aofsorular.com
SOS214U

Medya, Göç ve Göçmenler/ Mülteciler

5. Ünite 20 Soru
S

Günümüzde dünya çapında 65 milyondan fazla insanın eşini, dostunu, akrabasını, malını, mülkünü, işini, kültürünü, kısaca vatanını, yurdunu terk etmesinin nedenleri nelerdir?

Günümüzde dünya çapında 65 milyondan fazla insan eşini, dostunu, akrabasını, malını, mülkünü, işini, kültürünü, kısaca vatanını, yurdunu terk etmek zorunda kalmış durumda. Hepsi de iç savaş, terör, doğal afet, maruz kaldıkları baskı ve eşitsizlikler ya da ülkelerinin batma korkusundan, ekolojik felaketlerden veya çocuklarının geleceğinden duydukları kaygıdan... İşsizlik, yoksulluk, talihsizlik, ümitsizlik, “gelecek umudu”nun olmaması, daha iyi yaşamın onlara göz kırptığı ülkelere doğru yönelmelerini sağlayan başlıca nedenlerden.

S

Göçmenlerin göç ettikleri ev sahibi ülkelerde karşılaştıkları en önemli sorun/sorunlar nedir?

Göçmenler, “kapsama alanı” oldukça yaygın kamusal temsillerde ev sahibi ülkedeki farklı ve köklü toplumsal sorunların yegane kaynağı gibi gösteriliyor. Dolayısıyla göç olgusunun, günümüzde 65 milyon insanın (çoğu Avrupa ülkelerinde olmak üzere dünya genelinde 6,5 milyon Türkiye’den göç etmiş insanın) bilfiil tecrübe ettiği en önemli konu/sorun olduğu açık olduğu gibi, zenofobik ve popülist siyasal söylemler tarafından yapısal sorunların tek sorumlusu olarak “günah keçisi” yapılarak ötekileştirilen, nefret söylemine ve ayrımcı uygulamalara maruz kalan göçmenlerin oldukça karmaşık ve çok boyutlu küresel-toplumsal bir sorun içinde oldukları aşikar.

S

Bugün insanlığın küresel düzeyde ortak sorunu olan göç olgusunun farklı boyutları nelerdir?

Bugün insanlığın küresel düzeyde ortak sorunu olan göç olgusu ekonomik, politik, toplumsal ve kültürel boyutlarıyla uluslararası düzeyde iş birliği ile yine küresel çözümler gerektirmektedir.

S

Temsil ne demektir ve göç söz konusu olduğunda ne anlama gelmektedir?

Temsil, kısaca, dil aracılığıyla anlamın üretilmesidir. Başka insanlara, dünya hakkında anlamlı bir şeyler söyleyebilmek ya da dünyayı temsil etmek amacıyla dilin kullanımıdır. Shorter Oxford English Dictionary, temsil sözcüğün konumuzla ilgili iki anlamını verir: 1. Bir şeyi temsil etmek onu tanımlamak ya da tarif etmek, betimlemek, resmetmek ya da hayal ederek zihinde canlandırmaktır. Örneğin, ‘Bu resim Habil ile Kabil’in öldürülüşünü temsil ediyor’ cümlesinde olduğu gibi. 2. Temsil etmek aynı zamanda simgelemek, kast etmek, örnek oluşturmak ya da ikame etmek anlamına da gelir. Örneğin ‘Hristiyanlıkta haç İsa’nın çektiği acıları ve çarmıha gerilişini temsil eder’ cümlesinde olduğu gibi.

S

Dilin dünyayı tasvir etmesini ya da dil aracılığıyla anlamın temsilini açıklayan yaklaşımlardan Yansıtıcı (reflective) yaklaşım nedir?

Yansıtıcı (reflective) yaklaşımda, anlamın gerçek dünyadaki nesne, kişi ya da olaylarda bulunduğu ve dilin, tıpkı bir ayna gibi, dünyada hâlihazırda var olan bu hakiki anlamı yansıttığı düşünülür.

S

İzlerkitle ne demektir?

İzlerkitle: İngilizcedeki Audience teriminin karşılığı olarak Türkçe literatüre yerleşen İzlerkitle, basitçe bir iletinin alıcılarına karşılık gelir. Her ne kadar “izlemek” mastarı seyretmeyi ve görmeyi ifade etse de iletişim/medya çalışmaları ve medya sosyolojisi/antropolojisi alanlarında izlerkitle sözcüğü bütün medya tüketicilerine (gazete, dergi vs. okuyucuları, radyo dinleyicileri, TV izleyicileri ve tüm internet kullanıcılarına) karşılık gelecek şekilde kullanılmaktadır.

S

İngiliz Kültürel Çalışmalar Okulunun işlevi nedir?

İletişim’in, “anlamlandırma” mekanizması içinde çalıştığı ve medya’nın anlamlandırma faili olduğu vurgusunu eleştirel medya çalışmalarına kazandıran (Britanya) Kültürel Çalışmalar Okuludur. Medya, anlamın toplumsal inşası sürecinde “gerçekliği” sadece yeniden üretmez, dahası onu tanımlar.

S

Eleştirel medya çalışmalarının ön kabulü nedir?

Eleştirel medya çalışmalarına göre medyanın ideolojik olduğu ve ideolojik iktidara, yani olayları belirli bir yönde anlamlandırma iktidarına sahip olduğu sabittir.

S

180 ülke içinde sadece 43 ülkede basın özgürlüğü olduğunu öne süren, 2019 yılı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ni hazırlayan örgütün adı nedir?

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Örgütünün hazırladığı 2019 yılı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre 180 ülke içinde sadece 43 ülkede basın özgürlüğü söz konusudur. Farklı bir ifadeyle, dünya nüfusunun yalnızca yüzde 9’u basın özgürlüğü seviyesi iyi ya da tatmin edici olarak görünen bir ülkede yaşamını sürdürüyor. Dünya nüfusunun yüzde 74’ü ise basın özgürlüğü durumunun zor veya kötü olarak kabul edildiği, enformasyon/haber alma özgürlüğünün ağır biçimde bastırıldığı bir ülkede yaşıyor.

S

Özgür medya ortamı ne demektir?

Özgür bir medya ortamı, "medya çalışanlarının/ gazetecilerin güvenliğinin garanti edildiği, medyaya devlet müdahalesinin asgari düzeyde olduğu ve basının ağır yasal veya ekonomik baskılara maruz kalmadığı” bir ortamdır.

S

Dijital eşitsizlik nedir?

Dijital Eşitsizlik: İnternet ve bilgisayar kullanımından elde edilen faydalara eşit erişim olmaması durumuna Kvasny (2006) “Dijital Eşitsizlik” adını vermektedir.

S

Avrupa'da göçmenlerin hareketliliğini sınırlamak ve durdurmak için kullanılan metaforlar nelerdir?

Son yıllarda, Avrupa’nın dış sınırlarının istenmeyen göçe karşı sertleşmesini betimlemek için farklı metaforlar oluşturuldu. “Duvar”, “kapılı kıta”, “altın perde” ve “leviathan” belirli insan gruplarının, yani göçmenlerin hareketliliğini sınırlamak ve durdurmak için kullanılan metaforlardır. Daha yakın zamanlarda ise İkinci Dünya Savaşı’nın askerî bağlamında ortaya çıkan ‘Avrupa Kalesi’ metaforu, Avrupa’nın Birliğin dış sınırlarını istenmeyen tehlikelerden ve güvenlik hususlarından korumak için yeni baskıcı önlemleri belirlemede sıklıkla kullanılmakta ve aynı zamanda istismar edilmektedir.

S

Van Dijk'e göre “ideolojik kare” olarak nitelendirdiği ideolojik söylem inşasının/üretiminin genel stratejileri nelerdir?

Kuramcı, “ideolojik kare” olarak nitelendirdiği ideolojik söylem inşasının/üretiminin genel stratejilerini 1-“Bizim” iyi şeylerimizi vurgula, 2- “Onların” kötü şeylerini vurgula, 3- “Bizim” kötü şeylerimizi vurgulama ve 4. “Onların” iyi şeylerini vurgulama olarak belirtir (van Dijk, 2006:734’den akt. Şen, Şen ve Baskın, 2017: 41).

S

Türkiye’nin ilk sığınma yasası olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu hangi tarihte yürürlüğe girmiştir ve içeriği neleri kapsamaktadır? 

Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye ilk defa kabulünden ve açık kapı politikasının izlenilmeye başlanılmasından sonra sürecin ‘geçici ve kısa’ olacağı beklentisinden, ilk etapta misafir söylemi eşliğinde göçmenlere hiçbir hukuksal hak tanınmamış, ancak sürecin uzamasının ardından mültecilerin statüsünü değiştirecek Türkiye’nin ilk sığınma yasası olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu 11.04.2013’te yürürlüğe girmiştir. Büyük ölçüde Avrupa Ortak Sığınma Sistemi’ni tesis etmeyi amaçlayan AB mevzuatına dayanmakta olan kanun bir yandan Suriye’den gelen sığınmacılara ‘Geçici Koruma’ statüsü sağlarken, öte yandan diğer ülkelerden gelen sığınmacılara da üç farklı uluslararası koruma statüsü vermektedir: Mülteci, şartlı mülteci ve ikincil koruma.” Toplamda 4 milyonu geçen ve çoğunu Suriyeli mültecinin oluşturduğu bu nüfus Türkiye’nin göçmenlere olumlu yaklaşmasının dışında gelişmekte olan sığınmacılık sistemi nedeniyle ihtiyaçlara cevap vermekte zorluk çekilen bir ortamı beraberinde getirmektedir.

S

Dört farklı medya alanında yer alan 75 farklı basın kurumunun incelenmesi neticesinde Türk medyasında mülteciler konusunda ortaya çıkan tabloda önemli hususlardan birisi olan "Duygusallık" ne anlama gelmektedir?

Duygusallık: Mülteci konusu son derece duygusal bir zeminde ve yaratacağı ekonomik, sosyal siyasal etkiler son derece sınırlı ele alınır.

S

Mültecilerle ilgili "Dış Politika Öncelikli Yaklaşım" neyi içermektedir?

Dış Politika Öncelikli Yaklaşım: Mülteci konusu sadece insani değil aynı zamanda hükümetin dış politikası ile çok yakından ilişkili olduğu için eleştiri konuları hükümetin dış politikasına yöneliyor olduğunu ifade eder. 

S

Sunstein’in yankı odası (echo-chamber) etkisi ne anlama gelmektedir?

Sunstein’in Yankı odası (echo-chamber) (etkisi) olarak kavramsallaştırdığı bu durum aynı düşünce etrafında birleşen insanların sahip olduğu bilginin, o düşünce etrafında olanlarla sınırlı kalması ve aynı görüşteki düşüncenin pekiştirilerek hiç sorgulanmadan benimsenmesi de işaret etmektedir. Sunstein (2007), sosyal medyada birbiri ile aynı görüşte olan bireylerin birbirleri ile siyasi konularda iletişim içinde olmalarının onları daha radikalleştirdiğini, birbirinden farklı görüşlere sahip bireylerin birbiri ile iletişiminin azalarak siyasi kutuplaşmanın artacağını savunmuştur.

S

Sosyal medyada Suriyeli sığınmacılara yönelik algı: bir sözlük değerlendirmesi başlıklı çalışmalarında ise Kardeş, Banko ve Akman (2017) sığınmacılara yönelik paylaşımların yapıldığı sosyal medyada yer alan sözlüklerden birinde sığınmacılara yönelik algıyı inceleyen araştırmanın bulguları nelerdir?

Sosyal medyada Suriyeli sığınmacılara yönelik algı: bir sözlük değerlendirmesi başlıklı çalışmalarında ise Kardeş, Banko ve Akman (2017) sığınmacılara yönelik paylaşımların yapıldığı sosyal medyada yer alan sözlüklerden birinde sığınmacılara yönelik algıyı incelemişlerdir. Nitel araştırma yöntemiyle gerçekleşen bu çalışmada, bir sosyal medya sitesinde yer alan paylaşımlar incelenerek yorumlanmıştır. Araştırmada sosyal medya kullanıcılarının sığınmacıları büyük bir güvensizlik ortamı ve huzursuzluk yaratan bireyler olarak gördükleri saptanmıştır. “Toplumun genel olarak niçin sığınmacıları istemediğine baktığımız zaman sığınmacıların güvenlik sorunu oluşturduğu, toplumun huzurunu bozduğu ve toplumsal kalkınmanın önünde engel olduğu algısı sığınmacıların istenmemesinin en büyük nedeni olarak görülmektedir (Kardeş, Banko ve Akman, 2017: 197). Araştırmada sığınmacılarla yaşanan deneyimler kadar medyadaki haberlerin bu yargıların oluşmasında etkili olduğu belirlenmiştir.

S

Karamete (2019) Twitter’da Suriyeli Mültecilere Yönelik Nefret Söylemi başlıklı yüksek lisans tezinde Twitter’da Suriyeli mültecilere yönelik nefret söylemi incelenmiştir. Sığınmacılara yönelik nefret söylemi içeren 366 tweetin tespitinin ardından seçilen altı hesap ve söz konusu tweetler söylem analizi şablonu yoluyla analiz edilmiştir. Bu araştırmanın sonuçları nelerdir?

Karamete (2019) Twitter’da Suriyeli Mültecilere Yönelik Nefret Söylemi başlıklı yüksek lisans tezinde Twitter’da Suriyeli mültecilere yönelik nefret söylemi incelenmiştir. Twitter’da ‘Suriyeliler’, ‘Suriyeli mülteciler’ gibi anahtar kelimelerle yapılan aramada sıklıkla gündem olan ‘#Suriyelileriistemiyoruz’ etiketi araştırma için tercih edilmiştir. Haziran 2014’te gönderilen tweetlerle açılan #Suriyelileriistemiyoruz etiketinde Kasım 2018 tarihine kadar 1383 tweet ekran alıntısı alınarak kaydedilmiştir. 976 tweet Quirkos programıyla kodlanmıştır. Nefret söylemi içeren 366 tweetin tespitinin ardından seçilen altı hesap ve söz konusu tweetler söylem analizi şablonu yoluyla analiz edilmiştir. Nefret söylemi içeren tweetlerin %38’inde abartma/yükleme/çarpıtma, %36’sında küfür/hakaret/ aşağılama, %12’sinde düşmanlık/savaş söylemi, %9’unda dolaylı/gizli ve diğer, yaklaşık %5’inde ise simgeleştirme içeren nefret söylemine sahip olduğu görülmüştür. Abartma/yükleme/çarpıtma içeren tweetlerde ekonomi ve güvenlik başta olmak üzere ülkedeki birçok problemin kaynağı olarak Suriyeliler işaret edilmektedir.

S

Medya söz konusu olduğunda "seçici maruz kalma" ne tür sonuçlar doğurabilir?

Sosyal ağların aynı değerleri ve ilgi alanlarını paylaşan bireyleri bir araya getirme eğiliminde olduğunu ve bireylerin de kendi dünya görüşüne uyan enformasyonu aramayı tercih ettiğini ifade eden Hermida (2017: 81-82) internet ve sosyal medya ile dikkatimizi yalnızca bizim gibi olanlara ayırmaya ve daha dar görüşlü olmaya mı başladığımızı sorar. Seçici maruz kalma ile mevcut düşüncelerimizi güçlendirenlere öncelik verip, inançlarımıza meydan okuyanlardan kaçındığımızı belirten yazar, daha Facebook, Twitter ya da WhatsApp grupları gibi mecralar mevcut değilken kimi kuramcıların bu soruda dikkat çekilen tehlikeye karşı bizi uyardığını hatırlatır. Herkesin kendisiyle ilgili medya içeriklerini tercih ve takip etmesi sonucu ortak kamusal alanın parçalanarak yerini mikro kamusallıklara bırakacağı kaygısı aslında yeni değildir. Örneğin, Sears ve Freedman (1967) Seçici Maruz Kalma kavramlarıyla yalnız kendi siyasal görüşlerine seslenen gazeteleri satın alarak okuyan insanların yaygınlaşmasının siyasal kutuplaşmaya neden olabileceğini, Morley ve Robbins ise (2011) kablolu televizyon aracılığıyla izleyicilerin diledikleri TV kanallarını seçerek izleme imkânının giderek “kültürel kabilecilik” sürecine neden olabileceğini belirtmişlerdir.