aofsorular.com
SHZ102U

1. Ünite 20 Soru
S

İş ahlakına olan ihtiyacın önemi nedir?

İş dünyası da hayatın önemli bir parçası olarak bu değerlerden ayrı düşünülemez. Farklı periyotlarda olmakla birlikte, dünyada farklı mekan ve zamanlarda, insanın tatminsizliğinden ve etik değerler ile ahlaka uygun olmayan davranışlarından kaynaklanan haksızlıklar, hatalı davranışlar iş ahlakına ilişkin değerlerde de zayıflamalar ve krizleri beraberinde getirmektedir. Bunun sonuçlarını oldukça fazla sayıda insan çok masum da olsalar yaşamaktadır. Tam da bu noktada iş ahlakına olan ihtiyacın önemi artmaktadır. Sadece 20. yüzyıl içinde yaşananlara bile bu gözle bakıldığında, iş ahlakına olan ihtiyacın ne kadar fazla olduğu anlaşılabilir. Öte yandan iş ahlakına olan ihtiyacın arka planında toplumsal hayat içerisindeki ahlak ve etik değerlere olan ihtiyacın olduğu da açıktır. Çünkü ahlaki değerler bakımından toplumsal hayatın, aile hayatı, sosyal hayat, iş hayatı ve benzeri şekilde bölümlendirildiği bir bakış açısının çok yanlış olduğu belirtilmelidir. Hayata yön veren değerlerin birbirinden bağımsız olmadığı, herhangi bir alandaki olumsuzluğun hayatın diğer alanlarında da kendini hissettireceğinden kuşku duyulmamalıdır.

S

Etik nedir?

Etik kavramının anlaşılması bakımından ahlakın felsefe boyutuna bakılması gerekir. Ahlak felsefesiyle uğraşma insanlık tarihi boyunca süregelmektedir. Felsefe soyut meseleler ve argümanlarla meşgul olur. Oysa ahlak somut olaylara odaklıdır ve ahlakın konusu insandır. Felsefede temel sorulardan biri; “hangi sonuçları doğuracaklarına bakılmaksızın, ulaştığımız yargıların nasıl haklılaştırılabileceği”dir. Bu sorular ve bu soruların sorulmasına yol açan kaygılar, ne yaptığımız ve ne yapmamız gerektiği bakımından soyut ahlak teorilerinin oluşumunu sağlayabilir. Bu çerçevede ahlak, nazari ve ameli olmak üzere iki kısımda incelenebilir. Bu durumda da ahlak felsefesi olarak etik, nazari ahlak konularıyla aynı düzlemdedir. Bu noktada etik ve nazari ahlakın cevap aradığı temel sorular şu şekilde sıralanabilir:

• “İyi ve kötü nedir? (değer problemi)”

• “İyi ve kötü arasında bir seçim yapma kudretine sahip miyiz? (hürriyet problemi)”

• “İyi ve kötü hakkındaki ahlâkî hükümlere nasıl varıyoruz?” • “Bu hükümlerin genelliği ve geçerliliği ne ölçüdedir?”.

S

Etik ya da ahlak felsefesinin temel amacı nedir?

Etik ya da ahlak felsefesinin temel amacı, bu konuları münakaşa zeminine getirmektir. Başka bir ifadeyle ahlak felsefesi, “gerçekliği baştan kabul edilen hiçbir ahlaki kesinlik yoktur” temel ilkesiyle hareket eder ve etik, bu kesinliklere düşünce yoluyla ve tartışarak ulaşmak ister. Zira etik, ahlak üzerine düşünme, ahlak üzerine felsefe yapmadır.

S

Etik ya da ahlak felsefesinin ilgi alanı nedir?

Dolayısıyla etik, ahlaki değerlerin oluşumu, insan davranışlarının ahlaki açıdan değerlendirilmesi ya da ahlak normlarının geliştirilmesiyle uğraşmaz. Etik ya da ahlak felsefesinin ilgi alanı, iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olanın felsefi yönden müzakere edilerek bulunmasıdır. Yoksa ahlak normu oluşturmak ve insan davranışlarının bu normlara göre değerlendirilmesini sağlamak etiğin ilgi alanına girmez.

S

Her ahlak felsefesinin araştırdığı ilk ve en önemli sorulardan biri hangisidir?

Her ahlak felsefesinin araştırdığı ilk ve belki de en önemli sorulardan biri; “insanın eylemlerini ahlak bakımından değerli ya da değersiz kılan nedir?” sorusudur. Bir başka şekliyle, insanın davranışlarına yön veren, değer hükümlerini oluşturan ve bir şeyin arzu edilebilir ya da edilemez olmasına yön veren değerlerin objektif açıdan değerlendirilmesi sorunu, ahlak felsefesinin en eski, en çözülemez görünen problemini oluşturur. Bu soru karşısında, filozofların iki ana eğilim içinde oldukları görülmektedir; eylemlerin eyleme temel olan, eylemi ortaya koyan düşünüşün niteliğine göre değerli olup olmaması veya sonucuna ya da başarısına göre bir eylemin ahlâk bakımından değerli olup olmaması. Benzer durum ahlak felsefesinin “iyi” sorusuna verdiği cevaplarda da kendini gösterir. “İyi nedir?” sorusuna bazı filozofların haz, bazılarının mutluluk, diğer bir kısmının ödevi yerine getirme ve başkalarının ise doğruluk vb. cevaplar verdiği görülmektedir.

S

Ahlak nedir?

Genel olarak “iyi ve kötü” davranışların açıklanması şeklinde değerlendirilen ahlakın sözlüklerdeki anlamına bakıldığında şu farklı boyutlar göze çarpar:

1. Bir toplum içinde kişilerin benimsedikleri, uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri ve kurallardır.

2. Belli bir toplumun belli bir döneminde bireysel ve toplumsal davranış kurallarını tespit eden ve inceleyen bilim, felsefe bilimidir.

3. İyi nitelikler, güzel huylardır.

Sözlükteki bu farklı tanımlardan hareketle ahlakın üç farklı anlam içerebileceği söylenebilir. Bu durumda ahlâk; bireyler için belirli bir toplum içinde davranış kuralları şeklinde anlaşılabileceği gibi, bu davranış kurallarıyla ilgilenen felsefenin bir dalı ve iyi ve güzel huylar şeklinde de anlaşılabilir.

Bir diğer kaynakta ise ahlak; “belli bir toplumun belli bir döneminde bireysel ve toplumsal davranış kurallarını saptayan ve inceleyen bilim... Bir insanın yaradılışı gereği gerçekleştirdiği davranışı dile getiren Arapça hulk sözcüğünün çoğulu olan ahlak terimi, huy, seciye, mizaç anlamlarını çoğul olarak kapsar” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımda da bir önceki tanıma benzer yönler yanında, ahlakın insan yaratılışıyla ilgisine vurgu yapılmakta ve insanın davranışlarına yön veren huy ve mizaçla bağlantısına dikkat çekilmektedir.

Başka bir tanımda ise ahlak ya da ahlak ilmi, eylemlerimizde bize rehberlik eden bir ilke veya kurallar seti şeklinde tanımlanmıştır. Ahlak kuralları ne yapacağımızı (örneğin, “doğru söyle”, “sana nasıl davranılmasını istiyorsan başkalarına öyle davran” gibi) ve ne yapmayacağımızı (örneğin, “hile yapma”, “öldürme”, “çalma” gibi) bize anlatır. Bu bağlamda, ahlak ilmi ve ahlak kuralları, yasalarda yer alsın ya da almasın, her toplumun temel yapısına biçim verici nitelikte değerlendirilmektedir.

Tüm bu tanımlardan hareketle ahlak; “öznesinde insan ve insan davranışları olan ve insanın yaratılıştan gelen özellikler yanında, kendisine, ilişkide olduğu diğer insanlar ile içinde yaşadığı topluma karşı genel olarak “iyi” ve “kötü” çerçevesinde yön veren eğitimle kazanılan bir davranışlar seti ya da rehberi” olarak tanımlanabilir.

Ahlak terimi bireysel ve toplumsal anlamda doğrudan gündelik hayata ve bu hayatın düzenlenmesine ait kurallara işaret eder. Dolayısıyla, zaman ve zemine göre ahlaki kural ve ilkelerde birbirine oranla farklılaşmalar görülebilir.

Bu açıklamalar doğrultusunda, ahlakın gündelik hayatta insan davranışlarının değerlendirilmesinde, bunların yorumlanmasında ve bu davranışlara rehberlik etmede kullanıldığı söylenebilir. Başka bir ifadeyle ahlak, gündelik olanı değerlemede ve ona yön vermede somut içeriklere sahip normlardır.

S

Etik ve ahlak terimleri arasındaki fark nedir?

Ahlak terimi, Latince moral ve Grekçe etik kavramlarının karşılığıdır. Moral ya da etik, ahlak ile benzer etimolojiye (kelime ve gramer bilgisi açısından benzer yapıya) sahiptir. Etik, karakter ve alışkanlık anlamına gelen ethos’tan türetilmiştir. Latince moral kelimesi, yine adet, alışkanlık, karakter anlamına gelen mos (çoğulu mores)’tan gelmiştir. Etimolojik paralelliğe ve anlamca yakınlığa rağmen, gerek moral ve gerekse etik terimlerinin farklı anlamlarda kullanılma alışkanlığı vardır.

Her iki terim de ilk bakışta aynı anlamlara (töre, gelenek, alışkanlık) geliyor gözükmektedir. Ancak hemen ifade edelim ki, moral’in işaret ettiği manada, “bir bireyin, bir halkın, bir toplumsal sınıfın, bir çağın bilinçli yaşamına hakim olan inanç ve tasarımlar topluluğuna ahlak, bunların toplumsal olgu olarak yaşanmasına ahlaklılık, bu inanç ve tasarımlara göre yönlenen insani tutumlara ve bu tutumlara göre yönlendirilen eylemler hakkında verilen (doğru veya yanlış) yargılara ahlaki denilmektedir. Etimolojik olarak aynı anlama gelseler de, ahlakın olgusal ve tarihsel olarak yaşanan bir şey olmasına karşılık, etik, bu olgunun kendisine yönelik araştırmadır. Dolayısıyla, ahlak felsefesi ya da ahlakbilim şeklinde de ifade edilebilen etik; insanın bireysel ve toplumsal ilişkilerini nasıl yönlendirmesi gerektiğini, iyi ve kötü söz ve davranışı belirleyecek ölçütlerin neler olabileceğini inceleyen bilim dalı olarak tanımlanabilir.

Etik ile ahlakın benzeyen yönleri aynı sorulara cevap aramaları olarak belirtilebilirken, farklılıklarının ise çok daha büyük olduğu rahatlıkla söylenebilir. Her şeyden önce ahlakın etikten önce varolduğu, etik ile pratik anlamda ahlak kavramına yüklenen anlamın kesinlikle aynı olmadığı söylenebilir. Etikte amaç, ahlakın temel sorularına felsefe yaklaşımları çerçevesinde cevap arayışı olarak değerlendirilebilir.

S

İş ahlakı nedir?

İş ahlakının evrensel ilke ve değerler yanında, toplumsal ve kültürel bazı ilke ve değerlerle de oldukça yakın ilişkisi vardır. İş ahlakı kavramını tanımlarken bu durumun mutlaka dikkate alınması gerekir. Başka bir ifadeyle, iş ahlakında kültürel ve toplumsal farklılaşmalara bağlı olarak görecelilik konusu dikkate alınmalıdır. Yani kimi toplumların iş dünyasında ahlaki olarak kabul edilebilecek bir davranış, kimi toplumlarda ahlaki bulunmayabilecektir. Bu durum iş ahlakının göreceli olmasından kaynaklanmaktadır. Örneğin Amerika’da bir iş görüşmesi sırasında en yetkili olanın ilk söz alması olağan bir durum iken, Japonya’da en yaşlı bireyin ilk olarak söz alması beklenmektedir.

Öte yandan, kısa vadeli değerlendirmelerde iş ahlakının her zaman ve her birey için olumlu sonuç doğurmayabileceği ve bu sebeple, bazı durumlarda iş ahlakına uygun davranmanın ekonomik amaçlarla çeliştiği konusunda oldukça yakınmalar duyulabilmektedir. Bu noktada, çağımız insanının sonuç almaya dönük olarak gelenekten devraldığı, eğitimle öğrendiği ilkelerden bir bölümünü eylemlerinin dışına atması ve ilkelerin kendisi açısından pek dikkat çekici bulunmamasını değerlendirmesi önemlidir. Bu değerlendirmelerden hareketle, iş ahlâkına duyulan ihtiyacın bugün düne göre az olmadığı, tam tersine daha fazla olduğu söylenebilir.

İş ahlakı, evrensel, toplumsal ve kültürel değerler bağlamında iş dünyasındaki birey-birey, birey-grup, birey-örgüt ve örgüt-örgüt ilişkilerini değerlemede normlar ve ilkeler ile bunlar kapsamında değerlendirme yapmayı içerir. Çalışanlar arasında özel bilgilere özen gösterilmemesi, bir yöneticinin sadece bir departman ya da bir bölgeden olan çalışanlara yönelik ayrımcı ya da kayırmacı tutum sergilemesi, farklı hemşeri grupları ya da farklı okul mezunlarının grup olarak birbirlerini kayıran ya da ayrıştıran tutum içinde olmaları ve işletmenin rakibini karalama kampanyası sergilemesi gibi çok sayıda konu bu kapsamda farklı düzlemlerdeki iş ahlakı ilişkilerine işaret eder.

Bir başka açıdan iş ahlakı, bir ahlâk standartları çalışması olup, bunların modern toplumlarda mal ve hizmetleri üreten ve dağıtan organizasyonlar ve sistemler ile organizasyonlarda çalışan insanlara uygulanması şeklinde tanımlanabilir. Başka bir ifadeyle iş ahlakı, uygulamalı ahlakın bir biçimidir. Bu bağlamda sadece ahlak normları ve ahlak değerlerinin analizini değil, aynı zamanda “işletme” olarak isimlendirdiğimiz kurumlar, teknolojiler, değişimler, eylemler ve faaliyetlere bu analizlerin sonuçlarını uygulama girişimidir.

S

İş ahlakına duyulan ihtiyacın artmasına neden olan faktörler hangileridir?

İş ahlakı anlayışının gerilemesine ve dolayısıyla kendisine duyulan ihtiyacın artmasına neden olan bazı faktörler, iki temel başlık altında aşağıdaki gibi sıralanabilir:

1. İşletme dışı faktörler

• Hayat tarzlarının değişimi ve buna bağlı olarak tüketimdeki aşırı artış,

• Kitle iletişim araçlarının etkisiyle kültürler arasındaki etkileşim ve kültürlerin hızlı değişimi,

• Adalet mekanizmasının etkin olmayışı ve yavaş işlemesi,

• Haksız kazanç yollarının artışı ve bu durumun insanları kolay yoldan kazanmaya teşvik etmesi,

• Genel olarak toplum ahlakının zedelenmesi,

• Ekonomik yapının bir bütün olarak (teşvik ve kredi suistimalleri, yüksek enflasyon, düşük ücretler, ekonomik sistemin politik sisteme alet edilmesi vb. gibi ahlakî açıdan yanlış uygulamalar nedeniyle) işletmeleri ahlâksızlığa sevketmesi.

2. İşletme içi faktörler

• Kar maksimizasyonu amacının diğer sosyal sorumluluk amaçlarının önüne geçmesi ve onları gölgede bırakması,

• Çalışanların kişisel ahlakî değer yargıları,

• İşletme sahipleri, ortakları ve yöneticilerinin kişisel ahlakî algılamaları, hırsları ve tutkuları,

• İşletme içi çıkar çatışmaları,

• İşletme içi denetim ve yaptırım mekanizmalarının zayıflığı.

S

İş ahlakının önemi nedir? 

İş ahlakı konusu özellikle iki açıdan önemlidir. İşletmelerle yöneticilerinin sosyal sorumluluk bilincinden yoksun olarak toplumun geneline ve hatta gelecek kuşaklara ait kaynakları etkin kullanamaması, israf etmesi ve onlara gelecekte kullanılamayacak derecede zarar vermesi, iş ahlakının işletme dışına yönelik boyutunu oluşturur. Öte yandan, işletme yöneticileri ve çalışanlarının, birbirlerine, müşterilere, satıcılara ve rakiplere karşı, genel ahlak konularının da içerdiği, dürüstlük, doğruluk gibi hususlarda ahlak dışı davranışları da iş ahlakının diğer boyutunu teşkil eder. İş ahlakının ilk boyutuyla ilgili konulara ağırlık verilmesi Sanayi Devrimi sonrası ortaya çıkan ve insan ile toplum yaşamını tehdit etmeye başlayan çevre sorunları sonucu gelişirken, ikinci boyuta ağırlık verilmesi ise ya ahlak bunalımları sonrası gelişen sosyal bilinçlenme dönemlerine ya da insan haklarının daha fazla savunulduğu dönemlere rastlar. Gerçekte bu ve benzeri çevre ve sosyal krizlerin insanlık tarihi boyunca az ya da çok var olduğu söylenebilir.

İşletme eylemi gerçekte bir insan eylemi olduğu için, insan eylemlerini değerlendirebildiğimiz gibi işletme eylemlerini de ahlakî açıdan değerlendirebiliriz. İşletmelerin ahlaklılıkla ilişkisi insan eylemlerinden daha da derinlere iner. Diğer pek çok aktivitede olduğu gibi işletme bir ahlakî arka plan tarafından desteklenir ve onsuz olması mümkün değildir. Örneğin, işverenler çalışanların firmadan çalmamalarını ümit eder; sözleşme yapan grupların her biri diğer grubun sözleşmeye bağlı kalacağını umar; bir ürün satın alan eve gidip paketi açtığında onun reklamdaki gibi olmasını bekler. Pek çok örnekte bu beklentiler karşılanır. İşletmede herhangi birinin satıcılar, alıcılar, üreticiler, yönetim, çalışanlar ve müşteriler karşısında ahlak dışı davranması i şletmeyi zora sokar. Ahlaklılık toplumun yapıştırıcısı olduğu gibi işletmenin de dişlilerinin yağıdır. Bu anlamda iş ahlakı, gerek insan ve gerekse toplum hayatı açısından, üzerinde durulması gereken, önemli ve vazgeçilemeyecek bir konu olarak karşımız çıkar. 

S

İş ahlakının işletmeler için fonksiyonu nedir?

İşletme ya da iş ahlakıyla ilgili bugün konuştuğumuz hususlar yeni konular değildir. Karın maksimizasyonu, görünmez elin serbest rekabeti düzenleyeceği ve dolayısıyla bireysel çıkarların ön planda olması gerektiği anlayışının ortaya konulduğu kapitalizm uygulamalarının etkisiyle, bugün konuştuğumuz ve iş ahlakını ilgilendiren pek çok hususun ilişkisinden söz edilebilir. Kar maksimizasyonunun zaman içinde bireysel değerler ve bireysel çıkarlarla çatışmalara doğru yol alması, işletme içinde ve iş hayatında bireye kendi çıkarlarını gözeten, ancak diğerlerinin ve genel olarak da toplumun çıkarlarının gözetilmesi gereğini ortaya çıkarmıştır. İşletme etiği ya da iş ahlakı, böyle bir anlayışla bireylere doğruyu belirleme ve ulaşmada yardımcı olan bir araç niteliğindedir.

S

Bugün yaşanan iş ahlakı ile ilgili problemlerin kökeni ne zamana dayanır? 

Bugün yaşanan iş ahlakı ile ilgili problemlerin çoğu yeni değildir. Bunların kökeni 17. yüzyıla dayanır ve özellikle serbest piyasa mekanizması ile arttığı görülür.

S

Sanayi Devrimi ve iş ahlakı arasında nasıl bir bağ vardır?

Sanayi Devrimi sonrasına kadar insanoğlunun tabiatın kendi kendini yeniden üretebilme ve temizleyebilme sınırlarının ötesinde zararlar vermediği ifade edilmektedir. Hava, su ve toprağın yaşamı tehdit edecek boyutlarda kirlenmesi, kimi doğal kaynakların tükenmesi tehlikesi, endüstrinin yaydığı tehlikeli gaz, toz ve sıvılar, doğal gıda maddelerinin kirlenmesi, asit yağmuru, endüstri atıklarının ve zehirli atıkların düşük maliyetle yok edilmesi sırasında oluşan riskler, Sanayi Devrimi sonrası oluşan riskler ve sorunlar arasında sayılabilir. Sanayi Devrimi ile birlikte hızla artan üretim ve bunun sonucundaki yoğun tüketimin getirdiği yükler, doğanın hızla kirlenmesine yol açmıştır. Bu sorunlar yanında, artan kamuoyu baskısı ve hükümetlerin kurumsal düzenleme ve zorlamalarının etkisiyle de özellikle 1960’lardan itibaren iş ahlakı konularına artan düzeyde ilgi ortaya çıktığı söylenebilir.

S

Eski Yunan ve Antik Roma’da işletmecilik ve ticarete bakış nasıldı?

İş ahlakının tarihsel gelişimini insanlık tarihinden ayrı düşünmek elbette doğru olmayacaktır. Bu kapsamda iş ahlakı konusundaki sistematik olmasa da birikimler antik çağlara kadar uzatılabilir. Eski Yunan ve Antik Roma’da işletmecilik ve tüccarlara iyi gözle bakılmadığı, bu işlerin insanı yalan söylemeye, çıkarcılığa ve bencilliğe götüreceği inancı yaygındı. Öte yandan iş ve ticaret, aristokrasinin gözünde basit ve aşağılayıcı bir konumun göstergesi idi ve bu işler sıradan insanlar tarafından yapılırdı.

S

Antik çağda işletmecilik ve ticari faaliyetlere karşı Yahudilerin tutumu nasıldı?

Yunan ve Roma dünyasının bu oldukça olumsuz tutumlarına rağmen antik çağda işletmecilik ve ticari faaliyetlere karşı geliştirilen bu olumsuz tutum her toplumda aynı değildi. Örneğin Yahudilik, serveti Tanrının bir lütfu olarak görüyor ve kişinin işindeki başarısını tanrısal bir onay olarak kabul ediyordu. Her ne kadar Yahudi kutsal metinlerinde gelir ve servet eşitsizliklerinin tehlikelerine ve kötülüklerine dikkat çekiliyorsa da servet biriktirmenin genel ahlaka aykırı olmadığı kabul edilmekteydi.

S

Kilisenin ilk dönemlerinde işletmecilik ve ticaret faaliyetlerine bakışı nasıl olmuştur?

Dinlerin işletmecilik, ticaret hayatı ve iş ahlakına yönelik etkileri oldukça belirleyicidir. Hıristiyanlıkta kilisenin oldukça önemli bir kurumsal düzenleme ve otorite olarak ticaret hayatına ve iş ahlakına ilişkin yönlendirici etkileri olmuştur. Kilisenin ilk dönemlerinde işletmecilik ve ticaret faaliyetleri ahlaken kabul edilebilir olmakla birlikte, para hırsı, hilekârlık ve lüks tüketime karşı uyarılar unutulmamıştır. Yahudiliğin aksine Hristiyanlıkta ticaret, insanların birbirlerinin eksikliklerini gidermeleri açısından bir hizmet olarak görülmüştür. Bu bağlamda Hristiyan tüccarların Hristiyan olan ve olmayan tüm insanlara karşı dürüst olmaları ve aynı i ş ahlakı standartlarını uygulamaları nasihat edilmiştir. Bu durum, Hristiyanlığın iş ahlakı değerlerine katkısı olarak değerlendirilebilir.

S

Orta Çağ'da kurulan hangi örgütsel yapı o devirde Anadolu'da iş ahlakına verilen önemi gösteren bir örnektir?

İslam dünyasındaki gelişmeleri yok saymak ya da görmezden gelmek olmaz. İslam öğretisinde işveren ve çalışan yönünden iş ahlakına ilişkin değerlerin temel ilke bazında olması belki uzun dönem dikkat çekmemiş olabilir. Fakat özellikle 13. yüzyıl başında Anadolu’da örgütlenen Ahilik organizasyonunun, eş zamanlı olarak Ortaçağ Avrupa’sına karşı iş ahlakı açısından çok önemli ilkeler vaaz ettiği rahatlıkla söylenebilir.

S

İş ahlakı literatüründeki gelişmeler 20. yüzyıl başından itibaren dönemsel olarak nasıl adlandırılabilir?

İş ahlakı literatüründeki gelişimin işletmecilik literatüründeki gelişmeye paralel olarak sistematik olarak 20. yüzyıl başından itibaren olduğu söylenebilir. Bu kapsamda iş ahlakına yaklaşımların ya da iş ahlakı literatüründeki gelişmeler dönemsel olarak şu şekilde sıralanabilir:

• İş dünyasında ahlak arayışı dönemi (1900-1920)

• İş dünyasında profesyonellik ve iş ahlakı dönemi (1920-1950)

• İş dünyasında büyüyen ölçekler ve iş ahlakında karmaşıklık dönemi (1950-1970)

• Önleyici ve düzenleyici iş ahlakı arayışı dönemi (1970-1990)

• Küresel işletmecilik ve küresel iş ahlakı dönemi (1990 - )

S

Küreselleşme ve iş etiği genel anlamda kaç alan bağlamında değerlendirilmektedir?

Küreselleşme ve iş etiği genel anlamda üç alan bağlamında değerlendirilmektedir. Bu alanlar kültür, hukuk ve hesap verebilirlik olarak sayılabilir.

S

İş etiğine duyulan ihtiyaç en çok nerede hissedilmektedir?

Ekonomik faaliyetlerin bölgesellikten uzaklaşması bu faaliyetlerin ülkelerin kontrollerinin dışına çıkmasına sebep olmaktadır. Bir ülkenin gücü belirli bir bölge ile sınırlıdır. Örneğin Alman yasaları yalnızca Almanya içinde, Fransız yasaları da Fransa içinde geçerlidir. Bir şirket iç pazarın ötesine geçip üretim zincirini başka bir ülkeye taşıdığında yasal çerçeve oldukça faklılaşır. Bu nedenle yöneticiler artık belirli işletme faaliyetlerinin doğru ya da yanlış olduğuna iç pazardaki gibi basitçe karar veremeyecektir. İş etiği büyük ölçüde yasaların bittiği yerde başlamaktadır. Küreselleşme sayesinde ekonomik faaliyetlerin ülke sınırlarından bağımsız hale gelmesi, bu faaliyetlerin ülkelerin kontrolünün dışına çıkmasına sebep olmuştur. Bu bağlamda iş etiğine olan talep de artırmıştır.