Engelli Bireylerde Psikolojik Sorunlarla Başa Çıkma ve Psikolojik Müdahale
Medikal modelin engelli bireylere bakış açısı nasıldır?
Psikolojik sorunların değerlendirilmesinde diğer tıbbi rahatsızlıkların değerlendirilmesinde de kullanılan medikal model yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu modelin aynı zamanda engelli bireylerin hem engelli olma durumu hem de psikolojik sorunları hakkında benzer açıklamalar yaptığı söylenebilir. Medikal modele göre engellilik bireyin yetersizliğinden ve patolojisinden kaynaklanmaktadır. Bu yaklaşım doğrultusunda engelli bireyler toplumda “normal” bireylerden daha farklı algılanmaktadır.
Medikal modelin engellilere bakışında eleştirilen tutumlar nelerdir?
Engellilik durumunu önemli ölçüde bir sağlık problemi olarak ele alan medikal model, bir taraftan sorunlar karşısında yeni çözümler üretirken diğer taraftan ayrımcı ve damgalayıcı tutumlar
geliştirilmesine neden olmaktadır. Yine bu model kapsamında engelli bireylerin kendilerini ilgilendiren konularda başkalarının görüşlerinin dikkate alınması, engelli bireyler adına başkalarının karar vermesi onların psikolojik açıdan yıpranmasına neden olmaktadır. Bu tür durumlar karşısında engelli bireyler olumsuz etkilenmekte, depresyon gibi ağır psikolojik sorunlar yaşamaktadırlar (Arıkan, 2002). Bu psikolojik sorunlar karşısında tam olarak neler yapılması gerektiği, nasıl müdahale edilmesi gerektiği konusu da yeterince önemsenmeyen konulardandır. Engelli bireylerin psikolojik sağlıkları üzerine o kadar az çalışmanın olması da bu durumun önemli kanıtlarındandır.
Engelli bireylerin yaşadıkları psikolojik sorunlar ve bunların nedenleri nelerdir?
Engelli bireylerin yaşadıkları psikolojik sorunlar ve ilişkili nedenleri hakkında çok az çalışma olmasına rağmen yapılan çalışmalar engelli bireylerin psikolojik durumu hakkında oldukça net bir resim sunmaktadır. Bu çalışmaların yazar tarafından ulaşılanları burada kısaca özetlenmiştir. Morris (1992), engelli bireylerin başta depresyon olmak üzere intihara kadar uzanan birçok ruhsal sorunla karşılaşabileceğini belirtmiştir. Kaner (1995) ise bedensel engelli olan ve olmayan bireyleri incelediği çalışmasında bedensel engeli bulunan bireylerin, bedensel engeli olmayan bireylere göre kendilerini daha değersiz gördükleri ve kendilerine olan güvenlerini kaybettiklerini ifade etmiştir. Akçamete (1992), engelli bireylerle yaptığı bir çalışmasında genç yaştaki engelli bireylerin en sık görülen sorununun utangaçlık olduğunu ve utangaçlık sonucunda bu bireylerin çevresine yabancılaşarak yalnızlık ve güvensizlik yaşadıklarını ifade etmiştir. Bursa (2010) ise engelli bireylerin iş bulma, damgalanma ve dışlanma, sağlık problemleri ve yaşam koşullarıyla ilişkili nedenlerden kaynaklı olarak depresyon riski altında bulunduklarını belirtmiştir. Bu tür durumların da bireyin yaşam doyumunu olumsuz yönde etkileyebileceğine dikkat çekmiştir. Yapılan bu çalışmaların ortak noktasının engelli bireylerin psikolojik sorunlarının olduğu ve bu sorunların bir kısmının nedenlerinin toplum, kültür ve hizmet verme biçimi ile ilişkili olduğudur. Ayrıca bu bilimsel çalışmaların sonuçları engelli bireylerin de doğal gelişim gösteren bireyler gibi psikolojik ihtiyaçlarının ve sorunlarının olduğunu bu ihtiyaç ve sorunlar temelinde mutsuz, depresif veya acı içinde olabileceklerini göstermektedir. Fiziksel açıdan herhangi bir engele sahip bireylerin de psikolojik açıdan sorunlar yaşadığı görülmektedir. Erkan (1990), ortopedik engelli bireylerin fiziksel açıdan yaşadıkları zorluklardan ötürü uyum sorunları olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca toplum tarafından maruz kaldıkları ayrımcılıktan ötürü de benlik kavramlarının olumsuz yönde etkilenebileceği belirtilmiştir. Taleporos ve McCabe (2002), fiziksel engelli bir bireyin kendisini güçsüz algılaması sonucunda yaşamdan daha az doyum alabileceğini, kaygı ve depresyon yaşayabileceğini ve düşük benlik saygısı geliştirebileceğini ifade etmişlerdir. Bütün bu bulguların arkasında fiziksel engelli bireylerin güvenlik algılarının kırılması da olabilmektedir. Doğal gelişim gösteren bireylerin gün içerisinde yaşadıkları güvenlik problemleri düşünüldüğünde fiziksel engelli bireylerin güvenlik problemi yaşamaları kaçınılmaz bir durum olarak değerlendirilebilir. Zihin engelli ve öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklarla yapılan çalışmalar, engelli çocukların engelli olmayan akranlarına kıyasla daha çok yalnızlık duygusu yaşadıklarını göstermiştir (Pavri ve Luftig, 2001). Bu duruma neden olarak iki temel etken gösterilmiştir: (a) engelli bireylerin sosyal ipuçlarının farkına varma ve işlemede ve (b) sosyal ilişkiler geliştirme konusunda güçlük yaşamalarıdır. Bu tür durumlar engelli bireylerin akranları arasında kabulünü zorlaştırmakta, bu ise engelli bireylerin yalnızlık yaşamasına neden olabilmektedir (Schuum, Vaughn, Haager, McDowell, Rothlein ve Saumell, 1995). Bu tür yalnızlık duyguları zamanla sürekli hâle gelerek bireyin yaşamını engelleyecek kadar önemli bir hâl alabilmektedir. Bu da birey açısından son derece olumsuz ve istenmeyen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır (McWhirter, 1990). Engelli bireylerin yaşayabileceği psikolojik sorunlar koşullara göre oldukça farklılık göstermektedir. Bireyin içinde bulunduğu engel durumu, tedaviye cevap verme süresi, engelin sonradan mı yoksa doğuştan mı var olduğu bu koşullardan bazılarıdır. Ayrıca engelli bireyin yaşı, kişilik yapısı, içinde yaşadığı çevrenin ona yaklaşımı da psikolojik sorunları etkileyen faktörlerdendir. Yapılan araştırmalar engellilerin yoğun bir şekilde stres, depresyon ve anksiyete bozukluğu yaşadıklarını göstermiştir. Ayrıca intihar, cinsel saldırı, uyum sorunları ve istismar da engelli bireylerin yaşadıkları sorunlar arasında gösterilebilir (MEB, 2013).
Sosyal dışlanma nedir?
Bireyin bulunduğu toplumdan uzaklaştırılarak toplumsal yaşam alanları dışına itilmesi, yeniliklerden uzak tutulmaya ve gelenekçi kültür içerisinde hapsedilmeye çalışılması sosyal dışlanma olarak adlandırılmaktadır (Seyyar ve Genç, 2010).
Engelli birey ve ailesi ne tür psikolojik sorunlar yaşamaktadırlar?
Engelli bireyler, engel durumlarından kaynaklı olarak aileleri ile de problem yaşayabilmektedirler. Aileye engelli bir bireyin katılması aile fertleri arasında hayal kırıklığı, şok, suçluluk duygusu, çaresizlik gibi duygular yaşanabilmektedir. Ailenin bu tür olumsuz duyguları karşısında zaman zaman engelli bireyler de suçluluk, üzüntü, utanç gibi duygular yaşayabilir. İlerleyen süreçlerde engelli birey ile aile fertleri arasında yaşanan olumsuz duygular karşılıklı olarak birbirini besleyebilir ve aile içi iletişimi kötü bir şekilde etkileyebilir. Bu tür durumlar karşısında hem aile üyelerinin hem de engelli bireyin psikolojik destek alması sağlanmalıdır. Aile üyelerine ve bireylere psikolojik destek sağlanamaması sonucunda ruhsal sorunlar ortaya çıkabilir (MEB, 2013).
Engelli bireylerde ruhsal sorunlara neden olan biyolojik etkenler nelerdir?
Kalıtımsal nedenlerden kaynaklı olarak ortaya çıkan engellilik durumu bireyin hem beyin kimyasını ve yapısını olumsuz etkilemekte hem de birden fazla sağlık probleminin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Kalıtım temelli ortaya çıkan engellikte bireyin beyin kimyası ve yapısı nedeniyle yaşadığı psikolojik sorunlar olabileceği gibi sağlık problemlerinin yoğunluğundan kaynaklı olarak bireyde psikolojik sorunlar da gözlemlenebilmektedir. Bireyin bedensel bir yetersizliğe sahip olması,
görme bozukluğu, işitme bozukluğu gibi temel vücut fonksiyonlardan yoksun veya bu fonksiyonlarda yetersizlik olması da psikolojik sorunlara yol açabilecek etkenler arasında gösterilebilmektedir. Bu etkenler dışında engelli bireyin beslenme yetersizliği yaşaması ve bu konuda herhangi bir bozukluğunun olması da onu başka bireylere bağımlı hâle getirebilecek ve olumsuz duygulara yol açabilecek temel etkenlerden biri olarak değerlendirilmektedir. Yutma ve çiğnemede yaşanabilecek güçlükler, enfeksiyonlar ve fiziksel travmalar da engelli bireylerin psikolojik durumlarını olumsuz yönde etkileyen biyolojik faktörler arasında gösterilebilir.
Engelli bireylerde ruhsal sorunlara neden olan psikolojik etkenler nelerdir?
Çocukluk çağında yaşanabilecek aşırı engellenmeler veya ailenin aşırı koruyucu tutumu engelli birey üzerinde baskı ve stres unsuru hâline gelebilmekte ve aynı zamanda çocuğun özerkliğinin kabul edilmemesi, anne-babanın yetersizlik duyguları bireye zarar verebilecek durumlara neden olabilmektedir. Bütün bu etkenler engelli bireyin psikolojik iyi olma hâlini ciddi düzeyde olumsuz etkileyebilmektedir. Ailenin aşırı korumacı tavrının bireyin hem sosyal hem de psikolojik gelişimini olumsuz etkilemesinin yanı sıra ailenin ve çevrenin çocuğu ihmal etmesinin de çocuğun psikolojik iyi olma hâli üzerinde olumsuz etkileri söz konusudur. Bu durum, engelli çocuk açısından değerlendirildiğinde; engelli çocuğun yok sayılması, ihmal edilmesi veya reddedilmesi gibi durumların engelli çocuğun erken çocukluk döneminden itibaren ciddi psikolojik problemlerinin olmasına neden olabilmektedir. Ebeveynlerin çocuklara yönelik farklı ve çelişkili tutumları, aile düzeninin bozulması, ailede sürekli ve yoğun tartışmaların yaşanması, engelli çocuk ile diğer çocukların karşılaştırılması bu etkenler arasında gösterilebilir. Ayrıca, engelli bireylere yönelik beklentilerin niteliği de ruh sağlığına etki edebilecek faktörler arasında değerlendirilmelidir. Örneğin işitme engelli bir bireyden bu konuda daha hassas davranmasını bekleyerek ona yapamayacağı sorumluluklar vermek, onun kendisini kötü, başarısız olarak algılamasına neden olabilecektir. Bu durum engelli bireyin benlik saygısını, öz değer algısını ve öz güvenini düşürecek ve egosuna zarar verecektir
Engelli bireylerde ruhsal sorunlara neden olan toplumsal etkenler nelerdir?
Engelli bireylerin toplumsal etkenlerden daha yoğun etkilenmesinin birçok nedeni bulunmaktadır. Toplumda engelli bireylere yönelik yeterli ölçüde farkındalığın oluşmamış olması ve çevre şartlarının engelli bireylere yönelik geliştirilmemiş olması bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Bu tür durumlar engelli bireylerin toplumdan uzaklaşmasına, yok sayılmasına ve kendini oraya ait hissetmemesine neden olabilir. Bilindiği gibi aidiyet Masow’un gereksinimler hiyerarşisi kuramında önemli bir yere sahiptir ve kişinin ruh sağlığı açısından değerlidir. Bu gibi etkenler bireyin toplumsal yaşama dahil olmasını ve kendilik değerinin oluşmasını engelleyebilmektedir. Toplumsal yaşama dâhil olamamış birey öncelikle kendinin yalnız olduğunu düşünmekte ve giderek var olan sosyal desteğini de kaybetmektedir. Ayrıca, engelli bireyin engel durumundan dolayı çevresiyle yaşayabileceği uyum sorunları da birey üzerindeki stres kaynaklarından biri olarak görülmekte ve bu kadar olumsuz faktörün bir araya gelmesi engelli bireylerin psikolojik iyi olma hâllerini olumsuz etkilemektedir.
Engelli bireylerin yaşadıkları psikolojik sorunlar doğal gelişim gösteren bireylere göre neden daha ağır ve uzun süreli olabilmektedir?
Bu durumun temelinde engelli bireylerin doğal gelişim gösteren bireylerin sahip olduğu bazı başa çıkma mekanizmalarına ve kaynaklara sahip olamaması yatmaktadır.
Engelli bireylerin psikolojik sorunlarını değerlendirirken nelere dikkat edilmelidir?
Engelli bireylerin psikolojik sorunlarının değerlendirilmesinde doğal gelişim gösteren bireylerden farklı olarak iki temel değişkenin göz önünde bulundurulması gerekir. Birincisi psikolojik değerlendirme için engelli bireylerin kronolojik değil gelişimsel yaşlarının temel alınması ikincisi ise bazı problem davranışların öğrenme yoluyla edinilmiş olabileceğidir.
Stres nedir?
Genel anlamıyla stres, bireylerin huzur ve mutluluğu için tehlike işareti veya uyarı olarak algılanan ve yetersiz bir şekilde ele alınan olaylara gösterilen belirgin olmayan fizyolojik ve psikolojik tepkidir (Doğan ve Eser, 2013). Bir diğer tanıma göre stres, organizmayı etkileyebilen herhangi bir duruma karşı birey tarafından ortaya konulan genel bir kavram olarak ifade edilir (Yıldırım, 1991).
Stresin engelli bireyler üzerindeki etkileri nelerdir?
Engelli bireyler engel durumlarından kaynaklı olarak iş yaşamında çeşitli güçlükler yaşayabilmektedirler. İş ve çevre koşullarının engelli bireylere göre düzenlenmemiş olması onların bazı kurallara uymakta zorluk yaşamalarına neden olmaktadır. İstemeden de olsa bazı kurallara uyamayan engelli bireylerin bunu bir stres unsuru olarak kabul edebileceği, bu kurallara uyamadıkları için olumsuz tutumlarla karşılaşabilecekleri ve bu nedenle kendilerini değersiz hissedebilecekleri düşünülebilir. Alanyalı (2006), bireylerin çalışma koşullarına uygun davranmaya ve çalışma saatlerine uygun şekilde hareket etmeye çalışması ile iş toplantılarına zamanında katılmaya çalışması gibi konularda hatalı davranış sergilemelerinin kaygı düzeylerinin artabileceğini ifade etmiştir. Bireylerin kaygı düzeylerinin artması, onların daha çok stres yaşamalarına neden olabilecek bir faktördür. Engelli bireyler kendi engel durumlarında veya engellilere uygun şekilde düzenlenmeyen çevresel faktörlerden ötürü çeşitli engellemelerle karşılaşabilirler. Bireylerin çeşitli engellenmeler sonucunda bazı gereksinimlerini karşılayamayacaklarını ve bu yüzden de kaygı yaşayabilecekleri ifade edilmiştir (Baltaş ve Baltaş, 2012). Bütün bu nedenler doğal gelişim gösteren bireylerin bireysel tercihlerinden ve yaşamlarından kaynaklanırken engelli bireylerde bu nedenler genellikle bireylerin engel durumundan kaynaklanmaktadır. Bu durumda engelli bireylerin daha yoğun bir stres sürecine maruz kalmasına neden olmaktadır.
Depresyon nedir?
Anlam olarak aşağı doğru bastırmak, yorgun ve kederli ruh hâline sahip olmak demektir (Işık, Işık ve Taner, 2013). Depresyon, bireyin duygu durumunda, düşünce ve bellek ile birlikte bedensel ve davranışsal değişimleri kapsayan hastalık durumları olarak tanımlanmaktadır (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2014). Rihmer (2007) ise depresyonu, duygu durum bozuklukları ve birtakım belirtilerden oluşan, bazen haftalarca bazen de aylarca sürebilen, bireyin işlevselliğini etkileyen, bazen tekrar etme olasılığı olan ruh hâli sendromları şeklinde tanımlamıştır.
Engelli bireyler ile doğal gelişim gösteren bireylerin depresyon belirtileri arasındaki fark nedir?
Engelli bireylerin göstermiş olduğu depresyon belirtileri doğal gelişim gösteren bireylerden tek farklılığı bulunmaktadır. Bu da söz konusu belirtilerin engelli bireyin gelişimsel yaşının özellikleri ile sınırlı olmasıdır. Engelli bireyin duygu durumunun analiz edilmesi ve değerlendirilmesinde bu değişken mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Uzmanlar, aileler ve yardımcı personel genellikle engelli bireyin davranışlarını değerlendirirken kronolojik yaşını ve bu yaşın özelliklerini temel almaktadır.
İntihar ve intihar girişimi nedir?
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) intiharı, intihar eylemi ve intihar girişimi olarak iki grupta ele almaktadır. İntihar eylemi, bireyin bilinçli olarak ve kendi isteği ile yaşamına son vermesi, intihar girişimini ise bireyin kendisini yok etme, zarar verme, zehirlemek amacıyla gerçekleştirdiği intihara yönelik ölümcül olmayan tüm istemli girişimler olarak tanımlanmıştır.
İntiharda cinsiyetin ne tür etkileri vardır?
Kadınlar ve erkeklerin intihar oranları arasında farklılık görülmektedir. Birçok ülkede ölümle sonuçlanan yani tamamlanmış intihar olgularında, erkeklerin sayısının kadınların sayısından daha yüksek olduğu görülmektedir. İntihar girişiminde bulunma yani tamamlanmamış intihar oranlarında ise kadınların sayısının erkeklerin sayısından daha yüksek olduğu bulgusu elde edilmiştir (Sayıl ve Devrimci-Özgüven, 2002). Ülkemizde yapılmış bir araştırmada 7-16 yaş arasında bulunan 58 psikiyatrik hastanın demografik özellikleri karşılaştırılmış ve kadınların erkeklere oranla daha fazla intihar girişiminde bulundukları görülmüştür (Aktepe ve ark., 2006). Bu istatistiklerin temelinde erkeklerin daha saldırgan intihar yöntemleri tercih etmesinin katkısı olduğu bilinmektedir. Kadınların daha çok acısız yöntemleri tercih etmeleri intihar girişiminden sonra çevredeki diğer insanların durumu fark etmeleri ve müdahale etmeleri için zaman kazandırmaktadır.
Cinsel istismara uğrayan engelli bireyde görülen belirtiler nelerdir?
a. Maruz kaldığı istismardan dolayı kendini suçlama
b. İstismar sonucunda cezalandırılmaktan, öldürülmekten ya da zarar görmekten korku duyma
c. Benlik saygısına ilişkin olumsuz düşüncelere kapılma
d. Anksiyete ve depresyon yaşama
e. Kendisini kirlenmiş ve lekelenmiş olarak görme
f. İnsanlara güven duyma konusunda problem yaşama, çekinme ve utanma
g. İçine kapanma ya da saldırgan davranışlar geliştirme
h. İnsanlardan olabildiğince uzak durma (MEB, 2013).
Engellilerde strese neden olan durumlara nasıl yaklaşılmalıdır?
• Öncelikler bireylerin kendi özelliklerini tanıması ve stresi oluşturan durumlar karşısında neler yapabileceğini bilmesi gerekir. Engelli bireylerin bireysel özelliklerini fark etmelerinde ve neler yapabilecekleri konusunda onlara destek olunabilir.
• Gevşeme ve nefes tekniklerini nasıl kullanabilecekleri öğretilerek uygulamalarına yardımcı olunabilir.
• Stres yaratan düşünceleri unutması ve sürekli olarak hatırlamaması sağlanmaya çalışılabilir.
• Ilık bir şekilde banyo yapması sağlanabilir.
• Engel durumu dikkate alınarak fiziksel etkinliklerde bulunması sağlanabilir.
• Yeme düzenine müdahale edilerek yeterli ve dengeli bir şekilde beslenmesi konusunda destek sağlanabilir.
• Engelli bireylerin yaşadıkları yerlerde ortam düzenlenmesi yapılabilir. Engelli bireylerin rahat bir şekilde hareket etmesi sağlanabilir.
• Bireylerin ihtiyaç duyduğu yatak, tekerlekli sandalye, baston ve benzeri araç-gereçlerin temin edilmesi konusunda yardımcı olunabilir.
• Engelli bireylerin yapabileceği işleri yapması için gerekli imkânlar sağlanabilir.
• Engelli bireylerin toplumsal yaşama katılımı sağlanmalı, onlara saygı duyulmalı ve yaşamlarını güçleştiren stres durumları da ortadan kaldırılmalıdır.
Cinsel istismarı önleme konusunda ailelerin yapmaları gerekenler nelerdir?
• Ebeveynler, engelli bireye sevildiğini hissettirmeli, güven duygusunun gelişmesini sağlamalıdırlar. Bu sayede engelli birey, yaşadığı olumsuzlukları ailesine daha kolay anlatabilecektir.
• Kendisine dokunan kim olursa olsun, dokunmaması konusunda uyarması ve gerektiği durumlarda bu olayı birilerine anlatmasının öğretilmesi sağlanmalıdır.
• Cinselliğin doğal bir ihtiyaç olduğunu ancak bireye özgü bir durum olduğu öğretilmelidir.
• Her bireyin bedeninin özel olduğu belirtilmelidir.
Cinsel istismarı önleme konusunda çocuklara öğretilmesi gerekenler nelerdir?
• Senin bedenin sana aittir: Çocuğa bedeninin kendisine ait olduğu, başka birinin dokunmaması konusunda hakkı olduğu anlatılmalıdır.
• Duygularına güven: Çocuğu bazen olumlu bazen de olumsuz duygular yaşayabileceği ve bu duygularını öğretmenleri ve ebeveynleriyle paylaşabileceği öğretilmelidir.
• Hayır diyebilirsin: Çocuğa, bedenine dokunmak, öpmek isteyenlere karşı “hayır” diyebileceği öğretilmelidir.
• Anlat ve yardım iste: Çocuğa canını sıkan, onu üzen, herhangi bir probleme neden olan bir durum varsa, bunu anlatmaktan çekinmemesi ve rahatça anlatabileceği öğretilmelidir.
• İyi ya da kötü gizlilikler vardır: Çocuğa kendisini rahatsız eden durumlar olduğunda ya da başkalarına anlatmama konusunda zorlanıp korkutulduğu durumlarda, bunun kötü bir şey olduğu ve birilerine anlatabileceği öğretilmelidir.