Dijital Ortamlarda Hikâye ve İkna
Walter Fisher (1984) insan iletişimini hangi yaklaşımla açıklamıştır?
Walter Fisher (1984) insan iletişimini “anlatı paradigması” adı verilen bir yaklaşımla açıklamıştır. Bu yaklaşım rasyonel dünya görüşüne bağlı olarak insanlar arasındaki iletişimin akıl yürütme ve mantığa dayandığı fikrine karşı bir alternatif sunmaktadır. Etrafında olup bitenleri hikâye biçiminde zihninde yapılandıran insan, doğası ve yaşam pratiği gereği hikâye diline yatkındır. Anlatı paradigmasına göre, insanı diğer canlılardan ayıran en temel özelliği hikâye anlatmasıdır.
Bir hikâye hangi bileşenleri içermelidir?
Fog vd. (2005) içerik olarak birbirinden ne kadar farklı olursa olsun, hemen her hikâyenin benzer bir yapıda aynı bileşenleri içermesi gerektiğini belirtmiş ve bunları mesaj, çatışma, karakterler ve olay örgüsü şeklinde sıralamışlardır.
Bir hikâyenin bileşenlerinden olan "çatışma" nedir?
Çatışma, hikâyeyi çekici kılan, olayların nedenini ve sonuç olarak ortaya çıkan anlamı belirleyen unsurdur.
Basın bülteni nedir?
Basın bültenleri en basit tanımıyla medyada haber olarak yer alması planlanan kurumsal içeriklerdir. Medyada yer alan hikâyeler söz konusu olduğunda öne çıkan unsurlardan biri haberlerdir.
Planlanmış mesaj nedir?
Planlanmış mesajlar, içeriği kurumun kontrolünde olan kurumsal mesajları tarif etmektedir. Kurumun dışındaki kişi ya da grupların kurum hakkındaki mesajlarını (haberler, kullanıcı yorumları vb.) içeren planlanmamış mesajların karşıtıdır. Özellikle reklamlar, planlanmış mesaj tanımını tam olarak karşılamaktadır.
Halkla ilişkilerin amacı nedir?
Halkla ilişkiler satışları arttırma, marka imajı oluşturma, tüketiciye temas etme gibi hedeflerden çok daha fazlasını, özetle ve en kapsayıcı biçimde ifade etmek gerekirse hedef kitlelerle uzun dönemli iyi ilişkiler kurmayı amaçlar.
İster ticari ister toplumsal amaçlı bir hikâye söz konusu olsun, iyi bir hikâye anlatıcısının ilk adımı ne olmalıdır?
İster ticari ister toplumsal amaçlı bir hikâye söz konusu olsun, iyi bir hikâye anlatıcısının ilk adımı, hikâyenin anlamına, türüne ve olay örgüsüne karar vermektir. İletişimci, hikâyenin hangi hedef kitle (mevcut ya da potansiyel yatırımcılar, çalışanlar, medya) için ve hangi türde (kriz, sorun yönetimi, paydaş ilişkileri vb.) olduğunu bilmelidir. Çünkü her olay örgüsü veya tür izleyicinin zihninde belirli beklentiler yaratır ve anlatılan hikâyenin türü duruma ve hedef kitleye göre değişir.
Halkla ilişkilerde kullanılan temel hikâye (olay örgüsü) yapılarından “arayış” hangi özelliklere sahiptir?
Arayış: Bir kişiyi, bir yeri, somut ya da soyut herhangi bir şeyi aramakla ilgilidir. Hikâyenin kahramanı, aradığı şeyi bulduğunda bir şeylerin değişeceğine inanır ve bunun için uğraşır. Kurumsal hikâyeler açısından baktığımızda, yeni bir ürün/hizmet ya da teknoloji geliştirme çabası kurumun ana karakter olduğu bir arayış hikâyesi biçiminde aktarılabilir. Kurumsal web siteleri, sosyal medya, bloglar, yıllık raporlar vb. mecra ve araçlar, arayış hikâyeleri için uygun ortamlar olarak sıralanabilir. Benzer şekilde çevreci grupların doğayı ve hayvanları korumak adına önerdikleri yeni yollar da birer arayış hikâyesi örneği olabilir.
Halkla ilişkilerde kullanılan temel hikâye (olay örgüsü) yapılarından “rekabet” hangi özelliklere sahiptir?
Rekabet: Aynı amaca ulaşmak için çalışan en az iki rakibin mücadelesine odaklanır. Mücadele, faaliyet gösterilen kategoride bir başarı elde etmek ya da daha önce yapılamayanı yapmak için söz konusu olabilir. Burada önemli olan, rakiplerin birbirine eşit ya da mücadeleye elverişli güçte olmalarıdır. Bu sayede, kimin kazanacağı konusundaki merak unsuru sürdürülebilir. Uzay turizminde ya da araştırmalarda kullanılmak üzere yeniden kullanılabilir roketler üreten ilk şirket olma yarışı buna örnek verilebilir. Söz konusu rekabet elbette bu derece teknolojik ya da devrimsel nitelikte bir yenilik gerektirmez. Pepsi’nin tadım testlerine göre rakiplerinin ürünlerinden daha fazla beğenildiği yönünde yaratmaya çalıştığı hikâye de rekabet temasına uygun güncel bir örnek olarak verilebilir.
Konu yönetimi nedir?
Konu yönetimi kavramı, kriz iletişimi ile birlikte ele alındığında daha kolay anlaşılabilir. Kurumlar kimi zaman birtakım krizlerin nedeni ya da mağduru olabilir; kriz iletişimi kapsamında konuyla ilgili kitlelerle diyalog kurmaya ve anlayış oluşturmaya çalışabilir. Bu bağlamda konu yönetimi, kurumun faaliyet alanıyla ilgili duyarlılığa sahip toplumsal gruplarla herhangi bir kriz meydana gelmese dahi sürekli iletişim hâlinde olmayı gerektirir. Bu sayede hem krizlerin önlenmesi hem de olası krizlerden daha az zararla çıkılması mümkün olabilir.
Halkla ilişkilerde hikâyelerin kurum içindeki işlevleri nelerdir?
Bu hikâyeler; ortak bir kültür yaratma, kurumsal kimliği yerleştirme, paylaşılan değerleri ve tanımlanmış hedefleri aktarma ve bireysel ya da ortak başarıları kutlama gibi işlevleri yerine getirmektedir.
Gill (2011) kurumsal hikâye anlatımının etkili bir kurum içi halkla ilişkiler stratejisi olduğunu belirtmiş; çalışanların motivasyonlarının ve kurumsal aidiyetinin arttırılmasında hikâyelerin önemini vurgulamıştır. Yazara göre hikâyeler, çalışanların kurumsal değerler doğrultusunda hareket etmelerini sağlayacak, akılda kalıcı mesajları iletmek için önemli araçlardır. Doğru ve güçlü hikâyeler sayesinde kurumun, öncelikle çalışanların gözündeki değeri ve itibarı artacaktır. Ayrıca motive ve aidiyeti yüksek çalışanların diğer paydaşlarla iletişimi, kurumsal hikâyenin ve değerlerin bu yolla aktarımı kurumun dış paydaşlar açısından da itibarını arttırabilecektir.
İkna nedir?
İkna iletişim yoluyla bir başkasının zihinsel durumunu etkilemeye yönelik çabadır. İkna, bir kişi veya kişi grubunun inanç, tutum veya davranışında değişiklik yaratmaya çalışılan bir faaliyet veya süreç olarak tanımlansa da bu süreçte ikna edilenin bir dereceye kadar özgür seçime sahip olduğu düşünülür. Hatta iknada, her iki tarafın da ihtiyaçlarının karşılanması söz konusu olduğundan bu sürecin propagandaya kıyasla karşılıklı olarak daha tatmin edici bir süreç olduğu kabul edilir.
Gerrig (1993), hikâye deneyimini nasıl açıklamıştır?
Gerrig (1993) hikâye deneyimini yolculuk metaforu ile açıklamış; hikâyeye maruz kalan kişiyi, hikâyedeki dünyaya yolculuk yapan bir gezgine benzetmiştir. Bu yolculukta, gerçek dünyanın bir kısmına erişemeyeceği kadar uzağa giden kişi geri döndüğünde, yolculuk kişide bazı şeyleri değiştirmiş olabilecektir. Sürükleyici bir kitap okurken ya da film izlerken bir an için dahi olsa kendinizi hikâyeye kaptırıp içinde bulunduğunuz ortamdan zihinsel olarak uzaklaştığınızı hissetmiş olabilirsiniz. Yukarıdaki ifadede yer alan “gerçek dünyanın bir kısmına erişemeyeceği kadar uzağa gitmek” tam olarak bu deneyime karşılık gelmektedir. “Yolculuğun kişide bazı şeyleri değiştirmiş olması” ise hikâyenin yarattığı anlam, vermek istediği mesaj, bizde bıraktığı duygu ve düşüncelere işaret etmektedir.
Hikâyeler söz konusu olduğunda insanların yaşadıkları deneyim nedir?
Aslında insan edindiği her yeni bilgiyi, kendinde mevcut önceki bilgilerle birlikte değerlendirerek işlemekte, bilgiyi anlamlandırma sürecinde daha önce oluşturduğu zihinsel model ve şemalara başvurmaktadır. Hikâyeler söz konusu olduğunda yaşanan deneyim ise zihinsel benzetimdir. Hikâyeye maruz kalan kişi, hikâyede yaşanan olay ya da durumların içerisine ana karakter olarak kendini koymakta ve hikâyedeki unsurları kendi hayatındaki karşılıkları ile benzeştirmektedir. Daha önce yaşadığımız duyguları yansıtan hikâyelerin bizi daha derinden etkilemesinin nedeni de budur. İnsan, hikâyede özellikle kendisi gibi olan, kendi yansımasını gördüğü karakterler ile özdeşleşir, onlarla empati kurar ve onların duygularını sanki kendisi yaşıyormuş gibi hissedebilir.
Hikâyelerin diğer iletişim biçimlerine kıyasla daha etkili olmasının nedeni nedir?
Hikâyelerin diğer iletişim biçimlerine kıyasla daha etkili olması çoğunlukla ikna etme amaçlı içerikler olarak algılanmamalarından kaynaklanmaktadır. Örneğin, insanların bir sinema filmi ya da romanı belirli bir konuda etkilenmek için değil, eğlenme amacıyla okuduğu ya da izlediği düşünülürse bu durum daha iyi anlaşılabilir. O hâlde belirli bir mesajın, bilginin ya da bir kurumun hedef kitlesine aktarmak istediği herhangi bir içeriğin hikâye biçiminde tasarlanması, ikna amacı belirgin olan argümanların sıralanmasına kıyasla daha az şüpheyle ve karşı argümanla karşılanabilir ve daha kolay kabul edilebilir.
Özdeşleşme nedir?
Özdeşleşme hikâye alıcısının hikâyedeki karakterin bakış açısını benimsemesi, yani kabul etmesi ve olaylara karakterin gözünden bakması şeklinde gerçekleşen bir deneyimdir. Bu deneyim, karakterin amaç ve planlarını benimseme, duygularını anlama ve onunla empati kurmaya yönlendirir. Buna göre, hikâye hangi karakterin bakış açısıyla anlatılıyorsa, izleyicinin de o karakterin pozisyonunu sahipleneceği ve olaylara onun gözüyle bakacağı varsayılır.
Dijital hikâye nedir?
Dijital hikâye kavramını en basit ifadeyle, dijital araç ve ortamlarla oluşturulan ya da anlatılan hikâyeler biçiminde tanımlayabiliriz. Dijital hikâyeler, siber kültür unsurlarıyla oluşturulmuş anlatıları kapsar. Buna göre, web sitesi ve blog içerikleri, sosyal medya için üretilen içerikler, dijital gazetecilik anlatıları, bilgisayar oyunları, etkileşimli filmler gibi örnekler birer dijital hikâye taşıyıcısı olabilir.
“Birlikte yaratım” nedir?
Kullanıcının hikâye anlatım pratiğine katılması “birlikte yaratım” (co-creation) kavramını gündeme getirir. Birlikte yaratım, basit tek yönlü bir anlam aktarımını değil; aksine aktif, iki yönlü bir sosyal inşa süreci içinde anlamın paydaşlarla birlikte yaratımını ifade eder. Bu yaklaşımda kurumsal mesajları oluşturan ve dolaşıma sokan yalnızca halkla ilişkiler uzmanları gibi kurum tarafındaki kaynaklar değildir. Tüketiciler başta olmak üzere diğer toplumsal gruplar, kurumla ilgili içerik üzerinde belirleyici olabilir.
Geleneksel hikâyelerin özellikleri nelerdir?
Geleneksel hikâyeler;
- Sabittir; hikâyenin parçaları değiştirilemez.
- Doğrusal bir olay örgüsüne sahiptir.
- Tek yaratıcı hikâyenin yazarı / anlatıcısıdır.
- Pasif olarak deneyimlenir.
- Değişmez bir sonu vardır.
Dijital hikâyelerin özellikleri nelerdir?
Dijital hikâyeler;
- Şekil verilebilirdir; önceden sabitlenmemiştir.
- Doğrusal ve zamansal sıralı olmak zorunda değildir.
- Kullanıcı, birlikte yaratım sürecine katılır.
- Aktif olarak deneyimlenir.
- Farklı sonlar mümkündür.