Endüstri Devrimi ile birlikte sadece üretim biçimleri dönüşmemiş, toplumun yapısında önemli dönüşümler ortaya çıkmış, bireyin toplum içindeki ilişkilerini daha farklı değişkenler belirler olmuştur. Avrupa burjuvası önemli oranda değişime uğramış ve daha önce var olmayan bir işçi sınıfının doğmasına yol açmıştır. Bu yeni toplumsal düzende iş ve iş koşulları temel değişken olarak öne çıkmaktadır. Yeni iş koşullarında üretim süreçleri eskisine oranla bütünüyle dönüşüme uğramıştır. Endüstri Devrimi’ne kadar olan yaşamında birey, doğaya karşı bir savaş vermiş, bu savaşında ise kas gücünü kullanmıştır. Bell (1996), Endüstri Devrimi’ne kadar olan bu dönemdeki toplumsal yapıyı, “endüstri öncesi toplum” kavramı ile ifade eder ve ona göre insanoğlunun karakteri ve sosyal ilişkilerinin biçimi genelde yaptığı işlerin türü tarafından şekillenir. İnsanoğlunun toplumdaki yerini, o toplumdaki rolü belirler ve bu rol öncelikli olarak bireyin yaptığı işle ilişkilidir. Endüstri öncesi toplumda birey bir bakıma bir oyun oynamaktadır. Bu oyun ise doğayla olan bir oyundur ve doğaya karşı oynanan bu oyunda insanoğlu kas gücünü kullanmaktadır. Endüstri öncesi toplumda üretim doğayı sömürerek yapılan bir üretimdir; üretilen ürünlerin kaynağı doğadır. Tarım, madencilik, avcılık, ormancılık gibi endüstri öncesi toplumda var olan işler, doğal kaynaklara dayanır. İşin koşullarını da yine doğa olayları belirlemektedir. Örneğin mevsim, hava şartları, toprağın verimliliği, maden yataklarının zenginliği gibi değişkenler işin koşullarını belirleyen temel ögelerdir. Endüstri öncesi yaşam doğaya ve doğal kaynaklara bağımlı olduğundan, yaşamın ritmi yine bu doğal etkenlerle doğrudan ilişkilidir. Endüstri öncesi toplumda yaşamının ritmini doğa belirlemektedir.
18. yüzyıl İngiltere’sinde patlak veren Endüstri Devrimi, üretim süreçlerinin makinelerin yardımı ile yapılmaya başlandığı dönüşümü ifade eder. Teknik ve teknolojinin gelişiminin önce üretim biçimlerine katkıları, sonra ise ekonomik ve sosyal dönüşümlere neden olduğu etkileri tanımlamak için sıklıkla kullanılır. Endüstri Devrimi çoğunlukla teknolojik determinist bir gelişme olarak gösterilse de temelinde aydınlanma felsefesinin getirdiği toplumsal dönüşüm vardır ve bu dönüşüm endüstrileşme ile devam edegelmiştir. Bu bakış açısı ile incelendiğinde Endüstri Devrimi hiçbir zaman sadece bir teknolojik dönüşümü ifade etmemiştir. Aynı zamanda köklü bir ekonomik, politik ve toplumsal bir dönüşüm sürecine karşılık gelir.
Bell’in de ifade ettiği gibi Endüstri Devrimi ile birlikte, insan yaşamında et- kin bir rol oynayan ve bireyin karakterini, toplumsal rolünü belirleyen iş biçimleri köklü bir şekilde değişmiştir. Endüstri toplumunda kas gücünün yerini enerji ve makineler almıştır. Endüstriyel toplumda insanoğlunun çevresi, yine insanoğlu tarafından imal edilmiş ürünler ile bezenmiştir. Bu kez insanoğlu doğaya karşı değil, daha önce imal edilmiş, dönüştürülmüş bir doğaya karşı oyun oynamaktadır. Endüstri toplumunda makine ağır basmış ve yaşama hakim olmuştur. Yaşamın ritmi doğal olaylar tarafından değil, mekanikleşmiş bölümler tarafından belirlenir olmuştur. Endüstri Devrimi’nde zaman kronolojiktir, saatin ayrımları ile konumlandırılmıştır. Kas gücünün yerini enerjinin almasıyla verimlilik artmış, yaşam bir bakıma standartlaşmıştır. Enerji ve makineler işin doğasını değiştirmiş, hünerler basit bileşenlere ayrılmış, geçmişin zanaatkârlarının yerini mühendisler ve makineler arasındaki çark görevini gören yarı kalifiye işçiler almıştır. Fakat bilinen bir gerçek de mühendislerin yeni bir makine üretmesiyle yarı kalifiye işçisinin de işinin son bulacağıdır. İşçinin görevi, ancak mühendisin onun yerine bir makine tasarlamasına dek sürebilir. Daha sonra onun yerini de bir makine alacaktır.
Yaşam fabrikalaşmış doğaya karşı bir oyundur. Dünya teknikleşmiş, rasyonelleşmiştir. Makineler belirleyicidir, yaşamın ritmi mekanik olarak ilerlemektedir, zaman kronolojik, metodolojik ve hatta mekansallaşmıştır. İnsan gücünün yerini üretkenlik, az girdi ile çıktı elde edebilmek ve sanayi toplumlarının temek özelliği olan kitlesel üretim için gerekli güç kaynağı olan enerji almıştır. Enerji ve makineler işin doğasını dönüştürür (Bell, 1976).
Böyle bir sistemde artık hüner ve zanaatın çok büyük değeri yoktur. Hüner ve zanaatın yerini doğru zamanda, doğru parçaların üretilmesi ve bir araya getirilmesi almıştır. Endüstri toplumunda bireysel hünerden çok, kitlesel bir organizasyon ve koordinasyon önem kazanır.
Doğru cevap A'dır.