Değişim ve Etkileşim: Yeniçağ’da Avrupa ve Osmanlı (15-18. Yüzyıl)
Burjuvazi nedir?
Burjuvazi: Yeniçağ Batı Avrupa’sının sınıfsal yapısı içinde yükselen sınıfı oluşturan, zenginliği ticarete dayalı olan, ekonomik yapıda üstünlüğü ele geçiren ve sonrasında siyasal yapıda hak arayışları içine giren, döneme damgasını vuran bir sınıf.
Haçlı seferleri kaç yılında ve ne amaçla örgütlenmiştir?
Ortaçağ’da üretim malikânelerde o malikânenin ihtiyacı kadar yapılıyordu. Dolayısıyla Ortaçağda kendi içine kapalı ve tüketime yönelik bir üretim vardı. Feodal toplum yapısı içinde ayrıcalıklı sınıfları oluşturan aristokratlar ve ruhbanlar, feodal üretim biçiminin devamından yanaydılar. Ayrıcalıklı ve avantajlı konumlarını sürdürmeleri buna bağlıydı. Ancak sistem içinde zamanla nüfusları artan tarımsal kökenli sınıf, geçim sıkıntısı içine girdi. Uzun yıllardır durumlarında hiçbir iyileştirmeye gidilmeyen serfler arasında genel bir memnuniyetsizlik hakim oldu. Hiçbir maddi varlığı olmayan toplumun bu alt tabakası, düzen için bir tehdit olarak algılandı. Amaç düzenin devamlılığını sağlamak olduğundan bu kitlenin Avrupa dışına çıkarılmasına karar verildi ve Haçlı Seferleri örgütlendi (1095). Bu seferler, düzen için tehlikeli görülen işsiz güçsüz, hiçbir maddi varlığı olmayan bu kitlenin tamamen Avrupa dışına atılmasını sağlamak için 200 yıl sürdü.
İşçi sınıfı nedir ve kimlerden oluşur?
İşçi Sınıfı: Yeniçağ Avrupa’sında ekonomik ve sosyal yapıda meydana gelen değişimle birlikte ortaya çıkan ve imalathanelerde iş bölümü esasına göre çalışan, ücret karşılığı emeklerini satarak geçinen yeni sınıfa verilen isim. Bu sınıfı oluşturanlar serfler ve zanaatçılardı.
Kapitalizme geçiş süreci nasıl başlamıştır?
Feodal ekonomik sistem çözülmüştü, ticaretle zenginleşen burjuvazi sınıfının yükselişe geçmesi, imalathanelerin örgütlenmesi ve işçilerin ortaya çıkması ile yeni bir ekonomik sisteme, kapitalizme geçiş süreci başladı.
Kapitalizm nedir?
Kapitalizm: Yeniçağ’da Batı Avrupa’da ortaya çıkan, üretici güçlerin üretim araçlarından ayrılığı esasına dayanan, sermaye sahibi girişimci bir sınıf ile işçi sınıfının ekonomik ilişkisine dayalı sisteme verilen isim.
Kapitalist sınıf nedir?
Kapitalist Sınıf: Yeniçağ’da Batı Avrupa’da ortaya çıkan, ekonomik sistemin değişmesini sağlayan sermaye sahibi, girişimci sınıf.
Mutlak monarşi nedir?
Mutlak Monarşi: Kapitalist sistemle birlikte ortaya çıkan yeni yönetim biçimine verilen isim. Kral, burjuvazinin desteği ile feodal özerkliklere karşı iktidarını güçlendirerek, çok başlı feodal siyasal yapılanmaya son verecek ve merkezî mutlak yönetimini yerleştirecektir. Böylece değişen ekonomik yapıya uygun bir yönetim biçimi oluşturulacaktır ki bu yönetim biçimi, ilk aşamada mutlak monarşi olacaktır.
15 ve 16.yüzyıllarda Batı Avrupa devletlerinin hepsinin amacı neydi?
Genel olarak 15 ve 16.yüzyıllarda Batı Avrupa devletlerinin hepsinin amacı merkezî mutlak siyasal yapılanmaya gitmekti. Düşünürler de geliştirdikleri kuramlarla, mutlak monarşiyi savunan görüşler ileri sürdüler.
Hümanizm nedir?
Hümanizm: Latince kökenli bir kelime olup “insancılık” anlamına gelmektedir. Rönesans Avrupa’sında antik dönem metinlerinin incelenmesiyle ortaya çıkan, insanı temel alan, insanın her şeyin ölçüsü olduğunu kabul eden düşünce akımına verilen isimdir. Hümanizm, öte dünya görüşüne karşılık bu dünya görüşünü öne çıkarır. İnsan, evrenin merkezinde Tanrı’nın yerini alır. Hümanizmle, bireycilik ve laiklik gibi görüşler ön plana çıkar.
Ütopya nedir?
Ütopya: Büyük ölçüde zihinde tasarlanmış, olması istenen, düşlenen ya da bazı verilerden yola çıkarak olacağı kabul edilen düşler, istekler.
Hümanizm neyin sonucu ortaya çıkmıştır?
Hümanizm, İtalya’da antik dönem yazarlarının eserlerine ilgi duyan, bu eserleri araştırarak genel kütüphaneler, edebiyat dernekleri kuran fikir adamlarının bir araya gelerek görüş alışverişinde bulunmaları sonucu ortaya çıktı.
Rönesans nedir ve dönemin temel özellikleri nelerdir?
Rönesans: 15. ve 16. yüzyılda Avrupa’da edebiyat ve güzel sanatlar alanındaki yeniliklerin ve sanat anlayışının tümüne Rönesans denir. Rönesans, Ortaçağ kültürü ve sanatının reddedilmesi ve antik dönem sanat ve kültürünün yeniden diriltilmesi anlayışından dolayı Yeniden Doğuş olarak nitelendirilmiştir. Bu, genel olarak Ortaçağ’ın, Karanlık Çağ olarak kabul edilme yanlış anlayışından kaynaklanmaktadır. Oysa Ortaçağ’ın da kendine özgü bir sanat ve kültür anlayışı vardır. Bu dönem sanat anlayışının reddedilmesinin altında başka nedenler yatmaktadır. Esas olan, egemen sınıfın kendi kültürünü yaratma çabasıdır.
Maniyerizm nedir?
Maniyerizm: 16. yüzyılın ikinci yarısında Rönesans sanatına karşı duyulan bir tepkinin sonucunda ortaya çıkmıştır. Rönesans’ın insanı ön plana alan, sıkı bir geometriye dayanan akılcı tutumuna karşı çıkma, katı kalıpları yıkma eylemidir.
Reform nedir ve dönemin temel özellikleri nelerdir?
Reform: Daha iyi duruma getirmek için yapılan değişiklik, iyileştirme, düzeltme, ıslahat anlamlarına gelmektedir. Reform, 16.yüzyıl başlarından itibaren, Katolik Kilisesinin yozlaşmasına karşı çıkışla başlayan ve Protestanlık mezhebinin ortaya çıkışına yol açan, dinsel bir harekettir. Önce Almanya’da, daha sonra Fransa, İngiltere ve Kuzey Avrupa ülkelerinde etkili olmuştur.
Reform hareketinin başlatıcısı kimdir ve temel görüşleri nelerdir?
Ekonomik ve sosyal yapının değiştiği ve bir dönüşümün yaşandığı bu ortamda reform hareketinin başlatıcısı Luther olmuştur. Luther, kutsal kitabı esas alarak, kilise babalarının yazdıklarını, papalık bildirilerini, din adamlarının aracılığını ve papanın otoritesini reddetmiştir.Luther’in ileri sürdüğü görüşlerde öne çıkan nokta, inananların kendi kendilerinin rahipleri olduğu söylemidir. Luther, bu konuyu, Hristiyan özgürlüğü kavramıyla açıklamaktadır. Hristiyanların, dinsel anlamda özgür olduğunu, aracıya ihtiyaçları olmadığını ifade etmektedir. Ancak bu özgürlüğün bir sınırı vardır. O da din, yani inançtır. Bunun dışında sosyal ve siyasal alandaki eşitsizliği kabul eder. Mevcut düzenin devamından yana görüşler ileri sürer. Özellikle başta bulunan yöneticilere boyun eğilmesini ister. Çünkü ona göre manevi özgürlüğe olanak veren, dünyasal düzendir ve bu düzen korunmalıdır. Nitekim Hristiyanların Başkaldırı ve Ayaklanmalardan Kaçınmalarına Çağrı adlı eserini yazarak bu görüşlerini açıklamış, reformun başarısını prenslerin otoritesine bağlamıştır. Ayrıca Luther, bu dünyadaki düzenin Tanrı’nın istediği bir düzen olduğunu, dolayısıyla yöneticilere koşulsuz boyun eğilmesi gerektiğini savunmuştur. Hatta daha da ileri giderek yöneticiler adaletsiz ve dinsiz dahi olsalar, baş kaldırılmaması gerektiğini belirtmiştir. Görüldüğü gibi Luther’in reformu, kilisenin dışına taşmamaktadır. Hatta Luther, reformun sosyal bir hareket hâline yani eyleme dönüşmesine engel olmaya çalışmıştır.
Aydınlanma felsefesi nedir?
Aydınlanma Felsefesi: Avrupa’da 17. yüzyıl ortalarından 19. yüzyılın ilk yarısına kadar süren Rönesans, Reform, Hümanizma akımlarıyla bağlantılı bir fikir hareketidir. Aydınlanma Çağı’nın, siyaset bilimine önemli katkısı, siyasi iktidarın kaynağının tanrısal kökenli olmayıp halka ait olduğunun kabul edilmesidir.
Aydınlanma felsefesinin hedefi nedir?
Aydınlanma Felsefesi’nin temelini bireyin özgürlüğü düşüncesi oluşturmuştur. Aydınlanma Felsefesi akılcılığa dayanarak peşin yargıları yıkmayı amaçlamıştır. Dolayısıyla hedefi, Katolikliğin getirdiği peşin yargılar ile siyasal peşin yargılardır.
Aydınlanma felsefesinin ilkelerinden laiklik nedir ve neyi amaçlar?
Laiklik: Aydınlanma Çağı’nda her şeyin aklın rehberliğinde, bilimsel bir metotla incelenmesi ve laik temele oturtulması esas olmuştur. Din, ahlak ve siyaset laikleştirilmeye çalışılmıştır.
Osmanlı Devleti'nin etnik ve dinsel gruplarla ilişkisi nasıl olmuştur?
Osmanlı Devleti, yönetimi altındaki etnik, dilsel ve dinsel grupların kimliğini koruyarak izlediği siyasetle Güneydoğu Avrupa, Orta Doğu hatta Kuzey Afrika toplumları üzerinde derin izler bırakmıştır. Osmanlı Devleti, üç dini birden resmen tanıyan; etnik ve dinsel alt gruplarıyla birlikte uyumlu bir şekilde bir arada yaşamalarını güvence altına alan tek siyasi organizasyondur. Kaynaklar Osmanlı yönetiminde varlığını sürdüren çok sayıda etnik veya dilsel gruptan söz etmektedir. Avrupa, Asya ve Afrika’daki devletlerin ve federe cumhuriyetlerin çoğu kısmen veya tamamen Osmanlı egemenliğinde bulunmuştur. Bu durumda Avrupalı, Balkanlı ve Orta Doğulu bu devletlerin tarihi, Osmanlı tarihinden ayrı düşünülemez ve incelenemez. 600 yıl boyunca, üç kıtaya yayılan Osmanlı Devleti’nin uzun ömürlü oluşunun sırrı; bu kadar geniş topraklarda farklı din, dil ve ırk mensuplarını bir arada uyum içinde yaşatabilecek bir dahili teşkilata ve kapasiteye sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Bu çok uluslu ve çok dinli Osmanlı yapısı, sosyo etnik bir dengeyle iç tutarlılığını kurmayı başarmıştır. Bu dengenin uzun ömürlü olması da yönetim anlayışına milli bir ideolojinin hakim olmamasından kaynaklanmıştır.
Seydi Ali Reis kimdir ve Osmanlı açısından önemi nedir?
Deniz coğrafyası konusunda öne çıkan bir diğer isim de Seydi Ali Reis’dir. Uzun deniz seyahatlerini, Hint Okyanusundaki gözlemlerini astronomi ve coğrafi bilgilerini kaleme aldığı el-Muhit adlı türkçe eseri oldukça önemlidir. 16.yüzyılda kaleme alınan, Muhammed b.Emir el-Suudi el Niksari’nin Tarih-i Hind-i Garbi adlı eseri ise Amerika’dan ve coğrafi keşiflerden bahsetmektedir. İspanyol ve İtalyan kaynaklardan yararlanılarak yazılan eserde Kolomb, Balboa, Magellan, Cortes ve Pizarro’nun keşifleri anlatılmaktadır. Bu eser, Avrupalıların gerçekleştirdiği coğrafi keşifleri Osmanlıların yakından takip ettiğinin ve coğrafi eserlere verdiği önemin bir göstergesidir.
Luther'in Osmanlı akımlarıyla ilgili görüşleri nelerdir?
Luther, Osmanlı akınlarını doğal afetlere benzetiyor ve Tanrının bir cezası olarak değerlendiriyordu. Türklere karşı direnme konusunda üç risale yazan Luther, Türkleri şeytanın hizmetkarı olarak görüyor, deccal olarak tasvir ediyordu. 1529’da Osmanlıların Viyana’yı kuşatmaları üzerine Luther, Avrupa Devletlerini aralarındaki savaşı sonlandırıp, Türklere karşı birlik olmaya çağırıyordu.
Mehmet Çelebi ve Said Efendi'nin Fransa'ya elçilik ziyaretlerinin ne gibi katlıları olmuştur?
1721 yılında Paris’e elçi olarak giden Mehmet Çelebi, Sefaretnamesinde Fransa sarayındaki bahçeleri, örf ve adetleri anlatmış; teknik bilgiler de vermiştir. Ayrıca Fransa’da opera ve konserlere de giden Mehmet Çelebi’nin ardından 1742’de Paris’e elçi olarak giden oğlu Said Efendi’nin ziyaretleri, götürdükleri hediyeler ve kıyafetleri büyük ilgi uyandırmıştır. Bu elçilik ziyaretleri sonunda Fransa’da edebiyat, resim, sahne dekorasyonunda Türk temaları yaygınlaşmış; özellikle fantastik dekorlar içinde Türk karakterlerine yer veren bale ve operalar birbirini izlemiştir. Bu dönemde Türk kıyafetleriyle portre yaptırmak moda olmuştur. Türk motifleri mobilyalar ve porselenlerde kullanılarak evlerin içine kadar girmiştir. Türk temalarını işleyen eserler arasında Türkleri yücelten eserler de dikkat çekmektedir. 1735’te sahnelenen Rameau’nun operasının ilk perdesi Gönlü Yüce Türk (Le Turc Genereux) adını taşırken Carolet’in balesindeki bir perde de İyi Türk (Le Bon Turc) adını taşıyordu. Yüzyılın sonlarında Türk ezgileri Mozart, Haydn ve Beethoven gibi ünlü besteciler tarafından kullanılacaktır. Beethoven’in ünlü 9.senfonisinin sonundaki mehter ezgileri bu etkileşimin güzel bir örneğidir