Anayasa Yargısının Genel Esasları
Anayasa Yargısının amacı nedir?
Anayasa yargısının temel amacı, tamamıyla Anayasa’ya uygun işlemlerin oluşumunu sağlamak ve bu alandaki aykırılıkları gidermektir. Bu kapsamda odak noktası temel hak ve hürriyetlerin korunmasıdır. Yargı insan haklarının bekçisi ise, Anayasa yargısı da insan hakları hazinesinin özel bekçisi konumundadır
Anayası Yargısının ön şartları nelerdir?
Hukukun üstünlüğü (hukuk devleti), yakın zamanlara kadar, kanunilik prensibi ile eş anlamda kullanılmıştır. Bu anlayış, zamanla yerini “Anayasa’nın üstünlüğü” prensibine terk etmiştir. Üstünlüğün sağlanabilmesi, diğer deyişle anayasa yargısının hukuk devletinde işlerlik kazanabilmesi, bazı ön koşulların varlığını gerektirmektedir. Bunlardan birincisi yazılı Anayasa’nın mevcudiyeti, ikincisi Anayasa’nın sertliği, üçüncüsü de anayasa dışı hukuk normlarının ve hukuki tasarrufların Anayasa’ya uygunluğunu sağlayacak cihazların sistemde var olmasıdır (Cappelletti, 1971: VIII; Brewer, Carias, 1989: 1; Holland, 1991: 7-8) .
Yazılı Anayasa neden gereklidir?
Anayasalar, iktidarın (gücün) kullanımını kurumlar ve kurallar aracılığı ile düzenleyen, sınırlayan ve yasaya bağlayan siyasal araçlardır. Yazılı olmaları, bir ülkede anayasa yargısının yerleşebilmesi açısından zorunluluktur. Daha açık ifade ile âdeta “olmazsa olmaz” tarzında bir gerekliliktir. Örneğin, İngiltere’de anayasa yargısının bulunmayışının en önemli nedenlerinden biri, yazılı Anayasa’nın olmayışıdır
Sert (katı) Anayasa neden gereklidir?
Katı anayasa sistemi, Anayasa’nın üstünlüğü için vazgeçilmez unsurlardandır (Capelletti, 1971: VIII). Bu üstünlük, maddi bakımdan Anayasa’nın hukuk kuralları hiyerarşisinin en üstünde yer alması anlamındadır. Bu ilkenin normal bir sonucu olarak da kanunlar ve diğer bazı yasama tasarruflarının Anayasa’ya uygun olmaları gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Devlet kudretinin sınırlarının belirlenmesi ve uygulamada iktidar kullanımının anayasallık denetiminin gerçekleşebilmesi için de katı anayasalara ihtiyaç duyulmaktadır. M. Hauriou’nun ifade ettiği gibi; “Devletin kendi kendini sınırlayabileceğini mantık kabul etmez, tarih bunu anayasal bir gerçek olarak tespit etmiştir” (Hocaoğlu, Ocakçıoğlu, 1971: 77). Katı anayasalar, normal kanunlardan farklı usul ve esaslara uyularak yapılan ve değiştirilebilen metinlerdir. Diğer deyişle bu anayasaların, normal kanunlarla değiştirilebilmesi mümkün değildir.
Anayasaların katılığı ile üstünlüğü ilkeleri, karşılıklı olarak birbirinin hem nedeni hem de sonucudurlar. Anayasalar, nitelikleri gereği üstün kurallar içerdikleri için katılaşırlar ve katılaştıkları için de üstünlükleri pekişmiş olur (Tanör, 1986a: 163).
Anayasa yargısnın bir denetim organı olarak değerlendirilmesi demokrasiler için ne anlam ifade eder?
Denetim Organı
Parlamento tasarruflarının Anayasa’ya uygun olup olmadıklarına karar verecek bağımsız bir organ olmadığı sürece, yazılı ve sert anayasaların parlamento çoğunluklarını sınırlayabilmesi oldukça zordur. Eğer parlamento kendi tasarruflarının anayasallığı ile ilgili kararı, herhangi bir denetim olmaksızın yine kendisi verecek olursa kuvvet suistimalini önlemek mümkün olamayabilir (Lijphart, 1988: 128). Devlet organlarının Anayasa’ya uygun işleyişlerini sağlamak ve gerektiğinde oluşacak uyuşmazlıkları çözmek amaçlı bağımsız bir denetim aracı, anılan keyfîliklerin önüne geçebilecektir. Anayasal kurallar tarafından yönetilebilmemiz için yasa koyucuların kendilerinin anayasalara uyması veya bağlı olması gerekir. Yasa koyucuların, Anayasa’ya uygun davranmalarını sağlayabilecek hukuki savunma araçlarının başında anayasa yargısı organları gelmektedir. Bağımsız denetim organlarının bulunmadığı ortamlarda ise anayasallık kontrolünün yapılamayacağı bir gerçektir. Mosca’nın deyişiyle, hukuki savunma araçlarıyla korunmalıyız
John Lock'un kuvvetler ayrılığı ilkesine yaptığı katkıyı anlatınız.
Düşünsel alanda, monarşik güç tekeline ilk karşı çıkan düşünür John Locke olmuştur. Locke’a göre, uygar hükûmet sözleşme (sosyal sözleşme) ile salt bu dünyaya ilişkin olarak kurulmuştur ve tanrısal otoriteye dayanmaz. Sosyal sözleşme (social contract) ile ortaya konan siyasal güç, yasa yapma hakkı olarak kabul edilmelidir. Yine düşünüre göre, yasama ve yürütme erkleri ayrı tutulmalıdır fakat yasama üstündür. Hükûmet Üzerine İki Deneme (Two Treatises of Government) adlı eserinde fikirlerini ifade eden Locke, yargı erki hakkında düşünce beyan etmemiştir
"Yasama, yürütme ve yargı erklerinin bir elde toplanmasının “Tiranlık” anlamına geleceğini" ifade eden düşünür kimdir?
ABD’nde anayasal hareketlerin henüz başlangıcında Madison; yasama, yürütme ve yargı erklerinin bir elde toplanmasının “Tiranlık” anlamına geleceğini bildirmiştir. Yine 1780 tarihli “Massachusetts Anayasası”nın XXX. maddesinde; yasama, yargı ve yürütme organlarının birbirini denetleyemeyeceği ve bu yolla kanunların devletinin kurulabileceği, fertlerin devletinin önleneceği belirtilmektedir. Benzer düzenleme, 1776 tarihli “Virginia Anayasası’nın III. maddesinde yer almıştır
Anayasal Sistem Bağlamında İngiltere için neler söylersiniz?
Avrupa’nın en eski; temel haklara önem veren demokrasisinde, yani İngiltere’de yazılı anayasa sistemine geçilmemiş ve “parlamentonun üstünlüğü” prensibi kesin kabul görmüştür. Anılan düşünce sonucu, parlamentoca kabul edilerek yürürlük kazanan kanunların anayasa yargısı denetimine konu edilmeleri mümkün değildir. Diğer deyişle, yasama tasarruflarını, bizzat yasama organı dışında kimse denetleyemez.
Her şeye rağmen, yasama organı tasarruflarının Anayasa’ya aykırı olamayacağı, olanların hiçbir hüküm ifade etmeyeceği ve Anayasa’ya aykırı kanunların mahkemelerce uygulanmayacağına ilişkin ilk pratik örneği de, yine İngiltere’de görmekteyiz
Anayasa Yargısı bağlamında "Merkezileşmiş (Özel) Denetim" olgusunu açıklayınız?
Kanunların yargısal denetimi yetkisini, özel bir yargı yerinde toplayan merkezîleşmiş (centralized judicial review, concentrated system) anayasa yargısı sistemi önce Avusturya’da, İkinci Dünya Savaşı sonrasında da kıta Avrupası liberal anayasacılık alanlarında gelişen bir uygulamadır (Çağlar, 1987: 186; Özbudun, 1993: 159; Cappelletti, 1971: 46-51). Bu özel yargı yeri Avusturya’dakine benzer şekilde, ihtisas mahkemesi olan “Anayasa Mahkemesi” veya Anayasa’ya uygunluk denetimi yapmakla görevlendirilmiş bir yüksek mahkeme olabilir. Merkezîleşmiş yargı denetimi, Anayasa’nın yargısal güvencesini kurmaya çaba gösteren Avusturyalı büyük hukukçu Hans Kelsen’in kuramsal çalışmasının bir ürünüdür
Hangi Yargı Sisteminde ülkedeki tüm mahkeme ve yargıçların "Anayasaya Uygunluk Denetimi" yapma hakkı vardır, açıklayınız?
Merkezîleşmemiş (decentralized Judicial review, diffuse system) sistemlerde, ülkedeki tüm mahkeme ve yargıçların Anayasa’ya uygunluk denetimi yapma yetkileri vardır. Sistemin genel mantığına göre, bir kanunu uygulama durumunda olan yargıç, öncelikle uygulayacağı normun Anayasa’ya uygun olup olmadığını kontrol etmelidir ve uygunsa uygulamalı, değilse uygulanmamalıdır (Brewer, Carias, 1989: 127). Bu sistemde, Anayasa’ya uygunluk denetimi yapmakla görevli özel bir mahkeme yaratılmış olmayıp, bu yetki tüm mahkemelerin doğal görevlerinden kabul edilmiştir. (Brewer, Carias, 1989: 127-128; Özbudun, 1993: 159-160; Çağlar, 1987: 186; Cappelletti, 1989: 133-136). Bu sisteme aynı zamanda Amerikan sistemi de denmektedir.
Merkezileşmiş anayasallık denetimi sistemi ile merkezileşmemiş anayasallık denetimi sistemlerinin her ikisini de bünyesinde taşıyan karma sistemler nasıl işler?
1975 tarihli Yunanistan Anayasasının 93/4. maddesine göre mahkemeler, muhtevası anayasaya aykırı olan kanunu uygulamamalıdır. Bu düzenleme, tüm mahkemelere kanunların anayasaya uygun olup olmadıklarını denetleme yetkisi verme yönüyle merkezileşmemiş anayasallık denetimini öngörmektedir. Diğer yandan Anayasanın 100/1 maddesi anayasallık denetimlerinin özel bir yüksek mahkeme (Special Highest Court) tarafından yapılacağını belirtmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, Yunanistan Anayasasının merkezileşmiş sistemi tercih ettiği söylenebilir. Yunanistan’da özel yüksek mahkeme, kanunların anayasaya uygun olup olmadıklarının denetimi ve Danıştay, Yüksek Mahkeme ya da Sayıştay tarafından verilen kararların çelişik olması halinde, ilgili kanunun yorumlanmasına ilişkin anlaşmazlıkların çözümü konularında yetkili kılınmıştır. Bu sürecin başlatılmasını Adalet Bakanı, Yüksek Mahkeme Başsavcısı, Sayıştay veya Danıştay kanun sözcüleri ve bu konuyla hukuki bağı bulunan herhangi bir kişi talep edebilir. Doktrinde Yunanistan’daki mevcut anayasa yargısı sisteminin norm denetimi ile normun gerçekliğinin araştırılmasının bir çeşit karışımı olduğu söylenmektedir
1876 tarihli Kanun-i Esasi neden sert anayasa olarak nitelendirilmektedir?
Yöneticilerin keyfi idaresine son vermek, devletin yönetim biçimini belirlemek, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini düzenleyen ilke ve esasları yazılı belgelere dayandırmak gibi amaçlar güden anayasacılık hareketleri, 19. Yüzyıldan itibaren tüm dünyada etkili olmaya başlamıştır. Bu gelişmeler zamanla yazılı anayasaların doğuşunu ve en nihayetinde anayasa yargısının kurumsallaşmasını sağlamıştır. Anılan sürecin ülkemizdeki ilk parıltısı ilk yazılı anayasamız olan 1876 tarihli Kanun-ı Esasi’dir.
Sert anayasa niteliğinde olan 1293 (1876) tarihli Anayasa’nın, 115. maddesinde “Kanun-ı Esasi’nin bir maddesi hiçbir sebep ve bahane ile tatil ve icradan iskat edilemez.” hükmü yer aldığı gibi, 116. maddesinde de Kanun-ı Esasi’nin katılığı, yani diğer kanunlardan ayrı bir şekilde değiştirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Zikredilen maddeler, Anayasa’nın diğer yasalara olan üstünlüğünü belirtmekte, yargısal denetime hiç temas etmemektedir. Fakat aynı Anayasa’nın 64. Maddesindeki “Heyet-i Ayan, Heyet-i Mebusandan verilen kavanin … layihalarını tetkik ile eğer bunlar da…ve Kanun-i Esasi ahkâmına…halel verir bir şey görür ise mütaalasını ilavesile ya kat’iyyen red veyahut tadil ve tashih olunmak üzere Heyet-i Mebusan’a iade …”ifadeleri ile siyasal denetime imkân tanınmaktadır
"Teşkilatı Esesasiye Kanunun" getirdiği Anayasal Düzen için neler söylenebilir?
1924 Anayasasında getirilen düzenlemede, Anayasa yargısı ile ilgili açık bir ifade bulunmamakta idi. Fakat 103. maddesinde, “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun hiçbir maddesi, hiçbir sebep ve bahane ile ihmal ve tadil olunamaz.” denmiştir. Diğer bir deyişle, kanunlar Anayasa’ya aykırı olamaz. Lâkin aykırılığı kimin ne şekilde tespit edeceği belli değildir. Bu durum, doktrin ve içtihatlarda farklı görüşlere yol açmıştır.
Anayasal Yargı olgusunu ülkemize kazandıran 1961 Anayasasının meseleye bakışı nasıldır?
Gerek doktrin gerekse yargı içtihatlarında çokça tartışılmış olmasına rağmen, 1961 Anayasasına kadar Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçek manada Anayasa yargısı kurulamamıştır. 1961 Anayasasının yapım sürecinde Türkiye’de müstakilen bir Anayasa Mahkemesinin kurulup kurulmaması gerektiği tartışılmış ve nihayet bu anayasa ile Anayasa Mahkemesi kurularak faaliyete geçmiştir.
1961 Anayasası, yasaların Anayasaya uygunluğunun yargısal yolla sağlanması işini genel mahkemeler yerine, özellikle bu amaçla kurulacak özel bir mahkemeye vermiştir. 1961 Anayasası’nın 151. maddesine göre genel mahkemeler dahi kimi koşullarla görülmekte olan davada uygulanacak belirli bir kuralın Anayasaya aykırılık savını kendi kanılarına göre çözümleyerek davayı yürütmekle yetkili kılınmıştır. Ancak bu yetki Mahkemeler tarafından hiç kullanılmamıştır. Çünkü anayasaya göre, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse Mahkemeler buna uymak zorundaydılar
1961 Anayasası ile Anaysal Yargı bağlamında nasıl düzenlemeler yapılmıştır?
Türkiye’de Anayasa Mahkemesi ilk kez 1961 Anayasası ile kurulmuştur. Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşu, görev ve yetkileri, yargılama ve çalışma usulü ile kararlarının niteliği 1961 Anayasası’nın 145 ila 152. maddelerinde düzenlenmiş, buna bağlı olarak 44 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun, 22/4/1962 tarihinde kabul edilmiştir.
1961 Anayasası’nda Anayasa Mahkemesi’ne kanunların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzükleri’nin Anayasa’ya “şekil ve esas” bakımından uygunluğunu denetleme görevi verilmiştir. Bu önemli görevin yanı sıra görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Anayasa’da sayılan kişileri Yüce Divan sıfatıyla yargılamak, siyasi partilerin kapatılması hakkındaki davalara bakmak, siyasi partilerin gelir kaynakları ile giderlerine ilişkin hesapları incelemek ve Anayasa ile verilen diğer görevleri yerine getirmekle de yetkili kılınmıştır.
1961 Anayasasına göre Anayasa Mahkemesi on beş asıl beş yedek üyeden oluşmaktaydı. Bu on beş üyenin dört üyesi, Yargıtay Genel Kurulu tarafından kendi içerisinden gizli oy ve salt çoğunlukla, üç üyesi Danıştay Genel Kurulu tarafından kendi içerisinden gizli oy ve salt çoğunlukla, iki üye TBMM tarafından bir üye Cumhuriyet Senatosu tarafından TBMM üyeleri dışından gizli oy ve bu meclislerin üye tamsayılarının 2/3 çoğunluğu ile (bu sağlanamazsa salt çoğunluk ile), bir üye Millet Meclisi bir üye Cumhuriyet Senatosu tarafından ve üniversitelerin hukuk, iktisat ve siyasal bilimler öğretim üyelerinin birlikte toplanarak kendi aralarından veya dışarıdan açık üyeliklerin üç katı tutarında ve gizli oyla gösterecekleri adaylar arasından meclis üye tamsayılarının 2/3 çoğunluğu ile (bu sağlanamazsa salt çoğunluk ile), iki üye ise Cumhurbaşkanı tarafından seçilmekteydi
1982 Anayasası ile Anayasal Yargı bağlamında nasıl bir sistem kurulmuştur?
Anayasa Mahkemesi 1982 Anayasası’nın 146 ila 153. maddelerinde düzenlemiştir. 1982 Anayasası döneminde Anayasa Mahkemesine ilişkin ilk kanuni düzenleme, 10/11/1983 tarih ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile yapılmıştır.
1982 Anayasası’nda Anayasa Mahkemesi’ne, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasa’ya “şekil ve esas” bakımlarından uygunluğunu denetleme, Anayasa değişikliklerini ise sadece sınırlı sayıdaki şekil eksiklikleri yönünden inceleme görevi verilmiştir. Bu önemli görevlerin yanında ayrıca, Anayasa’da sayılan bazı kişileri görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılama ve siyasi partilere ilişkin dava ve başvurulara bakma görevi de verilmiştir.
1982 Anayasası’nın ilk hâlinde Anayasa Mahkemesi, on bir asıl ve dört yedek üyeden oluşacak şekilde kurulmuştur. Mahkeme üyeleri kendi aralarından dört yıl için bir başkan ve bir başkan vekili seçiyordu.
1982 Anayasası ile TBMM’nin Anayasa Mahkemesi’ne üye seçme yetkisi kaldırılmıştı. Bu doktrinde oldukça eleştirilmişti. Aslında devletin üç organının da (yasama-yürütme-yargı) anayasa mahkemesine üye seçmesinin doğru olabileceği tartışılmış; yedek üyelik kurumunun kaldırılması ve hukukçu üyelerin çoğunluğu sağlaması gerektiği belirtilmiştir.
Cumhurbaşkanı, iki asıl ve iki yedek üyeyi Yargıtay, iki asıl ve bir yedek üyeyi Danıştay, birer asıl üyeyi Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay Genel Kurulunca kendi Başkan ve üyeleri arasından, üye tam sayılarının salt çoğunluğu ile her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden; bir asıl üyeyi ise Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumları öğretim üyeleri içinden göstereceği üç aday arasından; üç asıl ve bir yedek üyeyi ise üst kademe yöneticileri ile avukatlar arasından seçmekteydi. Anayasa’ya göre Anayasa Mahkemesi’ne seçilen üyeler 65 yaşını doldurunca emekli olmaktaydılar.
1982 Anayasasında 2010 ve 2017 yıllarında yapılan değişiklikler Anayasal Yargı düzenini nasıl etkilemiştir?
1982 Anayasası’nın 146 ile 149. maddelerinde değişiklik getiren 7/5/2010 tarih ve 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik yapılması Hakkında Kanun’un 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan halkoylamasıyla kabul edilmesiyle birlikte Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, görev ve yetkileri yeniden düzenlenmiştir. Bu Anayasa değişikliğinin ardından kabul edilen 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile de Anayasa Mahkemesinin çalışma usul ve esasları yeniden belirlenmiştir.
2010 Anayasa değişikliği ile üye sayısı on yediye çıkartılan Anayasa Mahkemesi’nin, iki bölüm ve genel kurul halinde çalışması benimsenmiş; Mahkeme’ye mevcut görevlerinin yanı sıra bireysel başvuruları karara bağlamak ve bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesini yapmak üzere komisyonlar oluşturulmasına imkân tanınmıştır.
Türkiye'de Anayasa Mahkemesi diğer mahkemelerden hangi gerekçelerle farklılaşmaktadır?
1. Anayasa Mahkemesi’nin yöntemsel bağımsızlığı gereği Mahkeme içtüzüğünü kendisi yapar ve değiştirir (İçtüzük m. 95).
2. Anayasa Mahkemesi kararları herkesi bağlar (AY m. 153).
3. Anayasa Mahkemesi kendi üyesinin görevini yine kendisi sona erdirir (İçtüzük m. 15)
4. Anayasa Mahkemesi’nin kendine ait bütçesi mevcuttur (6216 Sayılı Kanun m. 4).
5. Anayasa Mahkemesi’nin soruşturma açması kendi kararı ile olur (6216 Sayılı Kanun m. 18)
6. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığını ve Başkan Vekilliğini kendi aralarından seçilen üyeler yapar (6216 Sayılı Kanun m. 3-9).
7. Diğer mahkemelerle ihtilaf çıkması halinde Anayasa Mahkemesi’nin kararı üstün sayılır.
Mevcut Anayasaya göre Anayasa Mahkemesinin görevleri nelerdir?
1. Kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve TBMM İçtüzüğü’nün şekil ve esas, Anayasa değişikliklerinin ise şekil bakımından anayasaya uygunluğunu denetlemek (m. 148/2, 150).
2. Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini, Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvet Komutanlarını görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılamak (m. 148/6).
3. Siyasi partilerin kapatılması davalarına bakmak (m. 69/6).
4. Siyasi partilerin mali denetimini yapmak (m. 69/4).
5. TBMM’nin verdiği yasama dokunulmazlığının kaldırılması ve milletvekilliğinin düşürülmesi kararlarının iptal istemini karara bağlamak (m.85).
6. Uyuşmazlık Mahkemesine başkanlık edecek üyeyi kendi üyeleri arasından seçmek (m. 158/2).
7. 2010 Anayasa Değişikliği ile getirilen bireysel başvuruları karara bağlama görevi (m. 148/3).
Anayasa Mahkemesinin çalışma usulü nasıldır?
Günümüzde Anayasa Mahkemesinin çalışma usulü 1982 Anayasasının 149. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre Anayasa Mahkemesi, iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır. Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme Başkanının veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az on üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir.
Siyasi partilere ilişkin dava ve başvurulara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara Genel Kurulca bakılır, bireysel başvurular ise bölümlerce karara bağlanır.
Anayasa değişikliğinde iptale, siyasî partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu şarttır.