aofsorular.com
SOS314U

GELENEKSEL MODERN VE POSTMODERN TOPLUMLARDA DİN/İŞLEVSEL DÖNÜŞÜM

8. Ünite 20 Soru
S

Ferdinand de Tönnies'e göre geleneksel toplum tipi nasıldır?

Bu toplum tipinde yüz yüze birincil ilişkiler belirleyicidir ve toplum bir cemaat toplumudur. Bu toplumda din cemaat yapısına dinsel bir içerik kazandırarak onu kutsallaştırır ve insanların toplumla ilişkileri kendine özgü bir kozmolojinin içinde metafizik bir anlam kazanır.

S

Ferdinand Tönnies'e göre modern toplum nasıl özelliklere sahiptir?

Gesellschaft adı verilen modern toplumda birincil ilişkiler yerini büyük ölçüde ikincil ilişkilere bırakmış, cemaat çözülmüş ve insanlar atomik bireylerden oluşan bir topluluğa dönüşmüştür.

S

Geleneğin en önemli unsuru nedir?

Geleneğin farklı unsurları vardır. En asgari ama kuşkusuz aynı zamanda en önemli gelenek dildir. İnsanlar bir dilin içinde dünyaya gözlerini açarlar.

S

Sosyologlar geleneksel ve modern toplumu hangi dönem ile ayırmaktadırlar?

Klasik sosyologlar geleneksel toplum ile modern toplum arasında genellikle net bir ayırım yapma eğilimindedirler.  Yaşamakta olduğumuz değişim açısından her biri özellikle Sanayi Devrimi’nden itibaren köklü bir değişimin yaşandığından ve bu değişimin de toplumsal yapıda radikal bir değişime denk düştüğünden bahsetmişlerdir.

S

Marx geleneksel toplumdan modern topluma geçişi ifade etmek için hangi kavramları kullanmıştır?

Marx, yaşanan değişimi genellikle feodal toplum yapısından kapitalist toplum yapısına geçiş olarak almıştır. Feodal toplum aynı zamanda belli geleneklerin ağır bir biçimde yaşandığı bir toplumdur. Oysa kapitalizmin her şeyi belirlediği dünya aynı zamanda her alanda sürekli ve köklü değişimlerin yaşandığı bir dünya olarak betimlenir.

S

"Katı olan herşey buharlaşır" tanımı ne için kullanılmıştır?

Komünist Manifesto’da Marx kapitalist dünyanın eskiye ait bütün kurum veya alışkanlıkları önüne katarak yok ettiğini, buharlaştırdığını anlatmak üzere “katı olan her şey buharlaşır” der. Bu söz çağdaş Marksistlerden Marshall Berman’ın moderniteyi anlattığı kitabının başlığını oluşturdu. Katı olan herşeyi buharlaştıran kapitalizm eski dünyaların bir olgusu olarak dini de köklü bir değişime, buharlaştırmaya tabi tutar.

S

Weber moderniteyi nasıl değerlendirmiştir?

Weber moderniteyi yine kapitalizmin baskısı altında şekillenen bir kültür olarak alır. Geleneğin dünyası büyünün hakim olduğu, yani dünyada olup biten her şeyin dünya dışı bir etkene bağlandığı, her şeyin dünya dışı bir faktörle açıklandığı bir alemdir. Oysa modernlik, artık dünyada olup biten hiç bir şeyin dünya dışı bir faktörle anlaşılmaya çalışılmadığı, her şeyin görünür nedenlere bağlanmaya çalıştığı bir rasyonelleşmeye denk düşer.

S

Giddens'a göre geleneksel ve modern dünyanın farkları nelerdir?

Ekonomi: Para geleneksel dünyada takasa dayalı ekonomide takas edilen malların takas esnasındaki doğrudan mevcudiyet şartını kaldırmış böylece takas edilen şeylerin teslimatının ertelenebilmesini sağlamıştır.

Zaman mekan: Geleneksel dünyada zaman mekandaki hareketliliğe bağlı olarak belirleniyordu. Böylece zaman mekana bağımlıydı. Oysa saatin bulunmasıyla bu bağımlılık yok olmaya yüz tutmuş, sanayi kurumlarının zamanı saate bağlı olarak çalışmaya başlamıştır.

Din: Geleneksel dünyada din önemli bir yer tutar oysa modern dünyada bu yerin de önemi kalmamıştır.

S

Modern dünyada özellikle kent ortamında dindarlık çok daha büyük bir yaygınlık ve kurumsallık kazandığını savunan sosyolog kimdir?

Bryan S. Turner'a göre modern dünyada özellikle kent ortamında dindarlık çok daha büyük bir yaygınlık ve kurumsallık kazanmıştır.

S

Postmodernizm nedir?

Postmodernizmin en basit tanımı kelime anlamına işaret eden modernizm-sonrasıdır.

S

Marx, din ile modernleşme arasında nasıl bir ilişki öngörmüştür?

Marx dinin üretim ilişkilerindeki sömürüye dayalı düzenin doğal sonucu olan bir çeşit çarpık bilinç olarak mutlu sosyalist sona doğru yok olacağı bir tarihsel teleolojiyi işlemiştir.

S

Sanayi toplumunun başlangıcında dinin örgütlenmesi nasıl gerçekleşmiştir?

Sanayi toplumunun yarattığı aşırı hızlı değişim, kentleşmenin çok farklı kültürel grupları bir araya getirmesi gündelik hayatta dinin örgütlenmesini ilk aşamalarda bir hayli zorlaştırmıştır. Sanayi toplumunun ilk aşamalarında kente yeni göç eden insanların özellikle Avrupa’nın birçok yerinde ilk etapta dinsel pratikleri ya askıya aldıkları veya zaten kırsal geçmişlerinde hiç sahip olmadıkları bir dinsellikle kentte de uzun süre hiç karşılaşmadıkları söylenebilir.

S

Türkiye, 2005 yılında hazırlanana AB anayasasının hangi maddesine itiraz etmiştir?

2005 yılında hazırlanan AB Anayasasının başlangıç maddelerinden birinde AB’nin bir Hristiyan Birliği olduğu ifade edilmek istendiğinde buna itiraz eden ve AB’nin laik bir birlik olması gerektiğini söyleyen Türkiye olmuştur.

S

Dinin, bir ülkenin ulusal siyasetinde merkezî bir rol oynamasının en göze çarpan örneği hangisidir?

Kuşkusuz dinin bir ülkenin ulusal siyasetinde merkezî bir rol oynamasının en göze çarpan örneği İsrail’in konumudur. Zira İsrail’in bölgedeki tüm etkinliğine ister onaylama ister itiraz yönlü bütün tepkiler giderek teolojik bir dille ifade edilmek durumunda kalınıyor.

S

Ünlü Fransız oryantalist Gilles Kepel, Tanrı’nın İntikamı metaforuyla ne kastetmektedir?

Metafor, “Tanrının ölümü” ile nitelenmiş olan modernleşme çağına karşılık dinin bir türlü ölmeyişi, aksine son zamanlardaki yükselişini ifade ediyor. Tanrı’nın ölümü olarak ifade edilen şey aslında Batı kültürünün dine karşı açtığı bir savaşın sonucu veya temennisiydi.

S

Ekümenizm nedir?

Dinlerin kendi aralarındaki mezhep veya meşrep farklılaşmalarını hatta ulusal dağınıklıklarını aşarak bir birlik oluşturma eğilimine verilen isimdir. Farklı mezheplere ayışmış olan dinlerin kendi içlerinde bu ulusallık ötesi birlik arayışı özellikle Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyetin en belirgin özelliğidir. 

S

Dinler küreselleşmeden nasıl faydalanmaktadırlar?

Dinî cemaatler çok uluslu yardımlaşma ağları kurarak dünyanın herhangi bir yerindeki sorunlu bir alana hayır faaliyetlerini yöneltirken hem küresel örgütlülüklerini pekiştirmekte hem de ilgi alanlarını bütün küreye yöneltmektedir. Ayrıca dünya gündeminin artan küreselleşmesi dinlerin de ilgilerine olduğu gibi yansımakta, dinler dünya çapında kendi cemaatlerinin uzantılarını keşfetmekte ve ona yönelik özel duyarlılıklar geliştirmektedir.

S

"Meta anlatıların sonu" deyimi ile ne kastedilmektedir?

“Meta anlatıların sonu” deyimi, ünlü Fransız postyapısalcı düşünürlerinden, aynı zamanda Lyotard’ın postmodernizmi tasvir etmek için kullandığı bir niteleme. Ona göre postmodern kültürün en belirgin özelliklerinden biri “meta-anlatıların sonuna” gelmiş olduğumuzdu. Meta-anlatılardan kasıt modern dönemde geçerli olan ve dünya ölçeğinde işleyen bazı büyük davalar, inançlar veya ideolojilerdir.

S

Sivil din terimini açıklayınız.

İlk olarak Jean Jacques Rousseau tarafından bahsedilmiş daha sonra Alexis de Tocqueville’nin Amerikan bağlamında işaret ettiği ama Robert Bellah’ın modellemeye çalıştığı, modern toplumlarda sekülerleşmenin etkisiyle kaybolan milli birlik ve dayanışma örüntülerinin yerine milliyetçi bir işlevi yerine getirecek bir dinsellik biçimi. Bir bakıma siyasetin hizmetinde, siyasetin toplumsal huzuru ve güveni sağlamak üzere araçsallaştırdığı bir din biçimi olarak da anlaşılmıştır.

S

Bilgi toplumunun gelişimi ve kitle iletişiminin sunduğu yeni imkân ve alanlar, dinî bilginin mahiyetini nasıl etkilemiştir?

Bu etkiler çok yönlüdür. Bunları dinî bilginin mahiyetinin dönüşümü, dinî otoritenin demokratikleşmesi, bireyselleşme ve dinî bilginin metalaşması ve tüketim konusu hâline gelmesi gibi süreçler olarak özetleyebiliriz.