aofsorular.com
EDB303U

II. Abdulhamit Dönemi Türk Edebiyatı

8. Ünite 20 Soru
S

Tanzimat’ın ikinci neslinden sonra eser veren yazar ve şairleri tanımlamak üzere verilen isim nedir?

Mehmet Kaplan’ın Tanzimat’ın ikinci neslinden sonra eser veren bir kısım yazar ve şairleri tanımlamak için tercih ettiği “ara nesil” (Kaplan, 1987, 22-27) ifadesi bugün yeteri kadar benimsenmiş görünmekle beraber, bu terimin hangi tarihler arasını kapsadığı konusunda hala bir anlaşmazlık vardır. Öte yandan ara nesil olarak tasnif edilen döneme mensup bazı isimler Edebiyat-ı Cedide topluluğunun baskın olduğu döneminde de eser vermişlerdir. Bazı isimlerin ise ilk eserleri Edebiyat-ı Cedide ile aynı yıllar rastlar. Dolayısıyla bu dönemin adlandırılması, kimleri kapsadığı ve hangi özellikleri içerdiği konularında edebiyat tarihlerinde müştereklik söz konusu değildir. Mevcut edebiyat tarihlerinin Servet-i Fünûn Dışı Türk Edebiyatı başlığı altında değerlendirmekte müşterek oldukları isimleri bu bölümün asıl malzemesi yapmak daha uygun görünmektedir.

S

Servet-İ Fünun Dışı Türk Edebiyatı şair ve yazarları kimlerdir?

Servet-İ Fünun Dışı Türk Edebiyatı şair ve yazarları Rahmi Gürpınar, Ahmet Rasim, Mehmet Celal, Şair Nigar Hanım, Ali Kemal, Selanikli Fazlı Necib, Tevfik Nevzat ve Mustafa Reşit Bey olarak sıralanabilir. Şüphesiz aynı dönemde eser vermiş başka isimler de vardır. Ancak bunların birçoğu hakkında henüz ciddi monografik çalışmalar yapılmamıştır.

S

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Şık isimli romanının yazarın hayatındaki etkileri nelerdir?

Edebiyat-ı Cedide topluluğu edebiyatı mensuplarının eser verdiği senelerde, Servet-i Fünûn edebiyatı dışında eser veren tanınmış isimlerden ilki Hüseyin Rahmi Gürpınar’dır. (1864-1944) İstanbul doğumlu olan Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ahmet Mithat Efendi çevresinde yetişmiş yazarlarımızdandır. Şık romanı onun Ahmet Mithat Efendi ile tanışmasına vesiledir. Böylece Tercüman-ı Hakikat yazarlarından biri olmuştur. 1894 yılında, Tercüman-ı Hakikat’ten ayrılarak İkdam gazetesinde yazmaya başlar.

S

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Mürebbiye isimli romanının en önemli özelliği nedir?

Hüseyin Rahmi Bey’in romancılığında asıl mühim eser Mürebbiye ’dir. Roman tarihimizin sosyal ve kültürel tarihimizle de bağını gösteren bu roman, Hüseyin Rahmi romancılığının esas metinlerinden biridir. Tesadüf, Bir Muadele-i Sevda, Metres, Nimetşinas gibi sonraki romanlar bir yanları ile hep bu romana bağlılardır.

S

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Alafranga isimli romanının yazarın hayatındaki en önemli etkisi nedir?

Türk romanında daha İntibah ’ta ipuçlarını gördüğümüz ve Ahmet Mithat Efendi ve Recaizade Ekrem’in romanları ile belirginleşen alaturka-alafranga hayat ve ona bağlı tipler Hüseyin Rahmi’de Şık ’tan itibaren görülür. Alafranga (1901) adlı romanı da aynı mevzu etrafında döner. Romanın sansür edilmesi üzerine uzun zaman roman yazmayan Gürpınar, ‹kinci Meşrutiyet’in ilanını takip eden günlerde yazarlık hayatına yeniden başlayacak ve mizah dergileri çıkaracaktır.

S

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın eserlerinin en önemli yanı nedir?

Romanlarının konularını genellikle doğu-batı meselesi üzerine bina eden Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın eserlerinin en önemli yanı şüphesiz dilidir. Tanzimat sonrası Türkçesindeki değişim Hüseyin Rahmi ile roman dili olma yolunda yeni bir aşamaya girmiştir. Çünkü roman sanatı, batıdan gelmiş bir tür olarak farklı bir dil gerektirmektedir. Batı tarzı roman ve hikâyenin dilinin günlük ve konuşma dili olması gerekmekte iken bilhassa Tanzimat dönemi yazarları ve onları takip eden ara nesil ve Servet-i Fünûn edebiyatının dili konuşma dilinden uzak bir Türkçeydi. Ahmet Hamdi Tanpınar, Hüseyin Rahmi Gürpınar için “sokağın dilini edebiyatımıza getiren adamdır” der. Halkın anlayacağı bir dil kullanarak, okuyucunun severek ve beğenerek okuyabileceği romanlar yazan Hüseyin Rahmi, halk deyimlerine ve argoya da geniş yer vermiştir. Diğer yandan Tanzimat’tan itibaren Osmanlı toplum hayatında meydana gelen değişmeleri zengin bir tablo halinde onun romanlarında görmek mümkündür. Mahalle hayatı, gelin kaynana kavgaları, mahalleli kadınların birbirleri ile dialogları büyük bir samimiyetle romanlarında canlandırılır.

S

Ahmet Rasim’in basın hayatını yakından takip etmesinin sanat hayatına etkileri nelerdir?

Darüşşafaka senelerinde basın hayatını yakından takip eden Ahmet Rasim, Tarik ’te yazılarını yayımlayan Hacı İbrahim Efendi ile Tercüman-ı Hakikat sahibi A. Mithat Efendi’nin münakaşalarını Tercüman-ı Hakikat’ten takip eden öğrenciler arasındadır. Ahmet Mithat Efendi tarafını tutar. Tercüman-ı Hakikat’te “Yolcu” başlıklı bir yazısı bu senelerde yayımlanır. 1884 senesinde Ceride-i Havadis gazetesine girer ve bir süre bu gazetede çalışır. Daha sonra Tercüman-ı Hakikat ’e geçecek ve Fonograf (1885) adlı ilk kitapçığı bu sene yayımlayacaktır.

S

Ahmet Rasim’in yazı faaliyetlerinin en önemli özelliği nedir?

Ahmet Rasim’in yazı faaliyetinin şüphesiz bir yığın önemli yanı olmakla beraber, dili ve malzemesi bakımından ayrı bir kıymeti vardır. Yazı faaliyeti boyunca, çok çeşitli alanlardaki gözlemlerini, hafızasındaki bilgi ile birleştirmiştir. Bir yandan da sokağın dilini keşfetmiş, doğal ve renkli bir Türkçe ile yazılar kaleme almıştır. Türkçe, Tanzimat’tan itibaren girdiği yeni yolda, bir yandan Namık Kemal, Ziya Paşa, Abdülhak Hamit, Ahmet Mithat gibi yazar ve şairlerin katkılarıyla, diğer yandan da Hüseyin Rahmi ve Ahmet Rasim gibi sokağın dilini esas alan yazarlar sayesinde gittikçe zenginleşmekte, farklı renk ve seslerin terennüm aracı haline gelmektedir.

S

Ahmet Rasim’in eserlerinin en önemli özelliği nedir?

Ahmet Rasim’in eserlerinin en temel özelliği şüphesiz dilidir. Tanzimat’tan itibaren edebi kabiliyetini kaybetmiş ve Servet-i Fünûn (Edebiyat-ı Cedide) topluluğu ile beraber, kendi doğasına nispeten yabancılaşmış dilin asıl kaynağının sokak olduğunu fark eden Ahmet Rasim, kullandığı dil itibarıyla seneler sonra ortaya çıkacak olan Milli Edebiyat’ın dilini hazırlayan kalemlerdendir. Türk edebiyatına katkısı, sadece dil seviyesinde olmayıp aynı zamanda, yerli hayatı konu edinmesi ile de ilgili olan Ahmet Rasim, gündelik hayatın tarihi diyebileceğimiz metinleri ile Milli edebiyatın yerlilik konusundaki hassasiyetine de katkıda bulunmuştur. Ahmet Rasim, Ahmet Mithat Efendi’den gelen tesirle ve Hüseyin Rahmi örneği ile hareket ederek, Tanzimat’ın sosyal faydacı anlayışına bağlı kalır. Ahmet Rasim’in yazı faaliyetinin tamamını halkı eğitmek amacıyla yapılanmıştır. Onun fıkralar, makaleler, sohbetler, hatıralar, tarih ve seyahat yazıları vasıtasıyla bilgilendirmek amaçlı, ansiklopedist bir tavrının olduğu açıktır. Ahmet Rasim’in öne çıkan özelliklerinden biri de dil tercihidir. Kullandığı içeriğe bağlı olarak dili de sokak dilidir. Toplumun değişik kesimlerinde kullanılan argo ifadeler, deyimler, hatta irticalen söylenmiş ve anonimleşmiş manzumelerle çok renkli bir dil oluşturmuştur.

S

Mehmet Celal şiirlerinin özellikleri nelerdir?

Mehmet Celal kolay yazan ediplerimizdendir. Bu yüzden şiirleri edebi kıymet bakımından zayıftır. Agah Sırrı Levend, onun şiirlerinin tabii ve selis, lirik ve içli fakat basit olduğunu söyler. Onun belirli imajlardan oluşan bir şiir dünyası vardır. Devrinde imajların değişmemesi yüzünden, onun edebiyatını “Mehmet Celal’in edebiyat reçetesi” şeklinde tanımlayanların da olduğunu belirten Levend, onda şairlik kabiliyetinin olduğunu fakat kültürün olmadığını belirtir. Küçük hikâyeleri de aşağı yukarı şiirleri ile aynı kusurları içerir. Hikâyeleri konu bakımından devrin sosyal hayatına ilişkin işaretler içermekle beraber teknik bakımdan zayıftır. Mehmet Celal’in ilk edebi metinlerinden başlayarak, büyük çoğunluğu divan şiirinin tesir ve edasında söylenen gazellerinde, Muallim Naci’ye nazirelerinde ve hemen bütün şiirlerinde sade, basit ve kolay bir söyleyiş kendisini gösterir.

S

Mehmet Celal’in romantizm ve santimantalizm akımlarının temsilcilerinden olduğu kanıtlayan örnekler nelerdir?

Eserlerinde görülen hüzün, gözyaşı, melal, aşk, ölüm, teverrüm, acı çekmek, sevgilisi tarafından terk ediliş vb. gibi temlerin devamlı işlenişi ile de Mehmet Celal, Türk edebiyatında romantizmin ve santimantalizmin tipik temsilcilerinden birisidir. Mehmet Celal’in roman, hikâye ve şiirlerindeki temel duyuş tarzı romantizmdir. Onun duyuş tarzı, Tanzimat sonrası Türk edebiyatını eser ve fikirleriyle etkileyen önemli isimlerin duyuş tarzı ile örtüşür. Şinasi ve Namık Kemal ile Hamit ve Ekrem’den itibaren, modern edebiyat çizgisinde eser veren birçok şair ve romancının temel özelliği dünya karşısında büyülenmişliktir. Romantik duyuşun temel vasfı tabiat/kâinat hayranlığıdır ve bizim edebiyatçılarımızın büyük çoğunluğunda da bu hayranlık, büyülenmişlik açıkça görülür.

S

Şair Nigar Hanım’ın şiirlerinin özellikleri nelerdir?

Aristokrat bir aileye mensup olan Nigar Hanım’ın şiirlerinin çok güzel olduğu söylenemez. Bu şiirler aslında duyguların yüzeysel bir dille terennümünden ibarettir. Nigar Hanım da yaşantısıyla eserleri arasındaki çizgiyi netleştiremeyen bütün romantikler gibi günlüğünün sahifeleri arasından eser çıkarmaktan adeta zevk almıştır. Nigar Hanım’a göre şiir, tabiatın yanında sönük kalır. Şiir hakkındaki görüşleriyle Ekrem ve Hamit’i hatırlatan Nigar Hanım’daki en belirgin tavrın romantik tavır olduğu söylenebilir. Tabiat ve şiir arasındaki geçişlerde, dilin yetersiz kaldığının farkında olan şair Nigar Hanım, Hamit ve Ekrem Bey’in aynı konudaki görüşlerini paylaşır. Şiirin mutlaka vezinli ve kafiyeli olması gerekmediğine ve her güzel şeyin şiirin konusu olabileceğine inanmaktadır.

S

Ali Kemal’in Fransızcaya merak salmasının edebi hayatına etkileri nelerdir?

Ali Kemal 1885 yılında Gülşen adında bir dergi çıkarır. O tarihte henüz on altı yaşındadır. Dergide yayımlanan şiirler daha çok Ekrem ve Naci Beylerin tesirinde ve onların şiirlerine nazire şeklindedir. Mülkiye Mektebi’ndeki dersler sayesinde ufku genişleyen Ali Kemal, Fransızcaya merak sarar. 1887 senesinde Fransa’ya gider. İkinci Abdülhamit aleyhtarlığının Osmanlı münevverleri arasında yaygınlaştığı ve muhalefet hareketinin daha çok Avrupa’da çıkarılan dergiler kanalıyla sürdürüldüğü bir devirde Fransa’ya giden Ali Kemal, Avrupa’nın değişik şehirlerini gezer ve oradaki Türklerle tanışır. Memlekete döndükten sonra (1889) ‹kinci Abdülhamit’e karşı yürütülen muhalefet hareketlerine katılır. Ancak kısa bir süre sonra tutuklanarak Halep’e sürülür.

S

Ali Kemal’in en dikkat çeken eseri hangisidir?

Ali Kemal’in eserleri arasında ilk dikkati çeken metin Sorbonne Darülfünûnun’da Edebiyat-i Hakikiye Dersleri adlı çalışmasıdır. Avrupa realizminin esaslarını anlatan bu çalışma 1898 yılında yayımlanmıştır ve Ali Kemal’in edebiyata nasıl baktığını gösterir.

S

Modernleşme devri Türk edebiyatı tarihinden bahseden kaynaklar aranesil sanatçılarını ne şekilde betimlemiştir?

Modernleşme devri Türk edebiyatı tarihinden söz eden kaynakların birçoğunda “Aranesil” (Mutavassıtın) mensuplarının edebi eserlerinde daha ziyade küçük ve günlük hassasiyetleri ifade ettikleri görüşü hâkimdir. Bu devrin dikkate değer özelliklerinden birisi, I. Meşrutiyet’in ilanı ile Edebiyat-ı Cedide topluluğunun başlangıç senesi olarak alınan 1896 yılı arasında, elliye yakın süreli yayın neşredilmiş olmasıdır. Şüphesiz bu süreli yayınlarda neşredilen edebi eserlerin, Servet-i Fünûn’u hazırlamak açısından büyük etkisi olmuştur. Bu nesil siyasî konulara değinmese bile, bireysel bir takım meselelerin etrafında sosyal konulara da işaret eder. Öte yandan tercüme sahasındaki yoğun faaliyet, Türk okuyucusunun batı edebiyatını yakından tanımasını sağlamıştır.

S

Fazlı Necip’in kaleme aldığı eserlerin aranesil olarak adlandırılan edebi grubun içerisinde yer almamasının nedeni nedir?

Fazlı Necip, kaleme aldığı eserlerin konusu ve neşir tarihleri bakımından, “aranesil” olarak adlandırılan edebi grubun içerisinde sayılamaz. Onun asıl edebi faaliyeti, Asır gazetesinin neşrinden yani 1895 yılının Ağustos ayından itibaren başlamıştır. 1896 yılı bilindiği gibi, Edebiyat-ı Cedide zümresinin edebi grubunun ortaya çıkış tarihi olarak kabul edilir.

S

Fazlı Necip’in romanları konu bakımından kaça ayrılır?

Fazlı Necip’in romanları konu bakımından dört grupta incelenebilir: ‹lk romanından itibaren hâkim bir konu olarak görünen doğu-batı ya da alafrangalık-alaturkalık meselesini ele alan romanlar; tarihi ve cinai konuları ele alan romanlar; modernleşmenin telkin ve teklif edildiği romanlar. Bu üç konunun hâkim olduğu romanlar arasında teknik bakımdan en güçlü romanları ise Selanik senelerinde kaleme aldığı alafrangalık-alaturkalık meselesini ele alan eserleridir. Bunların arasında, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra neşredilen Menfa (Menfi), II. Abdülhamit devrinin olumsuzluklarını anlatan tek roman olarak kalır.

S

Fazlı Necip’in Cumhuriyet’in ilanından sonraki edebi faaliyetlerinin özellikleri nelerdir?

Fazlı Necip’in Cumhuriyet’in ilanından sonraki edebi faaliyeti çerçevesinde iki husus dikkati çekmektedir: Bunlardan birincisi Türk Hayatı adlı mecmuayı neşretmesidir. Bu mecmuanın başyazarı olarak görünmekle beraber aslında mecmuanın bütün yükünü çekmektedir. Türk Hayatı muhteva açısından devrin ruhuna uygun bir politika takip etmektedir. Salon hayatı, aile eğlenceleri, aile sofrası gibi bölümleri olan Türk Hayatı daha çok, modern aile hayatını telkin eden bir yayın politikası takip eder. ‹kinci dikkat çekici husus ise Cumhuriyet’in ilanından sonra neşrettiği romanlarının konularıdır. Türk Hayatı’nda tefrika edilen “Ah, Anne!” adlı eser, aile baskısıyla yapılan bir evliliğin kötü sonucunu; aynı mecmuaya ek olarak verilen “Türk Kızı” ise modern eğitim almış, Türkçü ve feminist bir öğretmenin, görev yaptığı vilayette karşılaştığı sıkıntıları anlatmaktadır. Ömrünün son yıllarında kaleme aldığı Saraylarda Mecnunlar (1928), Osmanlı İmparatorluğu’nun bir dönemini eleştirel bir gözle değerlendiren tarihi bir roman olma özelliğine sahipken, Külhani Edipler (1920), Tanzimat’tan Cumhuriyet’e aydınlarımızın özel hayatlarındaki basitlikleri, seviyesizlikleri ele alan bir romandır.

S

Selanikli Fazlı Necip’in edebiyatta adını duyuran en önemli faaliyeti nedir?

Fazlı Necip, 1864 tarihinde Selanik’te doğmuş; 1932’de vefat etmiştir. Genç yaşta, telif ve tercüme, edebi ve fenni eserler yayımlar. Onun imzasının görüldüğü ilk yayın organı ise Selanik’te neşredilen Gonce-i Edeb adlı dergidir. Gonce-i Edeb’in kapanmasından sonra Fazlı Necip’in imzası, İstanbul’daki gazete ve dergilerde görülmeye başlanır. Başta Tercüman-ı Hakikat gazetesi olmak üzere, Mir’at-ı Alem, Manzara, Gayret, Envar-ı Zeka mecmuaları ve ‹zmir’deki Hizmet Fazlı Necip’in yazılarını neşrettiği yayın organlarından bazılarıdır. Fakat onu edebiyat âlemine asıl tanıtan faaliyeti, Beşir Fuad ile olan mektuplaşmasıdır. Tercüman-ı Hakikat’te, Beşir Fuad’ın ‘Victor Hugo’ namındaki eserinin bazı noktaları ile ilgili olarak yazdığı yazı ile başlayan bu münasebet, daha sonra hususileşmiş ve Fazlı Necip ile Beşir Fuad mektuplaşmalarını gazete sütunlarına yansıtmadan devam ettirmişlerdir.

S

Mustafa Reşit’in Envar-ı Zeka dergisinin edebiyatımız için en önemli özelliği nedir?

Mustafa Reşit dergicilik faaliyeti ile ara nesilden şair ve yazarların yetişmesine katkıda bulunmuştur. Fakat dergi ancak altı ay kadar yayımlanabilmiştir. Mustafa Reşit, yayıncılık hayatındaki diğer önemli yayın organı Envar-ı Zeka’yı ise 1883-1884 yılları arasında neşretmiştir. Çok geniş bir yazı kadrosu olan Envar-ı Zeka o yılların en tanınmış dergilerindendir. Tercüme ve telif yazılarla zenginleştirilmiş olan Envar-ı Zeka’nın edebiyat tarihimizdeki asıl önemi genç şair ve romancıların yetişmesine katkısından dolayıdır.