aofsorular.com
MEİ301U

Eleştiri Nedir?

1. Ünite 20 Soru
S

Muaheze kavramının anlamı nedir?

Arapça kökenli bir sözcük olan muaheze ayıplama, kınama, azarlama-paylama anlamını taşır. başka bir deyişle, muaheze sözcüğü ele aldığı konuya, nesneye, şeye yalnızca o şeyin “olumsuz” yanını öne çıkararak, vurgulayarak yaklaşmak demektir

S

Tenkid ve Münekkid ne demektir?

Muaheze gibi, “tenkid” de de Arapça kökenli, Osmanlıca bir sözcüktür ve kelime kökeninde “nakd” bulunur. Nakd, değer (kıymet) anlamını taşır ve tenkid de bir şeyin değerini bulmayı ya da değer-değeri bakımından gözden geçirmeyi, ele almayı ifade eder. Münekkid ise tenkid eden kişi (eleştiren) demektir.

S

Kritik sözcüğü nasıl tanımlanır?

Meşrutiyet dönemleri arasında yaygınlaşan ise Fransızca kökenli “critique”
sözcüğünü karşılayan “kritik” sözcüğüdür. Kritik; sanat, edebiyat ve bilim alanındaki yapıtları inceleyerek, onlar hakkında bir hükme-yargıya varma, değerlendirme sanatı” olarak tanımlanır.

S

Eleştiri kavramının tanımı ve ölçütleri nelerdir?

Kavram olarak eleştiri; bir olgunun, bir durumun ya da nesnenin, onu o yapan özgün niteliklerinin, belli bir ölçüt esas alınarak saptanması ve ortaya konması demektir. Bu durumda bir eleştiri için şu üç koşulun bir arada, aynı anda bulunması gerekir:
a. Bir olgu, bir durum ya da bir nesne
b. Doğruluğu, geçerliliği denenmiş, sınanmış bir ölçüt
c. O şeyin (olgu, durum, nesne) niteliklerini bulup çıkarabilen, bir ölçütü tanıyıp kullanabilen ve bulgularını ifade edebilen bir özne (eleştiren-eleştirmen)

S

Bireysel bağlamda eleştiri nasıl açıklanır?

Bireysel bağlamda eleştiri, her şeyden önce (ya da eleştiri sözcüğüne yüklenen yermek, kusur bulmak, kötülemek vb. tüm yan anlamlardan önce) bir hak ve özgürlüktür. Kişinin kendisine sunulan şey ne olursa olsun ve hangi kaynak ya da otoriteden gelirse gelsin, o şeyi kendi aklının süzgecinden geçirmeden kabul etmeme hakkı, özgürlüğüdür. Bu özgürlük sadece kişinin kendi dışında olanları
değil, kendini de eleştirmesi, eleştirebilmesiyle - ki buna “özeleştiri” diyoruz - bir sorumluluğa; kendisini sürekli sorgulayan, dolayısıyla geliştiren-yetkinleştiren bir bilince giden yolu da açacaktır.

S

Toplumsal bağlamda eleştiri nedir?

Toplumsal bağlamda ya da boyutta eleştiri; eleştirel düşünme, düşünebilme ortamının yaratılması, korunması ve bireyin en doğal hakkı olan eleştiri hakkını sonuna kadar, özgürce kullanabilmesi anlamında modern-modernlik-modernite-modernizm kavramıyla doğrudan bağlantılı olarak görülebilir.

S

Modern kavramını açıklaynız.

Ortaçağın ardından Rönesans ve daha sonra Aydınlanma hareketiyle birlikte modern sözcüğü farklı bağlamlarda (toplumsal, ekonomik, bireysel, kurumsal vb.) farklı anlamlar içerse de genel olarak bir eskiden kopuşu, köklü (radikal) bir değişimle birlikte eskiden yeniye geçişi ve güncelliği dile getirir. Böylece modern, baz alınan bir eskiye göre yeniyi ya da yeni olma durumunu tanımlar da diyebiliriz. Bir örnek vermek gerekirse, Rönesans ortaçağa göre modern olarak tanımlanabilir.

S

Modernite ne demektir?

Modernite kavramı ise he ne kadar modernmodernlik ve modernizm kavramlarıyla ilişkili olsa ve ortak bir bağlama dayansa da, modern ve modernizmden farklı, kendine özgü anlamı olan bir kavramdır. Modernite de eski ile bir karşıtlığı ve geleneksel olandan kopuşu ifade eder ancak bu karşıtlık ve kopuş bireysel, toplumsal ve politik yaşam alanlarının tamamındaki köklü değişim ve dönüşümü kapsar. Dahası, söz konusu bu köklü değişim ve dönüşümün temelinde odağa insanı alan bir akılcılık (rasyonalite) vardır.

S

Modernizim nedir?

Modernizm ise modern ve modernite kavramlarıyla ilişkili olmakla beraber, kültür tarihi açısından özel bir anlam taşır ve XIX. yüzyılın ikinci yarısında yaşanan toplumsal (bilimsel, teknolojik, siyasi ve felsefi) değişim ile özellikle sanat alanındaki değişimi, dönüşümü vurgular. Kültür tarihinde kendine özgü bir anlamı olan modernizmin özellikle sanata vurgu yapmasının nedeni, modernitenin ilkeleriyle ortaya çıkan yaşam biçiminin, dünyagörüşünün, gelenekten kopuşun, yeniyi arayışın en çarpıcı, en canlı ve somut örneklerinin sanatın alanında ortaya
çıkması ve gözlenmesidir.

S

Eylem olarak eleştiri ne anlama gelmektedir?

Eleştirinin bir de yalnızca özünü içeren dar anlamı vardır. Bu özü tek bir sözcükle
ifade etmek istersek, “değerlendirme”dir diyebiliriz. İletişim kurduğumuz insanlara karşı tutumumuz, içinde yaşadığımız zamanı, çağı algılayışımız, geçmişi nasıl anlamlandırdığımız, geleceğe yönelik bakışımız, olaylar ya da durumlarda aldığımız kararlar, tercihlerimiz ve davranışlarımız bunları nasıl değerlendirdiğimize dayanır. Eylem olarak eleştiri, eleştirilen şey her ne ise (olgu, olay, durum, yapıt, insan, toplum, bilim, sanat vb.) o şeyi değerlendirme uğraşı, çabasıdır. Değerlendirme uğraşı ya da eylemi ile “değerler” ve “değer” kavramı arasında da güçlü bir bağ vardır.

S

Değer kavramı nasıl açıklanır?

Değer, yani herhangi bir varolanın, bir şeyin değeri, o şeyin kendisiyle aynı türden şeyler arasındaki özel yeridir. Sözgelimi, Amasya elmasının “değer”i, bu elmanın başka elma türleri arasındaki özel yerine ilişkindir. Benzer şekilde, “insanın değeri” dediğimizde, tüm canlı türleri arasında insanın, varlık yapısı gereği, insan olduğu için taşıdığı özel yerine bağlı olan değerden söz ederiz. İnsanın değerinden farklı olarak “insanın değerleri” dediğimizde ise anlaşılması gereken şey, insana özgü olan başarılardır yani bilimdir, sanattır, felsefedir, bilgidir, tekniktir ya da kısaca kültürdür.

S

Değerlendirme nasıl sınıflandırılır?

Değerlendirme, değerlendirilecek nesnesine (objesine) göre farklı şekillerde anlamlandırılıp, sınıflandırılabilir. Buna göre;
a. Olayların ve durumların değerlendirilmesi
b. İnsan başarılarının (Sanat, teknik-teknoloji, bilim, felsefe vb.) değerlendirilmesi
c. Tek tek yapıtların değerlendirilmesi
d. Bir insanın değerlendirilmesi
e. Kişi değerlerinin ve kişilerarası ilişkilerde değerlerin değerlendirilmesinden söz edilebilir.

S

Sanat ve eleştiri arasında nasıl bir ilişki vardır?

Sanatı ve sanattan elde ettiğimiz bilgiyi, insanın, insan yaşamının, anlam ve değer-değerler dünyasının bir eleştirisi (değerlendirmesi) olarak gördüğümüzde eleştiriyi de bir sanat olarak görebiliriz. Bu açıdan baktığımızda eleştiri gerçekten de bir sanattır, edebiyat sanatının bir dalı ya da türüdür. Nasıl öykü, şiir, roman, anı, günce, deneme bir edebi tür ise eleştiri de edebi bir türdür. Öte yandan edebi bir tür olarak eleştiri yalnızca edebiyat yapıtlarını kapsamakla kalmaz resimden müziğe, mimaride heykele, sinemadan tiyatroya sanatın tüm dallarını
kapsar.

S

Berna Moran'a göre eleştirinin işlevi nedir?

Berna Moran eleştirinin işlevini şöyle açıklar: “İyi bir eleştirmen, dolayısıyla iyi bir eleştiri bizim eser karşısındaki yaşantımızı zenginleştirebilir, eserin öğeleri arasında görmediğimiz birtakım ilişkileri kavramamızı sağlayabilir, bunların meydana getirdiği bir dokuyu fark ettirebilir. Böylece esere bakışını bize aktarabilmiş, biz de eseri bu açıdan görmekle bir şeyler kazanmışsak, eleştirmen (eleştiri) görevini yapmış demektir. Gerçi işaret ettiği nitelikler her eserde iyi-kalıcı olmayacağından, yargının doğruluğu değil, akla yatkınlığı söz konusu edilebilir ancak. Bu da öyle sanıyorum ki eleştiriye yeter...”

S

Stefan Zweig eleştirinin önemi nedir?

Stefan Zweig ise eleştirinin önemini, eleştirmenin taşıması gereken nitelikleri şu sözlerle aktarır: “Büyük bir eleştirmen hem sanatçıdır, hem de değildir. Sanatçıdır, çünkü sanatın nasıl oluştuğunu, yaratıcılığın çırpınışlarını, biçimlendirmenin gücünü çok iyi tanır bilir. Ne var ki, sanatçının kendini düş gücünün büyüsüne kaptıran tek yönlülüğü uzaktır ondan. Yargısında bütünüyle özgürdür. Ondan beklenen hem coşkudur, hem akılcılık, hem sevgidir, hem tarafsızlık, hem sanattır hem bilim, hem sanata duyulan saygıdır, hem yargılama
gücü.”

S

Aydın sözcüğünün kökeni ve anlamı nedir?

Sözcüğün köken olarak Eski Yunanca “entelecheia”dan geldiğine ve kendi amacını kendi içinde taşıyan demek olduğuna bakılırsa, aydının (entelektüel) kendi amacı olan ve bu amacı taşımanın sorumluluğunu üstlenen kişi olduğu söylenebilir. Latince kökenli bir sözcük olan “intellectus” ise Ortaçağlarda bilgi ve idrak gibi akılla ilgili konumları ifade eden bir sıfat olarak kullanılmış, “illumine” (aydınlanmış) sözcüğü de yine Latince kökenli bir sözcük olarak Batı dillerine girmişti. Biz ise yüzümüzü Batıya döndüğümüz Tanzimat döneminde “münevver” sözcüğünü kullandık, Cumhuriyetle, dilde yenileşme çabalarıyla birlikte de “aydın” sözcüğünü kullanmaya başladık ve kullanıyoruz.

S

Jean Paul Sartre aydın sözcüğünü nasıl açıklamıştır?

Fransız yazar, filozof Jean Paul Sartre’a göre aydın, kendisini ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokan, küresel insan ve toplum kavramı adına kabullenilmiş gerçeklerin ve bundan kaynaklanan davranışların tümünü sorgulama iddiasında olan kişidir. Başka bir deyişle aydın, üzerine vazife olmayan şeylere karışan birisidir. Bu tanımda aydın kimliğini belirleyen en önemli şey, aydının özerk
(bağımsız) duruşu ve ele aldığı konuyu eleştirel düşünceden kaynaklanan bir bakışla sorgulaması ve değerlendirmesidir.

S

Emre Kongar aydın kavramını nasıl açıklar?

Emre Kongar’a göre, aydının bağımsızlığı sadece mevcut toplumsal, ekonomik veya siyasal iktidardan değil, aynı zamanda toplumun egemen ideolojisinden de bağımsızlık biçiminde algılanmalıdır. Böylece aydın, içinde yaşadığı toplumu, bağımsız bir görüş açısıyla sorgulayan kişi olarak tanımlanabilir. Bu tanımdan yola çıkarak, aydın kimliğini belirleyen niteliklerden birisi onun “muhalif” duruşu ise öbürü de ayırt etmeyi “bilerek” değerlendirme yapabilmesidir. Başka bir deyişle, eleştirisinin temelinde akıldan-akılcılıktan kaynaklanan bir ayırt etme (iyiyi kötüden, doğruyu eğriden, güzeli çirkinden, olumluyu olumsuzdan
vb.) yetisi ve bu yetiyi “bilgi” ile besleme, yoğurma çabası vardır.

S

Ahmet Cemal aydın kavramını nasıl açıklamaktadır?

Ahmet Cemal’e göre “ayırt edebilen” demek olan aydın, bu ayırt etme eylemini yalnızca ve yalnızca bilgi temelinde gerçekleştirmek, bu bağlamda - sürekli bilgiyle beslenen - kendi aklının dışında bir süzgece öncelik tanımamak zorundadır. Aydın kimliğinin ayrılmaz bir parçası olan muhalif duruş ise kendi yararı-çıkarı için değil, hiçbir karşılık gözetmeden tüm bir toplumun, tüm bir insanlığın yararı-çıkarı için çalışmak, düşünce üretmek ve kanaatini yine kimseden korkmadan, çekinmeden topluma, halka duyurabilmek demektir.

S

Aydın kimdir sorusuna Emil Zola'nın yaklaşımı nasıldır?

Aydın kimdir sorusunun Batıdaki, Avrupa’daki en yetkin karşılıklarından biri olarak modern edebiyatın, roman sanatının tanınmış ismi Emile Zola ve onun Dreyfus Olayı (ya da Dreyfus Davası) adlı yapıtı gösterilir. Söz konusu bu yapıt ve Emile Zola örneğinde, aydın olmanın gereklerini ve eleştirel düşünce arasındaki bağ daha somut olarak betimlenebilir. Dreyfus Olayı’nda hakikatin, gerçeğin ortaya çıkarılmasında en önemli pay Emile Zola’nındır. Zola’nın kimliğinde aydın olmanın gerektirdiği sorumluluk, eylem, özerk duruş ve eleştirel bakış, eleştirel düşünce varlık kazanmış, vücud bulmuş ve yalnızca Fransa’ya değil, tüm dünyaya örnek olmuştur.