Kişiler Hukuku
Hukukumuzda kişilik haklarının düzenlenmesinde gözönünde bulundurulan temel ilkeler hangileridir?
Hukukumuzda kişilik hakları düzenlenirken eşitlik, özgürlük, kişiye saygı ve kişiliğin korunması gibi temel ilkeler gözönünde bulundurulmuştur.
Medeni Kanun'un ölümün ispatını kolaylaştırmak, hatta bazen mümkün kılmak amacıyla
öngördüğü karineler hangileridir?
Medeni Kanun'un ölümün ispatını kolaylaştırmak, hatta bazen mümkün kılmak amacıyla
öngördüğü yasal karineler, ölüm ve birlikte ölüm karinesidir.
Ölüm karinesi, TMK m. 31’de düzenlenmiştir. Bu hükme göre, “Bir kimse, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa, cesedi bulunamamış olsa bile gerçekten ölmüş sayılır.” Bir kişi ölümüne kesin (muhakkak) gözle bakılan bir durumda ortadan kaybolur ve cesedi de bulunamazsa o yerin en büyük mülkî amirinin emriyle
kütüğe ölüm kaydı işlenir (TMK m. 44/I). Ölüm kaydının düşülmesiyle birlikte söz konusu olayın gerçekleştiği andan itibaren kişi ölmüş sayılır ve normal bir ölümden beklenen bütün sonuçlar gerçekleşir.
Birlikte Ölüm Karinesi ölüm anının tespitine yöneliktir ve TMK m. 29/II’de düzenlenmiştir. Bu hükme göre; “Birden fazla kişiden hangisinin önce veya sonra öldüğü ispat edilemezse, hepsi aynı anda ölmüş sayılır”. Bu karine, özellikle birbirine mirasçı olacak konumdaki kişiler açısından çok önemlidir. Bu durumda aynı anda öldükleri kabul edildiği için
söz konusu kişiler birbirinin mirasçısı olamayacaklardır.
Kişiliği sona erdiren hallerden gaipliği açıklayınız.
Gaiplik; “Hâkimin belirli şartlar altında, kendisinden uzun zamandır haber alınamayan bir kişinin ölmüş olabileceği yönünde karar vermesidir.” Gaiplik TMK m. 32 vd. da düzenlenmiştir. TMK m. 32’ye göre, “Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir.” Bir kimsenin gaipliğine ancak iki hâlde karar verilebilir: Bunlar; “ölüm tehlikesi içinde kaybolma” ve “uzun zamandan beri kendisinden haber alınamama”dır. Ancak her
iki halde de bir kişinin gaipliğine karar verilebilmesi için belli bir sürenin geçmesi gerekir. Bu süreler, TMK m. 33’e göre, ölüm tehlikesi hali için bir yıl; uzun zamandan beri haber alınamama için ise, son haber alınma tarihinden itibaren beş yıldır.
Ölüm karinesi ile gaiplik arasındaki temel fark nedir?
Bir kişi ölümüne kesin (muhakkak) gözle bakılan bir durumda ortadan kaybolur ve cesedi de bulunamazsa o yerin en büyük mülkî amirinin emriyle kütüğe ölüm kaydı işlenir (TMK m. 44/I). Ölüm kaydının düşülmesiyle birlikte söz konusu olayın gerçekleştiği andan itibaren kişi ölmüş sayılır ve normal bir ölümden beklenen bütün sonuçlar gerçekleşir. Buna ölüm karinesi denir.
Bir kimsenin gaipliğine ancak iki hâlde karar verilebilir: Bunlar; “ölüm tehlikesi içinde kaybolma” ve “uzun zamandan beri kendisinden haber alınamama”dır. Ancak her iki halde de bir kişinin gaipliğine karar verilebilmesi için belli bir sürenin geçmesi gerekir. Bu süreler,
TMK m. 33’e göre, ölüm tehlikesi hali için bir yıl; uzun zamandan beri haber alınamama için ise, son haber alınma tarihinden itibaren beş yıldır.
Ölüm karinesinin işlerlik kazanabilmesi için mahkemeye başvurmak zorunlu olmadığı
halde, bir kimse hakkında gaiplik kararı alınabilmesi için yetkili ve görevli mahkemeye başvurmak zorunludur.
Fiil ehliyeti ile hak ehliyeti arasındaki farkı açıklayınız.
Haklara ve borçlara sahip olabilme, başka bir ifadeyle hak sahibi olma ve yükümlülük altına girme ehliyetine hak ehliyeti denir. Fiil ehliyeti ise bir kişinin bizzat kendi fiil ve işlemleriyle
kendi lehine hak ve aleyhine borç yaratabilme, yani kendi fiilleri ile hak kazanma ve borç
altına girebilme ehliyetidir. Fiil ehliyeti ile hak ehliyeti arasındaki temel farklılık hak ehliyetinin pasif, buna karşılık fiil ehliyetinin aktif bir ehliyet olmasıdır. Fiil ehliyetinde
hüküm ve sonuç doğrudan doğruya kişinin davranışına bağlanmıştır. Bu nedenle haklardan yararlanma konusunda yani hak ehliyetinde bütün kişiler eşit olduğu hâlde, fiil ehliyetinden yararlanmak bazı koşullara bağlı tutulmuş ve fiil ehliyeti kişilere eşit olarak tanınmamıştır.
Fiil ehliyetinin koşulları nelerdir?
Fiil ehliyetinin iki olumlu ve bir olumsuz olmak üzere üç koşulu bulunmaktadır. Bunlardan ergin olmak ve ayırt etme gücüne sahip olmak olumlu koşulu; kısıtlı olmamak ise olumsuz koşulu oluşturmaktadır.
Türk hukukuna göre erginliğin yolları nelerdir?
Türk hukukuna göre erginlik kural olarak 18 yaşın tamamlanmasıyla başlar. Ancak TMK m.
11/II'ye göre, “Evlenme kişiyi ergin kılar”. TMK m. 124’e göre, evlenme yaşı erkek ve kadınlar için 17’dir. Ancak hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple 16 yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Kişilerin normal
erginlik yaşına erişmeden önce evlenmeleri onları ergin kılacaktır. Yine TMK m.
12’ye göre, “Onbeş yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabilir.” Bu karar küçüğün yerleşim yerindeki asliye hukuk mahkemesi tarafından verilecektir.
Ayırt etme gücünü ortadan kaldıran sebepler nelerdir?
TMK m. 13'te ayırt etme gücünü ortadan kaldıran sebepler olarak, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ve bunlara benzeyen sebepler sayılmıştır. Benzer sebeplere örnek olarak, morfin, eroin gibi uyuşturucu maddeleri kullanmak, uyuşturucu madde bağımlısı olmak gösterilebilir.
Kısıtlama sebepleri nelerdir?
Kısıtlama sebepleri TMK m. 405-408’de sayılmıştır. Bunlar; akıl hastalığı, akıl zayıflığı, savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim, bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı ceza ve aciz olan kimsenin isteğidir. Kanunda bu sebepler sınırlı olarak sayılmıştır, bu sebepler dışında kısıtlılık sebebi öngörülemez.
Yasal temsilcinin tam ehliyetsiz adına yapamayacağı işlemler nelerdir?
Yasal temsilci tam ehliyetsiz adına vakıf kuramaz, bağış yapamaz ve kefil olamaz.
sınırlı ehliyetsizlerin tek başına yapabileceği işlemler nelerdir?
Sınırlı ehliyetsizlerin tel başına yapabileceği işlemler şunlardır:
1- Sınırlı ehliyetsizler, kendilerini borç altına sokmayan, sadece menfaat sağlayan işlemleri yasal temsilcilerinin rızasına gerek kalmaksızın kendi başlarına yapabilirler.
2- Sınırlı ehliyetsizler karşılıksız bağışları kendi başlarına kabul edebilirler.
3- Sınırlı ehliyetsizler, idaresi kendilerine bırakılmış olan mallarla ilgili işlemleri de kural olarak kendi başına yapabilirler.
4- Sınırlı ehliyetsizler, kişiye sıkı sıkıya bağlı hakların kullanılmasında da yine kural olarak yasal temsilcilerinin iznine muhtaç değildirler. Ancak evlenme bakımından evlenme yaşına erişmiş olsa bile küçüklerin veli veya vasilerinden izin almaları gerekir.
Sınırlı ehliyetsizlerin yasal temsilci izniyle yapabileceği işlemler bakımından yasal temsilcinin izninin bulunmamasının işlem üzerindeki etkisi nedir?
Sınırlı ehliyetsiz yasal temsilcinin rızası olmadan bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem, o işlemin karşı tarafı bakımından bağlayıcı olacak ve eksik bir işlem niteliğini taşıyacaktır. Yasal temsilci işlem yapıldıktan sonra makul bir süre içinde işleme icazet verirse işlem geçerli olur; aksi takdirde işlemdeki askı durumu ortadan kalkar ve eksiklik sebebiyle işlem yapıldığı andan itibaren geçersiz hâle gelir.
Sınırlı ehliyetsizler bakımından yasak işlemler nelerdir?
Sınırlı ehliyetsizlerin ne kendi başlarına ne de yasal temsilcilerinin rızası ile yapabilecekleri işlemlere yasak işlemler denilmektedir. Yasak işlemler TMK m. 449 göre, kefil olmak, vakıf kurmak ve önemli bağışlamada bulunmaktır.
Türk hukukunda tüzel kişiliğin kazanılma anı bakımından kabul edilen sistem hangisidir?
Tüzel kişilerin hangi anda kişilik kazandıklarını tespit eden sistemler, “serbest kuruluş sistemi”, “izin sistemi” ve “tescil sistemi” olmak üzere üçe ayrılır. Türk hukukunda bu sistemlerden birinin benimsemesi yoluna gidilmeyerek her üç sisteme de yer verilmiştir.
Kamu hukuku tüzel kişileri hangileridir?
Kamu hukuku tüzel kişileri, kamu idareleri ile kamu kurum ve kuruluşlarıdır.
Kamu idareleri hangileridir?
Kamu hizmeti görmek için kurulmuş ve örgütlenmiş kamu tüzel kişileri olan kamu idareleri devlet, il, belediyeler ve köylerden ibarettir.
Derneklerin kuruluş sürecini açıklayarak tüzel kişilik kazandıkları anı tespit ediniz.
Derneğin kuruluşunda serbest kuruluş sisteminden vazgeçilerek normatif bildirim sistemi benimsenmiştir. Dernek kurucularının derneğin yerleşim yerinin bulunduğu yerin en büyük mülki amirliğine kuruluş bildirimini yapmaları gerekmektedir. Dernek kurucularının irade beyanlarından meydana gelen dernek tüzüğü kurucular tarafından imzalanarak kuruluş bildirimi ve diğer belgelerle birlikte en büyük mülki amire verilir. Kuruluş bildiriminde, tüzükte ve belgelerde kanuna aykırılık veya noksanlık bulunmaz ya da bu aykırılık veya noksanlık belirli sürede giderilmiş bulunursa keyfiyet derhal derneğe yazıyla bildirilir ve dernek, dernekler kütüğüne kaydedilir. Dernekler, kuruluş bildirimini, dernek tüzüğünü ve gerekli belgeleri yerleşim yerinin bulunduğu yerin en büyük mülki amirine verdikleri anda tüzel kişilik kazanırlar.
Derneğin kendiliğinden sona erme halleri nelerdir?
Derneğin kendiliğinden sona erme halleri TMK m. 87’de sayılmıştır. Bunlar:
1- Amacın gerçekleşmesi, gerçekleşmesinin olanaksız hale gelmesi veya sürenin sona ermesi,
2- İlk genel kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede yapılmamış ve zorunlu organların
oluşturulmamış olması,
3- Borç ödemede acze düşmüş olması,
4- Tüzük gereğince yönetim kurulunun oluşturulmasının
olanaksız hâle gelmesi,
5- Olağan genel kurul toplantısının iki defa
üst üste yapılamamasıdır.
Vakıf kuran kişilerin taşıması gereken özellikler nelerdir?
Vakfeden kişi gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir. Vakıf kuran gerçek kişi ise fiil ehliyetine sahip olmalıdır. Tam ehliyetli ve sınırlı ehliyetliler vakıf kurabilir. Sınırlı ehliyetsizler ise ancak vasiyetname ile vakıf kurabilirler. Ancak bunun için ayırt etme gücüne sahip olmaları ve 15 yaşını bitirmiş olmaları gerekir.
Kişi kavramını açıklayarak türlerini belirtiniz.
Medeni hukukta haklara ve borçlara sahip olabilen varlığa kişi denir.
Kişi kavramının içine gerçek ve tüzel kişiler girmektedir. Gerçek kişiler insanlardır. Tüzel kişiler ise kendilerine hukuki anlamda kişilik hakkı tanınmış olan bazı kişi toplulukları ile mal topluluklarıdır.