Aile Kavramı, Nişanlanma, Nişanın Sona Ermesi, Evlenme ve Evlenmenin Şartları
Aile hukuku nedir?
Aile hukuku, kişilerin aile çevresindeki ilişkilerini düzenleyen medeni hukuk dalıdır. Aile hukuku, Medeni Kanunumuzun ikinci kitabında düzenlenmekte olup 118-494 maddeleri arasında yer almaktadır. Aile hukukunu düzenleyen ikinci kitap üç kısma ayrılmıştır. Birinci kısım “evlilik hukuku” (m. 118-281), ikinci kısım hısımlık (m. 282-395) ve üçüncü kısım vesayet (m. 396-494) konularını düzenlemektedir.
Aile hukukuna özgü ilkeler nelerdir?
Aile hukukuna özgü temel ilkeler şunlardır: a) Birlik ilkesi b) Süreklilik ilkesi c) Zayıfların korunması ilkesi d) Eşitlik ilkesi e) Düzenleme serbestîsinin bulunmaması ilkesi.
Ailenin tanımı nedir?
Aile terimi, en geniş kapsamlı olarak, bir soydan gelenleri, bir sülaleyi belirtmek üzere kullanılan bir terimdir. Medeni Kanununda aile üç farklı anlamda kullanılmıştır:
Yalnızca kadın ile kocadan oluşan birlik dar anlamda aileyi ifade etmektedir. Medeni Kanunumuz dar anlamda aileyi “Evlilik Birliği” şeklinde ifade etmektedir (TMK. m. 185).
Geniş anlamda aile, ana, baba ve çocukların oluşturduğu topluluğu ifade eder. Medeni Kanunun ikinci kısmının, altıncı ayırımı “Velayet” başlığıyla bu anlamdaki aileyi düzenlemektedir (TMK. m. 335-363).
En geniş anlamda aile kavramına, ana, baba ve çocukların dışında, kan ve kayın hısımları, bir sözleşme ilişkisi içinde aile ile birlikte yaşayan işçi, hizmetli ve yardımcıları da girmektedir. Bu anlamdaki aile Medeni Kanunumuzun 367 vd. maddelerinde “Ev Düzeni” başlığıyla düzenlenmektedir.
Medeni Kanun'a göre nişanlama ne şekilde ifade edilir?
Medeni Kanunumuz nişanlanmayı kısaca “evlenme vaadi” olarak ifade etmiştir. Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Tarafların herhangi bir yolla, sözle veya davranışla birbirlerine evlenmeyi vaat etmeleri nişanlanma ilişkisinin kurulması için yeterlidir. Bu açıdan bakıldığında nişanlanma olmadan evlenmenin gerçekleşmesi, özellikle evlenmenin şekli koşulları dikkate alındığında mümkün değildir. Evlenmek üzere kadın ve erkeğin başvuruda bulunması bile, bu başvuru yapıldığı an bakımından nişanlanmanın zîmnen gerçekleştiği anlamına gelir.
Nişanlanmanın hukuki niteliği nedir?
Nişanlanmanın hukuki mahiyeti konusunda tam bir fikir birliği yoktur. Doktrinde bazı yazarlara göre nişanlanma sözleşme niteliğindedir. Çünkü nişanlanma sözleşmelerde olduğu gibi tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanıyla kurulmaktadır. Diğer bazı yazarlara göre ise nişanlanma evlenme sözleşmesini kurmayı vaat eden bir ön sözleşme niteliğini taşımaktadır.
Nişanlanmanın sözleşme olduğunu kabul etmeyenler, nişanlanmanın bir hukuki ilişki yaratma niteliğinde olduğunu savunurlar.
Sonuç olarak doktrinde daha ziyade hâkim olan ve bizim de katıldığımız görüşten yola çıkarak, nişanlanmayı, “aile hukuku nitelikli kendine özgü bağımsız bir sözleşme” olarak niteleyebiliriz.
Nişanlanmanın kurucu unsurları nelerdir?
Öncelikle nişanlanmanın iki temel kurucu unsuru vardır. Bunlardan ilki nişanlanacak kişilerin ayrı cinsten olması, ikincisi de bir erkekle bir kadının karşılıklı olarak evlenme vaadinde bulunmasıdır. Nişanlanma bir sözleşme olduğu için, niteliğiyle bağdaştığı ölçüde Borçlar Kanununun 1-206. maddeleri arasında yer alan sözleşmelerle ilgili genel hükümler uygulanabilir. Bu nedenle her şeyden önce, nişanlanma sözleşmesinin kurulabilmesi için, nişanlıların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları gerekir (TBK. m. 1/I). Nişanlanan tarafların iradeleri bozuk olmamalı, muvazaalı olmamalı, hata, hile, tehdit hallerinden biri bulunmamalıdır. Nişanlanma iradesi açık olabileceği gibi örtülü de olabilir. Nişanlanma iradesinin açıklanması şahsa sıkı sıkıya bağlı olup, mutlaka nişanlanacak kişiler tarafından açıklanmış olması gerekir. Bu nedenle nişanlanma temsilci aracılığı ile yapılamaz. Ancak bir aracı (haberci) vasıtasıyla yapılabileceği kabul edilmektedir. Evlenmeden farklı olarak nişanlanmanın bir şarta bağlı olarak da yapılabilmesi mümkündür.
Nişanlanmanın şekli koşulları nelerdir?
Medeni Kanunumuz 118. maddesinde, “Nişanlanma, evlenme vaadiyle olur” ifadesiyle nişanlanmanın şekli koşulunu ortaya koymaya çalışmıştır. Buna göre nişanlanacak kişilerin nişanlanma yolunda iradelerini açıklamaları gerekmektedir. Ancak evlenme vaadinin, başka bir ifade ile bu doğrultudaki irade açıklamasının hangi şekilde yapılacağı hususunda Kanunda bir açıklık yoktur. Evlenme vaadinden amaç, ileride birbirleriyle evlenecek olan kişilerin bu niyetlerini açığa vurmalarıdır. Nişan töreninin yapılması, yüzük takılması ya da benzeri nitelikli ailelerin de katıldığı ritüellerin gerçekleştirilmesi hukuken bir zorunluluk değildir. Önemli olan ayrı cinse mensup iki kişinin evlenme niyetlerinin açığa vurulmasıdır. Günlük yaşantımızda, aileler arasında yapılan “söz kesme”, “söz yüzüğü takma” gibi işlemler de aslında hukuki anlamda birer nişanlanmadır. Nişanlanma ilişkisinin kurulabilmesi için birbirine uygun ve karşılıklı iki irade gerekir. Nişanlanma iradesini açıklamış olan bir tarafa diğer tarafın açık veya örtülü olarak kabul iradesini açıklamış olması gerekir.
Nişanlanmanın maddi koşulları nelerdir?
Nişanlanma sözleşmesini yapacak kişilerin ayırt etme gücüne sahip olması gerekir. Bu anlamda tam ehliyetliler, ayırt etme gücüne sahip, ergin olan ve kısıtlı da bulunmayan kişiler tek başlarına nişanlanabilirler. Tam ehliyetsizler ise ayırt etme gücünden yoksun olduklarından, diğer hukuki işlemler gibi nişanlanma sözleşmesi de yapamazlar. Sınırlı ehliyetli grubuna girenler, tek başlarına hiçbir kimsenin rızasına bağlı olmadan nişanlanabilirler. Sınırlı ehliyetsizler ise ancak yasal temsilcilerinin izniyle nişanlanma sözleşmesi yapabilirler (TMK. m. 118/II). Sınırlı ehliyetsizler bakımından esasen nişanlanma sözleşmesinin bütün sonuçlarını doğurması için yasal temsilcinin izni aranmaktadır. Zira nişanlanma şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğu için kişinin ayırt etme gücü olduğu sürece, sınırlı ehliyetsiz olsa bile, bu hakkı tek başına kullanabilmesi ve dolayısıyla nişanlanması mümkündür. Bununla birlikte nişanlanma sözleşmesinin mali sonuçlarının sınırlı ehliyetsizi bağlaması yasal temsilcinin rızasına bağlıdır.
Medeni Kanunumuzda nişanlanma engellerinin neler olduğu açıkça düzenlenmiş değildir. Buna karşılık evlenme engelleri açık bir şekilde düzenlenmiştir. Evlenme engelleri, niteliğine uygun düştüğü oranda nişanlanmayı da engeller.
Nişanlanmanın hukuki sonuçları nelerdir?
Nişanlanmadan doğan yükümlülükler sadakat ve yardım yükümlülüğü ile evlenme yükümlülüğüdür.
Nişanlanmada sadakat yükümlülüğü yasada açıkça belirtilmemiştir. Sadakat yükümlülüğü, nişanlıların aralarındaki nişanlılık ilişkisine uygun davranmalarını, birbirlerinden öğrendikleri kendileri ve ailelerine ait sırları açığa vurmamalarını, evlenmelerini imkânsız kılacak davranışlardan kaçınmalarını gerekli kılar. Ayrıca nişanlının gereksinim duyan diğer nişanlıya kural olarak maddi ve manevi yardımda bulunma yükümlülüğü de vardır.
Nişanlılık sözleşmesinin amacı tarafları evlenmeye hazırlamaktır. Nihai amacı ise bu durumun evlenme ile sona erdirilmesidir. Ancak borçlar hukuku alanındaki sözleşmelerden farklı olarak, bir aile hukuku sözleşmesi olan nişanlanmada evlenme yükümlülüğünü yerine getirmek tamamen tarafların serbest iradelerine bırakılmıştır. Taraflardan biri diğerini evlenmeye zorlayamaz.
Nişanlanma sözleşmesinin kurulmasıyla nişanlılar lehine bazı hak ve yetkiler doğmaktadır. Bunları kısaca şu şekilde ifade edebiliriz: a) Tanıklıktan kaçınma hakkı, b) Hâkimlikten kaçınma hakkı, c) Nişanlının öldürülmesi halinde öldüren kişiden “destekten yoksun kalma tazminatı” isteme hakkı, d) Mal rejimi sözleşmesi yapma hakkı. e) Nişanlının bir haksız fiil sonucunda ölümü halinde, ölümden sorumlu olan kişiye karşı manevi tazminat davası açma hakkı
Nişanlılığın kendiliğinden sona erme sebepleri nelerdir?
Nişanlılığın kendiliğinden sona ermesine yol açan sebepler: a) Evlenme b) Ölüm c) İmkânsızlık d) Bozucu şartın gerçekleşmesidir.
Nişanın bozulması ne anlama gelmektedir?
Nişanlanmanın nihai amacını evlenme oluşturmakla birlikte, yukarıda da belirtildiği gibi nişanlılardan hiç biri diğer tarafı hukuken evlenmeye zorlayamaz (TMK. m. 119). Bu nedenle, taraflardan biri hiçbir sebep göstermeksizin dilediği zaman nişanlanmadan tek yanlı olarak dönebilir. Ancak haklı bir sebep olmadan nişandan dönen yani nişanı bozan taraf bunun hukuki sonuçlarına katlanır. Bu anlamda nişanın bozulması iki türlü gerçekleşebilir. Nişanlılardan biri haklı sebeple nişanı bozabilir veya haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozabilir. Nişanlılığın devamı ya da evlenmenin gerçekleşmesi taraflardan biri açısından beklenemez hale geldiğinde haklı bir sebebin varlığından söz edilir. Haklı sebep olarak nişanlının diğer nişanlı tarafından aldatılması, diğer nişanlının evliliğin ön hazırlıklarına karşı tamamen ilgisiz olması, diğer nişanlının önceden gerçekleşmiş bir mahkûmiyetinin olup bunun nişanlıdan gizlenmiş olması sayılabilir. Haklı sebep olmaksızın nişanın bozulması ise iki farklı şekilde gerçekleşebilir. Nişanlılardan biri ya hiçbir sebep bulunmadığı halde nişandan döner ya da nişanlılardan biri kendi kusuru ile nişanın bozulmasına yol açacak bir sebep yaratarak, kendisi nişandan döner.
Nişanlılığın sona ermesiyle hediyelerin geri verilmesi ne şekilde gerçekleştirilir?
Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir. Hediyeden kasıt, nişanlanma sebebiyle bir nişanlıya verilen ve ekonomik değer taşıyan her tür kazandırmadır. Hediyenin geri istenebilmesi için mutlaka nişanlılık dolayısıyla verilmiş olması ve alışılmışın dışı nitelik taşıması gerekir. Hangi hediyelerin alışılmışın dışı sayılacağını anlaşmazlık halinde hâkim takdir edecektir. Hâkim bu konuda belirleme yaparken yerel örf ve adet ile tarafların sosyal ve hatta ekonomik durumlarını dikkate almalıdır. Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır (TMK. m. 122).
Nişanlılığın sona ermesinde tazminat yükümlülüğünün hukuki temelleri nelerdir?
Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğer tarafa dürüstlük kuralları çerçevesinde, evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddi fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır. Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de, aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir tazminat isteyebilirler (TMK. m. 120). Burada talep edilen maddi tazminat menfi zararı karşılayacaktır. Diğer bir ifade ile evlenme ile sonuçlanmayan nişanlılık yüzünden uğranılan tüm zararlar talep edilebilecektir. Evlenme amacıyla yapılan masrafların dürüstlük kuralı çerçevesinde yapılıp yapılmadığını belirlemede, yerel adetler, tarafların ve ailelerin gelenekleri, sosyo-ekonomik düzeyleri dikkate alınarak belirleme yapılacaktır.
Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini de isteyebilir (TMK. m. 121). Manevi tazminat isteme hakkı şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğu için ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlılar yasal temsilcilerinin iznine bağlı olmaksızın bu davayı açabilirler. Manevi tazminat davası nişanlılar arasında açılır. Nişanlıların ana ve babaları veya diğer ilgililer bu davayı açamazlar. Manevi tazminata hâkim sadece para olarak karar verebilir, miktar olarak da “uygun bir tazminata” hükmeder. Nişanlılığın sona ermesinden doğan dava hakları, nişanın sona ermesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar (TMK. m. 123).
Evlenmenin tanımı nedir?
Evlenme, karşıt cinsten iki kişinin, diğer bir ifade ile bir kadınla bir erkeğin iradelerinin tam ve sürekli bir yaşam ortaklığı kurmak üzere, hukukun aradığı koşullara uygun olarak birleşmesidir. Nişanlıların evlilik birliğini kurmak için yaptıkları hukuki işlem “evlenme” olarak adlandırılır.
Evlenmenin hukuki niteliği nedir?
Evlenmenin hukuki niteliği nişanlanmada olduğu gibi doktrinde tartışmalıdır. Bu konuda doktrinde üç değişik görüş vardır. Bunlar, “sözleşme görüşü”, “kurum görüşü”, ve “şart-tasarruf görüşü”dür. Doktrinde çoğunluk, evliliğin kendine özgü aile hukuku sözleşmesi olduğunu savunmaktadır. Evlenme tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamaları ile gerçekleştiğinden, bir aile hukuku sözleşmesi kurulmaktadır.
Evlenmenin maddi koşulları nelerdir?
Evlenmenin maddi koşulları ikiye ayrılır. İlki olumlu koşul yani evlenme ehliyetinin olması ikincisi ise olumsuz koşul evlenme engelinin bulunmamasıdır.
Evlenme ehliyetinin koşulları nelerdir?
Evlenme, her ne kadar bir aile hukuku sözleşmesi olsa da, tüm sözleşmelerde arandığı üzere evlenme sözleşmesinde de evlenecek kişilerin evlenme ehliyetine sahip olmaları gerekir. Yani belirli bir yaşa erişmiş olmaları ve ayırt etme gücüne sahip olmaları zorunludur.
Evlenme yaşı kaçtır?
Evlenecek kişilerin ayırt etme gücünün yanında kanunun aradığı bir yaşa erişmiş olmaları gerekir, zira evlenme niteliği gereği belli bir bedeni ve fiziki olgunluğu da gerektirir. 1 Ocak 2002 tarihinde yeni Medeni Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte, evlenme yaşı açısından kadın-erkek eşitliği sağlanmıştır. Buna göre, erkek veya kadın onyedi yaşını doldurmadıkça evlenemez. Bu hükümle Medeni Kanun olağan evlenme yaşını onyedi yaşın tamamlanması olarak belirlemiştir. Oysa normal ergin olma yaşı onsekiz yaşın tamamlanmasıdır. Onsekiz yaşını tamamlayanlar evlenme sözleşmesini diledikleri gibi yapabildikleri halde onyedi yaşını tamamlayıp, olağan evlenme yaşına erişenler, ancak ana ve babalarının izni ile evlenebilirler. Olağan evlenme yaşının yanında, hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir (TMK. m. 124). Olağanüstü hallere örnek olarak, kızın gebe kalmış olması, yetim ve bakıma muhtaç olması gösterilebilir.
Kesin evlenme engelleri nelerdir?
Kesin evlenme engellerinden birinin bulunması durumunda evlenmenin yapılmaması gerekir. Bu engellerden birinin bulunmasına rağmen yapılan evlilik “mutlak butlan” la batıldır (TMK. m. 145).
- Yakın hısımlık TMK. m. 129’a göre aşağıdaki kimseler arasında yakın hısımlık sebebiyle evlenme yasaklanmıştır: 1. Kan hısımları bakımından üstsoy ile altsoy arasında; kardeşler arasında; amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında, 2. Kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu veya altsoyu arasında, 3. Evlat edinen ile evlatlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eşi arasında evlenmek yasaktır.
- Mevcut evlilik Geçerli bir evliliğin kurulabilmesi için tarafların zaten önceden evli bulunmamaları gerekir. Nitekim TMK. m. 130’a göre, yeniden evlenmek isteyen kimse, önceki evliliğinin sona ermiş olduğunu ispat etmek zorundadır. Evlenmenin ölüm ile sona ermiş olması halinde ölümü gösteren ölüm belgesi, boşanma ile sona ermiş olması halinde, kesinleşmiş boşanma ilamı gibi belgelerden birinin varlığı halinde önceki evliliğin sona erdiği ispat edilmiş sayılacaktır. Gaipliğine karar verilen kişinin eşi ise mahkemece evliliğin feshine karar verilmedikçe yeniden evlenemez. Kaybolanın eşi evliliğin feshini, gaiplik başvurusuyla birlikte veya ayrıca açacağı bir dava ile isteyebilir. Ayrı bir dava ile evliliğin feshi, davacının yerleşim yeri mahkemesinden istenir (TMK. m. 131).
- Akıl hastalığı Medeni Kanununa göre, akıl hastaları, evlenmelerinde tıbbi sakınca bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla anlaşılmadıkça evlenemezler (TMK. m. 133).
Kesin olmayan evlenme engelleri nelerdir?
Kesin olmayan evlenme engelleri de evlenmeyi engeller ancak buna rağmen evlilik yapılmışsa, yasağa uyulmamış olması nedeniyle evlilik ortadan kaldırılamaz.
- Bekleme süresi Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün geçmedikçe evlenemez. Doğurmakla süre biter. Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının anlaşılması veya evliliği sona eren eşlerin yeniden birbiriyle evlenmek istemeleri hallerinde mahkeme bu süreyi kaldırır (TMK. m. 132). Koşullar gerçekleştiği takdirde, Medeni Kanun hâkime bir takdir yetkisi tanımamıştır. Her halde hâkim süreyi kaldırmakla yükümlüdür. Süre dolmadan ve mahkemeye sürenin kaldırılması için başvurulmadan her nasılsa kadının evlenmesi durumunda artık bu evlilik geçerli kabul edilecektir.
- Evlenmeye engel hastalıklar Medeni Kanunumuz tıbbi yönden evlenmeyi engelleyecek akıl hastalığı dışındaki hastalıkları evlenme engeli olarak saymamıştır. Ancak 1930 tarihli “Umumi Hıfzısıhha Kanunu”, frengi, bel soğukluğu, cüzzam gibi gelecek kuşaklara da kalıtımsal yoldan geçen hastalıkları evlenme engeli olarak saymıştır. Bu tür bulaşıcı hastalıklara yakalanmış kişiler, doktor raporu getirmedikçe kural olarak evlenemezler. Bununla birlikte evlenme gerçekleşmişse artık yapılan bu evlilik geçerlidir.
Evlenme sırasındaki işlemler ve evlenme töreni nasıl gerçekleştirilir?
Evlenme sıkı şekil şartına bağlıdır. Evlenme töreni sırasında da bir takım şekli koşullar yerine getirilmelidir. Evlenme töreni, evlendirme dairesinde evlendirme memurunun ve ayırt etme gücüne sahip ergin iki tanığın önünde açık olarak yapılır. Ancak, tören evleneceklerin istemi üzerine evlendirme memurunun uygun bulacağı diğer yerlerde de yapılabilir (TMK. m. 141). Evlendirme memuru, evleneceklerden her birine birbiriyle evlenmek isteyip istemediklerini sorar. Evlenme sözleşmesi, tarafların bu soruya olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda kurulmuş olur. Memur, evlenmenin tarafların karşılıklı rızası ile kanuna uygun olarak yapılmış olduğunu açıklar (TMK.m.142). Bu noktada önemle belirtilmesi gereken husus, evlenme töreninin resmi evlendirme memuru önünde yapılmasının evlenmenin kurucu bir unsuru olduğudur. Resmi memur önünde yapılmayan evlilik bu sebeple “yok” evlilik niteliğinde olacak ve hiçbir hukuki işlem gerçekleşmemiş olacağı için, taraflar iradelerini açıklamış olsa bile bu irade açıklamasına hiçbir hukuki sonuç bağlanmayacaktır.