aofsorular.com
SOS114U

Öğrenme Psikolojisi

5. Ünite 26 Soru
S

Öğrenme kavramı nasıl tanımlanmaktadır?

Öğrenme, bir organizmanın davranış ya da yeteneklerinde nispeten kalıcı değişim üreten deneyim sürecidir.

S

Öğrenme ile performans arasında nasıl bir fark bulunmaktadır?

Öğrenmeyi davranış potansiyelindeki değişiklik olarak tanımlamak performans ve öğrenme arasındaki farka dikkat çekilmesini gerekli kılmaktadır. Öğrenme, organizmanın neler yapabileceğine kısmen karar veren hipotetik bir sınırdır. Performans ise organizmanın gerçekte ne yaptığıdır. Güdülenme ile ilgili değişkenler, performansın potansiyelin altında kalmasına neden olabilir. Performans, öğrenme ve güdülenmenin bir fonksiyonu olarak düşünülebilir. 

S

Öğrenme ve güdülenme arasında nasıl bir ilişki bulunmaktadır?

Öğrenme ve güdülenme birbirinden ayrılması güç karmaşık yollarla etkileşirler. Öğrenmeyi davranış kazanma olarak tanımlarsak, bizi davranışa iten nedenin de güdüler olduğunu söyleyebiliriz. Organizmada eksikliği olan herhangi bir şey ihtiyaç adını alır. İhtiyacın düzeyi arttığında varlığını bize hissettirir ve dürtü adını alır. Dürtü ise yükseldiğinde güdü adını alır ve bizi eyleme geçirerek o ihtiyacı ortadan kaldırmamızı sağlamaya çalışır. 

S

Öğrenmenin nasıl gerçekleştiğine ilişkin çalışmalar hangi bakış açıları etrafında şekillenmektedir?

Öğrenmenin nasıl gerçekleştiğine ilişkin çalışmalar da bu konuya değişik bakış açılarından yaklaşırlar. Bu yaklaşımlar temel olarak üç grupta ele alınabilir:
1. Davranışçı öğrenme yaklaşımı: Gözlenen davranış üzerine odaklanır.
2. Sosyal öğrenme yaklaşımı: İnsanların grup etkileşimi içinde öğrendiğini ifade eder.
3. Bilişsel öğrenme yaklaşımı: Öğrenmenin bilişsel/ nörolojik bir süreç olduğunu savunur.

S

Davranışçılık yaklaşımı nasıl tarif edilmektedir?

Davranışçılık, tüm davranışların koşullanmalar yoluyla elde edildiğini öne süren bir kuramsal yaklaşımdır. Koşullanma, çevre ile etkileşim sonucu ortaya çıkar. Davranışçılar, çevredeki uyaranlara yönelik tepkilerimizin davranışlarımızı biçimlendirdiğine inanır.

S

Davranışçı yaklaşımlar öğrenme sürecini nasıl ele almaktadır?

Davranışçılara göre kalıtım bizim fiziksel yapımızı, iç organlarımızın çalışmasını belirler, ancak geri kalanı öğrenilmiştir. Bu varsayımla tutarlı olarak davranışlarımızdan sorumlu olmadığımız söylenebilir. Yanlış da olsa uyaranlara öğrendiğimiz biçimde tepki veririz. Bu bağlamda davranışçılık, insan davranışını kontrol etmenin güç olmadığını öne sürer. Sadece anlama, öngörme ve kontrol etme değil aynı zamanda davranışı “biçimlendirmenin” de olası olduğunu savunur.

S

Klasik koşullanma kuramında yer alan koşullanma ve tepki türleri nelerdir?

Klasik koşullanma kuramında tanımlanan uyaran ve tepkileri şunlardır:

Koşulsuz uyaran: Hiçbir öğrenmeye gerek olmadan doğal olarak koşulsuz tepkiyi harekete geçiren uyarandır.

Koşulsuz tepki: Dış uyaranlar tarafından harekete geçirilen, doğuştan gelen öğrenilmemiş tepkilerdir. Bu daha çok refleks türü bir davranıştır.

Koşullu Uyaran: Başlangıçta özel bir etkisi olmayan ancak koşulsuz bir uyarıcıyla eşleştirilmesi sonucu koşulsuz uyaranın tetiklediği koşullu tepkiyi ortaya çıkaran öğrenilmiş bir uyarıcıdır.

Koşullu Tepki: Koşullu ve koşulsuz uyaranın birlikte verilmesiyle elde edilen ve koşullu uyarana yönelik öğrenilmiş tepkidir.

Nötr uyaran: Herhangi bir tepkiye yol açmayan uyarandır. 

Nötr tepki: Uyarana karşılık vermeme veya uyaranla ilişkisiz tepkide bulunma durumudur.

S

Klasik koşullanma kuramı çerçevesinde ortaya atılan koşullanma, pekiştirme, sönme, genelleme, ayırdetme ve kendiliğinden geri gelme terimleri nasıl tanımlanmaktadır?

Klasik koşullanma kuramı çerçevesinde ortaya atılan koşullanma, pekiştirme, sönme, genelleme, ayırt etme ve kendiliğinden geri gelme terimleri aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır:

Koşullanma: Daha önce sadece koşulsuz uyarana verilen tepkinin koşullu uyarana verilmesidir.

Pekiştirme: Koşullu ve koşulsuz uyaranın birlikte verilmesine pekiştirme denir.

Sönme: Bir kural olarak koşullu uyarana verilen koşullu tepki kalıcı değildir. Koşullu uyaranın gücünün azalmasına sönme denir.

Genelleme: Koşullu tepki yaratan koşullu uyarana benzeyen başka bir uyarıcı da benzer tepkiye
neden olacaktır. Bir başka deyişle bir koşullu uyarıcıya verilen koşullu tepki benzerlerine de verilir.
Buna genelleme denir.

Ayırdetme: İlgili uyaranlar arasındaki farkları algılamaya ayırdetme denir.

Kendiliğinden Geri Gelme (Ani İyileşme): Kendiliğinden geri gelme sönmüş davranışın tekrar ortaya çıkmasıdır.

S

Watson'un ortaya attığı  “en son ve en sık tepki ilkesi" nasıl açıklanmaktadır?

Pavlov’un öğrenmeyi sağlayan tek koşulun pekiştirme olduğunu öne sürmesine karşın Watson, pekiştirme olmadan da öğrenmenin gerçekleşeceğini söylemiştir. Ona göre bir uyarıcıya en son ve en sık verilen tepki öğrenilir. Buna “en son ve en sık tepki ilkesi” adı verilmektedir ve bu durum “alışkanlık” adını almaktadır. Watson’a göre anne babalar ve eğitimciler kimi basit kurallara uyarak istedikleri nitelikte çocuk yetiştirebilirler. Örneğin, yemekten sonra sık sık ellerini yıkaması sağlanan bir çocuk bunu alışkanlık hâline getirerek devam ettirecektir.

S

Guthrie'nin bitişiklik ilkesi nasıl açıklanmaktadır?

Bitişiklik ilkesine göre önceleri bir tepkiye neden olmayan bir uyaran belki de kazara bir tepkiyle aynı anda gerçekleşirse bu uyaran- tepki bağı öğrenilir. Belli bir tepkinin izlediği uyaran veya uyaran
grubu yeniden ortaya çıktığında aynı tepkiyi oluşturma eğilimindedir. Böylece uyaran-tepki bağı tek denemede tam gücünü kazanır.

S

Guthrie'nin bitişiklik ilkesini istenmeyen davranışların değiştirilmesi amacıyla kullanmayı sağlayan yöntemler nelerdir?

1. Yorma yöntemi: Bir uyaran, yorgunluk tepkisi ile bitişirse bu uyaranı bir kez daha gördüğünde aklına bu yorgunluk gelecek ve uyaran- tepki bağı kopacaktır.

2. Eşik yöntemi: Guthrie’nin ikinci yöntemi, yeni uyaranı eskisinin varlığında eklemek ve tepkiyi korumaktır.

3. Zıt tepkiler yöntemi: Uyaran eski tepkiyle yarışan yeni bir tepkinin varlığında sunulduğunda uyaran, eski tepki yerine yeni tepkiyle bağlanır.

S

Thorndike, öğrenmede "seçme-birleştirme" sürecini nasıl açıklamaktadır?

Thorndike, hayvanlarda da insanlarda da öğrenmenin “deneme-yanılma” ya da sonradan verdiği isimle “seçme-birleştirme” süreciyle gerçekleştiğini söylemiştir. Ona göre canlı, bir problem durumuyla karşılaştığında çevresindeki uyaranlara çeşitli tepkiler verir. Bunları sonuçlarına göre sınar ve uygun sonuç verenleri seçerek yeni uyaran-tepki (U-T) bağları oluşturur. Bu arada önceden edindiği U-T bağlarından da önemli ölçüde yararlanır.

S

Thorndike'ın çalışmaları sonucunda ortaya koyduğu hazıroluşçuluk, tekrar ve etki kanunları nasıl açıklanmaktadır?

Thorndike çalışmaları sonunda üç temel kanunun olduğunu öne sürmüştür:

1. Hazıroluşçuluk kanunu: Eğer bir organizma, belli bir konuda tepki vermeye hazırsa öğrenme kolay olacaktır. Ancak bu tepkiye hazır olmayan bir organizma öğrenmeye zorlanırsa sorun çıkacaktır.

2. Tekrar kanunu: Elde edilen uyaran-tepki bağlarının kalıcı olması bunların kullanılmasına bağlıdır. Ancak tekrar kanunu, etki kanunu ile birlikte anlam kazanır. Bir başka ifadeyle öğrenmeyi güçlendirecek olan uyaran-tepki bağının basitçe tekrarı değil, tepkiden sonra ödülün alınmasıdır. Sonunda ödül alınmayan tepki ne denli tekrarlanırsa tekrarlansın öğrenme gerçekleşmeyecektir.

3. Etki kanunu: Etki kanununa göre, eğer bir davranışı tatmin edici bir sonuç (ödül) izliyorsa o davranış öğrenilir ve güçlenir. Eğer rahatsız edici bir durum, davranışı izlerse (ceza) o davranış zayıflar ve tekrar edilmez.

S

Edimsel koşullanma nasıl tanımlanmaktadır?

Edimsel koşullanma, davranışın sonuçları tarafından belirlendiği öğrenme biçimidir.

S

Skinner'ın edimsel koşullanma kuramına göre davranışın olası sonuçları nelerdir?

Bir davranış, canlı üzerindeki etkisine bağlı olarak işlem görmektedir. Bu doğrultuda davranışın
dört olası sonucu olabilir:
1. Olumlu pekiştirme: Davranış yapılır, ortaya olumlu bir durum çıkar. Bu davranışın tekrar olasılığını arttırır. Çocuğun harçlığının arttırılması olumlu pekiştirmedir. Bu sonucu getiren davranış yine yapılacaktır.
2. Olumsuz pekiştirme: Davranış yapılır, olumsuz durum ortadan kalkar. Böylece davranışın tekrar olasılığı artar. Diş çektiren kişi olumsuz durumdan kurtulur. Dişi ağrıdığında yine dişçiye gider.
3. I. Tip ceza: Davranış yapılır, olumsuz durum ortaya çıkar, davranışın tekrar olasılığı azalır. Çocuğun yanlış bir davranışı için odasına hapsedilmesi böyle bir durumdur.
4. II. Tip Ceza: Davranış yapılır, olumlu durum ortadan kalkar, davranışın tekrar olasılığı azalır. Bir davranışından sonra artmış olan harçlığının yeniden kesilmesi buna örnektir.

S

Sürekli ve aralıklı pekiştirme tarifeleri nelerdir?

1. Sürekli pekiştirme: İstenen davranış her ortaya çıktığında pekiştirme alınmasıdır. Bu tarifede canlı, davranışı pekiştirme aldığı sürece gerçekleştirecek ve pekiştirme kesildiğinde çok kısa sürede sönme ortaya çıkacaktır.
2. Aralıklı pekiştirme: Aralıklı pekiştirmeyle elde edilen davranışlar sönmeye daha dirençlidir. Aralıklı pekiştirme oran ve zaman aralıklı olmak üzere sabit ve değişken bazda uygulanabilir. 

S

Gözlem ve taklit yoluyla öğrenme kuramının, klasik ve edimsel koşullanmadan farkı nedir?

Gözlem ve taklit yoluyla öğrenme kuramı klasik ve edimsel koşullanmadan farklıdır. Bu kuramların her ikisinde de gözlenen davranışın çevredeki uyaran ya da sonuçlarla ilişkisi üzerinde durulur. Organizmanın içinde olup bitenler dikkate alınmaz. Bandura ise bitişiklik ve pekiştirmenin önemini kabul etmekle beraber canlının çevresindeki uyaranlara dikkat etme, bilgiyi saklama ve gerektiğinde ortaya çıkarma gibi kimi iç süreçler aracılığıyla tepki verdiğini söylemiştir.

S

Gözlem yoluyla öğrenme ile taklit yoluyla öğrenme arasındaki fark nedir?

Gözlem yoluyla öğrenme ile taklit yoluyla öğrenme birbirinden farklı şeylerdir. Gözlem yoluyla öğrenmede taklit olabilir veya olmayabilir. Örneğin; çok konuştuğu için azarlanan arkadaşını gözleyen çocuk, taklit kullanmaz. Gözleminden çıkardığı sonuca göre istenen davranışı yapar ve susar. Bunlara “Dolaylı Pekiştirme” ve “Dolaylı Ceza” adı verilir. Dolaylı pekiştirme ve dolaylı ceza, modelin davranışının sonuçlarına göre bireyin davranışını sıklaştırması veya azaltmasını ifade etmektedir.

S

Gözlem ve taklit yoluyla öğrenme kuramında hangi süreçler yürürlüktedir?

Bu öğrenme kuramında şu süreçler yürürlüktedir:

1. Dikkat etme: Birey gözlediği kişinin, yani modelin davranışlarına ve sonuçlarına dikkat eder. Bu öğrenmeyi başlatan en önemli basamaktır.
2. Bilgiyi saklama: Birey sonradan gerektiğinde kullanmak üzere bunları zihnine kaydeder ve saklar.
3. Davranış oluşturma: Öğrenilen bilgi gerektiğinde performansa dönüşür. Ancak bireyin kimi psikomotor becerileri yeterli değilse davranış ortaya çıkmaz.
4. Güdülenme veya pekiştirme: Modelin davranışının pekiştirilmiş olması bireyin bu
davranışı tekrar etme olasılığını arttıracaktır.
5. Modelin özellikleri: Davranışının sonucunun yanı sıra modelin özellikleri de gözlem ve taklit yoluyla öğrenmeyi etkilemektedir. Modelin özelliklerinin bireyin özelliklerine benzemesi taklit davranışını arttırmaktadır. Ancak bireyin pozisyonundan daha yüksek statüde ve daha güçlü modelin taklit edilme olasılığı çok daha yüksektir.

S

Gestalt psikologlarına göre öğrenme nasıl gerçekleşmektedir?

Gestalt psikologları, duyu organlarının beyne bilgi parçaları getirdiğini, beynin bunları toplayıp düzenleyerek bir anlam yüklediğini savundular. Bir başka ifadeyle bütün, daima parçalarından daha fazlasını ifade ediyordu. Şu hâlde denilebilir ki “gestalt” nesne, olay ya da durumların özüdür ve gerçek elemanlardan değil, ilişkilerden oluşur 

S

Bilişsel öğrenme yaklaşımı, davranışçı öğrenme yaklaşımından nasıl farklılaşmaktadır?

Davranışçı yaklaşımcılar, öğrenmede dış etkenlerin (bitişiklik, pekiştirme gibi) önemi üzerinde durmalarına karşın bilişsel yaklaşımcılar, öğrenmenin “biliş” kelimesinin ifade ettiği bilme, anlama, kavrama, yargılama gibi iç etkenlerin kontrolünde gerçekleştiğini söylerler. Biliş kuramcılarına göre tüm davranışlar amaçlıdır. Davranış, kişinin çevresini algılamasına ve amaçları doğrultusunda yorumlamasına bağlıdır. Bu nedenle aynı uyaran, bireyler tarafından farklı biçimlerde değerlendirilir ve farklı tepkilere neden olur. 

S

Tolman'ın ortaya attığı gizil öğrenme terimi nasıl açıklanmaktadır?

Gizil öğrenme, öğrenildiği hâlde bireyin davranışlarında görülmeyen ancak teşvik edici bir ortamda ortaya çıkan davranışlardır. Özetle ödül, öğrenme üzerinde doğrudan etkili değildir. Sadece öğrenilmiş davranışın hızını ve sıklığını etkiler. Gizil öğrenme, performansa dönüştürülmemiş bir öğrenmedir. Birey, çevreyi amaç ve beklentileri doğrultusunda değerlendirir ve gerekiyorsa bir davranış gerçekleşir.

S

Köhler'in içgörüsel öğrenme yaklaşımının aşamaları nelerdir?

Bu öğrenmenin aşamaları şu şekilde ifade edilebilir:

1. Gelişigüzel değil, problemin temel noktalarına odaklanan araştırma ve inceleme.

2. Tereddüt, duraklama, yoğunlaşan dikkat.

3. Akıllıca seçilmiş, tahmine dayalı birkaç deneme-yanılma davranışı.

4. Başarılı olmayan bir çabanın ardından aniden bambaşka bir yol deneme, dikkati yoğunlaştırma, devam etme.

5. Ansızın doğrudan ve açık biçimde problemin kritik noktasını kavrama ve problemi çözme, bir başka deyişle içgörü kazanma.

S

Bilgiyi işleme kuramına göre, duyusal kayıt işlemi nasıl gerçekleşmektedir?

Çevreden gelen uyarıcılar ilk olarak bireyin duyu organlarına gelir. Duyu sinirleri gelen mesajı beyne iletir. Bilgi burada çok kısa süre -yarım saniye ile 4 saniye arasında - kalarak “duyusal kayıt” adı verilen bir işleme girer ve hemen silinir. Beynin duyusal kayıt kapasitesi sınırsızdır. Duyusal kayıt, öğrenmede yaşamsal öneme sahiptir. Eğer o olmasaydı bir cümleyi okur ya da dinlerken başını anımsayamazdık. 

S

Bilgiyi işleme kuramına göre kısa süreli belleğin özellikleri nelerdir?

Dikkat çeken ya da bireyin ilgi ve ihtiyacına cevap veren uyarıcı işleme alınır ve kısa süreli belleğe aktarılır. Bu aşamada, bilgi birey tarafından anlamlı hâle getirilir. Bir başka deyişle algı gerçekleşir. Bireyin haberdar olduğu bilgi burada 20-30 aniye kadar kalır. Kısa süreli belleğin bir diğer sınırlılığı da kapasitesinin 7±2 birim olmasıdır. Biz aslında bu sınırların farkında olduğumuz için bir telefon numarası alınca onu unutmamak için hemen kaydetmeye çalışırız. Ayrıca, kısa süreli belleğe alacağımız birimleri azaltmaya çalışırız. Diyelim 4589765 gibi telefon numarasını 7 birimden 458 97 65 gibi üç birime indirerek belleğe alırız. 

S

Bilgiyi işleme kuramına göre belleğin son aşaması olan uzun süreli belleğin özellikleri nelerdir?

Kısa süreli bellekte anlamlandırılan bilgi, algının seçiciliği doğrultusunda gerek görülürse uzun süreli belleğe alınır. Bilginin burada kalış süresi belirsizdir ve kapasitesi sınırsızdır. Uzun süreli bellekte bilgiler kodlanmış olarak bulunur. Bilgisayardaki dosya sistemine benzeyen bu süreçte bir dosya adıyla kodlanarak depolanan bilgi gerek duyulduğunda geri çağrılır ve tepki vermede kullanılır. Tepkilerimiz kısa veya uzun süreli belleğe göre verilebilir ya da ikisi birlikte işleyebilir.  Bilgi, uzun süreli bellekte anısal, anlamsal ve işlemsel bilgi olarak depolanır.