Sosyal Düzen Kuralları ve Hukuk
Toplumsal düzen kuralları nelerdir?
Toplumsal düzen kuralları denilen din, ahlâk, örf ve âdet, görgü ve hukuk kuralları, toplum içinde yaşayan insanların uymakla yükümlü oldukları ve uymadıkları takdirde de çeşitli yaptırımlarla karşı karşıya kalacakları kurallardır.
Toplumsal kurallar neden gereklidir?
Toplumsal kurallar çatışma hâlini engeller, dayanışmayı ise güçlendirir. Söz konusu toplumsal ve bireysel ilişkilerde kişi, bir takım haklar ve yetkilerin sahibi ve aynı zamanda da bir takım yükümler ve ödevlerle bağımlı kılınmıştır. Bir başka deyişle hak yetkinin kaynağı, yetkinin kullanılması da sorumluluğu gerekli kılar.
Sosyal ilişki ne anlama gelir ve bu ilişkilerde hangi unsurlar ve duygular rol oynar?
Birbirinden haberdar olan en az iki insan arasında belirli bir süre devam eden, anlamlı ve belirli amaçlar etrafında kurulan sosyal bağ, sosyal ilişkiyi oluşturur. Kısacası birey ve topluluk ve içindeki gruplar arasında dayanışma veya çatışma şeklinde ortaya çıkan ancak belirli kurallar çerçevesinde sürdürülebilen ilişkiler, sosyal ilişkiler olarak adlandırılır. Sosyal ilişkilerde akıl, bilinç gibi unsurların yanında insanlara özgü merhamet, vicdan gibi duygularda etkili ve belirleyicidir.
Toplumsal düzen neden gereklidir?
İnsanlar daima istikrar ve öngörülebilirlik arayışıyla, şiddet ve kargaşadan uzak bir şekilde mevcudiyetlerinin ve istikballerinin bekasını ve gelişimini güvence altına alma gayreti içindedir. Sosyal hayatın düzen, uyum içinde devam edebilmesi, insanların gerek birbirleriyle gerekse toplumla ve örgütlenmiş meşru güç kullanma tekelini elinde bulunduran devlet ve birimleriyle girdiği ilişkilerinde uyacakları bir takım kuralların varlığına bağlıdır. Çünkü insanın topluluk içindeki yaşantısı yararlı, kolaylaştırıcı yanlarının yanında bir takım sakıncaları da içerir.
Sosyal düzen kurallarının özellikleri nelerdir?
Sosyal düzen kurallar genel nitelik taşır, çok uzun zamandır ve aralıksız bir biçimde uygulandıkları için süreklidir ve yaptırım içerirler.
Toplumsal düzen sadece hukuk aracılığıyla mı sağlanır?
Toplumsal düzeni etkili ve kesin bir şekilde sağlamak için hukuk kurallarına ihtiyaç duyulur. Bununla birlikte toplumsal düzenin sadece hukuk kuralları aracılığıyla sağlanabileceği pek söylenemez. Toplumsal düzenin, hukuk, din, ahlâk, örf ve âdet kurallarının birlikteliğiyle tesisi mümkündür. Adı geçen kurallar, toplumsal düzeni sağlamada birbirinin tamamlayıcısıdır. Bazı durumlarda bu kurallar arasında genellemeden çok istisnayı teşkil eden çatışma da gözlemlenmektedir.
Toplumsal düzen kurallarının amacı nedir?
Toplumsal barışın sağlanması, güçlünün zayıfı yok etmesinin engellenmesi, güvenliğin, eşitliğin ve özgürlüğün sağlanması toplumsal düzen kurallarının amacıdır. Bu anlamda söz konusu kurallar kimi hâllerde sınırlandırmalarda bulunmak suretiyle, sürekli bir şekilde özgürlüğün güvencesini oluştururlar.
Toplumsal ilişkilerde önceden belirlenmiş, kabul gören bu ödevler ve yükümler yerine getirilmezse ne olur?
Toplumsal ilişkilerde önceden belirlenmiş, kabul gören bu ödevler ve yükümler genellikle toplumsal bir güce sahiptir. Bir başka deyişle söz konusu yükümler veya ödevlere uyulmaması durumunda bir sosyal tepki gündeme gelir. Bu tepki her zaman devlet otoritesinin harekete geçmesi biçiminde olmaz. Ancak bazı yükümlülüklerin ve ödevlerin yerine getirilmemesi, toplumda meşru güç kullanma tekelini elinde bulunduran devletin harekete geçmesine yol açabilir. Söz konusu devletin tepkisi ihlal edilen kuralın mahiyetine bağlı olarak ceza, tazminat, hükümsüz kılma şeklinde kendini gösterebilir.
Toplum düzenini sağlayan kuralların kaynakları nelerdir?
Toplum düzenini sağlayan kurallar; din, ahlâk, görgü ve hukuk kurallarıdır. Bu kuralların tamamı kendine özgü maddi veya manevi yaptırımları içermektedir. Kişilerin söz konusu kurallara uymaları ise kuralların her birinin yaptırım gücüne göre farklılık gösterir.
Toplumsal düzen kuralları nelerden oluşur?
Toplumsal düzen kuralları olarak adlandırılan bu kurallar insanların toplum içerisinde uymaları gereken bir takım emir ya da yasaklardan oluşur. Verilen sözün tutulması, sebep olunan zararın tazmin edilmesi, başkalarının can ve mal emniyetinin ihlal edilmemesi birer emir olup bunlar kişilerin uyması gereken kuralları gösterir. Emirler bazen, insanların yapmaktan kaçınması gereken hususları gösterir ve durumlar yasak olarak adlandırılır. Yasaklarda olumsuz anlamda bir emir söz konusudur. Emir ve yasaklar toplumsal yaşamın gereklerini sağlama amacı için öngörülmüştür. Bunlara uyulmaması hâlinde maddi veya manevi anlamda bir tepki gündeme gelir. Dolayısıyla bireyler yapmaları gerekenleri yapmamaları ve yapmamaları gerekenleri de yapmaları hâlinde yaptırım (müeyyide) denilen toplumsal tepkilere muhatap kılınırlar.
Tarihsel olarak din kuralları ile hukuk kuralları arasında nasıl bir ilişki vardır?
İnsanlık tarihinin başlangıcında din kuralları ile hukuk kurallarının iç içe girdiği, din adamlarının hukukçu olma işlevini de taşıdıkları gözlemlenmektedir. Özellikle ilkel toplumlarda bütün sosyal düzen kurallarının dinsel karakter taşımıştır. Bu nedenle ilk çağlarda din ve ahlâk kuralları ile hukuk kurallarında olduğu kadar din adamları ile hukuk adamlarının görevlerinin de birbirine karıştığı gözlemlenmiştir. Eski Yunan’da hukuk rahip-hâkimlerin kararları ile belirlenmiş ve din kökenlidir. Yine Roma hukukunun ilk dönemlerinde de hukuk yarı-dinî bir nitelik taşımış ve hukuku uygulayan kimseler din adamlarıdır. Eski Türklerde şamanlar sadece din adamı niteliği taşımamış, aynı zamanda da hukukçu nitelikleriyle de ön plana çıkmışlardır.
Din kuralları ve hukuk kuralları arasında nasıl bir ilişki vardır?
Din kuralları, sosyal düzen kurallarının ortak özelliklerini taşır. Düzenleme konusu insan davranışıdır, bir emir ve yasağı öngörmektedir. Bu emredici iradeye aykırı hareket edilmesi hâlinde öngörülmüş bir yaptırımı (ahirette cehennem azabına maruz kalma korkusu) bulunmaktadır. Hukuk kurallarının yaptırımı cebrî nitelikte olmasına karşılık, din kurallarının bu dünyada gerçekleşen cebrî bir yaptırımı yoktur.
Din kurallarının değişmezliği ve dogmatikliği yani tabu olma özelliği, din kurallarının toplumsal yaşamın gerisinde kalmasına yol açabilmektedir. Din kuralları ilahi iradeden kaynaklandığı için dogmatik ve statiktir.
Din kuralları kişiler arasındaki ilişkilerde bazı kurallara uyulmasını istemesi bakımından, hukuk kurallarına benzerlik gösterirler.
Lâik hukuk düzenlerinde, hukuk kuralları ile din kuralları arasında yollama biçiminde bir ilişki yoktur. Teokratik yani laik olmayan devletlerde din kuralları aynı zamanda hukuk kuralı kabul edildiğinden dini kurallara uymayanlara devlet bizzat yaptırım uygulayabilmektedir. Dinin sosyal düzene ilişkin kuralları pozitif hukukça benimsendiğinde, bunların dünyevi yaptırımı söz konusu olmayıp, din kuralının hukuk kuralına dönüşmesi bahse konudur.
Hukuk kuralları ile din kuralları arasındaki “değiştirilebilirlik” açısından ne fark vardır?
Din kuralları kaynağının ilahi olması sonucu ilahi iradenin yanılmazlığı varsayımı söz konusudur. Dolayısıyla bu grup kurallar dogmatik bir niteliği haiz olup bunlara ancak iman edilir ve tabi olunur. Hukuk kuralları toplumsal ihtiyaçların ortaya çıkması üzerine kanun koyucu tarafından değiştirilebilir. Bu özellik genellikle demokratik, çoğulcu bir yapının geçerli olduğu hukuki ve siyasal sistemlerde kendini daha da net, belirgin bir şekilde gösterir. Zira hukuk toplumsal yaşamın normatif hâle getirilmesinde bireyin onuru ve toplumun yararını her zaman göz önüne almak suretiyle tercihlerini belirler.
Hukuk kuralları ile din kuralları arasında “muhatap” açısından ne fark vardır?
Din kuralları evrensel nitelikte olup vatandaşlık gibi bir ayrım gütmeksizin bütün insanlara hitap eder. Bu anlamda bu kuralları benimseyen, inanan herkes muhatap ve inanç ve imanının derecesine göre kurallara uyma zorunluluğu içindedir. Hukuk kurallarının muhatapları hukuk düzeninin kapsamına giren herkes ve genellikle de bu kuralı koyan devletin vatandaşlarıdır.
Ahlak kuralları ile hukuk kuralları arasında “düzenleme konuları bakımından” nasıl ilişki ve farklar vardır?
Hukuk kurallarını ilgilendirmeyen ahlâk kuralları ve ahlâk kurallarını ilgilendirmeyen hukuk kuralları yer alabileceği gibi, hukuk düzeni, ahlâk düzenine ters düşen kurallar da öngöre-bilir. Nitekim bir kimsenin üvey anasına yardım etmemesi ahlâk kuralları açısından tasvip edilmez. Fakat böyle bir davranış hukuka aykırı olarak nitelenemez.
Hukuk uralları ile görgü kuralları arasında nasıl bir ilişki vardır?
Görgü kuralları insanlara sadece yükümlülük yükleyen kurallardır. Buna karşılık hukuk kuralları kişilere yükümlülük getirme yanında aynı zamanda yetki veren kurallardır. Hukuk kurallarının yaptırımı devlet gücüdür. Görgü kurallarının yaptırımı ise kişinin “görgüsüz”, “kaba”, “nezaketsiz” olarak nitelendirilmesi gibi toplumdaki bir takım değer hükümleridir.
Hukuk kuralları ile örf ve adet arasında nasıl bir ilişki söz konusudur?
Hukuk kurallarıyla örf ve âdet arasında bazen örtüşme bazen de çatışma söz konusudur. Bu bağlamda hukuk kurallarının örf ve âdet kurallarına göndermede bulunması mümkündür. Bu yöntem kullanıldığında örf ve âdet, hukukun kaynağı hâline dönüşebilir. Bununla birlikte bazen hukuk kuralları ile örf ve âdet uyumsuzluk içinde bulunabilir. Kan davası örneğinde olduğu gibi örf ve âdetin emrettiği davranış kuralını hukuk yasaklayabilmektedir.
Hukuk kuralları ile örf ve adet arsında “uygulama alanı ve yaptırım bakımından” nasıl farklar vardır?
Hukuk kurallarına aykırı davranmanın yaptırımı maddi olup devlet tarafından zorla yerine getirilir. Oysa örf ve âdet kurallarına uymamanın yaptırım çeşitlidir. Buna göre, toplum içinde kınanma, ayıplanma, dışlanma, fiziki saldırıya maruz bırakılma ve linç edilme gibi çeşitlilik gösterebilmektedir. Hatta bazı örf ve âdet kuralları, töre cinayetlerinde olduğu gibi, yürürlükteki hukuk kuralları ile çatışabilmektedir. Bu gibi durumlarda “hukuka aykırı örf ve âdet olmaz” ilkesi devreye girer.
Hukuk kuralları hangi açılardan toplumsal düzeni sağlayan diğer kurallardan ayrılır?
Hukuk kuralları toplum hâlinde yaşayan insanların birbirleriyle ve toplumla ilişkilerini düzenlemek üzere devletin yetkili organları tarafından konulan, uyulması zorunlu ve maddi yaptırımlı kurallardır. Hukuk kuralları toplumsal hayatın zorunlu unsurlarıdır. Hukuk kuralları, devletin yetkili organları tarafından konulması, herkesin uymak zorunda olması ve uymayanlara devlet eliyle maddi yaptırım uygulanması yönlerinden toplumu düzenleyen diğer kurallardan ayrılır.
hukuk kuralları ise adalete yönelmiş olma ile belirginleşir-ler. Hukukun adalete yönelmiş olması, diğer kurallardan ayrılmasını sağlayan önemli bir ölçüttür.
Hukuk, örgütlenmiş bir toplum içinde yaşayan insanların birbirleriyle veya kişilerin yine kendilerinin meydana getirdikleri topluluklarla ve bu toplulukların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen, kişilerin hukuki güvencesi ve temel insan haklarını korumak amacıyla oluşturulan ve devlet gücü ile desteklenen bağlayıcı, genel ve devamlı kuralların bütünüdür.
Hukuk kuralları toplumda kendiliğinden oluşan kurallar değildir: bu kurallar toplumsal hayatta ihtiyaçların ortaya çıkmasıyla birlikte devletin yetkili organları tarafından önceden bilinen ve belirlenmiş usuller uyarınca yazılı hâle getirilmesiyle oluşturulur ve böylece diğer toplumsal düzen kurallarından farklılaşır.
Hukuk kuralları en önemli sosyal düzen kuralları olup kişilerin dışa yansıyan ilişkileri ile birlikte toplum yaşamını düzenler, huzuru ve barışı sağlar, dayanışmayı gerçekleştirir.
Bu da hukukun öngördüğü yaptırımların kural olarak caydırıcı nitelikte olmasını gerekli kılmaktadır.
Hukuk kurallarını diğer sosyal düzen kurallarından ayıran en önemli özellik ihlali hâlinde yaptırımının kamu gücü devreye girerek, zor kullanmak suretiyle devletin zorlayıcı gücüyle desteklenen maddi olmasıdır.
Hukuk kuralları dış dünyaya yansıyan olaylarla ilgilenir.
Hukuk kuralları hak ve özgürlükleri tanır, tanımlar ve buna bağlı olarak ta sınırlarını belirlediği için sınırlandırmada söz konusudur ve aynı zamanda da korur.
Hukuk kuralları soyut ve geneldir.
Hukuk kurallarının normatiflik özelliği vardır.
Hukuk kuralı zorlayıcılığı içerir.
Toplumsal düzen kurallarını normatiflik, muhatap, kaynağı ve yaptırımlar açılarından nasıl karşılaştırırsınız?
Hukuk, din, ahlak ile örf ve adet kurallarının hepsinde normatiflik vardır. Hukuk, din ile örf ve adet kurallarının muhatabı insanlar iken, ahlak kurallarının muhatabı insanın kendisidir. Hukuk kurallarının kaynağı devlet organları, din kurallarının kaynağı ilahi irade, ahlak kurallarınınkaynağı insanın kendisi ve örf ve adet kurallarının kaynağı ise toplumdur. Hukuk kurallarının yaptırımı devlet otoritesinin zorlaması yani cebirdir. Dİn kurallarının yaptırımı cehennem azabı iken, ahlak kurallarının yaptırımı vicdan azabıdır. Örf ve adet kurallarının yaptırımı linç, dışlanma vb. dir.