İnsan Hakları ve Etik
"İnsan hakları" fikri nasıl ortaya çıkmıştır?
Ahlaki değer yargıları ve davranış kuralları ve bazı hukuki normlar toplumdan topluma değiştiğinden, yani göreli olduğundan ve özellikle 20. yüzyılın başlarında yaşanılan felaketler dikkate alındığında insanlık, insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyecek ve topluma, inanca, ideolojiye, etnik kökene, cinsiyete göre değişmeyecek bir takım ilkeler ortaya koyma arayışı içerisine girmiştir. Bu arayış sonucunda, insanlar arasında muamele etme ve muamele görme biçimleri olarak düşünülen “insan hakları” fikri ortaya çıkmıştır.
Felsefe tarihinde insansal olanın ne olduğuna ilişkin ilk sistematik araştırmalara nerede rastlanmıştır?
Sokrates, Platon ve Aristoteles’in metinlerinde rastlarız. Her üç filozof da, insansal olan, insana yakışır olan eylemin, yaşam biçiminin, siyasal toplumun ne olduğunu soruştururken karşımıza her zaman insansal değerleri çıkartır.
Sokrates, neden erdemleri gerçek değerler olarak kabul etmektedir?
Sokrates, diğer hiçbir hayvanın yapamadığı, sadece insanın yapabildiği şeyin ne olduğunu araştırır ve bunun adalet, bilgelik, yiğitlik, ölçülülük gibi erdemler, yani etik değerler olduğu sonucuna ulaşır. Başka bir deyişle, insanı insan yapan, insanı diğer varlıklardan farklı kılan bir şey vardır ve o da erdemlerdir; erdemler bize tür olarak insanın değerini verir.
Platon insanların ruhunu, gördükleri işe göre kaç kısımda açıklamıştır?
Platon, insanın neliğini, onun ruhsal yetilerinde ararken insan ruhunu gördükleri işe göre üç kısma ayırır: arzu-iştah kısmı, kızan-coşan kısım ve akıl kısmı. Arzu-iştah duyan kısmın işi bedenin temel gereksinimlerinin karşılanmasıdır; kızan-coşan kısmın işi bireysel güvenlik, savunma, korunmadır; akıllı kısmın işi ise düşünüp taşınma ve yönetmektir.
Aristoteles'in insana, insanın neliğine ilişkin görüşü nedir?
Aristoteles insan görüşünü belirli bir etik görüş üzerine inşa ederken insanın eylem yaşamından ve insanın ruhsal yetilerinden hareket eder. İnsanı konuşabilen, dil sahibi, toplumsal ve siyasal bir varlık olarak kabul eden Aristoteles, praxis dediği bütün eylem hayatının, bu eylem hayatındaki her insansal yapıp etmenin her zaman amaçlı (ereksel) olduğunu iler sürer. Aristoteles’e göre, insanların bireysel ve toplumsal yaşamda cisimleşen bütün tercih, eylem, etkinlikleri ve aynı zamanda bütün sanat ve bilimler hep bir şey içindir, bir ereğe (telos’a) ulaşmaya yöneliktir.
Aristoteles’e göre, siyaset nedir?
Aristoteles’e göre, siyaset, belirli bir zaman ve mekânda birey ve toplum bağlamında sahip olunan insansal olanakların bütününün hayata geçirilmesinden ve hayata geçirildiklerinde birer insansal etkinlik hâline gelen bu uğraşlarda iyiye belirli yollardan ulaşılmasından, yani bu tür etkinliklerin belirli bir biçimde, “insansal” boyutu gözetilerek ve insana yakışır bir biçimde hayata geçirilmelerinden sorumlu, en yüksek insansal etkinlik, bilim ve/veya sanattır.
Aristoteles'e göre toplumsal yaşamın bütününü kapsayan, en yüksek ve en değerli insansal etkinlik olarak siyasetin ve devletin amacı nedir?
Aristoteles'e göre toplumsal yaşamın bütününü (insansal-toplumsal ilişkilerin bütününü) kapsayan en yüksek ve en değerli insansal etkinlik olarak siyasetin ve devletin amacının “insan için iyi” olanı ya da “en yüksek insansal iyi” denilen şeyi gerçekleştirmek olduğu ortaya çıkar. Bu en yüksek insansal iyi ise, hayvanlara özgü haz yaşamının, sırf onuru amaçlayan bir siyasetçi yaşamın veya tek başına, teorik bilgeliğe adanmış, yani eylemeyi değil, sırf bilmeyi amaçlayan bir yaşamın getirdiği türden bir mutluluk değildir. Bunları kapsamakla birlikte bunlardan daha üstte yer alan bir amaca dönük bir yaşam biçiminin, sırf insana özgü bir yaşamın, yani erdemli bir yaşamın beraberinde getirdiği mutluluktur. Başka bir deyişle, bireysel yaşamda olduğu kadar, toplumsal-siyasal yaşamda da insana yakışır olan esas amaç mutluluk değil, erdemli bir yaşamdır.
Aristoteles’e göre insana özgü olan iş "insanın işi" nedir?
Aristoteles’e göre "insanın işi", belirli bir şekilde yaşamaktır; yani belirli bir yaşam biçimidir; çünkü, “yaşamak” sadece canlılığını korumak olarak alındığında, bu bitkilerin de sahip olduğu bir “yaşam” biçimidir; Aristoteles’e göre, başka bir canlıya değil de sırf insana özgü olan iş: Ruhun akla uygun ya da akıldan yoksun olmayan etkinliğidir; bu şekilde sürdürülen bir eylem yaşamıdır.
Aristoteles, erdemleri kaç grupta ve nasıl açıklamaktadır?
Aristoteles, erdemleri, her tek durumda orta olanı bulma ve hayata geçirmeye yönelik birer huy olarak tanımladığı "karakter erdemleri" ve eğitimle kazanılan "düşünce erdemleri" olarak iki grupta açıklamaktadır. Bir insanın erdemli olabilmesi için, hem alışkanlıkla, yapa yapa kazanılan kişisel bir huy olan, dürüstlük, ölçülülük, dostluk ve adalet gibi karakter erdemlerine, hem de eğitim ve tecrübeyle kazanılan düşünce erdemlerinden birisi olan aklı başındalığa (phronesise, pratik bilgeliğe) aynı zamanda sahip olması gerektiğini savunur; bu iki tür erdem birbirinden bağımsız olarak var olamaz.
Kant’ın ikili (düalist) insan görüşünü göre, insan nedir?
Kant’ın ikili (düalist) insan görüşünü göre insan hem bir doğa varlığıdır, fiziki dünyaya, canlı doğaya ait bir varlıktır, hem de bir akıl varlığıdır. Doğal yönüyle insan, doğa mekanizminin bir parçasıdır, her canlının tabi olduğu doğa yasalarına tabidir. Doğa yasalarının egemen olduğu yerde ise özgürlük değil zorunluluk vardır. Fakat, insan aynı zamanda bir akıl varlığıdır ve sahip olduğu akıl sayesinde kendi kendisine ahlak yasası gibi doğal olmayan bir yasa koyabildiği için özgür bir varlıktır. Başka bir deyişle, insan, diğer hayvanlardan farklı olarak doğanın yap dediği her şeyi yapmak zorunda değildir; insanda doğal zorunluluklar ile akla dayalı özgürlük bir arada bulunur.
Kant’a göre, özgürlük nedir?
Kant’a göre, özgürlük bir idedir, insan aklının ürettiği bir fikirdir: insanın sahip olduğu bir olanağa ilişkin bir fikir. İnsanın istemesini –yani insanlar yaşarken istediklerini– eğilimleri, çıkarları belirleyebileceği gibi, (saf ) aklın ürünü olan ‘ahlak yasası’ dediği bir yasa da belirleyebilir.
Ontolojik temellere dayalı felsefi antropolojinin, "insan"a ilişkin görüşü nedir?
Ontolojik temellere dayalı felsefi antropoloji, insanı hayvandan ayıran herhangi bir özellikten veya kavram analizinden hareket etmez; yaşayan insandan hareket eder ve onu somut bütünlüğü içinde, gündelik yaşamında, yapıp etmelerinde ve eserlerinde ele alır. Bir felsefi antropolojinin ontolojik olması bu anlama gelir. Bu tür bir antropoloji, insanı özel bir varlık alanı olarak görür. Bu varlık alanından ise yaşayan insanın yapıp etmelerinde ortaya çıkan insan fenomenleri, insan yapısının varlık öğeleri, insanın yaptığı, ortaya koyduğu şeyler, insan başarıları anlaşılmalıdır.
Kuçuradi’ye göre, insanın değeri nedir?
Kuçuradi’ye göre, insanın değeri insanın varlıktaki özel yeridir; onu türdeşlerinden ayırt eden şeydir; özellik veya olanaklardır. İnsanın değeri, yarattığı değerlerde yatar. İnsan, yarattığı değerlerle varlıktaki özel yerini oluşturur. İnsanın değerleri: bilme, değerlendirme, eylemde bulunma, özgür olma gibi olanakları/ özellikleri/yetenekleri ve bu tür yetenekleriyle ortaya koyduğu eserler veya başarılardır: bilim, sanat, felsefe, din, etik değerler ve insanın insanca yaşaması
için yarattığı kurumlardır. Bunların her biri aynı zamanda tek tek insanlara açık olanaklardır. Kişiler bu olanakları hayata geçirdiğinde tür olarak insanın değerini korumuş olur.
Gündelik kullanımda “ahlak” terimi, hangi anlamlarda kullanılmaktadır?
Gündelik kullanımına baktığımızda “ahlak” terimi, hem (1) deneye dayalı göreli ahlaki değer yargıları ve davranış kuralları anlamında, hem (2) insanın değerinin bilgisinden türetilen davranış/eylem ilkeleri, ahlaklılık, anlamında, hem de (3) ahlâk felsefesi olarak, etik anlamında kullanılıyor.
Etik ve Etik’in amacı nedir?
Etik, felsefesinin bir dalıdır. Felsefenin, insanlar arası ilişkilerde değer sorunlarını inceleyen bir dalıdır. Etiğin konusu olan ve yukarıda değindiğimiz değer ve değerler doğrudan doğruya veya dolaylı olarak sadece ve sadece insanla ilişkilidir; insanın olmadığı bir evrende hiçbir şey değerli veya değersiz değildir; sadece vardır. Etik’in Amacı: İnsanın kişilerde ve kişiler arası ilişkilerde değerini korumak ya da en az harcanmasını sağlamaktır. Ne var ki, bu amaç ve hedefe ulaşabilmek için etik kişi değerleri ile etik ilişki değerleri arasındaki ayrıma da dikkat etmek zorundayız.
Kişi değerleri (kişi olanakları ve özellikleri), kaç gruba ayrılmaktadır?
Kişi değerleri (kişi olanakları ve özellikleri) üç gruba ayrılabilir: a) Bilgisel yetenekler: Hızlı bağlantı kurabilme, çabuk kavrayabilme (zeka), güçlü bir belleğe sahip olma, b) kişinin edindiği karakter özellikleri: ölçülü, sabırlı, cesur, dayanıklı, sorumlu olma. Bu tür özellikler, etik ilişkilerde rol oynarlar, ama belirleyici değildir. Bütün bunlar, bir kişinin değerini oluşturan, onu başkalarından ayırt etmemizi sağlayan kişi değerlerinin, yani erdemlerin ancak bir bölümüdür; c) etik kişi değerleri (özellikleri): dürüst, saygılı, adil, dolayısıyla özgür olma gibi kişi özellikleri. Özellikle bu etik kişi değerleri dediğimiz kişilik özellikleri, etik ilişkilerde değer korumaya, insanın değerini kişilerde korumaya veya duruma göre en az harcanmasını sağlamaya çalışan kişinin özellikleridir.
İnsan haklarıyla ilgili günümüzde mevcut olan çeşitli beyanname ve sözleşmelerin temelini oluşturan beyanname hangisidir?
İnsan haklarıyla ilgili günümüzde mevcut olan çeşitli beyanname ve sözleşmelerin temelini oluşturan beyanname,1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'dir.
Mill, özgürlüğü nasıl tanımlamaktadır?
Mill, özgürlüğü şöyle tanımlar: “özgürlük adını hak eden tek özgürlük, başkalarını saadetlerinden [mutluluklarından] mahrum etmeye veya onların saadet elde etme gayretlerine engel olmaya kalkışmadığımız müddetçe, kendi iyiliğimizi [iyi olduğuna inandığımız şeyi] kendi bildiğimiz yolda arama özgürlüğüdür”.
İoanna Kuçuradi’nin haklar sınıflaması nasıldır?
İoanna Kuçuradi hakları, doğrudan korunan ve dolaylı olarak korunabilen olarak sınıflamıştır. Bir devlet tarafından, verilen, bahşedilen değil, ancak kişilerde kişilerce saygı gösterilecek ve devletler tarafından yasal koruma altına alınacak olan bu temel kişi haklarından bir kısmı doğrudan korunan, korunması gereken, yaşama hakkı, kötü muamele görmeme, köle durumunda tutulmama gibi temel haklar (özgürlükler) ve onların gerektirdikleri ve düşünce beyan etme, barışçıl bir şekilde toplanma hakkı (özgürlüğü) gibi haklardır (özgürlüklerdir). İkinci grup istemler veya temel kişi hakları devletlerin alacağı çeşitli önlemler ve gerekli düzenlemelerle ancak dolaylı olarak korunabilen korunabilen temel kişi haklarıdır; beslenme, barınma, çalışma, sağlık ve eğitim hakkı gibi haklardan oluşan bu ikinci grup haklar aynı zamanda “bir kişiye insan olarak olanaklarını geliştirebilmesini sağlayan önkoşullara ilişkin istemlerdir.”
Herhangi bir şeyin temel kişi haklarından birisi olup olmadığını belirlerken hangi ölçütler kullanılabilir?
Herhangi bir şeyin temel kişi haklarından birisi olup olmadığını belirlerken birbiriyle bağlantılı olan şu iki ölçütü kullanabiliriz: 1) Temel kişi hakkı olduğu iddia edilen bu şey, kişilerin insansal olanaklarını hayata geçirebilmelerinin olmazsa olmaz koşullarında birisi midir, değil midir? Eğer, kişiler bu hak olduğu iddia edilen şeye sahip olmadıklarında yine de insansal olanaklarını hayata geçirebiliyorsa, iddia edilen şey temel haklardan birisi olamaz. Söz gelişi, sınırsız zenginlik sahibi olma temel bir hak olamaz, çünkü herhangi bir insansal olanağın hayata geçirilebilmesinin önkoşulu değildir.
2) Hak olduğu iddia edilen bu şeyin korunması tür olarak insanın değerinin korunmasıyla bağlantılı mıdır, değil midir? Söz gelimi, düşünce beyan etme hakkını koruduğumuzda, yapısı uygun olan kişiler, bilimsel, sanatsal veya felsefi alanda eski olanla çatışan veya eski olana aykırı, yeni bir bilgi, yeni bir eser ortaya koyarak tür olarak insanın değerine yeni değerler ekleyebilmektedir.