Yetersizliğin Psikolojik Etkileri
İnsanların birbirlerine benzemeleri ve farklılaşmalarının temel boyutları nelerdir?
İnsanlarin birbirlerine benzemelerini ve farklilaşmalarini dört temel boyutta incelenebilmektedir. Bu boyutlar; (a) değişmeyen benzerlikler, (b) değişmeyen farkliliklar, (c) değişen benzerlikler ve (d) değişen farkliliklar.
İnsanların değişmeyen benzerlikleri ve değişmeyen farklılıkları nasıl tanımlanır?
İnsanların değişmeyen benzerlikleri duygusal algılama ve bilgi işleme kapasiteleriyken, değişmeyen farklılıkları ise zekaları, öğrenme biçimleri, psiko-sosyal özellikleri, cinsiyetleri ve ırksal kökenleri olarak tanımlanabilir.
Sosyalizasyon ne demektir?
Sosyalizasyon: Bireylerin kendi toplumlarının değerlerini, tutumlarını, örf ve adetlerini kazandığı ve içselleştirdiği süreçtir.
Benlik nedir?
Benlik kavramı psikolojinin tartışmalı kavramlarından biridir. Birçok kuramcının farklı tanımları söz konusudur. Bu tanımların ortak noktaları birleştirildiğinde benlik; bireyin kendine dair algısı olarak ifade edilebilir. Benlik kavramının işevuruk tanımı yapılırsa benlik, bireyin “Ben nasıl bir insanım?” sorusuna verdiği cevaptır (Kadılar-Yaş, 2014).
Öz kimlik ve sosyal kimlik arasındaki fark nedir?
Kimliğin hem “öz kimlik” temelinde hem de “sosyal kimlik” temelinde tanımları söz konusudur. “Öz kimlik” genelde bireyin kendi ile ilişkili olarak yaptığı bireysel tanımlarken “sosyal kimlik” bireyin ait olduğu sosyal kategorilerle ilişkilidir. Diğer bir deyişle, sosyal kimlik, bireyin ait olduğu sınıf, milliyet, cinsiyet, meslek, din ve statü gibi değişkenlere göre bireyin “Ben kimim?” sorusuna verdiği cevaptır (Kadılar-Yaş, 2014).
Bireysel farklılıkların biyolojik temelleri nelerdir?
Bireysel farklılıkların biyolojik temelleri incelendiğinde üç temel yapının bireysel farklılıklara kaynaklık ettiği görülmektedir. Bu yapılar, genetik yapı, sinir sistemi ve hormonlardır.
Murdock'a (1949) göre ailenin temel işlevleri nelerdir?
Ailenin işlevleri konusunda klasik tanım Murdock (1949) tarafından yapılmıştır. Murdock (1949) ailenin (a) cinsellik, (b) üreme-çoğalma, (c) ekonomik ve (d) eğitsel olarak dört temel işlevinin olduğunu belirtmektedir.
Aşama modeli neyi ifade eder?
Aşama modeli, Kubler-Ross tarafından 1969 yılında travma sonrası bireylerin verdikleri psikolojik tepkileri kavramsallaştırmak amacıyla geliştirişmiş klinik temelli bir modeldir (Ardıç, 2016).
Aşama modelinin en zayıf yönü nedir?
Aşama modelinin en zayıf yönü deneysel çalışmalara dayanmıyor olmasıdır. Diğer bir deyişle aşama modeli, klinikte yapılan hasta/danışan gözlemlerine dayanmaktadır ve bu nedenle deneysel olarak incelenip doğrulanması hem etik açıdan hem de yöntemsel açıdan pek mümkün değildir. Ancak aşama modeli, travma sonrası verilen bireysel tepkilerin incelenmesinde hem araştırma hem de uygulama alanında yaygın olarak kullanılmaktadır (O’Shea, O’Shea, Algozzine ve Hammitte, 2001).
Aşama modelinin aşamaları nelerdir?
Aşama modeli beş aşamadan oluşmaktadır: (a)Şok, inanmama ve yadsıma, (b) öfke ve içerleme, (c) pazarlık, (d) depresyon ve umutsuzluk ve (e) kabul (O’Shea, O’Shea, Algozzine ve Hammitte, 2001).
Aşama modelinin ilk aşaması olan şok, inanmama ve yadsıma aşamasını açıklayınız.
Şok, inanmama ve yadsıma aşaması, aşama modelinin ilk aşamasını oluşturmaktadır. Bu aşama ailenin yetersizliği olan bir çocuğa ya da bir üyeye sahip olduğunu öğrendiği anı ve sonrasını kapsamaktadır. Aile bu aşamaya gelmeden önce çocuklarında bir sorun olduğunun farkına varmış ancak bu sorunu tam olarak anlamlandıramamıştır. Çocuklarında bir sorun olduğunun farkına varan aile, aileden aileye değişen bir süre sonra, çocuklarını tanı amaçlı bir uzmana götürmüş olmalarına rağmen çocuklarında bir problem çıkmayacağına dair genellikle bir beklenti içindedir. Tanı amaçlı götürdükleri uzmandan çocuklarının bir yetersizliğe sahip olduğunu öğrenmeleri ailenin şok olmasına neden olur. Çocuklarında bir yetersizliğin bulunması ailelerin genellikle beklentilerinin çok ötesindedir ve aile, bu gerçeği hemen sindiremez. Bu nedenlerden kaynaklı olarak, aile tanıyı öğrendikten sonra aşırı üzüntü ve çaresizlik duygularını deneyimlemeye başlar (Ardıç, 2010). Her ne kadar kültürel farklılıklar söz konusu olsa da ailenin bu duygularına suçluluk ve utanç duyguları da eşlik etmektedir (Ardıç, 2016). Aileler bu duygulardan kaçınmak adına yetersizliğin varlığına inanmaz ve yadsımaya başlar.
Aşama modelinin öfke ve içerleme aşamasında aileler neler yaşar?
Bu aşama ailenin bir önceki aşamada aktif olmasıyla ilgilidir. Aile bir önceki aşamada yetersizliğin olmadığına yönelik elde ettiği kanıtları tanılama merkezlerinde ki uzmanlara ifade eder ve uzmanların bu kanıtlar doğrultusunda tanıyı değiştirmelerini bekler. Ancak uzmanlar bu kanıtların dayanakları olmadığını ne kadar anlatırlarsa anlatsınlar aile uzmanların bu ifadelerini ret eder ve bu amaçla teklif edilen yardım önerileri geri çevirir (Ardıç, 2010). Aile bütün bunlar karşısında engellenme duygusu temelinde öfke yaşar.
Bu aşama da aile yetersizliği yadsımaya devam etmekte, yetersizliğin olmadığına dair bir otoriteden onay almaya çalışmakta ancak bu çabasına önemli bir psikolojik değişken olan öfke duygusu da eşlik etmektedir. Halk arasında bilinenin aksine öfke son derece etkili bir motivasyon kaynağıdır ve bizim önemli temel duygularımızdan biridir. Ailenin bir sonraki aşamaya geçmesini sağlayan motivasyon öfke ve içerleme duygusundan kaynaklanır.
Aşama modelinin pazarlık aşamasında aileler nasıl bir düşünceye sahiptir?
Aile ve aile üyeleri aşama modelinin üçüncü aşaması olan bu aşamada yetersizliğin bir şekilde ortadan kaldırılabileceğine dair bir düşünceye sahiptir. Bu düşünce bir önceki aşamada sorulan “Neden biz/ben?” sorusu ile de ilişkilidir. Ailenin ve aile üyelerinin bu soruya verdiği cevap bu aşamada pazarlığın alanını oluşturmaktadır. Aile bu aşamada bu soruya verdiği cevaplar doğrultusunda yetersizliğin ortadan kaldırılması için mücadele eder. Örneğin; aile yetersizliğin onların aile üyelerinden birinde çıkmasının nedeni dini inançları temelinde cevaplarsa bu yönde pazarlığa başlar. Dini inançları temelinde günahlarından kurtulmak için çaba harcar ve bunun sonucunda da yetersizliğin ortadan kalkacağını düşünür.
Aşama modelinin depresyon ve umutsuzluk aşamasında aile neler yaşar?
Aile ve aile üyeleri, yetersizliği olan bireyin bir yetersizliği olduğuna, bu yetersizliğin pazarlık ile düzeltilemeyeceğine ya da ortadan kaldırılamayacağına, elimizde olan bilgi ve tedavi yöntemleri ile yetersizliğin olumsuz etkilerinin giderilmesinin oldukça uzun bir zaman alacağına dair net bir bilgiye sahiptir ve bu bilgi aile ve aile üyelerinin depresyona girmesine ve umutsuzluk yaşamasına neden olur. Bu nedenle aslında depresyon, gerçekliğin farkına varan ailenin kendi içine dönmesini ve iç süreçleri üzerinde düşünmesini sağlaması nedeniyle son derece yararlı bir aşama olarak değerlendirilebilir. Burada göz önünde bulundurulması gereken olgu; ailenin depresyona girmesi değil depresyonun ailenin işlevlerine etkisidir. Aile eğer depresyonda olma durumunu sorumluluklarından kaçınma ya da kaçma, dış dünya ve kendi içindeki sosyal çevresine yönelik ilgisizlik ve benzeri şekilde kullanırsa bu durum ailenin ve aile üyelerinin sorunla baş etmelerini olumsuz yönde etkileyecektir.
Aşama modelinin kabul aşamasının belirtileri ya da kabul aşamasındaki ailenin sahşp olduğu özellikler nelerdir?
Kabul aşamasında aile, yeni duruma uyum göstermiş ve organizasyonunu sağlamış ve işlevsellik kazanmıştır. Kabul aşamasının bazı belirtileri söz konusudur. Bu belirtiler ya da kabul aşamasındaki ailenin sahip olduğu özellikler şu şekilde özetlenebilir: (a) Aile yetersizliği olan çocukların güçsüz olduğu yönlerden daha çok güçlü yönlerine odaklanmıştır; (b) aile yetersizliği doğası ve çocukları için doğru destek hizmetlerine nasıl ulaşacağına dair doğru bilgilere sahiptir; (c) aile, aile içi etkileşimde sorun odaklı olmaktan uzaklaşarak çözüm odaklı bir etkileşime geçmiştir; (d) aile ve aile üyeleri gelecek planlarında yetersizliği olan üyelerini de dikkate alarak kendi gelişimini destekleyecek şekilde yeniden yapılandırmıştır; (e) aile, sosyal çevresine ve sosyal ortamlara tam entegrasyon gerçekleştirmiştir; (f) aileyi oluşturan bireylerin psikolojik sağlıkları yerindedir ve (g) aile, bütün üyelerinin gereksinimlerini, kendilerini geliştirmeleri ve yaşama etkin şekilde katılmaları ve yaşamdan doyum sağlamaları için bütün kaynaklarını etkin ve adil bir şekilde kullanır.
Travma sonrası gelişim modeli neyi açıklamaktadır?
Travma sonrası gelişim modeli yüksek düzeyde stres ile mücadele eden bireylerin algılarının olumlu yönde değişmesini açıklamaktadır (Tedeschi ve Calhoun, 1996). Bu nedenle model bireysel tepkileri ve bireylerin başa çıkma konusunda başarını kavramsallaştırmak için geliştirilmiş bir modeldir. Bu nedenle bu model, travmaya neden olan stresli olaylarla ilişkili olan bilişsel-duygusal zorluklarla başarılı bir şekilde başa çıkmanın kişisel değişimdeki başarılı rolüne vurgu yapmaktadır (Tedeschi ve Calhoun, 1996). Yine de, aile üyelerinden birine yetersizlik tanısı konulmasından sonra bu süreçle etkili bir şekilde başa çıkan ve daha işlevsel ve başarılı bir yapıya kavuşan ailelerin psikolojik süreçleri bu model ile açıklanabilir.
Travma sonrası gelişim modelinin temel bileşenleri nelerdir?
Travma sonrası gelişim modeli (TSG), (a) travma öncesi özellikler, (b) stresör olayın özellikleri, (c) engellenmeler, (d) sindirme, (e) sosyal bağlam ve (f) travma sonrası gelişim olmak üzere altı temel bileşenden oluşmaktadır (Berger ve Weiss, 2009).
Travma sonrası gelişim modelinin ilk bileşeni olan travma öncesi özellikler nelerdir?
Bu modelin ilk bileşeni olan travma öncesi özellikler ailenin ve aileyi oluşturan bireylerin bilgiyi işleme yolları ile ilişkili özellikleridir. Bu özellikler şu şekilde sıralanabilir; (a) iyimserlik, (b) öz-yeterlilik ve (c) özgüven. Bu özelliklerin yanı sıra ailenin geliri ve eğitim düzeyi, etnik kökeni, cinsiyeti de travma öncesi özellikler arasında değerlendirilmektedir. Travma öncesi özellikler, bireyin travma ile karşılaşmadan kendine ve kendi gelişimine ne kadar yatırım yaptığı ile ilişkilidir. Travma öncesi özelliklerin aile ile ilişkili olanları ise şunlardır; (a) ebeveyn uyuşması, (b) açık ve tanımlanabilir kişisel bağlar, (c) iletişimde bireysel otonomi, (d) açıklık ve doğrudanlık, (e) farklılığı hoş görme yeteneği, (f) iletişimin doğallığı, (g) bütün duyguların gösterilmesi, (h) problemlerin çözümünde işbirliği ve (ı) genel bir iyimserlik (Beavers ve Hampson, 2000).
Travma sonrası gelişim modelinin ikinci bileşeni olan stresör olayın özellikleri nelerdir?
TSG modelinin ikinci bileşeni stresör olayın özellikleridir. Bizim konumuz temelinde stresör olayın özellikleri şu şekilde tanımlanabilir; (a) süreğen, (b) yaşamın tümünü kapsayan, (c) aile organizasyonunu etkileyen ve (d) neden olduğu kayıp çok önemlidir.
Stres ne demektir?
Stres: Canlıların sürdürmekte oldukları içsel ve çevresel denge durumlarını değiştiren etmenlere karşı, canlının denge durumunu korumak ya da yeniden oluşturmak için gösterdiği psikolojik ve biyolojik tepkiler bütünüdür (Işıkhan, 2017).