aofsorular.com
FEL102U

18. ve 19. Yüzyıllarda Etik

4. Ünite 23 Soru
S

18. yüzyıl, felsefe tarihinde nasıl adlandırılır?

18. yüzyıl, felsefe tarihinde “aydınlanma dönemi” veya “felsefe yüzyılı” diye de adlandırılan bir dönemdir. Bunun nedeni 18. yüzyılda ilkin İngiltere’de başlayıp daha sonra Fransa’da ve ardından da Almanya’da görülen düşünce hareketidir.

S

Aydınlanma dönemi hangi zamanı ifade etmektedir?

Aydınlanma dönemi tarihsel bakımdan 18. yüzyılı ifade etmekle birlikte, bu dönem Rönesans'a kadar geri götürülebilir. Nitekim Francis Bacon (1561-1626), ele aldığı diğer felsefe sorunlarının yanında etik sorunlara da değinmiş, etik sorunların dinden bağımsız şekilde ele alınması yönünde adım atmıştır.

S

Etik konuları dinden ayıran düşünür kimdir?

Etik konuları dinden ayırarak, insanla ilgili “iyi”nin araştırılmasının doğru olduğunu düşünen Bacon, “iyi” kavramını yararlı kavramı ile birlikte ele almıştır.

S

İnsan dünyasının siyasetle ilgili sorunlarına öncelik veren filozof kimdir?

İnsan dünyasının siyasetle ilgili sorunlarına öncelik veren Thomas Hobbes’un (1588-1679) etik sorunlara ilgisi dolaylı şekildedir. Onun etik sorunlara bakış şeklini belirleyen şey, “doğal insan” düşüncesine dayalı insan anlayışıdır.

S

"İnsanda bulunan etik duyarlığın temeli nedir?" sorusunu hangi filozoflar açıklamaya çalışmıştır?

İnsanda bulunan etik duyarlığın temeli nedir? Francis Hutcheson ve Shaftesbury, bunun temelinde bir duygunun bulunduğunu düşünmüşlerdir. İnsanın etik boyutunun ya da etik varlık olduğunun ifadesi olan bu duygu (moral sense), insanı iyiye, güzele ve doğruya yöneltir. Yine insanları dürüstlüğe, yardımseverliğe yönelten, ödev bilinci, kişisel sorumluluk, insan sevgisi kazandırabilen, etik sorunlara duyarlı yapan, ‘iyi’yi ‘kötü’den ayırt edebilmeyi sağlayan şey, insanda doğal olarak bulunan işte bu duygudur.

S

Shaftesbury “iyi ve kötü” ile ilgili duyguyu nasıl açıklamıştır?

İnsanda doğal olarak etik duyarlık bulunduğunu düşünen Shaftesbury, “iyi ve kötü”yle ilgili duygunun da bu doğal yapıdan gelen “ahlak duy(g)usu”ndan doğduğu görüşündedir. Shaftesbury bu duy(g)unun, insandaki beş duyunun yanında altıncı bir duyu gibi iş gördüğünü düşünür.

S

Özgecilik nedir?

Özgecilik (Diğerkâmlık, İng. Altruism, Fr. Altruisme, Alm. Altruismus,) kişilerin eylemlerinde hiçbir çıkar beklemeksizin başkalarını gözeterek eylemde bulunmalarını benimseyen anlayıştır.

S

Shaftesbury, bencil içgüdüler ile özgeci içgüdüler arasındaki ilişkiyi nasıl açıklar?

Shaftesbury’nin bencil içgüdüler ile özgeci içgüdüler arasında kesin bir ayrım yapması, etik duyarlığı sağlayan duy(g)uyu (moral sense) eylemlerin değerlendirilmesinde bir ölçüt olarak ele alması ve bir kişi için iyi olan ile herkes için iyi olan arasında bulduğu uyum, kendisinden sonra gelen filozofları önemli oranda etkilemiştir.

S

Hume, ahlak yargılarını nasıl açıklamaktadır?

Hume’a göre akıl, davranışların yönlendirilmesinde ve “iyi” olanla “kötü” olanın ayırt edilmesinde yeterli değildir. Ona göre ahlak yargıları, “akıl yargıları olamazlar, çünkü akıl bizi asla eyleme sevk edemez, oysaki moral yargıların kullanımının bütün hedefi ve amacı, eylemlerimize rehberlik etmektir”.

S

Hume’a göre akıl ve duygular arasındaki ilişki nasıldır?

Hume, aklı ve duyguları birbirinden kesin olarak ayırır ve Hutcheson’la aynı fikirde olduğunu belirtir: “Doğru ile yanlışı ayırt etmemizi sağlayan yeti ile erdem ve kötülüğü ayırt etmemizi sağlayan yeti, uzun zaman birbirine karıştırılmış ve tüm ahlakın, düşünme gücü olan her zihne nicelik ve sayı hakkındaki önermeler gibi değişmez gelen, ebedî ve bozulmaz ilişkiler üzerine kurulu olduğu sanılmıştır.

S

Vicdan, Hume için ne anlama gelmektedir?

Bir grup üyesi olarak kişinin, benimsemiş olması gerektiğini düşündüğü, doğallıklarına inandığı belirli genel değer yargılarından ve bunların temelindeki kural ve ilkelerden kendini sorumlu duyması anlamına gelen vicdan denen bilinç olgusu, kişinin kendini değerlendirmede esas aldığı topluluğun temelindeki ahlaki kabuller, insana ilişkin felsefi bilgiye dayanmıyor ve insanın değerini korumuyorsa, “kişinin vicdanına göre hareket etmesi”, “vicdanının sesine kulak vermesi” istemi, oldukça “tehlikeli” bir istem olarak değerlendirilebilir.

S

Hume’un erdemleri kaça ayrılır?

Hume, erdemleri dörde ayırır: 1) Toplumsal erdemler: İyilikseverlik ve adalet, 2) Kendimize yararlı olan özellikler olan erdemler, 3) Bize doğrudan doğruya hoş gelen özellikler olan erdemler, 4) Başkalarına doğrudan doğruya hoş gelen özellikler olan erdemler. Bunlar arasında asıl erdem ya da tam erdem olma özelliğinin toplumsal erdemlerde bulunduğunu düşünür. İnsanın, “ahlaksal” karaktere sahip olabilmesi ve toplumsal erdemlerle hareket edebilmesi için ihtiyacı olan ise, insanı sadece kendine yararlı olanı bulmaya çalışmaktan kurtaran, başkalarının yararına ve iyiliğine uygun olanı bulmaya yönelten “sempati” (συμπάθεια, duygudaşlık)'dir.

S

Hume, haz ve acı duygularını anlatırken kimden etkilenmiştir?

Hume da Shaftesbury ve Hutcheson gibi, haz ve acının bizi eyleme geçiren başlıca duygular olduğunu kabul eder. Ancak insanın, kendisinin dışına çıkarak başkalarının haz ve acılarını da duymasını sağlayacak bir ilke olarak sempati kavramından söz eder. Ona göre sempati, insanın yapısında doğal olarak bulunan çok güçlü bir duygudur. Bu duygu, genel olarak nesnelerle ilgili yargılarımız bakımından olduğu kadar, “ahlak” konusunda yargıda bulunurken de önemli büyük bir etkiye sahiptir. Kişinin “toplumun” iyiliğini, kendi isteklerinin önüne koymasının, hatta kendi çıkarına uymasa bile “toplumun” iyiliğine uygun olan durumları kabul etmesinin ve böylece gerektiğinde kendi çıkarına karşı koyabilmesinin nedeni, işte doğal olarak sahip olduğu bu sempati duygusudur.

S

Antinomi nedir?

Antinomi, teorik aklın kendi yapısından dolayı düştüğü bir durumdur.

S

Kant’a göre özgürlük nedir?

Kant’a göre özgürlük her şeyden önce bir “düşünce”dir. Bu ne demektir, peki? Bu, “özgürlük nedir?” sorusuna verilen bir yanıt olma bakımından, özgürlüğün ilkin ve özünde yalnızca bir “fikir, yani “saf aklın” düşündüğü bir “düşünce”, Kant’ın deyişiyle bir “ide” olması demektir.

S

Kant, Saf Aklın Eleştirisi’nde özgürlük antinomisini nasıl açıklamıştır?

Kant, Saf Aklın Eleştirisi’nde dört antinomi üzerinde durur. Özgürlük bu antinomilerden biridir. Özgürlük antinomisinin tezine göre, her şeyin doğa nedenselliğine uygun şekilde olup bittiği kabul edilirse, dünyada olan biten her şeyi açıklamak mümkün değildir, dolayısıyla özgürlükten gelen bir nedenselliği de kabul etmek gerekir. Antinominin antitezine göre ise, özgürlük yoktur, her şey doğa yasalarına uygun olup biter.

S

Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesinde de Kant, ahlak yasasını hangi buyruklarla dile getirmiştir?

Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi’nde de Kant, bu ahlak yasasını üç buyruk şeklinde dile getirir ve bunlara “kesin buyruk”, “ödev buyruğu” ve “pratik buyruk” adını verir.

S

Kant, “kesin buyruk”ta nelerden söz etmektedir?

“Kesin buyruk” şöyle der: “Ancak aynı zamanda genel bir yasa olmasını isteyebileceğin maksime göre eylemde bulun”. Ödevin istisnasızlığının vurgulandığı “ödev buyruğu” da şöyle der: “Eyleminin maksimi sanki senin istemenle genel bir doğa yasası olacakmış gibi eylemde bulun”. İnsan olmanın koşulsuz değerine vurgu yapan “pratik buyruk” ise şöyle dile getirilmiştir: “Her defasında insanlığa, kendi kişinde olduğu kadar başka herkesin kişisinde de, sırf araç olarak değil, aynı zamanda amaç olarak davranacak biçimde eylemde bulun”.

S

Etik alanında J. S. Mill hangi akımı benimsemiştir?

Etik alanında J. S. Mill, J. Bentham’ın (1748-1832) temellerini attığı faydacılığı benimsemiştir. Öyle ki Mill, Bentham’ın Ahlak ve Yasa Koymanın İlkeleri adlı eserinin kendisini bambaşka bir insan haline getirdiğini söylemiştir.

S

Bentham, hazza ulaşmak isteyen insanın neler yapmasını gerektiğini söylemiştir?

Bentham, hazza ulaşmak isteyen insanın, ona en büyük hazzı getirecek olanı seçmek için, ya da kısa vadeli bir acının sonundaki büyük hazza ulaşabilmek için, bir haz hesabı yaptığını, hazza ulaşmak için aklı böyle bir hesap işleminde kullandığını belirtir. Demek ki bazen acıyı hazza tercih etmek de söz konusudur.

S

J. S. Mill’e göre de eylemlerimiz ne ölçüde doğrudur?

J. S. Mill’e göre de eylemlerimiz mutluluğu sağladığı ölçüde doğrudur. Mutsuzluğa yol açtıklarında ise yanlıştırlar. Ancak, J. S. Mill, hazlar arasında elde edilen mutluluğun yalnız niceliği bakımından değil, niteliği bakımından da fark olduğu görüşündedir. Bundan dolayı kimi mutluluk çeşitleri diğerlerinden daha çok değerli sayılır ve istenir veya tercih edilir.

S

Mill, insanın ulaşmak istediği hazları kaça ayırır?

Mill, insanın ulaşmak istediği hazları düşünce hazları ve beden hazları olarak ikiye ayırmış ve düşünce bakımından gelişmiş insanların gereksinimlerinin de çeşitleneceğini ve böyle insanların mutluluğa kavuşmasının daha zor olacağını belirtmiştir.

S

Mill’in faydacılığında mutluluk nedir?

Mill’in faydacılığında mutluluk arzu edilen biricik şeydir. Erdemse, aslında hazza götürdüğü ve özellikle acıdan uzaklaştırdığı için arzu edilmektedir. Hazza götürmek için bir araç olan erdemin kendisi de bu nedenle, yani onun sayesinde mutluluğa ulaşıldığı için “iyi”dir.