Stres ve Çatışma
Farklı yaklaşımlara göre stres nasıl tanımlanmaktadır?
Bu konuda, bazı araştırmacılar organizmanın strese verdiği tepkileri ve bu tepkiler sonucunda oluşan sağlık risklerini ele almışlar ve kavramı bu bağlamda tanımlamıştır. Bir başka bakış açısı ise stresi kişinin başına gelen büyük olaylar (kayıp, boşanma vs.) ya da günlük sıkıntılar (trafik, iş yoğunluğunun artması) temelinde ele almaktadır. Diğer bir yaklaşım ise stresi kişi-çevre arasındaki etkileşimi bağlamında ele almakta ve kişinin değerlendirmelerinin stresin yaşanmasında belirleyici olduğunu ortaya koymaktadır.
Stres konusunda Walter Canon organizmanın verdiği tepkilere ilişkin ne tür açıklamalara yer vermiştir?
Stres konusunda zihin ve beden arasındaki etkileşimin incelenmesi konusunda Walter Canon (1939; akt.: Lazarus, 1993; Jacobs, 2001) öncülük yapmış ve Hans Selye (1956/1976; akt.: Lazarus, 1993; Jacobs, 2001) ile bu konudaki çalışmalar devam etmiştir. Canon, organizma bir tehditle karşılaştığı zaman sempatik sinir sistemi aktivitesinde artma, merkezî sinir sisteminin uyarılmasında ve iskelet-kas sisteminin aktivitesinde artma gibi organizmada bazı fizyolojik değişiklikler olduğunu ortaya koymuştur. Bu değişiklikler sonucunda organizma savaşmak ya da kaçmak üzere harekete geçmektedir. Eğer organizma ne savaşabilir ne de kaçabilir ve bu şekilde uzun süreli strese maruz kalırsa olumsuz sağlık sonuçları ile karşılaşacaktır. Bunlara örnek olarak eşyaları kaybetme, gürültü yapan komşular, günlük maddi sıkıntılarımız verilebilir. Bazı araştırmalar, günlük sıkıntıların büyük yaşam olaylarına göre psikolojik semptomların daha önemli belirleyicileri olduğunu ortaya koymaktadır.
Selye'nin ortaya koyduğu genel adaptasyon sendromundaki aşamalar nelerdir?
Selye’nin ortaya koyduğu genel adaptasyon sendromundaki üç aşama alarm, direnme ve tükenmedir.
Genel adaptasyon sendromu süreci nasıl gerçekleşir?
Genel adaptasyon sendromundaki üç aşama alarm, direnme ve tükenmedir. İlk aşama alarm aşamasıdır. Bu aşamada organizma tehdide karşı harekete geçmek için hazırlanır ve savaş-kaç tepkisi verir. Eğer stres devam ederse organizma direnme aşamasına geçer. Bu aşamada organizma devam eden stresörle (stres verici durumla) savaşır ve onu yenmeye çalışır. Bu esnada çok büyük enerji harcar. Organizma, söz konusu tehdidin üstesinden gelemezse üçüncü aşama olan tükenme aşaması ortaya çıkar. Bu aşamada devam eden stres organizmada enfeksiyonlar, ülser, bağışıklık siteminin zayıflaması gibi hastalıklara hatta ölüme yol açabilir.
Başımıza gelen olaylar temel alınarak yapılan açıklamalardan büyük yaşam olayları görüşü nasıldır?
Bu görüşe göre, kişinin alışık olduğu yaşam alışkanlıklarının dışında ortaya çıkan büyük yaşam olayları stres yaratır. Söz konusu stres, kişinin başına hem olumlu hem de olumsuz yaşam olayları geldiğinde yaşanacaktır. Bu bakış açısı temelinde Holmes ve Rahe (1967; akt.: Stroebe, 2000 ) tarafından büyük yaşam olaylarına ilişkin sosyal yeniden uyum ölçeği isimli bir değerlendirme listesi geliştirilmiş ve söz konusu ölçeğe dayanarak birçok çalışma yapılmıştır. Ölçeğe göre kişiler için en stres verici olabilen yaşam olaylarından bazıları şunlardır: Eşin ölümü, boşanma, hapse girme, yakın bir aile üyesinin kaybı, hastalanma, evlenme, işten çıkarılma, emekli olma, hamilelik, finansal durumda değişiklikler, okula başlamak ya da okulu bırakmak, çocukların evden ayrılması, amirle problemler gibi.
Günlük sıkıntılar nelerdir?
Günlük sıkıntılar, kişinin günlük yaşamında her gün karşılaşabileceği, huzursuz edici, engelleyici, hayal kırıklığı yaşatıcı olaylardır.
Lazarus ve Folkman'ın strese ilişkin transaksiyonel modeli nasıldır?
Lazarus ve Folkman (1987), stresi bireylerin başlarına gelen dışsal olaylar temelinde ele almaktan ziyade, kişi ve çevre arasındaki ilişki bağlamında tanımlamışlardır. Psikolojik stres, kişinin, çevresel talepler ve bu taleplerle başa çıkmak için gerekli olanların, kendi kaynaklarını aştığına ve iyilik hâlini tehdit ettiğine yönelik değerlendirmelerde bulunduğu zaman ortaya çıkar. Bir başka ifadeyle, önceki bakış açısından farklı olarak stres sadece kişinin başına gelenler bağlamında tanımlanmaz. Kişi ve çevre arasındaki etkileşim bağlamında tanımlanır.
Strese ilişkin transaksiyonel modelde araştırmacıların ortaya koyduğu belirleyici faktörler nelerdir?
Strese ilişkin transaksiyonel modelde araştırmacılar iki faktörün belirleyici olduğunu ortaya koymuştur. Bunlar bilişsel değerlendirme ve başa çıkmadır.
Araştırmacılara göre birincil değerlendirme ne ile ilgilidir?
Araştırmacılara göre birincil değerlendirme bir stresörle karşılaşan bireyin bu durma verdiği anlamla ilgilidir?
Stresli bir durumda kalan kişi bu duruma ilişkin kaç farklı yorumlama yapabilir ve bunlar nelerdir?
Stresli bir durumda kalan kişi bu duruma ilişkin üç farklı yorumlama yapabilir: Zarar-kayıp, tehdit, meydan okuma-mücadele.
İkincil değerlendirme bakış açısı nasıldır?
Araştırmacılar, birincil değerlendirme sonucunda kişi, çevresel taleplerin potansiyel bir tehdit oluşturduğu sonucuna varırsa “ben var olan kaynaklarımla bu durumun nasıl üstesinden gelebilirim?” sorusunu sorduğunu aktarmaktadır. Bir başka ifadeyle, ikincil değerlendirmede kişi “stresle nasıl başa çıkabilirim?” sorusunu sorar. Bu noktada kişi, çevresel taleplerin kendi kaynaklarının üzerinde olduğunu, yani başa çıkamayacağını düşünürse kendini stres altında hissedecek ve olumsuz duygular yaşayacaktır. Kısacası bu bakış açısına göre stres, kişinin olaya ve olayla başa çıkma konusunda yaptığı değerlendirmelerin ortaya çıkardığı bir sonuçtur.
Başa çıkma nasıl tanımlanır?
Başa çıkma, kişinin içsel ve dışsal taleplerin kendisine yük bindirdiğini ya da onu aştığını algıladığında ortaya çıkan ve buna bağlı olarak sürekli olarak değişen bilişsel ve davranışsal gayretleri olarak tanımlanabilir.
Başa çıkma konusundaki farklı yaklaşımlar nelerdir?
Başa çıkma konusunda birçok farklı yaklaşım mevcuttur. Bu yaklaşımları Transaksiyonel Model, Kişi İçi Başa Çıkma Kaynakları, Savunma Mekanizmaları, Kişi Dışı Başa Çıkma başlıkları altında incelemek mümkündür.
Lazarus ve Folkman (1987), Lazarus'a (1990,1993) göre stresle başa çıkma stratejileri nelerdir, açıklayınız?
Lazarus ve Folkman (1987), Lazarus (1990,1993) stresle başa çıkma konusunda problem odaklı ve duygu odaklı başa çıkma stratejilerini aktarmaktadırlar. Problem odaklı stratejiler, problemin belirlenmesi, çözüm için alternatiflerin ortaya konulması, en iyi stratejinin seçimi gibi teknikleri içerir. Diğer yandan duygu odaklı stratejiler, kişinin stresöre yönelik duygusunun değiştirilmesine ilişkindir. Bunlar genellikle hayal kurma, kaçınma ve kendini suçlama gibi stratejileri içerir. Yani bu stratejiyi kullananların odaklandığı duygulardır; durum ve durumun düzeltilmesi için ne yapılması gerektiği değildir. Tam aksine, problem odaklı stratejileri kullananların odaklandığı nokta durumun kendisidir. Her iki strateji de farklı koşullarda işlevseldir.
Dirençli kişilik neyi ifade eder?
Dirençlilik, yaşamın anlamlı olduğu, geleceğimizi kendimizin seçeceği ve değişimin ilginç ve değerli olduğu düşüncelerini içeren bir kişilik özelliğidir. Bu kişilik özelliğine sahip olan insanlar, stres ve acıyı var oluşun normal bir özelliği, yaşamın bir parçası olarak görürler.
Dirençli insanların sahip oldukları strese karşı tampon görevi gören özellikler nelerdir?
Dirençli insanların sahip oldukları üç özellik strese karşı tampon görevini görür. Bunlar kontrol, bağlılık ve meydan okumadır. Kontrol, insanların yaşamlarındaki deneyimleri ve sonuçları etkileyebileceklerine dair duydukları inançtır. Bağlılık, insanların yaşamlarındaki olay, durum ve kişilerde anlam ve katılım duygusu hissetmeleridir. Bağlılık sayesinde kişi iş, aile, kişiler arası ilişkiler ve sosyal kurumlar gibi yaşamdaki birçok alana tam bir katılım gösterecektir. Meydan okuma ise yaşamda değişimin istikrardan daha normal olduğunu ve bu değişikliklerin güvenliği tehditten ziyade kişisel büyüme fırsatı olduğunu bilmektir.
İyimserlik ve kötümserlik nedir?
İyimserlik, iyi şeylerin olacağına inanmaya ve beklemeye yol açan bir kişilik özelliği olarak tanımlanabilir. Diğer taraftan kötümserlik, kötü şeylerin olacağın bekleme durumudur ve daha fazla olumsuz duygu ile ilişkilidir.
Ruminasyon (zihinsel geviş getirme) nedir?
Ruminasyon; kalıcı, yineleyen, kişinin kendine odaklandığı bir durumdur ve kişi, problemlerin yarattığı olumsuz sonuçları, duyguları analiz ederek çok uzun zaman harcar ve defalarca aynı problemleri düşünmek kişiyi daha da olumsuz bir hâle getirir. “Neden başarısızım? Çok kötü hissediyorum, neden o kadar olumsuz davrandım? Neden hiçbir konuda başarılı olamıyorum?” gibi düşünceleri tekrar tekrar düşünmek tipik ruminasyon örnekleridir.
Cramer (2000) savunma mekanizmaları ve başa çıkma mekanizmalarına ilişkin farklılıkları nasıl özetlemiştir?
Cramer (2000), savunma mekanizmalarının ve de başa çıkma mekanizmalarının temelde kişiyi olumsuzluktan ve stresten koruma işlevleri olduğunu ancak bu iki kavramın farklı olduklarını aktarmıştır. Cramer (2000) bu farklılıkları şu şekilde özetlemiştir:
- Başa çıkma süreçleri bilinçli olarak kullanılır, oysa savunma mekanizmaları bilinçdışıdır.
- Başa çıkma süreçleri durumlara ilişkin tepkilerdir, savunma mekanizmaları ise insanların göreli olarak kalıcı eğilimlerdir.
- Başa çıkma süreçleri hiyerarşik değilken, savunma mekanizmaları hiyerarşiktir. Savunma mekanizmaları kişinin olgunlunluğuna, karmaşıklığına ya da kronolojik yaşına bağlı olarak farklılaşırlar. Diğer bir ifadeyle savunma mekanizmaları, olgunluk ya da bilişsel karmaşıklık boyutunda bir hiyeraşi içindedirler.
- Başa çıkma mekanizmaları normal psikolojik işlevsellik ile ilişkilendirilir, ancak savunma mekanizmaları normal dışılık ile ilişkilendirilir. Cramer’e göre, savunma mekanizmaları ile normal dışılık arasındaki söz konusu ilişki tamamen doğrulanmamış olsa da özellikle bölme ya da inkâr gibi hiyearşik olarak düşük düzeydeki savunma mekanizmalarının normal dışılıkla ilişkisi gösterilmiştir.
Stres kaynaklarından biri olan çatışma biçimleri nelerdir?
Önemli stres kaynaklarından birisi de çatışmadır. Çatışmanın kişi içi çatışma, kişiler arası çatışma, gruplar arası çatışma, ülkeler arası çatışma gibi çok farklı biçimleri mevcuttur.