Ekonomik Konjonktür ve Yorumlanması
Konjonktür dalgaları nasıl tanımlanmaktadır?
Ekonominin reel üretim hacminde zaman içerisinde gerçekleşen iniş ve çıkışlara konjonktür dalgaları denir. Bir başka deyişle; reel GSYH’nin reel büyüme eğilimi (trend) etrafında periyodik ve muntazam olmayan ve birbirini takip eden genişleme-daralma biçimindeki hareketine konjonktür dalgalanmaları (iktisadi dalgalanmalar, devrî hareketler) adı verilir.
Konjonktür dalgalanmalarının nedenleri nelerdir?
Konjonktür dalgalanmalarının nedenleri ve onlarla mücadele teknikleri konusunda geniş bir iktisadi tartışma zemini bulunmaktadır. Klasik iktisatçılar ekonomiyi sürekli olarak denge içinde gördüklerinden ekonominin üretim hacmindeki iniş ve çıkışları da geçici bir olgu olarak kabul ederler. Onlara göre piyasa mekanizması her türlü dengesizliğin kendiliğinden çözülmesini sağlayacağından devlet kesinlikle konjonktür dalgalanmalarına müdahale etmemelidir. Eğer devlet böyle bir durumda müdahale ederse durum daha da kötüleşebilir. Keynesyen iktisatçılar ise ekonominin kendiliğinden tam istihdamda olmasını büyük tesadüflere bağlar. Keynesyenlere göre istikrarsızlıklar kalıcı olabilir, çünkü piyasa ekonomisinin dengesizliklere uyum sağlamasını engelleyen faktörler vardır. Fiyatların ve ücretlerin esnekliğini engelleyen faktörlerin varlığı piyasa ekonomisinin işleyişini engelleyebilmekte ve devletin müdahalesi gerekli olmaktadır. Diğer düşünce okullarının çekirdeğinde de temel olarak bu iki görüş bulunmaktadır. Monetaristler, Arz Yönlü İktisatçılar ve Yeni Klasik İktisatçılar konjonktür dalgalanmalarına devletin müdahale etmemesini savunan Klasik İktisatçılara, Yeni Keynesyen ve Post Keynesyen İktisatçılar ise devletin para ve maliye politikalarıyla ekonomiye aktif müdahalesini savunan Keynesyen İktisatçılara yakındır.
Klasik Konjontür Dalgalanmaları Teorisi nasıl açıklanmaktadır?
Klasik görüşe göre toplam arz ve toplam talebi belirleyen en önemli değişken teknolojik ilerlemelerdir. Teknolojik ilerlemeler sonucunda artan sermaye verimliliği nedeniyle firmalar yeni teçhizat ve fabrika alımına yönelik harcamalarını artırırlar ve toplam talep bu nedenle artar. Mevcut sermayenin kullanım ömrünü uzatan teknolojik ilerlemeler ise yeni sermaye alımı için yapılan harcamaları azaltır ki bu durum toplam talebi azaltır. Potansiyel GSYH ise toplam talepteki bu dalgalanmalara neden olan teknolojik ilerlemeler nedeniyle dalgalanır. Klasikler; vergilerin ekonomik büyüme önündeki en büyük engel olduğunu ve vergilerin caydırıcı etkileri minimize edilebilirse, ekonominin hızlı bir şekilde dengeye geleceğini savunur.
Keynesyen Konjonktür Dalgalanmaları Teorisi'ne göre konjonktür dalgalanmalarının nedeni nedir?
Keynesyenlere göre konjonktür dalgalanmalarının başlıca nedeni toplam talebin bir unsuru olan yatırımlardaki dalgalanmalardır ve yatırımlardaki dalgalanmaların en büyük nedeni ise iş dünyasındaki güven değişiklikleridir. Dolayısıyla Keynesyen teori toplam talep dalgalanmalarının kaynağını “hayvani içgüdü” olarak isimlendirilen güven değişimlerine bağlamaktadır.
Reel Konjonktür Dalgalanmaları Teorisi'ni açıklayınız.
Bu teoriye göre verimlilikte oluşan tesadüfi dalgalanmalar ve şoklar konjonktür dalgalanmalarının başlıca nedenidir. Görüşü savunanlara göre verimlilikte meydana gelen dalgalanmalara çoğunlukla teknolojideki ilerlemeler neden olmaktadır. Teknolojik ilerlemeler dışında doğal afetler, iklim değişiklikleri ve uluslararası alandaki huzursuzluklar da verimlilikte dalgalanmalar oluşturabilir.
Konjonktür Dalgalarının Tahmininde öncü göstergelerden Döviz Kuru ve Ödemeler Dengesi Göstergeleri nelerdir?

Konjonktür Dalgalarının Tahmininde eş zamanlı göstergeler nelerdir?

Konjonktür Dalgalarının Tahmininde gecikmeli göstergeler nelerdir?

Bileşik gösterge endeksleri nedir?
Bazı kişi ve kuruluşlar, ekonomik faaliyet hacminin tahmininde kullanılan öncü, eş zamanlı ve gecikmeli göstergelerden yola çıkarak oluşturdukları bileşik endeksleri kullanırlar. Böylece bir ülkenin veya ülkeler grubunun konjonktür dalgalanmalarının neresinde olduğunu daha doğru bir şekilde belirleyebileceklerini düşünmektedirler. Bunların en çok bilineni OECD’nin hazırlamış olduğu Bileşik Öncü Göstergeler (CLI) çalışmasıdır. Bu gösterge adından da anlaşılacağı üzere ekonomik konjonktürü öncüleyen, daha erken tepki veren veri serileri kullanılarak hazırlanmıştır
Ekonomi Saati Yöntemini açıklayınız.
Ekonomik faaliyet hacminin mevcut durumunu saptamak ve gelecekte gideceği yönü tahmin etmekte kullanılan bir başka yaklaşım “Ekonomi Saati Yöntemi”dir. Bu yöntemde eş zamanlı ve öncü göstergeler ile devresel bileşene (sanayi üretim endeksi) ait ekonomi saatleri bulunmakta ve her ekonomi saatinde dipten çıkış, genişleme, yavaşlama ve durgunluk olmak üzere dört ana bölüm (pencere veya kuadrant) yer almaktadır. Burada ekonominin saat yönünde hareket etmesi (dipten çıkış→genişleme→yavaşlama→durgunluk→dipten çıkış…) beklenmektedir. Ekonominin farklı durumları ekonomi saatinde farklı pencerelere denk düşmektedir. Bu durumda devresel bileşen ile öncü ve eş zamanlı göstergelere ait endekslerin bir pencereden diğerine geçişi yorumlanılarak tahminlerde bulunulmaktadır. Yorumlama yapılırken, göstergelerin ekonomik faaliyetin uzun dönemli eğiliminin üstünde veya altında hareket edip etmediğine dikkat edilmektedir.
Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) nedir?
Ekonominin geleceği ile ilgili olarak, son dönemde giderek daha fazla kullanılan, dünyada çok takip edilen göstergelerden birisi de bir iş anketi olan PMI’dir (Satın Alma Yöneticileri Endeksi). Aynı zamanda ticari bir marka olan bu gösterge “InstituteforSupply Management” tarafından üretilir ve özel sektördeki firmaların satın almadan sorumlu idarecilerinin (sayıları 400’den fazladır) anketlerle belirlenmiş mal ve hizmet satın alma eğilimlerini gösterir. Dolayısıyla aslında piyasanın doğrudan “nabzını” tutan bir endekstir. PMI beş ayrı endeksin farklı katsayılarla ağırlıklandırılmasıyla oluşan bileşik bir endekstir. Alt endeksler ise; yeni siparişler, üretim, istihdam, tedarikçilerin teslim süresi ve girdi stoku endeksleridir. PMI endeksinde %50’nin üzerindeki yükselmeler ekonomideki genişlemeye, %50’nin altında oluşan değişmeler ekonomideki daralmaya işaret eder.
Dünya ekonomisini izlerken bakılması gereken başlıca göstergeler nelerdir?
Dünya ekonomisini izlerken bakılması gereken başlıca göstergeler şunlardır:
Dünya ülkelerinin toplam ekonomik büyüme oranı ile önemli ülke ve ülke gruplarının büyüme oranlarındaki gelişmeler: Özellikle G7, G20, OECD, Avrupa Birliği gibi gelişmiş ülkeler, Yeni Gelişmekte Olan Pazarlar (EmergingMarkets), ABD, Çin, Hindistan, Brezilya, Japonya, Almanya, İngiltere gibi gelişmiş ve hızla gelişen ülkeler.
Dünya ticaret hacmindeki gelişmeler: Global ticaret hacmi ve en çok ticaret yapılan partner ülkelerdeki gelişmelerle ilgilenilmektedir.
Dünyadaki işsizlik oranları: İşsizlik durgunluğun, durgunluk ise ithalat azalışının habercisidir. Dünyadaki işsizlik oranlarının takibi ülkenin ticari çıkarlarının geleceği için son derece önemli uyarılar yapabilmektedir.
Kapasite kullanım oranı nedir?
Ekonominin ve özellikle sanayi sektörünün genel durumu ve performansını önemli ölçüde temsil eden göstergelerden birisi de kapasite kullanım oranıdır. Kapasite kullanım oranı (KKO) imalat sanayisinde faaliyet göstermekte olan kamu veya özel işletmelerin, tam kapasite üretim düzeyine göre fiili üretim düzeyini gösteren bir orandır. Ceterisparibus bir ekonomide toplam talebin (yurtiçi pazarda ve yurtdışı pazarda) artması kapasite kullanım oranını arttırırken, azalması kapasite kullanım oranını azaltır. Öte yandan, üretim için gerekli olan hammadde ve ara malların temininde yaşanan zorluklar da kapasite kullanım oranını azaltacaktır.
Türkiye’de mevcut finansal aracılık kaç başlık altında toplanabilir?
Türkiye’de mevcut finansal aracılık beş başlık altında toplanabilir:
Merkez Bankası; Ticaret Bankaları; Sermaye Piyasasında yer alan Finansal Kurumlar ( Menkul Kıymet Borsaları ve Bankerler); Diğer Mali Kurumlar (Sigorta Şirketleri, Kredi Kooperatifleri, Menkul Kıymet Yatırım Ortaklıkları vb.); Yarı Mali Kurumlar (Bireysel Emeklilik Şirketleri, Sosyal Güvenlik Kurumu vb.).
TCMB analitik bilançosunda bulunan iç varlıklar nelerdir?
İç varlıklar, merkez bankasının aktif kısmının diğer önemli unsurudur. İç varlıklar merkez bankasının bankacılık kesimine verdiği kredileri gösterir. İç varlıkların üç temel kalemi vardır. Bunların ilki “nakit işlemler” kalemidir. Bu kalemin ilk bileşeni olan “hazine borçları” başlığı altında, TCMB’nin açık piyasa işlemleri nedeniyle ortaya çıkan “devlet iç borçlanma senetleri” (DİBS), borç veya alacak şeklindeki net değeriyle “bankamız portföyü” alt başlığı kapsamında yer alır. Merkez bankasının bankalara belirli bir faiz oranından verdiği krediler “bankacılık sektörüne açılan nakit krediler” alt başlığı altında bulunur. Nakit işlemlerin diğer kalemleri “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) kullandırılan krediler” ve “diğer kalemler” başlıklı kalemlerdir. “Diğer kalemler”, TCMB’nin kâr ve zararını, sabit kıymetlerini ve sermayesini içermektedir. İç varlıkların ikinci temel kalemi “değerleme hesabı” dır. TCMB bilânçosunda bulunan altın, döviz ve efektiflerin cari döviz kurundaki değişiklikler karşısında oluşan net lehte kur farkları iç varlıklar altında eksi işaretle gösterilir. Dolayısıyla ’nin değer kaybetmesi iç varlıklarda bir azalışa yol açacak, ’nin değer kazanması aleyhte kur farkı oluşturacağı için iç varlıkları artıracaktır. İç varlıkların üçüncü temel kalemi “IMF Acil Yardım Takip Hesabı” başlığı altında yer almaktadır.
Net İç Varlıklar (NİV) göstergesi nasıl tanımlanmaktadır?
Para politikası izleyen merkez bankaları para arzını “rezerv para” aracılığı ile kontrol ederler. Son yıllarda rezerv para yerine Net İç Varlıklar (NİV) göstergesinin kontrolü de daha sık kullanılmaya başlanmıştır. NİV, merkez bankası bilançosundan yola çıkarak oluşturulan ve “döviz karşılığında oluşturulmayan para arzı” şeklinde tanımlanabilecek bir göstergedir. NİV, arzının döviz varlıklarına göre olan dengesini kapsar ve iç varlıklardan net dış varlıkların çıkarılması ile elde edilir. NİV’in yönlendirilmesine dayalı bir politikada TCMB’nin piyasaya ne kadar bir para arzı yapacağı veya piyasadan ne kadar para çekeceğini görebilmenin iki yolu vardır. Bunlardan ilki parasal taban ve net döviz varlıkları farkını ortaya koymak, ikincisi ise, NİV’in APİ ve kamuya verilen net krediler gibi kendi bileşenlerinin ne yönde değiştiğini gözlemlemektir
Faiz Oranları nasıl belirlenmektedir?
Para piyasalarının dengeye gelmesini sağlayan bir unsur olan faiz oranını belirleyen tek bir faktör olmadığı gibi faiz oranının kendisi de çok sayıda ekonomik değişkeni etkileme gücüne sahiptir. Faiz oranlarını merkez bankası tek başına belirleyemez, faiz oranı “para” veya “fon” piyasalarındaki arz ve talebe göre belirlenir. Merkez bankası para piyasasında faaliyette bulunan aktörlerinden sadece biridir. Merkez bankası para piyasasındaki fon arz ve talebini farklı yollarla etkileyerek faiz oranlarını değiştirmeye ve para politikası amaçlarına ulaşmaya çalışır. Bir yıldan daha az vadeli işlemlerde geçerli faiz oranlarına “kısa vadeli faiz” adı verilir. Kısa vadeli faizler oldukça oynaktır (değişkendir) ve merkez bankası tarafından oldukça kolay müdahale görebilir. Vade uzadıkça merkez bankasının piyasa faizleri üzerindeki etkisi düşmektedir. Diğer bir değişle para politikasını yönlendirenlerin uzun dönemli faizler üzerindeki kontrolü sınırlıdır. Kısa vadeli faizlerin belirleyicileri arasında şunları saymak mümkündür: Bankacılık sisteminin o dönemdeki fon gereksinimi; Hazinenin o dönemdeki gelir ve ödemeleri; döviz piyasasındaki döviz arz ve talebi sonunda ortaya çıkan Türk Lirası gereksinimi ve merkez bankasının amacına göre yaptığı müdahaleler.
Politika faizi nedir?
Merkez bankasının uyguladığı faiz politikasında kullandığı faiz oranına “politika faizi” adı verilir. Merkez bankası politika faizi olarak bazen borç verme bazen de borç alma faizini kullanır. Kısa vadeli faizler tahvil ve bono piyasası aracılığı ile orta ve uzun dönemli faizlere, kredi ve mevduat faizlerine baz (temel) oluşturur. Orta ve uzun dönemli faizler genellikle bir aydan daha uzun vadeli olan faizlerdir. Kısa dönemli faiz oranlarının yükselmesi zaman içerisinde uzun dönemli faiz oranlarına da yansımaktadır.
Ödemeler dengesi tablosu nedir?
Bir ülkenin ödemeler dengesi tablosu, yurt içinde yerleşik olan ekonomik birimler ile yurt dışında yerleşik olan ekonomik birimler arasındaki ekonomik faaliyetleri (başta mal ve hizmet ticareti olmak üzere) gösteren bir bilançodur. “Ödemeler bilançosu” adı da verilen bu tablonun üç temel bölümü vardır: “Cari işlemler dengesi”, “sermaye hareketleri dengesi” ve “uluslararası (resmi) rezerv hareketleri”.
İşgücü Piyasası Göstergeleri, makroekenomik göstergeler açısından neden önemlidir?
Ekonomi bilimi esas olarak “insan faktörü” için vardır. O nedenle birçok iktisatçı “istihdamı” ekonominin en önemli unsuru ve “işsizliği” de en önemli sorunu olarak görmektedir. Bir ülkenin makroekonomik başarısı yüksek büyüme oranı, fiyat istikrarı ve ödemeler bilançosu dengesi gibi temel unsurlar ile bağlantılıdır. Bu unsurlar dışında ülkenin refah düzeyini çok daha yakından ilgilendiren bir diğer gösterge de “işsizlik oranı” dır. İşsizlik oranı ve istihdam ile ilgili diğer göstergeler ülkenin ekonomik ve sosyal açıdan mevcut durumu ve geleceği ile ilgili bazı önemli bilgiler içermektedir.