Medeni Usûl Hukuku Kavramı ve Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı
Toplum halinde yaşayan insanların kurduğu en örgütlü ve büyük yapı nedir?
Toplum halinde yaşayan insanlar, bir kısmı kendilerini buna yönlendiren sebeplerin doğal sonucu, bir kısmı ise bu halde yaşayabilmenin anlamlı, sağlıklı ve sürekli oluşunu temin amacına yönelmiş olan ilişkiler içine girerler. Bu ilişkiler bir taraftan kendileri arasında, diğer taraftan da oluşturdukları topluluklar arasında kurulur. Toplum halinde yaşayan insanların meydana getirdiği en temel ve küçük oluşum aile, en örgütlü ve büyük yapı ise devlettir.
İnsanların toplum halinde yaşarken ilişkilerinin düzenli sürdürülebilmesi için gerekli kurallara ne ad verilir.
İnsanların toplum halinde yaşayışları sırasında, gerek birbirleriyle ve gerekse – aileden devlete kadar – oluşturdukları yapılarla olan ilişkilerinin bir düzen içinde sürdürülebilmesi için birçok kurala ihtiyaç vardır. Bu kuralların toplamı, sosyal düzen kuralları olarak adlandırılır. Bunlar; hukuk, din, ahlak, örf ve âdet ve adabımuaşeret (görgü̈) kurallarıdır.
hangisinde Sosyal Düzen kurallarının yerine getirilmesinde uygulanacak hukuk kurallarına ilişkin müeyyidelerin uygulanmasını güvence altına alan esas yapıya ne ad verilir.
İnsanların toplum halinde yaşayışları sırasında, gerek birbirleriyle ve gerekse – aileden devlete kadar – oluşturdukları yapılarla olan ilişkilerinin bir düzen içinde sürdürülebilmesi için birçok kurala ihtiyaç vardır. Bu kuralların toplamı, sosyal düzen kuralları olarak adlandırılır. Bunlar; hukuk, din, ahlak, örf ve âdet ve adabımuaşeret (görgü̈) kurallarıdır. Söz konusu kategorilerin her biri için ayrı bir müeyyide türünden söz etmek mümkündür. Bununla birlikte, bunlardan sadece hukuk kurallarının riayet görmesi, kendileri için öngörülmüş olan müeyyidelerin cebren (zorla) yerine getirilmesi ayrıcalığına sahiptir. Söz konusu müeyyidelerin cebren yerine getirmesini ise aynı zamanda hukuk kurallarını da koymuş olan ve insanoğlunun bugüne kadar oluşturduğu en büyük ve aynı zamanda en güçlü̈ ve örgütlü̈ yapı olan devletin güvencesine kavuşturulmuştur.
Hukuk kurallarına riayet edilmemesi halinde öngörülen müeyyidenin uygulanmasının güvencesi olan devlet bu yetkisini hangi kuruma bırakmıştır.
Hukuk kurallarına riayet edilmemesi halinde öngörülen müeyyidenin uygulanmasına karar verme yetkisi, modern devlet tarafından, sırf bu maksatla kurulmuş olan kurumlara bırakılmıştır. Bir bütün halinde yargı örgütü̈ ve münferiden ise mahkeme olarak adlandırılan söz konusu kurum, hukuk kurallarına riayet etmemenin bilhassa devlet adına yetki kullanan kamu görevlileri kaynaklı olabileceği de dikkate alınarak yürütme organının dışına çıkarılmakla kalınmamış, ondan (ve bu arada, temel fonksiyonu hukuk kuralını koyma olan yasama organından) bağımsızlaştırılmıştır.
Medeni Usul Hukuku’nda yasaklanmış olan “bizzat ihkak-ı hak” uygulaması nedir?
İhlalin giderilmesi, böylece ortaya çıkan uyuşmazlığın sona erdirilmesi ve bozulan sosyal barışın yeniden tesis edilebilmesi için düşünülebilecek iki yöntem mevcuttur: Bunlardan birincisi, ihlale bağlanan müeyyideyi doğrudan doğruya hak sahibinin kendisinin uygulaması (bizzat ihkak-ı hak), diğeri ise güç kullanma yetkisini münhasıran kendi elinde bulunduran devlete (onun bu iş için görevlendirdiği organ olan mahkemelere) başvurmak. Bizzat ihkak-ı hak, zayıf olanın müeyyideyi uygulayamaması, güçlü olanın ise sübjektif etkilerle aşırıya kaçması ve böylece yeni hak ihlallerine ve uyuşmazlıklara neden olup sosyal barışı daha fazla bozma tehlikesini barındırdığından, modern devlet tarafından (meşru müdafaa ve zaruret hali gibi çok sınırlı haller dışında) kural olarak yasaklanmıştır. Bunun yerine, tarafsız, güçlü ve örgütlü bir yapı olan mahkemelere (devlete) başvurmak, güvenceli, adil ve etkin bir yoldur. Devletin bu görevi ve sorumluluğu üstlenmesiyle onun (yasama ve yürütme yanında) yargı işlevi ortaya çıkmış ve modern devlet bu işlevini, kendi içinde, sırf bu amaçla kurduğu bağımsız mahkemelere (yargı örgütü̈) tevdi etmiştir (AY m. 9).
"Soyut hukuk kurallarının, bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından, somut bir uyuşmazlığın giderilmesi amacıyla, yargısal usullere uyularak tatbik edilmesi” tanımının karşılığı nedir?
Bu çerçevede, yargı kavramını, “soyut hukuk kurallarının, bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından, somut bir uyuşmazlığın giderilmesi amacıyla, yargısal usullere uyularak tatbik edilmesi” olarak tanımlamak mümkündür.
Türk Hukukundaki altı yargı kolu nelerden meydana gelmektedir?
Soyut hukuk kuralının koruduğu menfaatin (hakkın) bireysel yahut toplumsal (kamusal) niteliğine bağlı olarak onun mahkemeler eliyle korunmasında uygulanacak olan usulün (yöntemin) de farklılaştırılması, bu korumanın etkinliği bakımından çoğu zaman kaçınılmazdır. Öte yandan, söz konusu nitelik, korumada bireysel yahut kamusal iradenin önem taşıması acısından da dikkate alınması gerekir. Belirtilen bu iki yön yanında başkaca bazı kriterler de kullanılmak suretiyle yapılan sınıflandırmada, nitelikleri acısından bir bütün teşkil eden dava ve işlerin ayrı bir yargılama usulüne tabi kılınmasıyla oluşturulan bütünlüğe yargı kolu adı verilmektedir. Türk hukukunda altı farklı yargı kolunun bulunduğu söylenebilir: Bunlar; anayasa yargısı, adli yargı, idari yargı, hesap yargısı, secim yargısı ve nihayet uyuşmazlık yargısıdır.
Özel hukuk alanındaki hukuki ilişkilerden kaynaklı uyuşmazlıkların, medeni usul hukuku yöntemleri ile çözümlenmesine dayalı yargıya ne isim verilir?
Genel olarak ifade etmek gerekirse kamu hukuku – özel hukuk ayrımında, özel hukuk alanına giren hukuk dallarında düzenlenmiş olan hukuki ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıkların, hukuk mahkemelerince, medeni usul hukuku tarafından öngörülen yöntemler dahilinde çözümlenmesi, adli yargının “medeni yargı (hukuk yargısı)” (alt) kolu olarak adlandırılmaktadır.
Medeni yargı alanına giren uyuşmazlıkların mahkeme eliyle çözümünde uygulanacak olan yönteme ne isim verilir?
Medeni yargı alanına giren uyuşmazlıkların mahkemeler eliyle çözümünde uygulanacak olan yöntem ayrı bir hukuk disiplinidir. Bu disiplin, Türk hukukunda, medeni usul hukuku olarak adlandırılmaktadır. Ancak, yargılama faaliyetinde, uygulanacak usulün (yöntemin) yanı sıra, yargı örgütü, mahkemelerin görev ve yetkisi, yargılama faaliyetine katılacak olan kişilerin personel rejimi, tebligat ve harçlar gibi pek çok husus da gündeme gelmektedir. Söz konusu bütün yönleri ifade etmek üzere “yargılama hukuku” tabiri kullanılmaktadır. Dolayısıyla, medeni usul hukuku aslında yargılama hukukunun bir alt dalıdır. Ancak, Türk hukukunda, bu tabirlerden biri diğeri yerine kullanılmaktadır. Öte yandan, yargılama hukukuna dahil olan diğer alanlar çoğu zaman ayrı bir dersin konusu yapılmadığından, medeni usul hukuku dersleri içinde onlara da yer verilmektedir.
Devletin egemenlik biçimlerinden birisi olan yargı yetkisini hangi kuruma bırakmıştır?
Egemenliğin kullanım biçimlerinden birini teşkil eden yargı yetkisi, Anayasa’nın 9 uncu maddesi gereğince bağımsız mahkemelere bırakılmıştır. Söz konusu yetkiyi kullanacak olan mahkemelerin kuruluş ve örgütlenişi, çalışmalarına ilişkin dış şartların belirlenmesi ve yargılama faaliyetine doğrudan yahut dolaylı şekilde katılan kişilerin statüleri ile görev ve yetkilerinin belirlenmesi; ayrıca, verilen kararların yerine getirilmesiyle görevli kılınmış cebri icra organlarının kuruluş ve işleyişi, yargı örgütü olarak adlandırılmaktadır.
İlk derecede verilen nihai kararların hukuka uygunluğunu ve ilgili yargı kolunda ülkede içtihat birliğinin sağlanmasını sağlayan mahkemelere verilen genel isim nedir?
Genellikle ilk derecede (ve ayrıca kurulduğu yargı kollarında istinaf derecesinde) verilen nihai kararların hukuka uygun olup olmadığını kontrol eden ve böylece aynı zamanda ilgili yargı kolu acısından ülkede içtihat birliğinin sağlanması görevini yerine getiren mahkemeler yüksek mahkeme olarak adlandırılmaktadır. Anayasaya göre yüksek mahkemeler şunlardır: Anayasa Mahkemesi (m. 146 vd.), Yargıtay (m. 154), Danıştay (m. 155) ve Uyuşmazlık Mahkemesi (m. 158).
Yüksek mahkemeler hangileridir?
Genellikle ilk derecede (ve ayrıca kurulduğu yargı kollarında istinaf derecesinde) verilen nihai kararların hukuka uygun olup olmadığını kontrol eden ve böylece aynı zamanda ilgili yargı kolu acısından ülkede içtihat birliğinin sağlanması görevini yerine getiren mahkemeler yüksek mahkeme olarak adlandırılmaktadır. Anayasaya göre yüksek mahkemeler şunlardır: Anayasa Mahkemesi (m. 146 vd.), Yargıtay (m. 154), Danıştay (m. 155) ve Uyuşmazlık Mahkemesi (m. 158).
Adli yargının medeni yargı alanında ilk derecede görev yapan mahkemelere hangi isim verilir.
Adli yargının medeni yargı alanında ilk derecede görev yapan mahkemelerine hukuk mahkemeleri adı verilir. Önlerine dava yoluyla gelen uyuşmazlıklara ilk önce bakan bu mahkemeler de genel mahkemeler ve özel mahkemeler şeklinde iki gruba ayrılır. Bakacakları dava ve işler belli kişi yahut iş gruplarına göre sınırlandırılmamış bulunan, bilakis, medeni yargı alanına dahil olup bir özel mahkemenin görevine girmeyen bütün uyuşmazlıklara bakmakla görevli kılınan mahkemeler genel mahkeme olarak tanımlanır. Bunlar, her il merkezi ile bölgelerin coğrafi durumu ve iş yoğunluğu dikkate alınarak belirlenen ilçelerde Hakimler ve Savcılar Kurulunun olumlu görüşü alınarak kurulan sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleridir (5235 sK. m. 4, m. 5). Bunların yanında, her biri bir özel kanuna yahut bir genel (temel) kanun içindeki özel düzenlemeye dayanılarak kurulan özel mahkemelerin bakacakları dava ve işler belli kişi yahut iş gruplarına göre belirlenmiş olup kurulmadıkları yerlerde bu mahkemelerin görevine giren dava ve işler de genel mahkemelerce görülür. Medeni yargı alanında ilk derecede görev yapan özel mahkemeler şunlardır: aile mahkemeleri, fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri, icra mahkemeleri, iş mahkemeleri, kadastro mahkemeleri, ticaret mahkemeleri ve tüketici mahkemeleri.
Medeni Yargı Alanında ilk derecede görev yapan özel mahkemeler hangileridir?
Adli yargının medeni yargı alanında ilk derecede görev yapan mahkemelerine hukuk mahkemeleri adı verilir. Önlerine dava yoluyla gelen uyuşmazlıklara ilk önce bakan bu mahkemeler de genel mahkemeler ve özel mahkemeler şeklinde iki gruba ayrılır. Bakacakları dava ve işler belli kişi yahut iş gruplarına göre sınırlandırılmamış bulunan, bilakis, medeni yargı alanına dahil olup bir özel mahkemenin görevine girmeyen bütün uyuşmazlıklara bakmakla görevli kılınan mahkemeler genel mahkeme olarak tanımlanır. Bunlar, her il merkezi ile bölgelerin coğrafi durumu ve iş yoğunluğu dikkate alınarak belirlenen ilçelerde Hakimler ve Savcılar Kurulunun olumlu görüşü alınarak kurulan sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleridir (5235 sK. m. 4, m. 5). Bunların yanında, her biri bir özel kanuna yahut bir genel (temel) kanun içindeki özel düzenlemeye dayanılarak kurulan özel mahkemelerin bakacakları dava ve işler belli kişi yahut iş gruplarına göre belirlenmiş olup kurulmadıkları yerlerde bu mahkemelerin görevine giren dava ve işler de genel mahkemelerce görülür. Medeni yargı alanında ilk derecede görev yapan özel mahkemeler şunlardır: aile mahkemeleri, fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri, icra mahkemeleri, iş mahkemeleri, kadastro mahkemeleri, ticaret mahkemeleri ve tüketici mahkemeleri.
Bütün Uyuşmazlıklara bakmakla görevli kılınan genel mahkemeler hangileridir?
Adli yargının medeni yargı alanında ilk derecede görev yapan mahkemelerine hukuk mahkemeleri adı verilir. Önlerine dava yoluyla gelen uyuşmazlıklara ilk önce bakan bu mahkemeler de genel mahkemeler ve özel mahkemeler şeklinde iki gruba ayrılır. Bakacakları dava ve işler belli kişi yahut iş gruplarına göre sınırlandırılmamış bulunan, bilakis, medeni yargı alanına dahil olup bir özel mahkemenin görevine girmeyen bütün uyuşmazlıklara bakmakla görevli kılınan mahkemeler genel mahkeme olarak tanımlanır. Bunlar, her il merkezi ile bölgelerin coğrafi durumu ve iş yoğunluğu dikkate alınarak belirlenen ilçelerde Hakimler ve Savcılar Kurulunun olumlu görüşü alınarak kurulan sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleridir (5235 sK. m. 4, m. 5). Bunların yanında, her biri bir özel kanuna yahut bir genel (temel) kanun içindeki özel düzenlemeye dayanılarak kurulan özel mahkemelerin bakacakları dava ve işler belli kişi yahut iş gruplarına göre belirlenmiş olup kurulmadıkları yerlerde bu mahkemelerin görevine giren dava ve işler de genel mahkemelerce görülür. Medeni yargı alanında ilk derecede görev yapan özel mahkemeler şunlardır: aile mahkemeleri, fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri, icra mahkemeleri, iş mahkemeleri, kadastro mahkemeleri, ticaret mahkemeleri ve tüketici mahkemeleri.
İlk derece mahkemelerde verilen kararların denetiminin yapıldığı kanun yolları için Adalet Bakanlığı tarafından kurulmuş bölge adliye mahkemeleri, ne amaçla kurulmuştur ve diğer adı nedir?
İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararların eksik veya yanlış olması ihtimali her zaman mevcuttur. Bunu göz önünde bulunduran kanun koyucu, aynı zamanda hak arama özgürlüğünün de bir gereği olarak ilk derecede verilen kararların denetiminin yapıldığı kanun yolları için ayrı bir mahkeme örgütlenmesine gitmiştir. Buna göre, Adalet Bakanlığınca, bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde bulundurularak belirlenen yerlerde, ilk derecede verilen ve verildiği anda kesin olmayan nihai kararların hukuk ve vakıa (olgu) acısından kanun yolu denetiminin (istinaf) yapıldığı bölge adliye mahkemeleri kurulur. Bu mahkemelerin diğer adı İstinaf mahkemeleridir. (5235 sK. m. 25/1).
Bölge adliye mahkemelerinde verilen nihai kararların denetiminin yapılması amacıyla kurulmuş en üst mahkemenin ismi nedir?
Bölge adliye mahkemelerince verilip, verildiği anda kesin olmayan nihai kararların hukuka uygunluk (temyiz) denetiminin yapılması ve ayrıca ülkede içtihat birliğinin sağlanması amacıyla kurulmuş olan Yargıtay (Anayasa m. 154; 2797 sayılı Yargıtay Kanunu m. 1), adli yargıya ilişkin yargı örgütlenmesinde en üst mahkeme konumundadır.
Mahkemelerde yargılama faaliyetinin yürütülmesinde görev alan personel grupları nelerdir?
Yargılama faaliyetinde taraf sıfatıyla yer alan kişilerin durumu ile onların iradi temsili (davaya vekalet konusunu) ayrı bir başlıkta ele alınmıştır. (Daha fazla bilgi için “Davada Taraflar Ve Yargılamaya Katılan üçüncü̈ Kişiler” başlıklı 3. Bölümü̈ inceleyiniz.) Burada sadece söz konusu faaliyeti mahkeme adına yürüten kişiler ele alınmaktadır. Bu çerçevede özellikle üzerinde durulması gereken üç grup süje vardır: Bunlar; hakimler, zabıt katipleri ve diğer yazı işleri görevlileridir. Cumhuriyet savcılarının kamu düzenini ilgilendiren bazı hallerde acık bir kanun hükmü̈ gereğince hukuk davası açmaları dışında, medeni usul hukuku acısından herhangi bir görevleri bulunmadığından, onlara ayrıca değinilmemektedir.
Mahkemelerde bulunan süjelerden hangisinin gerektiğinde geçici yetkili noter yardımcılığı ve icra, iflas müdürlüğünü de yapma yetkisi bulunmaktadır.
Yargılama faaliyetiyle ilgili kayıt, dosya tutma, yazışma, arşiv ve benzeri daha pek çok işin yerine getirilmesi gerekir. Bu işlerin tamamı, yazı işleri müdürünün sorumluluğu altında, diğer yardımcı personel (mahkeme yazı işleri memurları) tarafından yapılır. Yazı işleri müdürleri, ayrı bir noterlik kurulmamış olan yerlerde geçici yetkili noter yardımcılığı (Noterlik K. m. 32) ile ayrı bir icra ve iflas dairesi kurulmamış olan yerlerde, icra ve iflas müdürlüğü görevlerini de ifa ederler (İİK m. 1, III).
Hangi sebepler ile hakimler davalardan yasaklı sayılabilir.
a) Kendisine ait olan veya doğrudan doğruya ya da dolayısıyla ilgili olduğu davada,
b) Aralarında evlilik bağı kalkmış olsa bile eşinin davasında,
c) Kendisi ve eşinin altsoy veya üstsoyunun davasında,
d) Kendisi ile arasında evlatlık bağı bulunanın davasında,
e) Üçüncü̈ derece de dahil olmak üzere, kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı kalksa dahi kayın hısımlığı bulunanların davasında,
f ) Nişanlısının davasında,
g) İki taraftan birinin vekili, vasisi, kayyımı veya yasal danışmanı sıfatıyla hareket ettiği davada/p>
Sosyal düzen kuralları nelerdir?
Sosyal düzen kuralları; hukuk, din, ahlak, örf ve âdet ve adabımuaşeret (görgü) kurallarıdır.
Yargı kavramı nedir?
Yargı, soyut hukuk kurallarının, bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından, somut bir uyuşmazlığın giderilmesi amacıyla, yar-gısal usûllere uyularak tatbik edilmesidir.
Yargı kolu ne demektir?
nitelikleri açısından bir bütün teşkil eden dava ve işlerin ayrı bir yargılama usûlüne tâbi kılınmasıyla oluşturulan bütünlüğe yargı kolu adı verilmektedir.
Medeni usûl hukuku ne demektir?
Medeni usûl hukuku, medenî yargı ala-nına giren uyuşmazlıkların mahkemeler eliyle çözümünde uygulanacak olan ayrı bir hukuk disiplinidir.
Yüksek mahkeme nedir?
Yüksek mahkeme, ilk derecede (ve ayrıca kurulduğu yargı kollarında istinaf derecesin-de) verilen nihai kararların hukuka uygun olup olmadığını kontrol eden ve ilgili yargı kolu açısından ülkede içtihat birliğinin sağ-lanması görevini yerine getiren mahkemedir.
Medeni usûl hukukunun konusu nelerden oluşur?
Medeni usûl hukukunun konusunu, mahke-meye yöneltilen bir dava veya talebin mahkeme tarafından karara bağlanmasına kadar olan sü-recin yöntem açısından düzenlenmesine, verilen kararın kesinleşmesine ve kararın doğurduğu sonuçların ortaya konulmasına dair kurallar oluşturur.
Medeni usûl hukukunun amacı nedir?
medeni usûl hukukunun amacı, esas itibariyle, mahkeme önüne gelen dava ve taleplerin hukuka uygun ve akılcı bir yöntemle karara bağlanmasıdır. Bu sayede sağlanan hukuki güvenlik ve barış ile bunların hizmet ettiği sosyal barış ise ikincil amaçlar, daha doğrusu dolaylı sonuçlardır.
Talep nasıl adlandırılır?
Karar vermesi için mahkeme önüne getirilen diğer hususlara yönelik başvurular ise “talep” olarak adlandırılır.
Türk milleti adına yargı yetkisini kullanmak üzere kurulan mahkemeler, personel itibariyle kaç unsurdan oluşur?
Türk milleti adına yargı yetkisini kullanmak üzere kurulan mahkemeler, personel itibariyle üç unsurdan oluşan bir bütündür. Bunlar arasında yargı yetkisini fiilen kullanan hâkimdir. Zabıt kâtibi ile yazı işlerinde görev yapan diğer kişilerin işlevleri doğrudan yargı yetkisinin kullanılması niteliğinde olmayıp yargısal faaliyetin bir düzen içinde yürütülmesini sağlamak üzere, hâkime destek olmaya yöneliktir.
Adli ve idari yargıda hâkimlik mesleğini düzenleyen temel kanun hangi kanundur?
Adli ve idari yargıda hâkimlik mesleğini düzenleyen temel kanun, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’dur.
Kuvvetler ayrılığı ne demektir?
Anayasa’nın 2’nci maddesinde, Cumhuriyetin nitelikleri arasında yer verilen “hukuk devleti” ilkesinin gerçekleşmesi açısından en önemli koşullardan birisi, kuvvetler ayrılığıdır. Kuvvetler ayrılığından söz edebilmek için, yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin farklı ellerde toplanmış olması yetmez, ayrıca bu yetkileri kullanan organların birbirinden bağımsız olmaları da gerekir.
Hukuk devleti olmanın şartları nelerdir?
hukuk devleti olabilmek için kuvvetler ayrılığı yanında, mahkemelerin bağımsızlığı ile yasama ve yürütmenin işlemlerinin yargısal denetimi kaçınılmazdır.
Hâkimler (ve savcılar) idari görevleri yönünden hangi bakanlığa bağlıdırlar?
Hâkimler (ve savcılar) idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığına bağlıdırlar
Hukuk Muhakemeleri Kanunu, medeni yargı açısından hâkimlerin tarafsızlığını sağlamaya yönelik iki ayrı müesseseye yer vermektedir. Bunlar nelerdir?
Hukuk Muhakemeleri Kanunu, medeni yargı açısından hâkimlerin tarafsızlığını sağlamaya yönelik iki ayrı müesseseye yer vermektedir. Bunlardan birincisi hâkimin yasaklılığı, ikincisi ise hâkimin reddidir.
Hâkimin yasaklılık sebepleri nelerdir?
a) Kendisine ait olan veya doğrudan doğruya ya da dolayısıyla ilgili olduğu davada,
b) Aralarında evlilik bağı kalkmış olsa bile eşinin davasında,
c) Kendisi ve eşinin altsoy veya üstsoyunun davasında,
d) Kendisi ile arasında evlatlık bağı bulunanın davasında,
e) Üçüncü derece de dahil olmak üzere, kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı kalksa dahi kayın hısımlığı bulunanların davasında,
f ) Nişanlısının davasında,
g) İki taraftan birinin vekili, vasisi, kayyımı veya yasal danışmanı sıfatıyla hareket ettiği davada.
Hangi durumlar Hâkim hakkında ret sebebidir?
a) Davada iki taraftan birine öğüt vermiş ya da yol göstermiş,
b) Davada iki taraftan birine veya üçüncü kişiye, kanunen gerekmediği hâlde, görüşünü açıklamış olması,
c) Davada, tanık veya bilirkişi olarak dinlenmiş veya hâkim ya da hakem sıfatıyla hareket etmiş olması; uyuşmazlıkta arabuluculuk veya uzlaştırmacılık yapmış bulunması,
d) Davanın, dördüncü derece de dahil yansoy hısımlarına ait olması,
e) Dava esnasında, iki taraftan birisi ile davası veya aralarında bir düşmanlık bulunması.
Ret talebi nasıl ileri sürülür?
Öncelikle ret talebinin ileri sürülmesi gereken zaman açısından önemli bir sınırlama mevcuttur. Buna göre, ret sebebini bilen tarafın ret talebini en geç ilk duruşmada ileri sürmesi gerekir. Eğer ret sebebi davaya bakıldığı sırada öğrenilmişse, ret talebinin en geç takip eden ilk duruşmada ve yeni bir işlem yapılmadan önce ileri sürülmesi aranmaktadır. Bu sürelere riayet edilmeksizin ileri sürülen ret talebi dinlenmez (HMK m. 38/1). Herhâlde, ret talebinin ileri sürülebileceği sürenin azami sınırının ilk derece mahkemesindeki son duruşma olduğu açıktır.
Ret talebi nasıl yapılır?
Ret talebinin mutlaka dilekçeyle yapılması; dilekçede ret sebepleri ile delil veya emarelerin açıkça gösterilmesi, varsa belgelerin eklenmesi gerekir
Ret talebi hangi durumlarda geri çevrilir?
Ret talebi süresi içinde yapılmamışsa,
Ret sebebi ve bu sebebe ilişkin inandırıcı delil veya emare gösterilmemişse
Ret talebinin davayı uzatmak amacıyla yapıldığı açıkça anlaşılıyorsa,
Ret talebinin reddi hâlinde ne olur?
Ret talebinin reddi hâlinde, reddi istenen hâkim davaya (kaldığı yerden itibaren) bakmaya devam eder
Ret talebinin kabulü hâlinde ne olur?
Ret talebinin kabulü hâlinde, davaya bir başka hâkim tarafından bakılacaktır.
Ret talebinin kabulü halinde, hakkında ret sebebi bulunan hâkim huzuruyla yapılan bütün işlemlerin iptal edilmesi söz konusu değildir.