Küreselleşme ve Kültür: Sınırların Belirleyicisi Kültür
"Küresel" kavramını ilk defa kim kullanmıştır?
Pek çok tartışmayı beraberinde getiren küreselleşme fenomeni yeni bir gerçeklik gibi algılansa da “ ‘küresel’ kavramı ilk defa, Marshall Mcluhan’ın ‘Komünikasyonda Patlamalar’ (1960) adlı kitabında yer almıştır. Mcluhan bu yeni süreç için ‘Global Köy’ kavramını kullanmış ve kavramı literatüre kazandırmıştır.
Giddens küreselleşmeyi nasıl tanımlamaktadır?
Küreselleşmeyi, modernizmin uzamında ele alan Giddens’e göre ise “uzak yerleşimlerin birbiri ile ilişkilendirildiği, yerel oluşumların millerce ötedeki olaylarla biçimlendirildiği, dünya çapındaki toplumsal ilişkilerin yoğunlaşmasıdır”. Bu tanımda da vurgulandığı gibi, küreselleşmenin büyük bir değişim süreci olduğu ve etnik yapılar, ulus-devlet, yerellik ve siyasal otorite kavramları eşliğinde yaşam tarzlarını, evrensellik kapsamında yeniden sorgulanır hale getirdiği ifade edilebilmektedir.
Yapılan tüm tanımlardan yola çıkarak küreselleşme kavramını nasıl açıklayabiliriz?
Yapılan tüm tanımlardan yola çıkarak küreselleşme, uluslararası ilişkiler ve kültürlerarası etkileşimleri yoğunlaştıran, ekonomik, siyasal ve sosyokültürel tüm kural ve maddi-manevi değerlerin standardizasyonunu sağlayacak şekilde radikal kopuşlarla Yeni Dünya Düzeni çerçevesinde, ulusal sınırları aşarak evrensel çapta yeniden düşünülmesini beraberinde getiren, sınırları muğlaklaştıran ve finans kapitali başta olmak üzere her şeyin zaman ve mekan engeli tanımaksızın dünya çapında transferini olanaklı hâle getiren dinamik ve ideolojik bir süreç olarak tanımlanabilmektedir.
Robertson' a göre küreselleşmenin beş evresi hangileridir?
Robertson küreselleşmenin beş evreden oluştuğunu ileri sürmektedir: “Oluşma evresi (Avrupa, 1400-1750), başlangıç evresi (Avrupa 1750-1875), ilerleme evresi (1875-1925), hegemonya için mücadele evresi (1925-1969) ve belirsizlik evresi (1969-1992)” (Robertson, 1992: 15-16’dan akt: Eken, 2006: 246).
1990' lı yıllardan önce iki tarihsel periyotta küreselleşme hareketi ile karşılaşılmıştır. Bunlar hangileridir?
1490’da feodal beyliklerin merkantilizm düşüncesiyle çevre ülke ve kıtalara düzenledikleri seferlerle buraları etkileme yoluyla ilk küreselleşme eylemini başlattıkları görülse de, ortaya çıkan savaşlar ve teknolojik yetersizlikler nedeniyle girişimin sonuçlanamadığı bilinmektedir. Benzer şekilde 1890’lı yıllarda imparatorlukların çöküp ulus-devletlerin ortaya çıkmasıyla tekrarlayan küreselleşme hareketinin de teknolojik ve ekonomik yetersizlikler nedeniyle geniş çevrelere ulaşamadığı ve yarıda kaldığı söylenebilmektedir.
Küreselleşmeyi ortaya çıkaran ideolojik faktörler nelerdir?
Doğu Bloku’nun yıkılmasından sonra, liberal piyasa ekonomisine güven duyulduğu ve hakim ideoloji hâline geldiği söylenebilmektedir. Liberal ekonomiye geçiş ile ülkeler arasındaki serbest dış ticaretin, ülkelerin refahını arttıracağı düşüncesinin yaygınlaştığı görülmektedir. Bu nedenle duvarların yıkılması sonucu, eski ekonomilerin, yabancı sermayenin sağladığı olanaklardan yararlanma amacı güttüğü ileri sürülebilmektedir. Ticaretin serbest kılınması, tarife ve kotaların kaldırılması, dış finansal olanakların serbest bırakılması ve uluslararası sermaye akışı üzerindeki denetimlerin ortadan kaldırılması gibi uygulamaların söz konusu olduğu hükûmet politikalarını, ideolojik faktörler başlığı altında toplamak doğru olacaktır.
Küreselleşmenin ekonomik boyutu nasıl özetlenebilir?
Küreselleşme, nereden bakılırsa bakılsın, önce ekonomik temelli bir süreç olarak değerlendirilmektedir. Ekonomik açıdan küreselleşme, “ekonomik ilişkileri etkileyerek bunlara yön veren kurumların uluslararası harmonizasyonu veya mal ve sermayenin uluslararası düzeyde serbest bir şekilde dolaşımını ya da tüm ekonomik birimlerin tüm yabancı ve uluslararası piyasalarda faaliyette bulunmasını engelleyecek faktörlerin ortadan kaldırılması” olarak tanımlanabilmektedir. Bu tanım tüm dünyanın birbirine entegre olmuş büyük bir pazar hâline gelebileceğine vurgu yapsa da henüz tüm ülkeler için ortak bir dünya pazarından söz edilememektedir. Benzer şekilde, iktisatçı Richard Lipsey ise bir ekonominin küreselleşmesini “birçok bireysel ülke ekonomisindeki finansman ve üretim sektörlerinin artan ölçülerde bütünleşmesi” olarak tanımlamaktadır. Artan ticaret hacmi, küreselleşmenin dinamiğini belirlemekte ve giderek küreselleşen dünya farklı noktalardaki ticari ilişkileri yoğunlaştırmaktadır.
Küreselleşmenin siyasal boyutu nasıl özetlenebilir?
Ekonomik küreselleşme sonucu ortaya çıkan siyasal küreselleşme, ülkeler arasındaki sınırların muğlaklaşmasını ve ulus-devlet yapılanmasının ortadan kalkmasını beraberinde getirmektedir. Bu doğrultuda siyasal küreselleşme, “iktisadi ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak devletin otoritesinin yavaş yavaş azalması ve sınırları olmayan bir dünyanın kurulması” olarak tanımlanabilmektedir. Ekonomik konjonktürde yaşanan dev değişimler, devletin geleneksel işleyiş mekanizmasını sekteye uğratmakta, siyasi ve ekonomik arenada uluslararası işletmelerin giderek daha fazla söz sahibi olmasına fırsat tanımaktadır. Kumar, “küreselleşme politika ve kültürü ulus-devleti dar görüşlü taşralığının üzerine çıkarır ve dünyanın tüm halkları arasında yeni bağlantıları ve karşılıklı bağımlılıkları yerine getirir” derken, küreselleşmenin siyasal boyutunda ulus-devletlerin yerini uluslararası işletmelere bıraktığına işaret etmektedir.
"McDonaldlaştırma" kavramı neyi ifade eder?
Küreselleşme sonucu artan ekonomik etkileşimlerin siyasi iz düşümü olarak betimlenebilen ulus-devletin zayıflaması ile gelişmiş ülkelerin güdümünde kültürel küreselleşmenin yaşandığı görülmektedir ve kültürel küreselleşme Ritzer’e göre ‘McDonaldlaştırma’ kavramı ile ifade edilmektedir. McDonaldlaşma, küreselleşmenin semantiği içinde kültürel küreselleşmenin ideolojik yansımasını sembolize etmektedir çünkü toplumun McDonaldlaşması ile hazır yiyecek kültüründen öte, uluslararası işletmelerin öncülüğünde bir yaşam biçiminin temsili yerleşmektedir.
Kültür kelimesinin kökenini nedir?
Etimolojik olarak incelendiğinde kültür kelimesinin Latin fiili olan colere veya cultura’ dan geldiği kabul edilmektedir. Kelimenin özüne inildiğinde Latince’deki culturanın ekip biçmeyi, yetiştirmeyi, büyütmeyi vb. ifade ettiği görülür.
Kültür kavramının ortak bir tanımı olmamasının nedeni nedir?
Pek çok açıdan ele alınabilen kültür kavramına yönelik birçok tanım yapıldığı, ancak üzerinde fikir birliğine varılan ortak bir tanıma ulaşılamadığı görülmektedir. Kültürün birbirinden farklı birçok disiplinin ilgi alanına girmesi, herkesin üzerinde birleştiği bir tanım yapılmasını zorlaştırmaktadır. Cemil Meriç’e göre, Amerikalı iki yazar kültürün 160 tarifini bulmuşlardır. Bu tanımlardan kimi tarihi, kimi psikolojik, kimi genetik, kimi de sosyolojik açıdan yaklaşımları esas almıştır.
Kültürün özellikleri nasıl sıralanabilir?
-
Öğrenilir; kültür biyolojik veya miras yoluyla aktarılmaz, öğrenerek ve tecrübe ederek kazanılır.
-
Uyarlanabilir; kültür üzerinde değişim veya uyarlama yapmak insanın doğal kabiliyeti dahilindedir.
-
Kuşaktan kuşağa aktarılır; kültür çoğalan bir birikimdir, kuşaklar arasındabir bağdır.
-
Paylaşılır; kültür tek bir bireye değil, toplumun tüm bireylerine aittir.
-
Sınırlayıcıdır; kültür ait olduğu toplumu bir takım ölçüler içine sokarak
sınırlamaktadır.
-
Simgeleyicidir; kültür bir olgunun başka bir olgu tarafından tanımlanması,
simgelenmesi veya kullanılmasıdır.
İş dünyasının küreselleşmesinin halkla ilişkiler alanında meydana gelen gelişmeler üzerinde ne gibi bir etkisi olmuştur?
Uluslararası halkla ilişkilerin gelişme sürecini değerlendirecek olursak iş dünyasının küreselleşmesinin halkla ilişkiler alanında meydana gelen gelişmelerin çekirdeğini oluşturduğunu söyleyebiliriz. Çünkü halkla ilişkiler mesleği doğası gereği iş, toplum, politika, çevre ve düşünce yapısı gibi konulardaki değişimlerden etkilenen dinamik bir uygulama alanını içine almaktadır. Bu yeni durum içinde, halkla ilişkiler mesleğinin küreselleşme bağlamında yeniden değerlendirilmesi konusunda bir ihtiyaç ortaya çıkmaktadır. Halkla ilişkiler mesleğinin hedef kitlesinin uluslararası düzeye genişlemesiyle birlikte uluslararası hedef kitleler ortaya çıkmıştır. Bu gelişmelerin sonucu olarak halkla ilişkiler alanında kuramsal yaklaşımların geliştirilmesi zorunluluk halini almıştır.
Uluslararası halkla ilişkiler nasıl tanımlanabilir?
Uluslararası halkla ilişkiler, uluslararası işletmelerin ilişkide bulundukları çok çeşitli ve karmaşık iç ve dış hedef grupların çeşitli araştırma yöntem ve tekniklerinin kullanılmasıyla tanımlanması; bu grupların işletmeden beklentilerinin ortaya çıkarılması; daha sonra bu gruplar üzerinde arzu edilen olumlu etki ve sempatinin yaratılması; iletişim tekniklerinin kullanılmasıyla yaratılan bu etkiyi sürdürmek üzere işletmenin ve hedef grupların beklentilerinin uyumlaştırılması olarak saptanabilecek tüm tanıma ve tanıtma çabalarının yönetilmesi olarak tanımlanabilir.
Uluslararası halkla ilişkilerin bilim alanındaki temel sorular nelerdir?
Temel sorular şu şekilde sıralanabilir:
-
Başarılı olmak için uluslararası halkla ilişkiler nasıl örgütlenmeli ve biçim- lendirilmelidir?
-
Tüm ülkeler için tek bir halkla ilişkiler sisteminin uygulanması mümkünmüdür, yoksa her bir ülke için ayrı bir halkla ilişkiler konseptinin hazırlan- ması mı gerekmektedir?
-
Belirli görev ve süreçleri uluslararası anlamda standartlaştırmak böylecemaliyet avantajı yaratmak mümkün müdür?
-
Yerel pazar dışındaki uygulamalarda halkla ilişkiler nasıl farklılaşmaktadır?
Kimlere "küresel iletişimciler" denebilir?
Uluslararası halkla ilişkiler uzmanlığının en önemli niteliklerinden biri ise iletişim becerileridir. Gerekli özellikler ile güçlü iletişim becerileri taşıyan halkla ilişkiler uzmanlarını “küresel iletişimciler” olarak tanımlamak mümkündür. Uluslararası ölçekte iş yapan halka ilişkiler uzmanları sahip oldukları bu nitelikler aracılığıyla şirket politikalarında ve kamuoyuna iletilecek mesajlar konusunda merkezi olarak saptanmış olan mesajların verilmesi için çaba gösterirlerken, yerel koşullara uygunluk gösteren uygulamaları gerçekleştirebilecek becerilere de sahip olmalıdırlar.
Uluslararası işletmeler açısından hedef kitlenin kültürel kodlarını çözümleyebilmek ve etkin reklam stratejileri geliştirebilmek için göz önüne alınması gereken unsurlar nelerdir?
Uluslararası işletmeler açısından hedef kitlenin kültürel kodlarını çözümleyebilmek ve etkin reklam stratejileri geliştirebilmek için göz önüne alınması gereken unsurlar şu şekilde sıralanabilmektedir:
-
Hedef grupların ve bunları oluşturan insanların kültürel özellikleri (gelenekler, örf-âdet ve alışkanlıklar; grup normları; tutumları ve kanaatleri (örneğin domuz etinden yapılmış et ürünlerinin İslam ülkelerinde, inek etinden imal edilmiş ürünlerin de Hindistan’da reklam edilmesinden kaçınılması gerekir).
-
Bunların kullandıkları dil (kullanılan simgelerin, farklı kültürlerde anlamları farklı olabilir) veya belirli bir ülkede farklı yörelerde farklı diller kullanılabilir.
-
Mesajın oluşturulması ve iletilmesi sırasında yerel unsurlardan yararlanılabilir.
Uluslararası reklamlarda merkezileşmemeye gidilmesini etkileyen faktörler nelerdir?
Uluslararası reklamlarda merkezileşmemeye gidilmesini etkileyen faktörler şunlardır:
-
Pazar Kriteri: Düşük rekabet, farklı demografik yapılar, düşük gelir dağılımı ve düşük endüstrileşme;
-
Kültürel Kriter: Kültürel tabular, dinî engeller, yabancı işletmelere karşı olumsuz tutumlar, kozmopolit tutuma karşı olarak kültürel bağlılık;
-
Medya Kriteri: İşletmenin ulusal pazarındakinden farklı bir medya olması;
-
Diğer Kriterler: Fiyatın çok önemli oluşu, reklamların kabulünün düşük düzeyde oluşu, çok öznel olan reklam kavramları, reklamlarda duygusallığın yüksek oranda kullanılması vb.
Uluslararası işletmelerin kültüre ve kültürel farklılıklara duyarlı yönetim bağlamında güvensizliği önlemek için neler yapılmalıdır?
İşletme içinde oluşabilecek zor durumların üstesinden gelmek ve çatışmaları çözebilmek için aşağıdaki unsurların mutlaka dikkate alınması gerekmektedir:
• Gerekli enformasyonun elde edilmesi;
• Özellikli durumların çözümü için enformasyonu tamamlayıcı bir unsur olarak danışmanlık almak;
• Hedeflerin doğru ve kesin belirlenmesi, çünkü ancak açık hedefleri olan kişiler çözüm alternatifleri yatabilirler;
• Başkalarının görüş ve fikirlerine anlayışla yaklaşmak ve bununla başa çıkmak olarak tanımlayabileceğimiz uzlaşmaya açık olmak, kültürel farklılıkların yönetilmesinde en önemli unsurlardan biridir.
• Kazan-Kazan Stratejisi: Bir anlaşma ya da ortaklık ancak her iki tarafında çıkarına sonuçlandığı zaman başarılı bir şekilde gerçekleşebilecektir.
Uluslararası Katılımlar, Ortaklıklar ve Şirket Evlilikleri bağlamında kültürlerarası yönetimin temel görevleri nelerdir?
-
Karşılıklı anlayış; başarının temel yapı taşlarından biri de tüm katılımcıların, diğer katılımcıların planlarını ve çıkarlarını anlamayı öğrenmeleridir.
-
Ortak hedeflerin tanımlanması; ortak hedeflerin tanımlanmasından öncepazarın koşulları kadar sosyal ve politik çevrenin de tanınması gerekmektedir.
-
Pazar ağlarının genişletilmesi; kültürlerarası ağların yardımı ile yeni ürünya da hizmetlerin geliştirilmesi mümkün olabilecektir.
-
Sinerjiden yararlanmak; kültürlerin çakışma potansiyellerini ve ortak özelliklerini en üst düzeyde değerlendirmek gerekmektedir.
-
İşletmenin başarı grafiğini yükseltmek; uluslararası iş dünyasında kültürlerarası yönetim, tüm ticari faaliyetlerin temel amacı olan ekonomik başarının sağlanmasına hizmet etmektedir.