Kentsel Dönüşüm
1950’li, 1960’lı, 1970’li ve 1980’li yıllarda kentsel dönüşüm programları açısından hangi politikalar uygulanmıştır?
Son yarım yüzyılın kentsel yeniden yapılanmalarına bakıldığında, kullanılan dönüşüm programları kendi içinde mekânsal ve sosyal kriterlere göre ayrıştırılarak farklı isimler almıştır. Buna göre 1950’li yıllarda bir yeniden inşa politikası uygulanırken, bunu takip eden 1960’lı yıllarda yeniden canlandırma; 1970’lerde yenileme ve 1980’lerde yeniden geliştirme uygulamaları ön plandadır.
Kentsel dönüşüm uygulamalarının dönemlere ayrılmasındaki kriterler nelerdir?
Kentsel dönüşüm uygulamalarının dönemlere ayrılmasındaki kriterler Strateji ve uyum, anahtar aktörler ve yükleniciler, mekânsal düzey ve faaliyet, ekonomik odak, sosyal içerik, fiziksel önem ve çevresel yaklaşımdır. Bu biçimde sıralanan proje ve programların temel boyutları her bir döneme göre farklı niteliklerle ortaya konmaktadır.
Kentsel dönüşüm nedir?
Kentsel dönüşüm bir kentsel alanda yitirilen ekonomik ve mekânsal etkinliğin yeniden kazanılması olarak tanımlanmaktadır.
1980’lerde kentsel dönüşüm süreçlerindeki ana strateji ve yönelim nasıldır?
Birçok büyük ölçekli yeniden yapılandırma planları; öncü (flagship) projeler ve kent merkezinin dışında projeler söz konusudur.
Kentsel dönüşüm uygulamalarının erken dönemi ne zaman başlar?
Kentsel dönüşüm uygulamalarının erken dönemi, 19. yüzyılda Avrupa’da yaşanan sanayileşme ve buna bağlı olarak gerçekleşen hızlı kentleşme süreciyle başlar.
19.yüzyılın ortalarından 1945’lere kadar olan süreçte kentlerdeki fiziksel ve toplumsal bozulmaya karşı en önemli müdahale biçimi ne olmuştur?
19.yüzyılın ortalarından 1945’lere kadar olan süreçte kentlerdeki fiziksel ve toplumsal bozulmaya karşı en önemli müdahale biçimi kentsel yenileme (urban renewal) olmuştur. Bu dönemde toplumun büyük bir kesiminin ihtiyaç ve beklentilerini karşılamak kaçınılmaz hale gelmişti. 19. yüzyılın ortalarında ekonomik ve ideolojik inşasını tamamlamış olan kapitalizm dayanıklılığını modern kentin inşası ile sağlamayı amaçlamıştır. Temiz, sağlıklı ve yaşanabilir kentlerin geliştirilmesi amacıyla ilk kentsel yenileme projeleri kamusal alanların artırılmasını hedeflemiştir.
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa’nın yeni sanayi kentleri modern kentlere dönüşürken hangi değişimler yaşanmaktaydı?
- yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa’nın yeni sanayi kentleri modern kentlere dönüşürken çok etraflı değişimler yaşanmaktaydı. Bunlar;
- Sanayinin ihtiyacı olan işgücünü ve kapitalizmin yeni sınıflarını mekânda yerleştirerek, sermaye birikim hızını tehdit eden sınıfsal isyan (çatışma) potansiyelini harekete geçirebilecek sefalet, göreceli olarak engellenmekte/ertelenmekte,
- Hizmetler ve metaların mekândaki akışı hızlanmakta,
- Kapitalizmin aşırı birikim kaynaklı krizlerinin aşılmasında kentsel yatırımlar sermaye birikiminin ikinci döngüsünü oluşturarak, krizi ertelenmekte,
- Toplumsal sözleşmeye dayanan yeni ve soyut ortak kimlikler (‘vatandaş’, ‘halk’) mekânsal semboller (anıtlar, meydanlar, anıt-sembol binalara verilen isimler gibi) yoluyla somutlanarak özdeşleşme sağlanmaktadır.
İngiltere’de Konut Kanunu ne zaman çıkarılmıştır?
İngiltere’de 1851’de çıkarılan Konut Kanunu bu kentteki toplumsal uygulamalar açısından önemli bir örnektir.
1940’lardan 1960’lara kadar olan yıllarda İngiltere’deki kentsel dönüşüm faaliyerleri nasıldı?
1940’lardan 1960’lara kadar olan yıllarda İngiltere’deki dönüşüm pratikleri özellikle mekânsal ve fiziksel bir vurguyla aşırı kalabalık ve sağlıksız konutların iyileştirilmesi ya da yıkılarak gelişimin kent çevresine yönlendirilmesi biçimindeki bazı çözümleri içermekteydi. Fakat bu dönemin sosyal politikalara dayalı uygulamalarda kent merkezlerine sıkışıp kalan yoksullaşma, banliyölerdeki sosyal ilişkilerin zayıflaması, etnik gerilimler ve artan suç oranlarını ortadan kaldıramaması ve bu sorunları politikleştirmesi bilinen bir durumdur. İngiltere’de hızlı kentsel gelişmeyi kontrol etmenin bir aracı olarak “yeşil kuşak” (greenbelt) adı altında bir politikaya da başvurulmuştur. Dünya Savaşı sonrasında Londra kentinin planı için uygulanması önerilmiş olan yeşil kuşak modeli, öncelikle kentin genişlemesini önlemektir. Fakat bunun yanı sıra tarımsal kaynakları korumak da planın bir parçası olmuştur. Park ve benzeri eğlence aktivitelerini içeren alanların arttırılması ve geliştirilmesi yine yeşil kuşak politikası kapsamında yer almıştır. Bugün hala kentsel planlarda bu politikaya referans verilmektedir.
1960-1970’li yıllarda ne tür kentsel projeler geliştirilmiştir?
1960-1970’li yıllar fiziksel bozulmayla toplumsal bozulma arasındaki doğrudan bağlantıya dayanan ve toplumsal sorunlara duyarlı olma hedefini güden kentsel iyileştirme ve yenileme projeleri geliştirilmiştir. Kentsel sağlıklaştırma (urban rehabilitation) girişimlerinin ilk örnekleri de bu dönemde gündeme gelmiştir.
1970-1990 döneminde Dünya’da kent politikalarında neler ön plana çıkmıştır?
Yenileme projeleri gayrimenkul eksenli ve prestijli projelere odaklanmıştır. Kent politikalarında sanayisizleşme, girişimci kent, dünya kenti, yerel ekonomi kavramları öne çıkmıştır. Geliştirilen politikalar ulusal nitelikli değil küresel olarak planlanmıştır. Kentler bilgi ve finans merkezi olan New York, Londra ve Tokyo gibi küresel kentler düzeyinde rekabet etmeye zorlanmışlardır. Her ülke bölgesel ve yerel merkezlere, yeni güç ve fırsat hiyerarşilerinin olduğu uluslararası sisteme uyum sağlamak için kendi küresel kentini yaratmaya çalışmıştır.
1980 dönemi kentleşmesinin sosyo-ekonomik çerçevesi nasıldır?
1980 dönemi kentleşmesinin sosyo-ekonomik çerçevesi şu şekilde özetlenebilir:
- Kentsel mekân piyasa mantığı ve ihtiyaçları çerçevesinde rekabete dayalı bir büyümenin kaynağı olarak giderek daha fazla metalaşmıştır. Bu durum kent toprakları ile yapılı çevrenin, kullanım değerinden öte değişim değeri yaratmak amacıyla alınıp satılmasını doğurmuştur.
- Özellikle 1990 sonrasında, yarışmacı kentsel gelişme anlayışının hâkim olmaya başlamasıyla gündeme gelen küresel kent, kültür başkenti vb. hiyerarşik yapılanmalar, kent merkezlerinin stratejik önemini arttırmıştır. Böylece eski kent merkezleri, tarihsel ve kültürel potansiyelleri ön plana çıkarılarak turizm ve ofis alanları olarak yenilenmiş veya yeniden yapılanmıştır. Bu süreç merkezlere yakın eski konut alanlarını da bu yatırımların parçası yapmıştır. Soylulaştırılan bu semtler veya mahalleler, yeni bir kesimin gelmesi ile yerinden etme sorununu da yaşamaya başlamıştır.
- Gerçekleşen değişimler sermaye birikimine dayalı yeniden yatırım ortamlarını arttırmıştır. Bu ortam aynı zamanda farklı toplumsal sınıfların ve grupların kültürlerini de etkilemiştir.
- Yerinden etme; yoksul kentli sınıfların toplumsal sorunları ile konut sorunlarını gündeme getirmiş fakat burada daha çok konut sorunu ve yoksulluk öne çıkmıştır. Yerinden edilmeyi kolaylaştıran diğer toplumsal sorunlar ikincil kalmıştır.
- Rekabet açısından sürekli yeni çekim merkezleri yaratmak hem beklentileri artırmakta hem de birbirine benzeyen kent modelleri arttırmak süre sonra turistler için bile cazibesi olmayan kentleri yaratmıştır. Bu durum kentlere yapılan yatırımların ekonomik değerini düşürebilmekte hatta iflaslara yol açmaktadır.
Soylulaştırma nedir?
Soylulaştırma, genel anlamı itibariyle eski kent merkezleri ile tarihi niteliği olan kentsel alanların mekânsal ve sınıfsal değişimini ifade eder. Soylulaştırma süreci, bu alanlardaki eskimiş veya köhnemiş mekânların yenilenmesi veya bazı durumlarda yıkılıp yeniden yapılmasını da içerir. Kentsel yenilemeler beraberinde mülkiyet değerlerini de arttırarak, piyasadaki el değiştirmeyi dayatmaktadır. Değeri artan mülkiyetleri kullanan eski sosyal sınıflar içinde kiracı olanlar, bu artan değerleri karşılayamadıkları için yerinden edilerek kentin daha ucuz fakat merkeze daha uzak yerlere taşınmaktadırlar. Mülk sahibi olanlar ise bu yüksek fiyatlardan yararlanmak üzere yine mülklerini satarak kentin yine daha ucuz yerlerine taşınmaktadırlar. Soylulaştırmanın olduğu yerlerde sadece mülk fiyatları değil yaşam için gerekli olan diğer kentsel hizmetler ile gündelik tüketimler de pahalılaşmaktadır. Bu etken de yerinden etmelere neden olmaktadır.
Neil Smith’e göre ise soylulaştırmanın oluşum nedenlerini ve sonuçları nelerdir?
Neil Smith soylulaştırmanın oluşum nedenlerini ve sonuçlarını şöyle açıklar:
- Banliyöleşme ve rant farkının ortaya çıkması;
- İleri kapitalist ülkelerdeki sanayisizleşme ve beyaz yakalı istihdamın büyümesi;
- Mekânın merkezileşmesi ve aynı zamanda sermayenin merkezsizleşmesi.
- Kâr oranlarının düşüşü ve sermayenin döngüsel hareketi.
- Tüketim biçimlerindeki değişme ile demografik değişmeler soylulaştırmanın nedenleri ve sonuçlarıdır.
Soylulaştırmanın gerçekleştirilmesinde etkin bir rolü olan (yeni) orta sınıfın özellikleri nelerdir?
Soylulaştırmanın gerçekleştirilmesinde (yeni) orta sınıfın etkin bir rolü vardır. Yeni orta sınıf, eğitim düzeyi yüksek, yabancı dil bilen, yüksek gelirli işlerde çalışan kentli bir sınıftır. Kültürel anlamda geleneksel değerler ile arasına mesafe koyan ve daha çok genç bir kesimden oluşur. Yaşam tarzını çok fazla dillendiren ve öne çıkaran bir kesimdir. Kent merkezlerinin kültür-sanat açısından dinamik olması, yeni orta sınıfın taleplerini tetiklemektedir. Böylece ekonomi-politik etkenler yerine ‘kültürel’ gündemler tek başına soylulaştırmada belirleyici bir etkenmiş gibi algılanmaktadır.
Türkiye’de soylulaştırma en çok nerede ve ne zaman başlamıştır?
Türkiye’de soylulaştırma en çok İstanbul’un çeşitli semt ve mahallelerinde, özellikle 1995’ten sonra oldukça görünür olmaya başlamıştır. Fakat dönemsel olarak yaşanan ekonomik krizlerin etkisiyle bu süreç yavaş gelişmiştir. Cihangir, Kuzguncuk, Arnavutköy, Galata ve Fener-Balat gibi semtlerdeki soylulaştırma deneyimleri artık aşina olunan olgulardır. Bu etkiler öncelikle mekânların yenilenmesi biçiminde dışarıdan görülen bir aşamayla somutlaşmıştır. Ancak semtlerdeki sınıfsal değişim yavaş da olsa belirgin yaşam biçimi değişimi ile ön plana çıkmıştır.
Yönetişim kavramına göre iyi bir kentsel yönetişimin sahip olması gereken ilkeler nelerdir?
Kentsel dönüşümde katılım özellikle son 20–25 yıl içinde bir yönetim sorunu olmaktan uzaklaşıp “yönetişim” gibi yeni bir kavramla ele alınmaktadır. Bu kavrama göre, iyi bir kentsel yönetişimin sahip olması gereken ilkeler şunlardır:
- Etkilik,
- Eşitlik,
- Katılım,
- Halkın sürece katılması ve
- Güvenlik ilkesidir.
Bu ilkeler sürecin demokratik olarak planlanmasını ve gerçekleştirilmesini amaçlamaktadır. Fakat kentler arasındaki rekabet, küresel ekonomideki neoliberal uygulamalar, kentsel dönüşümün uygulama alanları üzerinde baskı yaratmaktadır. Bazı alanların büyük projeler veya küresel kent stratejileriyle daha avantajlı konuma gelmesi, diğer alanların gerilemesine neden olabilmektir. Kent politikalarında kamusal kesimden öte özel sektörün daha fazla etkili olmaya başlaması, konuyu daha parçalı ve gerilimli hale getirmiştir. Kentsel dönüşümlerle gerçekleşen yapı ve inşa faaliyetleri yeni bir yatırım alanı oldukça, halkın bu süreçteki konumu doğrudan devletle veya yönetimle ilişkili olmaktan çıkmaktadır. Dolayısıyla beklentilerin ve taleplerin yönlendirileceği hedef kamu-özel sektör ortaklıkları veya tek başına özel sektörün kendisi olmaya başlamıştır. Bu durum kentsel dönüşümün sosyal boyutunu zayıflatabilmektedir.
Türkiye’de kentsel dönüşüme dair yasal süreç ne zaman başlamıştır?
Kentsel dönüşüme dair yasal süreç 2004 yılında “Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu” ile başlamıştır. Oysa yasal sürecin başlayabilmesinin koşulları bu tarihten önce fiili olarak oluşmuştu. Bu konu en fazla İstanbul üzerinden gündeme gelmiştir. Büyükşehir Belediyesi Mesken ve Gecekondu Müdürlüğü tarafından İstanbul’da “Kentsel Dönüşüm Projesi”ne onay verildiğine dair haberler yapıldı ve bazı yerlerin isimleri verildi. Armutlu, Sarıgöl ve Gazi Mahallesi’nde 1500 gecekondunun yıkımından bahsedilmiştir. Mesken ve Gecekondu Müdürlüğü’nün 2003 yılında yaptığı araştırmaya göre, kent genelinde toplam 85 bin 423 gecekondu bulunduğu bilgisi ile bu girişimin kapsamlı olacağı duyurulmaktaydı. Kısacası Türkiye’de kentsel dönüşüm sürecinin Mesken ve Gecekondu Müdürlüğü ile başlayan kurumsal dönem de değişmiştir. Önce Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü sonra TOKİ gibi daha merkezi politika üreten ve yetkileri olağanüstü arttırılmış bir kurum kentsel dönüşümün merkezinde yer almıştır.
“Dönüşüm Alanları Hakkında Yasa Tasarısı”nın rafa kaldırılması ile gündeme gelen yasal düzenleme ne zaman çıkarılmıştır, içeriği nedir?
“Dönüşüm Alanları Hakkında Yasa Tasarısı”nın rafa kaldırılması ile gündeme başka bir yasal düzenleme gelmiştir. 2008 yılında 5793 Sayılı, “Bazı Kanun ve kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun” adlı düzenleme çıkarılmış ve bu düzenleme ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na da TOKİ’ninkine benzer olmak üzere planlama, proje ve yapı izni konularında yeni yetkiler verilmiştir. Aynı şekilde TCDD’ye de planlama ile ilgili yetkiler verilmiştir. Okul alanlarının, DSİ, Karayolları, TCDD taşınmazlarının satışı kolaylaştırılmıştır.