Öğretim Gereçlerinin Geliştirilmesi ve Değerlendirilmesi: Sunum Materyalleri
Comenius’un geliştirdiği düşünceler arasında yer alan ve görsel materyallerin öğretim etkinliklerinde kullanımını yaygınlaştıran yaklaşımlar nelerdir?
Comenius’un geliştirdiği düşünceler arasında yer alan iki yaklaşım görsel materyallerin öğretim etkinliklerinde kullanımını yaygınlaştırmıştır. Bu yaklaşımlara göre;
- İnsan, öncelikle duyuları yoluyla öğrenir. Bu nedenle sözel ve yazılı açıklamalarla birlikte nesnelerin kendileri ya da resimleri de gösterilmelidir.
- Çocuklara, hem gerçeği hem de çizimi gösterilmeyen hiçbir şeyden söz edilmemelidir. Öğreticiler derslerde resimleri sürekli olarak kullanmalıdır.
Görsel materyallerin öğrenme-öğretme sürecinde kullanılma nedenleri nasıl açıklanabilir?
Görseller sunulmak istenen konuyu ya da nesneyi tam olarak ifade edebilir ve gösterebilir. Örneğin, bir sözcük herkeste aynı şeyi çağrıştırmayabilir; ancak, resmi sunulan bir nesne herkes tarafından aynı şekilde algılanır. Başka bir deyişle, görsel materyaller, öğretilmek istenenlerin herkes tarafından aynı şekilde algılanmasını sağlar ve farklı yorumlamaları ortadan kaldırır.
- Görseller dikkati çekerek ve bu dikkatin sürekli uyanık kalmasını sağlayarak öğrencilerin güdülenmesini sağlar.
- Görseller anlaşılması zor olan konuları basitleştirebilir. Örneğin, çizimler, karmaşık bilgilerin bellekte saklanmasını ve gerektiğinde hatırlanmasını kolaylaştırır.
- Sözel açıklamalarla birlikte görsel materyallerin kullanılması içeriğin zenginleşmesine ve sözel açıklamalarla öğrenmede zorluk çeken öğrencilerin görseller aracılığıyla açıklamaları kaçırmamalarına yardımcı olur.
Eğitim öğretim sistemi içerisinde görsel okuryazarlığın tanımı nasıldır?
Başta eğitim olmak üzere birçok alanda insanların duygu ve düşüncelerini yazılı ve sözlü olduğu kadar görsel olarak da etkili biçimde aktarmaları ya da karşılaştıkları görselleri doğru yorumlamaları temel yeterlikler arasında sıralanmaktadır. İşte, karşılaştığımız bir görselin aktarmak istediği mesajı tam olarak anlama ve aktarmak istediğimiz mesajı karşımızdaki insanların (örneğin öğrencilerin) doğru biçimde anlamasını sağlayacak görselleri hazırlama yeterliğine görsel okuryazarlık adı verilmektedir.
Görsel okuryazarlığın temelindeki boyutlar nelerdir?
Artık bilimsel bir çalışma alanı olarak da tanınan görsel okuryazarlığın, temelde iki boyutu vardır:
- Görselleri yorumlamak ya da iletişim bilimi kavramıyla kod açmak.
- Görselleri yaratmak ya da kodlamak.
Etkili görseller oluşturabilmek için temel alınması gereken ilkelerin işlevleri nelerdir?
- Görünürlüğü sağlamak: Yazıların ve/veya şekillerin rahatça görünmediği görseller etkili değildir. Hazırlanan materyalde yer alan her nesne, mekanda bulunan her izleyen (öğrenci) tarafından rahatlıkla görülebilir büyüklükte olmak zorundadır.
- Çabayı azaltmak: Görsel bir tasarımcının öncelikli görevlerinden biri tasarladığı görsel mesajın en az çaba harcanarak algılanabilir olmasını sağlamaktır. Bunu sağlamak da ancak görsel tasarım ilkelerini işe koşmakla mümkündür.
- Etkin katılımı artırmak: Mesajımız insanların ilgisini çekmediği sürece, başarılı olma şansı yok demektir. Bu nedenle en önemli amaç mesajımızı olabildiğince çekici bir hâle getirmektir. Ancak, bu sayede öğrencilerin dikkatini çekebilir, mesajımız hakkında onların düşünmesini ve böylece iletişim sürecine etkin katılımlarını sağlayabiliriz.
- Dikkati odaklamak: Bazen bir görsel üzerinde önemli bir noktayı vurgulamak, öğrencilerin dikkatini bir nokta üzerinde toplamak durumunda kalabiliriz. Çeşitli görsel tasarım ilkeleri bu işi kolaylaştırır.
Görsel tasarım ilkeleri nelerdir?
Görsel tasarım ilkeleri öğeler ve düzen başlıkları altında sınıflandırılabilir.
Tasarıma ilişkin olarak görsel öğeler kaç türe ayrılır ve sınıflandırılırlar?
Üç tür görsel öğeden söz edilebilir. İlk tür gerçekçi görsellerdir. Gerçekçi görseller anlatılan şeyin aynısıdır hatta orijinale oldukça yakındır. ‹kinci tür görsel öğeler benzetimlerdir. Benzetimler, herhangi bir kavramı ya da konuyu, konu ya da kavramla birebir ilgisi olmayan, ama benzerliği olan başka bir nesneyi göstererek anlatan görsellerdir. Anlatılan konu ile gösterilen nesne arasındaki benzerliklerden yola çıkılır. Elektrik akımını, suyun akışını göstererek anlatmak gibi. Bu tip bir sunum şekli, öğrencileri geçmiş deneyimlerinden faydalanmalarını, böylece daha kalıcı öğrenmelerini sağlayabilir. Son görsel öğe türü ise örgütsel görsellerdir. Akış şemaları, grafikler, haritalar, istatistikler, çeşitli sınıflandırmalar bu tür görsellerdir. Bu görseller, temel kavram ile diğer kavramlar arasındaki bağlantıları göstermek amacıyla kullanılır. Genellikle sözel bilgilerin aktarımında kullanılır.
Tasarıma ilişkin olarak sözel öğelerde nelere dikkat edilmelidir?
Görsel materyallerin çoğunda sözel bilgiler (metinler) de yer almaktadır. Sözel öğelerin seçimi en az görsel öğelerin seçimi kadar önemlidir. Bu konuda dikkatli davranmalı, gelişigüzel, her aklımıza geleni görsellere yazmamalıyız. En azından oluşturduğumuz metinlerin, okunabilir boyutta ve yazı türünde olmaları, amacımızla tutarlılık göstermeleri gerekir.
Tasarım düzenlenirken öğelerin nasıl düzenleneceğinin kararı verilirken dikkat edilmesi gereken öğeler nelerdir?
Ögelerin sıralanışı gözün hareketleriyle uyumlu olmalıdır. Birçok insan, önce soldan başlayarak sağa doğru materyali inceler. Bu nedenle önce algılanmasını istediğimiz öğeleri materyal üzerinde sola, diğerlerini sağa yerleştirmeliyiz.
Denge, öğelerin materyale yerleştirilmesiyle ilgili diğer bir ilkedir. Hazırlanan görsellerde yer alan tüm öğelerin eşit biçimde yüzeye dağıtılmasına dengeleme denir. Görsel öğelerin mutlaka dengeli biçimde yerleştirilmesi gerekir. Çoğu durumda öğrencilerin dikkatini odaklamak amacıyla simetrik olmayan denge sistemi tercih edilir. Simetrik olmayan dengenin tercih edilme nedeni diğerinden daha dinamik ve daha ilgi çekici olmasıdır. Dengesizlik durumu gözü rahatsız edici bir etkiye sahiptir ve algıda yanılmaya ya da zorlanmaya yol açabilir.
Yakınlık da denge gibi öğelerin yerleştirilmesinde göz önünde bulundurulması gereken önemli bir ilkedir. İnsanlar, yakın yerleştirilen öğeleri birbiriyle ilişkili olduğunu düşünür. Uzak yerleştirilenler ise birbirleriyle ilişkisiz oldukları izlenimi yaratır. Birbiriyle ilgili öğeleri yakın, ilgisiz öğeleri ise uzak yerleştirmek gerekir. Örneğin, metinler ilişkili oldukları görsel öğenin hemen yakınında verilmelidir. Böylece bir bütünlük sağlanmış olunur.
Tutarlılık, hazırladığımız görsel materyallerde benzer öğeleri aynı biçimde ve yerde kullanmayla ilgilidir. Eğer oluşturulacak olan görsel, birden fazlaysa tümü birbiriyle tutarlı olmalıdır. Benzer öğeleri her materyalde aynı yere koyarsak, öğrenciler belli bir süre sonra nereye odaklanacaklarını farkında olmadan öğrenmiş olurlar. Bu nedenle her materyalde sözel ve görsel öğeleri aynı yerde, türde, biçimde ve renkte vermeliyiz.
Renklerin kullanımında da dikkatli davranılmalıdır. Öncelikle kullandığımız renkler arasında uyum olmalıdır. Yapılan araştırmalar öğrencilerin birbirleriyle zıt renklerden çok uyumlu renklerle oluşturulmuş olan görsellere daha çok ilgi gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Görsel öğelerin birbiriyle uyumlu renklerde olanları tercih edilmelidir. Mavi ve yeşil, sarı ve turuncu birbiriyle uyumludur. Ancak, bu kural zemin rengi ve diğer öğeler arasında geçerli değildir. Materyallerdeki öğelerin rahat görünebilmesi ve algılanabilmesi için zemin rengine zıt renkler tercih edilmelidir. Koyu mavi bir zemin üzerine sarı-turuncu renkte sözel ve görsel öğeler kullanılabilir. Benzer biçimde açık sarı bir zemin üzerinde mavi-yeşil renkteki öğeler algılamayı kolaylaştırabilir. Bu arada görsellerde çok fazla renk kullanımı rahatsızlığa yol açabilir. Genelde en fazla 4 rengin kullanılması önerilmektedir.
Kontrast (zıtlık), renk ve ton kullanımıyla ilgidir. Önemli öğeler, özellikle sözel öğeler, zeminle mutlaka zıtlık içerisinde olmalıdır. Görsel ya da sözel öğe-zemin zıtlığının en basit kuralı; koyu şekil ve yazıların açık renk zemin üzerinde, açık renk şekil ve yazıların ise koyu renk zemin üzerinde verilmesidir.
Tepegöz ve saydamın diğer yansıtma materyallerinden üstünlükleri nelerdir?
Tepegözün diğer yansıtma cihazlarına oranla belki de en önemli üstünlüğü, kullanım sırasında öğretmen ve öğrencilerin yüz yüze olmalarına olanak tanımasıdır. Böylece öğrencilerin tepkilerini anında gözlemleyebiliriz. Bu önemli üstünlüğün yanı sıra aracın teknik yapısından kaynaklanan diğer üstünlükleri şöyle sıralayabiliriz:
- Normal oda ışığında çalışabilir.
- Oldukça yaygın kullanılan bir araç doğrudan, istendiği ve gerektiği yerde bulunabilir.
- Materyali olan saydam kolayca hazırlanabilir.
- Büyük küçük her grupta kullanılabilir.
- Saydamların saklanması, korunması ve taşınması kolaydır.
- Kullanımı basittir.
- Kullanım sırasında, materyaller üzerinde değişiklikler yapmamıza olanak tanır.
- Önemli noktaları bir işaretleyici ya da bir kalem yardımıyla kullanım sırasında vurgulayabiliriz.
- Karmaşık fikir ve süreçleri adım adım açıklamamıza yardımcı olur.
Tepegöz ve saydamın sınırlılıkları nelerdir?
Tepegözün birçok üstünlüğe sahip olmasına karşın çeşitli sınırlılıkları da vardır. Bu sınırlılıkların başında kullanımının tamamen öğretmene bağlı olması ve bireysel öğretimde kullanımının sınırlı olmasıdır. Ayrıca her istenilen bilgi kolayca saydam hâline getirilememektedir. Özellikle gerçekçi görselleri saydam üzerine aktarmak zor ve zaman alıcı bir süreçtir.
Veri/görüntü yansıtıcıların öğretmenlere sağladıkları yararlar nelerdir?
Veri/görüntü yansıtıcıların öğretmenlere sağladıkları yararlardan bazıları şöyle sıralanabilir;
- Bilgisayar ekranındaki her görüntüyü diğer araçlara göre daha kaliteli biçimde perdeye yansıtabiliriz. Metin, resim, fotoğraf ve çizim gibi görüntüler fazlaca kayba uğramadan kolaylıkla geniş yüzeylere yansıtılabilir.
- Ses ve hareketli görüntü (çizgi ya da gerçek görüntüler) gibi çoklu ortamları bir arada kullanabiliriz. Böylece öğrencilerin bireysel özellikleri doğrultusunda farklı ortamlardan yararlanarak öğrenmelerini sağlayabiliriz.
- Renklerin motive etme gücünden yararlanmamıza olanak tanır. Görüntüleri asıl renkleriyle sunmamızı sağlar.
- Çok sayıda sunum materyalini yaratabilir ve saklayarak dilediğimiz kadar kullanabiliriz.
- Güncelleştirme ve değişiklikleri kolayca gerçekleştirebiliriz. Sunum sırasında da kolayca görüntüler üzerinde değişiklikler yapabiliriz.
Veri/görüntü yansıtıcıların sınırlılıkları nelerdir?
Veri/görüntü yansıtıcılarından yararlanmanın en önemli sınırlılığı zaman içinde fiyatlarında büyük düşüşler yaşanmasına karşın özellikle okullar için hâlâ pahalı olmalarıdır. Bilgisayar ve sunum programları hemen her okulda bulunabilir; ancak, veri/görüntü yansıtıcılar ya çok az sayıda ya da hiç olmayabilir. Kurulumlarının basit olmasına karşın az da olsa teknik beceri gerektirmesi bir başka sınırlılık olarak değerlendirilebilir. Taşınması önceleri oldukça zahmetliyken son yıllarda üretilen cihazların çok hafif olması ve dizüstü bilgisayarların yaygınlaşması, bu sınırlılığın yavaş yavaş ortadan kalkmasına neden olmuştur. Öte yandan, sunum sırasında rahat kullanılabilmesi için mutlaka bir ön hazırlığı ve tasarımı gerektirmektedir. Özellikle ilk hazırlama aşaması zaman alıcıdır. Her istediğimiz görsel öğeyi yaratamayabilir ya da hazır hâlde bulamayabiliriz. Bu durumda tarayıcı ya da sayısal kamera gibi farklı cihazlara gereksinim duyabiliriz.
Sunum programı nedir?
Sunum programları, elektronik görüntüleri bir araya getirilerek art arda sunmamızı kolaylaştıran yazılımlardır. Bu programlar, başka programlarla yaratılmış ya da bilgisayarda var olan elektronik görüntüleri bir araya getirmenin yanı sıra metin, çizim, grafik ve tablo gibi görsel öğeleri yaratmamıza da olanak tanır. Benzer biçimde diğer programlarda yaratılan ya da bilgisayarda var olan hazır görüntüler üzerinde küçük değişiklikler yapmamızı da sağlar. Sunum programları arasında Microsoft firmasının ürünü olan PowerPoint en sık kullanılanlarından biridir. Öğrenmesi ve kullanması oldukça kolay olan bu program MS Office paket programının olduğu her bilgisayarda bulunmaktadır.
Sunum materyalleri hazırlanırken dikkat edilmesi gereken ilkeler nelerdir?
Kullanacağımız görsel materyal sayısında cimri davranmalı,
- Mesajları olabildiğince görselleştirmeli, metinlerden kaçınmalı,
- Her görselde yalnız bir düşünceyi vurgulamalı,
- Metin ve sayıların görünür olmasını sağlamalı,
- Renk kullanımında dikkatli davranmalı,
- Görülmesi kolay resim ve çizimleri tercih etmeli,
- “Olsun” diye görsel kullanmamalı,
- Görsel algıyı kolaylaştırmalı,
- Tutarlı davranmalıyız.
Sunum materyallerini kullanırken dikkat etmemiz gereken ilkeler nelerdir?
- Tepegöz ya da data/video yansıtma cihazların sol tarafımızda ve öğrencilere 45 dereceli bir açıyla yerleştirilmelidir. İnsanların göz hareketleri soldan başlayarak sağa doğru ilerler. Görsel araçları sol tarafımıza yerleştirdiğimizde öğrencilerimizin gözleri önce bizim üzerimizde olacak, daha sonra görüşlerimizi yansıtan görselleri görecek, sonra bize geri döneceklerdir.
- Sunum araçlarının yanında, öğrencilere yüzümüz dönük olarak ayakta durmalıyız.
- İşaret etmek istediğiniz noktaları göstermek için bir tahta ya da lazer nokta (pointer) kullanabiliriz. Bunları sol elimizde tutmalı ve gösterirken olabildiğince öğrencilerle göz temasını kaçırmamalıyız.
- Sunuşun yapıldığı salonun tamamen aydınlatılmasını sağlamalıyız. Perdedeki görüntülerin net görülemediği durumlarda perdeye yakın olan ışıkları söndürebiliriz. Ancak karanlıkta kalmamalıyız. Benzer biçimde öğrencilerin olduğu bölümünün de aydınlık kalmasına dikkat etmeliyiz.
Yabancı dil öğretmenleri dikkate alındığında sunum materyallerini kullanım amaçları hakkında neler söylenebilir?
Yabancı dil öğretmenleri;
- Sözel anlatımlarda önemli noktaları vurgulamak,
- Sözel açıklamaları görsel öğelerle desteklemek,
- Örnekleri sunmak,
- Alıştırma ve geribildirim etkinliklerini gerçekleştirmek,
- Öğrencilerin düşüncelerini düzenlemelerine ve diğerleriyle paylaşmalarına olanak tanımak,
- Türü amaçlar doğrultusunda kullanmaktadırlar.