Hukuk Kavramının Tanımı, Amaç ve İşlevleri
Hukuk kavramının günlük dildeki üç anlamı nelerdir?
Kavramın günlük dildeki ilk anlamı; kişinin bir davranışta bulunabilme, işlem yapabilmesi yeteneği, bir takım şeylerden yararlanabilmesi, onları elinde bulundurması ve bir şeyleri talep edebilmesidir. Kısacası hukuk kişinin bir hak sahibi olmasıdır. Kavramın ikinci anlamı kişinin telif hakkı, keşide etme hakkı gibi bazı şeyleri gerçekleştirebilmesine veya kullanabilmesine imkân tanıyan, bir ücretin ödenmesinden kaynaklanan veya avantajlı ve ayrıcalık bir duruma girmeye ilişkin hakkıdır. Üçüncü ve dersin konusu anlamındaki hukuk kavramının genel bir ifadeyle tanımı ise; bireyler ve bireylerle devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen ve kişilerin hak, yükümlülük ve ayrıcalıklarını izin verme, yasaklama yöntemleriyle zorunlu kılarak tanımlayan kuralların tamamıdır. Hukuk kamu otoritesince yani devlet tarafından yapılacak müdahaleyle zor kullanma aracından yaralanarak uygulanmasının sağlandığı kurallardır. Bu özelliği hukuku diğer sosyal düzen kurallarından ayırt eder.
Biçimsel ve teknik anlamda hukukun tanımı nedir?
Hukukun biçimsel tanımı: Toplum ha-yatında kişilerin birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen ve uyulması kamu gücü ile desteklenmiş bulunan sos-yal kurallar bütünüdür.
Teknik anlamda hukukun tanımı: Ör-gütlenmiş bir toplum içinde yaşayan in-sanların birbirleriyle veya kişilerin yine kendilerinin meydana getirdikleri toplu-luklarla ve bu toplulukların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen, kişilerin hu-kuki güvencesini ve insan haklarını sağla-mak amacıyla oluşturulan ve devlet gücü ile desteklenen, bağlayıcı, genel ve devam-lı hukuk kurallarının bütünüdür
Hukuk alanındaki tüm teorik çalışmalar genel anlamda hangi başlıklar altında toplanabilir?
Bütün bu teorik çalışmaları genel anlamda iki temel başlık altında toplanabilir. Birinci tip yaklaşıma “biçimsel hukuk teorileri” ikinci tip teorilere ise “amaçsal ya da işlevsel hukuk teorileri” adı verilmektedir. Biçimsel hukuk yaklaşımı, hukuksal açıdan “olması gereken” ile pratik anlamda “olan” hukuk arasındaki boşluğu araştırır. Amaçsal yaklaşımsa, hukuku salt olması gereken anlamında ele alıp, pratik anlamda hukukun gördüğü işlevleri ihmal edebilmektedir. Sonuçta her iki yaklaşım da çok dar bir hukuk anlayışı üzerinde konumlandıklarından yetersiz kalmaktadırlar. İdeal bir hukuk sisteminden beklenen, bütün sosyal durumlar karşısında hem net bir etkinliği, hem de işlevsel ve amaçsal olanın gerçekleştirilmesini sağlamasıdır.
Hukukun tanımlanmasında “kavramın amacından hareket edilmesi metodu” neyi ifade etmektedir?
Hukukun tanımlanmasında kavramın amacından hareket edilmesi metodu başlangıçta çok güvenilir gibi görünmektedir. Bir anlayışa göre, hukuk adalete yabancı olmayan şeylerdir. Aynı şekilde hukukun adaleti ifade ettiği ve fakat adaletin de ancak ilgililerini tatmin etmesi halinde söz konusu olabileceği dile getirilmektedir. Adil olan akla, mantığa ve vicdana uygun düşendir. Bu anlamda hukuk, düzeni sağlar. Burada düzenin sağlanmasında kullanılacak araç ve yöntemler önem kazanır. Onun içindir ki, hukukun tanımını düzeni tesis etmek ve güvence altına almak ve adaletin gerçekleştirilmesi şeklinde yapılabilir. Burada bazılarının düzen üzerinde daha fazla yoğunlaştığı görülmektedir. Zira adalet kavramı subjektiflik içermektedir. Hukukun hedefi olan adaletin tesisi her tür topluluğa tatbiki mümkün bir ölçüttür. Ancak geleneksel toplumlar ile anti demokratik yönetimlerde düzen ile düzensizlik arasında köklü kopukluğa yönelik yol ve yöntemler adalete uygun düşmeyebilir. Toplumun huzur ve refahı için her türlü önlem ve kararı almak ile toplum içinde huzur ve barışın insanın doğasına uygun güvenlik içinde sağlanması aynı şey değildir. Hukukun “ne olduğu” ve “nasıl olması gerektiği” sorusuna henüz doyurucu bir şekilde cevaplandırılamamıştır.
Hukuk kurallarının özellikleri nelerdir?
Hukuk Kuralları Genel Olarak Kişi Davranışlarını, İstisnaen Tabiat Olaylarını Düzenler
Soyutluk (Mücerretlik)
Süreklilik
Genel ve Kişilik Dışılık
Hiyerarşik Bir Sıralamaya Uygun Oluşturulma
Yaptırım Gücü
Hukuk kurallarının genel olarak insan davranışlarını düzenlemesi ne anlama gelmektedir?
Hukuk kuralları insan davranışlarını düzenler ve bulunduğu toplumun değer yargılarını taşır. Soyut-luk ve genellik özelliği sayesinde benzer nitelikteki bütün durumlarda uygulanması sağlanır. Kısacası hukuk kuralları, genel, soyut, kişilik dışı, sürekli ve caydırıcı kurallar olup emredici bir irade içerir ve insanların dışa yansıyan davranışlarıyla ilgilenir.
Hukuk kurallarının sürekliliği toplum düzeni için neyi sağlamaktadır?
Hukuk toplumsal düzenin temelidir. Sürekliliği belirliliği, belirlilik de istikrarı getirir.
Hukuk kurallarında normlar hiyerarşisi ne ifade etmektedir?
Hukuk kuralları hiyerarşik bir sıralamaya uygun oluşturulurlar. Hukuk kuralları, hukuk düzeni içerisinde belli bir hiyerarşik sıra ile dizilmişlerdir. Normlar hiyerarşisi olarak da adlandırılan bu sıralanışın dışında kalan bir geçerli bir hukuk normundan söz edilemez. Hukuk düzeni içerisinde normlar, hiyerarşik bir sıra içerisinde yer alırlar. Bu sıralamanın en üstünde, anayasa olarak adlandırılan temel ve üstün bir norm bulunur. Bu norm, hukuk düzeninin tamamına geçerlilik kazandırır ve kendi geçerliliği üstünde yer alan herhangi başka bir norma bağlı değildir. Hukuk düzenine geçerlilik sağlayan temel norm, bu düzende yer alan normların içeriğini öngördüğü ilkelere göre belirlemez. Yalnızca geçerliliklerine ilişkin biçimsel bir kıstas sunar. Böylece anayasanın geçerliliğini temel norma uygun olup olmadığına bakarak saptarız. Benzer şekilde yasaların geçerliliği de anayasaya uygun olup olmamalarına bağlıdır.
Hukuk kurallarının amacı nedir?
Hukuk kurallarının amacı, toplum hâlinde yaşayan insanların ilişkilerini düzenlemek, onların rahat, huzur, güven, barış, eşitlik ve özgürlüğünü sağlamak, yani toplum hayatının devamını mümkün kılmaktır. Bunun yanı sıra toplumun değişen ihtiyaçlarını karşılamak, adaleti gerçekleştirmek ve ideal hukuka (olması gereken hukuk) ulaşmak hukukun diğer amaçlarıdır.
Iztırar hali hukuk açısından ne ifade etmektedir?
Iztırar hali kişinin kendisinin ya da bir başkasın mal ya da kişi varlığına yönelik ciddi bir tehdidi önlemek amacıyla üçüncü bir şahsın mal varlığına tecavüz etmek zorunda kalması halidir.
Adalet kavramı ne ifade etmektedir?
Adalet, genel anlamda, zulmetmemek, dürüst ve gerektiği gibi davranmak, davranış ve hükümde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, herkese hakkını teslim etmek, layık olduğu muameleyi yapmak, haksızlıkları bertaraf etmek şeklinde tanımlanabilir. Adaletin iki yönü bulunmaktadır. Birincisi, her hak sahibine hakkının verilmesi, ikincisi de, haksızlıkların cezalandırılmasıdır. Adaletin gerçekleşmesi ile hakların tevziinde ve ihlallerin tecziyesinde belli bir dengenin sağlanması amaçlanır. Adaletin sağlanması kapsamında, kişiler arasında gerçekleştirilen ayrım ve ayrıcalıklı kılma şekildeki kayırma ve yoksun kılınmalar bertaraf edilmeye çalışılır. Burada ölçü dengenin sağlanmasıdır. Dengenin sağlanmadığı durumlarda hak ve adaletten bahsetmeye imkân yoktur. Bunun için hak ve adaletin sembolü terazidir. Sembolik anlamdaki bu terazinin, hakların tevziinde ve ihlallerin cezalandırılmasında dengenin sağlanması konusunda çok hassas olması gerekir. Bir ülkede, birileri ayrıcalıklı bir şekilde haklardan fazlası ile yararlandırılıyor, birileri de sebepsiz yere bazı haklardan yoksun kılınıyorsa, bazılarının yaptığı haksızlıklar cezasız kalıyor, haksızlıklar yapanın yanında kâr kalıyorsa ya da cezalandırmada ve hürriyetlerin kısıtlanmasında aşırıya gidiliyorsa (oransızlık), artık bu durumda hakların tevziinde ve ihlallerin tecziyesinde adil ve hassas bir dengenin oluşumundan bahsedilebilmesi kabil değildir. Ya da diğer bir ifade ile bu dengenin oluşumunda terazi yeterli hassasiyetten yoksun ya da birileri aleyhine bozuk demektir.
Anayasa mahlemesi’ne göre, Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik ne anlama gelmektedir?
Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 10. maddesinin herkese her zaman aynı kuralların uygulanması anlamına gelmediğini vurgulamaktadır. Bu maddenin eşitlik anlayışı, hukuksal eşitliktir, yani eşit durumdakilere eşit davranılması ancak eşit olmayan konumda bulunanlara da farklı davranılması gerekir. Aynı statüde olanlara aynı kurallar uygulanacaktır. Fakat farklı statülere farklı kuralların uygulanması eşitliği ihlal etmez. “Benzer nitelik ve durumda olanlar arasında farklı uygulamayı engelleyen, ayrı nitelik ve durumda olanların aynı kurallara bağlı tutulmasını zorunlu kılmayan eşitlik ilkesi, hukukun üstünlüğü temeli üzerine oturan hukuk devletinde her türlü ayrıcalığı reddeden önemli bir öğedir. Kimi kurum ve kuruluşları, statü farkı nedeniyle, belli bir konuda öbürlerinden ayrı tutmak, ayrı düzenlemeye bağlı kılmak ya da genel bir düzenlemenin kapsamı dışında bırakmak, onlara ayrıcalık tanımak değil, durumlarındaki değişiklik gereği olan bir uygulamadır.” (19.04.1988, E.1987/16, K.1988/8)
Pozitif hukuk kavramı ne ifade etmektedir?
Pozitif hukuk kavramı, yaşanılan zaman kesiti içerisinde var olan ya da tarihsel olarak var olmuş kanunları ve diğer düzenleyici kuralları ifade eder. Her ülkenin yürürlükteki hukuku o ülkenin pozitif hukukudur. Pozitif hukuk kuralları yürürlükte bulundukları ve değiştirilmedikleri sürece uygulanmak zorundadır. Yürürlükte kaldıkları sürece ilgililer ve hâkimler tarafından uygulanmak zorundadır. Yazılı ve yazılı olmayan bütün hukuk kuralları bu kavrama dâhildir. Bir ülkedeki belirli bir dönemde geçerli olan yetkili organlarca konulmuş yazılı hukuk kurallarının tümüne “mevzu hukuk” denir. Mevzu hukukun içeriğini oluşturan yazılı metinlere mevzuat denir. Örf ve âdet yazılı olmadığından mevzu hukukun kapsamına girmez.
Pozitif hukukun ölü (ihtiyaçlara cevap vermediği için uygulanamayan) hükümleri dışında, uygulanabilen kısmına “yaşayan (meri, yürürlükteki) hukuk, pozitif hukuk, dogmatik hukuk” denir. Yürürlükteki hukuk hukuki ilişkilerin özüne ilişkin kurallar anlamına gelen maddi hukuk ve uyuşmazlık söz konusu olduğunda yargılama sürecinde uygulanan kuralları ifade eden şekli hukuk olmak üzere iki ye ayrılır.
Pozitif hukuk doğal hukuka yaklaştığı ölçüde kabul görür ve meşruiyet sağlar.
Doğal (tabii, ideal hukuk ne anlama gelmektedir?
Belli bir ülkede, belli bir zamanda uygulanan kurallardan bağımsız olarak, soyut düzeyde, toplumun ihtiyaçlarını en iyi biçimde karşılayacak, adalete, hakkaniyete ve insanın doğasına en uygun olacağı öngörülen kaynağını ilahi irade veya akıldan alan hukuk sistemine, ideal hukuk denilir. Pozitif hukuk bu temel ilkelere ulaşmayı onları gerçekleştirmeye çalışmalıdır. Doğal hukuk pozitif hukukun üstünde veya yanında ondan bağımsız ulaşılması gereken bir ideye dayalı zamana göre kaynağında ve içeriğinde değişiklikler gösteren hukuk anlayışıdır. Hukuk kurallarının oluşturulmasında doğal hukukun ilkeleri hedeflenir ve doğal hukukun ilkeleri kanun koyucuya yol ve yön gösterir.
Maddi hukuk ve şekli hukuk kavramları ne ifade etmektedir?
Doğrudan kişilerin hukuki durumunu, kişilerin birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen, kişilerin sahip olduğu hakları ve yüklendiği borçları belirleyen kurallara maddi hukuk denilir. Bu bakımdan medeni hukuk, borçlar hukuku, ticaret hukuku, idare hukuku ve ceza hukuku gibi hukuk dalları maddi hukukun kapsamındadır. Buna karşılık, maddi hukuk tarafından kişilere tanınan hakların korunması ve uyuşmazlık halinde talep edilmesi yollarını düzenleyen ve hukuk kuralları ile belirlenmiş yaptırımların uygulanmasını düzenleyen hukuk kuralları ise şekli hukuku oluşturur. Medeni usul hukuku, icra ve iflas hukuku, ceza yargılama hukuku ve idari yargılama hukuku kuralları şekli hukukun bilinen en önemli örnekleridir.
Objektif hukuk- sübjektif hukuk ayrımı ne anlama gelmektedir?
Objektif hukuk olarak da adlandırılan anlamında hukuk, beşeri münasebetleri düzenleyen resmi hukuki kurallar bütünü anlamını taşır. Bu anlamda hukuk her zaman normatiftir, yani yapılması gerekeni belirtir ve nihai olarak da kamu otoritesi tarafından yaptırım uygulaması özelliğini ihtiva eder. Somut olarak hukukun varlığı şekli anlamdaki birçok kaynakla dış dünyada görülür. Bu anlamda olmak üzere kanun, CK, milletlerarası antlaşmalar, yönetmelik, örf ve âdet ve içtihatlar sayılabilir. Sübjektif hukuk olarak ifade edilen ikinci anlamında hukuk, sahibine bir ayrıcalık, yetki tanımaktadır. Böylece kişiye hukuken korunan bir çıkar yaratmaktadır. Bu kapsamda mülkiyet müessesinde olduğu gibi bir bireyle objeler arasında veya yükümlülük örneğinde olduğu gibi diğerleri arasında bir tesis edilmiş ilişkiye işaret eder. Kanun kural olarak objektif hukukun şekli kaynaklarından birini oluşturur ve geniş anlamda ortak iradenin mahsulü olarak zorlama gücüne sahip kişilik dışı genel kurallar kor. Kanun bu
özellikleriyle zorlama yaptırımı olmayan ahlak ve iradeden çok ortak geleneklere dayanan örf ve âdetten ayrılır. Hukuk kişinin toplum içinde tutum, davranış, eylem ve işlemlerini düzenleyen kuralların bütünüdür. Kavramın daha kapsayıcı tanımı için, “topluluğun üyelerine toplumsal ilişkilerinde keyfilikten uzak veya kişisel fiziki ve manevi değerlerini çiğneyen ihlâlleri önleyen kuralların tamamıdır.” denilmektedir. Bu soyut ve uyulması zorunlu kurallar yapabilme hakkı ile belirli bir toplum içinde bireylere sahip oldukları hak ve yükümlülükleri ifade etmektedir. Bahsi geçen kurallar doğal hukuk veya dini bir dogma gibi dış, üstün bir kaynaktan sadır veya esas, asli normdan vücut bulurlar. İkinci durumda kurallar belirlenmiş ve kabul görmüş uygulamalardan yani geleneklerden (örf ve âdetten) ya da pozitif yazılı hukuk olarak adlandırılan sosyal ilişkilerin seyrini ve örgütlenmesini düzenlemekle yetkilendirilen resmi bir organın somutlaştırdığı ve yürürlüğe soktuğu metinlerden kaynaklanmaktadır.
- Emredici hukuk kuralları ne anlama gelmektedir?
Emredici hukuk kuralları, mevzuatta yazılı ve uygulanmaları zorunlu olan, ilgililerin iradeleriyle değiştirmeleri mümkün olmayan kurallardır. Bir kuralın emredici niteliği genel olarak onun ifade biçiminden anlaşılır. Kanunda yer alan zorlanamaz, aksi kararlaştırılamaz, istenemez, yapılamaz, dava edilemez, feragat edilemez gibi sözcükler, o kuralın emredici bir kural olduğunu ve aksine işlem yapılamayacağını gösterir.
Bir kuralın emredici nitelikte olup olmadığı ifadeden anlaşılamadığı takdirde, o kuralın düzenlediği konuya bakılmalıdır. Çünkü kamu düzeni, devletin nitelikleri ve örgütlenmesine ilişkin ilke ve kurallar, genel ahlak, güçsüzlerin korunması düşüncesiyle konulan kurallar nitelikleri itibariyle emredicidir. Kişiler, emredici hukuk kuralına aykırı tek yanlı ve iki yanlı hukuksal işlem yaptıkları takdirde bu işlemler hukuksal sonuç doğurmaz. Bu işlemler geçersizdir, hukuk düzeninin bunlara sonuç bağlaması ve koruması söz konusu olmaz. Bu tür hukuk kurallarının varlık nedeni, genelde hukuk sistemi ve kamu düzenini korumaktır.
Genellikle kamu hukuku alanında görülen bu kurallar, mutlaka uyulması gereken genellikle devletin niteliği, kurumsal yapısı ve örgütlenme ilkelerini, kamu düzenini, ahlak ve adabı, kişilik haklarını ilgilendirir Özel hukukta ise özellikle sözleşme özgürlüğü ilkesine dayanan borçlar hukukunda emredici kurallara fazla rastlanmaz. Borçlar hukukunda emredici kurallara aykırılığın yaptırımı butlan, yani kesin hükümsüzdür.
Tamamlayıcı hukuk kurallarının işlevi nedir?
Hukuk kurallarının bazıları, tarafların yaptıkları hukuki işlemlerde yer vermedikleri, öngörmedikleri hususları tamamlayıcı işlev görür. Bir başka anlatımla, tamamlayıcı hukuk kuralları, tarafların iradi işlemlerinde bilerek veya bilmeyerek bıraktıkları boşlukları giderici, doldurucu bir işlevi yerine getirir. Bu kurallara yer verilmesinin nedeni, birçok durumda hukuksal işlemin tarafları kendilerine verilen irade serbestîsinden tam anlamıyla yararlanamazlar veya kimi ihtimalleri düşünemezler ve dolayısıyla hukuki ilişki tamamlanmamış olur. Taraflar arasındaki hukuksal ilişkide hiç veya gereği gibi düzenlenmemiş konularda ortaya çıkacak uyuşmazlıkların giderilmesinde kimi kurallara ihtiyaç duyulur. Bu kurallar, tamamlayıcı hukuk kurallarıdır. Bir kuralın tamamlayıcı nitelikte olduğu genellikle o hukuk kuralına ilişkin metinden anlaşılır. Kanunda yer alan tersi şart koşulmadıkça, tersine hüküm bulunmadıkça,
durumun gereklerinden gibi ifadeler, bu ifadelerin tamamlayıcı hukuk kuralı olduğunu anlamına gelir. Bu kurallar aksi kararlaştırılabilen ancak aksi kararlaştırılmadığı takdirde uygulanabilen kurallar olup genellikle borçlar hukuku alanında öngörülmüşlerdir. Örneğin aksi kararlaştırılmamışsa, para borçlarının alacaklının ikametgâhında ödenir.
Yorumlayıcı hukuk kuralları nasıl düzenlemelerdir?
Bu gruba giren hukuk kuralları, birden fazla anlama gelebilen bir açıklama veya fiilin, uyuşmazlık durumunda, hangi anlama geldiğini belirlemeye yönelik düzenlemelerdir. TBK’da “İfa zamanı veya sürenin son günü, kanunlarda tatil olarak kabul edilen bir güne rastlarsa, kendiliğinden bu günü izleyen ve tatil olmayan ilk güne geçer. Aksine anlaşma geçerlidir.” (mad. 93). Bu düzenlemeye göre, vadenin son günü tatil gününe denk gelirse, taraflar isterlerse borcun tatil gününde de yerine getirilmesini kararlaştırabileceklerdir. Ancak taraflar bu konuda bir irade açıklamasında bulunmamışlarsa, kanun bu hükmü emredici bir hüviyet kazanır. Aynı şekilde TBK’da “Borcun ifası için bir ayın başlangıcı veya sonu belirlenmemişse, bunda ayın birinci ve sonuncu günü; ayın ortası belirlenmişse bundan da ayın on beşinci günü anlaşılır. Borcun ifası için gün belirtilmeksizin sadece ay belirlenmişse, bundan ayın son günü anlaşılır.” (mad. 91). Bu hüküm de yorumlayıcı bir hukuk kuralıdır. Taraflar yaptıkları sözleşmeyle aybaşı ifadesinin ayın belirli bir günü (örneğin üçüncü günü) anlamına geldiği hususunda anlaşabilirler. Böyle bir durum söz konusu değilse, aybaşı ifadesi, ayın birinci gününü belirttiği kabul edilmiş olur. Dolayısıyla alacaklı her ayın on beşinde maaş aldığını öne sürerek borçluya karşı bu tarihte ödeme yapması gerektiğini ileri süremez. Kısacası bu kurallar taraflarca düzenlenmiş, fakat yeterince açıklığa kavuşturulmamış durumlarda rol oynarlar. Kısacası tarafların iradeleri ile açıkça belirtebilecekleri halde belirtmedikleri, bir konunun açıklığa kavuşturulmasını ya da beyan veya hareketin ihtilaf halinde ne anlama geleceğini gösteren kurallardır.
Taraflarca aksi kararlaştırılabilen böylelikle hukuki metinlerin bu kuralları tarafların anlaşamaması veya anlayamaması hâlinde devreye girdiği tamamlayıcı hukuk kuralları ile yorumlayıcı hukuk kurallarına yedek hukuk kuralları denir.
Hukuk kuralları niteliklerine göre nasıl sınıflandırılırlar?
1. Emredici Hukuk Kuralları (Amir Kurallar): Aksi taraflarca kararlaştırılamayan, uyulması zorunlu olan kurallardır. Genellikle kamu yararının, genel ahlakın, zayıfların kişiliğin korunmasına hizmet eden ve şekle ilişkin getirilen kurallardır. 2. Yedek Hukuk Kuralları: Tarafların aksini kararlaştırabildiği kurallardır. a. Tamamlayıcı Hukuk Kuralları: Tarafların kararlaştırmayı unuttuğu ya da sonraya bıraktıkları konularda oluşan boşlukları dolduran kurallardır. Taraflar aksini kararlaştırmamışsa bunlar geçerlidir. b. Yorumlayıcı Hukuk Kuralları: Taraf iradelerinden ne anlaşılması gerektiğine ilişkin kurallardır. 3. Tanımlayıcı Hukuk Kuralları: Belli bir hukuki kurumu, kavramı ya da ilkeyi tanımlamak, ne anlama geldiğini ifade etmek amacıyla konulmuş kurallardır. 4. Yetki Verici Hukuk Kuralları: Kişiye bir işlemi yapma ya da yapmama veya bir yetkiyi kullanma ya da kul-lanmama konusunda irade tanıyan hukuk kurallarıdır. 5. İlga Edici Hukuk Kuralları: Başka bir hukuk kuralını yürürlükten kaldıran, bu kuralın hukuk dünyasında-ki işlerliğine son veren kurallardır.