ESKİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖLÇÜ: ARUZLA İLGİLİ TEMEL KURALLAR, TERİMLER VE VEZİN BULMA USULÜ
Türk şiirinde kullanılan ölçüler hangileridir?
Çeşitli milletlerin şiirlerinde ahengi sağlamak amacıyla hecelerin sayı ya da niteliklerini esas alan birtakım ölçülerin kullanıldığı bilinmektedir. Türk şiirinde de biri hece ölçüsü (=hece vezni), diğeri de aruz ölçüsü (=aruz vezni) olmak üzere iki ölçü kullanılmıştır.
Hece ölçüsü hangi esasa dayanır?
Hece ölçüsü şiirin bütün mısralarındaki hece sayısının eşitliği esasına dayanır.
Aruz ölçüsü hangi esasa dayanır?
Aruz ölçüsü de açık (=kısa) ve kapalı (=uzun) olarak nitelenen hecelerin bir şiirin bütün mısralarında aynı düzen içerisinde tekrarlanması esasına dayanır.
Hece ve aruz ölçüsünün görevi nedir?
Gerek hece, gerekse aruz ölçüsünün görevi şiirde ritmi sağlamaktır. Bu ölçüler aracılığıyla düzenli ses oluşumları elde edilerek şiire müzik ögesi katılır. Ölçü dışında kafiye, vurgu, mısralardaki durak yerleri ve ses tekrarları da şiirde ahengi sağlayan ögelerdendir. Aruz genellikle klâsik dönem Türk şiirinde, hece ise halk şiirinde kullanılmıştır.
Arap şiirinde aruz veznini bir esasa bağlayan kişi kimdir?
Arap şiirinde aruz veznini bir esasa bağlayan el-Halîl b. Ahmed el-Ferahidî (öl. 791)’dir.
Aruz vezni nedir?
Aruz, Arap edebiyatında doğmuş ve oradan Fars ve Türk edebiyatlarına ve diğer İslamî edebiyatlara geçmiş bir şiir ölçüsüdür. Arap şiirinde aruz veznini bir esasa bağlayan el-Halîl b. Ahmed el-Ferahidî (öl. 791)’dir. Ondan önce de Araplar aruzu, kuralları belirlenmemiş bir âhenk sistemi olarak şiirde kullanmış ve uygulama yoluyla öğretmişlerdir. Ancak Halil’in çalışmaları sonucunda bu uygulamalar ve dağınık bilgiler bir esasa bağlanmış ve aruz bir bilim dalı olarak Arap edebiyatındaki yerini almıştır.
Arap aruzu ile İran aruzu arasındaki ilişki nasıldır?
Arap aruzu İran edebiyatına geçtiğinde birtakım değişikliklere uğramıştır. Bu değişikliklerden en önemlisi Arap aruzundaki bazı bahir(<bahr)lerin kullanılmaması ve birtakım yeni bahirlerin ilave edilmesidir. Bir diğer önemli değişiklik de Arap nazmına göre İran aruzunda tef’ile sayısının, buna bağlı olarak mısra uzunluğunun daha da artmasıdır.
Türk şiirinde aruz vezninin durumu nasıldır?
Türkler aruz veznini doğrudan Arap edebiyatından değil, İran edebiyatından almışlardır. Dolayısıyla İran edebiyatında yapılan değişiklikler de Türk aruzuna yansımıştır. Ancak İran şiirinde kullanılan bütün bahirler Türk şiirine olduğu gibi aktarılmamış; İran edebiyatında kullanılan bazı vezinler Türk şiirinde neredeyse hiç kullanılmamıştır. Fakat İran aruzu ile Türk aruzu arasındaki fark, Arap şiiri ile İran şiiri arasındaki farka göre çok daha azdır. Bundan dolayı Türk aruzunun pek az değişiklikle İran aruzunu izlediğini söylemek mümkündür. Türkler Aruzla şiir yazmaya başladıklarında hece veznine yakın aruz vezinlerini tercih etmişlerdir. İslamî dönem Türk edebiyatının ilk büyük şaheseri olan Kutadgu Bilig’in 11’li hece veznine yakın bir bahirden alınmış bir vezinle yazılması bunun en önemli göstergesidir. Bu Türk şiirinin devam gücünü ve varlığını sürdürme yeteneğini gösterir. Aruzun Türk şiirine başarıyla uygulanması oldukça uzun bir süre sonunda gerçekleşebilmiştir. Bunun nedeni Türkçenin kelime varlığında aruz veznine uygun hecelerin mevcut olmamasıdır. Türk edebiyatının Anadolu sahasındaki ilk ürünlerinde oldukça sık görülen aruz hataları, zamanla Arapça ve Farsçadan Türkçeye giren kelimelerin de katkısıyla giderek azalmış ve aruz vezniyle son derece âhenkli şiirler yazılmaya başlanmıştır. Türk edebiyatının klâsik olarak nitelenen en uzun ve en olgun döneminde ölçü olarak aruz vezni kullanılmıştır.
Türk edebiyatı Batı edebiyatının etkisi altına girdikten sonraki durumu nasıldır?
Türk edebiyatı Batı edebiyatının etkisi altına girdikten sonra da aruz ile ilgi kopmamış, şairler yeni arayışlar peşinde koşarken aruzu yeni ifade teknikleri için yine ahengi sağlayan ölçü olarak kullanmayı sürdürmüşlerdir. Aruz, Tevfik Fikret (öl. 1915) ve Mehmet Âkif (öl. 1936)’in şiirlerinde Türkçe ile en güzel şekilde uyum sağlamış, Mehmet Âkif ile de günlük dil bile aruzla ifade edilebilir hâle gelmiştir. Fakat Cumhuriyet döneminde aruza ilgi gittikçe azalmış, Yahya Kemal (öl. 1958)’in şiirleri ile de devrini kapatmıştır. Aruz Türk edebiyatında Halk şiirinde de denenmiş ve divan, selis, semaî gibi biçimlerin farklı adlarla adlandırılmasına aruzun belli kalıplarının kullanılması kaynaklık etmiştir.
Aruza göre hece türleri nelerdir?
Aruz, şiirde açık (=kısa) ve kapalı (=uzun) olarak nitelenen hecelerin önceden belirlenmiş bir düzen içerisinde tekrarlanması esasına dayanan bir şiir ölçüsü; daha doğrusu bir âhenk sistemidir. Dolayısıyla aruz veznini öğrenmek için yapılacak ilk iş, bu vezne göre hecelerin ses değerlerini; yani, hangi hecenin açık, hangi hecenin kapalı hece kabul edildiğini belirlemektir. Aruza göre üç çeşit hece vardır: 1. Açık (=kısa) hece, 2. Uzun (=kapalı) hece, 3. Medli hece (=bir buçuk hece).
Açık hece nedir?
Açık hece (=kısa hece): Sonu kısa ünlü ile biten heceler aruza göre açık ya da kısa hecedir: “ge-li-yor”un koyu harşerle gösterilen birinci ve ikinci heceleri gibi. Tek kısa ünlüden meydana gelen heceler de aruzda açık hece kabul edilmiştir: “e-mek”in ilk hecesi olan “e”gibi. Açık heceler, aruz işlemlerinde nokta (.) ile gösterilir.
Kapalı hece nedir?
Kapalı hece (=uzun hece): Sonu ünsüz ya da uzun ünlü ile biten heceler aruzda kapalı ya da uzun hece olarak kabul edilir: “dün-yâ” sözünün heceleri gibi. Tek uzun ünlüden meydana gelen heceler de aruzda kapalı hece olarak kabul edilir: â-teş kelimesinin ilk hecesi gibi. Kapalı ya da uzun heceler, aruz işlemlerinde kısa bir düz çizgi ( - ) ile gösterilir.
Medli hece nedir?
Medli hece (=bir buçuk hece): Aruzda bazı heceler ilki kapalı ikincisi açık olmak üzere iki hece değerinde kabul edilmiştir. Bu tür hecelere medli hece, bileşik hece ya da bir buçuk hece denir. Bu heceler, normal bir heceden daha fazla uzatılarak okunur ve bu şekilde okumaya med adı verilir. Aruz işlemlerinde medli heceler bir kısa çizgi ve bir nokta (- .) ile gösterilir. Kısa çizgi, kapalı; nokta da açık heceyi gösterir.
Medli heceler kaç gruba ayrılır?
Medli heceleri dört grupta toplamak mümkündür:
a. Bir uzun ünlü ve bir ünsüzden oluşanlar: âb, âl gibi.
b. Bir ünsüz, bir uzun ünlü ve bir ünsüzden oluşanlar: yâr, nâz, sûr, rîz gibi,
c. Bir kısa ünlü ve iki ünsüzden oluşanlar: eşk, emr, ömr gibi,
d. Bir ünsüz, bir kısa ünlü ve iki ünsüzden oluşanlar: derd, zehr gibi.
Vasl nedir?
Vasl (=ulama): Sonu ünsüzle biten bir kelimeyi, açık hece elde etmek ya da bir kapalı bir açık (=bir buçuk) hece değerinden tek kapalı hece değerine düşürmek için ünlüyle başlayan bir sonraki kelimeye bağlamak; yani, “lâzım oldu”yu “lâzı moldu”; “âbâd oldu”yu “âbâ doldu”; “mest oldu”yu, “mes toldu”gibi okumaktır.
İmâle nedir?
İmâle (=imâle-i maksûre): Kısa ünlüyle biten ya da tek kısa ünlüden ibaret bir açık (=kısa) heceyi, ölçü gereği uzun; yani, kapalı (=uzun) hece değerine yükseltmektir. Şairler imâleyi Türkçe hecelerdeki kısa ünlülerde yapmışlar; Arapça ve Farsça sözcüklerdeki kısa ünlülerde imale yapmamaya büyük özen göstermişlerdir. Ancak Fars şiirinin de etkisiyle “gül ü bülbül”deki “ü”ve “gül-i bâğ”daki “-i”gibi Farsça atıf “vav”larını (u, ü) ve tamlama kesrelerini (-i) imaleli olarak kullanmakta bir sakınca görmemişlerdir. Türkçe kelimelerde, kelime ortasındaki ve “i”sesi dışındaki ünlülerde yapılan imaleler aruzda önemli âhenk kusurlarından biri olarak kabul edilmiştir. İmale genellikle bir vezin kusuru olarak görülmekle birlikte bazı durumlarda metne âhenk katan bir öge olarak da değerlendirilebilir. Başlangıç döneminde Türkçe ünlülerde yoğun olarak yapılan imaleler daha sonra Türkçenin söz varlığındaki Arapça ve Farsça kelimelerin artması ile gittikçe azalmış ve bu yapay ses değişikliği usta şairler elinde bir âhenk aracı hâline dönüşmüştür.
Medd nedir?
Medd (=imâle-i memdûde): Aruzda medli hecelerin asıl değerlerinden biraz daha uzun okunmasına denir. Asıl anlamı “uzatma” ya da “çekme”dir. Medli hece, “mest” ve “aşk”ta olduğu gibi çift ünsüz ile ya da “yâr” ve “dôst”ta olduğu gibi bir uzun ünlüden sonra gelen bir veya iki ünsüzle biten hecelerdir. Bu heceler aruza göre biri kapalı (=uzun) biri de kısa olmak üzere iki hece değerindedir. Dolayısıyla med, bu tür bir hecenin aruzdaki ses değerini niteleyen bir terimdir. Medli hecelerin son ünsüz sesleri vezin gereği ünlüyle başlayan bir söze vasledildiğinde med ortadan kalkar ve medli hecenin ulanan ses dışında kalan kısmı tek kapalı hece değerine düşer. Örnek: “harâb oldu”nun “harâ boldu”; “mest oldu”nun da “mes toldu” hâline getirilmesi gibi. Bir ünlü harften sonra sonu ünsüzle biten Türkçe kelimelerde de bazen med yapıldığı görülür: “Dağ”, “var” gibi tek kapalı hece değerindeki Türkçe kelimelerin “dâğ”, “vâr” şeklinde uzatılması ve bu yolla ses değerlerinin bir kapalı heceden bir kapalı bir açık hece değerine yükseltilmesi gibi.
Zihâf nedir?
Zihâf: Ölçü gereği Arapça ve Farsça hecelerdeki uzun ünlüleri kısa ünlü; medli heceleri de bir kapalı hece değerine düşürmektir. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi zihafın bir türü Arapça ve Farsça kelimelerdeki uzun ünlülerin kısa ünlü değerine düşürülmesidir. Bu zihafın en çok karşılaşılan türüdür. Bu tür zihâflar metnin edebî değerini düşürür.
Tahfîf nedir?
Tahfîf (=kasr): Vezin gereği şeddeli bir harfi şeddesiz okumak demektir. Bu yola daha çok “hadd”, “hatt”, “hakk”, “dürr” gibi sonu çift ünsüzle biten tek heceli kelimeler terkibe girdiğinde vezin gereği başvurulur.
Teşdîd nedir?
Teşdîd: Şeddesiz bir harfi ölçü gereği şeddeli olarak kullanmaktır: “Per”in “perr”; “ümîd”in “ümmîd”yapılması gibi.
Tef'ile nedir?
Tef’ile: Aruz vezinlerini oluşturan sekiz ana kelime vardır. Tef’ile veya cüz’ adı verilen bu kelimeler şunlardır: fe’ûlün, fâ’ilün, mefâ’îlün, müstef’ilün, fâ’ilâtün, müfâ’aletün, mütefâ’ilün, mef’ûlâtü. Aruz vezinlerindeki açık ve kapalı heceler sistemini sembolize etmek için kullanılmış olan bu kelimeler Arapça gramer kurallarına göre fe-a-le ( ) üçlü kökünden türetilmiştir. Bu tef’ilelerin sayısı birtakım değişikliklerle 41’e kadar ulaşır ve meydana getirdikleri 16 vezin, asıl vezinleri oluşturur. Bu vezinlere bahr denir. Diğer vezinler bu asıl bahirlerden doğmuşlardır. Bahirler kendilerini oluşturan kelimelerin hareke veya sükûnlarına göre beş grupta toplanmış ve her gruba dâ’ire adı verilmiştir. Bu dairelerin bir kısmı Türk edebiyatında fazla ilgi görmemiş; bir kısmı ise hiç kullanılmamıştır.
Taktî' nedir?
Taktî’: Aruzda, bir mısraı yazılmış olduğu veznin cüz’ (=parça)lerine ayırmaktır. Taktî’ şiirin veznini bulmayı ve bulunan vezne göre şiiri âhenkli olarak okumayı sağlar. Mısralar taktî’ edilirken şiirin yazılışı değil, okunuşu esas alınır; birbirlerine vasledilen kelimelerin vasledildiği şekle dikkat edilir; yani, kelimelerin mısra’a girmeden önceki hâlleri değil, mısra içinde vezne göre aldıkları şekil esas alınır. Bunun için taktî’ edilecek mısrada vasl, imâle, zihâf, medd, tahfîf ve teşdîd gibi vezin gereği yapılmış ses değişikliklerinin olup olmadığına dikkat edilir. Kelimeler, bittikleri yerden değil, cüzlerin ya da tef’ilelerin ayrıldığı yerden parçalanabilir.
Sekt-i Melîh nedir?
Sekt-i melîh: mef’ûlü mefâ’ilün fe’ûlün ( _ _ . / . _ . _ / . _ _ ) vezninin mef’ûlün fâ’ilün fe’ûlün ( _ _ _ / _ . _ / . _ _ ) şekline dönüşmesine denir.
Türk şiirinde kullanılan vezinler hangileridir?
1. fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün - . - - / - . - - / - . - - / - . -
2. fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün - . - - / - . - - / - . -
3. fe’ilâtü fâ’ilâtün fe’ilâtü fâ’ilâtün . . - . / - . - - / . . - . / - . - -
(mütefâ’ilün fe’ûlün mütefâ’ilün fe’ûlün) (. . - . - /. - - / . . - . - /. - -)
4. fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilün . . - - / . . - - / . . - - / . . -
5. fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilün . . - - / . . - - / . . -
6. fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün . . - - / . - . - / . . -
7. fe’ûlün fe’ûlün fe’ûlün fe’ûl . - - / . - - / . - - / . -
8. mefâ’ilün fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün . - . - / . . - - / . - . - / . . -
9. mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün . - - - / . - - - / . - -
10. mefâ’îlün mefâ’îlün mefâîülün mefâ’îlün . - - - / . - - - / . - - - / . - - -
11. mef’ûlü fâ’ilâtü mefâ’îlü fâ’ilün - - . / - . - . / . - - . / - . -
12. mef’ûlü fâ’ilâtün mef’ûlü fâ’ilâtün - - . / - . - - / - - . / - . - -
(müstef’ilün fe’ûlün müstef’ilün fe’ûlün) (- - . -/. - -/- - . -/ . - -)
13. mef’ûlü mefâ’îlü mefâ’îlü fe’ûlün - - . / . - - . /. - - . / . - -
14. mef’ûlü mefâ’ilün fe’ûlün - - . / . - . - / . - -
(mef’ûlün fâ’ilün fe’ûlün) - - - / - . - / . - -
15. mef’ûlü mefâ’îlün mef’ûlü mefâ’îlün - - . / . - - - / - - . / . - - -
16. müfte’ilün fâ’ilün müfte’ilün fâ’ilün - . . - / - . - / - . . - / - . -
17. müfte’ilün mefâ’ilün müfte’ilün mefâ’ilün - . . - / . - . - / - . . - / . - . -
18. müfte’ilün müfte’ilün fâ’ilün - . . - / - . . - / - . -
19. müstef’ilâtün müstef’ilâtün - - . - - / - - . - -
20. müstef’ilün müstef’ilün müstef’ilün müstef’ilün - - . - / - - . - / - - . - / - - . –
Türk şiirinde en çok kullanılmış olan kalıplar hangileridir?
1. fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün
2. fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilün
3. mef’ûlü fâ’ilâtü mefâ’îlü fâ’ilün
4. mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün
5. mef’ûlü mefâ’îlü mefâ’îlü fe’ûlün
6. mefâ’ilün fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün
7. mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün
Bütün cüzleri tekrarlanan kalıplar hangileridir?
1. mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün (Hezec)
2. müstef’ilün müstef’ilün müstef’ilün müstef’ilün (Recez)
3. müstef’ilâtün müstef’ilâtün (Recez)
Sonuncusu dışında cüzleri tekrarlanan kalıplar hangileridir?
1. mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün (Hezec)
2. fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün (Remel)
3. fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün (Remel)
4. fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilün (Remel)
5. fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilün (Remel)
6. müfte’ilün müfte’ilün fâ’ilün (Serî)
7. fe’ûlün fe’ûlün fe’ûlün fe’ûl (Mütekârib)
Cüzleri ikişer ikişer tekrarlanan kalıplar hangileridir?
1. mef’ûlü mefâ’îlün mef’ûlü mefâ’îlün (Hezec)
2. müfte’ilün mefâ’ilün müfte’ilün mefâ’ilün (Recez)
3. müfte’ilün fâ’ilün müfte’ilün fâ’ilün (Münserih)
4. mef’ûlü fâ’ilâtün mef’ûlü fâ’ilâtün
5. fe’ilâtü fâ’ilâtün fe’ilâtü fâ’ilâtün (Kâmil)
Cüzleri farklı olan kalıplar hangileridir?
1. mef’ûlü mefâ’îlü mefâ’îlü fe’ûlün (Hezec)
2. mef’ûlü mefâ’ilün fe’ûlün (Hezec)
3. mef’ûlü fâ’ilâtü mefâ’îlü fâ’ilün (Muzârî)
4. mefâ’ilün fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün (Müctes)
5. fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün (Hafîf)
Rübâ'î kalıpları hangileridir?
1. mef’ûlü mefâ’ilün mefâ’îlü fa’ûl
2. mef’ûlü mefâ’îlü mefâ’îlü fa’ûl
3. mef’ûlü mefâ’ilün mefâ’îlün fâ’
4. mef’ûlü mefâ’îlü mefâ’îlün fâ’
* Rübâ’înin her mısraında rüba’î vezinlerinden olmak şartıyla farklı bir veznin kullanılmış olabilir.