aofsorular.com
ADL106U

Kişi Hak ve Ödevleri

7. Ünite 21 Soru
S

Yaşama hakkının konusu nedir?

Yaşama hakkının konusu, kişinin öldürülmemesi ve tehlike ve risklere karşı korunmasıdır. Yaşama hakkı, kişinin dört durumda korunmasını gerektirir. Bunlar; kişinin kendisine, üçüncü kişiye, topluma-devlete ve ideolojik nedenlerle yaşama hakkına saldırılara karşı korunmasıdır. İnsan haklarının korunması denilince, insanın hep dıştan gelen müdahalelere karşı korunması anlaşılır. TCK’de intihar suç olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenle bir kimsenin kendisini öldürmesi veya öldürmeye teşebbüs etmesi suç değildir. Ayrıca kişinin bedeni üzerinde tasarrufta bulunma hakkı bulunmadığından, önceden kendisine karşı işlenebilecek suçlara izin vermesi mümkün değildir. Yaşama hakkının korunmasında en büyük yükümlülük devlete düşer: Devlet yalnızca insan yaşamına saygı gösterme (yaşamı yok etme yasağı) anlamında negatif bir yükümlülük değil, aynı zamanda insan yaşamını etkili olarak korumak, bunun ihlal edilmesi hâlinde caydırıcı niteliğe sahip etkin ceza hükümlerine yer vermek, ceza kovuşturmasını organize etmek yönünde pozitif yükümlülük altındadır.

S

Medeni Kanuna göre yaşama hangi hangi an başlamaktadır?

Medeni Kanunu’muza göre, kişiliğin başlangıç anı, tam ve sağ doğumdur. Ancak, tam ve sağ doğmak şartıyla kişilik ana rahmine düştüğü andan itibaren başlayabilir (m. 28). Bundan öncesi kişinin çocuk sahibi olup olmama hakkıyla ilgilidir. İstemeyenlerin çocuk sahibi olmayı engelleyici tedbirlere başvurma hakları vardır. Zira Anayasamıza göre, aile planlaması devletin görevleri arasındadır (m. 41).

S

Yaşama hakkı ile kürtaj arasında nasıl bir ilişki vardır?

Yaşama hakkı döllenmeden itibaren varsa, tıp gerekleri dışında çocuk aldırmanın (kürtaj) bu hakka bir müdahale olduğu açıktır. Yalnız tıbbî zorunluluklar nedeniyle kürtaja başvurulabilir. 1983 tarihli ve 2827 sayılı Nüfus Planlaması Kanunu (RG: 27 Mayıs 1983-18059), gebeliğin onuncu haftası doluncaya kadar, istek üzerine gebeliğe son verilebileceğini, onuncu haftadan sonraki kürtajın, ancak gebeliğin annenin yaşamını tehdit etmesi, doğacak çocuğun ya da onu takip edecek nesillerin ağır maluliyetine (sakatlığına) neden olacağının belirlenmesi hâlinde mümkün olabileceğini hükme bağlamaktadır.

S

Ötenazi nedir?

Ötenazi, iyileşmesi kabil olmayan ve ileri derecede ıstırap verici ölümcül bir hastalığın yarattığı acılara son vermek için uygulanan yöntemlerin tümünü kapsayan bir kavramdır Ötenazi, ölüme yol açan fiil yönünden, aktif ve pasif otanazi olmak üzere, ikili bir ayrıma tabi tutulmaktadır. Pasif ötenazi, genel anlamda, hastanın bir müddet daha yaşamasını sağlayan yaşam destekleyici tedaviyi sunmayarak veya yaşam destekleyici tedaviyi sona erdirerek, ölümü hızlandırmak olarak kabul edilmektedir. Aktif ötenazi ise, iyileşme olanağı bulunmayan hastaları, dayanılmaz ve sürekli acılardan kurtarmak amacıyla hastanın rızasını olarak öldürmek ya da ölmesini çabuklaştıracak yöntemler uygulamaktır. Bir kişinin kendi isteğiyle yaşamına son vermesi eylemine girişmesini önlemek devletin temel ödevlerindedir. İntihar girişimi suç değildir ama intihara teşvik etmek ve yardım suç sayılmıştır

S

Türkiye'de ölüm cezası var mıdır?

Ülkemizde 1982 Anayasası’nın ilk şekline göre ölüm cezalarının verilmesi mümkün (m. 1/2, 17/4 ve 87) olmakla birlikte ölüm cezaları 1984 yılından beri infaz edilmediği için fiilen yürürlükten kalkmıştı. Fiilen uygulanmayan bu cezanın, hukuken de Anayasa ve kanunlardan silinmesi gerekiyordu. Bu amaçla, önce, 03.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişikliği ile Anayasanın 38/7. maddesine, “savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilemez” şeklinde bir ek madde getirilerek, ölüm cezalarına bir sınırlama getirilmiştir. Daha sonra İHAS’a ek 6 No.lu Protokol, 2003 tarihinde, savaş ve çok yakın savaş tehdidi durumlarında dahi ölüm cezasını hiç bir istisnaya yer vermeyecek şekilde kaldıran “Her durumda Ölüm Cezasının Kaldırılmasına İlişkin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 13 No.lu Protokolü ise Şubat 2006’da onaylamıştır. 7.5.2004 tarih ve 5170 sayılı Kanun’la yapılan Anayasa değişikliği (RG: 22 Mayıs 2004-25469) ile Anayasanın çeşitli maddelerinde (m. 17, 38, 87) yer alan ölüm cezası ile ilgili ifadeler Anayasa’dan çıkarılmış, AY m. 9’a, “ölüm cezası ... verilemez” hükmü eklenmiştir. Yasalardaki ölüm cezaları ile ilgili hükümler ise, 14.7.2004 tarih ve 5218 sayılı Kanun (RG: 21 Temmuz 2004-25529) ile temizlenmiştir.

S

Yaşama hakkının sınırları nelerdir?

Yaşama hakkının sınırları, AY m. 17/2 ve İHAS m. 2/1,2’de gösterilmiştir. Anayasaya göre, herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz. Meşru müdafaa hâli, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır.

S

İşkence yasağını düzenleyen belgeler nelerdir, işkence yasağı kapsamında hangi fiiller yasaklanmaktadır?

İHEB m. 5, KSHS m. 7, İHAS m. 3, AİHS m. 5(2) ve AİHHS m 5’te ve AY m. 17/3’te işkence yasağı düzenlenmekte, uluslararası ve bölgesel metinlerde yedi çeşit davranış/işlem yasaklanmaktadır. Bunlar; işkence, zalimane muamele, insanlık dışı muamele, aşağılayıcı muamele, zalimane ceza, insanlık dışı ceza ve aşağılayıcı cezadır.

S

İşkence ile insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele arasında nasıl bir fark vardır?

Uluslararası metinlerde, insanlık dışı veya zalimane muamele veya cezanın ne anlama geldiği ve bunların birbirinden ve işkenceden nasıl ayrılacağı açıklanmamaktadır. Bununla birlikte, bu üç muamele arasında bir nitelik farkından ziyade bir yoğunluk farkı bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle, işkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı kavramlarını birbirinden ayıran unsur muamele sonucu çekilen acının derecesidir

S

Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı nedir?

Herkes kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına Sahiptir (İHEB, m. 9; KSHS m. 9 (1); İHAS m. 5/1; AİHS m. 7/1; AfİHHŞ m. 6; AY m. 19/1). “Özgürlük hakkı”, klasik olarak, kişinin fiziki hürriyetini (bireysel özgürlük) ifade eder. “Özgürlük hakkı”, kişinin hürriyetinden keyfi bir şekilde mahrum bırakılmaması; “güvenlik hakkı” ise, özgürlük hakkının kullanılmasının devlet organlarından kaynaklanan keyfi ve hukuk dışı müdahalelere karşı korunması amacını taşır. Özgürlük ve güvenlik bir paranın yazı ve turası gibidir

S

Uluslararası, bölgesel ve ulusal insan hakları hukuku belgelerinde belirtilen ve iç hukuka göre kanunlarla düzenlenmiş bulunan özgürlükten yoksun bırakılabilecek hâller nelerdir?

  1. Herkes, yetkili mahkemece verilmiş cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi amacıyla usulüne uygun olarak özgürlüğünden yoksun kılınabilir.
  2. Bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak kişi yakalanabilir veya tutuklanabilir.
  3. Bir suç işlediği hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilir.
  4. Bir kimsenin, usulüne aykırı şekilde ülkeye girmekten alıkonulması amacıyla veya kendisi hakkında sınır dışı etme ya da geri verme işleminin yürütülmekte olması nedeniyle usulüne uygun olarak yakalanması veya tutuklanması mümkündür (İHAS m. 5/1-f ve AY m. 19/2).
  5. Bir küçüğün gözetim altında eğitim ve ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi amacıyla hürriyeti kısıtlanabilir (AY m. 19/3; İHAS m. 5/1-b).
  6. Kamu sağlığının korunması veya suç eğilimine ortam teşkil eden durumların önlenmesi için, bulaşıcı hastalık yayabilecek bir kimsenin, bir akıl hastasının, bir alkoliğin, uyuşturucu madde bağımlısı bir kişinin veya bir serserinin, tedavi ya da eğitim amacıyla kanuna uygun olarak tutuklanmaları (İHAS m. 5/1-e; AY m. 19/2) mümkündür.
S

Bir olayın sır alanına girebilmesi için gerçekleşmesi gereken koşullar nelerdir?

Sır alanının belirlenmesi, bir olayın sır alanına girebilmesi ve hukuken korunan bir sır teşkil edebilmesi için iki şartın varlığı gerekir: Bir olay veya davranışın kişinin sır alanına girebilmesi için herkes tarafından bilinir ve izlenebilir olmaması (objektif şart) ve sır sahibinde bu olay veya davranışı gizli tutma iradesinin bulunması, sır sahibinin sır teşkil eden hususların üçüncü kişiler tarafından öğrenilmemesini istemesi (sübjektif şart) gerekir.

S

Konut dokunulmazlığı hakkı neyi ifade eder?

Konut dokunulmazlığı, hiç kimsenin konutuna izinsiz girilememesini, arama yapılamamasını ve buradaki eşyalara el konulamamasını ifade eder. Buna göre, ev sahibinin izni olmadığı sürece hiç kimsenin evine girilemez, hangi amaçla olursa olsun orada faaliyette bulunulamaz. Ev sahibinin aksi yöndeki davranışları engelleme hakkı vardır. “Mesken masuniyeti” adı verilen bu hak, eski dönemlerden bu yana bilinen haklardandır. Kişinin konutunu seçme hakkı, özel hayat hakkı tarafından korunmaktadır.

S

Yerleşme ve seyahat hürriyeti hangi hakları kapsar?

Yerleşme ve seyahat hürriyeti dört farklı hakkı kapsamaktadır. Bunlar; kişinin ülkesi içinde seyahat hakkı, bir yerleşim yeri seçme hakkı, ülkesi de dahil herhangi bir ülkeden ayrılma hakkı ve ülkesine giriş hakkıdır. Devlet bu hakları sadece kamu kurum ve kuruluşlarının değil, aynı zamanda özel kişilerin müdahalesinden de korunması için güvence altına alması gerekir.

S

Yerleşme hürriyeti hangi nedenlerle sınırlandırılabilir?

AY m. 23’e göre, yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak; seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir. Vatandaşın yurtdışına çıkma hürriyeti ancak ceza soruşturması ve kovuşturması sebebiyle sınırlanabilir. Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.

S

Düşünce hürriyeti hangi hak kategorisinde yer alır?

Düşünce hürriyeti insan hakları hukuku belgelerinde ve anayasalarda kişisel ve siyasal haklar kategorisinde, tarihi gelişimine göre birinci kuşak haklar arasında yer almaktadır. Ayrıca düşünce hürriyetinin gerçekleşmesi için sadece müdahalelerden korunması yetmemekte aynı zamanda devletin bazı olumlu edimlerde bulunması da gerekmektedir. Bu nedenle, düşünce hürriyeti hem pozitif hem de negatif niteliklere sahip bir hürriyettir.

S

Din ve vicdan hürriyeti hangi hürriyetleri içerir?

  1. Herkes din ve vicdan hürriyetine sahiptir. Din ve vicdan hürriyeti bireylerin istedikleri din ve inancı benimseme, dini bir inanca sahip olmama ve dinlere karşı ilgisiz olmayı da kapsar. Bu hak mutlak olup hiç bir sınırlamayan tabi tutulamaz.
  2. Bireylerin dini inanç ve kanaatlerini yaymak üzere başkalarına tebliğ ve telkinde bulunabilmesi dini inanç ve kanaatlerin açıklanması çerçevesinde din ve vicdan hürriyetinin kapsamındadır. Bireyler dini inançlarını tek başına veya toplu olarak alenen veya özel olarak ibadet, öğretme, uygulama ve ayin yoluyla açıklayabilir. Bu hak aynı zamanda başkalarını kendi inancı yönünde ikna hakkını da içerir.
  3. Din ve vicdan hürriyeti, kendi başına veya başkaları ile birlikte toplu olarak ve aleni veya gizli bir şekilde ibadet etme, gereklerine uyma, uygulama, öğretme yoluyla açığa vurma özgürlüğünü de içerir.
  4. Ailelerin (ana-babaların) veya vasilerin, dini inanç ve kanaatlerine uygun bir şekilde, çocuklarının dini ve ahlaki eğitim almalarını isteme hürriyetleri bulunmaktadır (KSHS m. 18/4; İHAS Ek Protokol 1, m. 2; AİHS m. 12/4; AY m. 24/4).
S

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı sınırlanabilir mi?

AY m. 13’e göre, “temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın, yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir”. AY m. 34/2’ye göre toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, ancak milli güvenliğin, kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, suçun önlenmesi, genel ahlâkın, genel sağlığın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması amacıyla ve ancak kanunla sınırlanabilir. Yapılan sınırlamalar, anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz (AY m. 13).

S

Örgütlenme hürriyeti nedir?

Örgütlenme hürriyeti, siyasi, dini, ideolojik, ekonomik, iş, sosyal, sportif, kültürel ve mesleki menfaatlerini gerçekleştirmek amacıyla bir araya gelmek suretiyle bireylerin toplu olarak kullandıkları temel bir hürriyettir. Bireyler, belli bir alandaki menfaatlerini korumak amacıyla toplu bir şekilde hareket etmek üzere hukuki bir varlık (dernek, kulüp, sendika, birlik, parti vs.) kurmak suretiyle örgütlenme hürriyetini kullanabilecekleri gibi, kurulmuş bir dernek, sendika, vakıf, kulüp ya da partiye üye olmak suretiyle de kullanılabilirler.

S

Hak arama hürriyeti bakımından Anayasada bir sınırlama nedeni öngörülmüş müdür?

AY m. 36’da düzenlenen hak arama hürriyeti için düzenlendiği maddede herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş ise de, davaların mümkün olan süratle sonuçlandırılmasını ifade eden AY m. 141 ve mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceğini öngören AY m. 142’nin, hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerekir.

S

Adil yargılanma hakkı neyi ifade eder?

Adil yargılanma hakkı, imkanlar ölçüsünde gerçekleri yansıtabilmesi için, uyuşmazlığın tarafları arasında fiili ve hukuki bir fark gözetmeksizin iddia ve savunmaların eşit ölçülerde ve karşılıklı olarak yapıldığı dürüst bir yargılama olarak tanımlanabilir.

S

Silahların eşitliği, yargılamanın muhalifliği ve sür’atlilik ilkesi nedir?

Adil yargılama; silahların eşitliği, yargılamanın muhalifliği ve sür’atlilik ilkesine uyma gibi bir dizi şartı gerektirir. Silahların eşitliği ilkesi, her iki tarafın yargılama sırasında usul açısından eşit konuma sahip olmalarını sağlayacak tarzda muamele görmeleri ve davaya hazırlanırken eşit konumda bulunmaları anlamına gelir. “Silahların eşitliği” ilkesi, davanın tarafları arasında yargılama sırasında usul hükümleri yönünden eşit konumda bulunma, taraflardan birine dezavantaj diğerine avantaj sağlayacak kurallara yer vermeme esasını içermekte, diğer bir deyişle davanın tarafları arasında hakkaniyete uygun bir dengenin varlığını gerekli kılmaktadır. Bu ilke, savunmanın iddia makamıyla eşit bir şekilde davasını hazırlama ve sunmada makul fırsatlara sahip olmasını güvence altına almaktadır. Makul fırsatlar arasında, iddia makamı tarafından edinilen bilgilerin açıklanması, savunmayı hazırlamak için
yeterli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı, avukatın hukuki yardımından yararlanma hakkı, tanık dinletme ve sorgulama hakkı ile duruşmalarda hazır bulunma hakkı sayılabilir.