Kültür, Kültürel Haklar ve Toplumsal Kimlikler
Perestroyka nedir?
Yeniden yapılanma demektir.
Glasnost ne demektir?
Açıklıki şeffaflık anlamına gelmektedir.
Kültür kelimesinin Türkçe karşılığı nedir?
Ekin sözcüğü kültür kelimesinin Türkçe karşılığıdır.
Sosyolojik açıdan kültür ne anlama gelmektedir?
Bir insan topluluğunun paylaştığı maddi, manevi değerlerin bütününe verilen addır.
Kültür kavramını tanımlamadaki sorunu açıklayınız.
Tanımdaki sorun, kültüre kendi içine kilitlenmiş, değişmeyi dışlayan bir öz, çekirdekte yer alan bir içerik atfetmesinde yatıyor. Örneğin Türk kültürü denildiğinde akla değişmeyen birtakım değerler ve gelenekler bütünü gelmektedir. Ancak kültür, değişmektedir. Kültürün değişimi çoğunlukla kültürün dejenere olması gibi algılansa da gerçekte kültürün değişmesi tüm toplumların kültürlerinin değişmez ortak noktasıdır.
Kültürün modern tanımı nasıl ifade edilebilir?
Bireylerin anlam üretimleri, tüketimleri ve de esasen değiş tokuş girişimlerinden oluşan etkinlikler bütünü olarak tanımlanabilir.
Toplumsal kimlik nasıl açılanabilir?
“Biz” dediğimiz noktadaki haliyle kimlik bir özdeşleşme operasyonu içeriyor.
Televizyonda milli futbol maçı naklen yayınlanırken milyonlarca kişinin aynı duygularla heyecanlandığını adeta duyumsuyoruz; yabancı bir ülkeyi ziyaret
ederken aynı dili konuştuğumuz bir kişiyle karşılaştığımızda o kişiyle farklı bir
duygudaşlık kuruveriyoruz; yeni bir semtte gözlerimiz hemen kendimiz gibi olan insanları arıyor... Bütün bu örnekler, kimliğin toplumsal boyutuna
işaret eder. O halde toplumsal kimlik bize ait bir şey değildir. Tam tersine, biz o
kimliğe aitiz. Gönüllü bir sahiplenme bu. Beni aşanın beni içine aldığını kabullenme, bir aidiyet beyanı ve talebi.
Kültürlerin en temel ortak özelliği nedir?
Claude Lévi-Strauss’un bize öğrettiğine göre, insan türünün, dünyanın neresinde olursa olsun inşa ettiği kültürlerin istisnasız hepsi temel bir özellik gösteriyor: Bütün kültürler “ikili karşıtlıkların” (binary oppositions) oluşturduğu dokular üretiyorlar. Kültür hemen her yerde, çiğ-pişmiş, aydınlık-karanlık, doğal olan-doğal olmayan, batı-doğu, uhrevi-dünyevi, beyaz-siyah, eril-dişil ve benzeri gibi birçok ikili karşıtlıklar üzerinden kuruluyor.
Kimlik inşa sürecinde öteki kavramının rolü nedir?
Kimlikleri zihinlerimizde kurarken, “biz” diye bir şey oluşturuyoruz. Bize benzeyenlerden kurduğumuz bu şeyin bize benzediğine karar verirken, bize benzemeyenlere göz ucuyla bakıyoruz. Benzemeyenlersiz benzeyenler
yok. Bu ne demek olabilir? En basit ifadesiyle kimliklerin içi ilişkisel olarak dolduruluyor demek. Yani, kimlik bir özsel kavram değil; ilişkisel bir kavram. Tekrar söyleyelim, kimlikler kurulurken öze değil, Öteki ile ilişkiye bağlı olarak kuruluyor.
Kimlik doğurganı kavramını açıklayınız.
Fırsatlara erişimde hangi ‘çift’ bakımından eşitsizlik yaşanıyorsa, o çift “kimlik
doğurganı”dır. Örneğin bir toplumda keller ile saçlılar, kısa boylular ile uzun boylular arasında toplumun sunduğu fırsatlar (yani, eğitim, gelir, iş, sağlık hizmeti vb.) bakımından bir eşitsizlik yoksa; o toplumda keller-saçlılar, kısalar-uzunlar temelinde toplumsal kimlik belirginleşmesi yaşanmıyor.
Tersine, bir ülkede kuzeyde yaşayanlar-güneyde yaşayanlar anlamında eşitsizlik varsa; o zaman bölgesel, etnik ve dinsel toplumsal kimlikler belirginleşiyor ve çelişkilere, çatışmalara neden olabiliyor.
Türkiye'deki kültürel fay hatları nelerdir?
Belli ki Türkiye toplumunu kat eden birinci fay hattı ya da toplumsal kimlik çifti, zengin-fakir. İkincisi, erkek-kadın. Üçüncüsü, Türk-Kürt. Dördüncüsü, kentte yaşayanlar-köyde yaşayanlar. Beşincisi, kent merkezindekiler-varoştakiler. Altıncısı, belki de Sünniler-Aleviler. Yedincisi, dinin toplumsal yaşamdaki yerinin artmasını isteyenler-istemeyenler. Herhalde bir de sekizinci eksen için sermaye sahipleri-emekçiler diyebiliriz. Değerlerde değişmeyi olumlu karşılayanlar muhafazakârlar karşıtlığını dokuzuncu eksen olarak koymamıza fazla itiraz eden olmaz. Batılı-doğulu karşıtlığına ne dersiniz? Burada da bir gerilim yatmıyor mu? Yanıtınız evetse, onuncu ekseni de koydunuz. On birinci eksen olarak sağcı-solcu ayrımını koyalım.
Toplumsal kimliğin temel özellikleri nelerdir?
1. Kültür, toplumsal kimliklerin karşılaşmasından ibarettir;
2. Toplumsal kimlik dediğimizse, çatışmalarımızın ete kemiğe bürünmesidir;
3. Kimliklerimiz sabit değil, sürekli değişme halindedir;
4. Her birimiz tek bir kimlik kuşanmıyoruz, bir sürü kimlik arasından bazılarını
seçip kimliksel stratejiler geliştiriyoruz;
5. Bu saptamaların doğal sonucu olarak, kültür bir defaya özgü olarak tanımlan(a)mıyor kültürün tanımı akışkan ve değişkendir.
İnsan haklarının geçtiği 3 temel aşama hangileridir?
Çok genel çizgileriyle insan haklarının hem nitelikleri hem de oluşum tarihi bakımından üç aşamadan geçtikleri söylenebilir. Birinci aşamada, burjuvazinin aristokrasi karşısında yükselmesiyle ortaya çıkan Fransız Devrimi’nin İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nin getirdiği daha çok bireyi devletten koruyucu, özgürlük hakkı, mülkiyet hakkı, yaşama hakkı, kişi güvenliği gibi klasik hak ve özgürlükler gelişmiş ve kurumsallaşmıştır. Birinci aşamadaki hakların toplumdaki kişilere eşit fırsatlar sağlamadığı ve refahı yaygınlaştırmadığı ortaya çıkmıştır. Bu da kişisel haklardan toplumsal haklara geçiş gereksinmesini yaratmıştır. 1917’de yaşanan Sosyalist Devrim, 1929 krizi sonrasındaki gelişmeler sonucunda refah devleti kavramının gerçekleşmesine paralel olarak, çalışma, sosyal güvenlik, eğitim, konut vb. gibi sosyal haklar kurumsallaşmıştır. İnsan hakları günümüzde de gelişmesini ve çeşitlenmesini sürdürmektedir. Bu, insanlığın gelişmesinin doğal bir sonucudur. Bugün, dayanışma hakları denilebilecek üçüncü aşama haklar oluşmaktadır.
Kültürel haklar temel olarak nelerdir?
Kültürel hakların başında anadil hakkı gelmektedir. Bu, yurttaşların anadillerini kullanma ve geliştirme hakkı şeklinde özetlenebilir.
İnsan hakları mücadelesinin geçtiği ilk aşama hangisidir?
Birinci aşamada, burjuvazinin aristokrasi karşısında yükselmesiyle ortaya çıkan Fransız Devrimi’nin İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nin getirdiği daha çok bireyi devletten koruyucu, özgürlük hakkı, mülkiyet hakkı, yaşama hakkı, kişi güvenliği, düşünce, söz, yazı ve vicdan özgürlükleri gibi klasik hak ve özgürlükler gelişmiş ve kurumsallaşmıştır.
İnsan hakları mücadelesinin geçtiği ikinci aşama hangisidir?
1917’de yaşanan Sosyalist Devrim, 1929 krizi sonrasındaki gelişmeler sonucunda refah devleti kavramının gerçekleşmesine paralel olarak, çalışma, sosyal
güvenlik, çalışanların örgütlenebilmesi, sağlık, eğitim, konut vb. gibi sosyal haklar kurumsallaşmıştır.
Kültür sözcüğünün sözlük anlamı nedir?
Batı dillerinden 15. Yüzyıldan beri “culture” biçimiyle süregelmiş bir kavram. Çok kabaca, bir şeylerin ekilip büyümesini gözetmek anlamına geliyor.
Kültürel farklılıkların hoşgörü kelimesi kapsamında ele alınmaması gerekliliğinin nedeni nedir?
Hoşgörü kavramı içinde bir ikili karşıtlılığı barındırır. Burada bir hoşgören bir de hoşgörülen kimlik olduğu doğru değil mi? Hoşgörmek, son kertede eksiklikleri, kusurları, yanlışları içine sindirmek, bunlarla mücadeleye girme iradesinden gönüllü olarak sarf-ı nazar etmek, kısaca, “birilerini idare etmek” anlamına gelmiyor mu? Hoşgören kim olacak, hoşgörülen kim? Hoşgören hangi hak ve yetki ile bir başkası hakkında-iyi niyetle de olsa-yargı üretme ve tek başına karar verme konumunda olacak? Şu halde, hoşgörü sorunlu bir kavram. Onun yerine tanıma kavramı daha uygun olacaktır.
Kültürel farklılıklar bağlamında hoşgörü yerine tanıma kavramının tercih edilmesi gerekliliğinin nedeni nedir?
Tanımak derken kastımız, varlığını kabullenmek, sevsek de sevmesek de beraber yaşama zorunluluğuna boyun eğmektir. Aynı coğrafyada bizim kendimizi ait hissettiğimiz dine, üyesi olduğumuzu kabul ettiğimiz etnik kökene ve toplumsal sınıfa ait olmayanlar da olabilir. Bu kişi ve toplulukları beğenmek, yapıp ettiklerini onaylamak mecburiyetinde değiliz. Öte yandan paylaşılan coğrafyanın ve bu coğrafyada süre giden toplumsal kültürel yaşamın gereği olarak yan yana, bir arada, dirsek mesafesinde olduğumuzu kabullenmemiz, bu varoluşun hak ihlallerine ve fırsat eşitsizliklerine fırsat vermemesine çalışmamız gerekir.
Çokkültürcülük nedir?
Çoklu kültürlerin kabulü ve ilerletilmesi olarak tarif edilmektedir.