişkilerinin standartlaşmış olmasıdır.

S

Jürgen Habermas "meşruiyet bunalımı" kavramını nasıl açıklamıştır?

Habermas, sınıf farklılığından ortaya çıkan gerilimin ortadan kalktığını, onun yerine çeşitli farklı hareketler şeklinde ortaya çıktığını savunur. Ekonomik krizler siyasi krizlere dönüşebilmektedir. Kitleler pragmatik siyaset yapısına bağlılık hissetmedikleri için, sistem ekonomik açıdan başarılı olamadığında ondan kolayca uzaklaşırlar. Habermas buna meşruiyet bunalımı demektedir. Bu durumda egemenler siyasal düzeni yönetmek için gerekli meşru otoriteyi kuramazlar. Tıpkı Marx’ın 19. yüzyıl için öngördüğü sınıf farklılığının ve ekonomik dalgalanmasının emek hareketlerine yol açması gibi, meşruiyet bunalımı da 20. yüzyılda toplumsal hareketlere yol açar. Bunlar çevre hareketleri, dini yapıdaki hareketler, kadın hareketleri, insanlar arasındaki ilişkilerle ilgili hareketler vs. olarak ortaya çıkabilir.

S

Jürgen Habermas "kamusal alan" kavramının 17. yüzyıldan sanayi kapitalizminin yükselmesine kadar olan dönemdeki evrimini nasıl değerlendirmiştir?

Habermas’a göre 17. ve 18. yüzyılda Avrupa’da kafelerde bir araya gelen erkek, soylu ve entelektüel topluluk, birbirleriyle temel konuları tartışır ve görüşlerini diğerleriyle paylaşabilirdi. Bu kamusal alan, gazetelerin çıkışıyla birlikte genişlemişti. Ancak sonraki yüzyılda sanayi kapitalizminin yükselmesiyle birlikte kamusal alan belli bir sınıfın çıkarı için ele geçirildi.

S

Jürgen Habermas "kamusal alan" kavramını çağdaş dönemde nasıl açıklamıştır?

Kitle iletişim araçlarının etkisi ve siyasetin toplumsal hayattan kurumsal olarak farklılaşması nedeniyle çağdaş dönemde kamusal alan tamamen yok olmuştur. İletişim ticarileştikçe dönemin temel medyası olan gazeteler küçük bir el sanatları organizasyonu olmaktan uzaklaşmış ve 1870’lerden sonra tekelci kapitalizmin ortaya çıkışı ile birlikte gazete sahibinin çıkarlarının korunduğu, siyasi ve ekonomik manipülasyonların yapıldığı bir ideolojik yapıya dönüşmüştür. Böylece kamusal alan yeniden feodalleşmiş, kamusallık bir dönem akıl kullanımı ile egemenliğin teşhiri şeklinde işlerken, günümüzde siyasal tiyatro oyununun içinde kaybolmuştur.

S

Louis Althusser Marksist temelli bir kültür kuramı ortaya çıkarma amacıyla Marx'ın hangi çalışmasını temel almıştır?

Althusser, 1960’larda, Marksizm üzerine yazdığı eserlerde ve verdiği konferanslarda, Marx’ın tamamen yanlış anlaşıldığı, yeterince değerlendirilmediği gibi bir radikal iddia ile ortaya çıkmıştır. Althusser’e göre Marx kendi içinde epistemolojik bir kopuş yaşamıştır. Marx, erken dönem yazılarında örneğin Ekonomik ve Felsefe El Yazmaları eserindeki yaklaşımlarında felsefesinin düşük ve olgunlaşmamış bir boyutunu ortaya koyar. Althusser bu nedenle Marx’ın sonraki dönem çalışmalarına odaklanır. Özellikle daha materyalist bir görüşün olduğuna inandığı Kapital’i temel alır. Bu son dönem eserlerinden yola çıkarak Marksist temelli bir kültür kuramı ortaya çıkarmaya çalışır.

S

Louis Althusser kapitalist sistemin zamanı gelince kendiliğinden devrimi doğuracağı fikrine hangi açıdan karşı çıkmıştır?

Althusser, üretim araçlarından ve üretim tarzından oluşan bir ekonomik temelin bulunduğu kabul eder. Ancak bu ekonomik temelin yanında, devlet ve hukuk sisteminden oluşan bir politik yapı ve kilise, siyasal inançlar vs.’den oluşan bir ideolojik yapının bulunduğunu savunur. Kapitalist sistemin zamanı gelince kendiliğinden devrimi doğuracağı fikrine karşı çıkar. Çünkü politika ve devletten oluşan üstyapının kapitalizmi destekleyici ve koruyucu bir işlevi vardır. Bu yapıda devlet ve politik sistem, yönetici sınıfların işçi sınıfı üzerinde egemenlik kurmasını sağlar. Üst yapı, işçi sınıfının şikayetlerini ortadan kaldırır ve onları, konumlarından memnun, emeklerini sermayenin çıkarları doğrultusunda sunmaya hazır bireyler olmaya ikna eder. Siyasal inançlar ve din gibi ideolojik yapılar ise işçi sınıfına gerekli kimlikleri kurarak, kapitalizmin meşru ve doğal görünmesini sağlar.

S

Althusser’in eksik gördüğü ve Marksist devlet kuramına eklenmek istediği kavram nedir?

Althusser’in eksik gördüğü ve Marksist devlet kuramına eklenmek istediği kavram, devlet aygıtı ile devlet iktidarı ayrımı yerine, devletin baskı aygıtının yanında var olan devletin ideolojik aygıtıdır.

S

Louis Althusser'e göre devletin ideolojik aygıtları, devletin baskı aygıtlarından hangi yönüyle farklıdır?

DİA’ların devletin baskı aygıtlarından (DBA) farkı, zor kullanmak yerine ideoloji kullanarak işlemeleridir. Bu aygıtlar, insanların, gerçek varlık koşullarıyla hayali ilişkiler kurmasını sağlayan ve aslında toplumsal olarak belirlendikleri halde kendilerini bağımsız özneler olarak algılamalarını sağlayan ideolojileri üretirler. Kilise, okullar, aile, hukuk sistemi, siyasi sistem, sendikalar, kitle iletişim araçları ve edebiyat, güzel sanatlar, spor gibi kültürel ideolojik aygıtların büyük bölümü devlet alanında değil özel alanda bulunur. Devletin ideolojik aygıtları bu özelliğiyle baskı aygıtlarından ayrılır.

S

Louis Althusser proleter devrimin gerçekleşmesi konusuna nasıl yaklaşmıştır?

Althusser proleter devrimin gerçekleşmesi konusundaki kötümserliği nedeniyle de Ortodoks Marksistler ve Gramsci’nin takipçileri tarafından eleştirilmiştir. Devrim, Marx’a ve geleneksel Marksistlere göre, koşulları olgunlaştığında kendiliğinden gerçekleşecektir. Gramsci ise devrimin organik aydınların dönüştürülmesi, sosyalist aydınların oluşturulması, sınıflar arasında ittifakların kurulmasıyla oluşacak dayanışmacı blok tarafından gerçekleştirilmesi ihtimali bulunduğunu belirtir. Althusser daha umutsuzdur. Ona göre devletin baskı ve ideolojik aygıtlarının sarmaladığı ve özneler olarak çağırdığı, mutlu bireylerden oluşan sınıfların devrimi gerçekleştirmesi mümkün değildir.

S

Louis Althusser'e göre geleneksel olarak kilisenin üstlendiği ideolojik işlevi günümüzde hangi kurum almıştır?

Althusser’e göre geleneksel olarak kilisenin üstlendiği ideolojik işlevi günümüzde okullar almıştır. Okul ve aile DİA’sı birlikte bu, kapitalist sömürü ilişkisinin doğallaştırılması ve sürdürülmesinde en önemli ideolojik aygıtlar haline gelmiştir.