Edebiyat-ı Cedide Romanı
Roman ve hikayenin edebiyatımıza giriş süreci nasıl gerçekleşmiştir?
Bilindiği gibi roman ve hikâye Türk Edebiyatı’na Tanzimat Edebiyatıyla giren türlerden ikisidir. O döneme kadar Türk okuyucusunun roman ve hikâye ihtiyacını karşılayan halk hikâyeleri ve mesneviler vardır. Fakat yenileşme hareketleriyle birlikte Osmanlı toplumunun zihniyetinde meydana gelen değişmeler, hayata ve dünyaya bakış tarzı, en önemlisi de Batı Edebiyatı’nın Osmanlı aydını tarafından tanınması (bu tanınma doğrudan okuma veya çeviriler yoluyla olmuştur), bu tür eserleri okuyucu nezdinde yetersiz kılmıştır.
Tanzimat Dönemi Türk roman ve hikayesinin gelişim süreci nasıl gerçekleşmiştir?
Çeşitli araştırmalar Tanzimat dönemi Türk roman ve hikâyesinin iki çizgide geliştiğini iddia ederler. Bunlardan birincisi Ahmet Midhat Efendi’nin başını çektiği, daha sonra Ahmet Rasim ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın sürdürdüğü popülist roman ve hikâyedir. Bu çizgi temelde Batı’daki roman ve hikâyeyi esas almakta birlikte, geleneksel anlatı türlerini de göz ardı etmez. Amaç, o zamana kadar çoğunlukla “dinleme”ye alışmış kitleyi “okuma”ya alıştırmaktır. İkincisi ise Namık Kemal’in İntibah romanıyla başlatılan ve edebîliğin öne çıkarıldığı çizgidir. Birincilerin halkın bilgi ve kültürünü arttırmaya yönelik tavrına karşılık ikinciler geleneğe çok fazla bağlı kalmadan doğrudan aydın kesime hitap etmişlerdir. Birincilerin vakaya büyük önem vermelerine karşılık ikincilerin insan psikolojisini de öne çıkardıkları, dil olarak da daha sanatkârane bir söyleyişe yöneldikleri görülür.
Halit Ziya Uşaklıgil’in Edebiyat-ı Cedide romanı için önemi nedir?
Edebiyat-ı Cedide şiirinin ilkelerini ortaya koyan sanatçı nasıl Cenap Şahabettin ise bu topluluk romanının ilkelerini belirleyen de Halit Ziya Uşaklıgil (1867-1945)’dir. Çünkü Halit Ziya yazı hayatı süresince sadece roman yazmakla yetinmemiş, aynı zamanda bir tür olarak roman konusunda kafa yormuştur. Halit Ziya daha İzmir’de yaşadığı yıllarda arkadaşlarıyla çıkardığı Hizmet gazetesinde Hikâye başlığıyla bir seri yazı yazar. 1891 yılında aynı adla kitaplaştırdığı bu eserinde Halit Ziya, Batı’da ve bizde romanın tarihini verir. Daha sonra “Hayaliyyun” adını verdiği romantik romanın temsilcileri ile “Hakikiyyun” adını verdiği realist romanın temsilcilerini ve eserlerini karşılaştırır. Bunlara ilave olarak “Masalcılar” olarak nitelendirdiği popülist romancılara yer verir. Bunların sanat yapmak gibi bir amacı olmadığından, bütün gayelerinin para kazanmak olduğundan söz eder. Halit Ziya romantik romanı eleştirirken realist romanı yüceltir ve kendisinin de realist romandan yana olduğunu söyler.
Halit Ziya Uşaklıgil’in Sefile isimli romanının kitaplaştırılma süreci nasıl gerçekleştirilmiştir?
Halit Ziya sanat hayatı boyunca dördü İzmir’de, dördü İstanbul’da olmak üzere sekiz roman yazmıştır. Sefile, Hizmet gazetesinin ilk sayısından itibaren (13 Kasım 1887) 73 sayı tefrika edilir. Tefrika bittikten sonra Recaizade Mahmut Ekrem bu kitabın basılması için İstanbul’a gönderilmesini istemiş, ancak Encümeni Teftiş ve Muayene Heyeti tarafından İslamî kurallara aykırı bularak yayımlanmasına izin verilmemiştir. Halit Ziya sonraki dönemlerde bu eserini kitap haline getirmemiştir. Bu kitap ancak 2000’li yıllarda kitap olarak neşredilmiştir.
Halit Ziya Uşaklıgil’in bir yazar olarak özellikleri nelerdir?
Halit Ziya realizme bağlı kalmış ve roman ve hikâyelerini bu anlayış dahilinde verme çabası içinde olmuştur. Bazı acemilikler içerse de ilk romanlarından itibaren realist teknikleri eserlerinde kullanan Halit Ziya, ilk romanı Sefile ile bilinçli bir giriş yapmıştır. Yazar bu eserini Ahmet Midhat tarafından romantik anlayışla kaleme alınmış olan Henüz On Yedi Yaşında adlı romanına alternatif olarak yazmıştır. Her iki eserde de kötü yola düşmüş birer genç kız vardır. Ancak her iki yazarın bu konuyu işleyiş şekilleri farklıdır. Ahmet Midhat kötü yola düşen kızı, eserin başkahramanıyla evlendirerek onu bu ortamdan çekip çıkarır. Buna karşı Halit Ziya’nın romanında kötü yola düşen kızın değişimi sebep sonuç ilişkileriyle verilerek roman bir faciayla bitirilir.
Geriye dönüş metodu ne anlama gelmektedir?
Geriye Dönüş metodu bir olay örgüsü tipidir. Anlatı türü eserlerdeki olayın kronolojik değil, geriye dönüşlerle anlatılmasıdır.
Halit Ziya Uşaklıgil’in romanlarında geriye dönüş metodu kullandığını gösteren örnekler nelerdir?
Halit Ziya’nın romanlarında kullandığı realist tekniklerden biri, olayların gidişatını keserek geriye dönüş metodunu kullanmasıdır. Böylece olayların ve kişilerin geçmişini anlatarak yaşanan zamandaki olayların sebepleri ortaya konur ki, bu realizmin en önemli ilkelerinden biri olan determinizmin ifadesidir. Sözgelimi Sefile romanında olay yağmurlu bir havada, Bayezıt Meydanı’nda bir köşeye sığınmış çaresiz Mazlume’nin tanıtılmasıyla başlar. Daha sonra geriye dönüşlerle Mazlume’nin yaşadığı felaketler, önce babasının, sonra da annesinin ölümü ve Mazlume’nin annesine benzeyen içe kapalı hassas mizacı üzerinde durulur. Öyle ki bu meydanda aç ve sefil vaziyette bekleyen Mazlume’nin bir süre sonra hiç tanımadığı bir kadının peşinden gitmesini okuyucu yadırgamaz. Benzer bir durum yine Mai ve Siyah romanında babasının ölümüyle hayatının akışı tersine dönen Ahmet Cemil için de geçerlidir. Yine Nemide romanına adını veren Nemide’nin hırçın ve asabi olma sebebini ortaya koymak için geriye dönüş tekniğiyle annesinin doğum sırasında ölüşünden öncesi anlatılır ve böylece Nemide’nin bazı mizaç özelliklerinin annesinden geçtiği sezdirilir.
Halit Ziya Uşaklıgil’in realist anlayışa uygun bir yazar olduğunu gösteren kanıtlar nelerdir?
1- Halit Ziya’nın romanlarında kullandığı realist tekniklerden biri, olayların gidişatını keserek geriye dönüş metodunu kullanmasıdır. Böylece olayların ve kişilerin geçmişini anlatarak yaşanan zamandaki olayların sebepleri ortaya konur ki, bu realizmin en önemli ilkelerinden biri olan determinizmin ifadesidir. Sefile, Mai ve Siyah ve Nedime isimli romanları buna örnek olarak gösterilebilir.
2- Yine realist anlayışa uygun olarak Halit Ziya, romanlarında olaydan çok tasvir ve tahlillere yer vermiştir. Bilindiği gibi I. kuşak Tanzimat romanı ile II. kuşak Tanzimat romanı arasındaki en önemli farklardan biri de olay merkezli romanlardan kişi merkezli romanlara geçilmiş olmasıdır. Halit Ziya’nın hemen bütün romanlarında bu durum kendini gösterir.
3- Realizmin en önemli özelliklerinden biri olan ayrıntılı mekân tasvirleri, Halit Ziya’nın romanlarında sıklıkla karşılaştığımız unsurlardan bir diğeridir. Yazar bu tasvirleri belli bir işlevi yerine getirmek için yapmaktadır. Bu tasvirler ya yaşanan olaylar hakkında okuyucuya bir şeyler sezdirmeyi ya da roman kişilerinin iç dünyalarını tanıtmayı amaçlayan tasvirlerdir. Bu açıdan Halit Ziya’nın romanlarında insan-mekân, insan-eşya ilişkisi çoğunlukla vardır. Sefile ve Aşk-ı Memnu isimli romanları buna örnek olarak gösterilebilir.
Yansıtıcı bilinç ne anlama gelmektedir?
Yansıtıcı Bilinç, III. şahıs anlatıcının roman karakterinin bilincinden geçenleri aktarmasıdır.
Kahraman anlatıcı bakış açısının realist bakış açısına sahip yazarla tarafından kullanılma sebebi nedir?
Realistler yazarın varlığını silmek için zaman zaman kahraman anlatıcıya ait bakış açısından da faydalanmışlardır. Bunun için de mektup ve hatırat tarzında eserlere sık sık başvururlar. Bir Ölünün Defteri bunun tipik bir örneğidir. Kahramanın hayatı ölümle son bulduğu için romanın başında ve sonunda yazar-anlatıcı devreye girerek bir çerçeve oluşturur. Geri kalan kısımda ise sadece kahramanın sesi duyulur. Halit Ziya’nın bir tek kişinin bakış açısıyla sınırlı olan kahraman anlatıcıyı sadece bu romanında kullanması ve daha çok yazar anlatıcıyla birlikte yansıtıcı bilinci tercih etmesi dikkat çekicidir
Nesil romanı ne anlama gelmektedir?
Nesil romanı, bir neslin dünyaya bakışını, inançlarını, değer yargılarını ortaya koyan roman türüdür.
Halit Ziya Uşaklıgil’in Mai ve Siyah romanının nesil romanı açısından önemi nedir?
Maî ve Siyah romanı bir nesil romanıdır. Edebiyat-ı Cedide neslinin yapısını karakteristik olarak yansıtır. Böyle bir fonksiyonu şiirde “Süha ve Pervin” şiiriyle Tevfik Fikret yerine getirmiştir. Bu şiirdeki Süha ile romandaki Ahmet Cemil mizaç bakımından birbirlerine çok benzerler. Her ikisi de aşkı iki kişilik yaşamak yerine bir fikir olarak yaşarlar, tensellikten uzaktırlar. Her ikisinin de geleceğe dair hayalleri vardır, ancak hayalleri gerçekleşmediğinde hemen kırılıverirler. Yani Edebiyat-ı Cedidecilerin çok bilinen teması olan “gerçek-hayal çatışması” bu kahramanlarda görülen bir özelliktir. Nitekim her iki eser de arasına “ve” bağlacı gelmiş iki isimden oluşur ve her ikisinde de bunların biri hayali biri de gerçeği temsil ederler: Süha: hayal, Pervin: gerçek; Maî: hayal, Siyah: gerçek. Bu romanı bir nesil romanı yapan bir başka husus, Edebiyat-ı Cedidecilerin genel olarak sanat ve özel olarak edebiyat konusundaki görüşlerine yer veren bir eser olmasıdır. Şiir, eski edebiyat, dil, kafiye, vezin, tenkit ve tercüme konularında topluluğun sanat anlayışına yer verilir ve bu görüşlerin savunucusu da Ahmet Cemil’dir.
Halit Ziya Uşaklıgil’in sosyal konulardan uzak durmadığını gösteren eserleri hangileridir?
Halit Ziya Uşaklıgil’in sosyal konulara uzak olduğuna dair ileri sürülen iddialar tam anlamıyla doğru sayılamaz. İzmir dönemi romanlarından Sefile ve Ferdi ve Şürekâsı dönemin sosyal problemlerini büyük ölçüde zengin-fakir zıtlığı üzerinden vermiştir. Aynı zıtlık müphem bir şekilde Maî ve Siyah romanında da görülmektedir. Diğer taraftan Nesl-i Ahîr de dönemin siyasî hareketlerini işleyen bir romandır. Ayrıca Aşk-ı Memnu da toplumumuzda gitgide yaygınlık kazanan alafranga hayatı vermesi bakımından dikkat çekicidir.
Halit Ziya Uşaklıgil’in kaçış teması kullandığı eserleri hangileridir?
Edebiyat-ı Cedide romanında gördüğümüz ortak temaların birçoğu Halit Ziya’nın romanları için de geçerlidir. Bunların en başında kaçış teması vardır. Edebiyat-ı Cedide sanatçıları yaşadıkları ortamdan ve zamandan memnun olmayarak başka ve muhayyel dünyalara kaçmak ve bu arzularını eserlerine de yansıtmak isterlerdi. Halit Ziya’nın romanlarında da bu temin işlendiği görülür. Sözgelimi Bir Ölünün Defteri’nde Osman Vecdi’nin savaşa gitmesi, Nemide’de Nemide’nin Osman Vecdi gibi sağlığına dikkat etmeyerek kendi sonunu hazırlaması, Maî ve Siyah’ta Ahmet Cemil’in hayal kırıklığına uğradığında bütün emellerinden vazgeçmesi kaçış temasının tezahürleridir.
Mehmet Rauf’un sanat hayatı boyunca kaleme aldığı eserler nelerdir?
Edebiyat-ı Cedide romanının diğer önemli ismi Mehmet Rauf (1875-1931)’tur. Mehmet Rauf, sanat hayatı boyunca on üç roman kaleme almıştır: Eylül (1901), Bir Zambak’ın Hikâyesi (1910), Genç Kız Kalbi (1912), Bir Aşkın Tarihi (1912), Menekşe (1913), Karanfil ve Yasemin (1924), Böğürtlen (1924), Define (1927), Kan Damlası (1928), Son Yıldız (1927), Halas (1929), Harabeler (1927), Kâbus (1928).
Hüseyin Cahit Yalçın’ın sanat hayatı boyunca kaleme aldığı eserler nelerdir?
Hüseyin Cahit, sanat hayatı boyunca birbirinden tamamen farklı ve zıt anlayışlarda iki roman yazmıştır: Nadide (1891), Hayal İçinde (1898). Bunlardan birincisi Ahmet Midhat Efendinin etkisinde, diğeri de Edebiyat-ı Cedide anlayışı çerçevesinde kaleme alınmışlardır. Hatıralarından ve bir röportajından anlaşıldığına göre, Hüseyin Cahit, ikinci kitabın devamı olarak Hakikat Pençesi’nde adıyla bir roman yazmayı tasarlamışsa da çeşitli sebeplerle buna imkân bulamamıştır. Yine Cumhuriyet döneminde Olduğu Gibi adıyla bir romana başlamış, ancak bitirememiştir.
Edebiyat-ı Cedide yazarlarının ortak özellikleri nelerdir?
Edebiyat-ı Cedide yazarları ekol olarak realist ve natüralistlere bağlı oldukları için roman ve hikâyeye önem vermişler ve bu akımların özelliklerini eserlerinde başarılı bir şekilde uygulamışlardır. Başta Halit Ziya olmak üzere, Edebiyat-ı Cedide yazarları tarafından roman ve hikâyede gerçeklik duygusu önemsenmiş, mekân tasvirleri ve eşyalar daha anlamlı bir şekilde kullanılmış, yeni bazı teknikler bizim roman ve hikâyemize taşınmıştır. Daha açık ifadeyle Edebiyat-ı Cedide topluluğuyla birlikte o zamana kadar emekleyen Türk roman ve hikâyesi ayağa kalkıp yürümeye başlamıştır.
Safveti Ziya’nın edebiyat tarihimizdeki yeri nedir?
Edebiyat-ı Cedide romancılarına ek olarak zikredeceğimiz isimlerden biri de Safveti Ziya (1875-1929)’dır. Edebiyat tarihimizde önemli yeri olmayan bu yazar, Servet-i Fünun dergisinde yayımlanan Salon Köşelerinde (1910) adlı romanıyla bilinmektedir.
Ahmet Midhat Efendi’nin Hüseyin Cahit eserlerine etkileri nelerdir?
Hüseyin Cahit, Nadide’yi yazdığı sıralarda henüz idadînin ikinci sınıfına gitmektedir ve on altı yaşındadır. Ahmet Midhat Efendi’nin eserlerini küçük yaşından itibaren dinleyen ve sonraki yıllarda severek okuyan bir gençtir. Ahmet Midhat Efendi tarafından başına bir takriz de yazılan bu romanda, başkişi konumundaki Nadide, emellerini gerçekleştirebilmek uğruna annesini ve kocasını öldürtebilecek kadar cani ruhlu ve hırslı bir kadın olarak romanda yer alır. Romanın erkek karakteri Fuat’ı elde etmek için önüne çıkan her engeli yok etmeye kararlıdır. Ancak sonunda tıpkı Ahmet Midhat Efendi’nin romanlarında olduğu gibi diğer kötülerle beraber cezasını bulur, iyiler de muratlarına ererler.
Hüseyin Cahit’in Ahmet Midhat Efendi’nin etkisinden kurtularak yazdığı eserin en önemli özelliği nedir?
Hüseyin Cahit, Nadide’den sekiz yıl sonra yazdığı Hayal İçinde romanında tamamen farklı bir anlayışla çıkar okuyucusunun karşısına. Ahmet Midhat etkisinden tamamen sıyrılmış, romantik tarzdan realist anlayışa dönmüştür. Teknik bakımdan ilk romanından çok öndedir. Bu romanda, bir Rum kızına âşık olan Nüzhet’in, sonunda uğradığı değişim anlatılır. Diğer Edebiyat-ı Cedide yazarlarında görülmeyen bu durumun sebebini, onun, devrin siyasî hayatı içinde yer alan, toplumu gözlemleyen bir ittihatçı olmasıyla açıklamak mümkündür.
Mehmed Rauf’un Harabeler isimli romanının en önemli özelliği nedir?
Harabeler, sembolik niteliği olan bir romandır. Romanın başkişisi Nuri Süha, köşk kiralamaya gittiği bir evde tanıştığı kişilerle dost olur ve bunlarla görüşmeye başlar. Köşk efradının lüks içinde yaşamasına rağmen aslında ekonomik durumları hiç de iyi değildir. Nuri Süha, köşkteki kızlardan Selma ile Mübeccel arasında kalmıştır. Sonunda köşk yanar ve Nuri Süha buraya daha küçük bir ev yapmaya karar verir. Burada yanarak harabe haline gelen köşk, içindeki hayat tarzıyla eskiyi; Nuri Süha’nın aynı zemin üzerine yaptıracağı küçük ev de Cumhuriyet’i temsil etmektedir.
Mehmed Rauf’un Halas isimli romanının en önemli özelliği nedir?
Halas, Mehmet Rauf’un konu bakımından diğerlerinden farklı bir romanıdır. Bu eserine kadar sadece aşk ve kadını konu alan romanlar yazan Mehmet Rauf, bu eserinde aşka da yer vermiş olmakla beraber vatan sevgisini daha fazla öne çıkarmıştır.
Mehmed Rauf’un Eylül isimli romanının en önemli özelliği nedir?
Eylül, Mehmet Rauf tarafından “ilk eserim son üstadıma” ifadesiyle Halit Ziya’ya ithaf edilmiştir. Halit Ziya’nın olgunluk dönemi romanlarından sonra, Edebiyat-ı Cedide romanını en iyi temsil eden eserler arasında yer alması bakımından edebiyat tarihimizde önemli bir yere sahiptir. Hatta bu romana, yazarına şöhret kazandırmış bir eser olarak da bakabiliriz. Mehmet Rauf’un bu eseri ilk olarak topluluğun yayın organı durumundaki Servet-i Fünun dergisinde (nr.482-522; 7 Haziran 1900-14 Mart 1901) tefrika edilmiş, daha sonra kitap olarak basılmıştır. Eser yayımlandığı ilk günden itibaren edebiyat camiası ve okuyucular tarafından büyük ilgiyle karşılanır. Mehmet Rauf’un bu eseri üzerine kaleme alınan bütün kaynaklar, onun ‘psikolojik tahlil romanı’ olduğunda birleşmiş gibidirler. Gerçekten de bu yasak aşkın iki kahramanı Suat ve Necip’in iç dünyaları romanın değişik yerlerinde başarılı bir şekilde verilmiştir.