Geçici Hukukî Korumalar
Esas itibariyle medenî usûl hukukunun amacı nasıl açıklanabilir?
Medenî usûl hukukunun amacı, esas itibariyle, mahkeme önüne gelen dava ve taleplerin hukuka uygun ve akılcı bir yöntemle karara bağlanmasını sağlayarak maddî hukukun taraflara sağladığı subjektif hakların gerçekleştirilmesidir.
Geçici hukukî koruma tedbirlerinin var olma nedenlerini açıklayınız.
Geçici hukukî koruma tedbirlerinin var olma nedenleri aşağıdaki şekilde açıklanabilir:
- Mahkemeden hukukî korunma talep edilmesiyle başlayan davanın veya diğer yargılamaların (örneğin çekişmesiz yargı veya iflâsın ertelenmesi gibi geçici hukukî koruma yargılaması) yürütülerek sonuca bağlanması belirli bir süreyi gerektirmektedir. Bu sürenin normalden daha uzun olması nedeniyle, yargılamanın konusu olan hakkın zarar görmesi veya yok olması ihtimali bulunabilir. Böyle bir ihtimalde, geçici hukukî koruma tedbirinden yararlanılması ileride doğması muhtemel ve telafisi imkânsız zararların doğmasını engeller.
- Kötüniyetli karşı taraf, yargılama sürecinde, uyuşmazlık konusu olan şeyi bir başkasına devredebilir, saklayabilir, kaçırabilir, yok edebilir veya an azından ona zarar verecek eylemlerde bulunabilir. Geçici hukukî korumalar sayesinde, karşı taraftan kaynaklanabilecek zararların önüne geçilir. Örneğin, dava konusu taşınır malın davalının elinden alınarak, yediemin olarak üçüncü bir kişiye verilmesi veya muhafaza altına alınması, davalının kötüniyetli davranışları nedeniyle o malın zarar görmesini veya malın üçüncü kişilere devredilmesini önler.
- Hukukî korunmanın gerçekleştirilmesi için davanın sona ermesini beklemek, taraf bakımından ileride telafisi mümkün olmayan zararların ortaya çıkmasına neden olabilir. Geçici hukukî korumalar, bu zararların doğmasını veya zarar meydana gelmiş olsa bile artmasını engeller.
Geçici hukukî korumaların ortak ve belirgin özellikleri nelerdir?
Geçici hukukî korumaların ortak ve belirgin özellikleri aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
• Mahkemelerden talep edilebilir ve ancak mahkemelerce karar verilebilir.
• Sağladığı hukukî koruma geçici olup, dava ile talep edilen hukukî korunmayı güvence altına almaya yöneliktir.
• Geçici hukukî koruma kararı verilmesini gerektiren koşulların yaklaşık olarak ispat edilmesi yeterlidir. Kesin hukukî koruma talebinden farklı olarak tam (kesin) ispat aranmaz.
• Karşı tarafın hukukî dinlenilme hakkı (savunma imkânı) geçici hukukî koruma kararının verilmesinden sonraki bir zamana ertelenebilir. Başka bir ifadeyle, karşı taraf dinlenmeden de tedbir kararı verilebilir.
• Geçici hukukî koruma taleplerine ilişkin yargılama usûlleri mümkün olduğunca basit, hızlı ve kolay yargılama yapılmasını sağlayacak şekilde düzenlenmiştir. Zira, geçici hukukî korumanın doğası gereği, tedbir kararının en kısa sürede alınabilmesi ve uygulanabilmesi gerekir.
Geçici hukuki korumalar ve dava arasındaki farkları açıklayınız.
Geçici hukukî korumalar, davadan farklı olarak, taraflar arasındaki uyuşmazlığı geleceğe yönelik olarak ve nihai şekilde sona erdirmezler. Geçici hukukî korumanın işlevi, dava veya diğer yargılama süreçlerine ek olarak, nihai hukukî korumanın etkin şekilde gerçekleştirilmesine yardımcı olmak ve böylece hak arama özgürlüğünün kullanılmasını kolaylaştırmaktır.
İhtiyati tedbir kavramını açıklayınız.
İhtiyatî tedbir, mahkeme tarafından asıl hukukî korunma talebi hakkında kesin hüküm verilinceye kadar devam eden, tarafların durumlarında ya da dava konusu hak veya şeyde meydana gelebilecek zararları önleme amacına hizmet eden, geçici nitelikte bir hukukî korumadır.
İhtiyati tedbirin amacı nedir?
İhtiyatî tedbirin amacı, genel olarak asıl hukukî korunma talebinin sonucunu güvence altına almaktır. Bugün gelinen noktada ise ihtiyatî tedbirler, amaçları bakımından, teminat, eda ve düzenleme amaçlı tedbirler şeklinde üç gruba ayrılmaktadır.
Teminat amaçlı ihtiyatî tedbirlerde, hukukî korunma talebine konu olan hakkın icrası (gerçekleştirilmesi) güvence altına alınır.
Eda amaçlı ihtiyatî tedbirlerde, hukukî korunma talebine konu olan hakkın geçici olarak gerçekleştirilmesi söz konusudur.
Düzenleme amaçlı ihtiyatî tedbirlerde ise, hukukî korunma talebinin konusu olan hukukî ilişkinin geçici olarak düzenlenmesi amaçlanır.
İhtiyati tedbir kararı verilmesi için gerekli şartlar nelerdir?
İhtiyatî tedbirin şartları Hukuk Muhakemeleri Kanununun 389. maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre, ihtiyatî tedbir kararı verilebilmesi için;
- ihtiyatî tedbir talebine konu olan bir hakkın mevcut olması,
- bu hakkı veya hakka konu olan şeyi tedbiren korumayı gerekli kılan sebeplerin bulunması,
- tedbir talep eden tarafın, kural olarak, karşı tarafın veya üçüncü kişilerin muhtemel zararlarını karşılamak için teminat göstermesi gerekir.
Uyuşmazlığın hangi aşamasında ihtiyati tedbir talebinde bulunulabilir?
İhtiyatî tedbir henüz dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra talep edilebilir. İhtiyatî tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise, ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir.Ayrıca şartları oluşmuşsa, istinaf incelemesini yürüten bölge adliye mahkemesinden de ihtiyatî tedbir talep edilebilir. Zira, bölge adliye mahkemesinde uygulanacak usûl hükümleri için ilk derece yargılama usulüne atıfta bulunulduğundan ve gerektiğinde bölge adliye mahkemesi vakıa derecesi olarak tahkikatı tamamlayabileceğinden tedbir kararı verebilir.
Tam ispat-yaklaşık ispat kavramlarını açıklayınız.
Bir vakıanın ispat edilmiş sayılması için, kesinlik sınırındaki bir ihtimal derecesi (geçmişte meydana gelen vakıaların ispatında mutlak bir kesinlikten söz edilemez, yanılma olasılığı her zaman vardır) kabul edilmişse tam ispat, ağır basan ihtimal derecesi kabul edilmiş ise yaklaşık ispattan söz edilir.
İhtiyati tedbir kararının içeriğini açıklayınız.
İhtiyatî tedbir kararının içeriği, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 391. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiştir. Bu hükme göre, kararda “ihtiyatî tedbir talep edenin, varsa kanuni temsilcisi ve vekilinin ve karşı tarafın adı, soyadı ve yerleşim yeri ile talep edenin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası; tedbirin, açık ve somut olarak hangi sebebe ve delillere dayandığı; tereddüde yer vermeyecek şekilde, neyin üzerinde ve ne tür bir tedbire karar verildiği; talepte bulunanın, ne tutarda ve ne türde bir teminat göstereceği” yazılmalıdır.
İhtiyati tedbir kararının uygulanması için izlenmesi gereken süreci açıklayınız.
Mahkemeden ihtiyatî tedbir kararı alan taraf, bu kararın uygulanması için, verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde talepte bulunmak zorundadır. Aksi hâlde, kanuni süre içinde dava açılmış olsa dahi, tedbir kararı kendiliğinden kalkar. Zira, tedbir kararının en kısa süre içinde yerine getirilmesi için talepte bulunulması, geçici hukukî korumanın doğasında yer aldığından, ihtiyatî tedbir kararının uzun süre uygulanmadan ayakta kalması, bu tedbirin kötü niyetle kullanılma olasılığını gündeme getirmektedir. İhtiyatî tedbirin ayakta kalması için bir haftalık süre içinde talepte bulunulması yeterli olup, kararın uygulanması şart değildir.
Tedbir kararının uygulanması talebi, kararı veren mahkemenin yargı çevresinde bulunan veya tedbir konusu mal ya da hakkın bulunduğu yer icra dairesine yöneltilmelidir.
İhtiyatî tedbiri uygulayan memur, bir tutanak düzenleyerek, bu tutanağın bir örneğini tedbir sırasında hazır bulunana tarafa veya üçüncü kişiye verir ya da hazır bulunmayan tarafa ve duruma göre üçüncü kişiye tebliğ eder.
İhtiyatî tedbir kararının uygulanması için, gerekirse zor kullanılabilir
Dava açılmasından önce ihtiyatî tedbir kararı verilmişse, tedbir talep eden, bu kararın uygulanmasını talep ettiği tarihten itibaren ne kadar süre içinde esas hakkındaki davasını açmalıdır? Gerekçesiyle açıklayınız.
Dava açılmasından önce ihtiyatî tedbir kararı verilmişse, tedbir talep edenin, bu kararın uygulanmasını talep ettiği tarihten itibaren iki hafta içinde esas hakkındaki davasını açmasını; dava açtığına ilişkin evrakı, kararı uygulayan memura ibraz etmesini ve karşılığında bir belge almasını bir zorunluluk olarak düzenlenmiştir. Mahkemeden tedbir kararı alan taraf, bu zorunluluğun gereğini yerine getirmediği taktirde, tedbir kendiliğinden kalkar (HMK m. 397, I). Söz konusu düzenleme, ihtiyatî tedbir ile asıl hukukî koruma (dava) arasında sıkı bir bağ olduğunu ve ihtiyatî tedbirin asıl yargılamanın tamamlayıcısı olduğunu göstermektedir.
İhtiyati tedbir kararına karşı başvurulabilecek yollar nelerdir? Açıklayınız.
İhtiyatî tedbir talebi kabul edilirse, bu kez, ihtiyatî tedbirin iptal edilmesi, kaldırılması veya değiştirilmesini isteyen taraf veya ilgili, ihtiyatî tedbir kararına karşı farklı yollara başvurabilir. Bu imkânlar,
• ihtiyatî tedbir kararına itiraz,
• teminat karşılığı ihtiyatî tedbirin değiştirilmesi ve kaldırılması talebi,
• ve durum ve şartların değişmesi nedeniyle ihtiyatî tedbirin kaldırılması talebi şeklinde sıralanabilir.
Lehine tedbir kararı verilen tarafın tazminata mahkum edilebilmesi için gerekli şartlar nelerdir?
Lehine tedbir kararı verilen tarafın tazminata mahkum edilebilmesi için gerekli şartlar aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
• İhtiyatî tedbir haksız olmalıdır. İhtiyatî tedbirin haksız sayılması için;
a- İhtiyatî tedbir talebinde bulunduğu an itibariyle, talepte bulunanın haksız olduğunun anlaşılması,
b- İhtiyatî tedbirin gerekleri süresi içinde yerine getirilmediğinden, tedbirin kendiliğinden kalkması (HMK m. 393, I ve m. 397, I),
c- Ya da tedbirin itiraz üzerine kaldırılmış olması (HMK m. 394) gerekir.
• Haksız ihtiyatî tedbir nedeniyle bir zarar doğurmuş olmalıdır.
• Haksız ihtiyatî tedbir ile ortaya çıkan zarar arasında uygun illiyet (nedensellik) bağı bulunmalıdır.
• Kural olarak tedbir kararı icra edilmiş olmalıdır.Ancak, ihtiyatî tedbir nedeniyle tazminat talep edilebilmesi için, tedbirin uygulanması şart değildir.
Delil tespiti kavramını açıklayınız.
Delil tespiti de ihtiyatî tedbir ve diğer geçici hukukî korumalar gibi, bir davada talep edilen hukukî korunma sonucunu engelleyebilecek tehlikeleri ve diğer durumları bertaraf etmeye yönelik bir geçici koruma tedbiridir.
Delil tespiti, uyuşmazlığın çözümü için gerekli olan delillerin bazı durumlarda zamanından önce toplanarak güvence altına alınmasını sağlamaya hizmet etmektedir. Bu yönüyle, ihtiyatî tedbirden farklı olarak dava ile talep edilen hak veya malın değil, bu davanın aydınlanması için gerekli olan delillerin korunması için öngörülmüş bir tedbirdir.
Delil tespiti ile tespit davası arasındaki farkı açıklayınız.
Delil tespiti bir geçici hukukî koruma olup, tespit davası ile karıştırılmamalıdır. Tespit davası, uyuşmazlık konusu olan bir hakkın veya hukukî ilişkinin var olup olmadığının tespiti ya da bir belgenin sahte olup olmadığının tespiti amacıyla açılan davadır. Oysa delil tespiti, hukukî ilişkilerin tespitine değil, uyuşmazlık konusu vakıalara ilişkin delillerin tespitine yarayan bir geçici koruma tedbiridir. Vakıalar tek başına tespit davasının konusu olamazken, delil tespit yoluyla vakıaların ve delillerinin tespit ettirilmesi mümkündür.
Delil tespiti ile noter tarafından icra edilen tespit işlemleri arasındaki farkı açıklayınız.
Delil tespiti noterlerden tarafından icra edilen tespit işlemlerinden de farklıdır. Noterlerce yapılan tespit işlemleri, her ne kadar Kanunda Noterlik Kanunu uyarınca yapılan vakıa tespitine ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmişse de, Hukuk Muhakemeleri Kanunu anlamında delil tespiti olarak değerlendirilmez ve delil tespitine bağlanan hukukî sonuçları doğurmaz. Mahkemeler, noterlerce yapılan tespitleri, ancak bir takdiri delil olarak değerlendirebilir. Noter tarafından aynı konuda daha önce tespit işlemi yapılmış olması, delil tespiti talep edilmesine ve icrasına engel değildir.
Delil tespiti için talepte bulunanın hukuki yararının olup olmadığı nasıl belirlenir?
Delil tespiti için talepte bulunanın hukukî yararı bulunmalıdır. Delilin hemen tespit edilememesi halinde kaybolması ya da ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşması ihtimali varsa, talepte bulunanın hukukî yararının var olduğu kabul edilir.
Delil tespitinde görevli ve yetkili mahkeme nasıl belirlenir? Açıklayınız.
Delil tespitinde görevli ve yetkili mahkeme asıl davanın açılmış olup olmadığına göre belirlenmelidir. Henüz dava açılmamış ise, delil tespiti esas hakkındaki davaya bakmakla görevli ve yetkili olan mahkemeden veya keşif veya bilirkişi incelemesine konu olacak şeyin bulunduğu yahut tanık olarak dinlenecek kişinin oturduğu yer sulh hukuk mahkemesinden talep edilir. Buna göre, dava açılmadan önceki delil tespitleri, asıl davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkeme veya sulh hukuk mahkemesi tarafından yapılabilir. Asıl dava daha sonra görevli ve yetkili asliye hukuk mahkemesinde açılmış olsa dahi, bu davada, daha önce delil tespiti yapan sulh hukuk mahkemesinin görevsiz ve yetkisiz olduğu ileri sürülemez. Buna karşılık, dava açıldıktan sonraki delil tespiti talepleri hakkında, sadece asıl davanın görüldüğü mahkeme görevli ve yetkilidir.
Delil tespiti talebinde bulunan taraf dilekçesinde hangi unsurlara yer vermelidir?
Delil tespiti, dilekçeyle talep edilmelidir. Talepte bulunan, dilekçesinde,
• tespiti istenen vakıaları,
• tanıklara veya bilirkişilere sorulmasını istediği soruları,
• delillerin kaybolacağı veya gösterilmesinde zorlukla karşılaşılacağı kuşkusunu uyandıran sebepleri,
• aleyhine delil tespiti talep edilen kişinin ad, soyad ve adres bilgilerini belirtmelidir. Bununla beraber, aleyhine tespit yapılacak kişinin kimliği ve adresi tespit edilemiyorsa, delil tespiti talebi yine de geçerlidir.