aofsorular.com
FİN291U

Çalışma Sermayesi Yönetimi

7. Ünite 29 Soru
S

Brüt çalışma sermayesi ne anlama gelir?

Brüt çalışma sermayesini oluşturan ve bir yıl içinde paraya dönüşebilen para, menkul kıymetler, alacaklar, stoklar, akreditif ve peşin ödenen giderlerdir. Yani, brüt çalışma sermayesi, bir yıl için nakde çevrilebilen dönen varlık kalemlerinden oluşur.

S

Net çalışma sermayesi ne anlama gelir?

Net işletme sermayesi ise dönen varlıklar ile kısa süreli borçlar arasındaki farkı ifade etmektedir. İşletmenin hedeflerine başarılı bir biçimde ulaşmasında, çalışma sermayesi yönetiminin önemli bir rolü vardır. Net Çalışma Sermayesi, dönen varlıklar ile kısa süreli borçlar arasındaki farkı ifade eder.

S

Çalışma sermayesi yönetimi nasıl yapılır?

Çalışma sermayesi yönetimi, günlük operasyonlar ya da daha somut olarak, hammaddeden tamamlanmış ürüne dönüşerek, satıştan doğan alacakların tahsiline kadar ki süreci kapsar. Bu süreç aynı zamanda satış yoluyla işletmeye nakit girişleri sağlar. Nakit fazlalığı olan işletmeler de çalışma sermayesi yönetimine ihtiyaç duyarlar. Zira işletmeye para bağlayan yatırımcılar ya da hissedarlar, kâr beklentisi ile hareket ederler. Çalışma sermayesinin en önemli unsurları ise nakit, menkul kıymetler, alacaklar, borçlar ve stoklardır. Çalışma sermayesini oluşturan kalemlerin yapısı incelendiğinde, işletmenin etkinliği ve finansal gücü hakkında da bilgi alınır. Finans yöneticisinin temel görevlerinden birisi de çalışma sermayesini başarılı bir şekilde yöneterek kârlılığı arttırmaktır. Firma açısından çalışma sermayesi yönetiminin önemini, her şeyden önce dönen varlıklara yapılan yatırımlar belirler.

S

Çalışma sermayesinin finansmanında hangi kaynaklar kullanılmaktadır?

Çalışma sermayesinin finansmanında aşağıdaki kaynaklar kullanılmaktadır:

  • Kasa ve bankadaki rezervler,
  • Kârın nakit tutarı,
  • Satıcı kredileri,
  • Hissedarların yeni sermaye koyması ya da borç vermesi,
  • Banka kredi limitlerinin aşılması ve
  • Uzun süreli kredilerden kısa süreli faaliyetlerin finansmanı
S

Yetersiz çalışma sermayesine rağmen bir işletme satışları arttırılmak istiyorsa, işletme faaliyetlerinden dolayı riski de  artmaktadır. Bu durumda bir işletme hangi uyarı sinyallerini alacaktır?

Yetersiz çalışma sermayesine rağmen satışlar arttırılmak isteniyorsa, işletme faaliyetlerinin riski artmaktadır. Çalışma sermayesinin gerilimi olarak bilinen; daha açık bir ifade ile işletmenin kaldıramayacağı bir yükümlülüğün altına girmesi olarak da nitelendirilen bu gerilim, aşağıdaki uyarı sinyalleri ile belirlenebilir:

  • İşletmenin nakit pozisyonu üzerinde baskı oluşması,
  • Nakit arttırmak amacıyla, müşterilere erken ödeme için yüksek ıskonto uygulanması,
  • Banka kredi limitlerinin aşılması,
  • Başka bankalardan yeni kredi limitlerinin araştırılması,
  • Satıcılara borçların zamanında ödenmemesi,
  • Yeni alım için satıcılara tutarın tamamının nakit ödenmesi,
  • Bankalardan acil kredi talebinde bulunulması.
S

Çalışma sermayesi unsurları ile sabit varlıklar arasında hangi farklılıklar bulunmaktadır?

Çalışma sermayesi unsurları ile sabit varlıklar arasında önemli farklılık bulunmaktadır. Söz konusu farklar:

  1. Çalışma sermayesi unsurları bölünebilir niteliktedir: Duran varlıklar nispeten bölünmezlik (bütünlük) özelliği gösterirken, çalışma sermayesinin unsurları çoğu zaman bölünebilir özelliktedir.
  2. Çalışma sermayesi unsurlarının vadesi bir yıldan kısa ve likittir: Çalışma sermayesini oluşturan kalemler bir yıl içinde paraya dönüşebilir. Bir işletmenin toplam varlıkları içinde dönen varlıkların payı nispeten yüksekse, bu varlıkların likidite özelliğinden dolayı işletme riskini aşırı derecede artırmadan, finansmanında göreli olarak daha fazla dış kaynak kullanabilir.
  3. Çalışma sermayesini oluşturan dönen varlık kalemleri hareketli olup aralarında yakın bir ilişki vardır: Çalışma sermayesini oluşturan kalemler bir faaliyet yılı içinde kısa ve uzun süreli başka bir varlığa dönüşebilir. İşletme bilançosunda yer alan nakit, stoklara dönüştüğünde likit varlıklar azalır. Vadeli satış yapıldığında ise stoklar azalır, nakit pozisyonu tekrar artarken alacaklar azalır.
  4. Çalışma sermayesi kararları kısa sürede revize edilebilir: Çalışma sermayesi ile ilgili kararlar birkaç aylık bir dönemde revize edilebilmesine ve düzeltilebilmesine rağmen, duran varlık yatırımlarında bu esneklik yoktur.
  5. Çalışma sermayesi yatırımlarının işletmenin risk derecesine etkisi nispeten sınırlıdır: Duran varlık yatırımları işletmenin risk derecesini önemli ölçüde değiştirir. Özellikle kaldıraç derecesi olarak bilinen borç/toplam varlık oranının aşırı yükselmesi, durgunluk ya da kriz dönemlerinde işletme iflasına da yol açabilir. Bu anlamdaki dönen varlık riskleri ise daha çok döviz pozisyonundan kaynaklanabilir.
S

Çalışma sermayesine bağlanan fonlar, pazar payına bağlı olarak büyüyen Pazar koşullarında, neye göre  artar?

Çalışma sermayesine bağlanan fonlar, pazar payına bağlı olarak büyüyen Pazar koşullarında, satışlardaki artışa bağlı olarak zamanla artar.

S

Sürekli çalışma sermayesi nedir?

Çalışma sermayesinin süreklilik arz eden bölümü sürekli çalışma sermayesidir.

S

Geçici ya da dalgalanan çalışma sermayesi nedir?

Dalgalanan ve iş hacmine paralel olarak değişen kısmı ise geçici ya da dalgalanan çalışma sermayesi olarak adlandırılır.

S

Bir bilançonun dönen varlıklar kısmında yer alan hangi kalemler, çalışma sermayesinin unsurlarını oluşturur?

Firmaların dönen varlıklara bağladıkları fonların kullanım yerleri, işletmenin özelliklerine göre değişir. Varlıkların türü̈ ve tutarı, belirli bir işletmenin ürettiği mallara, teknik üretim sistemine ve yöneticilerin tercihlerine göre değişir. Çalışma sermayesini oluşturan unsurlar dönen varlık kalemleridir:

  • Nakit (kasa ve bankadaki paralar)
  • Serbest menkul kıymetler (hisse senetleri ve tahviller)
  • Kısa vadeli alacaklar (alacak senetleri, müşteriler)
  • Stoklar ve
  • Diğer dönen varlıklar
S

Nakit yönetimi ne anlama gelir?

Nakit kavramı, para ve vadesiz mevduat anlamında kullanılır. Nakit yönetimi, nakit fazlası ve açıklarına meydan vermeden, işletmede bulundurulması gereken optimum para tutarının belirlenmesini amaçlar ve belli bir dönemdeki ödeme ve tahsilat arasındaki dengeyi zamansal açıdan da kurmaya çalışır. Burada işletmenin kasasında bulundurmak zorunda olduğu ortalama nakit tutarından ziyade ödemelere göre değişen bir para tutarı önem kazanır. Özellikle enflasyonist ortamda bu durum daha da önem kazanmaktadır.

S

İşletmeler, kasada minimum nakit bulundurarak, fonlamayı hangi nedenlerden dolayı daha çok bankalar hesabından yapmalıdırlar?

İşletmeler, kasada minimum nakit bulundurarak, fonlamayı daha çok bankalar hesabından yapmalıdırlar. Bu durum alternatif maliyeti minimum kılarken aynı zamanda nakit bulundurma riskini de azaltır. Ancak bu kasada hiç nakit bulundurulmaması gerektiği anlamına gelmemektedir. İşletmeler farklı nedenlerle kasa ya da bankalar hesabında nakit bulundurmalıdırlar. Keynes, bireyler gibi işletmelerin de üç temel neden ile para bulundurduklarını belirtmiştir;

İşlem nedeni ile, Firmaların günlük normal faaliyetlerinin gerektirdiği gereksinmeleri karşılamak amacıyla, para bulundurmalarını ifade eder.

İhtiyat nedeni ile, işletmelerin beklenmeyen gelişmeler karşısında hazırlıklı olma amacıyla para bulundurmalarıdır.

Spekülasyon nedeni ile, gelecekteki kârlı yatırım fırsatlarından yararlanmak için para bulundurulmasıdır. Nakit burada, diğer nedenlerde olduğundan farklı olarak savunma amacıyla olmayıp, atılımcı bir düşünce ile bulundurulur.

S

Kasada para bulundurulmasını belirleyen faktörler nelerdir?

Kasada para bulundurulmasını belirleyen faktörler şu şekilde özetlenebilir;

  • İşletmenin nakit yönetim politikası,
  • Cari likidite durumu,
  • İşletme yönetiminin likidite ve risk konusundaki tercihleri,
  • Borç ödenim tablosu (borçların vade yapısı),
  • İşletmenin borçlanma yeteneği,
  • Kısa ve uzun dönemdeki tahmini nakit akımları.
S

Bilançonun yapısına bağlı olarak farklı enstrümanlara yatırılan nakdin üç temel profili nasıl belirlenir?

Bilançonun yapısına bağlı olarak farklı enstrümanlara yatırılan nakdin üç temel profili belirlenebilir:

  • Günlük dalgalanan operasyon el likidite,
  • Birkaç gün ile üç ay arasında ihtiyaç duyulmayan kısa sureli nakit ve
  • Üç aydan fazla süre ile ihtiyaç duyulmayan uzun sureli nakit.
S

Merkezi nakit yönetimi nasıl bir yönetimi gerektirir?

Merkezi nakit yönetiminde nakit tek merkezden yönetilir, fonksiyonları lokal birimlere devredilerek veya devredilmeden yönetilebilir. Merkezi nakit yöneticisi likiditeyi bir para birimi ve bir merkezde yönetirken, yerel otoritelerden ve bankacılık sisteminden enformasyon edinir. AB Bölgesi ve Amerika’daki firmalar genellikle bu yönde bir yapı oluştururlar. Çoklu para birimlerinde de nakit yönetimi bir merkezden yapılır. Bu bölgelerdeki firmalar merkezdeki likidite yönetiminin kurallarına bağlı olarak hareket ederler. Nakit yönetimi yetkisi merkezidir, operasyon el harcamalar ve tahsilâtlar ise yerel şirket tarafından yürütülür. Faiz giderlerinin optimizasyonu için bu model en uygun olanıdır. Model ayrıca, yerel işletmelere merkezdeki firma kaynaklarından fon temini imkânı sağlar. Nakit yönetimi tamamen merkezkaç ise her birim ya da şubenin operasyon el olarak belli bir nakit pozisyonuna sahip olması gereklidir. Aşırı merkezkaç uygulamaların ölçek ekonomilerini ve sinerji etkilerini hesaba katmadığı belirtilmelidir.

S

Alacak yönetimi işletmeler için niçin önemlidir?

Yavaş ödemeler işletmelerin faaliyet yapısını olumsuz etkilemekte, özellikle likiditesi zayıf işletmeler bu durumdan daha çok etkilenmektedir. Alacaklar hızlı tahsil edilebildiğinde ise nakit akışı önemli ölçüde artmaktadır. Bu nedenle alacak yönetimi işletmeler için oldukça önemlidir. Alacaklar, bağlanan sermayenin alternatif gelir olanakları nedeniyle işletmenin bir yatırımı olarak değerlendirilmelidir. Alacak hesaplarıyla ilgili temel kural, vadeli satışlarda satış tutarı ve ödeme süresinin belirlenmesidir. Kredili satışların koşulları, firmanın maliyet ve kârlılığını önemli ölçüde etkiler.

S

Esnek bir satış politikası sonucunda hangi maliyetler ortaya çıkar?

Esnek bir satış politikası sonucu aşağıdaki maliyetlerin ortaya çıkması mümkündür:

  1. Esnek bir kredi politikası sonucu satışlar daha geniş bir müşteri grubuna yayıldığında, yeni müşterilerin analizi nedeniyle maliyetler artacağı gibi, tahsilat giderleri ve tahsil edilemeyen alacakların maliyeti de artabilmektedir.
  2. Alacakların herhangi bir kaynaktan finanse edilmesi gerekir. Firmanın alacaklarını yeni yabancı kaynaklarla finanse etmesi durumunda ödenen ek faizler nedeniyle maliyetler artar.
  3. Firma artan alacakları kendi öz sermayesi ile finanse ederse, bu kez öz sermayenin yeterince kârlı kullanılmaması nedeniyle alternatif maliyetler artar, bu da hisse senetlerinin fiyatına yansır.
S

Bir alacak yönetiminde hangi    noktalara özen gösterilmelidir?

Alacak tahsili işletmenin öncelikli konusu olmalıdır,

  • Alacak tahsili ile ilgili işletmenin kesin bir politikası olmalıdır,
  • Alacak tahsil politikası işletme çalışanları, müşteriler ve satıcılar tarafından bilinmelidir,
  • Yeni vadeli alım talebinde bulunan özellikle büyük müşterilere karşı profesyonel davranılmalıdır,
  • Vadeli satış kararı vermeden önce müşteriler analiz edilmelidir. Bu amaçla, Ticaret Sanayi Odaları, müşterinin rakipleri, bankalardan, derecelendirme kuruluşlarından ve Merkez Bankasının risk santralizasyonu merkezinden bilgi edinilebilir.
  • Her müşteri için kredi limiti tahsis edilmeli, limitleri sürekli gözden geçirilmeli özellikle sektörü̈ etkileyen olumsuz gelişmelerin belirmesi halinde daha dikkatli davranılmalıdır,
  • Büyük müşteriler yakından takip edilmelidir,
  • Satış yapıldığında derhal fatura düzenlenmelidir,
  • Gecikmiş ödemelere vade farkı yüksek tutulmalıdır,
  • Alacaklar yaşlandırılarak eskiler tahsil edilmeden bu gruba yeni satış yapılmamalıdır.
S

Bir işletme kredili satış kararı vermeden önce hangi  faktörler özenle değerlendirilmelidir?

Kredili satış kararı vermeden önce aşağıdaki faktörler özenle değerlendirilmelidir:

  • Kredi değerliliği,
  • Kredi standartları,
  • Tahsil politikası,
  • Kredili satış tutarı,
  • Kredi vadesi,
  • Erken ödemelerde ıskontodan yararlandırma,
  • Alacakların tahsil ve firmaya kazandırma çabaları.
S

Alacaklar içinde eski aylara ya da yıllara ait alacakların artması, işletmenin tahsil yeteneğinin azaldığını göstermektedir. Bu durumda borçlular analiz edilerek, ödeme yapılmamasının neden kaynaklandığını belirlemek gerekmektedir. Bu durumda hangi noktalara dikkat edilmesi gerekecektir?

Bu durumda aşağıdaki noktalara dikkat edilmesi finans yöneticisine yardımcı olacaktır:

  • Zayıf kredi kararı,
  • Tahsil sürecinin etkin olmaması,
  • Kredi koşullarının gereğinden fazla esnek olması,
  • Geç fatura çıkarılması ve satışların kaydının gecikmesi,
  • Hatalı fatura düzenlenmesi,
  • Müşteri memnuniyetsizliği.
S

Bir işletme nakilde ihtiyacı olması nedeniyle elindeki tahsilâtın hızlandırılmasını istemektedir. Bu durumda ne yapması gerekir?

Tahsilâtın hızlandırılmasına yardımcı olmak için,

  • Geç ödemeler ile ilgili uygun prosedürlerin geliştirilmesi,
  • Geç ödemelerin peşine düşülmesi,
  • Tahsilâtın amaç haline getirilmesi,
  • İşletme çabalarının sonuç vermemesi halinde dışsal destek aranması,
  • Alacaklar işletmenin varlıklarıdır. Bu nedenle tahsilât çabalarından mahcubiyet duyulmaması, görüşmelerde somut ödeme belirtileri olmadan, ödenecek arasına dâhil edilmemesi
  • 177 pazar koşullarında anlaşma şartlarında değişikliğe gidilmesi ve
  • Alacakların gerektiğinde factoringe devredilmesi.
S

Bir işletme, hangi noktalara dikkat edilerek borç yönetiminin işletmenin likiditesini olumsuz etkilemesi engelleyebilir?

Satıcılar hesabı etkin nakit yönetiminin en önemli unsurudur. Bu yüzden hesap özenle yönetilerek işletmenin nakit pozisyonu arttırılmalıdır. Her satın almanın belirli bölümü nakit gerektirir. Bu da işletmenin nakit akımını etkileyebilir. Aşağıdaki noktalara dikkat edilerek borç yönetiminin işletmenin likiditesini olumsuz etkilemesi engellenebilir:

  • Satın alma ile ilgili yetkililer,
  • Büyük satın almalarda miktar ıskontosu,
  • Satın almanın maliyeti,
  • Stok taşımanın maliyeti,
  • Alternatif satıcıların satış koşulları,
  • Satıcıların kârlılık politikası,
  • Satıcı maliyetlerdeki değişimin faturaya yansıtıp yansıtmadığı,
  • Hammadde tesliminde satıcının dakikliği,
  • Satın almanın hangi periyotlarla yapıldığı (just- in- time gibi).
S

Bir finans yöneticisi, işletme açısından optimum olması gereken  stok miktarını nasıl belirlemelidir?

Finans yöneticisi, işletme açısından optimum stok miktarını belirlerken, firmanın pazar değerinin maksimum kılınması ilkesinden hareket etmektedir. Stok yönetiminde yöneticilerin sürekli üzerinde durması gereken temel noktalar şu şekilde sıralanabilir:

  • Uygun bir stok düzeyinin sürdürülmesi,
  • Miktar ve değer analizinin yapılması,
  • Uygun sipariş politikalarının uygulanması,
  • Hammadde, yarı mamul ve tamamlanmış ürün stoklarının detaylı analizi,
  • Fire ve bozulmaların kontrolü̈ ve önlenmesi.

İşletmeler etkin bir stok yönetimi ile diğer bir ifadeyle stok tahmini ile satış ve pazarlama çabalarını birleştirerek, merkezi bir stok politikası sayesinde stoklara bağlı paranın maliyetini azaltabilirler.

S

Stok bulundurma maliyetinin optimum kılınması açısından stok bulundurmama maliyeti ile taşıma maliyetleri arasında bir dengenin oluşturulması gerekmektedir. Optimal stok düzeyi hangi faktörlere paralel olarak değişir?

Stok bulundurma maliyetinin optimum kılınması açısından stok bulundurmama maliyeti ile taşıma maliyetleri arasında bir dengenin oluşturulması gerekmektedir. Firmada yeterli stok bulunmaması durumunda zarar ve fırsat maliyetleri gibi olumsuzluklar ortaya çıkmaktadır. Hammadde stok yetersizliği, satıcıların malı geç sevk etmelerinden ya da hammaddenin aşırı fiyat artışından kaynaklanmaktadır. Buna karşı tamamlanmış mal stoklarındaki yetersizlik, hammaddede yetersizliğinden kaynaklanabileceği gibi işletme içi koşullardan ve finansman olanaklarından da kaynaklanabilir. Stok yetersizliği, işletmenin potansiyel satış gelirini düşürmenin yanında, firma imajının olumsuz etkilenmesine de yol açmaktadır. Stok bulundurmama maliyetinin hesaplanması oldukça zordur. Optimal stok düzeyi aşağıdaki faktörlere paralel olarak değişir:

  • Katkı payının azalması ya da üretim verimsizliği,
  • Kullanım ya da satış oranlarının belirsizliği,
  • Teslim sürelerinin belirsizliği.
S

Çalışma sermayesinin düzeyini belirleyen faktörler nelerdir?

Çalışma sermayesi yönetimi firmanın tam kapasitede çalışabilmesi, üretimin kesintisiz olarak devam edebilmesi, iş hacmini genişletebilmesi, faaliyet riskini azaltması, kredi değerliliğini artırması, iflas riskini azaltması ve faaliyetlerini kârlı ve verimli bir şekilde yürütebilmesi için gereklidir. Çalışma sermayesinin düzeyini belirleyen faktörler aşağıda özetlenmektedir:

  • İşletmenin niteliği, faaliyette bulunduğu sektör,
  • Üretim süresi veya satılacak malların tedarik süresi,
  • Satılacak malların birim maliyeti,
  • İşletmenin satış hacmi,
  • Satın alma ve satış koşulları,
  • Stok devir hızı, alacak devir hızı,
  • Dönen varlıkların değer kaybetme olasılığı,
  • Konjonktürel hareketler,
  • Satışların belirli ay veya mevsimlerde yoğunlaşması ya da yıla düzenli dağılması,
  • Örgütsel yapı ve üretim teknolojisi.
S

Çalışma sermayesi politikaları nelerdir?

Çalışma sermayesi politikaları;

Atak Çalışma Sermayesi Politikası: Dönen varlıklara daha az yatırım yapılarak, likiditenin düşük tutulması ve risk düzeyinin artırılarak dönen varlık yapısının oluşturulmasıdır.

İhtiyatlı Çalışma Sermayesi Politikası: Dönen varlıklara daha fazla yatırım yapılarak, likiditenin yüksek tutulması ve risk düzeyinin düşürülerek varlık yapısının oluşturulmasıdır.

Normal Çalışma Sermayesi Politikası: Bu iki yaklaşımın ortasında, “optimum” düzeyi hedefleyen politikadır.

S

Çalışma sermayesi yönetiminde atak bir politikanın izlenmesi durumunda kısa vadeli borçlar yüksek oranda kullanılırken ihtiyatlı bir politika izlendiğinde uzun vadeli borçlanma tercih edilir. Kısa ve uzun vadeli borçlanma ile ilgili hangi farklılıklar vardır?

  1. Uzun vadeli borçlara oranla kısa vadeli borçlanmak daha hızlı ve kolay gerçekleştirilir. Bankaların kredi kapasitesi sınırlı olduğu için daha detaylı araştırma ve değerlendirme yaparlar. Ayrıca uzun vadeli borçlanabilmek için işletme sermayesi yönetiminden ziyade geliştirilen projeler önem kazanır. 
  2. Konjonktürsel nedenlerle sermaye ihtiyacı ortaya çıktığında uzun vadeli borçlanma tercih edilmez. 
  3. Uzun vadeli borçların maliyeti kısa vadelilere göre daha yüksektir. Ayrıca borçların vadesinden önce geri ödenmesi de kolay değildir. Nihayet uzun vadeli borçlanma katı şartlara tabidir. İşletmenin esnekliğini olumsuz etkileyebilir.
  4. Gelişmekte olan ülkelerde uzun vadeli kredi olarak kullanılabilir fonlar yetersiz olduğundan bu krediler daha çok büyük ölçekli firmalara ve kârlılığı yüksek olan projelere kullandırılır.
S

İşletme faaliyetlerinin niteliğine, ölçeğine ve kullanılan finansal tekniklere göre değişmekle birlikte sermaye ihtiyacını belirleyen faktörler nasıl sıralanabilir?

İşletme faaliyetlerinin niteliğine, ölçeğine ve kullanılan finansal tekniklere göre değişmekle birlikte sermaye ihtiyacını belirleyen faktörler aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Ortalama stoklar,
  • Yıllık satışlar,
  • Yıllık genel giderler,
  • Brüt ve net kâr marjı,
  • Satıcılara ödeme süresi,
  • Müşterilere sunulan ödeme süresi,
  • Mevsimsel ve konjoktürel değişmeler.
S

Bir işletme kısa vadeli borçlar ile uzun vadeli borçlardan nasıl etkilenir?

Kısa süreli borçlarla uzun süreli fonlama, işletmelerde likidite açısından yüksek risk taşır. Bir işletme mevsimlik ya da geçici bir mal almak istediğinde bunu kısa süreli borçlarla finanse eder. Kısa süreli borç işletmeye esneklik sağlar. Diğer taraftan firmanın devamlı nitelikteki varlıklarının öz sermaye ve uzun süreli borçlarla finanse edilmesi gerekir. İşletme sermayesi yönetimi, risk ve kârlılık arasında uygun bir dengenin kurulmasını gerektirir. Çalışma sermayesinin atıl kalması kârlılığın azalmasına yol açarken, işletme sermayesi açığı da işletmenin borçlarını ödeyememe riskini ortaya çıkarır. Normal pazar şartlarında, dönen varlıkların sağladığı kazanç, duran varlıklara oranla düşüktür.