Fotoğrafın Bulunuşu
Sanayi Devrimi'nde yaşanılan değişimler nelerdir?
1800’lü yılları baştan sona kapsayan bu dönem Sanayi Devrimi diye adlandırılır. İnsanlık tarihi
açısından bu dönem her alanda değişimin dönemidir. El işçiliğinin azaldığı, makineleşmenin hızlandığı bu dönemde fabrikalar, buhar makineleri, seri üretim, demiryolu, haberleşme yaygınlaştı. Liberal sistem, komünizm, grev gibi fotoğraf da bu dönemin çocuğu olarak doğdu. Sanayi Devrimi, insan ve onun içinde yaşadığı toplumsal yapıyla ilgili bir dönüşüm dönemidir.
Modernleşmenin resmetme tekniklerine katkısı ne olmuştur?
İnsanın kol gücüne, hayvancılık ve zanaata dayalı geleneksel yaşam biçiminin yerini alan yeni yaşam biçiminde, insana sunulan birçok yeni olgu vardır. Bunlar modern dönemin nimetleri olarak da görülebilir. Bu nimetlerden biri de resmetme tekniklerindeki gelişmelerdir. XIX. yüzyıla kadar resmetme için yalnızca geleneksel resmetme teknikleri olan çizmek, boyamak ve kazımak kullanılıyordu. Modernleşme sürecindeki bu yeni dönemin tipik özelliği olan makineler, hayatın her alanına girdiği gibi bir resmetme aracı olarak da ortaya çıkmıştır. Bir düğmesine basıldığında sayısız işlemleri gerçekleştiren bu yeni anlayış, hem resmedilen yüzey, hem de resmetme aracı açısından geleneğe dayanan resmetme tekniklerinden çok farklı, bilinen geleneği bir yana bırakan yeni bir teknik geliştirmiştir.
Ortam (medium) ne anlama gelir?
Ortam: Bilgi ya da düşünceyi taşıyan araç. Kitle iletişimi için kullanılan araçlara verilen ad.
Geleneksel resmetme teknikleri için kullanılan iki temel alan nelerdir?
Başka bir deyişle, geleneksel resmetme teknikleri için iki temel kullanım alanı söz konusudur denebilir.
• Birincisi bu resmetme tekniğinin yüzey üzerinde bir şeyi resmetmek için kullanılması; resmetme tekniğinin resmetme aracı olarak ortaya çıkışı.
• İkincisi ise, bu resmetme tekniğinin kendine özgü özelliklerini kullanarak sanatın ortamına girmesidir. Diğer söyleyişle çizerek ve boyayarak resmetme tekniği sanatın ortamında resim sanatı içinde ortaya çıkarak gelişmiştir.
Yüzey üzerine resmetme teknikleri denildiğinde hangi buluşlardan söz etmek gerekir?
Öyleyse yüzey üzerine resmetme teknikleri denildiğinde bunların üç kez bulunuşundan söz etmek gerekir: İlki resmetme tekniği için buluş. İkincisi çoğaltma aracı olarak buluş ve üçüncü olarak sanatın ortamı için buluştur.
Fotoğrafın bulunuş aşamaları nelerdir?
Sonuç olarak geleneksel resmetme tekniklerinin bulunuş aşamalarından hareketle fotoğrafın bulunuşunu da üç aşamalı olarak görebiliriz:
1. Fotoğrafın resmetme tekniği olarak bulunuşu,
2. Fotoğrafın çoğaltma aracı olarak bulunuşu,
3. Fotoğrafın sanat ortamı için bulunuşu.
Fotoğraf sözcüğü hangi kelimelerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur?
Fotoğraf (Photographe) sözcüğü ışıkla yazı yazmak anlamına gelen eski Yunanca Photos (ışık) ve Graphe (yazı) sözcüklerinden oluşturulmuştur.
İlk görüntü kaydını gerçekleştiren, fotoğrafı bulan kişi kimdir?
Nesnelerin görüntüsünün kalıcı olarak bir yüzey üzerine kaydedilmesi çalışmalarında birçok araştırmacının payı olmakla birlikte, ilk görüntü kaydını gerçekleştiren, diğer deyişle fotoğrafı bulan kişi olarak Fransız Joseph Nicéphore Niépce (1765-1833) tarihte yerini aldı.
Niépce'in taşbaskı tekniği üzerinde çalıştığı iki temel yenilik nelerdir?
Niépce taşbaskı tekniğinde iki temel yenilik üzerinde çalıştı. Birincisi taşın yüzeyine çizim yapmadan desenleri ve resimleri aktarmak; ikincisi ise yüzey olarak taş yerine daha hafif bir malzemeyi kullanmak. O, taşbaskı tekniğinde çoğaltmanın yapıldığı taştan ya da metalden oluşan kalıbın (matris) yüzeyi üzerindeki çizim ya da desenlerin ışık aracılığıyla işlenmesini düşündü. Bunu yapmak için de öncelikle yüzeyin ışığa duyarlı hale getirilmesi gerektiğini biliyordu. Gümüş tuzlarıyla ışığa duyarlı hale getirilmiş yüzeylerle denemeler yaptı. Niépce, taşbaskı için kullanılan taşın yüzeyini gümüş klorürle kapladı, vernikle saydam hale getirilmiş olan gravürü, ışığa duyarlı hâle getirilmiş olan taşın yüzeyine güneş ışığını kullanarak pozladı.
Niépce'in retinas adını verdiği görüntü çeşidi nedir?
Niépce, bilim dünyasındaki bu gelişmeleri izliyor ve kendi çalışmaları için akılcı bir biçimde kullanıyordu. Arap Simyacı İbn Hayyan’dan beri bilinen ışığa duyarlı gümüş tuzları üzerine yapılan çalışmaları, yüzey üzerinde kalıcı görüntü elde etme noktasında birleştirdi. Karanlık kutuyu kullanarak, yüzey üzerine görüntüyü kaydetmeyi başardı. Kaydettiği görüntüdeki resmin fonu siyah ve nesneler fonda ışıklı, yani beyaz olarak belirmiştir. Yani konunun az ışıklı bölümleri koyu olarak, konunun çok ışıklı bölümleri açık ton olarak görülmektedir. Niépce’in penceresinden doğayı resmettiği bu görüntü bulanıktı ve gün ışığında bakıldığında ışığa duyarlı kâğıt karararak yok oluyordu. Çünkü henüz kaydettiği görüntüyü kalıcı kılacak formülü bulamamıştı. Onun retinas adını verdiği bu görüntü kaydı, aslında negatif görüntü’dür (1816).
Niépce'in pozitif görüntü elde etmek için izlediği süreç nasıl gelişmiştir?
Niépce’in elde ettiği bu negatif görüntüde, ışık ve gölgenin doğadaki şekline uygun olarak ortaya çıkması için pozitife dönmesi gerekiyordu ancak bunu gerçekleştirememiştir. O, doğrudan pozitif görüntü elde etmeye yönelmiştir.
Niépce’nin 1822 yılında uyguladığı süreç şöyledir:
• Kurşun ve kalay alaşımlı bir levhayı yahuda bitümü maddesiyle kaplayarak ışığa duyarlı yüzey elde etti. Bu levhayı iki farklı şekilde kullandı.
• Birincisi, gravür ve resim kopyalarken, bu levhanın üzerine, yağ sürülerek saydamlaştırılmış olan gravür ve resimleri koyarak pozladı (1822). Onun bu yaptığı fotoğrafçılıkta kullanılan kontak baskının ilk uygulamasıdır.
• İkinci olarak ışığa duyarlı levhayı karanlık kutuda görüntünün oluştuğu yüzeye koyarak optikle elde ettiği görüntüyü levha üzerine pozladı. Bu pozlama türü de günümüz fotoğraf makinesi ile pozlama tekniğidir.
• Her iki kullanış şeklinde de ışık etkisinde kalan duyarlı yüzey, ışıktan etkilenerek değişiyordu. Işıktan çok etkilenen yerler, yani konunun aydınlık ve beyaz alanları, levha üzerinde beyazlaşıyor ve o şekilde sabit kalıyordu. Konunun daha koyu alanlarında ise ışık etkisi daha az olduğundan, levha üzerinde daha az değişiyor ve karanlık kalıyordu.
• Levha ışıkta yeteri kadar kaldıktan (yani yeterli pozlamadan) sonra duyarlı yüzeyin karanlık olan yerleri (yeterli güneş ışığı almayarak bitüm maddesinin kaldığı yerler) levha üzerinden güçlü bir çözücüyle temizleniyordu.
• Sonuç olarak levha üzerinde ışıktan etkilenmiş alanlar beyazlaşmış olarak, ışıktan etkilenmeyen alanlar ise, duyarkatın eritilmesiyle (temizlenmesiyle) çıplaklaşan levha olarak ortaya çıkıyordu.
Helyografi ne anlama gelmektedir?
Metal levha üzerinde elde edilen bu resim, Niépce tarafından ‘helyografi’ (heliography-güneşle yazmak-) olarak adlandırıldı. (Yunanca’da helio, güneş anlamına gelen sözcüğün ön eki; graphe, yazı ya da çizim anlamına gelen son ektir.)
Dünyanın ilk fotoğrafı olarak kabul edilen Niépce tarafından kaydedilen helyografinin özellikleri nelerdir?
Niépce’nin 1827 yılında kaydettiği bu helyografi dünyanın ilk fotoğrafı olarak kabul edilmektedir. Niépce bu şekilde optik yoluyla yüzey üzerinde yeni bir resmetme tekniğini de bulmuştur. Niépce’nin bu ilk fotoğrafı üzerine birçok araştırma yapılmıştır. Niépce’nin yazışmalarından ve yaptığı çizimlerden yola çıkarak kullandığı fotoğraf makinesinin üzerinde 300 mm. odak uzaklıklı bir optik sistem ve 81 mm. çapında diyafram açıklığı veren bir delik yer almaktadır. Niepce, 25’e 25 santimlik kutusunun 50 santim derinliğine cilalı alaşım levhayı yerleştirdi. Kutunun önüne ışığı yoğunlaştırıp görüntü sağlansın diye dışbükey mercek kullandı.
Niépce’in helyografi levhayla ortaya koyduğu bu ilk fotoğraf, yüzey üzerinde yeni bir resmetme tekniğinin de başlangıcı olmuştur.
Niépce'in 'Pencereden Görünüm' adlı ilk fotoğrafın ardından aynı yıl kaydettiği Sofra adlı fotoğrafı ilkine göre daha başarılı kılan şeyler nelerdir?
Niépce bu ilk fotoğrafın ardından aynı tekniği kullanarak çinko, kalay, cam levhalar üzerine başka ve sonuçları daha iyi olan fotoğraar çekti. 1827’de üzerinde çeşitli nesnelerin yer aldığı bir masanın Sofra adlı helyografını çekti. Sofra, ilk fotoğrafa göre çok daha başarılıdır. Bu fotoğraa, üzerine düzenli bir şekilde örtü serilmiş olan bir masa, duvar önünde görülmektedir. Masanın üstünde şişe, çatal, bıçak, çorba kasesi, fincan tabağı, şarap bardağı ve bir parça ekmek düzenli bir şekilde yerleştirilmiş olarak görülür. Fotoğraaki bütün nesneler, beyazdan siyaha doğru grinin farklı tonlarında resmedilmiştir. Niépce, bu sefer, ilk fotoğrafından farklı olarak, orta tonları, yüksek ışıklı alanları ve atılan gölgeleri yüzey üzerine başarılı bir şekilde kaydetmiştir.
Niépce helyografiyi tanımlarken kullandığı iki temel kullanım yöntemi nelerdir?
Niépce, buluşuyla ilgili bütün detayları yani helyografi sürecini kaleme almıştır. Niépce yazısında helyografiyi tanımlamış ve iki temel kullanım yönteminden söz etmiştir. Birinci yöntem, vernikle saydamlaştırılan gravürleri yahuda bitümüyle kaplı yüzeyin üstüne koyarak üstten ışık verme şeklinde kopyalamaktır. İkincisi ise, karanlık kutunun verdiği görüntüyü, insan gözünün gördüklerini, yani doğadan elde edilen görüntüleri yine yahuda bitümü kaplı yüzey üzerinde siyah ve beyaz olarak gerçek ton değerlerinde pozitif olarak kopyalamaktır.
Luis Jaques Mandé Daguerre’in geliştirdiği 'Panorama' ve 'Diyorama' gösterilerinin özelliği nedir?
Panorama: Yatay perspektifli, ince uzun ve çok geniş açılı resim ve görüntü. 1800’lü yıllarda bu tür
resim ve görüntülerin karartılmış bir mekân içinde yapılan gösterisi.
Diyorama: Işık oyunlarıyla gerçekleştirilen, gerçek ve hareket izlenimi uyandıran panoramik gösteri.
Niepce ve Daguerre’ün ortaklaşa yüzey üzerine optik yoluyla üretilen görüntüyü kaydetmeye yönelik çalışmaları nelerdir?
Niepce ve Daguerre’in ortaklaşa yüzey üzerine optik yoluyla üretilen görüntüyü kaydetmeye yönelik çalışmaları şöyledir:
• İyodun mor renkli bir buhar oluşturduğunu ancak soğuduğu zaman siyaha yakın koyu mor renk kristale döndüğünü dönemin kimyacıları belirlemiştir. Elle tutulabilen bu kristaller, yavaşça ısıtıldığında birçok madde gibi katı halden mor renkli buhar hâline dönüyordu. (Bir maddenin sıvı halde bulunmadan, katı halden buhara dönüşmesine uçunum adı verilir.) Bu yıllarda Fransız kimyacılar arasında iyot maddesi çok moda idi.
• NiÏpce ve Daguerre iyot ile denemeler yaptılar. Her ikisi de gümüş kaplı levhayı pozlamayı biliyordu, hatta kolaylığı nedeniyle de özellikle levha olarak bakırı kullanıyorlardı.
• Onlar ışığa duyarlı madde olarak iyodu denediler, ancak iyot kaplı levhalar yeteri kadar ışığa duyarlı değildi.
• 1830 yılının başında Daguerre, gümüş ve iyot maddelerini birlikte levha üzerine kaplamayı denedi ve başarılı bir sonuç elde etti. Böylece, gümüş ve iyodu birlikte kullanarak ışığa çok daha duyarlı bir yüzey elde etti.
Daguerre’ün çalışmalarının özellikleri nelerdir?
Daguerre’ün çalışmalarının özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkündür:
• Pozlama süresi kısaldı. NiÏpce’in saatler süren pozlama süresini Daguerre, ortamın ışık durumuna göre on dakikanın altlarına düşürdü.
• Görüntü kalitesi mükemmel fotoğraflar elde etti.
• Görüntüleri gümüş-iyot kaplı bakı levhalar üzerine kaydetti
• Gizli görüntüyü ortaya çıkarmada cıva buharını kullandı
• Görüntünün kalıcı olmasını tuz çözeltisi kullanarak sağladı
• Fotoğraflarda en ince detaylar, ışıklı ve karanlık alanlardaki ton değerleri görülüyordu.
• Nesnelerin dokusu, ton değeri ve konturları belirleme açısından fotoğraflarda ortaya çıkan başarılı gerçeklik hemen anlaşılıyordu
• Daguerre 1837 yılında gerçekleştirdiği buluşuna Dagerotip (Daguerreotype) adını verdi.
Dagerotipin yayılmasını sağlayan gelişmeler nelerdir?
1840 yılının sonunda ortaya çıkan üç önemli gelişme dagerotipin yayılmasını sağlamıştır.
• Birincisi, Daguerre’in kullandığı objektiflerden, parlaklık açısından çok daha güçlü objektifler geliştirildi. Günümüzün diyafram değerleriyle ifade edildiğinde, Daguerre’in fotoğraf makinesinde kullandığı f16 ya da f17 diyafram açıklığını, f3.6 değerine taşımışlardır. Böylece, bu objektifler, Daguerre’in ilk kullandığı objektiflerden dört diyafram açıklığı kadar hızlıdır.
• İkincisi, levhaların ışığa duyarlılığı geliştirildi. Gümüş ve iyotla kaplanan levhalar, başka tuzlarla yeniden kaplanarak ışığa duyarlılıkları artırıldı. Pozlama süresi, dört dakika ile yirmi beş dakika arasında olmaya başladı.
• Üçüncü gelişme ise levhaların yaldızlandırılması ve yaldızlandırılmış fotoğrafların elde edilmesidir. Bu teknik gelişme sonucunda, portre stüdyoları Batı dünyasında hızla gelişti.
Talbot’un fotoğraf konusundaki ilk buluşu olan fotojenik çizim süreci nasıl gelişmiştir?
Talbot’un fotoğraf konusundaki ilk buluşu olan fotojenik çizim süreci şöyledir:
1. Yüzey: Taban olarak kullanılacak kâğıdın yüzeyinin pürüzsüz bir yapıda olması gerekir. Kalitesi yüksek kâğıtlar bu iş için uygundur. Kâğıt, sofra tuzu olarak bilinen sodyum klorür eriyiğine sokulur ve kurutulur.
2. Işığa Duyarlı Yüzey: Kâğıdın bir yüzüne gümüş nitrat eriyiği yumuşak bir fırçayla sürülür ve bu işlem eriyiğin sulandırılmasına göre altı-sekiz kez tekrar edilir. Daha sonra, ateş önünde kâğıt kurutulur. Kâğıt yüzey pozlandırma için hazırdır.
3. Pozlama: Duyarlı kâğıt üzerine konulan bir nesne, yaprak, dantel vb. güneş ışığında pozlandırılır. Pozlama işlemi günümüzde kullanılan kontak baskıya benzer. Pozlama süresi gün ışığının durumuna göre on-otuz dakika arasında değişir.
4. Kâğıt Üzerinde Görüntü: Pozlanan kâğıt, duyarlı yüzeyi doğrudan temas edecek şekilde, yavaşça akan suyun altına tutulur. Kâğıt üzerinden süte benzeyen bir tortu akar, birkaç dakika suyun altında tutulduktan sonra kâğıt üzerinde görüntü belirmeye başlar. Böylece, gizli görüntü gerçek görüntüye dönüşür. Kâğıt üzerindeki negatif görüntü mor-mavi tonludur.
5. Sabitleme: Kâğıt üzerindeki gerçek görüntünün kalıcı olması için sıcak tuzlu su ya da sodyum hiposülfitten oluşan sabitleme eriyiği kullanılır. Kâğıt bu eriyik içinde birkaç dakika durur.
6. Yıkama Kurutma: Sabitleme işleminden sonra kâğıt on beş dakika akan su altında yıkanır ve daha sonra bir yere asılarak kurutulur. Fotojenik çizim hazırdır.