Göç Kuramları
Makro düzeyde göçün kaynağı nedir?
Makro düzeyde göç sermaye ve emeğin eşitsiz coğrafi dağılımından kaynaklanır.
Uluslararası göçün en eski ve en bilinen teorisi olan "Neoklasik teori" ne açıklar?
Neoklasik teori, uluslararası göçün en eski ve en bilinen teorisidir. Bu teori esas olarak, işgücü göçünün ekonomik kalkınma üzerindeki etkisini açıklar.
Neoklasik göç yaklaşımının sınırlılıkları nelerdir?
Göç mekanizmasını harekete geçiren tek unsurun piyasadaki arz talep dengesi olduğunu varsaymak oldukça sınırlı bir yaklaşımdır. Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda, ilk göç mutlaka gönüllü değildir. Yoksulluk, iç çatışmalar ve devlet politikalarının kısıtlanması gibi birçok faktör önemli bir rol oynamaktadır.
Ayrıca, bu yaklaşım gelişmekte olan ülkeler bağlamında sorgulanabilir. Yurt dışında çalışmak için çok elverişli çalışma ortamı ve refah içinde doğa ve yaşam koşulları olmasına rağmen, bazen aile içindeki hiyerarşik güç ilişkileri, akrabalık sistemleri ve cinsiyet gibi sosyokültürel nedenlerle insanlar göç edemeyebilirler ve evde kalabilirler.
Mikro düzeyde Todaro ve Borjas tarafından 1960 ve 70’lerde geliştirilen neoklasik göç teorisine göre göç neden ortaya çıkar?
Mikro düzeyde Todaro ve Borjas tarafından 1960 ve 70’lerde geliştirilen neoklasik göç teorisi bireylerin ülkeler arasındaki farklılıklara göç ederek tepki göstermesinin nedenlerini inceler. Böylece göç daha yüksek ücret sunan yerlere giderek yaşam standardını yükseltmek isteyen rasyonel bireylerin aldıkları kararların sonucunda ortaya çıkar. Göçün yarar ve maliyetlerinin karşılaştırmalı analizinden sonra, tüm gerçeklerin bilincinde olarak göç kararı bireyler tarafından gönüllü olarak alınır. Böylece göçmenler beklenen net yararların en yüksek olduğu hedefleri seçerler.
Yeni Göç Ekonomisi Yaklaşımına göre göç hangi faktörlerin sonucudur?
Stark tarafından geliştirilmiş olan "Yeni Göç Ekonomisi Yaklaşımı" neoklasik geleneğe dayanmakta ve göçe yol açan süreçte göçmenin ailesinin veya hanesinin rolüne dikkat çekmektedir. Rasyonel bir seçim olan göç kararı bireyin değil aile stratejisinin önemli bir ögesidir. Göç iki ülke arasındaki ücret farklarının değil, güvensizlik, göreli yoksulluk, risk azaltma ve gelir kaynaklarını farklılaştırma gibi çeşitli faktörlerin sonucudur.
İkili işgücü piyasası teorisine göre göçün nedeni nedir?
İkili işgücü piyasası teorisi, göçün arzdan daha çok iş gücü talebi koşullarından kaynaklandığını savunur: Gelişmiş ülkelerdeki ekonominin karakteri, örneğin düşük statüsü nedeniyle yerli işçilerin yapmayı reddettiği düşük vasıflı işlere iş
gücü talebi yaratmaktadır. Göçmenlik, bu vasıfsız işlerin yapılması için gerekli olduğunda aktif işe alım çabaları şeklindeki politika seçimleri ve piyasanın ihtiyaçlarını takip etmektedir (örneğin, 1960’larda Avrupa’da uygulanan işgücü göçü).
Piore'ye göre, uluslararası göçte itme ve çekme faktörleri nelerdir?
Michael Piore, uluslararası göçün nedeni olarak kalkınma programlarını kolaylaştırmak için sanayileşmiş ve gelişmiş ülkelerden gelen kalıcı talebe işaret eder. Başka bir deyişle, uluslararası göç, gönderen ülkelerde görülen itme faktörlerine değil, alıcı ülkelerde görülen çekme faktörlerine bağlı olarak gerçekleşmektedir. Piore’ye göre, itme faktörleri düşük ücretler ve yüksek işsizliktir; çekme faktörleri ise sanayileşmiş ülkelerin ihtiyaçlarıdır ve bu ihtiyaçların yabancı işçiler tarafından yerine getirilmesi beklenmektedir.
İkili emek piyasaları teorisinin eksikleri nelerdir?
İlk olarak tüm uluslararası göçün talep odaklı olduğunu öne süren bu kuram ‘itme’ faktörlerini tamamen dışladığı için göç olgusunun tamamını açıklayamamaktadır. Ayrıca bu kuram, göçmenlerin çoğunun gidilen ülkede iş bulduğunu öne süren bir varsayıma dayanmaktadır ki göç akımlarının sadece gelişmiş ülkelerin işgücü talepleriyle açıklanması eksik bir bakış açısıdır. İkinci olarak bugünün göç akımları öncelikle, benzersiz bir şekilde, işe alım uygulamalarından, özellikle teorinin öngördüğü Kuzey Amerika veya Batı Avrupa gibi gelişmiş ekonomilerden kaynaklanmamaktadır. Son olarak teori, benzer ekonomik yapılara farklı gelişmiş sanayi ekonomilerin farklılaşan göç oranlarını açıklamaz.
Dünya sistemi teorisinin temel iddiası nedir?
Dünya sistemi teorisinin temel iddiası kapitalizmin çevre ülkelere nüfuz etmesinin, bu toplumlarda yurt dışına göç etmeye eğilimli bir kitle yarattığıdır.
Neoklasik yaklaşımın ve dünya sistemi kuramının ortak noktası nedir?
Neoklasik yaklaşımın ve dünya sistemi kuramının ortak noktası, göçü birden çok etken ve ilişkinin birleşimi bir olgu olarak değerlendirmek yerine tek bir analiz düzeyine (mikro veya makro) odaklanarak açıklamalarıdır. hemen hemen tüm göçmen nüfuslarda ve daha genel olarak sosyal gruplarda önemli tabakalaşma kaynakları olan cinsiyet, sınıf, yaş, din, etnik köken ve yasal statü gibi temel toplumsal kategoriler çizgisinde iş, ödül, sorumluluk ve karar verme açısından eşitsizlik konularını da büyük ölçüde göz ardı ederler. Son olarak, emek göçüne verdikleri önemde hem neoklasik hem de dünya sistemleri modelleri sınırları
aşmak için kolektif ve kimlik temelli motifleri ihmal ederler.
Dünya sistemleri teorisinin esas problemi nedir?
Dünya sistemleri teorisinin esas problemi, uluslararası göçü şekillendirmede
küreselleşmenin yapısal öğelerine çok fazla önem vermesidir. Yapısal koşulların önemli olduğu doğrudur ancak göç, bireysel karar, aile veya hanenin kararlarıyla gerçekleştirilir ve insanlara bağlıdır. Bu teori göçü, kendi hayatlarının güçlü bir unsuru olan insanların hareketinden daha çok yapısal bir süreç olarak görmektedir.
Göçmen ağları (Network) kuramına göre göçün sebebi nedir?
Göç edilecek ülkede var olan arkadaşlık, aile, akrabalık ve yakın sosyal ilişkilerin göç hareketlerinin başlatılmasında ve sürdürülmesinde etkili olduğunu
ileri sürmektedir. Yani, bu kurama göre, sosyal ilişkiler ağı, bireyin göç etmesini kolaylaştıran bir etken olarak, ona zaman, enerji ve ekonomi açısından bazı avantajlar sağlayarak göç hareketlerini hızlandırmakta ve belli bir yöne doğru olmasını güçlendirmektedir. Sosyal bağlar, göç için gerekli enformasyon, maddi
kaynak ve gerekli tüm destekleri sağlar veya kolaylaştırır. İletişim ağları kuramına göre, sosyal bağlar, yeni gidilen ülkede kapalı gettolar ve cemaatler şeklinde yakın ilişkilere dayalı göçmen dayanışması için bir temel de oluşturur ve bu bir yanıyla yeni gelinen yerdeki toplum ve kültürle kaynaşmayı geciktiren veya öteleyen bir etkiye sahiptir.
Göçmen ağları nasıl tanımlanır?
Göçmen ağları, göçmenleri akrabaları, arkadaşları, hemşeri veya yurttaşlarıyla
birbirine bağlayan kişiler arası ilişkiler kümesi olarak tanımlanabilir.
Pierre Bourdieu'ya göre sosyal sermaye nedir?
Pierre Bourdieu, sosyal sermayeyi karşılıklı tanışma ve tanıma ya da başka bir deyişle, bir gruba üye olma gibi az ya da çok kurumsallaşmış bir ağa sahip olmakla bağlantılı olan gerçek veya potansiyel kaynakların toplamı olarak tanımlamıştır.
Kümülatif nedensellik teorisine göre göçte neden-sonuç ilişkisi nasıldır?
Kümülatif nedensellik teorisine göre, müteakip göç kararlarının alındığı sosyal koşullar her göç akımıyla birlikte değişmektedir ve bu da yeni hareketleri daha olası hâle getirir. Diğer bir deyişle, sosyal koşullar her yeni göç hareketiyle değiştiği için neden-sonuç ilişkisi kümülatif hâle gelir. Örnek vermek gerekirse, bazı ailelerin göç sayesinde gelirlerini büyük ölçüde arttırdıklarını görmek, düşük
gelirli ailelerin göreceli olarak kendilerini yoksun hissetmelerine neden olur ve bunların bazılarını da göç etmeye yönlendirir. Bu durum gelir eşitsizliğini daha da arttırır ve göçmen olmayanlar arasındaki göreceli yoksunluk hissi ilerler. Bu da daha çok aileyi göçe yönlendirir ve bu durum böyle devam eder.
Göç sistemleri kuramına göre göç sistemi nasıl tanımlanır?
Bir göç sistemi, göç sistemleri arasında göç de dâhil olmak üzere daha fazla değiş-tokuşu kolaylaştırma eğiliminde olan insan, mal, hizmet ve bilgi akışları ile bağlantılı yerler kümesi olarak tanımlanabilir.
Göç sistemleri yaklaşımına göre bir göç sistemi nelerden oluşur?
Bu yaklaşıma göre, bir göç sistemi, birbirlerine insan akımları veya ters akımlarıyla malların ve sermayenin yoğun değişimine bağlı iki ya da daha
fazla yerden (genellikle, bir ülke veya bir ülke grubu olabilen temel bir göç alan bölge ve bu bölgeyle bağlantılı birtakım göç veren ülkeler) oluşur.
Ulusötesi yaklaşıma göre iletişim ve ulaşım teknolojisinde yaşanan bu devrimler göçü nasıl etkiler?
İletişim ve ulaşım teknolojisinde yaşanan bu devrimler, insanların kültürel, tarihsel, ekonomik ve sosyal bağlarının olduğu yerlerle ilişkilerini kolayca sürdürmelerine ve bu yerler arasında kolayca gidip gelmelerine ve göç etmelerine imkân sağlamaktadır. Bu koşullar hem göçmenlerin anavatanla ilişkileri kopmadan farklı alanlarda işbirliği ve dayanışmayı da içerecek şekilde devam etmekte hem de anavatan ve göç edilen yer arasındaki bu bağlantılar yeni göçmenler ve tekrar eden göç hareketleri için ulusaşırı alanlar yaratmaktadır.
Uluslararası göçe dair özellikle son yirmi yıldır öne çıkan ağ kuramı ve ulus-ötesicilik yaklaşımı, göçmenler arasındaki dayanışma ağları ile ilgili ne bulmuştur?
Göçmenler arasındaki hemşerilik ağlarından dini cemaatlere, siyasal yapılardan sivil toplum örgütlenmesine değin geniş bir yelpazeyi kuşatan bu çalışmalar
göçmeni bir özne olarak konumlandırmış ve göçe dair daha orta düzey açıklamalar geliştirmiştir. Rasyonel seçim veya dünya sistemleri gibi salt mikro
veya salt makro bir bakıştan kurulmayı reddeden bu yaklaşımlar göçmen öznelliğini vurgulayan ve göçmenlik deneyimlerine odaklanan yeni bir bakış
getirmiştir. Öte yandan, göçmenlerin deneyimlerini şekillendiren yapısal etmenler de gözden kaçırılmamalıdır.
Ulusötesi göç teorisinde Thomas Faist’in katkısı nedir?
Thomas Faist’in katkısı, göçmenlerin uluslar ötesi faaliyetlerinin getirdiği değişim türlerini ele almasıdır.