MODERNLEŞME BAĞLAMINDA DİN VE SEKÜLERLEŞME
Tarih boyunca dinler hangi iki tip oluşumla var olmuştur?
Tarih boyunca genelde dinin, toplumların kendi ürettiği ve toplum üstü bir kaynağa dayanan iki tipi var olagelmiştir. Ama her hâlükârda din toplumsal bir çerçeveye sahip olmuştur. Natürizm, Animizm, Hinduizm gibi dinler zaman içerisinde toplumlar tarafından meydana getirilmişlerdir. İslam, Hristiyanlık gibi yüksek tipli dinler ise kaynağı ilahi de olsa yaşanmak için yorumlanarak toplumsal şartlara indirile gelmiştir.
Modern kültür nedir?
Batıda, 16. yüzyılda Rönesans düşüncesiyle başlayan, 17. yüzyıl Kartezyen felsefe ile gelişen, 18. yüzyıl Aydınlanma ve 19. yüzyıl pozitivizm anlayışlarıyla doruk noktasına ulaşan kültürel oluşuma genelde modern kültür (veya modern Batı Medeniyeti) adı verilmektedir.
Modern algılayışta Tanrı nasıl ele alınmıştır?
Modern algılayışa göre ise Tanrı içkin bir yorumla bireyin veya toplumun herhangi bir unsuruna indirgenmeye çalışıldı. Bu çerçevede en yaygın açıklamalardan birisine göre din korku ve umutlarımızdan doğmuş bir kurum, dayandığı Tanrı düşüncesi ise bunların üstesinden gelebilecek bir varlık tasarımıydı.
A. Comte'a göre pozitif dönemde din nasıl algılanmaktaydı?
19. yüzyılda pozitivizmin en önemli temsilcisi kabul edilen A. Comte’a göre başından bu güne toplumlar dinsel, metafiziksel aşamalardan geçerek bir pozitif döneme ulaşmışlardı. Bu pozitif dönem her şeyin mantıksal olarak yeniden kurulduğu ve bütün beşeri sorunların onu en iyi şekilde temsil eden bilimle çözüleceği bir aşamaydı. Buna göre insanlığın başlangıç dönemlerine ait bir olgu olan din artık gerilerde kalıyordu. Bakiyeleri de zamanla tasfiye olacaktı. Ulus devletler bu süreci hızlandırmak ve sonuçlandırmak için mümkün olduğunca dinî dışta tutmayı kendilerine ilke edindiler.
İçinde bulunduğumuz modern dönemde din çevresindeki gelişmelerin kaç boyutu vardır?
İçinde bulunduğumuz modern dönemde din çevresindeki gelişmelerin iki boyutu vardır: Sırf dinsel tarafı ve din görüntülü de olsa ideolojik yönü.
Modern din kavramı nasıl bir anlayışa sahiptir?
Modern din, kamusal alandan özel alana çekilmiş, dolayısıyla da kurumsal yapılarından vazgeçmesi istenen bir din anlayışıdır. Mümkün olduğunca başkalarıyla paylaşım alanları azaltılmış kişisel bir insan- Tanrı ilişkisi sistemidir.
Modernleşme kuramı dini nasıl ele almaktaydı?
Modernleşme kuramlarına göre her alan gibi din de sekülerleşiyor, değişik alanlardaki kutsallıklarını yitirerek dünyevileşiyordu. Sanayi-kent olgusu da bu değişimin zembereğini oluşturuyordu. Üstelik kurama göre bu kendiliğinden gerçekleşen bir değişim süreciydi. Ne var ki bu kendiliğindenliğe rağmen Batı dışı toplumlarda din, bizzat Batının da desteğiyle bazı yerlerde katı bir gözetim ve denetim altına alındı. Ama bir hayli zorlamalı olan bu çizgi doğal bir sekülerleşme süreci olarak takdim edildi. Nihayet beklenmeyen dinî gelişmeler bu kuramı altüst etti.
Fundamentalizm nedir?
Fundamentalizm, ABD de 19. yüzyıl sonlarında modern kültüre karşı bir Protestan hareket olarak doğmuştu. Daha sonra buna Katolikler de katıldı ve bir çığ gibi büyüdü. 1920 li yılların sonlarında Uluslararası Fundamentalizm kongreleri düzenlendi. Günümüzde de etkin bir şekilde varlığını sürdürmektedir.
Fundamentalizmin temel ilkeleri nelerdir?
Fundamentalizmin, iki temel ilkesi vardır: Bunlardan birisi başta İncil olmak üzere kutsal metinlerin modern kültüre göre yorumlanmasına karşı çıkmak, diğeri ise Hristiyanlığı yaşatmak üzere Hristiyan geleneklerine, bir başka deyişle bu dinin tarihî birikimine sahip çıkmak ve ona sıkıca tutunmaktır.
İslam fundamentalizmi kavramı neden yanlış bir kullanıma sahiptir?
İslam dünyasındaki kısaca İslam fundamentalizmi denen dinî yenilikçi/selefiyeci hareketler tam da fundamentalist mantık dışı bir nitelik taşımaktadırlar. İslamcı akımlar genel olarak sözü edilen fundamentalist ilkelerin tam da dışında, İslam dünyasının genel geriliğinden de hareketle dinin tarihsel gelişiminden farklı olarak yeniden anlaşılması gerektiğini kabul etmektedirler. Bir kere bu akımlar İslam’ın bir gelenek olarak algılanmasına karşı çıkmakta, tarihsel İslami birikime kuşkuyla bakmaktadırlar. İslam’ı metinlerden “yeniden anlamak” için Kur’an’ı çıkış noktası yaparken de bu temel metni modern kültüre uyarlamayı açık veya kapalı bir hedef olarak kabul etmektedirler.
Gelenek açısından İslam nasıl değerlendirilebilir?
Batının religion dediği ve bizim din olarak çevirdiğimiz kavram aslında geleneğin karşılığıdır. Doğu’da bu anlamda bir dinî gelenek söz konusu değildir. Budistlerin Dharması, Taocuların Tao’su, İslam’ın ed-Din’i birer dindirler ve gelenekle ilgileri bulunsa bile tam bir gelenek (tradion) anlamını taşımamaktadırlar. Ancak zamanla bunlara bağlı bir gelenek oluşmaktadır. Onun içindir ki İslam bir gelenek değildir.
Dinin geleneğe indirgenmesi neden yanlıştır?
Bütün kültür oluşumlarında olduğu gibi geleneğin oluşumunda da dinin önemli bir yeri vardır. Ancak din de sürekliliğini gelenekleşebilmeye borçludur. Burada problem, geleneğin din yerine konulmasında kendini gösterir. Bir din, yapı veya değer olarak geleneğe indirgendiği zaman yanlış olur. Çünkü gelenek nasıl algılanırsa algılansın doğası itibarıyla dünyevi bir şeydir. Ama din aşkın bir kökene sahiptir.
Geleneksel din dendiğinde ne kastedilmektedir?
Geleneksel din, ilk elde içeriği dine göre oluşmuş ve tarih boyunca süregelen din algısı gibi gözüküyorsa
da Batı kültüründe bunun anlamı modern din algısının karşısına konulmuş bütün din anlayışlarıdır.
Modern ve geleneksel dinin farkı nedir?
Modern ve geleneksel ikileminin kullanıldığı tüm alanlarda olduğu gibi burada geleneksel din de modern dışı bir durumu ifade etmek için kullanılmaktadır. Buna göre geleneksel din, Modern din olarak nitelendirilen anlayışın dışındaki bütün dinî anlayışlardır. Daha açık olarak ifade etmek gerekirse geleneksel din, kamusal alanda etkinliğini sürdüren, dünden bu güne süregelen toplumsal kurum- sallaşmaları yaşayan, bireyin vicdanına hapsedilmemiş bir din demek olur.
Geleneksel din muhafazakardır denebilir mi?
Geleneksel din, aynı zamanda bir muhafazakâr din anlayışıdır. Modern dönüştürücülük karşısında mevcudu muhafazaya yönelik bir tarafı vardır. Bu muhafaza yenilik talebine karşılık mevcudun muhafazasıdır. Dolayısıyla da orada duran ve varlığı belirgin olan bir geleneksel anlayış yoktur. Yeni açılımlara karşı olumlu-olumsuz mevcudun savunulması vardır.
Selefi anlayışı nedir?
Geleneksel din anlayışına benzeyen ama ondan çok farklı gelenek ve modern arası bir yerde bulunan bir teze sahip olan bir diğer din anlayışı ise selefi anlayıştır ki bu daha çok İslam ile ilişkilendirilen bir anlayıştır. Etimolojik anlamıyla köklere bağlı kalmayı öneren ama bu kökleri dine nispet edilen gelenekte değil, kutsal metinlerde ve ilk dönem uygulamalarında gören bir yaklaşımdır. Selefi anlayışı en iyi örneklendirebileceğimiz yer şüphesiz İslam’dır.
Modern islam anlayışı ne için kullanılmaktadır?
Modern İslam, Batı dünyasında kamusaldan özel alana çekilmiş ve Tanrı-insan arasında bir trans sistemi anlamına gelen din anlayışından farklı olarak İslam dünyasında son iki yüzyıldır, Müslümanların geri kalmışlığını da gidermek üzere Batı kültürüne göre yorumlanmış İslam anlayışı anlamında kullanılmaktadır.
Geleneksel islam anlayışı neden ortaya çıkmıştır?
Geleneksel İslam, İslam dünyasında modern yorumun hatalarına karşı çıkma ve tarihsel birikimi sahiplenme gibi temel esprilere sahip olan bir İslam anlayışıdır.
Modern toplum nasıl bir toplumdur?
Modern toplum, bireyin yalnızlaşması ve kitleselleşme gibi tek neden değil, kuvvetli bir yatay ve dikey hareketlilik, her sosyal sektörün yüksek derecede örgütlenmesi, dünya görüşü sistemlerinin çoğulculuğu, oturma ve çalışma yerlerinin ayrılması, kentleşme, sosyalleşme, tabiat ve toplumun yönetilebilirliği, kısaca bilinçli olarak yürütülen değişme gibi bir düzineye yakın özellikler taşıyan toplumdur.
Davidson'a göre sekülerizmin eleştiri noktaları nelerdir?
-
Sekülerizm yegâne çözüm değildir. İnsanlık tarihî boyunca dinler toplumsal sorunları çöze gelmişler, seküler dünyadan daha problemli olmamışlardır.
-
Sekülerizm genelde bir ahlaki boşluk doğurmuştur, çünkü sorunları içkinleştirmiş, işlerin deruniliği ve meşruiyet temeli kaybolmuştur.
-
Sekülerizm naiv bir süreç değildir. Genellikle otoriteryanizmle birlikte varolmuştur. Bu hâliyle modernitenin özgürlükçü söylemiyle de bağdaştırılamaz.
-
Dinî dışta tutma kaygısıyla vicdani süreçler de yaralanmaktadır çünkü bu süreçlerin bir uzantısı olan tavır ve eylemleri göz ardı etmektedir.