Göç ve Toplumsal Cinsiyet
Göç kararının alınma sürecinde kimler etken faktördür?
Göç kararının alınma sürecine bakıldığında pek çok durumda, göç kararının aile büyükleri ve özellikle erkekler tarafından alındığı, gençlerin ve kadınların bu ataerkil otoriteye itaat etmesinin beklendiği görülmektedir.
Göç mevzuatı kadınları ve çocukları hangi ifade ile tanımlamaktadır?
Erkekleri esas göçmenler, kadın ve çocukları ise yalnızca bağımlılar olarak gören göç mevzuatı çoğu zaman toplumsal cinsiyetin etkisini açıkça yansıtmaktadır.
İlk göç kuramcısı kimdir ve kadın-iç göç ilişkisi hakkındaki düşüncesi nedir?
İlk göç kuramcısı olarak kabul gören Ravenstein’ın daha 19. yy’da iç göçlerde kadınların erkeklerden daha fazla göç ettiğini vurgulamış olmasına rağmen (Reeder, 2017) uzun bir dönem boyunca göç eril bir olgu olarak görülmüş, kadınların göç eden erkeklerin yanında onlardan etkilenen ikincil bir konumda bulundukları düşünülmüştür.
Göç sürecinde kadınların, erkeklerden ayrı bir şekilde kendilerine özgü durumuyla ele alınıp incelenmesinin gerekliliği ve önemi ilk olarak nerede, ne zaman dile getirilmiştir?
Göç sürecinde kadınların, erkeklerden ayrı bir şekilde kendilerine özgü durumuyla ele alınıp incelenmesinin gerekliliği ve önemi ilk olarak Birleşmiş Milletler Kadınlar Üzerine Dünya Konferansı (1975, Meksika), Kadınların On Yılı Üzerine Dünya Konferansı (Kopenhag, 1980) gibi uluslararası konferanslarda dile getirilmiştir (Şeker ve Uçan, 2016).
Son yıllarda uluslararası göçmenlerin neredeyse yarısından fazlasını kadınların oluşturmasının sebepleri nelerdir?
Artık uluslararası göçmenlerin neredeyse yarısından fazlasını kadınlar oluşturmaktadır. Bunun bir nedeni, kadınların genellikle erkeklerden daha fazla olduğu aile ve mülteci göçünün erkeklere özgü iş gücü göçü karşısında öneminin artmasıdır. Diğer bir neden, daha fazla kadının iş amacıyla bağımsız olarak göç etmesidir.
Göçün kadınlaşması kavramı ne anlama gelmektedir?
Göçün kadınlaşması kavramıyla temel olarak, ekonomik açıdan gelişmiş ülkelerdeki kadın göçmen sayısının erkek göçmenlerden fazla olması durumunun yanı sıra, yoğun göç alan hedef ülkelerde kadın mesleği olarak görülen işlerdeki talep artışına, kadınların bireysel olarak göç etme eğilimine ve kadınların hemen hemen göçün tüm çeşitlerinde görülmesine
işaret etmektedir.
Göçün kadınlaşması temelde hangi eğilimler ile ilişkilendirilerek değerlendirilmektedir?
Göçün kadınlaşması temelde beş alandaki eğilimler ve bu alanlardaki genel durum ile ilişkili bir şekilde değerlendirilmektedir. Bu alanlar şöyle sıralanabilir (Piper, 2006, aktaran Yılmaz, 2019);
a. Ekonomik yönden gelişmiş ülkelerdeki kadın göçmen oranın daha fazla olması
b. Genel olarak kadın göçmen sayısındaki artış
c. Aile birleşimi ya da evlilik gibi geleneksel kadın göç hareketlerinin dışında işçi göçü,
insan ticareti ve sığınmacı göçü gibi göçün tüm çeşitlerinde kadınların artan varlığı
d. Erkeklerin yaşadıkları ülkelerde tam zamanlı iş bulmasındaki güçlüklerin kadınları
başka coğrafyalarda iş aramaya yöneltmesi
e. Hedef ülkelerde, hemşirelik, hasta bakıcılığı, ev temizliği, bakıcılık gibi kadınlarla
özdeşleşmiş işlerde iş gücü talebinin artması
Bağlantılı göç ne anlama gelmektedir?
Bağlantılı göç, iş bulmak, görev gereği tayin gibi nedenlerle göç eden ailenin erkek üyelerini takip eden kadınların hareketini tanımlamaktadır. Burada kadının birey olarak bağımsız bir göç kararı almasından çok aile içindeki eş, anne, genç kız gibi konumuna bağlı olarak göç etmesi söz konusudur.
Göçün toplumsal cinsiyet rolleri üzerinde etkileri nelerdir?
Göçün toplumsal cinsiyet rolleri üzerinde etkileri üç boyutta ifade edilebilir:
1. göç kararını alanların bu kararı uygulamaya koymadaki başarı ve çözümleme yeteneği,
2. göç edilen ülkede iş gücü piyasasına dâhil olma modelleri,
3. göçün kadın ve erkek statüsü üzerindeki etkileri ve bunlara bağlı gelişen tepkiler (Şeker, 2019).
Göç ve toplumsal cinsiyet arasındaki etkileşim hangi şekillerde gerçekleşir?
Göç ve toplumsal cinsiyet arasındaki etkileşim dört farklı şekilde gerçekleşebilir (Carling, 2005);
• Toplumsal cinsiyet ilişkilerinin göç üzerindeki etkileri: Cinsiyet ilişkilerinin, göç akışlarının boyutunu, yönünü ve göçmenlerin deneyimlerini nasıl etkilediğini ele alan geniş bir literatür vardır. Örneğin istihdam ve evlilik için yapılan göç, hane içi ve dışı cinsiyet iş bölümüyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır. Cinsiyet, göç etmeye karar verirken seçimin derecesini ve göç niyetlerini gerçekleştirme yeteneğini de etkiler.
• Göçün toplumsal cinsiyet ilişkileri üzerindeki etkileri: Kadın göçmenlerin göçlerinin bir sonucu olarak daha iyi statü kazanıp kazanmadıklarını inceleyen çeşitli araştırmalar vardır. Erkekler ve kadınlar göç ettiğinde toplumsal cinsiyet ilişkilerinde farklı değişiklikler olmaktadır.
• Toplumsal cinsiyet ilişkilerinin göçün toplumsal sonuçları üzerindeki etkileri: Göçün bir sonucu olarak toplumsal cinsiyet ilişkilerinde meydana gelen değişimler başlı başına toplumsal bir sonuçtur ancak toplumsal cinsiyet, göçün diğer alanlardaki sonuçlarını da etkilemektedir.
• Toplumsal cinsiyet ilişkilerinin göçün temsilleri üzerindeki etkileri: Toplumsal cinsiyet ilişkileri, göçün akademisyenler, politika belirleyiciler, medya ve göçmenlerin kendileri tarafından temsil edilme ve anlaşılma şekillerini etkiler. Örneğin, Avrupa göç tarihine ilişkin dönemselleştirmeler çarpıtıcı ve cinsiyetçi bir ön yargıyı yansıtır. 1950’lerde yoğunlaşan iş gücü göçünün kitlesel göç döneminin 1970’lerde sona ermesine kadar ezici bir çoğunlukla erkeklere ilişkin olduğu sonraki dönemde ise kadınların aile birleşimi ile göçlerinin ağırlık kazandığı varsayılmıştır. Bu temsil temelde üretici erkek ve ona bağımlı kadınların anlayışını yansıtmaktadır. Aslında çok sayıda kadın, 1970 öncesi yıllarda da bağımsız göçmenler olarak göç etmiştir. Aile birleşimleri döneminde de birçok genç erkek, bakmakla
yükümlü olunan aile bireyleri konumunda göç etmiştir. Cinsiyetçi beklentiler, basmakalıp modele uymayan göçmenlerin rollerinin küçümsenmesine yol açmaktadır.
Göçmen kadınların edindiği fırsatlar neler olabilir?
Göçler, kadın göçmenleri ve mültecileri yeni veya artan risklere maruz bırakabilir. Aynı zamanda yeni fırsatlar sunar ve kadınlar, göçle birlikte eğitime ve ekonomik kaynaklara daha yüksek düzeyde erişebilirler. Bu durum onların özerkliklerini ve statülerini iyileştirebilir. Göçler, toplumsal cinsiyet rollerinde de dönüşümlerin yaşanmasına, kadının
ev ve toplum içindeki yerinin sorgulanmasına neden olabilir.
Türkiye’deki göçmen kadınların yaşadıkları sorunlar nelerdir?
Yapılan araştırmalar Türkiye’deki göçmen kadınların yaşadıkları sorunların barınma, güvenlik, dil eğitimi, ekonomik hayata katılım, mesleki eğitim, toplumsal dışlanma, sağlık ya da bakım gibi sorunlar olduğunu ortaya koymuştur.
Kadınları göç etmeye zorlayan nedenler nelerdir?
Kadınların göç etmesine savaş, çatışma, karmaşa, kıtlık, ekonomik güçlükler, tabii afetler ve insan hakları ihlalleri gibi durumlar neden olabilir. Bunların yanında şiddet, geleneksel kadın rollerinin baskısı gibi sosyal ve kültürel nedenler de kadınları göç etmeye zorlayabilir.
Kadın göçmenlerin içindeki daha dezavantajlı konumda yer alan kadın grupları nelerdir?
Kadın göçmenlerin içindeki bazı kadınlar hemcinslerinden daha fazla riskle karşı karşıya kalmakta, bu nedenle daha fazla korunmaya ihtiyaç duymaktadır. Daha dezavantajlı konumda yer alan kadın grupları şöyle sıralanabilir (UNCHR Türkiye, 2017 aktaran Yılmaz, 2019):
• Refakatsiz ve tecrit edilmiş kadınlar
• Yalnız aile reisi konumundaki kadınlar
• Cinsel şiddet kurbanı kadınlar
• Eşcinsel kadınlar
• Ruh sağlığı bozuk ve travma geçirmiş kadın mülteciler
• Gözaltındaki veya benzeri durumdaki kadınlar
Balibar’a göre kapitalizm ve moderniteye özgü toplumsal normalleştirme ve dışlamanın biçimleri nelerdir?
Balibar’a (1991) göre birbirleriyle yakın ilişki içerisinde gelişmiş olan ırkçılık, cinsiyetçilik ve sınıf tahakkümü temel olarak kapitalizm ve moderniteye özgü toplumsal normalleştirme ve dışlamanın üç özel biçimidir (aktaran Castles ve Miller, 2008).
Toplumsal cinsiyet ve göç ile ilgili literatür hakkında neler söylenebilir?
Toplumsal cinsiyet ve göç ile ilgili literatür yedi grupta toplanabilir (Schrover ve Moloney, 2013):
1. Cinsiyet ve göçle ilgili çoğu araştırma, göçmen erkeklerle göçmen kadınları karşılaştırmak yerine daha çok kadınlar ve göçle ilgilidir. Kadınların rolleri ve kadınlık ele
alınırken erkeklerin rolleri ve erkeklik nadiren incelenmiştir.
2. Sınıf, cinsiyet ve etnisite gibi güç ve kimlik kategorilerinin kesişmesi ve toplumsal cinsiyetle ilişkisi görece geç bir dönemde dikkat çekmiştir.
3. Literatür, yeni bir fenomen olarak sunulan göçün kadınlaştırılmasına büyük önem vermektedir. Ancak fazla kanıt sunulmamakta ve kadınlaşmanın ne anlama geldiği netleştirilmemektedir.
4. Göçmen erkekler ve kadınlar arasındaki farklılıklar ele alınırken göç modelleri, göç
ağları ve ulusötesi bağlara odaklanılmaktadır.
5. Cinsiyet ve göç üzerine literatür özel alan ve aileye odaklanırken çalışma alanına daha az
önem verir.
6. Kadınların ev hizmetlerinde çalışmaları ve seks işçiliği öne çıkan konulardır.
7. Cinsiyet, vatandaşlık ve ikamet durumu hakkında oldukça geniş bir literatür vardır.
Göçmenlerin deneyimledikleri toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin edebiyat ve sinemaya aktarılması hakkında neler söylenebilir?
Göçmenlerin deneyimledikleri toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri edebiyat ve sinemada dile getirilmiştir. Örneğin Almanya’daki Türk göçmenleri konu edinen filmlerde, geleneksel ataerkil değerlerin hem birinci hem ikinci kuşak göçmen erkekler tarafından korunması, erkek göçmenlerin sahip olduğu namus anlayışının eşlerine, kız çocuklarına ve genel olarak kadınlara yönelik sözlü ve fiziksel şiddete neden olması olgularına yer verilmiştir. Filmlerdeki anlatıya göre kadın göçmenler erkek göçmenlere göre, ataerkil değerlerde daha fazla kırılmalar yaşarken bu kırılmaların da ikinci kuşak göçmen kadınlarda birinci kuşak göçmen kadınlara oranla daha fazladır (Koçak, 2017).
Ekonomik bağlamdaki toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri göçmenlerin yaşamlarını nasıl etkilemektedir?
Ekonomik bağlamdaki toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri göçmenlerin yaşamlarını ciddi biçimlerde etkilemektedir. İşsizlik, eksik istihdam ve kadın göçmenlere karşı ayrımcılık önemli sorunlar olarak öne çıkmaktadır.
Göç eden kadınlar genellikle hangi işlerde çalışmaktadırlar?
Göç eden kadınlar, genellikle ev hizmetleri, bakıcılık, hemşirelik vb. kadınlarla özdeşleşmiş işlerde çalışmaktadırlar. Bunlardan en büyük grubu, ev hizmetlerinde çalışanlar oluşturmaktadır (Yılmaz, 2019).
Toplumsal cinsiyete duyarlı göç politikalarının geliştirilmesi sürecinde göz önünde bulundurulması gereken öneriler nelerdir?
Toplumsal cinsiyete duyarlı göç politikalarının geliştirilmesi sürecinde göz önünde bulundurulması gereken bazı somut öneriler uzmanlar ve uluslararası kuruluşlar tarafından saptanmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda şu hususlar ifade edilebilir:
• Göçmen kadınlara insan haklarının eksiksiz bir şekilde verilmesinin ve temel haklar için
hizmetlere ve kaynaklara erişebilmelerinin sağlanması
• Para gönderme ve alma için finans kurumlarına ve daha iyi kanallara erişimin sağlanması
• İş gücü piyasalarına ve iş sektörlerine erişimde cinsiyet ayrımcılığı yapılmamasının teşvik edilmesi, böylece kadınlar için erişim ve fırsatların arttırılması
Göçmenlere göç öncesinde, sırasında ve sonrasında destek sağlanması
• Toplumun göçmenler ve toplumsal cinsiyet konularında eğitimi ve farkındalık yaratılmasının teşvik edilmesi
• Elçilikler ve konsolosluk hizmetleri aracılığıyla destek merkezlerinin oluşturulması
• Köken ve hedef ülkelerde göç ve göçmenlerin katkılarına ilişkin farkındalığın arttırılması
• Kadınların siyasi katılımının güçlendirilmesi
• Ev hizmetlerinde çalışanların maaş, çalışma saatleri, sağlık vb. haklarının güvence altına alınması
• Göçmen kadınlar ve sivil toplum kuruluşları gibi tüm paydaşların ortaklıklarının, iş birliğinin ve katılımının güçlendirilmesi
• Göçmen kadınlar için güvenli göçün önündeki engelleri hafifletmek üzere ve cinsiyet ayrımcılığının engellenmesi amacıyla yasal düzenlemelerin revize edilmesi. Yasaların toplumsal cinsiyete duyarlı ve hak temelli olmasının sağlanması
• Göçmen haklarının, desteklenmesi ve korunmasını sağlamak için bilgi paylaşımı ve en iyi uygulamaları içeren ikili, çok taraflı ya da bölgesel diyalog ve anlaşmalar yapılması
• Göçmen kadınlarla ve insan haklarıyla, özellikle de ICRMW ve CEDAW Genel Tavsiyesi 26 ile ilgili anlaşmaların onaylanması ve uygulanması