İNSAN HAKLARININ KATEGORİLERİ
Negatif statü hakları nedir?
Negatif statü hakları (koruyucu haklar), kişinin devlet tarafından dokunulamayacak olan haklarını ifade eder. Kişi dokunulmazlığı, zorla çalıştırma yasası, mülkiyet hakkı, özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı, haberleşme özgürlüğü, yerleşme özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü gibi hak ve özgürlükler bu kapsamda ele alınır.
Negatif statü hakları ile pozitif statü hakları arasındaki fark nedir?
Negatif statü hakları ile pozitif statü hakları arasında çok net bir farklılık söz konusudur: Negatif statü hakları devlete “yapmama/dokunmama” yükümlülüğü getirir, pozitif statü hakları ise bir hakkın kullanılışını sağlamak amacıyla devlete bir “yapma” görevi verir. Negatif statü haklarında devletin pasif kalması talep edilir, pozitif statü haklarında ise devletin sürece müdahil olması istenir ve devlet görevini yapmaya davet edilir.
İnsanların aktif olarak siyasi yaşama katılmalarını sağlayan haklar nelerdir?
Aktif statü hakları (katılma hakları), insanların aktif olarak siyasi yaşama katılmalarını sağlayan haklardır. Seçme ve seçilme hakkı, siyasi parti kurma hakkı, siyasi faaliyette bulunma hakkı, kamu hizmetine girme hakkı vb. hak ve özgürlükler aktif statü haklarına örnek gösterilebilir.
İnsan hakları tarihsel çıkış sıralarına göre nasıl sınıflanır?
İnsan haklarının sınıflandırılması hususunda yaygın bir eğilim de insan haklarını tarihsel olarak ortaya çıkış sıralarını gözetmektir. Bu bakış açısıyla birinci sınıf haklar, ikinci sınıf haklar ve üçüncü sınıf haklar olmak üzere üç sınıfta toplamak mümkündür. Birinci kuşak haklar, insanlığın tarihsel gelişimi içerinde ilk olarak kazandığı haklardır. İkinci kuşak haklar, ekonomik, sosyal ve kültürel haklara karşılık gelir. Bilhassa 1800’lü yıllarda Sanayi Devrimi sonucunda İngiltere’de ortaya çıkan işçi sınıfının mücadelesinin sonucu olarak kazanılan bu haklarda amaç; sosyal eşitsizlikleri gidermek ve sosyal adaleti sağlamaktır. Üçüncü kuşak haklar ise İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gündeme gelen haklardır.
Burjuvazi nedir?
Burjuvazi: “Bourg” (şehir,kent) kelimesinden türemiştir; kelime anlamı “kent-soylu”dur. 18. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanan burjuvazi; kent ve kasabalarda oturan ve geçimini zanaat ve ticaret ile sağlayan bağımsız toplumsal grupları tarif eder.
Uluslararası düzenlemelerle garanti altına alınan sivil ve siyasi haklar nelerdir?
Bugün uluslararası düzenlemelerle garanti altına alınan sivil ve siyasi hakları temelde dokuz genel başlık altında toplamak mümkündür:
1. Ayrımcılık yasağı
2. Kişinin fiziki ve manevi bütünlüğüne saygı (Hayat hakkı, işkence yasağı, insanlık dışı ve aşağılayıcı ceza ve muamele yasağı, kölelik ve zorla çalıştırma yasağı, vb.)
3. Kişi özgürlükleri (özgürlük ve güvenlik hakkı, serbest dolaşım hürriyeti)
4. Yargılamayla ilgili haklar (Adil yargılanma hakkı, etkili başvuru hakkı, suçların ve cezaların kanuniliği ilkesi, vb.)
5. Özel hayat ve aile hayatının korunması
6. Düşünce özgürlüğü hürriyeti (düşünce, vicdan ve din hürriyeti, ebeveynin çocuklarının eğitim ve öğretimini kendi inançlarına göre yapılmasını isteme hakkı, vb.)
7. Toplumsal ve siyasi faaliyetlerle ilgili özgürlükler (toplanma ve dernek kurma özgürlüğü, seçme ve seçilme hakkı, vb.)
8. Mülkiyet hakkı
9. Yabancıların hakları
17 ve 18. yüzyılda sivil ve siyasi hakların işlevleri nelerdi?
Sivil ve siyasi hakların iki önemli işlevi vardı: Birincisi, insanın devlete karşı sahip olduğu bir özgürlük alanını belirlemesiydi. ikincisi, devletin bu alana müdahale etmemesini öngörmesiydi. Buna göre devlet; insanların fiziki bütünlüklerine dokunmayacak, onları keyfi olarak tutuklamayacak, hukuki ihtilaşarını adil bir yargı mekanizması vasıtasıyla çözmelerini engellemeyecek, özel hayatlarına karışmayacak, toplantı yapma, dernek kurma ve kamuyla ilgili bütün faaliyetlere katılmalarına mani olmayacaktı.
19. yüzyılda siyasi mücadeleyi şekillendiren faktörler nelerdir?
19. yüzyılda siyasi mücadeleyi şekillendiren iki önemli faktör vardı: Biri, aristokratlara karşı muhalefet ederken demokratik değerlerin taşıyıcılığını yapan ve sosyopolitik değişimlerin önünü açan burjuvaların iktidar olduktan sonra sahip olduğu birtakım hakları sosyo-politik değişimi engellemek için kullanmaya başlamasıydı. Diğeri ise Sanayi Devrimi’nin doğurduğu sonuçlardı.
Kolektif haklar nelerdir?
Kolektif haklar etnik, kültürel, dilsel ve dil gruplar› gibi ayırt edici özellikleri bulunan azınlık grupların, söz konusu ayırt edici kolektif özelliklerinin korunması ve geliştirilmesi için başvurulan hakları ifade eder. Kolektif haklar kimi zaman kişilerin ancak başkalarıyla birlikte kullanabildiği haklar olarak tanımlanır; bazen ise, kolektif bir yarar ya da topluluk için yarar elde etme adına kullanılan haklar olarak görülür.
Paternalizm nedir?
Paternalizm (Babacılık), Bir yönetim ilişkisi olarak devletin (veya yönetici gücün) bir toplumun ihtiyaçlarını, bir babanın çocuklarının ihtiyacını karşılaması gibi karşılaması veya o toplumun hayatını bir babanın çocuklarının hayatını düzenlemesi gibi düzenleme iddia ve girişimidir.
Prima facie nedir?
Latince olan bu kavram Türkçeye “ilk bakışta, ilk izlenim, ilk intiba üzerine” şeklinde çevrilebilir. Bir şeyin primia facie doğru ya da yanlış olması, onun daha ilk görüşte, hakkındaki ilk ve doğrudan bilgiler ortaya çıkar çıkmaz, titiz ve ayrıntılı bir incelemeye gerek kalmaksızın doğru veya yanlış olduğunun olduğunu anlaşılabilmesidir.
Kolektif hakları ikiye ayıran Peter Jones'a göre ilk tür kolektif haklar nelerdir?
İlk tür kolektif haklar, söz konusu grubun ortak çıkarını koruyan haklardır. Burada bütün grup üyelerinin paylaştığı bir çıkardan ve bireylerin ayrı ayrı değil ama birleşik olarak sahip olduğu haklardan bahsedilir. Bu gibi örneklerde, gruba, onun mensubu olan bireylerin dışında ve üstünde bir varlık atfedilmez. Dolasıyla kolektif haklar, grup üyelerine rağmen ve onlara karşı var olan haklar niteliğinde olmadığından, insan hakkı anlayışıyla da çelişmez.
Kolektif hakları ikiye ayıran Peter Jones'a göre ikinci tür kolektif haklar nelerdir?
İkinci tür kolektif haklar ise, öznesi doğrudan doğruya grup -grubun bağımsız kimliği- olan ve grup üyelerinin haklarından türetilmeyen haklardır. Bir başka ifadeyle bir hak ancak eğer grubun ayrı ayrı üyelerinin değil de bizatihi grubun sahip olduğu bir hak ise o bir grup hakkıdır.
Kendi kaderinin tayinin uluslararası hukuka konu olması hangi anlaşma ile mümkün olmuştur?
Kendi kaderinin tayinin uluslararası hukuka konu olması Birleşmiş Milletler şartı ile başlar. BM şartı’nda kendi kaderini tayin bir “hak” olarak değil, bir “ilke” olarak düzenlenmiştir. şartın 1(2) maddesinde halkların hak eşitliği ve self-determinasyon ilkesine saygı gösterilmesinin, BM amaçları arasında yer alan uluslararası dostluk ve barışın geliştirilmesinde bir ön koşul olduğu belirtilir. şartın 55. maddesi ise halkların self-determinasyon ilkesine saygı üzerine kurulu barışçıl ve dostça ilişkilerin gerçekleştirilmesi için, insan hak ve hürriyetlerinin ayrım yapılmaksızın korunmasını ve ekonomik, kültürel ve sosyal iş birliğini öngörür.
Sömürge nedir?
Sömürge bir devletin kendi ülkesinin sınırları dışında egemenlik kurarak yönettiği ve ekonomik ve siyasi çıkarlar sağladığı ülke.
Sömürülen ülke, koloni,müstemleke.
Kendi kaderini tayin hakkının boyutları nelerdir?
Kendi kaderini tayin hakkının üç boyutu vardır: Bunlar: Siyasi boyut, ekonomik, sosyal ve kültürel boyut ve dayanışma boyutudur. Hakkın tam anlamıyla etkin olabilmesi için bu üç boyutun birlikte bulunması gerekir. Üç boyutun bir arada düzenlenmiş olması, bu üç boyutun iç içe geçmiş bir bütün olarak düşünülmelerinden kaynaklanır.
Hukukta azınlık kavramı neyi ifade etmektedir?
Hukukta “azınlık” kavramı hakkında genel olarak kabul edilen tanım, BM Ayrımcılığın Önlenmesi ve Azınlıkların Korunması Alt Komisyonu Raportörü Francesco Capatorti’ye aittir. Capatorti, BM Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi’nin 27. maddesine ilişkin olarak hazırladığı raporda azınlığı şöyle tanımlar: “Azınlık; sayıca bir devletin nüfusunun geri kalanından az olan, hâkim olmayan durumda bulunan, bu devletin vatandaşı olan üyeleri nüfusun geri kalanından farklı etnik, dinsel ya da dilsel özelliklere sahip, üstü örtülü bir biçimde de olsa kültürlerini, geleneklerini, dinlerini ya da dillerini korumaya yönelik bir dayanışma gösteren bir gruptur.”
Sosyolojik anlamda asimilasyon nedir?
Sosyolojik anlamda asimilasyon; farklı kökenden gelen azınlıkları, bunların kültür birikimlerini ve kimliklerini baskın doku ve yapı içinde eriterek yok etme sürecini ifade eder.
Otokton nedir?
Otokton yerli, bir yerden başka bir yere göçmeyen/göçmemiş olan kişi ya da gruplardır.
Otonomi nedir?
Otonomi bir kurumun, idari yapılanma içinde hiyerarşik olarak bağlı bulunduğu merkez kurum karşısında idari ve mali anlamda nispi bir bağımsızlığa sahip olması, faaliyetlerini ve işleyiş biçimini seçmekte, gelirlerini nasıl harcayacağını belirlemede ve iş işleyişinde kısmi bir serbestliğinin bulunmasıdır.
Statü taleplerinin türleri nelerdir?
Statü talepleri genel olarak ikiye ayrılır. Biri “tam ayrılık”tır. Bazı gruplar hiçbir şekilde ana toplumla birlikte yaşamak istemezler, onlardan ayrılıp kendi bağımsız devletlerini kurmaya çalışırlar. Bazen hakim grubun baskısından, bazen de azınlık grubundaki bağımsızlık arzusundan kaynaklanan ayrılık talebi reddedildiğinde ise bu uğurda bazı gruplar demokratik mücadele vermeye devam ederken bazıları da şiddete başvururlar. Diğeri ise “ayrılığa varmayan özyönetim talebi”dir. Burada ayrı bir devlet kurma talep edilmez. Grup, ana siyasi toplumdan ayrılmaz ancak kendi yurdu olarak gördüğü bölgede siyasal özerkliğini mümkün kılacak hukuk ve siyasi bir güç talep eder.