Günümüzde Etiğin Belli Başlı Teorik ve Pratik Sorunları
Etik nedir?
Etikte teorik ve pratik sorunlardan söz edilebilir. Belki etiğin sorunları bu iki kümede toplanabilir ama etiğin “teorik” ya da “pratik” gibi sıfatlarla nitelendirilmesi uygun olmaz. Bir felsefe disiplini olarak etik, bilgi ortaya koymaya çalıştığı için, kuşkusuz teorik bir etkinliktir ama nesne edindiği şey eylemdir, kişidir, yapılıp edilenlerdir, yani nesnesi “pratik” bir etkinliktir.
İnsanmerkezcilik kavramı nedir?
İnsanmerkezcilik veya antroposentrizm, insanın dünyanın merkezinde görülmesi, diğer herşeyin insan için “yaratıldığı” (varolduğu), bu nedenle de yalnızca insanın değerli bir varlık olduğu, yalnız insan eylemlerinin etik bir değere sahip olabileceği düşüncesidir.
Canlımerkezcilik nedir?
Bütün canlıların merkezde olduğu, aslında merkez diye adlandırılabilecek bir yerin olmadığı, tüm canlıların değerli olduğu, bu nedenle tüm canlılara etik bakışla yaklaşılması gerektiği düşüncesidir.
Teknoloji ve etik arasındaki ilişki nedir?
Teknolojinin sağladığı yapma olanaklarının genişlemesi, insanın teknolojiyle doğaya daha fazla müdahale edebilir hâle gelmesi ve doğayı değiştirmesi, teknolojiye ilişkin kaygıları da arttırmıştır. Bilim ve teknoloji; insanın doğa üzerindeki egemenliğini artmasına yol açmış fakat bunun sonucunda teknolojik ilerlemeyle gelen ürünler, yeryüzünde hem insanların hem de diğer canlıların yaşamını tehdit eder hale gelmiştir. Nükleer facialar, çevre kirlenmesi artmış, karbondioksit yoğunlaşması küresel iklim değişikliğine yol açmıştır. Özellikle seri üretimi, kârlılığı hedefleyen mühendisçe tutum, enstrümental rasyonalite, doğa ve insan üzerinde kontrol ve tahakküm, doğal sürece müdahale fikri, bürokrasi ve uzmanlık özellikleriyle karşımıza çıkan “büyük ölçekli teknoloji” doğal süreçleri altüst edebilecek bir güce ulaşmıştır.
Yoksulluk ve açlığı etik bağlamda değerlendiriniz.
Yoksulluk ve açlık nasıl önlenebilir ya da en aza indirilebilir?” sorusu tartışmalarda ana soru olunca, tartışmanın ekonomi merkezli olması kaçınılmaz olmuştur. Ama bir de yoksulluk ve açlıktan etkilenen ve insanca yaşam standartlarının altında yaşamak zorunda kalan kişiler vardır. Beslenme hakları, dolayısıyla en temel hakları olan yaşama hakları korunamayan çok sayıda insan vardır. Yoksulluk ve açlık birer olgudur.
Açlık ve yoksulluğun etik sorun olarak ele alınması durumunda ne gibi sorular sorulabilir?
Eğer etik sorumluluğu duygudaşlık gibi öznel bir temele dayandırmayacaksak neye dayandırabiliriz? Yoksullara, açlık çekenlere karşı etik bir sorumluluğumuz var mıdır gerçekten? Bu soru bizi dünyanın gelir dağılımındaki adaletsizliğin sonucu ortaya çıkan durumu etik açıdan sorgulamaya götürmektedir. Yoksul ve zengin arasındaki uçurum kaçınılmaz mıdır? Uçurumu kapatmak gibi bir etik sorumluluğumuz, özellikle dünyayı yönetenlerin etik sorumluluğu yok mudur? Yoksullara yardım etmek gerekir mi, yoksa yardım onları başkalarına daha bağımlı ve muhtaç mı kılar?
Cankurtaran sandalı etikten kast edilen nedir?
Sandalın taşıma kapasitesinin sınırlılığı nedeniyle, Hardin cankurtaran sandalına hiç kimsenin alınmaması seçeneğini savunur. Bu en güvenli yoldur. 10 kişinin daha sandala alınması güvenlik payını yok edeceği için, sandaldakilerin yaşamını da tehlikeye atacaktır. Sandaldakiler ancak bu koşulda hayatta kalabilirler. Bunun hümanistlerin hoşuna giden bir seçenek olmadığının farkındadır. Bu iyi insanlara Hardin, sandaldan inip gelenlere yer vermesini önerir. Böyle yapılması durumunda vicdan azabı çeken “iyiler” inecek, yerlerine vicdan azabı çekmeyen insanlar gelecektir. Sonuçta yer değiştirme halinde de “sandalın etiği” değişmeyecektir.
Cankurtaran sandalı etiğine eleştirilerden Peter Singer'ın görüşü nedir?
Singer’ın, kendini feda etmeksizin bir şeyler yapabilecekken oturup seyretmenin de cinayet işlemekle eşdeğer olduğunu, aralarındaki farkın birisinin aktif, diğerinin pasif bir biçimde yapılması olduğu yargısı çok sert gelebilir. Singer de bunu ifade eder. Dünyada yaklaşık 400 milyon insanın bedenlerinin ihtiyacı olan besinlere ulaşamadığı, beş yaşın altındaki 14 milyon çocuğun her yıl kötü beslenme ve enfeksiyonlar nedeniyle öldüğü ; öte yandan lüks tüketim için büyük paraların harcandığı bir dünyada, bu durumun “cinayet” dışında bir sözcükle anlatımının zor olduğunu ifade eder. Bu nedenle, açlık ve yoksullukla boğuşan geniş kitleleri görmemezlikten gelmek, yavaş yavaş ölmelerini beklemek de cinayete ortak olmaktır.
Kadına karşı ayrımcılık nedir?
Olgusal olarak kadın cinsinin, erkek cinsine göre hep daha aşağı ve değersiz görüldüğü; böyle görmenin toplumsal varoluşun çeşitli düzlemlerinde yansımalarının olduğu hepimizce bilinmektedir. İnsanlık tarihi bu uygulamanın örnekleriyle doludur. Kadına yönelik ayırımcılığı -aslında bir bakıma her tür ayrımcılığı- olgusal olarak sürekli tetikleyen, bunun da temelinde varoluşsal bakımdan ona kaynaklık eden şeyin eril olan ya da eril varoluş olduğu, bu nedenle bugünkü dünyayı eril dünya olarak adlandırmanın mümkün olduğu söylenmektedir.
Etik teorilerin teorik sorunları nelerdir?
Teorik sorunlarla kastedilen; genellikle etiğin bilgi olmasıyla, etikte sınamanın yeriyle, etikte nesnellik ve öznellikle ilgili sorunlardır. Bunlar bir anlamda etiğin temellerine ilişkin bilgisel sorunlardır.
Etikte nesnellik sorunları nelerdir?
Etikte nesnellik sorunu felsefenin kendisi kadar eski bir sorundur. Antikçağda şüpheci (skeptik) filozoflar ahlaklılığın uylaşımlardan ibaret olduğunu söylüyorlardı. Herodotos farklı kültürlerin ahlaksal kanılarını inceledikten sonra, şu açıklamada bulunur: “Gelenek her şeyin kralıdır”, bunun ötesinde bir düşüncesi olanın da naif olacağını söyler. Platon’un Devlet adlı yapıtında Sofist Thrasymakhos, doğru ve yanlışın, güçlülerin zayıfları egemenlik altına almak için kullandıkları araçlar olduğunu iddia eder.
Etik görecelik nedir?
Etik görecelik, ahlaksal kuralların olduğuna değil, bunların kişi ve kültürlerden bağımsız olarak varolduğuna karşı çıkarken; etik görecelikten daha katı olan etik şüphecilik hiçbir geçerli etik kuralın olamayacağını iddia eder.
Etikte akıl*duygu ikilemi konusunda kısaca bilgi veriniz.
Etik, Kant’ın dediği gibi, aklın -saf aklın- yasa koyabildiği, düzenleyebildiği bir
alan ise, etiğin merkezinde akıl olacaktır. Ama Hume’un dediği gibi, etik sorunlar
akıl yürütme konusu değilse, akıl hiçbir zaman istemenin herhangi bir eylemi için
bir motif oluşturamıyorsa ve istemenin idare edilmesinde hiçbir zaman tutkuya
direnemiyorsa (Hume 2001: 265), etiğin merkezine akıl yerine duygular-tutkular
vb. yerleşecektir. İşte bu konu, temelde “İnsanları etik eylemlerde bulunmaya götüren akıl mıdır, duygu mudur?” sorusu çerçevesinde tartışılmıştır. Bu soruya ise,
etik tarihinde, etik sorunları ilk defa felsefi düzeyde ve sistematik bir şekilde tartışan Platon’dan günümüze kadar birbirinden oldukça farklı cevaplar verilmiştir.
Hans Jonas kendisine kadar olan tüm etik görüşlerinin kimi kabullere, aksiyomlara
dayandığını, bu kabullerin hiç tartışılmadığını düşünür. Bu kabuller nelerdir?
(1) İnsan ve diğer şeylerin doğasının belirlediği insanın durumu, ana çizgileriyle hep aynı kalmıştır. (2) Bu temelden hareketle insan için iyi olanın ne olduğunun kolay ve açık-seçik biçimde saptanabilir. (3) İnsanın eylemlerinin etkilerinin nereye kadar uzanabileceği ve buna bağlı olarak da insanın sorumluluğunun sınırları kesin bir biçimde belirlenmiştir.
Karl-Otto Apel'in etik anlayışı nedir?
Apel de, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin insan eylemlerinin yapısında ve bununla birlikte sonuçlarında yol açtığı değişikliklerin, bizi yeni etik sorunlarla karşı karşıya bıraktığını söyler. Ona göre, “bilimin taşıdığı teknolojik potansiyel, insanın yapıp etmelerinin eriminin uzamasına ve bununla birlikte risklerin çok büyümesine yol açmıştır.
Z. Bauman'a göre etik nedir?
(1) Müphemlik yüzyüze insan ilişkilerinin “ilk sahnesinin” merkezinde yer alır. Müphem olmayan bir ahlak varoluşsal olarak imkânsızdır. Tutarlı hiçbir etik kod ahlakın esas itibarıyla müphem olan durumuna uygun düşmez. (2) Ahlak fenomenleri doğaları gereği gayri-rasyoneldirler. (3) Ahlak ıslah olmaz bir biçimde aporetiktir. Müphem olmayan bir biçimde iyi olan pek az seçenek vardır. (4) Ahlak evrenselleştirilemez. (5) “Rasyonel düzen” açısından ahlak irrasyoneldir ve öyle kalacaktır. (6) Ahlaksal sorumluluğun -ötekinin yanında olabilmek için öteki için olmak- toplumun bir ürünü değil, bir başlangıç noktası olduğu varsayılmalıdır.
Etiğin pratikte ele alındığı farklı konular nelerdir?
Ötanazi, gebeliğin sonlandırılması gibi daha eski bir geçmişi olan, klonlama, genetik müdahale gibi, “siberetik” veya “internet etiği”nin konuları gibi bilim ve teknolojinin çeşitli alanlarda kullanımıyla ortaya çıkmış sorunlar olan pek çok sorun, bugün etiğin ilgi alanına girmekte, bunlar üzerine etik çalışmalar yapılmaktadır. Yine hayvan hakları, cinsel tercihler, savaş ve terör ile ırk ve etnisite gibi konular pratik etik denen etiğin üzerinde çalıştığı konulardır.. ...
Ahlaksal gerçekçilik nedir?
Ahlaksal gerçekçilik, fiziksel olgular gibi ahlaksal olguların da olduğunu, “iyi”, “adil” vb. ahlaksal yüklemlerin dünyadaki şeylere karşılık geldiğini ileri süren görüştür.
Postmodernizmin etiğe bakışı nasıldır?
Bauman modern dediği etiğin hedeflerine karşı çıkmaktadır. Modernizm dünyanın özünde düzenli bir yapıya sahip olduğu kabulü üzerine kurulmuştur. Bu kabulden hareketle de modernizm “muğlaklığın”, “kaos”un olmadığı bir toplum yaratmaya girişmiş; bunun için de “premodern” dediği stratejileri bir yana bırakmıştır.
Hardin'in yoksullara bakış açısı nasıldır?
Hardin yoksullara, yoksul ülkelere, göçmenlere yardım edilmemesi gerektiğini savunur. Yardım yapılacaksa, göçmen alınacaksa da bu belli koşullara bağlanmalıdır. Siyasi mülteciler, bilimsel ve teknik alanda başarılı olanlar ve çok zor durumda olanlar dışında ülkeye alınmamalıdır. Onları içeri almak kendi “sandalımızı” tehlikeye atmaktır çünkü.