GASTRONOMİ VE MEDYA

ve sesi bir araya getirerek etkisini artırmış önemli bir kitle iletişim aracıdır. Televizyon da hareketli ve sesli görüntüyle

oluşturduğu iletileri izleyici ile buluşturmaktadır. Ancak, televizyon ev ortamında izlendiği için izleyicinin dikkatinin dağılma

olasılığı yüksektir. Oysa bir filmi sinema salonunda izleyen izleyicinin yegane amacı ve eylemi film izlemektir. Ortam başka

bir şeyle ilgilenmesine izin vermez. Bu da sinemayı daha etkili bir kitle iletişim aracı olarak görmemize yol açar. Öte yandan,

sinema estetik olarak bir değer içerdiği için aynı zamanda bir sanattır da. Dolayısıyla, sinemanın çok yönlülüğü onu daha da

güçlü kılmaktadır.

sürükleyen ve aradan geçen yıllara, teknolojik yenilik ve değişmelere rağmen sinemayı bu denli çekici kılan özellikleri

şöyle sıralamak olanaklıdır:

Geniş kitlelere ulaşır.

Estetik bir haz verir.

Hayal gücüne hitap eder.

Güçlü bir hikaye anlatma aracıdır.

Gerçekliği kopyalayabilir, yeniden yaratabilir.

Model alma, bir uyaran ile bireysel davranışlar arasındaki bağlantıları açıklamaya yönelik bir kuramdır.

b. Başkalaştırma

c. Genişletme

d. Sabitleştirme

1895 yılında Lumiere Kardeşlerin 50 saniye uzunluğunda çektiği buharlı bir trenin Fransa’daki Ciotat kasabasına varışı ve buradaki yolcuların konu edildiği film izleyicileri şaşkınlığa uğratmıştı . Çünkü gerçeklik hiç bu kadar doğrudan izleyici ile buluşturulamamıştı.

Birey bir model tarafından sergilenen davranışı görür. Bu bir filmdeki karakter ya da bir şöhretin yaptığı, söylediği bir şey olabilir.

Birey kendini modeliyle tanımlar. İzleyici kendinin model aldığı kişi gibi olduğuna inanır. Gördüğü, tanık olduğu karaktere benzemeye çalışır. Onun gibi giyinmek, onun gibi konuşmak kendini o karakterle, modelle tanımlamanın yollarından biridir.

Bu filmlerden bazıları daha çok yemek pişiren kişiye odaklanır. Örneğin, 2009 yılında Nora Epron tarafından senaryosu yazılan ve Yönetilen Julie& Julia filmi bu tür filmlere iyi bir örnek oluşturur. Gerçek bir öyküye dayanan filmde Julia Child’ın ünlü bir aşçı oluş sürecinin yanı sıra yıllar sonra ona öykünerek, blog yazarlığından aşçılığa merak salan

Julie’nin hikâyesi anlatılır. Bu iki karakterin profesyonelleşme süreci anlatılırken, mutfak en önemli mekân, yemek ise bu karakterler kadar önemli bir öge olarak filmdeki yerini alır. Benzer biçimde 1996 yapımı Yönetmenliğini Cambell Scott veStanley Tucci’nin yaptığı Big Night filminin gastronomi konulu filmler arasında ilk sıralarda yer aldığı söylenebilir. Filmde olaylar Amerika Birleşik Devletleri’ne 1950’li yıllarda göç etmiş iki kardeşin etrafında gelişmektedir. Zor koşullarda, bankadan borç alarak işlettikleri restoranı yenileyen kardeşler, yemeklerinin kalitesi çok iyi olmasına karşın müşteri çekememektedirler. Filmde bu sorunun üstesinden gelmek için özel bir gece düzenlenir. Bu gece için yapılan hazırlıklarda yemek başroldedir. Yakın plan çekimlerde sunuma hazır yemeklerin görüntüleri yer alır ve filmin bütünü bu konuya odaklanır. Bella Martha (2001), Comme un chef (2012), Chef (2014) hatta animasyon bir yapım olan Ratatouille (2007) yemek yapan kişiye odaklanan filmlerdir.

1. Anlatı genellikle bir mutfak veya yemek öyküsünün
etrafında şekillenir.
2. Ana karakterler bu öykünün parçası olarak
kendilerini yemekle ilişkilendirirler.
3. Yeme eylemi basit anlamda temel gereksinimlerimizden
biri olan karın doyurmaktan
öte, içerik ve biçim olarak bir toplumsal
analiz alanı sunarlar.
4. Filmde görüntüler yemeğin hazırlanmasından
yenmesine kadar her bir aşamayı merkeze
alır ve birden anlatı yıldızlaşan yemeğe
odaklanır