Anayasa Yargısında Siyasi Partilerin Yargısal Denetimi ile Yüce Divan Görevi ve Anayasa Mahkemesi Kararlarının Etki ve Sonuçları ile Yürürlüğü Durdurma ve Yokluk Kararları
Anayasaya aykırı eylemler konusunda odak olduğu saptanan bir siyasi parti hakkında hangi yaptırımlar uygulanabilir?
Anayasa’ya aykırı eylemleri nedeniyle partilerin kapatılması için aranan odak haline gelme kriteri doğrudan Anayasa ile tanımlanmıştır; partilerin tüzük, program ya da eylemlerinin Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle kapatılabileceği durumlarda, kapatma yerine, eylemin ağırlığına göre devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakma yaptırımının da uygulanabilmesi kabul edilmiştir.
Anayasaya aykırılık bakımından odak olarak saptanan bir siyasi partiye uygulanacak yaptırım için Anayasa Mahkemesi hangi çoğunlukla karar alabilir?
Siyasi partilerin kapatılmasına ya da devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu şartı aranmaktadır.
Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyruğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasi partiler hangi yaptırıma tabidirler?
Yabancı devletlerden uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyruğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasi partiler temelli kapatılır.
Siyasi partilerin kapatılmasına yönelik davayı açma yetkisi kime aittir?
2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 100. maddesinde dava açma yetkisi düzenlenmiştir. Buna göre “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı siyasal parti kapatılması davasını ya re’sen veya Bakanlar Kurulu kararı üzerine Adalet Bakanının istemiyle yahut bir başka siyasal partinin istemi üzerine açar.”
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bir siyasi partinin kapatılması yönünde dava açılması için kendisine yapılan başvuruyu yerinde görmemesi halinde, talepte bulunanların bu karara karşı başvuracakları hukuki yol nedir?
Bir siyasi partinin Anayasa 68/4 hükmünde belirtilen yasakları ihlal etmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Adalet Bakanının veya siyasi partinin isteminde yeterli delil bulunduğu kanısına varırsa davayı açar. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yeterli delil bulunamadığı kanısına varırsa dava açmaz (SPK, mad. 100/3). Dava açmama kararına karşı Adalet Bakanı veya siyasi parti otuz gün içinde Siyasi Partilerle İlgili Yasakları İnceleme Kuruluna itiraz edebilir.
Siyasi partilerin kapatılması hakkındaki kararın yarattığı hukuki sonuçlar nelerdir?
Bu sonuçları sıralarsak:
1) Kapatma kararı ile birlikte siyasi partinin tüzel kişiliği sona erer;
2) Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılan siyasi partinin bütün malları Hazineye geçer.
3) Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz.
4) Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dâhil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmî Gazete’de gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar . “Siyasi partiler bu kişileri hiçbir suretle seçimlerde aday gösteremezler.” hükmüne yer vermiştir. . Ancak bu kişilerin bağımsız aday olarak seçime girmesini engelleyen herhangi bir hukuki engel yoktur.
1982 Anayasası'na göre kimler Yüce Divan yargılaması kapsamında yer almaktadır?
Anayasa’nın 148. maddesine göre “Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini, Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılama yetkisine sahiptir.
Cumhurbaşkanının işlediği iddia edilen bir suç eylemi nedeniyle Yüce Divan'da yargılanabilmesi için TBMM'de izlenecek usuli yol nedir?
1982 Anayasası’nın 105. maddesine göre; Cumhurbaşkanı hakkında, bir suç işlediği iddiasıyla TBMM üye tamsayısının en az salt çoğunluğunun (301 MV) vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilir. Meclis, önergeyi en geç bir ay içinde görüşür ve üye tamsayısının en az beşte üçünün (360 MV) gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilir. Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, Mecliste siyasî partilerin, güçleri oranında oluşturulan komisyon ilgili raporunu 2 ay içinde hazırlayıp TBMM Başkanlığına sunar. Rapor, Genel Kurulda görüşülür ve TBMM, üye tam sayısının en az üçte ikisinin (400 MV) gizli oyuyla Yüce Divana sevk kararı alabilir.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların cezai sorumluluğu anayasal olarak nasıl düzenlenmiştir?
Bu kişilerin cezai sorumluluğu bakımından Cumhurbaşkanı’nın aksine görev suçu ve adi suç ayrımı yapılmıştır. Görev suçuyla ilgili yapılacak yargılamayı başlatan süreç Cumhurbaşkanı’nınkinin aksine özel olarak isimlendirilmiştir; Anayasa 98/4. maddesine göre “meclis soruşturmasıdır”. Bu sorumluluk bakımından göreve ilişkin suçlarda yargılama süreci, Cumhurbaşkanı ile aynıdır. 106/10. maddeye göre, Cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanların görevleri ile ilgili olmayan suçlarından dolayı yasama dokunulmazlığına ilişkin hükümlere tabidirler. Dolayısıyla, görevleri ile ilgili olmayan suçlardan dolayı, bakanların ve Cumhurbaşkanı yardımcılarının yargılanmaları, TBMM’nin onayına bağlı kılınmaktadır.
Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olması ne anlama gelmektedir?
1982 ve 1961 Anayasalarına göre Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. Diğer bir deyişle artık kesin hüküm söz konusu olduğundan aynı taraflarca aynı sebebe dayanarak aynı konuya ilişkin uyuşmazlık çıkarılamayacaktır.
Anayasa Mahkemesi kararlarının yürürlük kazanması ve bağlayıcılık kapsamı nasıldır?
Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazete’de hemen yayımlanarak yürürlüğe girer ve bu tarihten itibaren yasama, yürütme ve yargı yerleri de dahil herkes için (erga omnes) bağlayıcı bir hal alır.
Anayasa Mahkemesi'nin olay ve taraflarla sınırlı karar verme yetkisi hangi Anayasayla kaldırılmıştır?
1961 Anayasasından farklı olarak 1982 Anayasasında Anayasa Mahkemesinin olay ve taraflarla sınırlı karar verme yetkisi kaldırılmıştır. Yani Anayasa Mahkemesinin kararları ister somut norm denetimi (itiraz yolu) ister soyut norm denetimi (iptal davası) sonucunda verilmiş olsun herkes için bağlayıcıdır.
Anayasa Mahkemesinin işlevi bakımından yerindelik yasağı hangi Anayasa ile öngörülmüştür?
1961 Anayasasında bulunmayıp da 1982 Anayasasında bulunan bir başka hüküm ise, Anayasa Mahkemesinin verdiği karardan sonra kendisini kanun koyucu yerine koyup hüküm tesis edemeyeceğidir. Buna yerindelik denetimi yasağı denmektedir.
Hangi anayasayla Anayasa Mahkemesi'ne, iptal kararlarının yürürlüğe girişi bakımından ileri bir tarih belirleme yetkisi tanınmıştır?
1982 Anayasasında 1961 Anayasasından farklı olarak, Anayasa Mahkemesine yürürlükten kaldırma tarihi konusunda bir zaman aralığı belirleme hakkı tanımaktadır. Buna göre, Anayasa Mahkemesi iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yıl süre ile erteleyebilir
Anayasa Mahkemesi kararlarının etki bakımından geriye yürümez olmasının gerekçesi nedir?
1961 Anayasasına ve 1982 Anayasasına göre, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları geriye yürümez. Bunun sebebi hukuk düzeninin istikrarı ve güvenliğidir. İptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesinin benimsenmesinin amacı, iptal kararından önce kazanılmış olan hakların ihlallerinin önlenmesidir.
Anayasa Mahkemesinin yürürlüğü durdurma kararı verebilme konusundaki yaklaşımı nedir?
Anayasa Mahkemesi bu içtihattan da anlaşılacağı üzere yürürlüğü durdurma kararı verebileceği düşüncesindedir. Anayasa Mahkemesi’nin yürürlüğü durdurma kararı verirken aradığı şartlar idari yargıda yürütmenin durdurulması kararı verilirken aranan şartlara benzerdir.
Hukuk genel teorisi bakımından "ilga eden kanunu ilga etmek, ilga edilmiş kanuna yeniden hayat vermez" ilkesi, anayasa yargısında ne anlama gelmektedir?
Buna göre kendisinden önce yürürlüğe girmiş olan bir kanunu ilga eden herhangi bir kanun, kendisi hakkında Anayasa Mahkemesi’nce iptal kararı verilmiş olsa dahi, Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu iptal kararı, ilk ilga edilen kanunun kendiliğinden yürürlüğe girmesi sonucunu doğurmayacaktır. Nitekim bu durum, kanunların zaman bakımından uygulanması konusuna ilişkindir. Bu doğrultuda belirtmek gerekir ki belirli tarihte yürürlüğe giren ve belirli tarihte yürürlükten kalkan kurallar olan kanunlar, ancak yürürlükte oldukları müddetçe uygulanabilirler. Dolayısıyla herhangi bir kanunun başka bir kanun tarafından ilga edilmesi halinde, bu kanunu ilga eden kanun herhangi bir surette yürürlükten kalksa bile ilk ilga edilen kanun artık hukuk dünyasında ortadan kalkmış bir kanun olmaya devam eder.
Bir hukuki işlemine yokluk yaptırımının uygulanması ne anlama gelmektedir?
Hakkında yokluk kararı verilen bir işlem hukuka o denli aykırıdır ki yapıldığı andan itibaren hukuk âleminde hiç vücut bulmamış, hüküm ve sonuç doğurmamış sayılır. Bu yönüyle bakıldığında iptal kararlarından çok daha ağır hüküm ve sonuçlar doğurmaktadır. Zira iptal edilen bir işlem iptal edildiği andan itibaren hüküm ve sonuçlarını kaybederken yokluk kararı verilen işlem hiçbir zaman hüküm ve sonuç doğurmamış kabul edilmektedir.
Anayasa Mahkemesinin yokluk yaptırımına yaklaşımı nedir?
Anayasa Mahkemesi, yokluk kararı verebileceğini belirtmekle beraber şimdiye dek herhangi
bir yokluk kararı vermemiştir. Mahkeme yokluğu “yokluk, bir normun var olmadığının ifadesidir. Yasalar bakımından, parlamento iradesinin olmaması, Cumhurbaşkanının yayımlama iradesinin bulunmaması, Resmi Gazetede yayımlanmaması gibi bir normun varlığının zorunlu koşulları bulunmadığı sürece ‘var’lıktan söz etmek olanaksızdır. Ancak, bunun dışındaki sakatlıklar, denetime tabi oldukları sürece, Anayasal denetimin konusunu oluşturabilirler. ” şeklinde açıklamıştır. Ayrıca bir diğer kararında da “anayasa yargısında
yasama işlemlerinin yok sayılabilmesi ancak yetki ve görev gasbı ya da çok ağır biçim eksikliği durumlarında söz konusu olabilir.” görüşünü ifade etmiştir
Anayasa hukuku öğretisinin bir bölümü açısından, yokluk yaptırımına yönelik karşı çıkış, hangi gerekçe üzerine temellendirilmektedir?
Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geçmişe yürümemesinin nedeni, geçmişte iptal edilen norma dayanılarak yapılan bireysel işlemlerin geçersizliği sonucunda kamu düzenini bozmamaktır. Bu nedenle daha ağır bir yaptırım olan yokluk kararlarıyla normların baştan itibaren yok sayılarak kararların geçmişe yürütülmesi, evleviyetle mümkün olmamalıdır.